Oca 21

“SENİ KILICIMIZLA DÜZELTİRİZ.”

“SENİ KILICIMIZLA DÜZELTİRİZ.”

 

“Emr olunduğun gibi dosdoğru ol.”

(Festakım kemâ ümirte) Hûd Sûresi Âyet:112

Doğruluk ve dürüstlük İslâm dininin âmir hükmüdür. C. Allah Kur’ân-ı Kerim’de şöyle der:”Emr olunduğun gibi dosdoğru ol.” (Festakım kemâ ümirte. Hûd sûresi, Âyet: 112)

İbn-i Abbas’tan rivayet edilen bir hadiste Resul aleyhisselam:”Hûd sûresi beni kocalttı” buyurur. Bu sûredeki hangi hükmün kendisini kocalttığı sorulduğunda da yukarıda zikrettiğimiz “Emr olunduğun gibi dosdoğru ol” âyetine işaret eder.

Diğer taraftan Hz. Peygamberimizin: “Allah’a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol” sözü de müminin en önemli amelinin doğruluk olduğunu gösterir.

İslâm’ın ilk yıllarında Müslümanlar dinin temelini oluşturan doğruluk ve dürüstlük ilkelerine azamî ölçüde riayet ediyorlardı. I. Halife Hz. Ebûbekir’in ilk hutbesinde söylediği: “İdaremde isabetli olduğum sürece bana yardım edin. Doğruluktan ayrılırsam beni düzeltin” sözü yahut II. Halife Hz. Ömer “Benim yanlış yaptığımı görürseniz ne yaparsınız” diye sorduğunda ashaptan birinin çıkıp: “Ya Ömer, seni kılıcımızla düzeltiriz” demesi hem devlet başkanlarının hem de halkın doğruluk konusunda nasıl hassas davrandıklarını gösteren davranışlardır. Lakin üzülerek belirtelim ki bu durum uzun sürmez. Muaviye’nin Şam valisi olmasından sonra “doğruluk” yavaş yavaş yerini “taassub”a bırakmaya başlar.

Hz. Ali taraftarlarının yoğun olduğu Kûfe şehrinden devesiyle Şam’a bir Arap gelir. Sokakta gezerken bir Şamlı, Kûfeli Arap’a: “Bu dişi deve benim” der. Kûfeli “Ne münasebet, deve benim, üstelik dişi değil, erkek” derse de tartışma büyür, konu Muâviye’ye kadar ulaşır. Muâviye halkı toplar, tarafları dinler ve kararını açıklar:”Bu dişi deve Şamlınındır.” Sonra halka dönüp sorar: “Bu dişi deve kimindir?” Halkın hep bir ağızdan: “Bu dişi deve Şamlınındır” demesi üzerine Muâviye, Kûfeli Arap’ı yanına çağırır ve: “Ey Kûfeli, sen de ben de biliyoruz ki bu deve senindir. Ayrıca dişi değil, erkektir. Sen Kûfe’ye dönünce olup bitenleri Ali’ye anlat. Ve de ki: ‘Muâviye’nin, erkek deveye dişi diyecek kadar körü körüne kendisine itaat eden 10 bin taraftarı var.’ Ali, ona göre ayağını denk alsın”.

Görüldüğü gibi bir sahabînin Hz. Ömer’e “Eğrilirsen seni kılıcımızla doğrulturuz” ihtarının üzerinden daha çeyrek asır bile geçmeden siyasî taassupla erkek deveye dişi diyebilecek tıynette Müslüman yığınlar çıkmıştır ortaya. Ve o gün bugündür de -teoride olmasa bile- pratikte Müslümanların hâl-i pür-melâlleri -genellikle- böyle devam edip gitmiştir.

 

Alıntı

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , | “SENİ KILICIMIZLA DÜZELTİRİZ.” için yorumlar kapalı
Oca 20

KÖRLÜK ÇAĞI

KÖRLÜK ÇAĞI

 

Önceki gece (Cuma), Halk TV’deki “Ceviz Kabuğu” programımın canlı yayın konuğu “Bağımsız” araştırmacı-yazar Cengiz Özakıncı idi.

