Şub 22

Kaç Akçe

Kaç Akçe

 

Nasrettin Hoca bir gün hamamda yıkanırken. Yanıma yörenin kabadayısı bir adam gelmiş. Bir süre sonra Nasrettin hocaya dönerek. “Hoca bana bir bak, güçlü kuvvetli, vurduğunu deviren bir insanım, herkeste benden korkar. Ben köle olsam kaç para verirsin benim için?”

Nasrettin hoca adamı şöyle bir süzmüş, 10 akçe verirdim” Adam hiddetle, “hoca benim şu hamamda giydiğim peştamal 10 akçe eder ancak” dediğinde. Hoca “bende ancak peştamala bir şeyler veririm’ demiş.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , | Kaç Akçe için yorumlar kapalı
Şub 21

Urfa’daki kaçırma dehşeti!..

Urfa’daki kaçırma dehşeti!..

PKK saflarına zorla götürülen çocuklarla ilgili en dehşet verici açıklamayı da bir vali yaptı ancak ne ilginçse yankı uyandırmadı!!!
2015 yılının Haziran ayı başlarında, bir ulusal televizyon kanalına konuşan dönemin Urfa Valisi İzzettin Küçük ürkütücü açıklamalarda bulunmuştu… Demişti ki vali;
“Son altı ayda bölgede kaçırılan çocuk sayısı 3 bin… Sadece Suruç ilçesinde 400 çocuk kaçırıldı!.. Bize gelen istihbaratlar, ‘PKK her evden bir çocuk dağa çıkarmak istiyor’ şeklinde… Silah bırakılmayacak, çünkü sürekli çocuklar kaçırılıyor dağa. Ayrıca Urfa’da pek çok muhtar Kobani’ye kaçırıldı… Biz bunları diğer makamlara bildirdik.”
PKK’nın çocukları kaçırarak bir süre eğitim verdikten sonra, “güvenlik güçlerine yönelik saldırılarda aktif olarak kullandığı” iddiası uluslararası raporlarda da yer aldı ama son günlerdeki Afrin ve “savaş” tartışmalarına bakılırsa daha ürkütücü bir soru sorulmalı;
Afrin’de, özellikle “sivil kayıp” endişesiyle “savaşa hayır” diyenler merak ediyorlar mı acaba; yaşları 12 ile 17 arasında değişen binlerce çocuk zorla tutuldukları kurşun ve bomba yağmuru altındaki siperlerde ve sığınaklarda ne tür acılar çekiyorlar?..
Ya da PKK tarafından dağa götürüldükten sonra Aralık 2016’da örgütten kaçarak Hakkari’deki ailesine sığınan 13 yaşındaki kız çocuğu K.Y’nin 3 ay boyunca yaşadığı şu drama ne demeli;
“Bakkala giderken evimin önünden kaçırarak bir araca bindirdiler. Araçtaki silahı görünce korktum, bağırdım çağırdım, inmeme izin vermediler, ağzımı bağladılar. Ağlıyordum, çok korkuyordum. Beni Hakurk kampına götürdüler. Eğitim vardı, bana silah almamı söylediler almadım çünkü korkuyordum, yer altında çok zorlanıyordum…”

 

Alıntı Yeniçağ: Mehmet FARAÇ

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | Urfa’daki kaçırma dehşeti!.. için yorumlar kapalı
Şub 20

