Nis 07

ANDIMIZIN YAZARI REŞİT GALİP

ANDIMIZIN YAZARI REŞİT GALİP

 

Reşit Galip, Tıbbiyenin sembol isimlerinden birisidir. O bir doktordur. Ben de onun mezun olduğu Tıp Fakültesinden mezun oldum. Fakültenin o yıllardaki ismi Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane idi. Ülkenin tek tıp fakültesi idi. 1933 Üniversite Reformundan sonra ismi İstanbul Tıp Fakültesi oldu.
Birinci Dünya Harbi başlayınca 2 Ağustos 1914 tarihinde 1097 sayılı Kanun çıkartıldı. Bu kanuna göre 20-45 yaş arasındaki sivil doktor, eczacı ve diş doktorları ordu emrine alındı. Tıp talebeleri 3 gruba ayrılmıştı. 1. ve 2. sınıflar derslerine devam edecek, devam imkânı kalmazsa ya da büyük gereklilik duyulursa çavuş rütbesiyle sıhhiyeci olarak görev yapacaklardı, 3. ve 4. sınıflar İstanbul’daki çeşitli hastanelerde kursa tabi tutulacak, sonra gerek olduğunda doktor yardımcısı olarak askere gönderilecekti. Daha üst sınıflar ise Gülhane Askerî Hastanesinde kısa bir kursa tabi tutulup askere alınacaklardı.
Reşit Galip 4. sınıf öğrencisi idi ve kursa tabi tutulmak üzere Maltepe Hastanesine tayini çıkmıştı. Sekiz arkadaşı ile birlikte “Sarıkamış’ta bize büyük ihtiyaç olur” diye Harbiye Nezaretine bir dilekçe verirler. Birkaç gün sonra Başkumandan Vekili Enver Paşa onları görmek ister. Ordu Sıhhiye Müfettişi Umumisi Prof. Dr. Süleyman Numan Paşa, genç Tıbbiyelileri Enver Paşa‘nın huzuruna çıkarır. Arkadaşlarını temsilen Reşit Galip güzel bir konuşma yaparak niçin Sarıkamış’a gitmek istedikleri anlattır. Enver Paşa onların Kafkas Cephesi’ne gitmelerine izin verip ellerini sıkarak Arzu ile istek ile sarılan yaralar çabuk iyi olur, yolunuz açık olsun” der. Sekiz arkadaş ertesi gün İstanbul’dan kalkan vapurla Trabzon’a oradan da Erzurum’a gitmişlerdir. Sonra başka tıbbiyeliler de gider…
Sarıkamış harekâtına katılan tıbbiyelilerden on biri geri dönemedi, şehit oldu.
Reşit Galip Kafkas cephesine gittikten kısa bir müddet sonra, -30 derece kış şartlarında ağzından kan gelmeye başladı, Trabzon’a geri gönderdiler. Trabzon’da bir ay tedavi gördü, iyileştikten sonra tekrar cepheye döndü ve bir buçuk yıl kaldı. Harpte gösterdiği üstün yararlılıktan dolayı madalya aldı. İstanbul’a döndü, Fakülte bahçesinde karşılaştığı sınıf arkadaşı Burhanettin Bey‘e (Prof. Dr. Burhanettin Onat) gözleri dolarak bir kâğıt uzattı. Bu, harpte kaybettiği arkadaşları için yazdığı bir şiirdi. Burhanettin Bey bu şiiri hemen idareye götürdü. İdare; Kafkas Cephesinde şehit olan on bir Tıbbiyelinin fotoğraflarını bir hilal üstüne sıraladı, hilalin ortasına da bu şiiri yerleştirip çerçeveleterek Askeri Tıbbiyenin girişine astı. Şiir şöyleydi:
“Hürmet Kafkas şehitleri sizlere,
Söyleyiniz açtığınız izlere,
Yol göstersin rehber olsun bizlere,
Sizi örten kanlı toprak nerdedir,
Gelmeyenler hangi ara yerdedir,                                                                                           
Coşkun ırmak matemiyle çağlasın,
Size herkes, size dünya ağlasın.                                                                                                                                                                                          Hep anneler kara yaslar bağlasın,
En sevgili arkadaşlar nerdedir,                                                                                               
Gelmeyenler hangi kara yerdedir.”
Daha sonra bu şiir bestelendi…
***
Reşit Galip, Fakülteyi bitirdikten sonra İstiklal Savaşında hekim olarak hizmet verdi.
Savaş sonrası Mersin’de Hükümet Tabipliği, Türk Ocağı başkanlığı yaptı. 1925’te Aydın Milletvekili oldu, 1932 yılında da Millî Eğitim Bakanı.
Dr. Reşit Galip, 1933 Üniversite Reformunu takiben Hitler Almanya’sından kaçıp gelen Profesörlerin sözcülüğünü yapan; o günkü dünyanın en ünlü patoloğu Prof. Schwartz‘a şunları söylemişti “Biz fakir bir memleketiz. Sizlere layık olduğunuz ücretleri veremeyeceğiz. Fakat Mustafa Kemal’in kurduğu bu genç Türkiye Cumhuriyeti’nde sizler bir Rönesans devri açacaksınız. Burada doğacak yeni ilmin feyizli ışıkları bütün dünyayı aydınlatacaktır”. Nitekim öyle oldu, dünya tıp bilim adamlarının yüzü İstanbul’a döndü. İstanbul Tıp Fakültesi dünyanın en saygın Tıp fakültelerinden biri oldu.
Reşit Galip, herkesin dinini iyi öğrenmesini istiyordu, din ve devlet işlerinin ayrılmasını, dinin siyasete malzeme yapılmamasını istiyordu, dini; birtakım kişilerin menfaat için kullanmasına karşıydı.
Reşit Galip bir vatanperverdi, Andımızda yazdığı gibi; Yurdunu, Milletini özünden çok seviyordu. Bugün bu duygular Türkiye’de suç mu sayılıyor? Millî birliği, beraberliği sağlamaya, vatan sevgisini ve iyi insan olma ülküsünü sağlamaya yönelik Andımıza karşı olmayı hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına yakıştırmıyorum. Reşit Galip‘i tanıyıp, onun hakkında yazı yazıp da bu söylenenlere sesimi çıkarmasaydım kendimi vicdanen çok rahatsız hissederdim.
Prof. Dr. Hasan Serdaroğlu

