Ağu 10

Kime, “iade-i itibar”?

Kime, “iade-i itibar”?

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinin, Ankara’nın göbeğinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk‘e,  “alçak”, “melun”, “hain”, “haydut”, “Selanik dönmesi” diyen ve Türk Kurtuluş Savaşı’na karşı “İslam’ın kilidini İngilizler koruyacak” diye yazılar döşenen İskilipli adına müze yaptılar…

Sevr’i imzalayan, Kuvayı Milliyeciler hakkındaki idam fermanını yazan, elinde Kaymakam Kemal ve onun gibi nice Türk evladının kanı bulunan Mustafa Sabri adına vakıf kurdular; anmalara doyamadılar…

Tutmuş, “Atatürk’e ‘İngiliz iş birlikçisi’, Mehmet Akif’e ‘p.zevenk’, Selahattin Eyyubi’ye ‘hayvan oğlu hayvan’ diyen, Marx’ın Kapital’i üç harflilere yazdırdığını, Shakespeare’in ‘Şeyh Pir’ adında gizli bir Müslüman olduğunu, Stalin’in Alman ordusunun üzerine Ayet el-Kürsi okunmuş kum döktüğünü savunan meczupun adının Konya’da bir sokağa nasıl verilebildiğini” tartışıyoruz biz hâlâ.

Nasıl acaba!

***

Bu iktidarın “Cumhuriyet’in 100. yılı”na dair belki de ilk vaadi, İskilipli’den Şeyh Sait’e, Seyit Rıza’dan Mustafa Sabri’ye cümle Atatürk ve Cumhuriyet düşmanına “iade-i itibar verilmesideğil miydi?

Saklamadan…

Gizlemeden…

Deyim yerindeyse tencere tava çala çala, “Cumhuriyetimizin 100. Yılında yeni Türkiye’ye iade-i itibar bir atıfet olarak çok yaraşacaktır” diye ilan etmediler mi bu çılgın projelerini?

Referandumda bile “Her ‘Evet’ Şeyh Said ve arkadaşlarına bir Fatiha’dır” diye oy istemediler mi?

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | Kime, “iade-i itibar”? için yorumlar kapalı
Ağu 09

AKLIMA MUKAYYET OL YARABBİ!

AKLIMA MUKAYYET OL YARABBİ!

 

Herkes cambaz olmuş bir ipte gezer

Yeryüzünden yedi kat dipte gezer

Kendi burda, aklı mağripte gezer

Sen aklıma mukayyet ol Yarabbi!

 

İnsan gibi yaşamak bir ar bugün

Yalnız para gönüllere yar bugün

Küpe takan erkek bile var bugün

Sen aklıma mukayyet ol Yarabbi!

 

Yalanda, dolanda, hilede varız

Dolarlarla yatıp markla kalkarız

Her taşın altından bizler çıkarız

Sen aklıma mukayyet ol Yarabbi!

 

Davranışlar soğuk, sinsi, uz gibi

Genç kadınlar “soyuluyor muz gibi”

Erkek, saça toka takmış kız gibi

Sen aklıma mukayyet ol Yarabbi!

 

Mart gelmeden kızgınlaştı kediler

Büyük küçük her naneyi yediler

Çıplaklığa yine “sanat” dediler

Sen aklıma mukayyet ol Yarabbi!

 

Dedemiz, babamız daha yiğitti

Para hırsı bizi ölüme itti

Erkekler kadına benzedi gitti

Sen aklıma mukayyet ol Yarabbi!

