Oca 11

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Dünyadaki hükümdarların etrafında bulunanlar, hükümdarın yüzüne karşı daima gerçeği söyleyebilme cesaretinde bulunsalardı, pek çok felaketin önü alınırdı.” Mithat Paşa

* “Namussuzca elde edilen bir mal, elde kalmaz.” Sofokles

* “Benden nefret edeceklerden nefret edecek vaktim yok. Çünkü ben, bana değer verenleri sevmekle meşgulüm.” Gabriel Garcia Marquez

* “Hayat, maliyeti karşılanmayan bir iştir.” Schopenhauver

* “Dünya, kalbimizde taşınmaya değer.” Attila İlhan

* ”Türkler dünyanın adâlet ehli, merhamet sahibi, en asil, en soylu ve en dürüst milletidir. Bunu hiç kimseyle tartışmam. Tanrının bir ismi daha olsaydı her halde TÜRK olurdu” Alman düşünür 1953 de yaptığı bir radyo konuşmasından

* “En kötü tiran, yasaya işkence edendir.” Francis Bacon

* “Deha, kafandakini gerçeğe dönüştürme yeteneğidir.” Scott Fitzgerald

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Oca 10

ANAYASA MAHKEMESİ VERİLERİ NE DİYOR?

ANAYASA MAHKEMESİ VERİLERİ NE DİYOR?

Anayasa Mahkemesi üç gün önce 2012 yılından 2018 yılının 30 Haziran’ına kadarki süreyi kapsayan ve Mahkeme tarafından her üç ayda bir güncelleneceğini duyurduğu bireysel başvuru istatistiklerini yayımladı.

2012 yılından 2016 yılına kadar görülen bireysel başvuru sayısındaki yoğun artış, 2016 yılından sonra görülmüyor. Sebebi elbette ki, OHAL sonrası yapılan başvurularda iç hukuk yolları tüketilmediği gerekçesi ile kabul edilemezliklerin artması ve kabul edilmeyeceği kanaatiyle başvuru yapılmaması…

İstatistiklere göre, 30 Haziran 2018 itibarıyla Mahkeme’ye 191.371 başvuru yapılmış.

Bu başvuruların 149.613’ü karara bağlanmış.

Karara bağlanan başvuruların ise, yüzde 82’si kabul edilemez bulunmuş, 298 başvuruda da bir hakkın ihlal edilmediğine karar verilmiş.

Artık her şeyin bir istatistiği yapıldığı için bu veriler ilk bakışta önemsiz sayılar topluluğu gibi gelebilir. Ancak adli istatistikler, aslında ülkenin hukuk alanındaki tüm eksiklerinin analinizi yapmamızı sağlar.

İstatistikler, bir nevi, bizimle konur; “Şurada sorun var” der.

Peki, Anayasa Mahkemesi tarafından yayımlanan bu istatistiki veriler ve bu verilerde yer alan bunca sayılar bize ne diyor?

Başvurular;

Yüz binlerce kişinin adil yargılanmadığı düşüncesinde olduğunu söylüyor.

On binlerce kişinin mülkiyet hakkının, ayrımcılık yasağının, özgürlük ve güvenlik haklarının ihlal edildiğini düşündüğünü söylüyor.

Verilen ihlal kararlarının sonucu ne söylüyor?

İhlal kararlarının yüzde 76’sı bu ülkede adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini söylüyor!

Yüzlerce mülkiyet hakkının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, özgürlük ve güvenlik hakkının, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini söylüyor.

O halde özellikle ihlalin en fazla yaşandığı bu haklara dikkat!

İhlal konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dahi şampiyonluğu kimselere bırakmadığımız adil yargılanma hakkı üzerinde durmakta fayda var.

İhlal edildiği iddia edilen hak sayısı toplam 296 bin 426. Bunların 176 bin 951′ i adil yargılanma hakkı üzerine… (Burada belirtmek gerekir ki, yukardaki sayılarla kıyaslanınca, sayılarda tutarsızlık var sanılabilir. Sebebi, bir başvuruda birden fazla hakkın ihlal edildiğinin ileri sürülebilmesidir.)

İhlal kararı çıkan 2 bin 853 hakkın da 2 bin 182’si yine adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde…

Bu ihlal kararlarının ise, bin 800’ü makul sürede yargılanma hakkının ihlali. (Burada da yine belirtmek gerekir, bir başvuruda adil yargılanma hakkının birden fazla güvencesinin ihlal edildiğine karar verilebilmektedir.)