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | ANDIMIZIN YAZARI REŞİT GALİP için yorumlar kapalı
Nis 06

EN İYİ, EN KÖTÜ YER!

EN İYİ, EN KÖTÜ YER!

Bir gün Davut Peygamber(a.s.), Lokman’dan bir koyun kesip en iyi yerinden iki parça getirmesini istemiş; Lokman’da ona kestiği hayvanın dilini ve yüreğini getirmiş. Birkaç gün geçtikten sonra Davut Aleyhisselâm, Lokman’dan tekrar bir koyun kesmesinin ve bu defa en kötü yerinden iki parça getirmesini istemiş; O, yine dilini ve yüreğini getirmiş.

Hz. Davut Aleyhisselâm’ın sebebini sorması üzerine, Lokman; “Bu ikisi iyi olursa, bunlardan daha iyisi; bu ikisi kötü olursa, yine bunlardan daha kötüsü olmaz” diye söylemiş.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , | EN İYİ, EN KÖTÜ YER! için yorumlar kapalı
Nis 05

AKP DAHA YENİ BAŞLIYORMUŞ!

AKP DAHA YENİ BAŞLIYORMUŞ!

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, NTV’de gündeme dair açıklamalarda bulundu ve “19 yılda yaptıklarımız bir hazırlıktı, şimdi yeni başlıyoruz. Çünkü cumhuriyetimizin 100 yılı bitiyor, ikinci yüz yıla başlıyor. Biz 19 yıl boyunca sağlıkta, eğitimde, ulaşımda, bilişim teknolojilerinde Türkiye’nin altyapısını hazırladık. İnşallah şimdi yola çıkıyoruz.” dedi.
Gerçekten de 19 yılda yaptıkları, altyapı hazırlamaktı. Andımızı kaldırmakla yeniden gündeme gelen Türk kimliğini eritme projesi aslında küresel bir projenin parçasıydı ama AKP uygulamaya çalıştı. Bununla birlikte “81 ile 81 devlet” olarak yorumlanan yerel yönetimler reformu ve kamu reformu yapmaya çalıştılar ama tam olarak sonuç alamadılar. Adliyede bölgesel yönetimin altyapısı oluşturuldu. Ülke genelinde hizmet veren Köy Hizmetleri Kurumu 2005 yılında, aşı geliştirmesiyle ve Çin’e aşı göndermesiyle de bilinen Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü 2011 yılında kapatıldı.
Bu arada, 57’nci hükümet döneminden itibaren buğday, pancar gibi temel ürünleri “üretmeyene” AB parası verildi! AKP döneminde ABD baskısıyla, şeker fabrikalarının yok edilmesinde olduğu gibi tarım ve tarıma dayalı sanayi çökertildi.
***
Yine 19 yılın birinci yarısında, ordu, yargı ve emniyet bir cemaate teslim edildi. İkinci yarıda ise devreye başka cemaatler girdi. Orduya operasyonlar yapıldı, emir-komuta zinciri dağıtıldı, askerî okullar kapatıldı, açılanlar da değersizleştirildi. Bu boşlukta girişilen 15 Temmuz kalkışması bahanesiyle yönetim şekli değiştirildi, tek adam sistemine geçildi? Şimdi gelinen noktada “Siz isterseniz Hilafeti bile getirebilirsiniz” deniliyor.
19 yılda yapılanların “altyapı hazırlama çalışmaları” olduğu o kadar açık ki…

 

Alıntı:

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | AKP DAHA YENİ BAŞLIYORMUŞ! için yorumlar kapalı
Nis 04

GÜCÜN EMRİNE GİRMEK

GÜCÜN EMRİNE GİRMEK

Ebû Hanîfe‘nin, Hârun Reşid gibi büyük bir Emir’e, “Sen istediğin için şu binanın pencerelerini bile saymam.” dediği rivayet edilir. Bu masum işi bile saraya yaltaklanma sayar. Düşünce hürriyetinin böyle bir toz zerresiyle bile lekeleneceğini söylemek ister.

Akşemseddin‘in Fatih‘in “mürid“lik talebine cevabı muhteşemdir: “Hünkârım, siz devlet yöneteceksiniz, halkı mutlu edeceksiniz, padişahlara gereken budur” der. Aynı Fatih‘in, devrinin en önemli medreselerini kuruşunda da şahane örnekler vardır. Fatih Vakfiyesi‘ni bir okuyun. Öğrencilerin her ihtiyaçları görüldükten başka ayrıca harçlık da verileceği yazılıdır. Yanlış hatırlamıyorsam, 2.5 akçe gibi bir rakamdı. Gerekçesi de belirtilir: “Öğrenmek dışında hiçbir eksikleri olmasın!”

Fatih‘in yedi dil bildiği ve ilme merakı bilinir. Dünyanın en büyük devletinin başındaki bu büyük adam, kendi kurduğu Sahn-ı Seman‘da bir oda (hücre) ister. Ne cevap verildiğini bugün yaşadıklarımıza bakarak katiyyen tahmin edemezsiniz. Medreselerinin rektörü diyebileceğimiz Hoca, “Buraya imtihansız talebe alamayız Hünkârım!” der. İmtihana girer, kazanır ve öylece bir oda sahibi olur. Osmanlı’nın bozulma öncesi dönemlerinde Padişahlar kurallara uymam diyemezlerdi.

1933’te Atatürk‘ün tavrını da vermek isterim. Üniversite Reformu için İsviçreli Albert Malche görevlendirilir. Dârülfünun ve diğer yüksekokul hocalarının yeni sistemde devam edebilmeleri için objektif ölçüler konmuştur. Atatürk‘ün tavrının ne olacağı merak edilirken beklenen cevap gelir: “En yakınlarım dahi olsa bu kıstaslara uymayanları almayınız!”

