Eki 11

KENDİ SOYDAŞLARINIZI KAÇA SATTINIZ?..

KENDİ SOYDAŞLARINIZI KAÇA SATTINIZ?..

Despotizm, devlet terörü, farklılıklara saldırılar, asimilasyon… Bunlar Çin’in görünmeyen, gösterilmeyen yüzü…

Çin’de, “Türklükle mücadele” bir devlet politikası haline gelmiş.

Doğu Türkistan olarak adlandırdığımız Türk coğrafyasını işgalle yetinmediler. Oradaki Türk nüfusuna yarım asırdan fazladır akıl almayacak uygulamalar yapılıyor. Bölgenin adına da Sincan Uygur Özerk Bölgesi adını verdiler.

Ezandan, oruçtan tutun toplama kamplarına, çocuklara Türkçe isim verilmesinden sakal bırakmaya kadar birçok yasak ve insanlık dışı uygulama var.

Geçtiğimiz aylarda, Doğu Türkistan’da yaşayan ve zaman zaman ülkemize de gelen ünlü halk ozanı Abdurrehim Heyit’in öldüğü haberleri gelmişti. Hepimiz kahrolduk… İşin kötüsü, haberi doğrulatma imkânı da bulamadık. Çünkü bölgeden haber alınması çok güç. Büyük bir iletişim kısıtlaması var.

Sonrasında Çin Büyükelçiliği’nden “İddialar gerçek dışıdır, Abdurrehim Heyit, eğitim kamplarımızda topluma entegre edilmesi için eğitime tabi tutulmaktadır” açıklaması geldi.

Dünyaca ünlü bir halk ozanını “eğitime tabi tutuyoruz” diyerek, toplama kamplarında olduğunu itiraf edecek kadar insanlık dışı bir devletten bahsediyoruz.

Öyle büyük dramlar yaşanıyor ki, haberimiz bile olmuyor. Geçtiğimiz günlerde, Doğu Türkistan’ın Turpan kentinin Karahoca köyünden 3 yaşındaki Ferhat, suda boğulup can verdi. Uygur çocuğun hem annesi hem babası toplama kampında olduğu ortaya çıktı.

Toplama kamplarıyla ilgili uluslararası bazı medya kuruluşları yayınlar yapmaya başladılar. Kamplara alınan insanların akıbetinin meçhul olduğu ve insanlık dışı uygulamaların; işkence, hücre hapsi, ölüm gibi eylemlerin sistemli bir şekilde yapıldığı belgelendi.

Çin, bu gerçekleri örtbas etmek için büyük bir medya kampanyası başlattı. Birçok ülkede kendisine yakın gördüğü gruplara para ve finansal yardımlar yaparak imajını düzeltmeye çalışıyor. Ne kadar güçlü olursa olsun uluslararası arenada yalnız kalmaktan, ekonomik ambargolara uğramaktan çekiniyor.

Önce İngiliz medya kuruluşu BBC, kamplara davet edildi. BBC’nin kamplarla ilgili haberi son derece çarpıcıydı. Haberde, sadece bir kampa girmelerine izin verildiği, kamptaki Türklerin robot gibi hareket ettikleri ve kesinlikle ikili diyalog kurulamadığı vurgulanıyordu. Farklı bir kampa gitmek istediklerinde ise yetkililer, panikleyerek kapı girişlerine bile yaklaştırmamışlardı. Çin’in parası BBC’ye sökmediği için objektif bir haber yapılmıştı.

Bu arada kamp dediğime de bakmayın yüksek duvarlı, devasa hapishaneler.

Ama BBC’ye yaptırılamayan işler Türkiye’de olduğu gibi medyası sınırlı, değer yargısı ve omurgası olmayan şahıslara yaptırılabiliyor.

Önceki gün “Aydınlık” grubunun dergisi (bu arada ilk kez oluyor) ismime kargolanmış. Araştırdığım kadarıyla birçok medya kuruluşuna, STK ve kişiye gönderilmiş.

Kapak konusu “Kuşak-Yol’un Kalbi Sinciang…”

Derginin sayfalarını çevirdikçe manipülasyonun sınırları zorlanıyor. Dergi komple yalanlarla dolu.