Ayrıca adil yargılanma hakkı ile ilgili en kritik eşik şudur: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan hâkimlerin bağımsızlığına ilişkin olarak bir içtihadında da belirttiği gibi,  “yargılanan kişi, adil yargılanmadığını düşüyor ise, adil yargılanma hakkı ihlal edilmiş demektir!”

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | ANAYASA MAHKEMESİ VERİLERİ NE DİYOR? için yorumlar kapalı
Oca 09

OYUN HAMURU

OYUN HAMURU

 

Tepeledin yine her değerini

Tarla çamuru mu sandın milleti?

Niçin oynuyorsun böyle huysuzca

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Kendine göre bir renk buluyorsun

Aklınla her şeyi uyduruyorsun

Bak işte hadsizce saldırıyorsun

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

İstediğin şekle girdiremezsin

Açlıktan öleni güldüremezsin

Azrail değilsin öldüremezsin

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Can dostum dediğin kişiden bezdin

İşine gelmeyen ne varsa çizdin

Yeterince sıktın ezdikçe ezdin

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Zihnin kalıbına uyduramazsın

İstesen de Türk’ü durduramazsın

Artık hiç kimseyi kandıramazsın

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Tarihe işlemiş şanlı özünü

Her zaman söylemiş altın sözünü

Çağdaş bir hayata dönmüş yüzünü

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Ya yol ver, ya yol bul, ya da bir çekil

Yakışmaz aslına başka bir şekil

Asil olan millet gerisi vekil

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Tepeledin yine her değerini

Tarla çamuru mu sandın milleti?

Niçin oynuyorsun böyle huysuzca

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Kendine göre bir renk buluyorsun

Aklınla her şeyi uyduruyorsun

Bak işte hadsizce saldırıyorsun

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

İstediğin şekle girdiremezsin

Açlıktan öleni güldüremezsin

Azrail değilsin öldüremezsin

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Can dostum dediğin kişiden bezdin

İşine gelmeyen ne varsa çizdin

Yeterince sıktın ezdikçe ezdin

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Zihnin kalıbına uyduramazsın

İstesen de Türk’ü durduramazsın

Artık hiç kimseyi kandıramazsın

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Tarihe işlemiş şanlı özünü

Her zaman söylemiş altın sözünü

Çağdaş bir hayata dönmüş yüzünü

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Ya yol ver, ya yol bul, ya da bir çekil

Yakışmaz aslına başka bir şekil

Asil olan millet gerisi vekil

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | OYUN HAMURU için yorumlar kapalı
Oca 08

TÜRK DÜNYASI (1)

TÜRK DÜNYASI (1)

Çeçenistan Kahramanı Şamil Salmanoviç Basayev

Şamil Salmanoviç Basayev , 14 Ocak 1965 tarihinde Çeçenistan‘ın dağlık Vedeno bölgesi’nin Vedeno köyünde dünyaya geldi. Basayev’in ailesi Rus İhtilali‘nden (6 Kasım 1917) sonra Çeçenistan’dan Kazakistan’a sürülmüş fakat 1957 senesinde Kruçev döneminde yurtlarına geri dönebilmişti.

1982 senesinde okuldan mezun olduktan sonra Sovyet Ordusu’nda iki sene askeri eğitim aldı. Dört sene boyunca, güney Rusya‘nın Volgograd bölgesinde çalıştı. 1987 senesinde Moskova‘da mühendislik eğitimine başladı fakat tamamlayamadı. Öğrencilik yıllarında devrimci kişiliği ile ön plana çıkmıştı. Moskova’da odasının duvarında Che Guevera‘nın posterinin asılı olduğunu verdiği bir demeçte dile getirdi.

Şamil Basayev , kod adı: Emir Abdullah Şamil Ebu-İdris, 1991 Ağustosunda Moskova’daki hükümet darbesi sırasında Boris Yeltsin taraftarları arasında yer aldı. Sovyetlerin dağılması üzerine bağımsızlığını ilan eden, ülkesi Çeçenistan’a dönerek Rus gizli örgütleri ile mücadele etmek üzere kurulan özel birlikleri yönetti. Adını ilk defa Çeçenistan’da yaşananları dünyaya duyurmak için 1991 senesinde bir Rus yolcu uçağını kaçırarak Ankara’ya indirdiğinde duyurdu.