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , | AKLIMA MUKAYYET OL YARABBİ! için yorumlar kapalı
Ağu 08

KONUŞMAK

KONUŞMAK

 

“Konuşmak, iletişim ihtiyacının yerine getirilmesinde insanoğlunun sahip olduğu en büyük değerdir. Konuşmak; sevginin, saygının, öfkenin ifadesi; bilginin, birikimin paylaşımıdır. Konuşmak; kişiliğin, özgüvenin, insanî duruşun yansımasıdır. Konuşmak, salt bir iletişimden öte, etkileşimdir. Konuşmak, hayata atılan imzadır.
Konuşma iki uçlu bir eylemdir ve bir amaca yöneliktir. Asıl amaç sadece mesajın iletilmesi değildir; dinleyenin/dinleyenlerin de bir şekilde konuşmanın diğer ucunda olması ve bu etkileşime katılması gerekir. Sözcüklere, sevgimizi, saygımızı, coşkumuzu, endişemizi de yükleyerek aynı duyguyu muhatabımıza da yaşatabilmeliyiz. Böylesine etkileşimin gerçekleşmesinde diksiyon konusunda kazanacağımız edinimler elbette ki çok önemlidir.
Her konuşma, bir anlamda beste yapmaktır. Diksiyon, bu bestenin dinlenir ve etkili olmasını sağlayan becerileri kazanma sanatıdır. Diksiyon, bazı insanların düşündüğü gibi bir lüks değil, etkili iletişimin olmazsa olmazıdır. Yani bütün insanlar içindir. Bir dilin okuma ve yazma kurallarını bilmek, hatta bu konuda akademik düzeyde bilgi sahibi olmak, diksiyon konusunda yeterli olduğumuz anlamına gelmez. Diksiyon, bilmekten öte, bilginin davranışa dönüşmesidir.
Bu kitabın düşünce kaynağı, elbette ki öncelikle ana sütü gibi candan, ana sütü gibi temiz Türkçemize olan duyarlılık olmuştur. Güzel Türkçemizi “ses bayrağı” sıfatına yakışır bir şekilde dalgalandırmak… Dolayısıyla da konuların ele alınışından alıştırmalara ve örneklendirmelere kadar her aşamada bu hususa özellikle dikkat edilmiştir.
Aydın insan; okuyan, araştıran, sorgulayan ve muhakeme edebilen insandır. Aydın insan, söyleyecek sözü olan ve akla, mantığa olduğu kadar gönüllere de seslenmeyi bilen insandır.
Düşüncelerin özgürlüğü konuşmak, özgürlüğün tadına varmaktır güzel konuşmak…”

Dilimiz kimliğimizdir

 

Alıntı: Metin Özdemir “Diksiyon – Etkili ve Güzel Konuşma Sanatı” kitabından

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , | KONUŞMAK için yorumlar kapalı
Ağu 07

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Hak yalnızca adaletle korunur.” İbni Haldun

* “Bir çocukla uğraşırken, iki duygu içindeyizdir. Çocuk olduğu için sevgi ve yarın büyüyeceği için saygı.”  L. Pasteur

* “Bir hükümdar, her zaman uyruğunun kin ve nefretinden sakınmalıdır; halkın sevgisi kalelerden daha değerlidir.” Machiavelli

* “Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin ulusal ve zengin olması, ulusal duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, bilinçle işlensin…”  M.Kemal ATATÜRK, 2 Eylül 1932

* “Bir sevgiyi anlamak, bir yaşam harcamaktır, harcayacaksın.” Özdemir Asaf

* “Bütün kâinat birbirine sevgi ile bağlanmış, sevgini vermesini öğren. Çünkü gönül anlasın ki, hepsine yer varmış, sevgi siz insandan dünya, unutma ki korkarmış.” Mevlâna

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Ağu 06

İŞİN ASLI.