Uygur Türkleri, Çin ve Doğu Türkistan için atılan başlıklardan bazıları:

“Türkiye ve Çin’in güvenliği ve refahı için Ayrılıkçı ve dinci teröre karşı ortak mücadele”

“ABD’nin Doğu Türkistan projesi”

“Sinciang’da kişi başı gelir 66 yılda 300 kat arttı”

“Türkiye’de Uygur sorunu bir NATO imalatı”

“İsa Yusuf Alptekin ile ayrılıkçı merkez kuruldu”

“Bir Uygur kızı beni dansa davet etti”

“Çin’i Çin yapan etnik çeşitliliğidir”

“Her Türkçe konuşan Türk değildir”

“Çin anayasası etnik azınlık haklarını korur”

“Çin milleti kavramı”

“İpek yolu Uygurların umut kaynağı”

“Sinciang’da çağdaşlaşma atılımı”…

Çin Devleti tarafından Aydınlık’a çıkartılan bültenden bazı bölümler paylaştım!

Anlaşılan o ki geçmişin MAO’cu zihniyeti ekmek bulamayınca sırtını komple Çin’e dayamış. Bunu yaparken de Uygur Türklerini “terörist”, insan avcısı Çin yönetimini ise “çağdaş” olarak tanımlamış.

Akılla değil, parayla izah edilebilecek bu onursuz duruşu unutmayacağız.

Uygur Türkleri, soydaşlarımıza yönelik içerideki bu operasyonu unutturmayacağız.

Kendi yanında çalışanlara maaş ödemeyip “Çin’den yakında yüklü bir bütçe alacağız” açıklaması yapanlar bu bütçeyi açıklasınlar?

Kendi soydaşlarınızı kaça sattınız?..

 

Alıntı: B. Çolak

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | KENDİ SOYDAŞLARINIZI KAÇA SATTINIZ?.. için yorumlar kapalı
Eki 10

İKİ CİHANDA

İKİ CİHANDA

 

Ak özüme aşkla coşkun sel gibi

Sar kokunla her yanımı gül gibi

Aşk bağından sun şerbeti bal gibi

Karılsın ruhumuz iki cihanda

 

Gönül bahçesinin harmanı sen ol

Yanan yüreğimin dermanı sen ol

Kutsal saltanatın fermanı sen ol

Sarılsın ruhumuz iki cihanda

 

Her işte, her aşta doğru zemine

Bağlı kalmalıyız her an yemine

Yalana, harama, fitneye, kine

Darılsın ruhumuz iki cihanda

 

Her gönülde vicdan bir ömür savcı?

Aşkın ateşini kavlayan kavcı

Ne bir av olalım, ne de bir avcı

Vurulsun ruhumuz iki cihanda

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | İKİ CİHANDA için yorumlar kapalı
Eki 09

HANGİ “ÜMMET?”

HANGİ “ÜMMET?”

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da iki ajan yakalanmıştı. Bu ajanlar İstanbul’daki muhalif Arapları izleyeyip fişleyen ve Türkiye’ye karşı casusluk faaliyeti yapan kişiler olduğu ifade edildi. Daha sonra ajanlardan birisinin intihar ettiği açıklandı.

Yapılan soruşturma sonrasında Türkiye’ye karşı casusluk yapan bu kişilerin Birleşik Arap Emirlikleri istihbaratına mensup olduğu ortaya çıktı.

Türkiye’ye karşı casusluk yapanların devlet olarak dahi nitelenemeyecek bir emirliğin mensubudur. Bu kişilerin kiralık katil Muhammed Dahlan’ın adamları olduğu iddiası da var. Bu Dahlan denilen Mossad ve CIA’nın adamının 15 Temmuz darbe girişimini finanse ettiği de biliniyor.

Bir bilgi daha verelim: Arabistan, BAE, Mısır ve Ürdün -tabii ki İsrail’in- Dahlan’ın Mahmud Abbas’tan sonra Filistin’in lideri olmasını istiyor. Türkiye ise Filistin’de Hamas’ı destekliyor.