(Özakıncı, “bağımsız” sözcüğünü özellikle vurguluyor.)

*

Çok önemli konuları, bir kısmı ilk kez açıklanmak üzere “belgeleriyle” konuştuk.

Çok önemli dediğim konular peş peşe gelen, ama yüzyılın sorunları idi.

Bildiğiniz gibi, hafta içinde önce Alman “devlet” televizyonu ARD (“Alman TRT’si”), Atatürk’ü “Dersim soykırımcısı” ilan etti.

Sahte bir belgesel yayınladı.

İki gün sonra, ABD Senatosu “Sözde Ermeni Soykırımı Tasarısını” hem de tek fire vermeden “oybirliği” ile kabul etti, onayladı.

*

Bizim yetkililer -her zamanki gibi- “laf üretmekten” öte bir şey yapmadılar.

Orhan Uğuroğlu’nun  (gönderdiği mesajda çok net biçimde vurguladığı gibi) Atatürk’ün kurduğu Türk Tarih Kurumu‘ndan da ses seda çıkmadı.

Atatürk, TTK’nun kuruluş amaçları içinde “Türkleri barbar ve istilacı gösterenlere karşı bilimsel mücadele etmeyi” en başa koymuştu.

Bu iki önemli iddiaya, siyasal iftiralara karşı sessiz kalan Türk Tarih Kurumu’nun İş Bankası’ndan aldığı yüklü miktardaki gelirleri nerelere harcadığı, ne amaçla harcadığı tartışma konusudur.

Orhan Uğuroğlu, aldıkları paraları haram” etti:

Atatürk’ün kurduğu ve İş Bankası hissesinin kârlarını her yıl alan Türk Tarih Kurumu Ata’sına sahip çıkmıyor. Haram olsun aldıkları maaşlar o kurumun başkanına ve yöneticilerine.”

*

Ben, yaşadığımız çağa, “körlük çağı® diyorum.

Türk“(!) Tarih Kurumu, bu körlük çağına bir ışık olamamıştır!

 

 

Alıntı: Hulki Cevizoğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | KÖRLÜK ÇAĞI için yorumlar kapalı
Oca 19

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Hayat, siyahı da olan bir gökkuşağıdır.” Yevgeni Yevtuşenko

* “Hiç kimse cezayı kazanmaz, ödülü de. Aklınızı, hak etmek ve kazanmak gibi fikirlerden arındırın. Ancak o zaman özgür düşünebilirsiniz.” Ursula K.Leguin

* “Tıpkı arı gibi, işimizi eğlenerek yapmalıyız.” Oliver Goldsmith

* “Evcil hayvanların en vahşisi dalkavuklardır.” Pittakos

* “Orada durup suya bakarak, denizi aşamazsın.” Rabindranath Tagore

* “Cehalet yoluna giren adalet, yolunu bırakır.” Mansur bin Ammar

* “Hiçbir şey dil kadar, ağaca benzemez. Diller, tıpkı ağaçlar gibi mevsim mevsim rengini kaybeden ölü yapraklarını dökerler ve tazelerini açarlar. Dilin yaprakları kelimelerdir.” Ahmet Haşim

* “Hakikatin rengi, gridir.” Andre Gide

* “Hedefe yaklaştıkça, zorluklar artar.” Goethe

* “Tanrı bana bütün hayatım boyunca eziyet etti.” Dostoyevski

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Oca 18

GAZİ AHMET ÖLMEZ

GAZİ AHMET ÖLMEZ

Gazi Üsteğmen Ahmet Ölmez, Cizre’de hendek çatışmasında çenesinden vurulmuş, Bu yaşanan acı olayı yine gazi olan Üsteğmen Bahattin Seçkin’in “Hendeklerde vurulduk” adlı kitabından aktarıyorum.

