Eyl 14

ESKİ BİR MENÜ; ALTLIK

ESKİ BİR MENÜ; ALTLIK

Hani hâlâ sıkça kullanılan bir laf vardır; “altlık yapmak”. Bunun kökenini hiç merak ettiniz mi? Bu söz Amerika’nın keşfinden sonra çıkmıştır. Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethinden sonra yaygınlaşır. Çünkü tütün her tarafı olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu’nu da esir almıştır.

Konuşulan dile sigaraaltının girişi bu dönemdedir. Özellikle askerler kullanır. Örneğin arkadaşına seslenir; “Simitten bir parça ver de sigaraaltı yapayım”. Ya da poğaçadan ve başka bir yiyecekten bu şekilde söz edilir. Kahvaltıdan sigaraaltına böyle geçildi. Gürültüsüz, patırtısız. Tahin pekmezler ve helvaların da altlık yapıldığı evler vardır.

Bu altlık meselesi sadece bize özgü değil. Çarlık Rusyası‘nda bile revaçtaydı. St. Petersburg Sarayı’ndakileri yazayım ağzınız sulansın:

* Havyar * Badem ezmesi * Kuvvet macunu * Bal * Reçel * Kaymak

* Her türlü peynir * Sülün kızartması.

Daha neler neler…

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , | ESKİ BİR MENÜ; ALTLIK için yorumlar kapalı
Eyl 13

ATATÜRKÇÜLER VE MİLLİYETÇİLER İŞ SİZE DÜŞÜYOR…

ATATÜRKÇÜLER VE MİLLİYETÇİLER İŞ SİZE DÜŞÜYOR…

 

OPTİMAR anket şirketinin 13-15 Temmuz tarihleri arasında yaptığı ankette “Siyasal kimlik olarak kendinizi nasıl tanımlarsınız?” sorusu yöneltildi. Sonuçlar şöyle çıktı:

1 – Atatürkçü: Yüzde 25.2

2 – Milliyetçi: Yüzde 22.1

3 – Demokrat: Yüzde 11.3

4 – Muhafazakâr: Yüzde 9.7

5 – Dindar: Yüzde 7.8

6 – İslamcı: Yüzde. 4.5

“Atatürkçüyüm” diyenlerle “Milliyetçiyim” diyenler, yüzde 47.3 ama iktidarda, Mısır’daki İhvancıların peşinden giden ve milliyetçiliği cahiliye dönemi düşüncesi olarak gören, ümmette siyasi birlik arayan, yani Türk Milleti gerçeğini reddeden, bunlarla da yetinmeyip her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına aldığını açıklayan bir zihniyete sahip kişilerin kurduğu bir parti var!

***

Adında “milliyetçi” kelimesi bulunan MHP, Türkiye’nin yasama, yürütme ve yargı yetkilerini, ABD’den yönetilen bir örgütün emrine veren ve onlarla aynı menzile gidenleri destekliyor. Tek adam sistemine önayak olan da MHP’dir. 

AKP zihniyetinde en küçük bir değişiklik yok ama MHP’nin tam desteği devam ediyor. 

17 yılda tarımla birlikte ekonomi çökertildi, cumhuriyet tarihi boyunca ne yapılmışsa hepsi satıldı, Kaz dağlarındaki ormanlar, altın arayan bir Kanada şirketi tarafından kesiliyor. Oysa, Kaz dağı ormanları, altından çok daha değerli…

Ancak bir sömürge ülkesine kabul ettirilebilecek, işgal altındaki Irak’ın bile kabul etmediği maden yasasına göre, Kanada şirketinin Türkiye’ye bırakacağı gelir de yüzde iki! Doğu Karadeniz yaylaları, yeşil yol diye bir projeyle birlikte Katar’a peşkeş çekildi! Tank Palet fabrikası bile Katar’a verildi! Katar kim? ABD işgali altında bir ülke!

17 yıl içinde orduya kumpas kuruldu, milli aydınlara kumpas kuruldu, kumpaslar hala devam ediyor. MHP, böyle bir iktidarı destekliyor.