Dahlan’ın, Mısır’da Mursi’nin devrilmesinde etkin bir rol oynayan ‘Temerrüd’ hareketinin bir benzerini Türkiye’de kurmak için çalışmalar yaptığı da söyleniyor.

Türkiye’nin istikrarsızlaştırılması için ABD/İsrail, Mısır ve Suudi Arabistan Dahlan gibileri tetikçi olarak kullandığı çok açıktır. 

Geçtiğimiz günlerde yalnız Dahlan değil BAE’nin dış işleri bakanı da Türkiye konusunda zehir zemberek açıklamalar yapmıştı. O “1916 yılında Türk Fahri Paşa’nın Medinetü’l Münevvere halkının hakkına girdiğini ve onların mallarını çaldığını, onları kaçırdığını, Şam’dan İstanbul’a “Seferberlik” ilan ederek, Medine’deki el yazması eserleri çaldığını” söylemişti. BAE Dış İşleri Bakanı, İngilizlere karşı Medine’yi savunan Türkleri hırsız ilan ediverdi.

Suud medyasında ise Türk tarihi aşağılanıyor ve Osmanlı aleyhtarlığı zirveye vurmuş durumdadır. Hani ez-Zahiri adlı zat yazdığı makalede şunları söylüyor: Osmanlı’yı “DEAŞ’tan önce kuruluşu, suçları, katliamları ve hatta yıkılışından sonra askerlerini tıpkı fareler gibi Arap dünyasından çekme aşamalarından geçen bir devlet” olarak tanımlayarak Osmanlı Devleti’ni  “DEAŞ’ın birinci devleti” olarak ilan etti.

Suudi Arabistan’da veliaht Muhammed bin Selman, nam-ı diğer Kaşıkçı cinayetindeki baş rölü nedeniyle tanınan şahıs da Türkiye’nin Katar ve İran ile birlikte “şeytan üçgeni”ni oluşturduğunu ve “Erdoğan’ın yönettiği Osmanlılar, Müslüman Kardeşler’i de kullanarak halifeliği yeniden getirmek istiyor” diyor.

 

Alıntı: Ö.Yeniçeri

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | HANGİ “ÜMMET?” için yorumlar kapalı
Eki 08

ALLAH ŞİMDİ NE YAPIYOR?

ALLAH ŞİMDİ NE YAPIYOR?

 Bir gün yolda yaya giden bir dervişin önüne bir atlı çıktı:

– “Derviş baba” dedi, “bir müşkülüm var. Beni aydınlatır mısın?”

Derviş yanıt verdi: – Elimden gelen bir şeyse, hay hay oğlum.

– Şunu öğrenmek istiyorum: Şu anda Allah ne yapıyor?

Sualin münasebetsizliğine içerleyen derviş, hiç belli etmemiş:

– Cevap veririm ama bir şartla, sen o attan in, ben bineyim.

– Niçin?

– Böyle yüksek bir suale yüksekten cevap vermek gerekir de ondan!

Adam attan inmiş, derviş binmiş.

Adam: – “Hadi” demiş “söyle bakalım. Allah şimdi ne yapiyor?”

Dervişi: – “Ne yapacak” demiş, “atı senin gibi bir budalanın elinden alıp, benim gibi bir akıllıya veriyor”.

Ve çalakamçı uzaklaşmış.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , | ALLAH ŞİMDİ NE YAPIYOR? için yorumlar kapalı
Eki 07

İNTİHAR

İNTİHAR

Duyulmasıyla birlikte bütün insanları nasıl bir çıkmaz sürüklediği müthiş bir üzüntü ve sıkıntıyı yaşatan ihtihara sebep olan özeliklerin özeti.

Çok boyutlu psiko-sosyal bir olgu olan intihar tehlikeli ve bulaşıcıdır.

Zihinsel/ruhsal özelliği kadar biyokimyasal ve sosyal nedenlere de dayanır. Bireysel ve toplumsal stresle tetiklenir.

İntiharlarda kendini ya da dış dünyayı cezalandırma mesajı olabilir. Kendini cezalandırıcı intiharda ise, pişmanlık ve özrün kabulü isteği vardır (Lebra).

Tedavisi genellikle mümkün olan diğer hastalıkların üzücü bir sonucu -önlenebilir bir trajedi- olarak görülmektedir (Battin).

