Mar 07

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

7 Mart:

1138 – III. KonradAlmanya kralı oldu.

1573 – Osmanlı-Venedik Savaşı‘nı sona erdiren ve Kıbrıs’ı Osmanlılara bırakan barış antlaşması imzalandı.

1876 – Alexander Graham Belltelefonun patentini aldı.

1973 – Kohoutek Kuyruklu Yıldızı, ilk kez Çek astronom Luboš Kohoutek tarafından görüldü.

1984 – KKTC bayrağıKuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclisi tarafından onaylandı.

John Herschel (D. 1792)

Çetin Emeç (Ö. 1990)

Stanley Kubrick (Ö. 1999)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Mar 07

EŞ BAŞKANLIK SİSTEMİ NİÇİN KALDIRILMIYOR?!

EŞ BAŞKANLIK SİSTEMİ NİÇİN KALDIRILMIYOR?!

Türkiye’de “başkanlık” ta iki ayrı sistem var. Başkanlık ve bir de eş başkanlık.

Bir kanunun herkes için çıkması gerek.

PKK’nin başı Abdullah Öcalan böyle bir sistem kurulmasını buyurdular, Ankara hiç ikiletmeden emriniz olur, de ve kanun çıkardı. (Eş başkanlık sistemini Abdullah Öcalan da Avrupa’dan aldı. Avrupa’nın sol ve çoklukla feminizmi öne çıkaran partiler uyguluyorlar.)

Türkiye’de kadın-erkek ayırımı yoktur. Halka kendisini kabul ettiren her kadın parti başkanı da oluyor, başbakan da.

Bizde bu kanun sadece parti genel başkanlığı için. Ama, PKK uzantıları, bütün kuruluşlar için eş başkanlığı kanun dışı kullanıyorlar. PKK ile aynı çizgide yürüyen sol kuruluşlar da Abdullah Öcalan’ın buyruğuna uyuyorlar, eş başkanlık sistemini kendi bünyelerinde uyguluyorlar.

Madem, PKK’ya karşı amansız bir mücadeleye girildi, o zaman, Türkiye’de sistemi bozan, insanları şüpheye düşüren iki ayrı yönetimi akla getiren, daha da ötesi, halkımıza nerede yaşıyoruz biz dedirten, eş başkanlık kanunu lağvedilmeli, yok eğer uygulanacaksa bütün kuruluşlar için uygulanmalıdır. Bu da mümkün olamayacağına göre ayrı devlet, ayrı ülke görüntüsü veren eş başkanlık sistemi kesinlikle kaldırılmalıdır!

“DEM’likçiler, devlet içinde devlet yolunda…” başlıklı yazımızda yer alan Abdullah Öcalan’ın “Çözüm=Çözülme” döneminde, İmralı’ya gidip gelen o zamanki PKK/HDP milletvekillerine eş başkanlık buyruğunu tekrar hatırlatacağım:

“A. Öcalan: … Bu kadın kotası yanlış kavranıyor. Burjuva kapitalistleri gibi ifade ediliyor. Biz eşbaşkanlık sistemini getiriyoruz. Artık kota anlamsızdır. Çünkü tam eşitliği sağlamış oluyoruz. Eşbaşkanlık hızla hayata geçirilmeli. Eşbaşkanlık kadın ve erkek özgürlüğünü muazzam çözen bir şey. Bunu anlamanız lazım. Başbakan bile bunu yasallaştırdı (Tam bu sırada Sırrı’ya dönerek kahkaha atmaya başladı). Sayın Süreyya, siz bunu televizyonda çok iyi anlattınız. Onlar eşbaşkan deyince bir başka erkek aramaya başlıyorlar. (Yine kahkahayla gülmeye devam etti) Yahu hiç öyle olur mu? Haşa, homoseksüel birliktelik gibi olur bu. Bu sistemi doğru işletmek lazım. Türkiye’ye muazzam bir katkı sağlar ve adaylık sorunlarını da çözer…” (9 Kasım 2013)” (Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa (İmralı Notları), s. 172)

Abdullah Öcalan, bu eş başkanlığı Türkiye’de PKK uzantısı siyasî parti için istediği gibi Kandil’deki PKK için de istiyor. HDP’den Selahattin Demirtaş ve Pervin Buldan’ın bir İmralı’ya gidişlerinde onlara buyuruyor:

“Beş sayfalık yeni bir mektup yazdım. Bir de kısa bir ek yazacağım, hemen Kandil’e götürürsünüz. İki gün içinde de bana cevabını yazsınlar, getirirsiniz. Çabuk hareket edin.