Alıntı

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , | GÜCÜN EMRİNE GİRMEK için yorumlar kapalı
Nis 03

ÜLKEMİZDEKİ BANKALAR

ÜLKEMİZDEKİ YABANCI BANKALAR:

Türkiye’de yabancı sermaye kontrolüne geçen bankalar şunlar:

Alternatif Bank Katar,

Arap Türk Bankası Libya,

Bank of China Turkey Çin,

Burgan Bank Kuveyt

Citibank ABD,

Denizbank Birleşik Arap Emirlikleri,

Deutsche Bank Almanya,

Garanti BBVA İspanya,

HSBC Hong Kong,

ICBC Turkey Bank Çin,

ING Bank Hollanda,

MUFG Bank Turkey Japonya,

Odeabank Lübnan,

QNB Finansbank Katar,

Rabobank Hollanda,

T-Bank Lübnan,

TEB Türkiye-Fransa,

Şekerbank Türkiye-Kazakistan,

Turkishbank Kuveyt.

 

SERMAYESİ TÜRK KONTROLÜNDEKİ BANKALAR:

Ziraat Bankası,

Halkbank, Vakıfbank,

İş Bankası,

Yapı Kredi Bankası,

Akbank,

Anadolu Bank

Fibabanka.

Posted in Gündem | Tagged , , , | ÜLKEMİZDEKİ BANKALAR için yorumlar kapalı
Nis 03

TÜRK DÜNYASININ EŞSİZ LİDERİ

TÜRK DÜNYASININ EŞSİZ LİDERİ
TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ ÜLKÜSÜNÜN BAŞBUĞU ALPARSLAN TÜRKEŞ RUHU ŞAD MEKÂNI CENNET OLSUN
Yıl 1860 Orta Anadolu’da, Kayseri’nin, Pınarbaşı İlçesi’nin Yukarı Köşkerli Köyünde meskûn Avşar Obalarından Koyunoğlu ailesi bir toprak meselesi yüzünden kavgaya girişince Sultan Abdülaziz’in fermanıyla Kıbrıs’a sürgün edilir.
Yıl 1917 ve Kasım’ın 25’i, öğle vakti, yer Lefkoşe. Haydarpaşa Mahallesi Kirlizade Sokağı 13 numaralı mütevazi evde, Kıbrıs’a yerleşen Koyunoğlu soyuna mensup Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ve esi Fatma Zehra Hanimin Ali Arslan adını verdikleri oğulları dünyaya gelir.
Yıl 1921 ve 4 yıl 4 ay 4 günlük Ali Arslan, annesi tarafından yıkanır, yeni elbiseler giydirilir ve devrin âdetince fesi mücevherler ile süslenerek Sarayönü ilkokul ‘una (Sıbyan Mektebi) gönderilir. Sarıklı ve mübarek bir Osmanlı Uleması olan Hoca Efendi’nin dizi dibine çöken Ali Arslan’ın ağzından çıkan ilk söz bir euzü besmeledir. Ey Rahman ve Rahim olan Allah’ım, annem beni yetiştirdi bu mektebe yolladı, okuyup yetişip, milletime hizmet etmek istiyorum dermişçesine bir besmeledir, Ali Arslan’ın ağzından dökülen..
