Tem 24

HANGİ VİRÜS DAHA TEHLİKELİ?

HANGİ VİRÜS DAHA TEHLİKELİ?

 

Bu yıl, tarımda yaşanan bir olay, bünyeye giren bir virüsün nelere yol açabileceğini ve çözümün nerede olduğunu göstermesi bakımından çok uyarıcı bir örnektir.

Antalya’daki domates üreticileri bu yıl farklı bir hastalıkla karşılaştı. DHA’nın haberine göre İsrail’den gelen fidelerde çıktığı için “İsrail virüsü” olarak adlandırılan hastalık, seraların 14 gün karantinaya alınmasına ve ürünlerin imha edilmesine sebep oluyor.

Habere göre virüs, fideler büyüyüp, ürün verdiği süreye kadar belirti göstermiyor. Ürün alınacağı dönemde ise fideler, tepe kısmından kararıp çürürken, domatesler de içten çürüyerek kahverengiye bürünüyor. Hastalık, korona virüs gibi, bitkiler arasında temas ve polen taşınmasıyla kısa sürede yayılıyor. Hastalığın tespit edildiği seralar, 14 gün boyunca karantinaya alınıp, tamamen ilaçlanıyor, ürünler ise imha ediliyor.

Aksu bölgesindeki seralarda görülmeye başlanan virüsle ilgili mücadele yöntemlerini anlatan ziraat mühendisi Abdülhamit Yeter, “Bu virüse ‘domatesin koronası’ diyoruz. Çok sinsi bir virüs… İsrail’den tohum ve fideyle girdi ülkemize. Sera içinde yapılan işlemlerle her yere yayılıyor. Hastalıklı ürünü, hiçbir kısmına dokunmadan sera dışında yakıp imha etmek gerekir. Sera toprağının da ısıtılması ve 50 derecenin üzerine çıkarılması lâzım. Şu anda başlangıç aşamasında ama böyle giderse 3 yıl içinde yiyecek domates bulamayız” dedi.

İsrail fidelerinin genetik yapısıyla oynanmış tohumlardan elde edildiği biliniyor…

***

Milletin birliğini bozmaya yönelik virüsler de aynı bu domates virüsü gibidir.

Türk Milleti’nin hem kültürel hem de genetik bağışıklık sistemi sanıldığından çok daha güçlüdür ama Babuna kampanyasıyla 160 bin Türk’ten alınan kan örneklerinin ABD’ye götürüldüğünü unutmayın!

Paris’te uzun süre bir hastanenin bulaşıcı hastalıklar bölüm başkanlığını yapan Fransız Prof. Dr. Christian Perronne’nin “Bize sunulan bu ‘ilk aşılar’ aslında aşı değil, gen tedavisine yönelik ürünlerdir. Vücudumuza enjekte edilecek yabancı bir RNA, DNA’mızı kodlayabilir ve daha sonra kromozomlarımıza entegre olabilir. Bu nedenle, genlerimizi kalıcı bir biçimde dönüştürme konusunda gerçek bir risk var. Spermlerin ya da yumurtaların nükleik asitlerini değiştirerek bu genetik modifikasyonların çocuklarımıza, gelecek kuşaklara dahi aktarılma tehlikesi var. Mısır ya da domates gibi genetiği değiştirilmiş ürünlerden olmak istemiyoruz.” sözlerini, aylar önce geniş bir şekilde bilginize sunmuştum…

Milletin bağrından “temiz bir nesil” yetişmesi için şimdi sadece kültürel direnç yetmiyor, genetik yapının korunması da şart!

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | HANGİ VİRÜS DAHA TEHLİKELİ? için yorumlar kapalı
Tem 23

SENİ GÖRMEK

SENİ GÖRMEK

 

Sevginin sonsuzluğa taşıdığı sanıyla

Unutulmaz demlerin özlem dolu anıyla

Gönüller gecesinin şafağıyla tanıyla

Sevgi kadifesinin yüreği ovuşu bu!..

Seni  görmek güzelim güneşin doğuşu bu!..

 

Değil mi, yüce sevgi kainatı hep tutan?

Güzel bir sevgidir bu cana sonsuz can katan

Her vakit durmaksızın nabız nabız o atan

Bedendeki her kalbin sevgiyle vuruşu bu!..

Seni görmek güzelim güneşin doğuşu bu!..

 

Sevgiyi gören gönül sanki buharlaşıyor

O buhurdan sevgiyle gönül dağlar aşıyor

Şaşıyor tüm gönüller, tüm yürekler şaşıyor

Tomurcuğun çiçeğe, meyveye duruşu bu!..