Mektup da yazdım, yeniden organizasyona gidebilirler. Başkanlık Konseyi için Cuma, Ali Haydar sağlıkları yetiyorsa çalışırlar. Hepsinde eşbaşkanlık olur.” (İmralı Notları, s. 57-58)

“Cuma” dediği Cemil Bayık, “Ali Haydar” dediği Ali Haydar Kaytan. Ali Haydar, 2021’de Kuzey Irak’ta “etkisiz” hâle getirilmiş.

Danıştay, PKK uzantılarının belediyelerde uyguladığı eş başkanlık sistemini hukuka aykırı olduğu hükmünü vermişti.

Ama bu sistem PKK uzantısı partilerde başkanlıklarında uygulanıyor. Çelişki değil mi?

2820 sayılı Siyasî Partiler Kanunu’nun 15’inci maddesine, 2014’te, eş başkanlık kanunu ekleniyor:

“Siyasi partiler, tüzüklerinde yer almak ve iki kişiden fazla olmamak kaydıyla eş genel başkanlık sistemini uygulayabilirler. Eş genel başkanlar, bu Kanunda genel başkan için öngörülen hükümlere tabidir.”

Tarihe dikkat… Tam da Çözüm=Çözülme” dönemi. Taviz üzerine taviz. PKK ne derse o!

Madem PKK’yla amansız mücadeleye girildi, üstelik, Türkiye içinde silahlılar bertaraf edildi, PKK’nın kanunu eş başkanlık da kaldırılmalıdır.

Neresinden bakarsanız bakın, PKK uzantısı partilerde eş başkanlık ayrı yönetmeyi gösteriyor, insan zihnini karıştırıyor, bir başka ülke mi var, dedirtiyor.

***

Abdullah Öcalan’dan PKK’yı bitirmesinin istenmesi mantık dışı. PKK/HDP’lilere 2013-2014 arasında, “Çözüm=Çözülme” döneminde verdiğin emirlerin tam tersini vereceksin, demek mümkün mü?! Hadi silahı bırakın, dedi… Akıl var, mantık var. Adam hapiste. Neye yarar bu buyruk?!

Mücadele tek yol.

PKK’nın kazancı görülen ne varsa yok edilmelidir.

Başta eş başkanlık kanunu kaldırılmalıdır.

***

Etnisite varsa talepler de vardır, denecek yine…

Talepler siyasî zeminde değil; ilmî zeminde ele alınır.

Alıntı: Arslan Tekin

Posted in Gündem | EŞ BAŞKANLIK SİSTEMİ NİÇİN KALDIRILMIYOR?! için yorumlar kapalı
Mar 06

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

6 Mart:

1853 – Giuseppe Verdi‘nin La traviata operası, Venedik‘te ilk kez sahnelendi.

1902 – Real Madrid futbol kulübü kuruldu.

1957 – Afrika‘da Altın SahiliGana adını alarak bağımsızlığını ilan etti.

1964 – II. KonstantinYunanistan kralı oldu.

1995 – Avrupa Birliği üyesi 15 ülke ile Türkiye arasında Gümrük Birliği Antlaşması imzalandı.