Birbirinin ardı sıra gelen ilkokul ve Rüştiye yılları ve her biri birbirinden daha değerli Hüsnü Bey, Selahattin Bey, Mehmet Asim Bey, Ragıp Tüzün Bey, Turgut Bey, Osman Zeki Bey ve Faiz Kaymak gibi Türklük ve Türkçülük şuuruyla bilenmiş birer hançer olan hocalarından feyz alır. Onlar Ona müfredatın yanı sıra Kıbrıs Türklerinin yalnız olmadığını Devlet-i âli Osman bakiyesi hür ve müstakil Türkiye’nin yanı sıra yeryüzünde kendileri gibi bahtsız esaret altında milyonlarca Türk olduğunu da öğretirler. Dahası Osman Zeki Bey Ali Arslan’ın adını adeta senin adin “Alparslan olsun” ve Sultan Alpaslan’a denk bir yiğit Türk ol, diyerek değiştirir.
Küçük Alparslan’ın doğup, yetiştiği o yıllarda, Piyale Pasa yadigârı Kıbrıs, sevgili Yeşilada’mızın tamamı İngiliz işgali altındadır ve Türk’ün istiklâlini kaybetmesinin ne demek olduğu Onun ruhunun derinliklerine şuurunun uyanmağa başladığı günden, çocukluk yıllarının başlangıcından başlayarak siner. O her gece Türkiye’ye gidip asker olmayı ve gelip ata-baba ocağını kurtarmanın düşüyle uyur, uyanır.
Yıl 1933 ve Alparslan’ın artık işgal altında, esaret altında yasamaya dayanacak gücü kalmamıştır. Babası Ahmet Hamdi Bey’i ve Annesi Fatma Zehra Hanım’ı ikna eder, aile mallarını satıp savar yanlarında oğulları Alparslan ve kızları Dervişe olduğu halde, ak toprakların, hür toprakların, Türk’ün Türk olduğundan utanmadığı, boynunun eğik olmadığı toprakların, anavatanın, Türkiye’nin yoluna düşerler; Viyana vapuru ve.. ver elini İstanbul…
Ailesi İstanbul’a yerleşince Alparslan’ın ilk isi Kuleli Askeri Lisesi’ne kayıt olmak olur. Artık O yüreğinin Onu çağırdığı yerde ve düşlerinin peşindedir. O düşlerini düşleyen başkaları da vardır İstanbul’da… Derlenip toparlanmışlar, Türklük, Türkçülük ülküsünün O bir daha hiç inmeyecek olan bayrağını açmışlardır. O Yüce Dilek, O aziz Ülkü, O muhteşem düşler, özellikle, bir Ülkü devi olan Atsız Hoca’nın can evinde, ocağında pişer ve sohbetlerle, şiirlerle, dergilerle, romanlarla mektuplarla Türk aydınlarının gönlüne cemre cemre düşmekte ve yayılmaktadır. Onlarla tanışır, buluşur, Alparslan Türkeş.
Yıl 1936 Kuleli Askeri Lisesi’ni pekiyi derece ile asteğmen olarak bitirince Ankara ve Harp Akademisi yılları baslar. 1938’de Harbiye’den mezun olur, artık O Türk Ordusu’nun genç bir teğmenidir ve Türk Milleti’nin emrindedir
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | TÜRK DÜNYASININ EŞSİZ LİDERİ için yorumlar kapalı
Nis 02