1992 senesinde Çeçenistan Cumhurbaşkanı Cahar Dudayev‘in emri ile Abhazya’ya gönderilen Çeçen birliklerin komutanı iken, Abhazya’nın Gürcü işgalinden kurtulmasında birinci dereceden etkili olan Kafkas Halkları Konfederasyonu (KHK) birliklerinin komutanlığına getirildi. Fakat, Kafkasya‘da kurulacak bağımsız bir İslam devleti düşüncesine karşı olan Rusya, Dudayev’e karşı askeri birliklerini Çeçenistan’a gönderince, Basayev Abhazya’dan ayrılarak Çeçenistan’a döndü ve Dudayev’e karşı muhalefete geçen Rus yanlısı silahlı birliklerin dağıtılmasında etkili oldu. 1994 senesi aralık ayında Ruslar’ın Çeçenistan’ı işgal etmesiyle Çeçen komutanların en önemlilerinden biri haline geldi. 1995 senesi başında Rus savaş uçakları Şamil Basayev’in Vedeno’daki evini bombalayarak ailesinden, eşinin ve çocuklarının da aralarında bulunduğu 11 kişinin ölmesine neden oldular.

Rus güçlerin sivillere karşı giriştikleri katliamların en üst seviyelere ulaştığı15 Temmuz 1995 tarihinde, yaşananları dünya kamuoyuna duyurabilmek için Basayev ve Çeçen direnişçiler 63 kişilik özel birlikle Kafkasya’nın Stavropol (Şetkale) bölgesindeki Budenovsk şehrine baskın düzenleyerek aldığı 5000 kişilik rehineyle Rusları görüşme masasına oturtmuştu. Birkaç gün süren kuşatma sonunda 129 kişi hayatını kaybetti, 415 kişi yaralandı. Budenovsk operasyonu tüm rehinelerin serbest bırakılmasıyla sona erdi.

Şamil Basayev 1996 senesi Nisan ayında Çeçen Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri Komutanlığı’na getirildi. Ve Rus güçlerinin Çeçenistan’dan çekilimesini sağlayan Cahar-Kale (Grozni) operasyonunu komuta etti. Rusya bölgeyi terk etti, 31 Ağustos 1996tarihinde imzalanan Hasavyurt Antlaşması ile barış tesis edildi ve Aslan Mashadov devlet başkanı seçildi.

Basayev 1998 senesinde Cahar-Kale’de yapılan Çeçen-Dağıstan Halkları Kongresi’nde başkan seçildi. Kongrenin ikinci toplantısında alınan kararla 1 Ağustos 1999 tarihinde kurulan İslam Şûrâsı’nın başkanlığına getirildi.

Bağımsız bir Dağıstan-Çeçen İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasını destekleyen Şamil Basayev ve Hattab, komuta ettikleri 2000 mücahit ile Dağıstan’daki haksız saldırıyı engellemek istediler. Rusya bölgeye müdahale etti, dahası Dağıstan ayaklanmasını bahane ederek Çeçenistan’a girdi ve böylece II. Çeçen Savaşı başlamış oldu. Rusya’nın I. Çeçen Savaşı ardından gelen barışı ihlal ederek Ekim 1999‘da Çeçenistan’ı yeniden işgal etmesi üzerine Çeçenistan’a dönerek doğu cephesi komutanlığı görevini sürdürmeye başladı. İkinci savaş sırasında başkent Grozni’yi savunan Basayev, kentten çekilirken yaralanmış, bacağının bir kısmı kopmuştu. Basayev, Devlet Başkanı Aslan Mashadov’un emrinde Çeçenistan Silahlı Kuvvetleri Komutanlığı görevini sürdürmekteydi.

23 Ekim 2002 tarihinde Rus güçlerinin Çeçenistan’dan çekilmesini talep etmek için gerçekleşen devlet başkanı Aslan Mashadov’un bilgisi dahilinde yürütmemesi Basayev ile Mashadov arasında gerilime neden oldu. Ayrıca, Basayev 1 Eylül 2004 tarihinde Kuzey Osetya’nın Beslan kasabasındaki bir ilkokula yapılan ve Rusya’nın güya kurtarma operasyonu adı altında kendi vatandaşlarını katlettiği eylemin de sorumluluğunu üstlendi. Rusya, Beslan kasabasındaki eylemin ardından Basayev’in başına 10 milyon dolar ödül koymuştu.

Basayev, 17 Haziran 2006‘da Çeçen-İçkerya Devlet Başkanı Abdulhalim Sadullayev‘in öldürülmesinden sonra yerine geçen Dokko Umarov‘un yardımcılığına getirildi.

Şamil Basayev, Devlet Başkanı Dokka Umarov’un emrinde Çeçenistan Silahlı Kuvvetleri Komutanlığı görevini sürdürmekteyken 10 temmuz 2006‘da, İnguşetya Cumhuriyetinin Ekayeva köyü’nde, bulunduğu askeri konvoydaki bir patlayıcının kendiliğinden infilak etmesi sonucu yaşamını yitirdi.