Michelangelo (D. 1475)

Ömer Seyfettin (Ö. 1920)

Valentina Tereşkova (D. 1937)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Mar 06

EŞEK VE KİLİM

EŞEK VE KİLİM

Bir Amerikalı, bir köylü, bir kilim ve bir eşek..
Antikaya meraklı Amerikalının biri Anadolu’da ucuza eşya kapatmaktadır. Bir eşeğin üstündeki kilim dikkatini çeker. Nereden baksanız 10 bin dolar eder, diye düşünür.
Eşeğin sahibine kilimi satın almak istediğini söylese, adamı uyandıracaktır.
“Hey mister!” diye seslenir, “Sizin eşek satılık mı?”
“Yes!” diye yanıtlar köylü, Yorkshire aksanıyla.
Pazarlığa tutuşurlar, sonunda 500 dolara el sıkışırlar.
Amerikalı ellerini ovuşturur. Köylüyü ketenpereye getirmiştir.
Eşeğin yularını tutar, tam yola koyulacakken, köylü kilimi eşeğin sırtından çeker, alır.
“N’oluyor ulan!” diye tepki gösterir Amerikalı.
“Valla,” der köylü, ” Ben sana eşeği sattım, kilimi değil. Bu kilim sayesinde bugüne kadar en az 100 tane eşeği, beni eşek yerine koyan yabancı eşeklere okuttum.”
Amerikalı kös kös ayrılırken, köylü arkasından seslenir.
“Ha, hemşerim, eşeği salacaksan, fazla uzaklaşma da, yolunu kaybetmeden bana geri dönebilsin…”

Posted in Fıkralar | EŞEK VE KİLİM için yorumlar kapalı
Mar 05

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

5 Mart:

1906 – Filipinler‘in güneybatısındaki Moro İsyanı sırasında Birinci Bud Dajo Muharebesi başladı.

1933 – Almanya‘da yapılan genel seçimlerde Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, %43,9 oy alarak çoğunluğu sağladı ve kesin olarak iktidara geldi.

1943 – Jet avcı uçağı Gloster Meteor, ilk uçuşunu gerçekleştirdi.

1946 – Sovyetler Birliği ile Doğu Avrupa ülkelerini simgeleyen Demir Perde kavramı, ilk kez Winston Churchill‘in bir konuşmasında kullanıldı.

1970 – Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması yürürlüğe girdi.

Alessandro Volta (Ö. 1827)

Josef Stalin (Ö. 1953)

Daniel Kahneman (D. 1934)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Mar 05

“GAFLET VE DALALET VE HATTA HIYANET”

“GAFLET VE DALALET VE HATTA HIYANET”

Parçalanır bedenimiz, toprağa dökülür kanımız fakat unutmayın, biz Türk’üz, bir ölür bin diriliriz.

Ekranların tamamı, müebbede mahkûm olmuş bir katilin açıklamasına odaklanmış. Türkiye’yi bölmek için bir terör örgütü kurmuş olan, on binlerce insanımızı şehit eden bir katil, ülkeye yön vermeye kalkıyor. Ve birtakım siyasiler, “devlet aklı” denen odaklar, yazarlar, çizerler, ekranlar, ekran bülbülleri buna yol veriyor.

Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana hiç bu kadar zelil olmamıştık. Birtakım odaklar, siyasiler, “dâhilî ve haricî bedhahlar” zilleti, alçalmayı kabul edebilirler. Ancak tarihteki nice şanlı zaferini İstiklal Savaşı ile taçlandırmış Türk milletine böyle bir zilleti yaşatmaya hakları yoktur. Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyet’in çocuklarına böyle bir alçalmayı yaşatmaya hakları yoktur.

Türk ordusu, Türk askeri kırk yıldır bu bölücü örgütle mücadele etmedi mi? Binlerce şehit vermedik mi? Onları ya kıskıvrak yakalayıp hapse attık ya inlerinde yok ettik ya da sınır dışına sürdük.

Şimdi ne oluyor? Nasıl oluyor da bu koca memleket, müebbede mahkûm ettiği bir terörist katilin çağrısından medet umuyor? Bütün kameralar, bütün ekranlar bir caninin açıklamasına kilitlenmiş. Yazıklar olsun demiyorum, lanet olsun diyorum. Binlerce lanet yol açanlara, yol verenlere! Türk’ü bu zelil duruma düşürenlere!

“Devlet aklı” dedikleri o odaklar kimlerse ortaya çıksınlar. Ne zamandan beri Türkiye, dışarıdan idare ediliyor? İmralı heyeti denen bu heyet, Irak’taki, Suriye’deki oluşumların başkanlarıyla görüşmedi mi? Irak ve Suriye’deki bölücü oluşumlardan izin / icazet / talimat alarak mı ülkeyi idare ediyoruz? “Dâhilî ve haricî bedhahlar” Türkiye’nin başına çöktü de haberimiz mi yok?