İYİ Parti ise CHP ile seçim ittifakı yaparak, yerel seçimlerde iktidarın İstanbul, Ankara, Antalya gibi kalelerde yenilmesini sağladı.

Şimdi AKP güç kaybediyor. Gerçi yeni kurulacak partiler de Amerikan-İngiliz destekli ama AKP tabanındaki erime, bu kopuşlardan bağımsız olarak devam ediyor.

Diyelim ki İYİ Parti’den MHP’ye dönenler oldu! İktidar eriyor ama MHP hâlâ, bu yolla kendi iktidarını kurmaya değil AKP iktidarını korumaya ve kollamaya çalışıyor! 

***

Bu ülkenin Atatürkçüleri, milliyetçileri, yani yüzde 47.3’ü ne yapmalı? Bu oran, tek başına iktidara dönüştürülebilir ama öncelikle Atatürkçüler ve milliyetçiler siyasi partiler üzerindeki kontrolü görmek ve çözümü bu temelde üreterek Türkiye’ye oynanan oyunu bozmak zorundadır! Sistemin içinde çözüm yoktur. Çünkü mevcut sistem, hukuka uydurulmuş görünse de hukuk dışıdır! Halk, aldatılmıştır. Atatürk‘ün dediği ve yaptığı gibi “Türkiye çıkmazında hükümet teorisini değiştirmek lâzımdır.”

 

 

Alıntı: A. Bulut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | ATATÜRKÇÜLER VE MİLLİYETÇİLER İŞ SİZE DÜŞÜYOR… için yorumlar kapalı
Eyl 12

“Balaton Gölü’nün Portakal Ağaçları”

Balaton Gölü’nün Portakal Ağaçları”

 

Ünlü Fransız siyaset bilimcisi Prof. Maurice Duverger, 1980 yılında ‘Les Orangers du Lac Balaton’ isimli bir kitap yayınladı.

Türkçesi ‘Balaton Gölü’nün Portakal Ağaçları’ydı…

Kitabın adı, 1950’li yılların başlarında, Macaristan’ın hâlâ Stalinist bir yönetim altında bulunduğu yıllarda geçen gerçek bir olaydan esinlenmişti.

Stalinci Komünist Parti yönetimi bir gün Balaton Gölü kenarına portakal ağaçları dikmeye karar verir.

Ancak gölün kenarı çok soğuktur ve her yıl buzlanma olmaktadır. Bölgedeki botanik uzmanı itiraz eder, ‘Burada portakal ağacı tutmaz’ der…

Ama emir çok yukarıdan, politbürodan gelmiştir. Devleti temsil eden politbüro ve başındaki müstebit genel sekreter, ‘Portakal ağacı dikin’ emrini tekrarlar.

Pahalı ağaçlar getirtilir, dikilir ve daha ilk kış o yıl bütün portakal ağaçları donar.

Parti hemen kararını verir:

‘Botanikçi sabotaj yapmıştır ve ağaçları bilerek kurutmuştur…’

Bütün diktatörler ‘hain’ kelimesini çok sever ve her olayda mutlaka bir hain bulur.

Neticede, ‘Sabotajı yapan hain botanikçi’ bulunmuş ve parti tarafından en ağır cezaya çaptırılmıştır.

Yakın tarih bana hep şunu anlattı:

Tek partileşmiş, tek adamlaşmış devlet, devletleşmiş tek parti ve tek adam, bir ülkenin ve bir halkın başına gelebilecek en büyük felakettir.”

 

 

Alıntı Hürriyet

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | “Balaton Gölü’nün Portakal Ağaçları” için yorumlar kapalı
Eyl 11

ERTUĞRUL FACİASI

ERTUĞRUL FACİASI 

16 Eylül günü, 129 yıl önceki bir facianın yıldönümü.

Türkiye ile Japonya arasındaki dostluğun işareti olarak Japonyaya gönderilen eğitim gemisi Ertuğrul Fırkateyni dönüş yolunda, Yokohama’dan Kobe’ye ilerlerken 16 Eylül günü kayalıklara çarparak batmıştır.

Gemimizin ve öğrencilerimizin başına gelmedik kalmıyor. Gemi komutanlığı salgın koleredan kendisini koruyamıyor ve 13 kişi vefat ediyor.