ATATÜRK VE KÖYLÜ

ATATÜRK VE KÖYLÜ

“Atatürk, Dinlenmek İçin Gittiği İstanbul’daki Florya Köşkünden, Yanında Yalnızca Şoförü ile Küçükçekmece’ye doğru giderken Tarlasında Sabanla Çift Süren Bir Çiftçi Görür. Çiftçinin Sabanında Koşulu Olan Öküzün Yanında, Koşulu Bir de Merkep Vardır. Şoförüne;
— Arabayı Durdur, Der.
Arabadan İner. Tarlaya Doğru yürür. Çiftçi Kendisine Doğru Geleni Görmüştür. Sabanında Koşulu Olan Öküzü ve Merkebi Durdurur. Atatürk, Yanına Gelince,
— Kolay Gelsin Ağa, der.
— Sağolasın Bey! Hoşgeldin. 
— Hoşbulduk Ağa. Yoldan Geçerken Dikkatimi Çekti. Öküzün Yanına Merkep Koşmuşsun. Hiç Öküzün Yanına Merkep Koşulur mu? Bunlar Denk Değil.
Köylünün Canı Sıkkındır. Biraz da Alınmıştır. Bezgin Bir Ses Tonuyla, 
— Merkeple Öküzün Yan Yana Koşulmayacağını Bilmiyom mu Sanıyon Bey. Sen Bunu Bana mı Söylüyon? 
— Kime Söylemeliyim Ağa? 
— Sen Bunu Git Vergi Memuruna Söyle. 
— Vergi Memuruna mı? 
— He ya! Bu Sene Ürünüm Kıt Oldu. Vergi Borcumu Ödeyemedim. Dört Gün Önce Vergi Memurları Öküzün Eşini “Vergi Borcunu Karşılar” Diyerek Alıp götürdüler. Sattılar. Benim Öküzün Eşi Sizin Gibi Beylerin Sofrasına Et, Sucuk Oldu Bey. 
Atatürk, Çok Sinirlenmiştir. Alışkanlığı Gereği Kızdığı Zaman Kaşlarını Çatmaktadır. Onun Bu Halini Gören Köylü, 
— Bana Niye Kaş Çatıyon Bey. Yalan Söylediğimi mi Sanıyon? Sana Ne Söylediysem Hepsi Doğru. Ben Küçükçekmece Köyündenim.Muhtara Sor İstersen. 
Atatürk, 
— Neden Kaymakam Bey’e Gidip Durumu Anlatmadın Ağa? 
— Gittim Bey. 
Köylü Duraksamıştır. Bunu Anlayan Atatürk, Devam Eder. 
— Kaymakam ne dedi? 
— Git borcunu öde, dedi. 
— Sen de Vali Bey’in yanına gitseydin. 
Köylü Atatürk’ü bir müddet süzer. Atatürk, konuşmadan dinlemektedir. Köylü konuşmaya devam eder. 
— Sen hiç Vali’nin yanına gitmemişsin bey. Halından belli oluyor. 
— Halimden belli mi oluyor? 
— He ya! Hem gitseydin bilirdin. 
— Neyi bilirdim? 
— Kapıdaki Jandırmaların adamı içeri koymadığını, bey. 
Atatürk, 
— Başvekil İsmet Paşa’ya telgraf çekip, durumunu niye izah etmedin?, diye sorar. 
Köylü gülümseyerek, 
— İnsanı güldürme bey. Başvekilin kulağı sağır, duymaz diyola, der. 
Atatürk, kızmıştır. 
— Peki! Gazi Paşa’ya niye telgraf çekmedin?,diye sorar. 
— O’nunda bir gözü kör, görmez diyola. Hem, sen zenginsin. Tomofilin bile var. Bunları heç duymadın mı? 
Atatürk, cüzdanından elli lira çıkarır. 
— Bunu kabul et ağa. ĎÖküzün yanına bir eş alırsın, der. 
Elleri titreyen köylünün, elini sıkar. Yanından ayrılır. Hızlı adımlarla arabasına doğru yürür. Florya köşküne döner. Başbakan İsmet Paşa’ya şu telgrafı çeker. 
—“ Derhal Heyeti Vekileyi (Bakanlar Kurulu’nu) topla, İstanbul’a gel.” 
Başbakan başkanlığında Bakanlar Kurulu Florya köşküne gelirler. Atatürk, şoförünü köylüyü alıp gelmesi için yollamıştır. Arabanın içinde sıra sıra dizilmiş Jandarmaların arasından Florya Köşküne gelen köylü “Eyvah ben ne yaptım” diye için için dövünmektedir. Kendisini kapıda karşılayan şık giyimli bir beyefendi nazik bir sesle “ beni takip edin efendim” deyince içi biraz ferahlasa da çok korkmuştur. Adamı takip ederek büyük bir toplantı salonuna girerler. Salon kalabalıktır. Ortada büyük bir masa, etrafında sandalyelere oturmuş şık giyimli insanlar ile ayakta duran iki kişi daha vardır. Gözleri karamış, ayakları bedenini taşımakta zorlanmaktadır. Heyecandan kalbi fırlayacak gibidir. Tanıdık bir ses duyar. 
— Hoşgeldin ağa. Gel yerin burada. 
Diyen Atatürk, sağ tarafında, yanında ayırdığı boş sandalyeyi eliyle işaret etmektedir. Köylü, zorlanarak yürür ve yığılırcasına sandalyeye oturur. Durumunu anlayan Atatürk, 
— Sakin ol ağa. Korkacak hiç bir şey yok. 
— Sağol bey! Sağol. 
Köylünün soluklanmasını ve rahatlamasını bekleyen Atatürk, bir müddet sonra, 
— Seni buraya niye çağırdım biliyor musun ağa? 
— Hayır bey, bilmiyom. 
— Dün bana anlattıklarını, bu gün burada anlatmanı istiyorum. Ama; bir tek kelimesini dahi atlamadan, eksiksiz olarak anlatmanı istiyorum. Haydi başla, seni dinliyoruz. 
Köylü başından geçenleri bir bir anlatır. Daha önce söylediklerinin eksik olanlarını Atatürk, tamamlar. Köylünün konuşması bitince Atatürk, masada oturanları tek tek tanıtır. Kendisinin de Gazi olduğunu söyler. Sonra ayağa kalkar. Elini masaya sertçe vurarak, öfkeli bir sesle; 
— Beyler, ben çiftçinin koşumluk hayvanını sattıran kanun istemiyorum. Ben çiftçinin tohumluk buğdayını sattıran kanun istemiyorum. Ben çiftçinin tarım aletini, sağımlık hayvanını sattıran kanun istemiyorum. Ankara’ya dönecek ve bu işi hemen halledeceksiniz. 
Bu olaydan sonra aşağıdaki kanun bir gecede hazırlanıp yasalaştırılmıştır. 
İcra İflas Kanunu Madde 82/4.: Borçlu çiftçi ise, kendisinin ve ailesinin geçimi için zorunlu olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer teferruatı ve tarım aletleri haczedilemez…”

