Kas 09

ŞANLI TARİHİM NERDESİN?

ŞANLI TARİHİM NERDESİN?                                                                                                                                                                   www.kenansahbaz.com

 

Şanlı kahraman Türk’ün altından beratı var

Nerdesin, tarihteki Mete Han’ım nerdesin?

Türk’e kefen biçmeye niyet etmiş batı var

Nerdesin, tarihteki Bilge Han’ım nerdesin?

 

Özünü, kimliğini atanları gördün mü?

Türk’üm deyip de Türk’e çatanları gördün mü?

Şeref ve namusunu satanları gördün mü?

Nerdesin, tarihteki Alparslan’ım nerdesin?

 

Gazap küheylanımız gazaya nazır şimdi

Adaletin lavları yakmaya hazır şimdi

Tozlanan istiklâlin tozunu kazır şimdi

Nerdesin, tarihteki can Yavuz’um nerdesin?

 

Sensiz olan bir dünya yıkılırdı, göçerdi

Senin engin hoşgörün adaleti seçerdi

Avrupa, fermanınla hazır ola geçerdi

Nerdesin, tarihteki Süleyman’ım nerdesin?

 

Bir varlık sebebidir insanın cesareti

Aklı olan bir insan ister mi esareti?

Göster tarihindeki o müthiş mahareti

Nerdesin, tarihteki Han Fatih’im nerdesin?

 

Orta Asya değil mi, Türk’ün ezeli yurdu?

Tanrı dağı, Altaylar seni konuştururdu

Kızılelma ülküsü kanın tutuştururdu

Nerdesin, tarihteki asil ülküm, nerdesin?

 

En yoğun karanlıklar aydınlığa gebedir

Bu oyunu bozmanın işareti sobe’dir

Senin, mescidin dünya, kıblen ise Kâbe’dir

Nerdesin, tarihteki yiğit Türk’üm, nerdesin?

 

Batı, batı denilen o kokuşmuş bir, leşti

Yedi düvel azmini kırmak için birleşti

Türk milleti seninle bu cihanda hürleşti

Nerdesin, tarihteki Atatürk’üm nerdesin?

Kenan ŞAHBAZ

Not: Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | ŞANLI TARİHİM NERDESİN? için yorumlar kapalı
Kas 08

Mum ateşiyle pişen yemek

indir (1)
Mum ateşiyle pişen yemek 
www.kenansahbaz.com

Bir gün Nasreddin Hoca ve arkadaşları iddiaya tutuşmuşlar. Eğer Hoca karanlık ve soğuk bir gecede, sabaha kadar köy meydanında bekleyebilirse arkadaşları ona güzel bir ziyafet çekecekmiş. Şayet bunu beceremezse o, arkadaşlarına ziyafet çekecek. Kararlaştırılan gün Hoca meydanın ortasında, sabaha kadar tir, tir titreyerek beklemiş. Sonra yanına gelenlere :
– Tamam demiş. İddiayı kazandım.
– Ne oldu ne yaptın demişler.
– Bekledim sabaha kadar demiş.
– Hayır demişler. Sen uzaktaki bir mum ışığı ile ısınmışsın. İddiayı kaybettin! Ziyafetimizi hazırla. Hoca çaresiz kabul etmiş. Ziyafet vakti kocaman bir kazanın altına minicik bir mum koymuş. Güya yemek pişirecek.
– Ne yapıyorsun? demişler. Kıs, kıs gülerek cevap vermiş :
– Bu mum sıcağıyla size yemek pişireceğim arkadaşlar. Uzaktaki bir mum ışığıyla ben nasıl ısındıysam, bu kazandaki yemek de öyle pişecek!…

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , | Mum ateşiyle pişen yemek için yorumlar kapalı
Kas 07

BUNUN HESABINI KİM SORACAK?..

indir

 

 

 

 

 

 

 

 

BUNUN HESABINI KİM SORACAK?..                                                                                                                                                           www.kenansahbaz.com

AKP’nin ‘çözüm süreci’ sonrasında askerin, silahlı terörist örgütlenmelere müdahale etmek için validen izin istediğinde, ‘çözüm süreci zarar görür’ diye  valilerin müdahale izni vermediği biliniyor. Süreç boyunca PKK’nın her yaptığını yalnızca seyreden hükümet, bıçak kemiğe dayandığında terörle müzakereden mücadele aşamasına geçmiştir.