“..Bir operasyonda Ahmet teröristlerden temizledikleri binada arama ve tarama faaliyetine başlar. Son kata kadar aramayı sürdürürler. Bina temizdir. Binanın pencerelerinin önüne buğday torbalarının içerisine kum doldurularak koyarlar. Nöbet yerlerini belirlerler ve çevre emniyetini alırlar. Ahmet üst kattadır. Alt katlara inerek oradaki PÖH unsurlarını kontrol eder ve 10 dakika sonra tekrar yukarı çıkar. Apartman boşluğundaki bir pencere önüne sadece kalkan koyulmuştur. Termal silah dürbünü kullanan bir uzman çavuş karşı binalarda ısı kaynağı tespit etmiştir. Ahmet üzerinde termal dürbün olan silahı alır ve ısı kaynağını kontrol etmek ister. Bir anda ateş gelmeye başlar. Yanındaki uzman çavuşun elinden yaralandığını gören Ahmet, can havliyle kendini yere atar. Boğazında bir sıcaklık hisseder. Elini boğazına götürdüğünde kan aktığını fark eder. Ahmet’in vurulduğunu gören uzman erbaş şoktadır. Ahmet’in sırtına bastırıyor ve onu yerden kaldırmıyormuş. Ahmet o anı şöyle anlatıyor: ‘Yanımdaki uzman çavuş arkadaş karşıdan ateş geleceğini düşündüğü ve de şokta olduğu için sırtıma bastırıyordu. Bastırma diye bağırıyorum, sesimi duyuramıyorum. ”Bunlar beni niçin duymuyor” diye sinirleniyorum. Yanımdakiler bağırıyor; ”Komutanım, komutanım! Kelime-i Şehadet getir, çünkü şehit oluyorsun” diyorlar. En son beni yere bastıranlara yumruk atmaya başladım. Boğuluyorum, bağırıyorum ama kimse sesimi duymuyor. Meğerse mermi çenemden girmiş, çenemi parçalamış ve dilimi koparmış. O yüzden sesim çıkmıyormuş. Yanımdakileri yumruklamaya devam ettim. İşaret yapıyorum, ”Bırak beni” diye ama anlamıyor, boğazıma kan dolmaya devam ediyor, ara ara nefesim kesiliyordu. Kendi kanımda boğulmak üzereydim. ”Allah’ım yaşayan insanı zorla öldürecekler, ne yapacağım” dedim. ”Burada öleceğim” diye düşünmeye başladım. Bir yandan da Kelime-i Şehadet’i mırıldanıyorum. “

Bu esnada aklıma bir şey geldi. Cebimden cep telefonumu çıkardım. Telefonumun mesaj bölümüne, ‘Ben iyiyim, beni kaldırın yerden, boğazıma kan doluyor, boğuluyorum’ yazdım. Yanımdaki kişiye bu mesajımı gösterdim. En sonunda beni yerden kaldırdılar, binadan yaralı şekilde tahliye ettiler. Bilincim hiç kapanmadı ve Şırnak Devlet Hastanesine sevk edildim.”

Ahmet 1,5 ay GATA’da midesine sarkıtılan hortumla besleniyor. Olayın üzerinden 2 sene geçmiş. Ahmet’in diş, diz ve yüz estetiği hala yapılmamış. Muayeneye gittiğinde 6 ay sonrası için gün vermişler, üstelik muayene için para istemişler. Bu çocuklar bizim çocuklarımız.”

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | GAZİ AHMET ÖLMEZ için yorumlar kapalı
Oca 17

GÖNÜLDEN TUTUKLUYUM

GÖNÜLDEN TUTUKLUYUM

 

Nice şahın kralın fermanı kâr etmedi

Gönül ferman dinlemez, sevgiden umutluyum

Bu sevginin acısı yüreğime yetmedi

Öyle bir esaret ki gönülden tutukluyum..