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | ATATÜRK VE KÖYLÜ için yorumlar kapalı
Şub 19

Ölüme götürülen ana kuzuları!..

Ölüme götürülen ana kuzuları!..

PKK’ya gönüllü katılımlarda ciddi oranda düşüş yaşandığı biliniyor… “Açılım” oyununun ardından uygulamaya konulan “hendek” stratejisi özellikle Güneydoğu’nun kent merkezlerinde örgütün “milis” yapılanmasını güçlendirse de, son 2 yıldaki operasyonlar bu yapıyı da önemli oranda enterne etti…

Peki; hem örgütsel hem de siyasi açıdan erozyon yaşayan ve son üç yılda, yalnızca yurt içinde değil, sınır ötesinde de kuşatılan PKK, askeri yapılanmasını halen nasıl koruyabiliyor?..

Bu sorunun yanıtı dünkü Yenişafak’ta gündeme getirilen çarpıcı bir iddiada da gizli… Gazeteye göre, “PKK, Afrin ve çevresinde 900 çocuğu kaçırdı…”

PKK’nın, Kuzey Irak ve Suriye gibi kaos ve “iç savaş” yaşayan coğrafyalarda çocuk kaçırması ve gençleri zorla kamplara almasının önünde ciddi bir engel yok…

Ailelerin bu konudaki çırpınışlarına, kendi dertlerine düşmüş olan Suriye ve Irak rejimleri ne yazık ki yanıt veremiyor… Peki, örgütün çocuk kaçırmayı adeta gelenek haline getirdiği Türkiye‘de yaşananlara ne demeli?..

PKK çocuk kaçırma eylemlerine 2010 yılından itibaren hız verdi… Gazetelere yansıyan “PKK çocuk kaçırdı” haberleri o kadar sıradanlaşmıştı ki, kimse bu konunun üzerine gitmeye kalkışmadı!..

Örneğin, 23 Nisan 2014’te, yani “çocuk bayramı”nda Diyarbakır’da kaçırılan 15 çocuktan biri de M.S.B’ydi…

Çiftçilik yapan Erol Böçkün ile eşi Aysel Böçkün, Lice ilçesindeki karakol yapımını protesto eylemine götürülen 15 yaşındaki çocuklarının kaçırılmasını “protesto için” 28 Nisan 2014’te başlattıkları oturma eyleminden sonuç alamadılar.

7 Eylül 2014 gecesi Muş’un Bulanık ilçesine bağlı Çataklı Köyü’ne gelen PKK’lılar ise 10 çocuğu “bize asker lazım” diyerek silah zoru ile dağa kaçırdılar…

Anadolu Ajansı’nın 20 Eylül 2015’te servis ettiği bir habere göre de, 2013 yılı içinde 13-17 yaşlarındaki 140 çocuk için “PKK tarafından kaçırıldı” başvuruları yapıldı.