İMKÂNSIZIM

İMKÂNSIZIM

 

Sonsuz, yüce varlık ruhuma hâkim

Yüreğim sevmeyi bilmek te yansız?

Sevgi gönüllerde çok hoştur lakin

İmkânsızım, imkânsızım, imkânsız!

 

Gönlüme bir güneş olsa gülüşün

Sevgiyle içime dolsa gülüşün

Her an beni benden alsa gülüşün

İmkânsızım, imkânsızım, imkânsız!

 

Bir gün niyetlendim kapandı yolum

Seni doyasıya sarmadı kolum

Bende herkes gibi aciz bir kulum

İmkânsızım, imkânsızım, imkânsız!

 

Beynim de, ruhum da seni dinliyor

Yürek sensiz inim inim inliyor

Gönül kinleniyor, aklım kinliyor

İmkânsızım, imkânsızım, imkânsız!

 

Bu sevda ansızın yüreğe sızdı

Duygular şahlandı, belki de azdı

Yoksa felek bahtım kara mı yazdı?

İmkânsızım, imkânsızım, imkânsız!

 

Aklım artık beni dinlemez oldu

Bedenim bir müthiş sevgiyle doldu

Arzumla isteğim, ümidin soldu

İmkânsızım, imkânsızım, imkânsız!

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | İMKÂNSIZIM için yorumlar kapalı
Nis 01

UNUTAMAM, UNUTMAM!..

UNUTAMAM, UNUTMAM!..

Siz unutabilirsiniz, unutturmak isteyebilirsiniz fakat ben unutamam.

34 PKK’lı teröristin 19 Ekim 2009’da zafer işaretleri yaparak Habur’dan girişlerini siz unutabilirsiniz, unutturmak isteyebilirsiniz fakat ben unutamam.

Habur sınırında mahkeme kurdurduğunuzu, pişmanlık duymadıklarını söyleyen teröristlerin PKK sempatizanları tarafından zafer işaretleriyle karşılandıklarını siz unutabilirsiniz, unutturmak isteyebilirsiniz fakat ben unutamam.

