Tem 23

Hadis-i Şerif ve Kur’an’dan Ayetler

AHKAF 20_jpg

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hadis-i Şerif ve Kur’an’dan Ayetler

www.kenansahbaz.com 

* Peygamber Efendimiz’in: “Siz nasılsanız öyle idare edilirsiniz.”

* Sizin En Hayırlınız Kavmini Müdafaa Edeninizdir. 

 * “Sizin en hayırlınız, günaha girmemek şartıyla milletinin, aşiretini müdafaa edeninizdir.” (Ebu Davud, Edep; 113) 

* “Bir millete benzemeye çalışan kimse, o milletten sayılır.” (Ebu Dâvud, Libas; 4) 

* ” Bir topluluk, kendilerinde bulunan (güzel ahlâk)ı değiştirmedikçe Allah onlara verdiği bir nimeti/güzel bir durumu değiştirmez. Allah, şüphesiz hakkıyla işitendir, bilendir.” (Enfal suresi: 53.) 

* “…Muhakkak ki bir toplum özlerini (iç dünyalarını ve güzel ahlaklarını) değiştirip bozmadıkça, Allah da onların durumunu değiştirip bozmaz. Allah (emirlerinden yüz çeviren) bir kavme bir kötülük dileyince, artık onu geri çevirecek yoktur. Onlar için O’ndan başka bir velî (koruyup yardım eden) yoktur.” (Rad suresi:11.) 

(“Bilmez misin ki kat’î bir düsturdur bu Hak’ça / Bir kavmi bozmaz Allah, onlar bozulmadıkça” (M. Âkif). Veya “onlar özlerindeki (kötü halleri)ni (iyiye) değiştirmedikçe Allah da onları değiştirmez” Elmalılı, IV, 2964).

* “Bir kavm, özlerindeki (özlerini, güzel hal ve ahlâk ) ını değiştirip bozuncaya kadar Allah şüphesiz ki onun (halini) değişdirip bozmaz..” (Rad suresi 11) 

İslam âlimleri kıyameti üçe ayırırlar:

1.Küçük Kıyamet (insanın ölümü)

2. Orta kıyamet (milletlerin ve devletlerin tarih sahnesinden silinmesi)

3. Büyük kıyamet. (Asıl kıyamet)

* Orta kıyamet bir milletin milli kültüründen uzaklaşarak başka milletlere benzemesi, millet ve milliyetçilik şuurundan yoksun kalarak devletinin elden gitmesi sonucu tarih sahnesinde kaybolmasıdır. Bu gerçeğe Kur’an “Her ümmetin bir eceli vardır” (A’raf 34) gerçeğiyle pğarmak basar.  

 

Kaynak: http://www.ortadogugazetesi.net/makale.php?id=19053

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Hadis-i Şerif ve Kur’an’dan Ayetler için yorumlar kapalı
Tem 22

Su mucizesi!

su_saglik

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Su mucizesi!                                                                                                                                                                                                                        www.kenansahbaz.com

Niçin su içmek bu kadar önemli?                                                                                                                                                                                                               Daha fazla su tüketmek için ne yapmalıyız?

Az su içenlerde yorgunluk, dikkat güçlüğü ve hafıza bozuklukları görülebilir                                                                                                                             Sağlıklı yetişkin bir erkekte vücut ağırlığının %60’ını, kadında %50’ sini su oluşturur. Bu oranlar yeni doğan bir bebekte %70- 75 iken yaşla birlikte azalır. İnsan beyninin % 95’i ve akciğerlerin %90’ını su oluşturur. Vücuttaki bütün sistemler, organlar ve hücreler yeterli su olmadan fonksiyonlarını sürdüremezler.

Hücre içinde gerçekleşen bütün hayati metabolik olaylar ancak hücre içinde su yeterli ise gerçekleşebilmektedir. Vücut sıvısının %2 gibi küçük bir oranda azalması bile hafif yorgunluk, yakın hafızada hafif bozulma, dikkati toplamada ve yapılan işe odaklanmakta güçlüklere neden olur. Vücut sıvısının azalmasına basitçe “dehidratasyon” denir. Gün boyu devam eden hafif yorgunluğun en sık nedenlerinden biri de hafif dehidaratasyondur. 

Su neden yaşamın kaynağı? 