İŞİN ASLI…
TC Alev Rana Mka (facebook)
MOSSAD-CIA-MI6…
Bazı isimlere inanamayacaksınız!
İZAHI ÇOK NET BIR MANZARA…
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama geçtiğimiz hafta sonu Kayseri’de Şovalye Abdullah Gül ismiyle
bir müze açıldı !..
●Müzenin açılışı için Kayseri’ye gelen Abdullah Gül’ün misafirleri de oldukça ilginçti
Aydın Doğan
Hüsamettin Özkan
Ertuğrul Özkök
Murat Yetkin
Bülent Arınç
Ahmet Davutoğlu
Cemil Çiçek
Abdülkadir Aksu
Hüseyin Çelik
Ali Babacan
Haşim Kılıç
Richard Moore (İngiltere Büyükelçisi)
Rıfat Hisarcıklıoğlu
Bülent Eczacıbaşı !..
●Özellikle İngiltere büyükelçisi Richard Moore 15 Temmuz darbesinden sonra Kayseri’yi üçüncü kere ziyaret etmesi de çok manidar !..
●Bildiğiniz gibi 2008’de
İngiltere Kraliçesi tarafından Büyük Şövalye nişanı ile ödüllendirilmişti. Yine Abdullah Gül 2010 yılında
Kraliyet Uluslararası İlişikler Enstitüsü’ne yani Chatham House’a “Chatham House” Ödülünü almak üzere İngiltere’nin yolunu tutmuştu !..
●Abdullah Gül’e bu ödül  Anadolu’nun İngiliz işgalinin yıldönümünde verildi !..
●2008 yılında Abdulalh Güle’e Büyük Şövalye Nişanı takmak için gelen Kraliçe Elizabeth’in Gemisi MMS Illustrious Türk karasularına girmesine rağmen Türk bayrağı takmadı !.
●1918’de İstanbul’u işgal etmek üzere Türkiye’ye gelen İngiliz gemisi ile tam aynı yere demirledi ve bu gemide bir de askeri tören düzenlendi !..
●Bu törene Abdullah Gül ve Eşi, Egemen Bağış, Cüney Zapsu ve Ali Babacan katıldı !..
●İsrail devletinin kurulmasına öncülük eden Sykes Picot haritalarını çizerek Osmanlı’yı yıkan ve Sevr’i yapan “yuvarlak masacılar”dı !..
●Bu yuvarlak masanın adı daha sonra “Kraliyet Uluslararası Enstitüsü” olarak değişti Daha sonra da bu masa resmi bir kuruluşa dönüştürülerek 2004’de Chatham House adını aldı !..
●Bu kuruluşun en önemli özelliği Kapalı kapılar ardında tüm dünyanın haritalarının çizilmesi savaşların tartışılıp yönlendirilmesidir !..
●Chatham House’da yapılan tüm konuşmalar gizlidir. Halka açıklanmaz !..
●Chatham House aynı zamanda Exeter Üniversitesi ile de yakın bağlantı halindedir
Exeter mezunları Abdullah Gül, Durmuş Yılmaz, Fehmi Koru’dur ..
●Exeter Üniversitesi’nin yabancı ülkelerden birçok kişiye burs vermesi de çok ilginçtir !..
●Exeter üniversitesi’nden mezun olan veya doktorasını burada yapan kişileri daha sonra özellikle İslâm ülkelerinde önemli ekonomik ve siyasi kuruluşların başında veya devlet görevlerinde
Görmek mümkündür !..
●Mesela İslâm Kalkınma Bankası’nın Bütün önemli yöneticileri Exeter Üniversitesi’nde yüksek lisans
Veya doktora yapmıştır !..
●Dediğimiz gibi Chatham House’ta konuşulanlar Chatham House’da kalıyor Ortadoğu bu yuvarlak masanın etrafında Oturanlar tarafından şekillendiriliyor !..
●Türkiye’den Chatham House’a Abdullah Gül gidiyor. 15 Temmuz darbe sırasında İngiliz derin devletinin donanması Gizlice kıyılarımıza yanaşıyor !..
●Darbenin arkasındaki üst aklın İngiliz derin devleti olduğu da Türk halkı tarafından artık biliniyor !..
●Her planın arkasında İngiliz derin devleti olduğunu ve Her şeyin farkında olduğumuzu söylediğimizde ise Richard Moore twitter hesabından “daha yeni mi anladınız”
Diye cevap veriyor !.. (10 Mart 2020

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , | İŞİN ASLI. için yorumlar kapalı
Ağu 04

TAZE Mİ?