 

Zehri andıran tatlar tek tek aşımdan gitti

Lâl oldu ağzım, dilim aklım başımdan gitti

İhtiyarlık denilen korku yaşımdan gitti

Öyle bir esaret ki gönülden tutukluyum..

 

Bu hayat artık bana kadifeden yün oldu

Birden değişti dünyam gecelerim gün oldu

Hüzün. keder, yalnızlık benim için dün oldu

Öyle bir esaret ki gönülden tutukluyum..

 

Sendeki aşk sultanı benden beni istiyor

Tutsak olmuş bu gönlüm her an seni istiyor

Özlem dolu bir hisle tenim teni istiyor

Öyle bir esaret ki gönülden tutukluyum..

 

Müebbete mahkûmum başka çarem kalmadı

Bütünüyle sen oldum, benim parem kalmadı

Yüreğimde, gönlümde hiçbir yarem kalmadı

Öyle bir esaret ki gönülden tutukluyum..

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | GÖNÜLDEN TUTUKLUYUM için yorumlar kapalı
Oca 16

LİBYA VE AHMET EŞ ŞERİF EŞ SENÛSÎ

LİBYA VE AHMET EŞ ŞERİF EŞ SENÛSÎ

Libya’nın, Türklerin gönlünde ayrı bir yeri vardır. Enver Bey, Mustafa Kemal ve daha birçok askerimiz, Eylül 1911’de, İtalyanlar Libya’yı işgale kalkışınca, kılık değiştirerek gizli yollarla Libya’ya gitmişler ve İtalyanlara karşı Libyalılara askerî eğitim vermişler, muharebeyi idare etmişlerdir.

Senûsîler ve liderleri (veya şeyhleri) Ahmed eş-Şerif es-Senûsî‘yi (1877-1933) duydunuz mu?

Ahmed Şerif, önce Fransızlara, sonra İtalyanlara karşı savaşırken, Osmanlı yönetimiyle, Millî Mücadele başlayınca Mustafa Kemal‘le iş birliği yapmıştır.

Balkan Savaşı patlak verdi. Sonra, Osmanlı Devleti, İtalya ile Ekim 1912’de Uşi (Ouchy) Antlaşması’yla imzalamak mecburiyetinde kaldı. Libya’dan çekilmeyi kabul etmişti.

Ahmet eş-Şerif es-Senûsî, İstanbul’a haber üzerine haber gönderiyor ve İtalyanlar Trablusgarp’tan çekilmedikçe antlaşmaya varılmamasını istiyordu. Osmanlı çaresizdi. Düşman İstanbul’a yürüyordu. Osmanlı yönetiminin İtalyanlarla antlaşması Ahmed Şerif‘i çok üzdü. Enver Bey, İstanbul’a dönmeden önce Ahmed Şerif‘e Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp’tan çekilme sebeplerini anlatmak istedi. Ancak Ahmed Şerif bu vaziyeti kabullenemediğini söyledi.

Ahmed Şerif, mücadeleyi tek başlarına yürüteceğini ilân etti ve Osmanlı yönetimi de dâhil İslâm ülkelerinden yardım istedi. Ne yaptı İslâm ülkeleri? Yaralara pansuman için birkaç koli ilâç gönderdi. O kadar!

İslâm ülkelerinde iki şey var: Acizlik ve haset. Geçmişte de öyleydi, şimdi de öyle.

Zamanımızla benzerliğe bakın siz…

Ahmed Şerif derlendi, toplandı, İtalyanları yenilgi üzerine yenilgiye uğrattı. İtalyanlar “hasetlik”ten istifade ettiler… Ahmed Şerif‘e muhalif kabile reisi Ramazan eş-Şitâvî‘ye para verip Ahmed Şerif‘in önünü kesmek istediler.  

Birinci Dünya Savaşı patlayınca, Osmanlı Devleti Almanlarla birlikte harbe girdi. Enver Paşa, Alman denizaltısıyla, Trablusgarp ve Bingazi valisi payesi verilen Ahmed Şerif‘e yardıma gönderildi.