Ajansa göre, 2014 yılında 12- 17 yaş arası 983 çocuk için benzer başvurular oldu… 2015’te kaçırılanların sayısı ise 929 olarak duyuruldu…

Devletin ajansı bir başka haberinde, 2013-2015 yılları arasında toplam 2 bin 52 çocuğun terör örgütü tarafından kaçırıldığını yazdı. Habere göre, sözkonusu tarihlerde 419 çocuk PKK’dan kaçarak güvenlik güçlerine teslim oldu…

 

Alıntı Yeniçağ: Mehmet FARAÇ

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | Ölüme götürülen ana kuzuları!.. için yorumlar kapalı
Şub 18

KADIN DEDİĞİN

KADIN DEDİĞİN

 

Sevgide şefkatte okyanus gibi

Sarmalı dünyayı bir fanus gibi

Özüyle, sözüyle bir Yunus gibi

Zarafet saçmalı kadın dediğin

 

Başak, başak tohum olup tanede

Bal tadı vermeli her bahanede

Akılda, gönülde, hem de hanede

Bir güneş açmalı kadın dediğin

 

Canlara can katan o avazıyla

Doğuştan akortlu yürek sazıyla

İşvesi, cilvesi hele nazıyla

Gönülde uçmalı kadın dediğin

 

Her çiçekten bin bir koku almalı

Sevgi deryasına her an dalmalı

Taht kurmalı bir gönülde kalmalı

Yaladan kaçmalı kadın dediğin

 

Nezaket, zarafet her an akışır

Huzur, neşe, ümit candan bakışır

İffetli yaşamak ona yakışır

Saf aşktan içmeli kadın dediğin

 

İnciden zümrütten o has duruşu

Her canlıya örnek yuva kuruşu

Bakışı, yüreği keskin vuruşu

Haddeden geçmeli kadın dediğin

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , | KADIN DEDİĞİN için yorumlar kapalı
Şub 17

KIZIL ELMA

KIZIL ELMA

Kızılelma denince mesele ile ilgili tarihi metinleri karıştırmak gerekiyor doğal olarak. Ama önce edebiyat cephesine bir göz atalım. Kızılelma kavramının çağdaş zamanlara taşınmasında, halk nazarında bilinmesinde Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp’in, eserleri ile önemli hizmetleri oldu. Gökalp, Kızılelma’nın neresi olduğunu şöyle tarif ediyordu:

“Lütfedip derdime verin şifayı:

Anlatınız bana Kızılelma’yı…

Bu şehir neresi, yolu nereden?

Şimdiye dek var mı oraya giden?”

Osmanlı tarihi denince akla gelenlerden olan Saltukname’ye bir göz atalım:

“Bir ulu şehre çıkdılar kim bir ulu hisar içinde bir ulu kilise kapusu berkitmiş, üstinde bir altun top kubbesinde dururdı, kızıl altundan bir elma resminde idi. Pes andan Şerif Sarı Saltık eyitdi: ‘Bu nedür?’ didi. Eyittiler: ‘Buna Kızıl Alma dirler’ didiler.”

Haydi, o şehrin peşine düşelim. Evliya Çelebi bunları “altı Frenk şehri” olarak sayar: Budin, İstolni, Estergon, Beç, Köln ve Roma. Yahya Kemal Otranto’ya çıkışı Roma Kızılelma’sının ilk adımı sayar:

“Çıktı Otranto’ya pür-velvele Ahmed Pâşâ.

Tûğlar varsa gerektir Kızılelmâ’ya kadar”

Saltukname, Evliya Çelebi dedik de Peçevi’yi unuttuk mu? Peçevi tarihinde mesele lisan-ı halk diliyle şöyle resmediliyor:

” ‘Ehl-i İslam Kızılelma’ya değin fethedecektir’ dedikleri kelâmın sebebi ma’lüm-ı şerif ola ki, ‘ehl-i İslâm Kızılelma’ya değin feth etseler gerektir’ deyu lisan-ı halkta şâyîdir”

Nevzat Kösoğlu merhumun bazı çevrelerin isminden mütevellit kapağını açmağa cesaret etmediğini ihtimal verdiğim “Türk olmak ya da olmamak” kitabında Saltunkname’den nakil 1622’de Avusturya serhadlerinde esir düşüp Roma’ya götürülen yüz doksan Türk’ün esaretten kurtarılmaları için Budin Beylerbeyi’ne gönderdikleri mektuptan şu güzel satırlarla dönemin Kızılelma’sı neresi imiş bakalım:

“Nerede mahbus idüğümüz sual olunursa, Beç’ten (Viyana) öte yüz altmış konak yerdür. Kızıl Elma derler. Sual ederseniz, Kızıl Elma’nın dış kalasında kırk kapusu vardur. Ve ol memlekette (ölmeyip uykuya yattığına inanılan) Rim Papa denilen mel’un hâlâ sağdur.”