***

1871 yılında Japonya Devleti Osmanlı Devletine bir dostluk antlaşması önermiştir.

Ertuğrul Fırkateyni 19 Ekim 1863 tarihinde Tersane-i Amire’de Padişah Sultan Abdülaziz’in katılımıyla denize indirilmiştir.

Ertuğrul Fırkateyni’nin Japonya’ya gönderilmesi konusunda çeşitli tartışmalar yaşanmıştır.

Neticede 21 Şubat 1888 tarihli tezkere ile Bahriye Mektebi öğrencilerinin denizde teorik bilgilerini kullanmayı öğrenmeleri için donanmada uygun bir eğitim gemisi ile Kızıldeniz, Hint Okyanusu ve Japon sularına gönderilmek üzere Ertuğrul Fırkateyni’nin uygun olduğu ve mart sonunda yola çıkarılması kabul edilmiştir.

Ertuğrul Fırkateyni 14 Temmuz 1889 tarihinde İstanbul’dan ileri hareketle Marmaris Limanına uğramış, oradan Port Said’e bir günlük liman ziyareti yapmış ve Süveyş Kanalı’na doğru harekete geçmiştir. Kanalda uğranılan talihsiz iki kaza sonucu gemi 10-12 gün havuza alınmış ve onarıldıktan sonra 23 Eylül 1889 tarihinde ileri harekete geçmiştir.

Bahriye Nezareti tarafından, yabancı basında geminin yine arıza yaptığı yönünde yayınlar çıktığı ancak; geminin Singapur Limanında kalma sebebinin, gerekli ikmalin tamamlanması ve yelken kullanılabilecek hava koşullarının beklenilmesi olduğu ifade edilmiştir.

Ertuğrul, seyrin son durağı Yokohama Limanına 07 Haziran 1890 tarihinde ulaşmıştır. Kafile Komutanı Osman Paşa Japonya İmparatoruna Padişah II. Abdülhamit’in gönderdiği mektup ve İmtiyaz Nişanı’nı takdim etmiştir.

Ertuğrul Fırkateyninin 14 Temmuz 1889 tarihinde başlayan ve altı ay olarak planlanan seyir süresi on bir ay sürmüştür.

Geri harekete geçmek için uygun hava koşulları beklenilmiş, dönüşe geçilmesi için seyir güzergahı hazırlanmış lakin bu esnada bölgede hakimiyetini sürdüren kolera salgını gemiye sirayet etmiştir. Gemi personelinden otuz yedi kişi koleraya yakalanmış ve on üç kişi vefat etmiştir. Kayıpların artması endişesiyle Ertuğrul Fırkateyni 15 Eylül 1890 tarihinde Yokohama Limanından ayrılmıştır.

Yokohama’dan Kobe’ye ilerlerken 16 Eylül günü Ertuğrul Fırkateyni kayalıklara çarparak batmıştır.

 

 

(Kaynak: <https://www.dzkk.tsk.tr/icerik.php?icerik_id=480&dil=1>)

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , | ERTUĞRUL FACİASI için yorumlar kapalı
Eyl 10

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Bence diktatör, başkalarının iradesine ram edendir. Ben kalpleri kırarak değil, kalpleri kazanarak hükmetmek isterim.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk

* “Birini anmak da bir nevi onunla buluşmaktır.” Halil Cibran

* “Cebi delik yolcu, hırsıza pabuç bırakmaz.” Juvenalis

* “Öfke şahlandı mı, vicdan uyuşur.” Orhan Asena

* “Kör olan biziz. Talih değil.” Thomas Browne

* “Güzel bir yüzün pasaport olduğu söylenir. Oysa güzel bir yüz pasaport değil, vizedir. Süresi çabuk dolar.” Julie Buchill

* “Aza sahip olan değil, çoğu isteyen fakirdir!” Seneca

* “Ölümden ne korkarsın. Korkma ebedi varsın!” Yunus Emre

* “Millete efendilik yoktur. Ona hizmet etmek vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur.” Atatürk

* “Merhametin yumuşaklığı demir kapıları eritir.” W. Shakespeare

* “Küçük bir gerçek, büyük bir yalandan iyidir.” Konfüçyüs

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Eyl 09

HANGİ MİLLETİN, HANGİ DEVLETİN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI?