Yoksa birileri “şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid” mi etti? Birilerinin şahsi çıkarları yerine gelsin diye mi kuruldu bu Cumhuriyet? Yüz yıl sonra bölücülerle pazarlık yapılsın diye mi kuruldu bu Cumhuriyet? Tarikatlara, tarikatların pasaklı beyinlerine teslim edilsin diye mi kuruldu bu Cumhuriyet?

Kanla, irfanla kuralım bu Cumhuriyet’i. Terle, emekle, bilgiyle, sevda ile, ülküyle büyütelim. Her sabah “Türküm, doğruyum…” diye göğsümüzü kabartalım. Ülkenin kuruluş esaslarını değiştirmek isteyen şeyhiyle, şıhıyla, tarikatçısı, cemaatçisi, bölücüsüyle boğazlaşalım. Binlerce Mehmet’in kanı yeniden sulasın bu toprakları. “Türk” diye haykıran kahramanlar içeri tıkılıp susturulsun. Sonra bölücü bir katilin açıklamasından medet umalım. Yeter, bu kadar “devlet aklı” yeter, Bu kadar “derin devlet” yeter!

Siz kimsiniz? Hangi emperyal güçlerin uşağısınız? Hangi emperyal planların uygulayıcılarısınız? Sizi İmralı denen adaya kim yolladı? Terörden mahkûm edilmiş katillerle bir masa etrafında sizi kim topladı?

Ya çok bilmiş basın mensuplarımız? Yeri gelince sizden daha Cumhuriyetçi, sizden daha Atatürkçü yok. Peki nedir bu bir teröristin, bir katilin açıklamasına üşüşmek? Siz dördüncü kuvvet değil misiniz? Gaflet ve dalaleti ortaya koyması gerekenler sizler değil misiniz? “Gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet” karşısında sesini yükseltecek olanlar sizler değil misiniz? Sizler Millî Mücadele’deki Anadolu Ajansı’nın çocukları değil misiniz? Sizler Kıbrıs harekâtının yiğit gazetecileri değil misiniz?

Parçalanır bedenimiz, toprağa dökülür kanımız fakat unutmayın, biz Türk’üz, bir ölür bin diriliriz.

Alıntı: Ahmet B. Ercilasun

Posted in Gündem | “GAFLET VE DALALET VE HATTA HIYANET” için yorumlar kapalı
Mar 04

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

4 Mart:

1386 – II. Władysław JagiełłoPolonya kralı oldu.

1925 – Türkiye‘de hükûmete olağanüstü yetkiler veren Takrir-i Sükûn KanunuTBMM‘de kabul edildi.

1933 – Franklin D. Roosevelt, 32. Amerika Birleşik Devletleri başkanı oldu.

1960 – La Coubre silah gemisi, Havana‘da boşaltılırken infilak etti.

1977 – Romanya Sosyalist Cumhuriyeti‘nde 7,2 şiddetindeki Vrancea depremi gerçekleşti.

Selahaddin Eyyubi (Ö. 1193)

Antonio Vivaldi (D. 1678)

Nikolay Gogol (D. 1852)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Mar 04

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Varlığın ne ki ölmekten korkuyorsun.” Farabi

* “Namazda tembellik imanın zayıflığındandır.” Hz. Ali

* “Ne kadar kibirli dursa da bardağım önünde eğilir her çaydanlık.” İmam Gazali

* “Mazlumun hakkı zalimden, mahkûmun hakkı hâkimden alınır.” İbni Tufeyl

* “Aşk sandığın kadar değil, yandığın kadardır.” Mevlâna

* “Zamanı gelmeyen hiçbir fikri konuşmadım, zamanı gelen hiçbir fikri de ertelemedim.” M. Kemal Atatürk

* “Fikirlerin kanatları vardır, kimse insanlara ulaşmasını engelleyemez.” İbni Rüşt

Posted in Atasözleri Vecizeler | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Mar 03

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

3 Mart:

1875 – Georges Bizet‘nin Carmen Operası, Paris‘te ilk kez sahnelendi.