Seni görmek güzelim güneşin doğuşu bu!..

 

Kandan, kinden, kibirden sevgi ile kaçılır

Orda kötülük olmaz güzellikler saçılır

Bir sevginin dünyası kainata açılır

Sonsuza dek  açılan sevginin ağuşu bu!..

Seni görmek güzelim güneşin doğuşu bu!..

 

Sevgiyi hiç tatmayan beden, yürek ezilir

Görünmez ki sevgiler yalnız ancak sezilir

Sevginin dünyasında huzur ile gezilir

Sevginin rahmet ile bembeyaz yağışı bu!..

Seni görmek güzelim güneşin doğuşu bu!..

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | SENİ GÖRMEK için yorumlar kapalı
Tem 22

“48 KİLO SOM ALTINDA İKİ ŞAMDAN”

“48 KİLO SOM ALTINDA İKİ ŞAMDAN”

Resim Heykel Müzesinden çalınan ya da değiştirilen eserleri niçin hatırlattığımıza. Bir vatandaş yıllar önce Dolmabahçe Sarayında gördüğü Abdülmecid’e ait 48 kilo som altından iki şamdanı son ziyaretinde göremez. Bunun üzerine durumu CHP İstanbul Milletvekili Av. Mahmut Tanal’a bildirirler.

Mahmut Tanal da konuyu Cumhurbaşkanlığı Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı’na bağlı Dolmabahçe Sarayı’nda muhafaza edilen, Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid’den kalma, her biri ağırlığı 46 kilogram olan som altından 2 vazonun akıbetini Meclis gündemine taşır.

İlgililerin ayrı ayrı yanıtlaması talebiyle TBMM Başkanlığı’na soru önergesi sunan Tanal, Dolmabahçe Sarayı’nda vazoları her zamanki yerlerinde göremeyen vatandaşların endişeye kapıldığını belirterek ilgililerin cevaplaması için şu soruyu sorar: Dolmabahçe Sarayı’nda olması gereken altın vazoların şu an nerede olduğu, başlarına bir şey gelip gelmediği, kayıp olup olmadıkları, tekrar sergilenip sergilenmeyecekleri konusunda kamuoyuna açıklama yapılacak mıdır? Şeklinde bir soru sorar.

Konuyla ilgili Milli Saraylar Başkanlığı’ndan şu açıklama gelir: “Milli Saraylar Başkanlığı, 16 Haziran 2021 tarihinde CHP Milletvekili Mahmut Tanal’ın Dolmabahçe Sarayı ile ilgili kamuoyunu yanıltma amaçlı, mesnetsiz ve kasıtlı iftiraları üzerine açıklama yapma gereği duymuştur. Milli Saraylar’ın envanterinde yer alan 300 bini aşkın taşınabilir tarihî eserler içerisinde iddia edildiği gibi ’46 kilogramağırlığında som altından 2 adet vazo’ hiçbir zaman var olmamıştır. Doğal olarak eser var olmadığı için, hiçbir zaman Tanal’ın iddia ettiği gibi tefriş ve sergilemede de yer almamıştır. Bu nedenle, ‘Vazolara ne oldu?’, ‘Vazolar kaçırıldı mı?’ soruları da anlamsız ve art niyetlidir… Söz konusu iddialarla ilgili hukuki yollara başvurulmuştur.”

Mahmut Tanal’ın yaptığı açıklamaya göre kendisine vazolarla ilgili şikâyetler vatandaşlardan gelmiştir. Vatandaşlar Tanal’a bilgi verirken şamdan yerine vazo, 48 kg som altın yerine 46 kg olarak ifade etmişler. Tanal da Milletvekili olarak denetim yetkisini kullanarak ilgililere yukarıdaki soruyu sormuş.

Milli Saray yetkilileri var olmayan vazolar ile ilgili soruların art niyetli olduğu ve söz konusu iddialarla ilgili olarak hukuki yollara başvurulduğunu bildirmişlerdir. Bunun üzerine Tanal, “Kimseye iftira attığımız yok. Denetim yetkimizi kullandık…15 Temmuz’da şehit edilen Mustafa Cambaz’ın fotoğrafladığı bu tarihi eserlerin şu anda nerede olduğunu” bu defa fotoğraflarını da göstererek cevap almak istemiştir.