Son yapılan operasyonlarda ele geçirilen silahlar durumun vahametinin ve iktidarın gafletinin kanıtıdır.

Muş Valiliğinin iki hafta önce yaptığı bir açıklamada aynen şöyle deniyor: “Muş İli Varto İlçesi Kolan bölgesinde bir grup terör örgütü mensubunun barındığı, halkımızın can ve mal emniyetiyle seyahat özgürlüklerini kısıtladıkları, ayrıca sözde şehitlik adı verilen ve çeşitli bina ve müştemilatlarının bulunduğu bir mekân oluşturdukları, bu binalarda sözde mahkemeler kurup vatandaşlarımızı sorguya alıp cezalandırdıkları bilgisinin alınması üzerine, 17.09.2015 – 18.09.2015 tarihlerinde; hava unsurlarının desteği ile güvenlik güçlerimiz tarafından operasyon başlatılmıştır.”

Örgütün halkın seyahat özgürlüğünü ortadan kaldırdığı, “şehitlik” adı altında binalar ve müştemilatlar meydana getirdiği, binalarda mahkemeler kurup vatandaşları yargıladığı valilikçe açıklanıyor. Bunca terörist örgütlenme, bina, anıt ve yargı mekanizması oluşturulurken bu ülkenin hükümetinin, İçişleri Bakanı’nın ve ilin valisinin neler yaptığı sorulması gereken ilk sorudur!

Son yapılan operasyonlarda ele geçirilen silahlardan bir kısmını Muş valiliği şöyle açıklıyor: 34 AK-47 Kalaşnikof piyade tüfeği, Dragunas (Kanas) keskin nişancı piyade tüfeği, bir RPG roketatar, PKM (Bixi) makineli tüfeği ile tam anlamıyla bir cephanelik ele geçirilmiş.

Tunceli Ovacık ilçesinde yapılan bir operasyonda ise PKK terör örgütüne ait 4 ton patlayıcı, 37 Kalaşnikof, 23 el bombası, 1060 kilo amonyum nitrat, 360 kilo patlayıcı ile tuzaklanmış bomba ele geçirilmiştir. Bölgede 10 büyük mutfak tüpüyle hazırlanmış ve toplam 400 kilo ağırlığındaki bombalı tuzaklar ise askerler tarafından imha edilmiştir.

Van’daki terör operasyonlarında ise 14 uzun namlulu silah, 2 RPG-7 roketatar, 6 el bombası, 9 tabanca, 20 av tüfeği, 14 el yapımı patlayıcı, mayın, 8 boru tipi bomba kalıbı, 100 kilo amonyum nitrat vb. çok sayıda silah ve mühimmat ele geçirilmiştir.

Jandarma ekipleri Mardin-Diyarbakır kara yolu üzerinde bir kulübede bomba yapımında kullanılan yaklaşık20 ton amonyum nitrat bulmuşlardır. Ayrıca Bitlis’te sığınaklarda PKK’ya ait olduğu belirtilen ve saldırılarda kullanılmak üzere 60 ton patlayıcı madde ve mühimmat ele geçirilmiştir.

PKK’nın çözüm sürecinden yararlanarak serbestçe stokladığı silah ve patlayıcılar bugün onlarca şehit verilmesinin de nedenidir. PKK’nın bu kadar patlayıcıyı, ağır silahları, teçhizatı tedarik edip, stoklarken devletin ve istihbaratın ve çözüm havarilerinin ne işle meşgul olduğunun hesabını birilerinin vermesi gerekiyor!

Bugün hâlâ “çözüm süreci devam etmeli”, operasyonlar yapılmamalı diyenler, ‘PKK’nın tonlarca bomba, mayın, roket atar ve silahlarına dokunmayın’ demiş oluyorlar!

 

Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/pkknin-silahlari-ve-cozum-sureci-35922yy.htm

 

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | BUNUN HESABINI KİM SORACAK?.. için yorumlar kapalı
Kas 06

Stalin’in Tavuğu Sendromu

indir

 

 

 

 

 

Stalin’in Tavuğu Sendromu                                                                                                                                                                                              www.kenansahbaz.com                                           

Stalin bir gün Komünist Parti ileri gelenleri ile içki masasındadır. Peş peşe içilen Votka ile kafalar iyice dumanlanmıştır. Stalin bir ara elindeki çatalı önündeki Votka şişesine vurur ve herkesi dikkatle kendisini dinlemeye davet eder. Der ki;

“ – Bana şu sorunun cevabını kim verecek, Halkın yönetime kayıtsız şartsız itaat etmesi ve liderin her dediğini onaylaması nasıl sağlanabilir?”