Basayev’in, Çeçen Bağımsızlık hareketinin radikal kanadını temsil ettiği düşünülür. Rusya güvenlik güçlerine karşı düzenlediği sayısız gerilla saldırısının yanısıra, sivillere yönelik girişilen bazı eylemlerden de sorumlu tutulur. Basayev, Budenovsk baskını (1995), 23 Ekim 2002’de yapılan (Nord-Ost Rehine Krizi -Moskova tiyatro rehine krizi) Grozni karargahının bombalanması (Aralık 2002), 1 Eylül 2004’te yapılan Beslan okul rehine krizi ve Nalçık baskını (Ekim 2005) , bu tür terör olaylarının en bilinenlerindendir. ABC News, Basayev’i “Dünyanın en çok aranan teröristlerinden biri” olarak açıklamıştır. Eylül 2004’te Basayev, çoğu çocuk olan 350’den fazla kişinin hayatını kaybettiği ve yüzlercesinin yaralandığı Beslan katliamının sorumluluğunu üstlenmiştir.

Basayev Abhazyalı bir kadınla evlendi, biri erkek üçü kız olmak üzere dört evlat sahibi oldu.

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | TÜRK DÜNYASI (1) için yorumlar kapalı
Oca 07

ONA ÖLÜLER DERS VEREMEDİYSE…

ONA ÖLÜLER DERS VEREMEDİYSE…

“Harun Reşit’in annesi, sarayda oğlundan Behlül’e dert yanımış:
– Behlül evladım, Halife olalı hırsı çok azdı bunun! Gözü, iktidardan başka bir şey görmüyor. Sen, buna biraz hayat dersi ver…
Behlül Dânâ, bu teklifi kabul etmiş ve demiş ki:
– Ben şöyle dolaşmaya gidiyorum. Benimle gelirse anlatırım…Halifeye dolaşmayı teklif etmiş
Halife, Behlül’ün teklifini kabul etmiş.
Birlikte bir süre Bağdat sokaklarında dolaşmışlar. Daha sonra Behlül mezarlığa yönelmiş. Arkasından Halife gitmiş. Mezarlıkta saatlerce mezarların arasında dolaşmışlar…
Ne var ki Behlül, Halifeye tek kelime bile söylememiş. Mezarlıktan çıktıktan sonra sohbet ederek saraya dönmüşler.
Bu kez, Halife Behlül’ü annesine şikâyet etmiş:
– Anne, hani Behlül bana hayat dersi verecekti. Bir tek cümle bile söylemedi!..
Behlül kendini şu sözlerle savunmuş:
– Hayır, yalan söylüyor! Ben onu mezarlığa götürüp saatlerce mezarların arasında gezdirdim. Ona ölüler bir ders veremediyse ben nasıl verebilirim!?!”

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , | ONA ÖLÜLER DERS VEREMEDİYSE… için yorumlar kapalı
Oca 06

KÖR VE SAĞIR NUMARASI AKP’Yİ KURTARIR MI?

KÖR VE SAĞIR NUMARASI AKP’Yİ KURTARIR MI?

 

Sınırlarımızda ateşle oynayan Yunanistan’ın küstahlıkta sınır tanımayan Savunma Bakanı Kammenos adalara ve Türkiye sınırına toplam 7 bin askerin gönderildiğini söylemekle yetinmedi. Belgelerde Ahikerya, Lozan Antlaşması’nda İkarya olarak adı geçen burnumuzun dibindeki adada, Kammenos, ağzından salyalar akıtırken namluların Türkiye çevrildiği gerçek mermilerle büyük bir tatbikat yapıldı…

Kuşadası sakinlerinin kulakla duyabileceği mesafede gerçekleşen askeri tatbikatta namluları Türkiye’ye çevrili toplardan yoğun atışlar yapıldı. Türkiye’de hükümet yetkilileri, küstah Yunan Bakan’a cılız bir şekilde “akıllı ol” tepkisi vermekle yetinirken, tatbikatı görmemezlikten, top atışlarını da duymamazlıktan geldi!.. Yunanistan’ın adada alay seviyesinde askeri birliği de var… Ahikerya Adası’ndaki tatbikata Kammenos ile birlikte önemli sayıda üst düzey Yunan askeri yetkililerin katılması da dikkat çekti. Yunan Savunma Bakanı Kammenos, Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Stefanis ve ASDEN Adalar Komutanı Korgeneral Manolakosile birlikte Sisam Adası’nın batısında bulunan Ahikerya Adası’nda, 4 Nisan Çarşamba günü icra edilen askeri  tatbikatla ilgili haber, resim ve video görüntüleri Yunan Savunma Bakanlığı’nın resmi internet sitesinden tüm dünyaya yayınlandı. Türkiye’den ise “eyt”, “üyt” eden çıkmadı!..