Rahmetli Mustafa Cambaz’ın çektiği fotoğraf Fatih Köşkü’nün başodasında Peygamber Efendimizin Medine’deki kabri için Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılan her biri 48 kg. som altından olan iki adet şamdanın fotoğrafları var. 1. Dünya Savaşında Medine’nin boşaltılması sırasında saraya getirilmiş.

Bir milletvekili denetim yetkisini kullanarak, görevinin gereği bilgi almak istiyor. Bürokratlar onun sorusunu anlamsız, art niyetli, mesnetsiz, kasıtlı, kamuoyunu yanıltma amaçlı buluyor. Tamı tamına “burası Türkiye” denilecek bir görüntü sergilenmiş oluyor!

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | “48 KİLO SOM ALTINDA İKİ ŞAMDAN” için yorumlar kapalı
Tem 21

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Bir sevgiyi anlamak, bir yaşam harcamaktır, harcayacaksın.” Özdemir Asaf

* “Bütün kâinat birbirine sevgi ile bağlanmış, sevgini vermesini öğren. Çünkü gönül anlasın ki, hepsine yer varmış, sevgi siz insandan dünya, unutma ki

korkarmış.” Mevlâna

* “Her şey hareket halindedir her şey değişir ve her şey gelişir.” İbni Haldun

* “Çocukları sevmek şımartmak değildir, çünkü mutluluğun ortamı sevgidir.” Thomas Gray

* “Çok seven insan, büyük işler görebilecek güçtedir ve sevgiyle yapılmış iş, iyi bir iştir.” Serhat Kestel

* “Derdin ne kadar çok, görünüşün ne kadar mutsuz, yanlışın ne kadar büyük olduğu hiç fark etmez. Sevgiyi yeterli derecede anlamak, hepsini yok

edecektir.” Andy Roonesh

* “Beğendiğiniz bedenlere hayalinizdeki ruhları koyup, adına aşk diyorsunuz.” Shakespeare

* “Nereye giderseniz gidin ama tüm kalbinizle gidin.” Konfüçyüs

* “Kalpleri dağınık olanların akılları birleştirilmez.” İbni Haldun

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Tem 20

KANAL İSTANBUL KİMİN PROJESİ?

KANAL İSTANBUL KİMİN PROJESİ?

Emekli Koramiral Atilla Kıyat, Saygı Öztürk‘e ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey‘in, Türkiye Büyükelçisi olduğu sırada kendisine Montrö’yü delme teklifinde bulunduğunu açıklamıştı. Kıyat, “Beni ziyaret edip sözleşmeyi delme fikrini anlattı. Karşı çıktım. İtiraz eden askerler kumpas mağduru oldu” demişti.
Kıyat, olayı şöyle anlatmıştı:
“James Jeffrey, ‘Siz Kuzey Deniz Saha Komutanı idiniz, Karadeniz ve Boğazlar’dan sorumluydunuz, Türk ve ABD Donanmaları, Karadeniz’de çok iyi şeyler yapabilir’ dedi.
‘Tabii ki ama, Montrö Sözleşmesi prensipleri dahilinde’ dedim.
‘Türkiye ve ABD istedikten sonra kimse bir şey yapamaz’ dedi.
‘Hayır büyükelçi, bu sözleşme Türkiye için hayati önemi haizdir ve hiçbir nedenle dışına çıkmayız’ dedim.”
Kanal yapıp geçişlerin oradan yapılmasını zorlarsanız Montrö masaya yatırılacaktır. Montrö’yü gündeme getirecek her şeyden uzak olmalıyız.”
***
Yine Montrö ile ilgili olarak ABD’nin tutumunu gösteren başka bir bilgiyi de hem Mehmet Ali Güller hem Yunus Soyer paylaştı:
ABD’nin Ankara Büyükelçiliği, 24 Temmuz 2020 tarihinde Twitter’da bir mesaj yayınlamıştı. Mesaj aynen şöyleydi:
“Çok sayıda ortak & dost ülke, Karadeniz’deki #ExerciseSeaBreeze adlı tatbikatta birlikte yer aldı. Tüm bu milletlerin, Karadeniz’in dünyanın tüm milletlerine açık ve serbest olması umuduyla 20.’si gerçekleştirilen tatbikatta bir araya geldiğini görmek son derece etkileyici.”
***
Bu iki veri, Montrö’yü tartışmaya açmak isteyenin, Karadeniz’e savaş gemilerini serbestçe çıkarmayı hedefleyen ABD olduğunu net bir şekilde gösteriyor. Kanal İstanbul da aynı hedefe dönük bir proje!