Muharebeler… Muharebeler… Sürüp gitti.  Birinci Dünya Savaşı bitimine az kala, Enver Paşa, Ahmed Şerif‘i İstanbul’a çağırdı. Ahmed Şerif İstanbul’da büyük itibar gördü. Sonra Bursa’da ve ardından Konya’da ikamet etti.

Libyalı lider, Mustafa Kemal‘le yazışmış, Millî Mücadele’yi hep desteklemiştir. Millî Mücadele sırasında, 18 Şubat 1921 Cuma günü, Sivas’ta Büyük Cami’de toplanan İslâm Konferansı’nda başkanlık yapmıştır. Konferansın gayesi, İslâm birliğini kurabilmek için İslâm devletlerini teşvik etmekti.

Ahmed Şerif bir tarikat şeyhidir aynı zamanda. Padişah/Halife’yi değil, Millî Mücadele liderini desteklemiştir. Derin düşünenler buradan bir mana çıkarırlar herhâlde!

 

Alıntı: A.Tekin

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | LİBYA VE AHMET EŞ ŞERİF EŞ SENÛSÎ için yorumlar kapalı
Oca 15

“HIRSIZLAR”

“HIRSIZLAR”

Adana’da bir hırsız, çaldığı bisikleti elini yüzünü yıkamak için girdiği camide başka bir hırsıza çaldırınca isyan ediyor: “Câmide hırsızlık olur mu? Memlekette namuslu adam kalmamış!..”

Yıllar önce Lüleburgaz’da bir market soygunu güvenlik kameralarına yansımıştı… 30 bin lira değerindeki sigarayı götürmek için iki hırsız harıl harıl çalışırken o esnada sabah ezanı okunuyor… Dini bütün hırsızımız ezan sesini duyar duymaz duaya koyuluyor: “Allah’ım sen bana yardım et!..”

Ülkemin geldiği en acınası noktalarda biridir bu!

Fakat malların, paraların, muslukların, kalemlerin vb. çalınması bizlerde de alışkanlık yaptı. Fazla önemsemez oldun

Fakat geleceğimiz, onurumuz, hayatımız, istikbalimiz, istiklalimiz, öz değerlerimiz çalınırken buna niçin sessiz kalıyoruz onu anlayamıyorum.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , | “HIRSIZLAR” için yorumlar kapalı
Oca 14

BİR İBRET VESİKASI!

BİR İBRET VESİKASI!

  • Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Celal Bayar
    ●Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes
  • Tarih, 29 Ağustos 1958..

(Ben 3 yaşındayken Daha süt tozları gelmeden evvel… Kenan ŞAHBAZ)
Cumhuriyetin kuruluşundan sadece 35 yıl sonra..
İstanbul Karaköy limanına bir Amerikan şilebi yanaşıyor..
Güvertede üzeri Türk ve Amerikan bayraklarıyla süslenmiş büyük bir pankart..
“3.000.000’NCU TON AMERİKAN BUĞDAYI”
Sahilde coşkulu bir kalabalık…
Bando, mızıka..
Davul, trompet..
Bazen de Celal İnce’den “Yaşa Amerika” dostluk şarkısı…
“Amerika Amerika…
Türkler dünya durdukça…
Beraberdir seninle…
Hürriyet savaşında..
Bu bir dostluk şarkısıdır…
Kardeşliğin yankısıdır…
Kore’de olduk kan kardeşi..
Sönmez bu dostluğun ateşi”
* * *
Amerikan elçilik yetkilileri ile Türk diplomatlar konuşma üzerine konuşma yapıyor.
Dost Amerika…
Kardeş Amerika..
Yaşa Amerika..
*. *. *
Halk sevinç içinde..
Neye seviniyorsa!..
Gemide sadece buğday yok..
Ambarı arpa, mısır, konserve sığır eti, peynir, süt tozu, pamuk tohumu, soya fasulyesi yağı ile dolu..
Adı, Amerikan Yardımı..
Ama Türk halkının cebinden çıkan para yaklaşık 20 milyon dolar.
*. *. *
İş bununla da bitmiyor..
İki ülke arasında 12 Kasım 1956 tarihinde imzalanan sözleşmede Amerikan hükümeti emrediyor.
-Benim belirlediğim kapasiteden fazla buğday ekmeyeceksin..
-Emredersiniz ekselansları..
-Sadece benim verdiğim tohumu kullanacaksın..
-Emredersiniz ekselansları..
-Hiç bir ülkeye buğday ihraç etmeyeceksin.
-Emredersiniz ekselansları.
*. *. *
Bugün Türkiye buğday ithal etmek zorundaysa, bu fotoğrafa iyi bakmalı..
Bu fotoğraf, Türk tarımına, köylüsüne ve çiftcisine ihanetin belgesidir..