Teröristlerin Habur’dan girişi üzerine Başbakan Erdoğan’ın “Dün Habur sınır kapısında yaşanan manzara karşısında umutlanmamak mümkün mü? Bu bir umuttur. Türkiye’de bir şeyler oluyor; iyi, güzel şeyler oluyor; umut verici gelişmeler oluyor.” dediğini siz unutabilirsiniz, unutturmak isteyebilirsiniz fakat ben unutamam.

13 Eylül 2011 günü açıklanan Oslo görüşmelerini de siz unutabilirsiniz, unutturmak isteyebilirsiniz ama ben asla unutamam. 

Başbakanlık müsteşar yardımcısının ve MİT’in üst görevlilerinin PKK elebaşılarıyla Oslo’da görüşmeler yaptıklarını, başbakanı temsil ettiğini söyleyen müsteşar yardımcısının Öcalan’a yaptığı güzellemeleri siz unutabilirsiniz, unutturmak isteyebilirsiniz fakat ben unutamam.

MİT görevlilerinin İmralı’yı ziyaret ettiklerini 28 Aralık 2012’de bizzat Erdoğan’ın açıkladığını, 15 Şubat 2013’te de MİT-Öcalan görüşmelerinin “İmralı süreci” olarak değil “çözüm süreci” olarak adlandırılması daha doğrudur, dediğini siz unutabilirsiniz, unutturmak isteyebilirsiniz fakat ben asla unutamam.

21 Mart 2013 Nevruz gününde Diyarbakır meydanında Öcalan’ın mektubunun Türkçe ve Kürtçe olarak okutulduğunu, o meydan görüntülerini siz unutabilirsiniz, unutturabilirsiniz fakat ben asla unutamam.

Hele o hep birlikte gözyaşı döktüğünüz megri megrileri siz unutabilirsiniz, unutturmak isteyebilirsiniz belki ama ben asla unutamam. Neydi 16 Kasım 2013’te, Diyarbakır’daki o sahne? Bir yanda Mesut Barzani, bir yanda Emine Erdoğan, bir yanda Şivanperver, bir yanda Bülent Arınç… Başbakan sağına Şivanperver’i, soluna İbrahim Tatlıses’i almış, kollarını havaya kaldırıyor. Hangi Şivanperver mi? Bir zamanlar “Abdullah Öcalan barış ve özgürlük savaşçısıdır, terörist değildir. Terörist olan Türkiye devletidir.” diyen Şivanperver. O Diyarbakır sahnesini siz unutabilirsiniz, unutturmak isteyebilirsiniz ama ben asla unutamam.

Ya 2014 yılının Ekim sonu ve Kasım başındaki sahneler?.. Barzani’nin silahlı peşmergeleri Habur’dan giriyor, resmî makamlar tarafından ağırlanıyor, yedirilip içiriliyor ve Kobani’ye gönderiliyor. Bu sahneler unutulabilir mi? Siz unutabilirsiniz, unutturmak isteyebilirsiniz belki ama ben bunları unutamam.

2015’in Şubat ayı mı idi? Suriye’deki vatan toprağını terk ediyoruz; Süleyman Şah’ın sandukasını Caber’den alıp sınırımıza getiriyoruz? Bu harekâtın kimlerin rehberliğinde yapıldığını siz unutabilirsiniz, unutturmak isteyebilirsiniz belki ama ben unutamam.

28 Şubat 2015’teki Dolmabahçe mutabakatı? Öcalan’ın temsilcisi olan HDP’lilere Dolmabahçe sarayı açılmış. Bir yanda da bakanlar… Neydi o mutabakat, hatırlıyor musunuz? Hani sonradan kabul edilemez, bulmuştunuz.

Çözüm diye, açılım diye, âkiller heyeti diye güvenlik güçlerimizin elini kolunu bağladınız. Hendekler yapıldı, istihkâmlar kazıldı. Sonra nice şehitler pahasına yurdumuzun bir kısmını geri almaya çalıştınız. Bunları biz unutabilir miyiz?

Bütün bunlara en yüksek perdeden karşı çıkan Bahçeli’nin konuşmalarını unutabilir miyiz?