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | KANAL İSTANBUL KİMİN PROJESİ? için yorumlar kapalı
Tem 19

PİŞKİNLİĞİN BÖYLESİ… “BU İŞTEN DE YÜZÜMÜZÜN AKIYLA ÇIKTIK”

“BU İŞTEN DE YÜZÜMÜZÜN AKIYLA ÇIKTIK”

“Bir ağa, çoban tutmuş koyunlarını gütmesi için…

100 tane koyunu vermiş çobana. İşte, günler geçmiş, aylar geçmiş, arkasından çoban elinde bir koyun derisiyle gelmiş.

Ağa merakla sormuş, ‘Ne oldu bizim koyunlara?’ 

Çoban demiş ki, ‘Yağmur yağdı, gök çatladı, 82’sinin ödü patladı. Önden gitti baş toklu, arkasından 10 toklu. 10’unu kasaba verdim, 1’ini yedim, bu da derisi.’ 

Ağa bakmış ki koyunların hepsi gitmiş, sinirlenmiş, elindeki yoğurdu suratına çarpmış çobanın.

Çoban da ‘Bu işten de yüzümüzün akıyla çıktık.’ demiş…”

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , | PİŞKİNLİĞİN BÖYLESİ… “BU İŞTEN DE YÜZÜMÜZÜN AKIYLA ÇIKTIK” için yorumlar kapalı
Tem 18

“AYNI ROLÜ OYNAMAK”

“AYNI ROLÜ OYNAMAK”

 

“Silivri’den… Sincan’dan… Mamak’tan… Şirinyer’den… Maltepe’den…
Kuddusi Okkır‘ın, vicdan sahibi her insan evladının, bir an dahi zihninden silemeyeceği gözlerinden…
Gökçen‘in, Duru ile Batu‘nun yetimliğinden…
Boğaziçi’nden…
Kış ortasında, tazyikli suyla engellenmek istenen TEKEL işçilerinden…
Anayasal haklarını kullanan Baro başkanlarının kuşatıldığı bariyerlerden…
Habur’dan, Oslo’dan, İmralı’dan, teröristler incinmesin diye gönderden indirilen ay-yıldızlı nazlı bayrağın hüznünden; Çözüm Süreci’nden…
Papa heykeli önündeki o egemenliğin devri töreninden…
“Rabbim ve milletim affetsin” zırhı giydirilen gafletlerden…
“Kimsesizlerin kimi olma” iddiasına kanıp da, sırf sakallı diye, takkeli diye, cübbeli diye dokunulmazlaştırılan inanç taciri sapık, sapkın, caniler karşısında kimsesiz bırakılan biçarelerden…
Sopalarla dövüle dövüle komaya sokulup da, hastaneye ulaşmasından ancak 20 saat sonra müdahale edildiği için ölen gençlerden…
15 yaşında ve16 kilo ölen çocuklardan…
Soma’dan…
Evladı üşümesin diye fön makinasını açıp, çaresizlik içinde intihar eden anneden…”
***
“Ekmeklerini yiyip suyunu içtikleri aziz milleti nasıl milliyetsizleştirmek istediklerini, en az bizim kadar, hatta bizden de fazla varlıklarını borçlu oldukları bu rejimden nasıl nefret ettiklerini, havasını soludukları vatana nasıl kast ettiklerini, kendi hırsları ve “ecdad yadigârı”, “100 yıllık hesaplaşmaları” uğruna millet ve memleketi ateşe atmakta nasıl tereddüt etmediklerini iyi biliyoruz”.
***

“Hangi birini sayalım.
Hiç bıkmadılar aynı rolü oynamaktan…”

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | “AYNI ROLÜ OYNAMAK” için yorumlar kapalı
Tem 17

2 GÜNDE 2 KERE GÖMÜLDÜ.

2 GÜNDE 2 KERE GÖMÜLDÜ.

Çanakkale’de isim benzerliği nedeniyle başka bir aileye verilen Recep Yılmaz’ın (69) cenazesi, polis nezaretinde bulunduğu mezarlıktan çıkarılarak gerçek ailesine teslim edildi. Yılmaz, gerçek ailesi tarafından bir kez daha defnedilecek.

Çanakkale’de meydana gelen olayda Covid-19 hastası Recep Yılmaz’ın, Yoğun Bakım Ünitesi’nde yer kalmamasından dolayı Mehmet Akif Ersoy Çanakkale Devlet Hastanesi’ne sevki gerçekleştirildi. Sevk sırasında Recep Yılmaz’ın evrakı, aynı hastanede tedavi gören kanser hastası Recep Çelik’in evrakları yapılan hata nedeniyle yer değiştirdi. Recep Yılmaz, sevk edildikten kısa süre sonra korona virüs hastalarının tedavi gördüğü yoğun bakım ünitesinde yaşamını yitirdi.