İntihar edenlerle ilgili yapılan araştırmalarda en sık olarak görülen hastalık kategorileri şunlardır:

1 – Duygudurum bozukluğu;

2 – Alkolizm;

3 – Antisosyal kişilik bozukluğu;

4 – Anksiyete bozuklukları;

5 – Madde bağımlılığı;

6 – Eşcinsellik;

7 – Fobik bozukluk;

8 – Şizofreni (Robins).

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | İNTİHAR için yorumlar kapalı
Eki 06

ÜNLÜ İRANLI MATEMATİKÇİ MERYEM MİRZAKHANİ

ÜNLÜ İRANLI MATEMATİKÇİ MERYEM MİRZAKHANİ

 

Matematiğin Nobeli olarak anılan Fields ödülünü kazanan ilk kadın olarak tarihe geçen İranlı matematikçi Meryem Mirzakhani, 40 yaşında meme kanseri nedeniyle hayatını kaybetti. Kanserin Mirzakhani’nin kemiklerine kadar yayıldığı belirtildi.

ABD’de yaşayan ve çalışan Mirzakhani, çalışmalarında özellikle hiperbolik geometri, ergodik teori, simplektik geometri ve Teichmüller teorisine odaklanıyordu.

Verdiği röportajlarda çocukluğundan bahseden Mirzakhani, aslında ilk hayalinin yazarlık olduğunu söylemişti. Ödüllü matematikçi, Guardian’daki röportajında bu tutkusunu şöyle anlatıyordu:

“Edebi eserleri okumaktan çok keyif alıyordum. Çokça roman okuyordum Aslında ne bulursam onu okuyordum. Matematiğe ilgim Edebiyatla başladı.Lise sona kadar, matematikle ilgileneceğim hiç aklıma gelmemişti.”

Üç kardeşi olan Mirzahani’nin matematiğe ilgisi, abisinin kendisine 1’den 100’e kadar olan sayıların toplanması sorusuyla başlamış. Abisi, Mirzahani’ye bu sorunun nasıl çözüldüğünü Gauss adlı dergiden okumuş. Ve dergideki çözüm şekli, Mirzakhani’yi büyülemiş. Ödüllü matematikçi o anı şöyle özetliyordu: “O zaman ilk defa, kendim çözememiş olsam da, bir sorunun çözümüyle mutlu olmuştum.”

 

Matematik camiası ne düşünüyor?

Matematik camiası, uzun süre bir kadının prestijli Fields ödülünü almasını beklemişti.

Jüride yer alan Profesör Frances Kirwan, aslında matematiğin erkeklere özgü bir alan olduğu kanısının oldukça yanlış olduğunu ifade edip, “Kadınlar matematikle yüzyıllardır ilgileniyor ve bu alana katkıda bulunuyor” demişti.

Oxford Üniversitesi’nde uygulamalı matematik öğreten Profesör Alison Etheridge de, ödülün Mirzahani’ye verilmesinden büyük bir sevinç duyduğunu ifade ederek şunları söylemişti:

“Kadınlar artık matematikte çok önemli başarılar elde ediyorlar. Bu ödülle de kadınların başarısı taçlandırılmış oldu.”

“Ödül, kamuoyunun ilgisini yakalamak açısından çok önemli. Bence yeni nesil üzerinde olumlu etkileri olacaktır.”

 

Fields ödülleri nedir?

“Matematiğin Nobeli” olarak adlandırılan Fields Matematik Ödülleri, her 4 yılda bir yıl Güney Kore’nin başkenti Seul’de düzenleniyor.

Fields ödülleri, 1936 yılında Kanadalı matematikçi John Fields tarafından başlatıldı ve 1950’den bu yana, 4 yılda bir veriliyor. Ödül, 40 yaşın altındaki matematikçileri “gelecek başarıları için cesaretlendirme”yi hedefliyor.

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | ÜNLÜ İRANLI MATEMATİKÇİ MERYEM MİRZAKHANİ için yorumlar kapalı
Eki 05

MUHAFAZAKÂRLIK

MUHAFAZAKÂRLIK

Muhafazakârlık, dinin şekil tarafına uymak ve onları muhafaza etmek demek değildir.