HANGİ MİLLETİN, HANGİ DEVLETİN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI?

 

Bu yıl da camilerimizde 30 Ağustos Türk’süz ve Atatürk’süz geçecekti… Alışmıştık artık Cuma hutbelerinde zaferlerimiz söz konusu olurdu da o zaferin sahipleri olmazdı çünkü!..

Önceden yayınlanan hutbeye göre bu Cuma da durum değişmemişti… Tepkiler oluşunca hutbenin sonuna eklenen bir-iki cümleyle durum kurtarılmaya çalışıldı…

Hutbeye göre, hikâyenin içinde bir ecdat vardı!.. ‘Vatanını ve mukaddesatını koruma uğruna eşsiz kahramanlıklar gösteren,  iman dolu göğsüyle, cesaret ve kararlılığıyla nice Ağustos ayına damga vurup eşsiz zaferler kazanan’ bir ecdattan söz edildi…

O zaferlerin sahibi milletin adı metnin içinde hiç geçmiyordu… O milletin veya ‘bu millet’in adını ya eşkalden çıkarmamız gerekiyordu ya da hiç lüzumu yoktu!..

Sahi kimdi bu millet ve neden kürsüden adının zikredilmesi yasaklı gibiydi? 30 Ağustos zaferini ‘savuştururcasına’ cümlelerle anmak ve bu büyük zaferi Türk’ten ve Atatürk’ten sıyırmak hangi ruh hâlinin eseri olabilirdi?

Malazgirt’ten Kosova’ya, Mohaç’tan, Büyük Taarruz’dan söz edip, zaferlerin sahibini ‘bu millet’e yuvarlamak nasıl bir kompleksin sonucu olabilirdi?

***

Önceki bayramları tarayayım istedim… Meselâ son 19 Mayıs haftasında hutbe nasılmış?

‘Hayırlı Müslüman’ başlıklı hutbede, 100. yıldönümünde konu teğet bile geçmemiş!..

Bir önceki bayrama, millî iradenin tecelligâhı meclisimizin açılış yıldönümü ve bayramı olan 23 Nisan haftasına göz gezdirdim… ‘Omuz omuza saf tutmaktan, birlik ve beraberlikten’ söz edilen hutbede Türk de kayıptı, bayram da!..

Ya Cumhuriyet Bayramı haftası? ‘Ailede şefkat dili ve nezaket dili’ başlıklı bir hutbe vardı… Cumhuriyet ve onun en önemli bayramı yoktu!..

Bu anlayışın ‘millî bayramlarımız’ konusundaki ‘hassasiyet’leri gayet iyi bilindiğinden, Çanakkale Zaferi istisna olabilir miydi acaba?

Evet istisnaydı… 15 Mart 2019 tarihli Cuma hutbesinin konusu ‘Çanakkale zaferi ve birlik ruhu’ydu…

Söz konusu hutbede birileri var savaşan!.. Aynı değerler uğruna baş koyanlar… Dinini, milletini, şeref ve izzetini korumak için şehadet şerbeti içenler… Din, vatan, millet, devlet ve istiklal uğruna anadan, babadan, yârdan, evlâttan hâsılı tüm sevdiklerinden ayrılmayı göze almış, mukaddesatı uğruna gözünü kırpmadan canını feda edenler…

Devam ediyor hutbe eşkal vermeye: Allah’a olan imanları, vatana olan sevdaları, cesaretleri ve fedakârlıklarıyla üzerinde yaşadığımız bu toprakları asırlarca koruyanlar… Tarihin hiçbir döneminde inancından ve bağımsızlığından taviz vermeyenler, zulme asla boyun eğmeyenler… “Ölürsem şehit, kalırsam gazi” şuuruyla vatanın her karış toprağı için çarpışanlar…  Ne pahasına olursa olsun canından aziz bildiği yurduna düşmanları uğratmayanlar… Tarih, vatanı ve mukaddesatı uğruna her türlü zorluğa göğüs gerenler… 