Yunanistan’ın Lozan Antlaşması’nı ihlal ederek Türkiye’ye meydan okumaya cesaret edebildiği bu küstahlığını fotoğraflı belgeleriyle izah etmeye çalışalım;

Tatbikatta gerçek mermilerle atış yapıldı, sis bombaları da kullanıldı.

Tatbikatta 105 mm.lik çekili obüslerle atış yapılması dikkat çekti.

 Yunan Savunma Bakanı Kammenos, tatbikat bitiminde askerleri tebrik etti ve tatbikata katılan askerler ile birlikte toplu fotoğraf çektirdi.

Yunan işgali altında bulunan 18 Türk adası ve 1 Türk kayalığında hâlihazırda 5 binden fazla Yunan askeri bulunduğuna dikkat çeken Millî Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, “önümüzdeki günlerde Ege adalarına yapılacak takviye ile bu sayının 6 bini aşması bekleniyor” dedi.

Ümit Yalım, “Ahikerya Adası, Lozan Antlaşması’nın 12 ve 13’üncü maddelerine göre gayriaskeri statüde. Yunanistan açık bir şekilde Lozan Antlaşması’nı ihlal etti. Yunanistan başta Ahikerya Adası olmak üzere Kuzey Ege adalarının üzerindeki kullanma hakkını kaybetti. Yunanistan gayriaskeri statüdeki Ahikerya Adası’nda icra ettiği askeri tatbikatta gümbür gümbür topçu atışı yaparken, Lozan Antlaşması’nı ihlal ederken AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Savunma Bakanı Nurettin Canikli olanı biteni turist gibi seyretti. Yunanistan’a müzik notası bile verilmedi” diye konuştu.

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , | KÖR VE SAĞIR NUMARASI AKP’Yİ KURTARIR MI? için yorumlar kapalı
Oca 05

HER İYİLİK SONSUZDUR

HER İYİLİK SONSUZDUR

İskoçya’da yoksul mu yoksul bir çift yaşardı. Fleming’di adı. Günlerden bir gün tarlada çalışırken bir çığlık duydu. Hemen sesin geldiği yere koştu. Bir de baktı ki beline kadar bataklığa batmış bir çocuk, kurtulmak için çırpınıp duruyor. Çocukcağız bir yandan da avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Çiftçi
çocuğu bataklıktan çıkardı ve acili bir ölümden kurtardı.

Ertesi gün Fleming’in evinin önüne gelen gösterişli arabadan şık giyimli bir aristokrat indi. Çiftçinin kurtardığı çocuğun babası olarak tanıttı kendini. ‘‘Oğlumu kurtardınız, size bunun karşılığını vermek istiyorum’’ dedi. yoksul ve onurlu Fleming ‘‘Kabul edemem!’’ diyerek ödülü geri çevirdi.

Tam bu sırada kapıdan çiftçinin küçük oğlu göründü. ‘‘Bu senin oğlun mu?’’ diye sordu aristokrat.

Çiftçi gururla ‘‘Evet!’’ dedi. Aristokrat devam etti: ‘‘Gel seninle bir
anlaşma yapalım. Oğlunu bana ver iyi bir eğitim almasını sağlayayım. Eğer karakteri babasına benziyorsa ilerde gurur duyacağın bir kişi olur.
‘‘ Bu konuşmalar sonunda Fleming’in oğlu aristokratın desteğinde eğitim gördü.

Aradan yıllar geçti. Çiftçi Fleming’in oğlu Londra’daki St. Mari’s Hospital Tip Fakültesi’nden mezun oldu ve tüm dünyaya adini penisilini bulan Sir Alexander Fleming olarak duyurdu. Bir süre sonra aristokratin oğlu zatürreye yakalandı. Onu ne mi kurtardı?

Penisilin!

Aristokratin adi: Lord Randolp Churchill.
Oglunun adi: Sir Winston Churchill.
Kurtaran doktor: Çiftçinin oglu Sir Alexander Fleming.

Paraya gereksiniminiz yokmuş gibi çalışın.
Hiç acı çekmemiş gibi sevin.
Hiçbir şey beklemeden verin.
Karşılığı nasıl olsa gelecektir.

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , | HER İYİLİK SONSUZDUR için yorumlar kapalı
Oca 04

“YERLİ VE MİLLΔYMİŞ!!!