ARAYIP BABASININ HAYATTA OLDUĞUNU SÖYLEDİ

Recep Yılmaz’ın ölümünün ardından, evrak hatası nedeniyle Çelik ailesi aranarak Recep Çelik’in yaşamını yitirdiği haberi verildi. Salı günü hastaneye gelen Çelik ailesi, cenazeyi alıp, Yeni Şehir Mezarlığı’ndaki aile mezarlığına defnetti. Üniversite hastanesi yetkilileri, Recep Çelik’in oğlu Hilmi Çelik’i telefonla arayıp, babasının hayatta olduğunu söyleyince, yapılan hata ortaya çıktı.

CENAZE YENİDEN DEFNEDİLECEK

Çelik ailesi tarafından Yeni Şehir Mezarlığı’na defnedilen Recep Yılmaz’ın mezarı, savcılık kararıyla bugün açıldı. Olay Yeri İnceleme ekipleri eşliğinde mezarlık görevlileri tarafından açılan mezardan çıkarılan cenaze, Recep Yılmaz’ın oğlu Enver Yılmaz’a ve torunu Ferdi Yılmaz’a teşhis ettirildi. Ardından da görevliler tarafından tabuta konulan Recep Yılmaz’ın cenazesi, yine Yeni Şehir Mezarlığı’nda hazırlanan mezara defnedildi.

 “OLAY BU KİŞİNİN HATASI”

Babasının öldüğü haberiyle önce üzülen, ardından da hayatta olduğunu öğrenince sevinç yaşayan Hilmi Çelik, Recep Yılmaz’ın cenazesinin başka bir mezara defni gerçekleşirken gazetecilere yaptığı açıklamada, “Cenaze mezardan çıkarıldı. O aile cenazesini teşhis etti. Onların cenazesiymiş. Teslim aldılar, kendi kazdırdıkları mezarlığa defnettiler. Babamın durumu da iyi değil, çok yaşlandı. Sorun çözüldü, bir sorun yok. Yılmaz ailesi de uzaktan akrabamız çıktı. Aile de hastalarını arıyormuş. İki gün boyunca Çanakkale’deki bütün hastaneleri aramışlar” dedi.

Recep Yılmaz’ın torunu Ferdi Yılmaz ise, “Bir kişinin yanlış evrak vermesiyle olaylar bu kadar uzadı. Ben cenazemi 2-3 gün geç aldım. Olay bu bir kişinin hatası” diye konuştu.

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | 2 GÜNDE 2 KERE GÖMÜLDÜ. için yorumlar kapalı
Tem 16

ABD KONGRESİ’NİN GİZLİ TÜRKİYE KARARI

ABD KONGRESİ’NİN GİZLİ TÜRKİYE KARARI 

Emekli amiral İlker Güven, ABD Kongresi’nin 54’üncü döneminde, 31 Ocak 1896 tarihinde aldığı gizli kararı, 100 yıl sonra gizliliğinin kalkmasından sonra 2007 yılında bulup okumuş, çevirisini yapmış ve Maya dergisinde bir makale ile Türk kamuoyuna duyurmaya çalışmıştı. Ben de bu makaleden alıntılar yaparak, konuyu zaman zaman işlemiştim.

***

ABD Kongresi’nin 125 yıl önce aldığı gizli kararın Türkçesi özetle şöyleydi:

KARAR: ABD’nin belirleyeceği bir temsilci ile her Hıristiyan ülkeden bir temsilcinin Osmanlı İmparatorluğu adındaki devletin kabul edilemez ve inatla devam eden şeytani hareketlerinin düzene sokulması.