*Vücutta taşıyıcı göreve sahip olan su, hücrelere besin ve oksijen taşır, atıkları uzaklaştırır.

*Böbreklerin toksik maddelerden temizlenmesine yardımcı olur.

*Kan ve lenf sisteminin büyük bir kısmını oluşturur.

*Vücut sıcaklığının düzenlenmesinde rol alır.

*Kan basıncını kontrol eden elektrolitlerin dengelenmesine ve taşınmasına yardımcı olur.

*Sıcak havalarda vücudu serin tutar ve soğuk havalarda vücut izolasyonu sağlar.

*Yeteri kadar tüketildiğinde, cildin daha düzgün, daha yumuşak, daha parlak ve daha esnek olmasını sağlar.

*Tükürük ve mide salgısında bulunarak, besinlerin sindirilmesinde görev alır.

*Su, emziren kadınlarda, süt üretimini artırır.

*Bağışıklık sisteminin görevini yapabilmesi için su gerekmektedir. Bu özelliği ile zinde ve dinç kalmada yardımcı olur.

*Eklemlerin kayganlığını sağlar.

*Su tüketimi azaldıkça, vücutta depolanan yağ miktarı artmaya başlar ve kilo alımı gerçekleşir.

*İçme suyu veya doğal kaynak sularının birçoğu bölgeden bölgeye değişmekle birlikte; bazı minareleri içerir.

*Vücudumuz için gerekli olan minarelerin bir kısmını içtiğimiz sulardan elde ederiz. Bunlar içinde kalsiyum, magnezyum ve sodyum daha fazla miktarda olanlardır. Flor, iyot ve diğer eser elementlerin de bir kısmını içtiğimiz sulardan sağlarız.

 

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , | Su mucizesi! için yorumlar kapalı
Tem 21

İslam’ın şartı

47007667f63773c924c3c8e8344f95cb2b76106d5e001_570

 

 

 

 

 

 

 

İslam’ın şartı                                                                                                                                                                                                                   www.kenansahbaz.com

Karapapağ’ın biri Sarıkamış ormanlarında ağaç keserken yakalanır orman memurlarına. 
Bakım memurlarının ekip başı:
“Bak suçun ağır ama sana bir şans vereceğim, bir sorum var bilirsen, serbest kalacaksın, yoksa şu elimdeki kırılmaz sopa ile dayak yiyeceksin” der.
Soru kolaymış: “İslam’ın şartı kaçtır?” 
Fakat Karapapak bir türlü tutturamaz; 20 der dayak yer, 30 der dayak artar, 50 der haşat olur.
“Aya yeter ölürem” der…
Kestiklerini müsadere ederler memurlar, bırakırlar Karapapağı. Eve gelir, eşi sorar: 
“Ay kişi, bu nece haldı, ne olub sene? 
“Sorma arvat bakım memurları yakaladılar bir soru sordular, bilemedim, zalım oğlu zalımlar bu hala goydular meni.” 
“Ay kişi, ne sordular?  
“İslam’ın şartı gaçdı” 
“E beşdi deyeydin, demedin mi?” 
Sinirlendi Karapapak:
“A başın ölsün, 50’ye razı olmadı beş desem cırımımı çıhararlardı menim” 
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/karapapak-fikralari-34889yy.htm

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , | İslam’ın şartı için yorumlar kapalı
Tem 20

Nikola Tesla (1)

tesla-coil-300x200

 

 

 

 

 

 

 

 

Nikola Tesla (1)