“YERLİ VE MİLLΔYMİŞ!!!

AKP iktidara geldiğinden bu yana “yerli ve milli” sözcükleri ağızlarda sakız oldu!..

“Yerli ve milli” propagandası almış başını gidiyor… Bilmeyen de sanacak ki, Türkiye kendi ayakları üzerinde, kendi öz kaynakları ve kendi mühendisleri ile çığır açıyor!!!

Oysa “yerli ve milli” sözcüklerini ağzından düşürmeyenlerin iktidarında, satılmadık “yerli ve milli” kuruluş kalmadı:

– Türkiye’de priz üretiminin en büyük şirketi Viko’nun çoğunluk hisselerini Japon devi Panasonic satın aldı.

– Hakan Plastik’in çoğunluk hissesi, İsviçreli boru üreticisi George Fisher şirketine satıldı.

– Fransız Danone, Sırma Su’yun yüzde 50.1 hissesini satın aldı…

– Yapı Kredi Sigorta ve Yapı Kredi Emeklilik’in hisseleri Alman Allianz’a satıldı…

– Akbank’ın yüzde 70.84’ü Katarlı Commercial Bank’a satıldı.

– Amerikalı The Carlyle Group, Penti’yle ortak oldu.

– Fransız kozmetik devi Yves Rocher, Türkiye’nin köklü kozmetik firması Flormar’ın yüzde 51’ini satın aldı…

– 46 yıllık Baymak’ın yüzde 100’ü Hollandalı BDR Thermea’nin oldu…

– Türkiye’nin köklü tarım makineleri üreticisi Hisarlar Makine Hintlilere satıldı…

– Hindistan merkezli Mahindra & Mahindra, Hisarlar’dan sonra Erkunt Traktör’ü de satın aldı.

– Türkiye’nin en büyük fındık ihracatçısı Oltan Gıda, Nutella’nın üreticisi İtalyan Ferrero’ya satıldı.

– Yörsan, Dubaili Abraaj Capital’e satıldı…

– Bridgepoint, hissedarları arasında Esas Holding’in de bulunduğu kuruyemiş üreticisi Peyman’ı satın aldı…

– Dört nesil önce Sakarya’da kurulan Namet Gıda’yı Amerikalı firma satın aldı…

– MNG Kargo, Dubai merkezli Mirage Cargo’ya satıldı…

– Mutlu Akü, Güney Afrikalı Metair’e satıldı…

– Banvit hisselerinin yüzde 79.48’i Brezilya merkezli BRF’ye satıldı…

– Tekin Acar Kozmetik Fransız Sephora’ye satıldı.

– Polisan Boya’nın yüzde 50’si, Japon boya üreticisi Kansa’ya satıldı.

– 11 yıl önce kurulan yemeksepeti, Amerikan General Atlantic’e 44 milyon dolar karşılığında hisse sattı.

– Damat ve Tween markaları ile tanınan Orka Group’un azınlık hisseleri, New York merkezli yatırım şirketi Investcorp’a satıldı.

– Fransız-Belçika ortaklığı Dexia’ya satılan Denizbank bu kez de Rusya’nın en büyük bankası Sberbank’a satıldı.

– TAV Havalimanları Holding’in yüzde 38’i ve TAV Yatırım Holding’in yüzde 49’u Fransız Aéroports de Paris’e satıldı.

– Mustafa Nevzat İlaç Sanayii’nin yüzde 95.6’lık hissesi, ABD’li Amgen’e satıldı…

Adım adım işgal!..

Memlekette sosyo ekonomik bunalımlar, ekonomik sıkıntılar ve gelecek kaygısı yüzünden satılan “yerli ve milli” kuruluşlar saymakla bitmiyor;

– Dubai merkezli Eastgate Capital Group Silk&Cashmere’in yüzde 45’ini satın aldı…

– Koton’un yüzde 50’si Hollanda merkezli Nemo Apparel BV’ye satıldı…

– ABD merkezli Carlyle Grubu Bahçeşehir Kolejleri’nin yüzde 48’ini aldı…

– Japon imalat şirketi Nitto Denko, Türk sanayi tipi yapışkan film üreticisi Bento’yu satın aldı…

– Hak Menkul’ün yüzde 95.9 hissesi 20 milyon dolar karşılığında Singapurlu Philip Brokarage firmasına satıldı.