1878 – Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya arasında Ayastefanos Antlaşması imzalandı.

1903 – Beşiktaş Jimnastik Kulübü kuruldu.

1918 – Brest-Litovsk Antlaşması imzalandı.

1969 – NASAApollo 9 uzay aracını fırlattı.

VIII. Clemens (Ö. 1605)

Alexander Graham Bell (D. 1847)

Müslüm Gürses (Ö. 2013)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Mar 03

1921 ANAYASASINI KİMLER İSTİYOR?

1921 ANAYASASINI KİMLER İSTİYOR?

Gerçekten 1921 anayasasını talep edenler var mı? Evet var. Nereden anlıyoruz? PKK ve türevleri gibi bölücü terör örgütleri, HÜDAPAR gibi bölücü ve aşırı solcu partilerin program ve bildirilerinden.    [“İHD/PKK İstedi, AB Dayattı, Türkiye Yaptı” yazı serimiz devam edecek. Bu başlığın açılımı şöyledir: PKK’nın yandaşı ‘İnsan Hakları Derneği’nin yayını “Kopenhag Siyasi Kriterleri ve Türkiye -Mevzuat Taraması-” kitabını Genel Başkanı 13 Temmuz 2000’de Ankara’da yaptığı basın toplantısında AB komiseri Günter Verheugen’e elden verdi. AB’nin 1998’den günümüze kadar (23 yıldır) egemenliğimizi ve bütünlüğümüzü hedef alan AB İlerleme Raporlarıyla dayattığı bütün şartlar bu kitaptan alınmıştır.]                                                                                                                                        