Hammer’in rivayetine göre Yeniçeri Ocağı kapatıldıktan sonra bile kılıç kuşanma töreni sonrası Padişah eski kışlalar önünden geçerken Yeniçerileri “Kızılelma’da yine görüşeceğiz” diye selamlardı. 

 

 

Kaynak Yeniçağ  İsmail ŞAHİN

Posted in Gündem | Tagged , , , | KIZIL ELMA için yorumlar kapalı
Şub 16

MEHMETÇİK İÇİN ALTIN SÖZLER

MEHMETÇİK İÇİN ALTIN SÖZLER

 

* Bir ülke, askerini koruyabildiği kadar güçlüdür!

* Asker de üşür, asker de korkar! Ama asker her şeye rağmen dimdik durur ve atılır ileriye!

*Türk askeri böyledir işte! Nerede bir asker görsem, selam durur ve dua ederim. Hepsi evladım, hepsi kardeşim.

* Askerlik onurlu bir görevdir! Bu onuru yaşayanlara selam olsun. Allah hayırlı teskereler nasip etsin. Her can sevdiklerine kavuşsun!

* Eşini evladını anasını babasını kardeşini bırakıp da vatan borcunu ödemeye giden yürekli evlatları korusun Allah! Asker kardeşim!

* Allah’a emanet olasın… Askerim sen şanslısın! Şanınla çok yaşayasın! Dönünce düğünü olacak askerlere askerlik daha da uzun gelir…

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , | MEHMETÇİK İÇİN ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Şub 15

Lozan’a kafayı takanlara…

Lozan’a kafayı takanlara…

Lord Curzon, kapitülasyonlar ve Osmanlı Borçları (Düyun-ı Umumiye) konularında anlaşmazlık doruğa çıkınca bir akşam yanında ABD temsilcisi Chaild varken İnönü’ye şunları söyler:

“Tüm dediklerimizi, makul ve haklı olduğuna bakmaksızın reddediyorsunuz. En nihayet şu kanaate vardık ki; ne reddediyorsanız hepsini cebimize atıyoruz. Memleketiniz haraptır, imar etmeyecek misiniz? Bunun için paraya ihtiyacınız olacak, parayı nereden bulacaksınız? Para bugün dünyada bir bende var, bir de yanımdakinde. Unutmayın ne reddederseniz hepsi cebimdedir… Para kimsede yok, ancak biz verebiliriz… İhtiyaç sebebiyle yarın karşımıza gelip diz çöktüğünüz zaman, bugün reddettiklerinizi cebimizden birer birer çıkarıp size göstereceğiz.”

Yanıtı şu olur İsmet Paşa’nın:

“Bunları behemehal alacağız. Biz bunları alalım; siz şimdi verin, sonra gelirsek, istediğinizi yapın.”

Lozan’a hezimet diyen iz’an yoksunlarına kapitülasyonlarla ilgili 28. maddesini bir sunayım. Kapitülasyonlar iktisadi esaret zincirimizdi, işte bu madde ile kırdık onları:

“Antlaşmayı yapan yüksek taraflar, Türkiye’de kapitülasyonların tümü ile kaldırılmasını, her biri kendisi ile ilgili olarak kabul ettiklerini açıklarlar.”

 

Alıntı Yeniçağ  Cazim GÜRBÜZ

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | Lozan’a kafayı takanlara… için yorumlar kapalı
Şub 14

ŞANLI YİĞİT TÜRK!

ŞANLI YİĞİT TÜRK!

 

Dağları düz eden kahraman yiğit

Her günün saldırı, her günün şehit

Sebep İmralı’da beslenen o it

Uyan artık uyan, şanlı yiğit Türk!

 

İte, çakala kim tasma takmayan?

Hakk’a, hakikate hakça bakmayan

Yıllar yılı bir Kandil’i yakmayan

Uyan artık uyan, şanlı yiğit Türk!

 

Asla karışmasın saman ile sap

Bizleri yaratan bir Allah’a tap

Haine acınmaz gereğini yap

Uyan artık uyan, şanlı yiğit Türk!

 

Tarihte dağları eritmedin mi?

Dağlardan gemiler yürütmedin mi?

Fitneyi, fesadı çürütmedin mi?