– New York merkezli Capital Partners, İDAŞ’a 30 milyon lira ile ortak oldu…

– Limak, İskenderun Limanı’nın yüzde 20’sini Avrupa Yatırım Bankası ile Fransız ve İtalyan ortaklığı InfraMed’e devretti…

– Petkim’deki yüzde 10,32’lik son kamu hissesi, 168 milyon 500 bin dolara Socar’a satıldı…

– Pronet, Londra merkezli girişim sermayesi şirketi Cinven’e satıldı…

– Graniser’in yüzde 75 hissesi İngiliz yatırım fonu Bancroft Private Equity LLP’ye satıldı…

– Borsa İstanbul’a, dünya devi Nasdaq ortak oldu…

– 1957’de kurulan Polimer Kauçuk ABD’li enerji yönetimi devi Eaton Corporation’a satıldı.

– Türkiye’nin ilk otobüs şirketi Kamil Koç’un yüzde 100 hissesi yabancılara satıldı…

Memleket satılırken!..

Peki, köklü firmaların satışının yanı sıra, “yerli ve milli”yi adeta talan ettiren özelleştirme rezaletine ne demeli;

TEB Fransızlar’a,

Cbank İsrailliler’e,

MNG Bank Yunanlılar’a,

Dışbank Hollandalılar’a, Yapı Kredi’nin yarısı İtalyanlar’a, Beymen’in yarısı ABD’lilere

Enerjisan’ın yarısı Avusturyalılar’a,

Garanti’nin yarısı Amerikalılar’a, Finansbank Yunanlılar’a, Eczacıbaşı İlaç Çekler’e, İzocam Fransızlar’a,

Demir Döküm Almanlar’a,

Döktaş Finli’ye,

Migros İngiliz’e, MNG Kargo Dubaililer’e satıldı…

Bir de özelleştirmenin yok ettiği milli kuruluşlar var:

POAŞ Avusturyalılar’a, Telsim İngilizler’e, Başak Sigorta Fransızlar’a,

Adabank Kuveytliler’e, Avea Lübnanlılar’a, Tekel’in İçki Bölümü Amerikalılar’a, sigara bölümü ABD ve İngilizler’e, Oyakbank Hollandalılar’a,

Türkiye Finans Kuveytliler’e satıldı…

Paşabahçe’den ASELSAN’a, TEKEL’den Et Balık Kurumu’na ve SEKA’dan Telekom’a kadar son 17 yılda 278 “milli ve yerli” devlet kurumundan 206’sı özelleştirildi…

Ne tuhaf ki adında “milli” olan Piyango Kurumu bile yandaşlara satıldı…

Şimdi söyler misiniz; Türk mühendislerinin çizmediği, Türk uzmanların dizayn etmediği, 2 yıl önce Çin’deki otomobil fuarında sergilenen iki tane İtalyan aracını şatafatlı şovlarda, göz boyarcasına “yerli ve milli diye pazarlamaya kalkanlar kimi kandırıyor?..

İlk Türk uçağını yapan Vecihi Hürkuş’un, ilk uçak fabrikasını kuran Nuri Demirağ’ın ve binbir cefa ile “Devrim” otomobilini üreten Türk mühendislerin kemikleri sızlamıyor mu?..

 

Alıntı: Mehmet Saraç

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | “YERLİ VE MİLLΔYMİŞ!!! için yorumlar kapalı
Oca 03

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Gözler, aklın nazar boncuklarıdır.” William Agler

* “Yetenek ve güven, yenilmez bir ordudur.” George Herbert

* “Testi, taştan korkar.” Mevlânâ

* “Erdemlerimizle kusurlarımız birbirlerinden ayrılamazlar; tıpkı kuvvetle mantık gibi. Ayrıldıklarında insan diye bir şey kalmaz.” Nikola Tesla

* “Dostluk akrabalığın üzerindedir. Zira iyi niyet akrabalıktan koparılabilirken, dostluktan koparılamaz. Nitekim iyi niyet ortadan kalktığında dostluğun adı da kalmaz. Akrabanınki ise devam eder.” Çiçero

* “Zorla elde edilecek şeyden hayır gelmez…” Henry Miller

* “Severek çalışan, yorulup yıpranmaz.” Ali Fuat Başgil

* “Uyku acının en iyi merhemidir.” John Doune                                                                                             * “İnsan olmak bir sanattır.” Novalis

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Oca 02

“KANAL İSTANBUL”

“KANAL İSTANBUL”

Küresel Haçlı Seferi adlı kitabımda Aytunç Altındal‘ın verdiği bilgileri de ekleyerek incelemiştim.