Ve final: İmanından aldığı güçle bütün dünyaya “Çanakkale Geçilmez” diye haykıranlar… Tertemiz alnından vurulup toprağa düşenler… Kalbi vatan aşkıyla çarpıp yedi düvele karşı bütün yokluk ve imkânsızlıklara rağmen Çanakkale Zaferi’ni kazananlar…

Hutbede buraya kadar her şey iyi de kimdi bunlar? Aborjinler mi, Pigmeler mi, Vikingler mi? Yok muydu bu milletin bir adı? Varsa neden söylenmiyor, hangi gerekçeyle adı özenle esirgeniyordu?

 

 

 

Alıntı:  

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | HANGİ MİLLETİN, HANGİ DEVLETİN DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI? için yorumlar kapalı
Eyl 08

GÖRDÜM…

GÖRDÜM…

 

Gördüm ihtişamı ibretler aldım

O canı yaratan kudreti gördüm

Bir canda kâinat seyrine daldım

O canı yaratan kudreti gördüm

 

Gönül aynasına daldım bir anda

Sanki uzaylarda kaldım bir anda

Müthiş bir irfanla doldum bir anda

Kudretin özünde rahmeti gördüm

 

Her an yaratılır canlar, cananlar
 
Her yerde bir başka kutlu ilhanlar
 
Rabbini her zaman, her an ananlar
 
Tükenmez bir derya nimeti gördüm

Fikre, şükre, zikre sevgisi bitmez

Kullarını bir an bile incitmez

Hakikat sırrına hiç akıl yetmez

Büsbütün tapındım hikmeti gördüm

 

Ayrılıklar azap getirir size

Hor bakmayın yetim ile öksüze

Çevirir anında dağları düze

Gazaba gelmeyen vahdeti gördüm

 

Her an varlığını kula duyurdu

Sizin Rabbinizin dedi, buyurdu

Ayırmadı hiçbir kulu, doyurdu

Kâinata Hâkim devleti gördüm

 

Kaç dilde ulaştı tüm insanlara

Halkına zulmeden zalim Hanlara

Peygamber gönderdi müşrik canlara

Azgın nefislerde zulmeti gördüm

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , | GÖRDÜM… için yorumlar kapalı
Eyl 07

BU SALDIRI TÜRK ORDUSUNA TÜRK MİLLETİNE YAPILMIŞTIR.

BU SALDIRI TÜRK ORDUSUNA TÜRK MİLLETİNE YAPILMIŞTIR.

 

Ömür Karaman…

Ömür, 2000 yılında Irak’ın kuzeyinde onbaşı rütbesiyle askerlik görevini tamamlamak üzere. Örgütün beslendiği ana kaynakları tespit ve imhası için uğraş veriyorlar.

Keskin nişancı olarak birçok başarılı göreve katılmış. 6 Mayıs 2010 tarihinde arkadaşları operasyona çıkıyor. Komutanı “Ömür sen kal, tezkerene sayılı gün kaldı, biz hallederiz” diyor.

Ömür, “Komutanım ben ne sizi ne de arkadaşlarımı yalnız bırakmam, ben de geleceğim” diyerek askeri araca biniyor.  

Ömür’ün de içinde bulunduğu askeri aracın yolu tuzaklanmış. Tam zırhlı aracın geçişi sırasında uzaktan kumandalı bomba ile patlatılıyor.

O saldırıda bir şehit, çok sayıda gazi veriyoruz. Ömür de o gazilerimizden biri…

Ömür Karaman’ın ayağa kalkabilmesi tam 2 seneyi buluyor. Bu sürenin 6 ayı yoğun bakımda geçiyor. Vücudunda 34 şarapnel parçası var. O parçalardan biri de kafasının içinde…

Yüzde 92 engelli raporu veriliyor.

Yaşananlara rağmen dimdik ayakta, gururu güçlü, psikolojisi sağlam, belli etmemeye çalışıyor. Ağrılarını, yorgunluklarını sık sık mola vererek unutuyor.