BU FOTOĞRAF BİR ÜLKENİN NASIL SATILDIĞINI GÖSTEREN BİR İBRET VESİKASIDIR!
BAKIP GÖRENE, SORGULAYIP ANLAYANA…

Alıntı: Numan Karanlık

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , | BİR İBRET VESİKASI! için yorumlar kapalı
Oca 13

GAZİ SAYILMAYAN MEHMET ALİ GÖKÇE

GAZİ SAYILMAYAN MEHMET ALİ GÖKÇE

 

Gazi sayılmayan Mehmet Ali Gökçe diyor ki:

“5 Ocak 2017 İzmir Adliyesi’nde ne oldu birebir yaşadıklarımı anlatıyorum. Adliye önünde Fethi Abi ile birlikte ikimiz görevliydik. Fethi Abi 4387 kod ile motorlu görevli ben ise 4494 kod no ile yaya görevliydim.

O gün yağmurlu bir hava vardı sabahtan beraber kahvaltı yaptık ve daha sonra sabah park ihlali yapan tespit ettiğimiz araçların cezasını ben yazdım ve birlikte imza altına aldık. Adliye bulunduğu konum itibari ile çok önemliydi. Kesinlikle park ihlaline izin vermiyorduk.

O gün öğle yemeğini bile beraber yedik aynı tabildot iki kaşık bir yemek o gün diğer günlere göre farklı bir atmosfer vardı. O gün ki menü kıymalı patates yemeği pilav ve cacık vardı. Hatta Fethi Abi pilavı sen ye bende şeker var kıymalı patatesi ben yiyeyim demişti.

Fethi Abi, Adliye’de yaklaşık 8 yıldır aynı yerde çalışıyordu herkesi tanıyor herkes de onu tanırdı benim ise meslek hayatımın 7.Yılı adliyede ise 6 aydır çalışıyordum. Saat 15.00 civarları park yoğunluğu artmıştı ihlal yapan araçların fotoğraflarını çektik.

Fethi Abi Başsavcılık girişini ben ise Adliye C kapısında ihlallere tespit ettim ve ceza yazmak için nöbet kulübesine birlikte geçtik ve saat 16.00 da tekrar kulübeden dışarı çıktım orta refüjde bir araç park ederken etmemesi için uyarıda bulundum ve birkaç dakika sonra …

Nöbet kulübesine doğru hareket halindeydim, İZBAN tarafından adliye C kapısına doğru bomba yüklü araç geldi ve C kapısından çıkan çevik kuvvet polisine çarptı. Araç durur durmaz inip kaçmaya başladı. Ben teröristin peşinden koştum ve yakalamak üzereyken bomba patladı.

Patlamanın etkisi ile yere düştüm ve tekrar ayağa kalktım. Herkes bir yerlere koşuyordu. Patlama sonucu kulak zarlarım delindi, duyduğum tek ses çınlama sesiydi. Ellerim, yüzüm yandı, sağ ayağımı ise şarapnel parçalamıştı. Kasık bölgeme yakın iki ayrı yere şarapnel girdi.