TAZE Mİ?

 

Yaşlı bir kadın balık pazarından geçiyormuş. Tezgahtar durmadan bağırıyor:
– “Canlı bunlar canlı…”
Kadın yaklaşıp soruyor:
– “Taze mi evladım?..”
Tezgahtar bozuluyor:
– “Canlı diyoruz teyze, anlamıyor musun?”
Kadın utana sıkıla cevap veriyor:
– “İyi de evladım ben de canlıyım, ama ne yazık ki taze değilim.”
Lafazanlık kimseyi aldatmasın.

 

 

Posted in Fıkralar | Tagged , , , | TAZE Mİ? için yorumlar kapalı
Ağu 03

“UÇAN” TÜRKİYE!

“UÇAN” TÜRKİYE!

AKP’nin 2002’de iktidara gelmesiyle birlikte döviz yavaş yavaş tırmanmaya başlamadı mı, akaryakıt fiyatları uçmadı mı, elektrik ve doğal gaz fiyatları

fahiş oranlara ulaşmadı mı, bir çeyrek altının fiyatı son 20 yılda 30 liradan 850 liraya çıkmadı mı?..

2002’den bu yana Türkiye ekilebilir tarım alanlarını yavaş yavaş kaybetmedi mi, tarımda dışa bağımlılık her geçen gün katlanarak artmadı mı?..

Türkiye karpuzdan samana kadar, dünyanın en yoksul-en güçsüz ülkesinin bile kolaylıkla üretebildiği ürünleri ithal etmek zorunda bırakılmadı mı?..

Trakya’dan Konya’ya, Erzurum’dan Harran Ovası’na, Çukurova’dan Karadeniz’e kadar milyonlarca hektar arazi bazen “destekleme primi” erozyonu,

bazen girdilerdeki fahiş artışları ve en sıradan gıda maddesinin bile ithal edilmesi nedeniyle atıl duruma getirilmedi mi?..

Hala uçuyoruz…

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | “UÇAN” TÜRKİYE! için yorumlar kapalı
Ağu 02

BALKANLARDAN ANAVATANA GELEN BİR AİLENİN HİKAYESİ

BALKANLARDAN ANAVATANA GELEN BİR AİLENİN HİKAYESİ

 

Balkanlardaki bir ülkeden varını yoğunu satıp anavatana gelip İstanbul’a yerleşen bir çiftin yaşam hikâyesi

Atölyeden başlayıp fabrikalar kuran, evler satın alıp yalıda yaşam kuran başarılı iş insanının ne akrabası var ne de çocuğu oluyor.

Eşiyle birlikte uzun yaşamlarında yaşları 80’leri geçince fabrikaları ile ticaretleri ile ilgilenemiyorlar.

Maalesef dolandırılmaya da, kandırılmaya da maruz kalıp yatırımlarını tek tek kaybediyorlar.

Fabrikaları evleri haraç mezat satılıyor ve servetlerini hızla kaybediyorlar.

Hacizli bir tek oturdukları yalı kalıyor ama iş insanı hastanede son günlerini yaşarken eşine parmağındaki yüzüğü gösterip diyor ki;

– “Hanım bu yüzük seni ömür boyu ele güne muhtaç etmeyecek kıymette. Yalı da giderse bu yüzüğü satar, bir daire alır, bakıcı tutar yaşarsın…”

Adamcağız bir süre sonra vefat ediyor.

Yalı da icradan haraç-mezat satılıyor ve küçük bir otelin odasına sığınan kadıncağız İstanbul’un ünlü semtlerindeki kuyumculara yüzüğü satmak istiyor.

Yüzüğü eline alıp gözüne büyüteç takan her kuyumcu yaklaşık 30 dakika ile 45 dakika arasında inceleyip inceliyor ve sonuçtan 500 bin dolar ile 800 bin dolar arasında çeşitli fiyatlar veriliyor.