Altındal‘a göre “Büyük Ortadoğu Projesi ile İstanbul tarafsız bir komisyon tarafından yönetilecek. Kurulması tasarlanan Birleşik Ortadoğu Devleti’nin böylece başkenti olacak. Türklüğün izleri silinecek. Bölge uluslararası serbest bölge haline getirilecek. Nüfus çoğunluğu Türklerden gayrimüslimlere geçecek. Sur içi Vatikan tarzı bir yapıya kavuşacak.”tı…

Bu tespiti doğrulayan bir açıklama da Barzani ve adamlarından gelmiş, “İstanbul’u ortak başkentimiz olarak görmek istiyoruz” denilmişti. Talabani de 1996 yılında, “Hayalim, İstanbul’un başkent olduğu Orta Doğu Birleşik Devletleri” demişti.

***

Altındal ise şöyle diyordu:

*”1948’de Max Weston Thornburg, ‘Türkiye nasıl yükselir?’ adlı bir rapor hazırlıyor, 1949’da da yayınlanıyor. Bu raporda ‘1950 yılında seçimler yapılacak ve Demokrat Parti iş başına geçecek’ deniliyor. Raporda, yapılacak işler arasında birinci olarak, İstanbul’da istimlak var. İstimlak sonunda İstanbul’un üç vilayete bölünmesi, Kadıköy-Üsküdar’ın bir vilayet, Eminönü, Fener, Balat, Edirnekapı’ya kadar, Sultanahmet ve Ayasofya’nın da içinde olduğu merkez bölgenin bir vilayet ve geride kalan bölgelerin bir vilayet olması planlanıyordu.

*Ortadaki merkez bölge ise üç dinin merkezi olacaktı. Fener Patrikhanesi’nin Vatikan modeli ile genişletilmesi, aynı şekilde Yahudiler için büyük bir sinagog inşa edilmesi ve Sultanahmet Camii’nin de Müslümanların merkezi yapılması öngörülüyordu. Ayrıca Kariye Camii de ‘Makarrı Hilafet’ olarak tespit ediliyordu. Bütün istimlak faaliyetleri bu merkezlere göre planlanıyordu. İşte bu üç din merkezinin çevresinde bulunan yerlerin açılması için… Demek ki, 1949’da İstanbul’un Bizanslaştırılmasını gündeme getiren ABD’dir. Ancak bir de 1919’da bir Marmara devleti projesi de vardı.

*İşte Menderes’in milletvekillerine hitaben “Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz?” demesinin ardında yatan cüret, bu Amerikan planından kaynaklanmıştır. Menderes, bu istimlaklerin neredeyse tamamını yaptı. Gerçi, proje yarım kaldığı için iyi de oldu. Eminönü’ndeki pislik de istimlak edilerek ortadan kaldırıldı.

*1963-1964 yıllarında Haşim İşcan, belediye başkanı iken bu proje yeniden gündeme getirildi. Haşim Bey öldü, ondan sonra ilginçtir 84 gün süre ile İstanbul Belediye Başkanlığı’na Fenerbahçe kulübünün başkanı Faruk Ilgaz vekâlet etti. Ondan sonra da Fahri Atabey belediye başkanı seçildi. 84 günlük vekâlet döneminde bu proje, o kadar taraftar bulmuştu ki, Faruk Ilgaz İstanbul belediye başkanlığına seçilebilseydi, bu projenin taraftarları, İstanbul’un üçe bölünmesi ve üç ayrı vilayet haline getirilmesini çok zorlayacaklardı.

*Demirel ise bu projeye başlangıçta çok sıcak bakıyordu ama sebebini bilmediğim bir şekilde birdenbire çark etti.

***

*Bugün en büyük problem, İstanbul’un Büyük Orta Doğu projesi için merkez üs olarak görülmesidir. Neden merkez görülüyor, işte geçmişte var olan projeler gereği ve Ankara’nın Türkiye’nin başkenti olarak kabul görmesine itirazlar veya “Ankara, Türkiye’nin başkenti olabilir ama Büyük Orta Doğu projesinin başkenti İstanbul’dur” şeklindeki görüştür.

Siyaseten İstanbul’un statüsü uluslarüstü olacak! Bunu nasıl sağlayacaklar? En yakın zamanda Montrö Antlaşması’nı da gündeme getirecekler ve Boğazlar’ın kontrolü uluslararası bir komisyona devredilecek. Bunun için en çok çalışan da Rahmi Koç’tur!” (Bu röportaj, 2004 yılında yapılmıştır!)

Kanal İstanbul projesi ile birlikte Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması da tamamlanacak! Bütün işler Thornburg raporuna göre yapılıyor!

 

Alıntı: Arslan Bulut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | “KANAL İSTANBUL” için yorumlar kapalı