Bu karara göre; ABD temsilcisi mutlaka ABD vatandaşı olacaktır. Temsilci, Hıristiyan ülke yöneticileriyle iş birliği yaparak aşağıdaki görevleri yerine getirecektir;

  1. a) Tüm Hıristiyan ülkelerden ABD temsilcisi ile beraber çalışacak, benzer özelliklerde birer hükümet temsilcisinin atanması sağlanacaktır.
  2. b) Uluslararası Hıristiyan Komitesi’nin uygun bir bölgede organizasyon çalışmalarına başlaması sağlanacaktır.
  3. c) Uluslararası Hıristiyan Komitesi’nce din, mezhep ve milliyet özelliklerine bakılmaksızın geçici bir Hıristiyan yöneticiyi Türkiye’nin başkanı olarak seçmesini müteakip Osmanlı İmparatorluğu’nun mevcut bölgelerinin sınırlarla ayrılması, bu bölgelerin Hıristiyan eyaletleri kabul edilerek, Hıristiyan gücünün Türkiye Birleşik Devletleri adında toplanması sağlanacaktır…
  4. d) Geçici hükümet Türkiye Birleşik Devletlerinin sınırlarının içerisindeki etnik özelliklerine uygun olarak oluşacak Ermeni devleti müttefikimize tüm Hıristiyan devletlerinin askeri destek sağlamaları istenecektir.
  5. e) Daha önce bahsi geçen geçici hükümetin süresini tamamlamasından sonra müttefik güçler tarafından kısa zaman içinde Türkiye Birleşik Devletleri’nin Uluslararası Hıristiyan Komisyonu tarafından tanınması sağlanacaktır. Türkiye’de ılımlı dini fikirleri olan ve insanlara olumlu yaklaşan yönetimlerin kurulmasına özen gösterilecektir.”

***

Şimdi bu gizli kararı neden mi gündeme getirdim? Türkiye’nin İstanbul merkezli bir eyalet sistemiyle ve Uluslararası Hıristiyan Komitesi tarafından seçilecek bir Hıristiyan başkan tarafından yönetilmesi 1896 tarihli gizli kongre kararıdır. Türkiye’yi bir Hıristiyan devleti olarak planlamışlardı.

Bugün Türkiye’nin güney illerinde nüfus yapısı, dini ve millî kimliği belirsiz Suriyelilerle değiştirilmiştir. Türk kimliği üzerinde devleti yönetenler tarafından psikolojik operasyonlar yapılmaktadır. İslami mesajları kullanan iktidarın uygulamaları yüzünden halkın İslam dinine olan sarsılmaz bağlılığı da özellikle yeni nesillerde zayıflatılmış ve deizm yükselmeye başlamıştır.

Yine bu iktidar döneminde Vatikan’ın Hıristiyan olmayanları Hıristiyanlaştırma projesi olan “Dinlerarası Diyalog Projesi” sonradan FETÖ denilen cemaatle birlikte yıllarca uygulanmıştır.

2001 yılında, şehir devletlerinden oluşacak federe devletlerin adlarını da bir turizm programında harita dağıtarak şöyle açıklamışlardı: Trakya, Bitinya, Misiya, Lidya, Karya, Likya, Pamfilya, Firikya, Kilikya, Kapadokya, Galatya, Paflagonya, Pontus, Ermeniya, Antakya, Mezopotamya.

Bu haritada Türklerin ve Kürtlerin adı bile yoktur! Zaten onların elindeki toprak ve su kaynakları da satın alınmaktadır.

“Büyük Sıfırlama” projesini Time dergisi kapağında açıkladılar. Operasyonun uygulandığı bölge Akdeniz’dir ve merkezinde Türkiye vardır.

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | ABD KONGRESİ’NİN GİZLİ TÜRKİYE KARARI için yorumlar kapalı
Tem 15

HER ŞEY SENSİN

HER ŞEY SENSİN

 

Derde düştü garip gönlüm yastadır

Zaaf sensin,  heves sensin, heva sen..

Bir güzele vurgun, yürek hastadır

Çare sensin, ilaç sensin, deva sen

 

Haz almıyor gönül gayri övgüden

Medet gelmez asla çirkin sövgüden

Gönül harap, bitap, sensiz sevgiden

İstek sensin, umut sensin, dua sen

 

Bu yalan dünyada sözün gerçektir

Bütün güzellikler, özün gerçektir

Ayın on beşidir yüzün gerçektir

Akıl sensin, yürek sensin, yuva sen

 

Her derdi sevgiyle aşarken bu ten

Sevgiyle çağlayıp taşarken bu ten

Bir aşk tutulması yaşarken bu ten

Yürekteki aşk tohumu, nüve sen

 

Sevgi zirvesinde bayrak gibisin

Gönlüme koşturan kısrak gibisin

Sen aşksın, ruhuma bir tak gibisin

Gaye sensin, hedef sensin, dava sen

 

Sürsem sevgileri ekeyim desem

Bensizliği senden sökeyim desem

Şahbaz can suyunu dökeyim desem

Bahçe sensin, tarla sensin, ova sen..

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , | HER ŞEY SENSİN için yorumlar kapalı