Hiçbir çığırtkanlık, kürsülerdeki, ekranlardaki hiçbir çığırtkanlık; ister AKP’lilerden ister MHP’lilerden gelsin hiçbir savunma, hiçbir mazeret bunları bana unutturamaz.

 

Alıntı: Ahmet B. Ercilasun

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | UNUTAMAM, UNUTMAM!.. için yorumlar kapalı
Mar 31

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Adaletsizlik medeniyeti çökertir.” İbni Haldun

* “Ey Türk, üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir?” Bilge Kağan

* “Güneş tuğ ol, kök kurıkan”  Oğuz Kağan

* “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” Mustafa Kemal Atatürk

* “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur” M. Kemal Atatürk

* “Aslanlar kendi hikâyelerini yazmadıkça, avcıların hikâyelerini dinlemek zorundayız.”Afrika özdeyişi

* ” İki yüz eşekten bir tek insan fikri çıkmaz.” Muhammed İkbal

* “Hiç hata yapmayan insan, hiç bir şey yapmayan insandır ve hayatta en büyük hata, kendini hatasız sanmaktır.” Yunus Emre

“Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır…” M. Kemal Atatürk

* “Akıllı el dilin her buyruğuna boyun eğmez.” Cervantes

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Mar 30

“Cumhuriyet ahlaksız rejim mi?”

“Cumhuriyet ahlaksız rejim mi?”

 YENİÇAĞ‘ın, fedakâr ve emektar Genel Yayın Yönetmeni Hayri Köklü, 17 Mart 2008 günü yayımlanan, “Cumhuriyet ahlaksız rejim mi?” başlıklı araştırmasını şu cümlelerle noktalamıştı:

– Kendilerini “Yeni Osmanlıcı” ve “2. Cumhuriyetçi” olarak adlandıranlar, Milliyetçi Türkiye’yi kuran Kuvayı-Milliye’den “rövanş” almak için Cumhuriyet’e isyan eden, Atatürk’ü öldürmeye kalkışan ve düşmanla işbirliği yapanlara “iade-i itibar” isterlerse sakın şaşırmayın... Çünkü; Hükümete, “Türkiye doğru zeminde ilerliyor” diye gaz verenler var.

Attığı bütün manşetlerde olduğu gibi “tam isabet”ti.

***

30 Haziran 2008‘de, Diyarbakır’da, Şeyh Said‘i anma töreni düzenlendi. Cumhuriyet’e karşı girişilen bu kanlı isyan “Kürt milletinin inkar edilmesine karşı gelişen örgütlü toplumsal hareket” diye nitelendirildi.

***

27 Haziran 2010‘da, Şeyh Said’i anma töreni düzenlendi.

BDP milletvekilleri ile 2011’de kendi kendine özerklik de ilan edecek olan DTK temsilcilerinin de katıldığı tören, iktidar yağdanlıkları tarafından “Daha önce değil fotoğraflarının asılması, adının bile korkudan telaffuz edilemediği Şeyh Said’in adı ve afişlerinin caddeleri süslemeye başlaması bölgeye barışın gelebilmesi adına çok önemli” denilerek desteklendi.

***

…Bu Ali Çetinkaya merhum Çorumlu İskilipli Atıf Hoca’mızın idamına karar veren hakim. Savcı İskilipli Atıf Hoca’mızın 3 yıl hapsini istedi. Ali Çetinkaya bakın burası çok önemli ‘şahitlerin bilahare dinlenmesine’ diye karar verdi. Şahitleri idamdan sonra dinliyor öncesinde dinlemiyor. Böyle adalet olur mu? Ankara saman pazarında hocayı astırdı…

***

23 Kasım 2011‘de, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda konuşan Erdoğan, Necip Fazıl Kısakürek’in “Son Devrin Din Mazlumları” kitabından bölümler okuduğu konuşmasında, “Dersim olayları” ve Seyit Rıza’nın idamıyla ilgili “Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum” dedi.

***

24 Şubat 2012‘de, İskilip Devlet Hastanesi’nin adı, Atıf Hoca İskilip Devlet Hastanesi olarak değiştirildi.