Muhafazakârlık, memleketin çayını suyunu, deresini tepesini korumaktır; ormanını, yeşilini korumaktır.

Muhafazakârlık, şehirlerimizin tarihî dokusunu, yalısını, köşkünü korumaktır; camisini, hanını, hamamını, kulesini, surunu korumaktır. Şehirlerimizi gökdelenlerle doldurmak muhafazakârlığın tam zıddıdır; bu, muhafazakârlık değil yıkıcılıktır.

Muhafazakârlık, kültür unsurlarımızı hiç değiştirmeden, modernleştirmeden, olduğu gibi muhafaza etmek ve uygulamak da değildir.

Muhafazakârlık, kültür unsurlarımızı tespit etmek, onların özgün biçimlerini tarih ve etnografya müzelerinde sergilemek, böylece onların kaybolmasını önlemektir. Fakat kültür unsurları konusundaki asıl muhafazakârlık onları modern vasıta ve usullerle geliştirmektir. Çünkü geliştirilmeyen kültür unsurları yozlaşır ve donar. Donmak da ölmek demektir. Bu sonucun muhafazakârlıkla bağdaşmadığı açıktır.

 

Alıntı

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , | MUHAFAZAKÂRLIK için yorumlar kapalı
Eki 04

TÜRK BAŞBUĞLARDAN ALTIN SÖZLER

TÜRK BAŞBUĞLARDAN ALTIN SÖZLER

?”Ben ve Milletim TANRI’nın Kırbacıyız!”  #BAŞBUĞ #ATTİLA

?”Türkler savaşmaya başlarsa, Şeytanı cehennemde esir alır!” #CENGİZ #HAN

?”Biz TANRI’nın yeryüzünde Ordusuyuz. TANRI gazabına uğratmak istediği kimselerin üzerine bizi gönderir.” #HÜLAGÜ #HAN

?”Dünya sulh istiyorsa TÜRK’e biat etmek zorundadır.” #OĞUZ #KAĞAN

?”TANRI bize TÜRK adını verdi ve bizi yeryüzüne Hakan kıldı!” #METE #HAN

?”Tengridir yaratan, Tengridir üstün kılan. Beni yaratan da Tengri, üstün kılan da.” #ALP #ER #TUNGA

?”TÜRK’e Karşı Gelmek Tanrı’ya Karşı Gelmektir. Her kimki TÜRK’e Karşı Geldiyse Silin Yok Edin” #BAŞBUĞ #TONG #YABGU

?”TÜRK’lüğü yüceltmek için yaşa, TÜRK’e kılıç kaldıran eli kır” #BAŞBUĞ #TİMUR

?”TÜRK ve TÜRKÇÜLÜK aleyhinde bulunanları ezeceğiz!” #BAŞBUĞ #ATATÜRK

?”Yüzde Yüz Türk olursan Cihan Senindir” BAŞBUĞ #ATATÜRK

?”Hepiniz birer Türk Bayrağı’sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere  # BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , | TÜRK BAŞBUĞLARDAN ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Eki 03

SORMA!

SORMA!

 

Kalbime otağ kurup, beni yürekten vurdun,

Cennetinden kovdun da cehennemde kavurdun

Utanmadan yüzsüzce külüm göğe savurdun

İşkenceyle, zulümle, bu garip canı yorma…

Bir savcı edasıyla bana bir daha sorma…

 

Artık çoktan anladım kalbin bende kalmıyor

Hak için yapılanlar insanı hiç yormuyor

Allah, bir ömür boyu kuldan hesap sormuyor

Sen de Hak’tan ibret al, boşa kendini yorma…

Bir yalan sevdasıyla bana bir daha sorma…

 

Ateş misin, nesin sen her yanımı kuşattın?