Kadıncağız şaşkın şöyle düşünüyor;

– Bu kadar fiyat farkı nasıl oluyor?

Tavsiye üzerine kapalı çarşıya gidiyor.

Aynı senaryo orada da yaşanıyor üç aşağı beş yukarı fiyatlarla istikrarlı bir fiyata ulaşamıyor.

Girdiği bir dükkândaki kuyumcu hiç incelemeden şöyle bir bakıp diyor ki;

– Hanım teyze; dükkânları gezip fiyat alıyor, gerçek fiyata ulaşmaya çalışıyorsun. Ben şu kartviziti vereyim o dükkâna git. Orada imalat, alım satan yapan ak saçlı bir usta var. Bu taşların kıymetini o bilir en yüksek değerle o alır, o satar.”

Kadın o yeri buluyor ve ak saçlı adam gözüne merceği takıp yüzüğü sadece 3-5 dakika inceleyip diyor ki;

– “Yüzüğün satış değeri yaklaşık bir milyon 250 bin dolar. En fazla bir milyon dolar verebilirim.”

Kadın diyor ki;

– “Tamam, anlaştık ama çok kısa süre inceleyip en yüksek değeri verdiniz. Nasıl olur?”

Ak saçlı kuyumcu diyor ki;

– “Hanımefendi ben 12 yaşında çıraklıktan bu taşlara bakmaya başladım. Artı 60 yıl…”

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , | BALKANLARDAN ANAVATANA GELEN BİR AİLENİN HİKAYESİ için yorumlar kapalı
Ağu 01

Türkiye’yi yönetecek kadrolar.

Türkiye’yi yönetecek kadrolar.

 

Erdoğan-Biden görüşmesi dolayısıyla Türk-Amerikan ilişkileri gözden geçiriliyor. Bu ilişkiler, aynı zamanda NATO süreci demektir. Fakat pek fazla gündeme gelmeyen bir ilişki ağı daha vardır. O da Amerikan burslarıdır. Öyle ki bu burslar gündeme geldiği tarihlerde, bir Amerikalı uzman, “Hedefimiz, 1975 yılına kadar Türkiye’nin yönetiminde Amerikan eğitimi almamış tek bir kişi bırakmamaktır” demişti.

Bu hedefe büyük ölçüde ulaştıkları gibi Süleyman Demirel, Turgut Özal, sonradan Abdullah Gül gibi cumhurbaşkanları ve Bülent Ecevit gibi başbakanlar dahi Amerikan bursları ile eğitim almışlardır. Tabii Amerikan eğitimi almış olmak, kendi ülkesinin çıkarlarına aykırı hareket etmek anlamına gelmez. Fakat Amerika da herhalde bir çıkarı olmasa bu bursları vermezdi…

***

Yanlış bilinen bir konu vardır. Hep denilir ki “Türkiye-Amerika arasına bir eğitim komisyonu kurulmuştur. İki üyesi Türk, iki üyesi Amerikalıdır. Eşitlik durumunda üye olan Amerikan Büyükelçisi’nin oyu esas alınır.” Halbuki bu komisyon eğitimin tamamını değil, sadece Fulbright bursunu kapsar. Yani Fulbright bursu alacak olanlara ABD Büyükelçisi karar verir. Parayı onlar veriyor çünkü.

İşte bu komisyonun kuruluşunun üzerinden 70 yıl geçti. ABD Büyükelçisi David Satterfield’ın, geçtiğimiz Ocak ayında Fulbright Komisyonu’nun 70. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen sanal programda yaptığı konuşma, elçiliğin İnternet sayfasında yayınlandı.