Müsteşar Yardımcısı ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu Başkanı’nın da katıldığı törende konuşan Sağlık Bakan Yardımcısı, İskilipli Atıf’ı, “Ülkenin bir büyük insanı, alim” olarak nitelendirdi.

***

İskilipli Atıf Efendi ve Said Nursi’den sonra Şeyh Said için de anma etkinliği düzenleyen Mazlum-Der, 28 Haziran 2012‘de, Şeyh Said’e iade-i itibar istedi.

***

17 Aralık 2012‘de, BDP’li Altan Tan, TBMM‘de düzenlediği basın toplantısında “İskilipli Atıf Hoca’dan Nazım Hikmet’e, Mehmet Akif’ten Said-i Kürdi Nursi’ye kadar, Şeyh Sait’ten Seyit Rıza’ya kadar ne kadar mağdur varsa bunların hepsinden özür dilenmelidir” dedi.

***

6 Şubat 2013‘te, İskilipli Atıf, Çorum’da anıldı. Törene katılanlardan Abdurrahman Dilipak “İskilipliyi savunmak demek zulme karşı durmak demektir” dedi ve İskilipli’nin hesabının “ulustan ümmete dönüldüğü gün” görüleceğini söyledi.

***

3 Şubat 2015‘te, İskilipli Atıf, Çorum’da anıldı. Anma törenine AK Parti Çorum Milletvekili ve TBMM İdare Amiri Çorum Milletvekili Salim Uslu, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, AK Parti Muş Milletvekili Faruk Işık, AK Parti Bursa Milletvekili İsmet Su, AK Parti Ankara Milletvekili Tülay Selamoğlu, AK Parti Çankırı Milletvekili İdris Şahin, İskilip Kaymakamı Şuayib Gürsoy da katıldı.

***

4 Şubat 2015‘te,  TBMM İdare Amiri AK Parti Çorum Milletvekili Salim Uslu, “Atıf Hoca, Saidi Nursi, Şeyh Said, Seyit Rıza gibi nice haksızlığa, cinayete kurban edilenlere iade-i itibar yapılmalıdır” çağrısında bulundu.

Aynı gün, AK Parti Milletvekilleri Cuma İçten, Orhan Atalay ve İdris Şahin de TBMM Genel Kurulu’nda İskilipli’yi anmak üzere söz aldı.

***

15 Şubat 2016‘da, Ensar Vakfı ve İmam Hatip Mezunları Derneği, Çorlu’da İskilipli Atıf Hoca paneli düzenledi.

***

4 Şubat 2017‘de, İskilipli Atıf,  Çorum’da anıldı.

Eski milletvekili Mehmet Sılay ve torun Ahmet Faruk İmal, “İskilipli’nin mezarını 2008 yılında Ankara’da bulup İskilip’e taşıdıklarını ancak Erdoğan 2010 yılında TBMM kürsüsünden ismini anana kadar bunu gizli tuttuklarını” diye açıkladı.

***

24 Mayıs 2017‘de, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Barca, Hürriyet Akademi’de yayınlanan söyleşisinde, “…İstiklal Mahkemesi olarak kullanılan bu binanın altı da zindan olarak kullanılmıştır. En meşhurlardan İskilipli Atıf Hoca orada zindana atılmıştır. Söz konusu hücreyi müze haline getireceğiz” dedi.

***

21 Aralık 2019′de  Cumhurbaşkanı Erdoğan,  “İskilipli Atıf Hoca’nın idamından Dersim olaylarına” birçok konuda, bir kere daha CHP’yi hedef aldı.

***

4 Şubat 2020‘de, İskilipli Atıf, Çorum’daki “Anıt Mezar ve Külliyesi”nde anıldı.

***

(Mustafa Sabrı Vakıfları vesair de tam gaz devam etti…)

***

Yıl olmuş 2021…

Ve Türkiye, AK Parti ile idaresindeki devlet erkanının İskilipli’yi andığını keşfetti!

Memlekette günlerdir “İskilipli’nin anılması” şoku yaşanıyor ve fon Zeki Müren’in titreyen nağmeleri:

Daha önceleri nerelerdeydiniz!

 

Alıntı

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | “Cumhuriyet ahlaksız rejim mi?” için yorumlar kapalı