Uyan artık uyan, şanlı yiğit Türk!

 

Şeytanın kibrini def et aradan

Değilsin ki, herkes gibi sıradan

Şükr’et Türk yaratmış seni yaradan

Uyan artık uyan, şanlı yiğit Türk!

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , | ŞANLI YİĞİT TÜRK! için yorumlar kapalı
Şub 13

TÜRKLÜĞE EN ÇOK KİMLER ZARAR VERİYOR?

TÜRKLÜĞE EN ÇOK KİMLER ZARAR VERİYOR?

Meslek kuruluşları, kamu kurumu niteliğindedir. Türk Tabipleri Birliği de onlardan biridir ama uzun süreden beri HDP zihniyetli bir kadro tarafından yönetilmektedir. Türkiye’de görev yapan doktorların tamamı Türk Tabipleri Birliği’nin doğal üyesi sayılır ama seçimler delegeler üzerinden yapılır. Kimse Türk doktorlarının çoğunluğunun, HDP/PKK ve PYD çizgisinde olduğunu söyleyemez. Öyleyse, birliğin yapılanmasında bir sorun var demektir.

Suç, insanlar tarafından işlenir. Kurumlar suç işlemez. İnsanların işlediği suçlar yüzünden kurumlar kapatılacaksa, öncelikle Büyük Orta Doğu Projesi’ne hizmet ederek Arap Baharı’nı İstanbul’da tezgâhlayan, ABD’nin isteğiyle Libya ve Suriye’yi parçalayan, yine CIA tarafından yönlendirilen bir cemaati, devletin kılcal damarlarına kadar sokan AKP’nin kapısına kilit vurulmalıdır!                             

***

Tayyip Erdoğan fırsattan istifade, Türk Tabipleri Birliği ile aynı paralelde gösterdiği Türkiye Barolar Birliği’ndeki Türkiye ifadesinin de kaldırılmasını gündeme getirdi!

Türkiye Barolar Birliği, Türk Milleti’nin birliği ve dirliğiyle birlikte, hukukunu da korumaya çalışan en önemli kurumlardan biridir. Bu bakımdan Büyük Orta Doğu Projesi’nin önündeki engellerden biridir!

Nitekim Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Tayyip Erdoğan‘a Türkiye’ye millî gözlüklerle bakma çağrısında bulunarak “Türkiye Barolar Birliği’nin her söylemi, her uyarısı, her duruşu, her zaman millî olmuştur. Türkiye Barolar Birliği’nin milli duruşu, Türk Milleti’nce bilinmektedir. Türkiye Barolar Birliği’nin ismindeki ‘Türkiye’ kelimesini de tabelalardan ‘T.C.’ harflerini sildikleri gibi silebileceklerini düşünenler, bizi Türk Milleti’nin kalbinden asla silemezler.”dedi.

Türk Tabipleri Birliği’nin ise öncelikle mevcut yönetimden kurtarılması gerekir. Türkiye’ye karşı suç işleyen bir kadronun iş başında kalması hukuken mümkün değildir! Hukuk sistemi bu işin üstesinden gelebilir.

***

Anayasa’dan Türk kelimesini çıkarmak için Avrupa Birliği’ne söz veren ve bu yönde Anayasa taslakları hazırlayan, uzlaşma komisyonuna sunan ve “Türk olmaktan kurtulduk” diye övünen AKP, Türkiye’ye ve Türk Milleti’ne Türk Tabipleri Birliği’nden daha fazla zarar vermiştir.

Aslında PKK’nın da HDP’nin de talebi, “Türk” kavramı yerine Türklerin, Arapların ve Kürtlerin de mensubiyet duyacağı bir üst kimlik getirmektir. Buna “medeniyet üst kimliği” de diyorlar! Bu şekilde, küçük kantonlardan oluşan büyük bir bölgesel konfederasyon planlanmaktadır. Tabii bu, Türkiye’nin ve Türklüğün tarihe karışması demektir! Önceleri terör örgütü adına Abdullah Öcalan‘ın seslendirdiği konfederasyon modeli, Büyük Orta Doğu Projesi’nin nihai hedeflerinden biridir. Böylece İslâm dünyasını, kendilerine bağlı “ılımlı bir halife” şemsiyesinde yöneteceklerini düşünüyorlar!

 

Alıntı Yeniçağ:  Arslan BULUT

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | TÜRKLÜĞE EN ÇOK KİMLER ZARAR VERİYOR? için yorumlar kapalı