Arabanın patlamasından dolayı her yerim yanmıştı ve duyduğum tek ses çınlama sesiydi. İnşaat önünde bulunan araçların arasına geçtim ve yere düştüm, tüm gücüm bitmişti artık. Ellerim çok yanıyordu, yerde su birikintisi vardı. Ellerimi ters çevirerek suda soğutmaya çalıştım.

O sırada ayağıma botun üst kısmından bir şey girdiği ve oradan kanadığını fark ettim. Havada iğrenç bir patlayıcı kokusu vardı ve bu koku üstüme sinmişti. Ellerim çok titriyordu. Yağmur yavaş yavaş yağmaya başlamıştı. Hayatımda ilk defa bu kadar çaresiz kalmıştım.

Fethi Abi C kapısı girişinde havaya ateş ederken, jandarma arabasının orada ateş eden haini gördü ve gözünü kırpmadan teröristlerin üstüne gitti. Ancak bomba yüklü araçtan inen teröristi bilmediği için o kaldırımdan Fethi Abi yoldan birlikte jandarma arabasına doğru koştular.

Ben yanımdan geçen haini yakalamak için araçların arasından tekrar ayağa kalktım ancak ağır yararlandığım için 2-3 saniye ayakta kalabildim. Tekrar yere düştüm gözümü açtığımda hastanedeydim. Yaklaşık 60 gün hastanede yattım, 11 ay raporlu kaldım.

 

Bu fotoğraf 5 Ocak 2017 tarihinde hastanede ameliyattan çıktıktan sonra çekilen ilk fotoğrafım ve ben “Gazi” sayılmadım. Tek isteğim gazilik madalyasını göğsüme takmak.

Ve bugün aynı saldırı olsa, o gün ne yaptıysam bu vatan için daha fazlasını yapmaya hazırım. Bu vatan için ölünür ancak yaralanılmazmış. Beni bu süreçte yalnız bırakan herkese çok teşekkür ederim, saygı ve sevgilerimle …”

Mehmet Ali Gökçe ekliyor: “Saldırıdan sonra 4-5 gün ziyaretime geldiler, sonra hatırlayan olmadı, insan ellerini saklar mı, ben yazın bile eldiven takıyorum. Şu an ellerimi kullanmakta ve ayakta durmakta zorlanıyorum. SGK’ya göre ‘Gazi’ değilim, yazık, gerçekten çok yazık.”

 

Alıntı

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | GAZİ SAYILMAYAN MEHMET ALİ GÖKÇE için yorumlar kapalı
Oca 12

“HEDEF TÜRKİSTAN COĞRAFYASI”

“HEDEF TÜRKİSTAN COĞRAFYASI”

 

İran’a savaş ilan ederken, ABD’nin tek hedefi Trump’ın siyasi geleceğini kurtarmak değil elbette. Bakın burası çok önemli, “Hedef Türkistan coğrafyası” diyor Prof. Dr. Sait Yılmaz net bir şekilde:

* İkinci Dünya Savaşı koşullarına göre oluşturulmuş dünya düzeni 21. yüzyılın ihtiyaçlarını karşılamıyor ve hızla yeni bir dünya savaşına gidiliyor. Bu savaş, 2040’larda Güney Çin Denizi ve etrafında olacak; o zamanda kadar da Avrasya’da bu savaşın sahne arkası hazırlanacak.

* 11 Eylül 2001 sonrasında, Büyük Ortadoğu Projesi’yle bölgeye demokrasi (!) getiren, ‘Arap Hareketleri’ ve ‘diktatörün kovulması’ oyunuyla rejim-harita değişikliklerini başlatan ABD, Avrasya coğrafyasına geçişini İran ile başlatacak. “Güney Azerbaycan’ın özgürleştirilmesi(!)” yoluyla önce İran bölünecek, çatışmalar oradan -Rusya’yı parçalamak üzere- Kafkasya’ya taşınacak…

* ABD’nin İran coğrafyasına yerleşmesi demek hem Orta Asya kaynaklarına el atması hem de Çin’in ana enerji kaynağını kontrol altına alması demek. Rusya da, Çin de buna razı olmaz.