Kurban Bayramı dolayısıyla yeğenlerini görmek istiyor. Ankara’dan Bursa’nın Gemlik ilçesine gidiyor. Yaşadığı saldırının izlerini beyninden silmek istese de vücudu sinyal veriyor. Ayakları dayanılmaz bir şekilde ağrıyor.

Önünden geçtiği belediyeye ait sosyal tesislere oturup, yeğenleriyle görüşmeden önce dinlenmek istiyor. Bir kahve ve su siparişi veriyor. Bu sırada ayaklarını sandalyeye uzatıyor.

Olaylar tam da bundan sonra başlıyor

Birçok sahil mekânında göreceğimiz gibi ne idiği belirsiz bir “işletmeci maganda” geliyor.

Gaziye “ayaklarını bu şekilde uzatamazsın” diye bağırmaya başlıyor. Gazimiz son derece kibar bir tonda ve alttan alacak sözlerle “Beyefendi, ben gaziyim, yüzde 92 de engelliyim, o yüzden ayaklarımı uzatmak zorunda kaldım” diyor.

İşletmeci ses tonunu yükseltip “Bana ne gazi olduysan… Gazi oldun da benim için mi gazi oldun” diyerek dayılanıyor.

Gazimiz, olayı uzatmamak için ağrıyan ayaklarını indirip, kahve siparişini iptal ederek oradan ayrılmak istiyor.

Az gelişmiş, soluk alıp vermekten başka bir işlevi olmayan “maganda işletmeci” birilerine talimat veriyor. 

Gazimiz, mekandan ayrıldığı sırada bir çalışan gelip “ne diyon lan sen” diyerek yüzüne yumruk atıyor. Saldıranların sayısı bir anda 10-15 kişiye çıkıyor. Gazimiz bir süre halter sporu ile uğraştığı için yıkılmıyor. Bu sefer demir sopalarla saldırmaya başlıyorlar.

Teröristlerin bombayla yıkamadığı Gazi Ömür Karaman, olduğu yere çöküyor. 

Çevreden sadece tek kişi geliyor! Genç bir çocuk. “Gaziye nasıl bunu yaparsınız” diyerek yerden kaldırmaya çalışıyor, belediyeye ait kafeteryayı işleten magandalar bu sefer de yardım etmek isteyen gence saldırıyorlar.

Sonuç dramatik…

Gazimizin yüzü morarmış, bir gözü kapanmak üzere, dudağı patlamış, ayakları ezilmiş! Yardım etmek isteyen gencimiz de çenesinden yaralanmış. Önce hastaneye sonra da karakola gidip şikayetçi oluyorlar.

Yaşanan hain saldırıdan sonra gazimiz Ömür Karaman ile görüştüm. Yukarıda ifade ettiğim bilgileri de kendisinden aldım. Son derece tepkili. “Belediye yeri olduğu için güvenip girdim, hayatımda yaşamadığım bir saldırıyla karşılaştım” ifadelerini kullanıyor.

Söylediklerinden en çarpıcı bölümü ise “Gazi olduğumu öğrendikten sonra tüm bakışlar değişti, saldırıya o an karar verdiklerini anladım” sözleri oldu.

Kendisi saldıranlardan bir tanesinin tutuklandığını ifade etti.

Hâkim ve savcılara sesleniyorum: “Kahraman gazimize bunu yapanları girdikleri delikten çıkartmayın.”

Lakin eminim ki 1 aydan fazla içeride kalmazlar!

İşte bu millet olamadığımızın resmidir!

 

 

Alıntı: Batuhan Çolak

Posted in Gündem | Tagged , , , , | BU SALDIRI TÜRK ORDUSUNA TÜRK MİLLETİNE YAPILMIŞTIR. için yorumlar kapalı
Eyl 06

RÜYA TABİRLERİ

RÜYA TABİRLERİ

Kadın uyanır ve kocasına:

– Kocacığım, gece rüyamda ne gördüm biliyor musun?

Adam sorar:

– ne gördün hayatım?

Kadın başlatır anlatmaya:

– Akşam olunca elinde çok güzel bir paketle geliyorsun.

Adam:

– eeee

Kadın devam eder:

– Ben de paketi heyecanla açıyorum ve içinden bir inci kolye çıkıyor.