Tamamı çakırkeyif olmuş parti yöneticilerinin her biri kendince cevaplar verirler. Kimisi disiplin ve sertlikten, kimisi adalet ve eşitlikten, kimisi sürgün ve hak mahrumiyetlerinden, kurşuna dizmenin caydırıcılığından, toplu katliamlardan söz ederler.

Ancak Stalin verilen cevapların hiçbirini beğenmemiştir.

Masanın karşısında hazrolda bekleyen Kızıl Ordu muhafızına emir verir.

“- Çabuk bana bir tavuk getir.’’

Emir derhal yerine getirilir ve tavuk Stalin’in eline verilir. Stalin adamlarının gözünün içine baka baka başlar tavuğun tüylerini canlı canlı yolmaya. Feryadına aldırmadan tüm tüylerini yolduğu ve cascavlak bıraktığı tavuğu odanın ortasına salıverir .

“ – Şimdi dikkatle izleyin tavuğu ‘’ der. Bakalım nereye gidecek?

Zavallı tavuk bu azaptan kaçıp kurtulayım diye can havliyle dışarı kaçar,

Soğuktan tir tir titrer. Masaların altına girer, duvar diplerine koşar teleksiz, tüysüz vücudu kanatları yara bere içinde kalır… Şömineye yaklaşır tüysüz derisi kavrulur… Tavuk çar naçar biraz önce tüylerini yolan Stalin’in bacakları arasına girip sığınır. Stalin cebinden bir avuç yem çıkarıp birer birer tavuğun önüne atar. Stalin’in elinden yemlenen tavuk artık o nereye yönelse ardından gider. Manzarayı hayretler içinde izleyen Komünist Parti Politbüro üyelerine dönen Stalin gevrek gevrek güler ve şöyle der;

“- Gördünüz mü? Halk dediğiniz topluluk bu tavuk gibidir. Tüylerini yolup al ve serbest bırak. O zaman onları bir avuç yemle yönetmek mümkün olur.”

Tarih boyunca bütün diktatörler masum halk kitlelerini hep tüyleri yolunacak tavuklar gibi görmüşlerdir. Tüyleri yolunacak, kendilerinden başka sığınılacak bir merci bırakılmayacak ve ufak tefek ulufeler ile itaati sağlanacak tavuklar.

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , | Stalin’in Tavuğu Sendromu için yorumlar kapalı
Kas 05

VATAN HAİNLERİ YARGILANMALIDIR..

turk_ceza_kanunu_tck_madde_309_h10276

 

 

 

 

 

 

 

VATAN HAİNLERİ YARGILANMALIDIR...                                                                                                                                               www.kenansahbaz.com 

Türk Ceza Yasası’nın 302,306 ve 309. Maddeleri “Devletin güvenliğine karşı işlenen suçları” kapsamaktadır.  

302’nci madde “Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak, devletin birliğini bozmak, devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmak, devletin bağımsızlığını zayıflatmak amacına yönelik elverişli bir fiil işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir” der.

Güneydoğu Anadolu’da, valilere “operasyon yaptırmayın” talimatı vererek terör örgütünün alan hâkimiyetini ele geçirmesine elverişli durum yaratmak,

Örgütün bölgeyi silah ve mühimmat deposu haline getirerek söz konusu toprakları devlet idaresinden ayırmak için “öz yönetim” ilân etmesine kadar kılını bile kıpırdatmamak, bu madde kapsamına girer mi, girmez mi? 

306’ncı madde; “Yabancı devlet aleyhine asker toplamak”konusundadır..

Madde şöyle: “Türkiye Devleti’ni savaş tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak şekilde, yetkisiz olarak, yabancı bir devlete karşı asker toplayan veya diğer hasmane hareketlerde bulunan kimseye beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.

Fiil sonucu savaş meydana gelirse faile müebbet hapis cezası verilir.