Camdan narin kalbime aşk yerine taş attın

Öldürdün saf sevgimi kini, zulmü yaşattın

Lütfen, Allah aşkına zindanda beni yorma…

Kıskançlık hevesiyle bana bir daha sorma…

 

Kalbimi onursuzca sevgine paspas ettin

Bu aşk sermayesini insafsızca tükettin

Öyle bir zalimsin ki sen her şeyi katlettin

Celladım oldun bari darağacını yorma…

Zalim bedduasıyla bana bir daha sorma…

 

Şaşmaz, vakti gelince çözülür bütün sırlar

Hafızam senden başka her bir şeyi sıfırlar

Bedenim yok olsa da ruhum seni hatırlar

Musallada, gasilde, kabirde teni yorma…

Bir ölüm salasıyla bana bir daha sorma…

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | SORMA! için yorumlar kapalı
Eki 02

ZÜHTÜ’NÜN ALİ KEMAL’DEN NE FARK VAR?

ZÜHTÜ’NÜN ALİ KEMAL’DEN NE FARK VAR?

 

1128 akademisyenin imzaladığı PKK’yı savunan ve kamuoyunda “PKK Bildirisi” olarak bilinen o ihanet belgesini meşrulaştıran Anayasa Mahkemesi üyelerinin Ali Kemal‘den ne farkı var?

Benim askerim dağ bayır PKK’yla mücadele ederken, şehit düşerken, PKK desteğini meşrulaştıran Zühtü ve avenesi Başşehrimiz Ankara’da, odalarında keyif çayı içemezler.

1 Ocak 2016’da yayınlanan o meş’ûm bildiri bir ihanetin belgesidir. Bu bildiriyi imzalayanlar, doğrudan devletimizi itham ederek, adını koymadan PKK ne yapmışsa haklıdır, görüşünü savunmuşlardır. Bu savunmanın Türk Ceza Kanunu’nda bir karşılığı vardır ve elbette cezasız kalmaları düşünülemez.

Zühtü ve avenesi! Ülkemizi emperyalist güçlere peşkeş çekmek isteyenlerin bildirisi için “söz hakkı” demenizi Türk milleti hiçbir surette affetmeyecektir.

İngiltere Başbakanı Boris‘in dedesi Ali Kemal ile o “PKK Bildirisi”nden cümleler alacağım. Aralarında fark var mı yok mu siz karar verin! Ali Kemal‘den:

    “Kuva-yı Milliye erkânı dahi [İttihat ve Terakkî gibi] aynı basiretsizliği, aynı gafleti, aynı sâikalarla gösteriyorlar. Fakat muhalefet ki, o zaman olduğu gibi bu sefer de bu milletin ekseriyetini teşkil eyler, bu devletin varlığını, en son ümid-i necat ve hayatını bir hizb-i mütegallibin bu hırsına, hatada, vebalde bu ısrarına feda edecek midir? İtikadımızca yalnız bir iki ferde, hatta bir zümre-i kalîleye, hatta bir fırkaya işi bırakmak caiz olamaz. [Ankara’nın] yaptıklarını, daha doğrusu yaktıklarını, yıktıklarını akıl ve irfanlarına, vicdanlarına muttali görenler alelıtlak kim olurlarsa olsunlar, bugün faaliyete gelmelidirler. Kanaat-ı siyasiyelerini sarahaten meydana koymalıdırlar, düşündüklerini hak ve hakikat bildiklerini tereddütsüz, pervasız söylemelidirler…” (Peyam-Sabah, 12 Ağustos 1338 [1922])

 

Zühtü ve avenesinin “söz hakkı” dediği Kandil mahreçli bildiriden:

“Türkiye Cumhuriyeti; vatandaşlarını Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Cizre’de, Silopi’de ve daha pek çok yerde haftalarca süren sokağa çıkma yasakları altında fiilen açlığa ve susuzluğa mahkûm etmekte, yerleşim yerlerine ancak bir savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırarak, yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı başta olmak üzere anayasa ve taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile koruma altına alınmış olan hemen tüm hak ve özgürlükleri ihlal etmektedir.”

 

Yozgatlı hemşehrilerim! Eğer Zühtü memleketim diye Yozgat’a girmeye kalkışırsa, ülkemiz için, şehitlerimiz için demokratik protesto hakkınızı kullanın!    

 

Alıntı: Arslan TEKİN

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | ZÜHTÜ’NÜN ALİ KEMAL’DEN NE FARK VAR? için yorumlar kapalı