Sence bunun anlamı ne olabilir?

Adam cevaplar:

– Bu akşam anlamını öğrenirsin aşkım.

Akşam olur, adam elinde güzel bir paketle eve gelir.

Kadın gözlerine inanamaz ve çok heyecanlanır.

Paketi heyecanla açar.

Kutunun içinde bir kitap vardır ve üzerinde;

” Rüya tabirleri ” yazmaktadır…

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | RÜYA TABİRLERİ için yorumlar kapalı
Eyl 05

AYDIN’IN İŞGALİNİ ALKIŞLAYANLAR…

AYDIN’IN İŞGALİNİ ALKIŞLAYANLAR… 

Yunan Kara Kuvvetleri Komutanı, işgal altındaki 3 Türk adasına gelerek Türkiye’ye meydan okudu. Yunan Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Georgios Kambas, 8 Ağustos’da Aydın il sınırları içinde bulunan Hurşit, Eşek ve Nergizçik adalarına gitti… Korgeneral Kambas’a, Adalar Yüksek Komutanı (ASDEN Komutanı) Korgeneral Georgios Dimitropoulos da refakat etti. Ziyaret ve denetleme ile ilgili haber ve resimler Yunan Kara Kuvvetleri Komutanlığı resmi internet sitesinden tüm dünyaya duyuruldu.İşte, fotoğraflı belgeleriyle 8 Ağustos günü yaşanan büyük rezaletin ikinci perdesi;ahmet-1-001.jpgKorgeneral Kambas, hiçbir engel ile karşılaşmadan askeri helikopter ile Aydın Hurşit Adası’na gelerek işgalci Yunan askerlerini denetledi.ahmet-2-001.jpgHurşit Adası’na yerleştirilen sivil Yunan vatandaşları da milis askerleri olarak eğitiliyor. Korgeneral Kambas, Aydın Hurşit Adası’nda görevli Yunan milis askerlerini de denetledi.ahmet-3.jpgHurşit Adası’ndan askeri helikopterle Aydın Eşek Adası’na geçen Kambas, işgalci Yunan askerlerini denetledikten sonra adanın sözde Belediye Başkanı Evangelos Kottoros’a plaket verdi.ahmet-4.jpgZiyaretinin son durağı olan Aydın Nergizçik Adası’ndaki işgalci Yunan askerlerini de denetleyen Korgeneral Kambas, egemenlik ve bayrak gösterisi yaptı.Yunanistan işgal ettiği adalarımızda açtığı askeri üsler ve adalarımıza yerleştirdiği askerler vasıtasıyla Ege Denizi’ndeki askeri faaliyetlerimizi sürekli olarak izlediğine dikkat çeken Millî Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, şu değerlendirmeyi yaptı;”Yunan Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Kambas, askeri helikopter ile Türk Hava Sahasını ihlal ederken ve bir günde 3 adamızı ziyaret edip Türkiye’ye meydan okurken, AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Savunma Bakanı Hulusi Akar olanı biteni turist gibi seyretti. Yunanistan’a müzik notası bile verilmedi.”Şimdi soruyorum, işgalci, Türk Düşmanı Dimitris’i alkışlayan Türk Büyükelçilerine; diplomaside bunun karşılığı nedir?.. Vicdanınız rahat mı?.. Yurt dışında, Türk milletinin parasıyla gayet konforlu bir şekilde yaşadığınız rezidanslarda huzur içinde başınızı yastığa koyup uyuyabiliyor musunuz?.. Neden, o gün içinizden biri çıkıp da “Ben bu Türk düşmanına alkış tutmam, Bu adamın buraya getirilip bize nutuk attırılmasına tepki gösteriyorum. Bu bir skandaldır. Konferansı terk ediyorum” diyemedi?.. Siz, kimin elçisiniz?.. Sarayın mı, Türk milletinin mi?.. Türk milleti, Türk vatanı uğruna seve seve can veren, şehit diplomatlarımızın ruhlarını incittiniz!

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | AYDIN’IN İŞGALİNİ ALKIŞLAYANLAR… için yorumlar kapalı