Gerçekten 1921 anayasasını talep edenler var mı? Evet var. Nereden anlıyoruz? PKK ve türevleri gibi bölücü terör örgütleri, HÜDAPAR gibi bölücü ve aşırı solcu partilerin program ve bildirilerinden. TBMM’de grubu olan iktidar ve muhalefet partilerinin ise (İYİ Parti hariç) açıklamalarından. Program ve seçim Beyannamelerinde “Türk” adına nerdeyse hiç yer vermezken, milletin ayrılmaz ve eşit parçaları olan vatandaşlarımızın “dil ve özerklik sorunlarından” çokça bahsetmelerinden.   Peki resmi gerekçeleri ne denirse, o da belli: Yukarıdaki bilgi ve belgelere rağmen, 1921 anayasasının “Daha demokratik” olduğu için istiyorlarmış(!) 50 bin insanımızın katili PKK’nın siyasi uzantısı parti de demokratikmiş(!) şu hale bakın. Onu geçelim. Demek ki, kişi hakları ve özgürlükleriyle ilgili “demokrasi” birden grup hakları talebine dönüştürülüp Türk milletinin bütünlüğüne karşı kullanılmak isteniyor.  Bütün bu çarpıtmalar acaba bilgisizlikten mi, yoksa örtülü amaçların gereği mi, yoksa oy hesabı uğruna mı yapılıyor?                                                                        Sözün burasında 1921 anayasası üzerinde duralım. 1921 Anayasası’nın üzerinden yüz yıl geçti. Ama tartışmaları bitmedi. Bu anayasanın görülmek istemeyen en önemli maddesi şu: Türk tarihinde ilk defa “Hâkimiyet bilakaydüşart (kayıtsız şartsız) milletindir” ilkesi resmen ilan edilmesidir. Yani “millî egemenlik hanedandan alınıp, çağın anlayışına göre Türk milletine devredilmiştir. Halen de devam etmektedir. Ama 1921 Anayasası’yla Vilayet (İl)’lere “muhtariyet” tanınmasını “özerk yönetim” olarak zannedenler bu düzenlemeye dört elle sarılmaktadırlar. Gerçekle ilgisi olmadığı halde, anayasada “Lazistan” ve “Kürdistan” gibi “eyalet” isimlerin verildiğini öne sürerek, günümüzde de benzeri uygulamaların hayalini görmekteler. Hemen söyleyelim ki, 1921 yılında 61 ilimiz/vilayetimiz vardır. Bunların tamamı, Rize ilimize coğrafi anlamda verilen “Lazistan” sözcüğünün dışında, bugüne aykırı herhangi bir isimlendirme yoktur. Bu konuda iki yoruma bakalım.                                                            *Av. Hüseyin Aygün (Eski Tunceli milletvekili): “1921 Anayasası, temel birim olan ‘vilayet’e yerelde ‘özerklik’ tanıyordu” diyor. Tamamen ideolojik bir yorum.                                                                                                                                                               *Yusuf Halaçoğlu “1’inci Meclis ve Anayasa’da ‘özerklik’ vaadi iddiası üzerine: “Orada geçen ‘muhtariyeti haizdir’ ifadesi özerklik anlamına gelmemekte, tüzel kişiliği ifade etmektedir. [Tüzel kişilik, il veya ilçenin siyasi temsili değil, bir şirket veya dernek tüzel kişiliği gibi hizmetin temsilidir. Bunun için de valinin denetimine tabidir. S.S.] Nitekim bugün de TBMM’nin çıkardığı kanunlar çerçevesinde vilayetler tüzel kişiliği haizdir. Nitekim 12. maddede vilayet meclislerinin [il genel meclisleri S.S.], bugün de olduğu gibi vilayet halkından oluşacağı belirtilmiştir. Keza 14. maddede de vilayette, devletin umumi ve müşterek işlerini yerine getirmek üzere Büyük Millet Meclisi hükümetince bir vali tayin olunacağı hüküm haline getirilmiştir. Vilayetler bugünkünden farklı bir yönetime sahip değildir.”                                 Şimdi de 1921 Anayasasının özerklikle ilgili maddelerine kısaca bakalım. “MADDE 11- Vilayet mahalli işlerde manevi şahsiyete ve muhtariyeti sahiptir. Dış ve iç siyaset, şer’i, adli ve askeri işler, uluslararası iktisadi ilişkiler ve hükümetin genel vergileri ile birden fazla vilayeti ilgilendiren hususlar istisna olmak üzere Büyük Millet Meclisi tarafından konacak kanunlar gereğince vakıflar, medreseler, eğitim, sağlık, iktisat, tarım, bayındırlık ve sosyal yardım işlerinin düzenlenmesi ve idaresi vilayet şûralarının yetkisi içindedir.                                                  (12 ve 13. Maddeler rutin işlerden olan iç organların ve makamların seçimleriyle ilgilidir.)                                                                MADDE 14- Vilayette Büyük Millet Meclisi’nin vekili ve mümessili olmak üzere vali bulunur. Vali, Büyük Millet Meclisi Hükümeti tarafından tayin olunup, vazifesi devletin genel ve ortak görevlerini yerine getirmektir. Vali, yalnız devletin genel görevleri ile yerel görevler arasında zıtlaşma/aykırılık meydana gelmesi durumunda müdahale eder.                                   MADDE 15- Kaza (ilçe) yalnız idari ve inzibati cüzü olup manevi şahsiyeti haiz değildir. İdaresi, Büyük Millet Meclisi Hükümeti tarafından atanmış ve valinin emri altında bir kaymakama verilmiştir.        MADDE 16- Nahiye, özel hayatında özerkliği/ tüzel kişiliği olan bir manevi şahsiyettir.          MADDE 20- Nahiye şûrası/Meclisi ve yönetim kurulu kazai (yargısal), iktisadi ve mali yetkilere sahip olup bunların derecesi özel yasa ile belirlenir.”                                                                                                                                                         1921 Anayasası 1876 Kanun-u Esasî’yi yürürlükten kaldırmamıştır.    * * *                                                                                                                                         Gara’da PKK terör örgütü tarafından kaçırılarak 6 yıldır rehin tutulan 13 ve kurtarma operasyonu sırasında 3 olmak üzere 16 güvenlik görevlimizin kurşunlanarak şehit edilmesi tarifsiz acılara yol açtı. Milletçe yüreğimiz yanmaktadır. İntikamı mutlaka alınmalıdır. Bu acı unutulamaz.

Tarih: 19 Şubat 2021

Kaynak: Sadi Somuncuoğlu

Posted in Gündem | 1921 ANAYASASINI KİMLER İSTİYOR? için yorumlar kapalı