Fiil, sadece yabancı devletle siyasal ilişkileri bozacak veya Türkiye Devleti veya Türk vatandaşlarını misilleme tehlikesi ile karşı karşıya bırakacak nitelikte ise faile iki yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

Siyasal ilişki kesilir veya misilleme meydana gelirse üç yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

Suriye’yi yıkmak için asker toplamak, terör örgütlerine lojistik destek vermek, binlerce TIR ile silâh göndermek gibi tutumlar yüzünden, Suruç, Ankara gibi eylemlerle Türk vatandaşlarını misilleme tehlikesi ile karşı karşıya bırakmak ve Türkiye devletinin Suriye ve Mısır gibi devletlerle ilişkilerinin kesilmesine sebep olmak, bu madde kapsamına girmez mi?

Savaş tehlikesi yok mu?

Rusya uçakları, Türkiye sınırlarını ihlâl ediyor. Bir Rus uçağı düşürülürse ne olur?

***

Daha sırada “Anayasal düzene karşı işlenen suçlar” var!

“Anayasayı ihlâl” başlıklı 309’uncu maddede “Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar” deniliyor.

Amerikan çıkarları adına Suriye’ye karşı uygulanan şiddetin Türkiye’ye dönmesine yol açmak, cebir ve şiddet kullanarak ve uydurma davalarla orduyu zaafa uğratmak ve halkın sindirilmesi suretiyle Türkiye’nin Anayasal düzenini, fiili durum yaratarak değiştirmeye çalışmak, bu sırada Türkiye Cumhuriyeti tabelâlarını devlet dairelerinden indirmek, 309’uncu madde kapsamına girmez mi? 

Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/devlete-karsi-islenen-suclar-mi-dediniz-36026yy.htm

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | VATAN HAİNLERİ YARGILANMALIDIR.. için yorumlar kapalı
Kas 04

Türk’ün Dostu Türk’tür

indir

 

 

 

 

 

 

 

 

Türk’ün Dostu Türk’tür

 www.kenansahbaz.com

 

Türk’e olanları düşündüm bir, bir

Her şey param parça, her kurum laçka

Bal diye sunulan baldıran zehir

Dost kalmadı Türk’e bir Türk’ten başka!

 

Türk dünyaya candır, kandır, nefestir

Ezelden ebede bir ulvi sestir

Türk’e dil uzatmak kinci hevestir

Dost kalmadı Türk’e bir Türk’ten başka!

 

Hak, hukuk, adalet Türk varsa, vardır

Türk’e yalnız, ancak Yaradan yardır

Türksüz olan bir yer cehennem, nar’dır

Dost kalmadı Türk’e bir Türk’ten başka!

 

Hak için kanından, canından geçen

Ölüm şerbetini yiğitçe içen

Var mı, başka kavim mertliği seçen?

Dost kalmadı Türk’e bir Türk’ten başka!

 

Tarihle aynıdır Türlüğün yaşı

Bir tek Allah için eğilir başı

Hakk’ın katındadır erlerin naşı

Dost kalmadı Türk’e bir Türk’ten başka!

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | Türk’ün Dostu Türk’tür için yorumlar kapalı
Kas 03

AKEPE KCK’LILARI SERBEST BIRAKMIŞTI… KCK ve KCK Sözleşmesi

indir

 

 

 

 

 

KCK’LILARI SERBEST BIRAKAN AKAPE SUÇ İŞLEMİŞTİR…

KCK ve KCK Sözleşmesi

Türk halkı çok şiddetli ve yoğun bir algı operasyonu ile karşı karşıyadır. Gazetelerden, televizyonlardan, tartışma programlarından, yazarlardan, akademisyenlerden, sendikalardan ve toplumsal olayların yorumlarından yayılan şiddetli ve yoğun bir propaganda. Buna göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kürt kökenli vatandaşlarımızı ezmekte, onların haklarını gasp etmekte, hatta onların barış taleplerini ve barışçıl eylemlerini silahla susturmaktadır. İstenilen kültürel haklar verilse her şey bitecek, ortalık güllük gülistanlık olacaktır. Bu çerçevede HDP’nin Türkiyelileştiği iddia edilmekte ve bu parti âdeta bir barış havarisi olarak sunulmaktadır. Bu sebeple ben de son yazılarımda HDP’nin Türkiyelileştiği iddialarına cevap olabilecek noktaları belirtmeye çalıştım. Bu yazılarımda KCK harfleri de sık sık geçti.