Büyükelçi Satterfield konuşmasında şöyle dedi: “2. Dünya Savaşı’nın hemen ardından Eylül 1945’te Amerikalı Senatör William Fulbright, Fulbright Değişim Programını kurmak için gerekli yasal düzenlemeyi başlatmıştır. Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin en uzun süre başkanlığını yapan Senatör olma niteliğini elinde bulunduran Senatör Fulbright, daha barışçıl bir dünyanın kurulması konusunda eğitimin taşıdığı güce inanıyordu. Fulbright’ı burs programı yaratmaya iten sebep, Rhodes Bursu’yla okumuş ve İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı tahribatı bizzat görmüş olmasıdır.

Kültürler arasında liderliğin, eğitimin ve empatinin teşvik edilip geliştirilmesi, Fulbright programının temel hedefi olmayı sürdürmektedir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi: ‘En büyük savaş, cehalete karşı yapılan savaştır.’

Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye arasında 70 yıldır kesintisiz olarak sürdürülen Fulbright değişim programları, iki ülkenin eğitime, barışa ve demokrasiye nasıl derin bir değer atfettiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Kültürler arası eğitimin özü, dünyayı başkalarının gözüyle görme isteğine, yani empati sahibi olmaya dayanmaktadır. Bu programın temel amacı, ülkelerin birbirlerine karşı yarattıkları güvensizliği azaltmaktır. Fulbright Türkiye Komisyonu’nu geride kalan 70 yıl içinde 5000’den fazla bursiyere burs sağlama konusunda gösterdiği çabalardan dolayı kutluyor ve Komisyon’a şükranlarımı sunuyorum. Kovid-19 pandemisi koşulları altında dahi Fulbright programı, Türkiye’den 8 Yüksek Lisans/Doktora bursiyeri ve 3 Yabancı Dil Eğitimi Asistanı bursiyeriyle faaliyetlerine devam etmektedir. Bu bursiyerler, kabul edildikleri eğitim kurumları yüz yüze eğitime açık olmadığından sanal ortamda programlarına katılım sağlamaktadır. Hali hazırda ABD’de Türkiye’den 80 bursiyer bulunmaktadır. Bursiyerlerin 35’i Yüksek Lisans/Doktora çalışmalarına devam etmekte, 14’ü misafir araştırma öğrencisi, 10’u Yabancı Dil Eğitimi Asistanı, 2’si Community College Program katılımcısı 2’si Hubert H. Humphrey Bursiyeri ve 7’si de doktora sonrası program katılımcısı olarak ABD’de bulunmaktadır.”

***

70 yıllık sürecin sonunda ne olmuştur? Türkiye, ABD’nin Büyük Orta Doğu projesi gibi kendi aleyhine olan projelerini uygulayan bir ülke haline gelmiştir. Türkiye’yi yönetenler, dünyayı hep Amerikan projeleri açısından görür duruma gelmiştir.

 

Alıntı: Arslan Bulut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | Türkiye’yi yönetecek kadrolar. için yorumlar kapalı
Tem 31

HAYRET, YAŞIYORUZ!

HAYRET, YAŞIYORUZ!

 

Gençlik, seksin ağında

Akıl, katran yağında

İsraf, uzay çağında

Hayret, yaşıyoruz biz!

 

Bizde rüşvet kal’ası

Dalkavukluk belası

Terbiyesiz âlâsı

Hayret, yaşıyoruz biz!

 

Bir erkek ses çıkmadı

İğrençliği yıkmadı

Deliğine tıkmadı

Hayret, yaşıyoruz biz!

 

Nutuk çekme yelinde

Sorumsuzluk selinde

Cellâtların elinde

Hayret, yaşıyoruz biz!

 

Örümcekler yürümüş

Kafaları bürümüş

Her yanımız çürümüş

Hayret, yaşıyoruz biz!

 

Kullanıldı dinimiz

Bileylendi kinimiz

Kangren ilişkimiz

Hayret, yaşıyoruz biz!

 

Dondu ülkenin kanı

Bakmaz oldu Bakan’ı

Terör asrın hakanı

Hayret, yaşıyoruz biz!

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , | HAYRET, YAŞIYORUZ! için yorumlar kapalı