– Günün sonunda bu yeni çatışma alanının ortasında kuzeyden Rusya, doğudan Çin, güneyden Pakistan-Afganistan üzerinden ABD’ye çevrelenmiş,  Ermenistan ve Gürcistan ile Anadolu bağı koparılmış Türk dünyası var! Ve şu anda IŞİD’liler, “kah terör örgütü”, kah “özgürlük savaşçısı” gibi rollerle buraya taşınıyor. Örnek: Doğu Türkistan adına sıcak çatışmaya giren 2 milyon savaşçı var. Bunların sadece 350 bini Türk! Geri kalanı ABD tarafından toplanan Endonezyalı, Afgan, Pakistanlı, Hintliler. ABD geceleri Musul ve başka yerlerden helikopterle topladığı IŞİD’lileri, Hindistan-Çin sınırından Kazakistan’a kadar geniş bir çemberin etrafında kurduğu kamplara taşıyor.

– Neden dersiniz? Türk Dünyası’nı terörize etmek için. Bu coğrafyalara uzanmak ve kalmak için kendilerine “terörle mücadele” meşruiyet örtüsü sağlayacaklar!

– Kasım Süleymani’nin en önemli özelliklerinden biri, Yemen, Suriye ve Irak’ın yanı sıra Asya üzerinden gelebilecek bir saldırıya karşı da, Afganistan ve Pakistan’da, ABD’ye karşı “savaşçı”lar yetiştirmiş olmasıydı. 5 ülkede ABD ve vekillerine karşı eğitilmiş 200 bin kişi!

– Gizli kabiliyetleri olan, düzenli füze testleri yapan, ileri hava savunma sistemleri olan ve Hürmüz Boğazı-Umman Denizi ve Hint Okyanusu’nda büyük savaş tatbikatları yapan İran, cepte keklik değil. Buralar İran’ın arka bahçesi… Keza  ABD’nin 2002’deki harp oyununda, İran’ı oynayan grup farklı asimetrik yöntemler denediğinde16 Amerikan savaş gemisi ve deniz kuvvetlerinin önemli bir kısmını imha etmişti. Dünkü saldırıdan sonra provokasyona çok açık bir suikastlar döneminin başlayacağını düşünüyorum. Bu, önümüzdeki yıldan itibaren Çinli iş adamı ve diplomatlara da yönelebilir.

– ABD, İran’la ilgili Türkiye’yi ikna etmek zorunda. (Trump’ın Türkiye’yle yaptığı telefon görüşmesi tesadüf değil.) Eğer Türkiye; Irak ve Suriye’de olduğu gibi ABD’nin tuzağına düşerse, Büyük Kürdistan’ın diğer parçasını kendi eliyle kurmuş olur.

– İran’ın bölünmesi Türkiye’ye, Büyük Avrasya Projesi de Türk Dünyası’na fayda sağlamaz. Sonuçta ABD bir Türk Birliği istemeyecektir.

– İngilizler batıya hizmet eden yeni bir İslam projesi kurguluyor. Çeşitli ülkelerde yeni tarikatlar üretiliyor. Bunların kuluçkası olacak vakıf üniversiteleri ve televizyonlar kuruluyor. Ama… Büyük Avrasya Projesi’nde bu yeni İslamcı dalganın ürünleri yok. Şimdi sıra Türkçü bir liderde…  “BOP”un “İslamcı” liderlerle yürütülmesi gibi, BAP için de Türkiye’de (Amerikancı) Türkçü bir lider geliştirilecektir bu süreçte!”

– Türkiye, Türk Dünyası’yla, en kısa sürede “kendi projesi” kapsamında bir araya gelmek zorunda.

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | “HEDEF TÜRKİSTAN COĞRAFYASI” için yorumlar kapalı