    KCK ve KCK Sözleşmesi nedir? Net ve kesin cevap şudur: KCK, Koma Civakên Kurdistan (Kürdistan Demokratik Toplum Konfederalizmi) örgütünün kısa adıdır ve KCK Sözleşmesi de bu örgütün anayasasıdır. PKK, PYD, YPG, hatta HDP gibi bütün örgüt ve kuruluşlar bu anayasaya bağlıdır. Örgütü 21 Mart 2005’te Abdullah Öcalan kurmuştur ve Öcalan örgütün başıdır; sözleşmedeki unvanı Rêberê (Önderlik)’dir.

    Öcalan’ın sözleşmeye yazdığı önsöze göre Demokratik Konfederalizm, devletlerin köklü bir reformla demokrasiye duyarlı hâle getirilmelerini, demokratikleşme önünde engel olunmamasını ve tüm engellerin kaldırılmasını ister ve bu amaç doğrultusunda mücadele eder. Bundan sonra Kürdistan’da üç hukuk geçerli olacaktır: AB hukuku, üniter devlet hukuku, demokratik konfederal hukuk. Üniter devletler olan İran, Irak, Türkiye ve Suriye Kürt halkının konfederal hukukunu tanıdıkça Kürt halkı da onlarınkini tanıyacak ve bu temelde uzlaşıya gidebilecektir.

    İlk bakışta Demokratikleşme, demokrasiye duyarlı hale gelme, üniter devlet… Ancak “demokratik konfederal hukuk” terimi, bütün bu kavramların ne anlama geldiğini açıklıyor. Üniter devletlerin kendi hukukları yeterli değil, konfederal hukuku da tanıyacaklar. Yani Türkiye’nin kendi üniter hukuku olacak ama bir de Kürdistan dedikleri konfederal bölgenin ayrı hukuku olacak ve devlet onu da tanıyacak. Bu durumda “üniter” olmanın bir anlamı kalıyor mu? Peki Kürdistan dedikleri yer neresi? Metinde cevabı var: “İran, Irak, Türkiye ve Suriye Kürt halkı”nın yaşadığı yerler. Son cümleye de dikkat edilmelidir. Bu devletler, “Kürt halkının konfederal hukukunu tanıdıkça Kürt halkı da onlarınkini tanıyacak.” Bunun anlamı ne? İşte “metin incelemesi”kavramının önemi burada ortaya çıkıyor. Metin incelemesi, bağlamları da dikkate alarak metinde ne demek istendiğini çözümlemek ve çözmek demektir. Dikkatli bir göz burada “biz, bu dört devletin üniter hukuklarını şu anda tanımıyoruz” anlamının bulunduğunu fark eder: Onlar bizim konfederal hukukumuzu tanıdıkça biz de onlarınkini tanıyacağız.

    Bu metnin yazarı Öcalan’dır ve Öcalan, 2005 yılında, yani İmralı’da hapis cezasını çekerken bu metni kaleme almış ve bu örgütü kurmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten iktidar işte bu Öcalan ile, KCK’yı kuran ve onun başı olan Öcalan ile görüşmeler yapmaktadır. Öcalan için görüşmeler, Türkiye üniter devletini, Kürdistan konfederal hukukunu tanımaya zorlamak anlamına gelmektedir. HDP milletvekilleri de hükümetin izniyle İmralı’ya giderek işte bu Öcalan’dan, yani KCK’nın başından mesaj almakta ve mesajları meydanlarda okumaktadır. Hem hükümete bağlı istihbarat elemanları hem de HDP milletvekilleri işte bu Öcalan’dan aldıkları mesajları Kandil’e götürmekte ve Kandil ile İmralı arasında irtibat kurmaktadır.

    Sözleşmede KCK’nın bir devlet olmadığı ifade edilmektedir. Ancak sözleşmeye göre bakınız, KCK içinde hangi kurumlar var: Kürdistan Halk Meclisi (Kongra Gel). Dört ülkeden seçilen üyelerden oluşuyor ve gerektiğinde savaş kararı da alabiliyor. Yürütme Konseyi (31 üyeli Bakanlar Kurulu). Yüksek Seçim Kurulu. Yüksek Adalet Divanı, İdari mahkemeler, Askerî Mahkeme. Halk Savunma Gücü. Ekonomik-mali sistem ve bütçe. Siyasi partiler, sendikalar, dernekler. Bayrakları da var. Ve nihayet yurttaşlığa kabul ve yurttaşlıktan çıkarılma maddeleri de var. Ne ile karşı karşıya olduğumuz konusunda hâlâ tereddüdü olan var mı?

Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/ne-ile-karsi-karsiyayiz-kck-sozlesmesi-36018yy.htm

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | AKEPE KCK’LILARI SERBEST BIRAKMIŞTI… KCK ve KCK Sözleşmesi için yorumlar kapalı
Kas 02

Türkçülük Nedir? (1)

turkculuk

Türkçülük Nedir? (1)

Türkçülük, Türk milletini yükseltmek demektir. O halde, Türkçülüğün özünü anlamak için, millet adı verilen topluluğun tanımını bilmek gerekir. Millet hakkındaki çeşitli görüşleri inceleyelim.

1) Irkı esas alan Türkçülere göre millet, ırk demektir. Irk kelimesi, gerçekte zoolojinin bir terimidir. Her hayvan türü anatomik özellikleri açısından birtakım tiplere ayrılır. Bu tiplere ırk adı verilir. Mesela at türünün Arap ırkı, İngiliz ırkı, Macar ırkı adlarını alan birtakım anatomik tipleri vardır.

İnsanlar arasında da, eskiden beri, “beyaz ırk, siyah ırk, sarı ırk, kırmızı ırk” denilen dört ırk mevcuttur. Bu kaba bir sınıflandırma olmakla beraber, hala önemini korumaktadır.
Antropoloji bilimi Avrupa’daki insanları, kafalarının şekli ve saçları ve gözlerini renklerini dikkate alarak üç ırka ayırmıştır: Uzun kafalı kumral, uzun kafalı esmer, yassı kafalı.

Bununla beraber, Avrupa’da hiç bir millet, bu tiplerden yalnız birini, içine almaz. Her millette, çeşitli oranlarda olmak üzere, bu üç ırka mensup bireyler vardır. Hatta, aynı ailenin içinde, bir kardeş uzun kafalı kumral, diğerleri uzun kafalı esmer ve yassı kafalı olabilirler.

Gerçi bir zamanlar, bazı antropologlar bu anatomik tiplerle sosyal davranışlar arasında bir ilişki olduğunu savunurlardı. Fakat birçok ilmi eleştirilerin ve özellikle… bizzat antropologlar arasında en yüksek bir konumda bulunan Manouvrier adındaki bilim adamının anatomik özelliklerin sosyal karakterler üzerinde hiç bir etkisi olmadığını ispat etmesi, bu eski iddiayı tamamıyla çürüttü. Irkın, böylelikle sosyal niteliklerle hiç bir ilişkisi kalmayınca, sosyal karakterlerin toplamı olan milliyetle de hiç bir ilişkisinin kalmaması gerekir. O halde, milleti başka bir alanda aramak gerekir.

Devamı var

Kaynak: 1-Kaynak: Türkçülüğün Esasları – Ziya Gökalp, Toker Yayınları, 2002

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , | Türkçülük Nedir? (1) için yorumlar kapalı
Kas 01

‘Fırat’ın kuzeyinden’ mektup var.

images

 

 

 

 

 

 

 

‘Fırat’ın kuzeyinden’  mektup var.

www.kenansahbaz.com

Adeta bir ‘enkaza’ dönüşmeye başlayan sürecin altında kalacağını anlayan Sultan hazretleri, nihayet“PKK saldırılarına son verinceye kadar projeyi buzdolabına kaldırıyoruz” diyerek işin içinden sıyrılıp çıktı.

Halen ‘Fırat’ın kuzeyindeki’ bir ilimizde yaşayan ve ismi bizde saklı olan bir okurumuz, gönderdiği mektubunda bakın neler diyor:

***

Açılım adı verilen süreçte ne yazık ki ‘Kürtlerin büyük bir ekseriyetini’ temsil etmeyen ve bir türlü terörü kınamaya yanaşmayan HDP muhatap olarak alındı.

PKK, yığınak yapmak ve halk arasında taban bulmak için ‘kırarak dökerek kazanma’ stratejisi yerine,‘barış’ ve ‘kardeşlik’ kavramlarını kullanan HDP aracılığıyla devleti temsil edenler ile ‘pazarlık masasına’oturdu.

HDP ileri gelenleri, “Artık kaybetmeye tahammülümüz yok. Türkiye ya Kürt sorununu kabul edecek, ya da olacakların sorumluluğunu üstlenecek” diye gözdağı vererek taleplerini birer birer hükümete kabul ettirmeye başladı.

Koskocaman bir devlet, uzun süre ‘bir avuç uzantı’ karşısında soğuk terler döktü.

Bu ülkede ‘doktor’, ‘hâkim’, ‘mühendis’, ‘polis’, ‘asker’, hatta ‘Başbakan’ ve ‘Cumhurbaşkanı’ olabilme hakkına sahip olan Kürtler, ne yazık ki 30 yıldan beri asker ve sivilleri hunharca katleden eli kanlı militanlar yüzünden sanki kendilerine ‘imtiyazlı vatandaşlık’ istiyorlarmış gibi bir açmaza düşürüldü.

***

Etnik köken olarak bir Kürt ailenin çocuğu olarak doğdum; ama zaman zaman birçok Kürt vatandaş gibi bazen kendimden utanır hale geldim.

‘Namusuyla’ geçimini sağlayan,‘terörün pençesine’ düşmeyen,‘eğitimli’, ‘ülke ekonomisine’ katkı sağlayan Kürtlerin varlığı tabii ki asla gözardı edilemez.

Ama, bir akşam televizyonlarınızın karşısına geçip, ülke genelinde gün boyunca işlenen suçların zanlılarına şöyle bir göz atabilir misiniz lütfen?

‘Cinayet’, ‘gasp’, ‘hırsızlık’, ‘yankesicilik’, ‘sarkıntılık’, ‘ırza geçme’ gibi suçların faillerinden büyük bir çoğunluğunun ne yazık ki ‘Kürt’ kökenli olduğunu göreceksiniz.

‘Küçük yaştaki’ kızlarını başlık parası karşılığında evlendiren zorbaların, ‘kan davası’ ve ‘töre cinayeti’olaylarına karışan katillerin, ‘pusu kuran’, ‘köy basan’, ‘okul yakan’ canilerin çoğunlukla Kürt kökenlilerden oluştuğuna şahit olacaksınız.

Suç makinaları yüzünden bütün masum Kürtler zan altında kalıyor ve birçok yerde ‘Kürt’ sözü insanları korkutuyor.

***

Evet, Türkiye’de gerçekten bir sorun olduğu aşikar, amma ve lakin bu ‘Kürt sorunu’ değil, bir çoğu köken olarak ‘Kürt’ dahi olmadıkları halde ‘Kürtçülük’ yaparak emperyalistlerin güdümünde ‘ayrı bir devlet’ kurmaya çalışanların sorunudur.

Eğer bu ülkede bir ‘Kürt’ sorunu varsa, o zaman doğal olarak ‘Arap’, ‘Laz, ‘Arnavut’, ‘Gürcü’, ‘Çerkez’sorunu da olması gerekmez mi?

Diğer vatandaşlar, ‘aynı bayrak’ altında özgürce, sorunsuz bir şekilde yaşıyorlar da, bir tek Kürtler mi yaşayamıyor?

Bu ülkede Kürt sorunundan önce ‘işsizlik’ sorunu, ‘ihracat’ sorunu, ‘alım gücü azalan’ işçinin ve memurun, ‘ürünü tarlada çürüyen’ çiftçinin, ‘kepenk indiren’ esnafın sorunu vardır.

AKP ve HDP, Kürtleri çok seviyorsa eğer, önce bu sorunları gündeme taşımalıdırlar.

 

Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/bakin-kurt-kokenli-vatandas-ne-diyor-36045yy.htm

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , | ‘Fırat’ın kuzeyinden’ mektup var. için yorumlar kapalı
Eki 31

“Şimdi ne yapacağım?”

    actingsilly3768815

 

 

 

 

 

 

 

 

 70 ülkeden 40 bin fıkra arasında birinci seçilen Fıkra

      “Şimdi ne yapacağım?”

       www.kenansahbaz.com
       Ormanda dolaşan 2 avcıdan biri birden bire yere düşer. Arkadaşı, düşen adamın nefes almadığını ve gözlerinin ferinin

 söndüğünü görür.

       Bunun üzerine telefonla acil yardımı arar:

       “Arkadaşım öldü, ne yapabilirim” diye sorar.

       Telefondaki ses yanıtlar:

       “Sakin olun. Size yardım edebilirim. Ama önce arkadaşınızın ölüp ölmediğinden emin olalım.”

       Telefonda bir süre sessizlik olur ve bir silah sesi işitilir.

       Avcı telefonu tekrar eline alır ve şöyle der:

      “Evet, tamam. Şimdi ne yapacağım?”

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , , | “Şimdi ne yapacağım?” için yorumlar kapalı