www.kenansahbaz.com 

                                                                                                                                                                                                                                                                      ONUN YANINDA THOMAS EDISON BİLE APTAL KALIR…
İşte size bir ödev:
Ansiklopedilerinizi karıştırıp aşağıdaki soruların yanıtlarım kontrol edin (cevaplar parantez içinde verilmiştir):
1) Radyo’yu kim icat etti? (Marconi)
2) Röntgen makinesini kim icat etti? (Roentgen)
3) Triyot lambayı kim icat etti? (De Forest)
Hazır araştırmaya başlamışken, floresan ampulünü, neon ışıklarını, hız göstergelerini, otomobil kontak sistemini ve radar, elektron mikroskobu ve mikrodalga fırının esaslarını da kimin keşfettiğine bir bakın.
Muhtemelen, yirminci yüzyılın başlarında dünyanın en tanınmış bilim insanlarından olan Nikola Tesla’dan bahsedildiğine pek rastlamazsınız. Doğrusu, bugün onun ismini duymuş olan çok az insan vardır. Bunu sağladıkları için Thomas Edison ve General Electric’teki ekibine ne kadar teşekkür etsek azdır.
Tesla, birçoklarınca, dört yüz kilometre mesafeden on bin adet uçağı yok edebilecek ölümcül ışınlardan bahseden tuhaf biri olarak kabul edilmiş ve edilmektedir. Yeryüzünü ikiye bölebileceğini bile iddia etmişti. On dokuzuncu yüzyılın sonlarında, ses ve görüntülerin hava yoluyla iletilebileceğini iddia etmiş ve Edison’a, DC (Doğru Akım) elektrik sistemini alıp münasip bir yerine sokmasını söylemişti. İncilere karşı olağandışı bir nefreti vardı ve yanında çalışanların herhangi bir şekilde inci takmasını kesinlikle yasaklamıştı. En tuhafı da, yemeden önce yiyeceklerinin hacimlerini hesaplamasıydı.
Bir başka deyişle, Tesla’nın bahsini duymuş olan herkesin onu birinci sınıf bir kaçık olarak değerlendirmiş olması muhtemeldir.
Ama bazı şeyler değişiyor.

Hayatının son kısmında ortaya çıkmış bütün olağandışı yönleri bir tarafa, Tesla bu bölümün başında saydığım her şeyin ve çok daha fazlasının mucididir. Ama bundan hiç bahsedilmez. Etrafınıza baktığınızda karşılaşacağınız, modern hayatı modern yapan birçok unsurdan bir şekilde o sorumludur.
Hiç şüphe yok ki, Nikola Tesla, Leonardo da Vinci’den beri yaşamış en büyük dehadır.
                                                                                                                                                                                                                                                                  (Gayem Nikola Tesla’nın reklamını yapmak değil, teknik, elektrik ve elektronik konulara ilgi uyandırmaktır.KŞ)                                                             (Devam edecek)

 

Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/Nikola_Tesla

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | Nikola Tesla (1) için yorumlar kapalı
Tem 19

ÜÇ HİLAL EFSANESİ

Üç Hilal

 

 

 

 

 

 

 

ÜÇ HİLAL EFSANESİ


Sultan’a bir zarf verilir. Zarfı açan Sultan,içindeki kâğıdı çıkarır. Kâğıdın üzerine çizilmiş; iç içe geçmiş üç hilâlî görür ama bu şekle bir anlam veremez. Bu iç içe geçmiş üç hilâlîn, ne manaya geldiğini düşünür, ancak bir neticeye varamaz. İlk önce aklına, Teşkilât-ı Mahsusa veya İttihat ve Terakki Cemiyeti gelir. Bu şeklin, onlarla bağlantılı olup olmadığını düşünür. Sultan’ın bu konular üzerinde fikir yürüttüğünü, biz Derviş’ten öğreniyoruz: Derviş, olayı bize şöyle nakleder: “Sultan beni çağırdı. Huzura vardığımda, Sultan’ı biraz düşünceli gördüm. Usulünce selâmımı verdim. Hareketlerinden aceleci bir tavrı olduğu hemen anlaşılıyordu. Hızlı bir şekilde selâmımı alıp, ’gel derviş’ dedi. Elindeki kâğıdı göstererek; ’bu ne ola ki, bir anlam veremedim?’ Dedi. Zarftan çıkan kağıtta, sadece bir sembol vardı. Sultan bana; ’ bu yeni bir mesaj mı, yoksa tehdit mi, bir fikrin var mı?’ Diye sordu. Biraz tereddüt ve endişe ile Sultan’ın elindeki kağıda baktım. Gördüğüm sembol beni çok rahatlattı. Çünkü gördüğüm bu sembol, Türk Devlet geleneğinin bir nişanesiydi. Benim bildiğim; Bu sembolün kökeni, Hoca Ahmed Yesevi Sultan’a kadar gidiyordu. Muhakkak öncesi de vardı. Bu sembol, Türk Devleti’nin dünya hakimiyetini simgeliyordu. Türk Devleti’ni, dünya hakimi yapmak için; bu uğurda kendini adayanlara verilen ve manası anlatılan bir semboldü bu. Sultan’a durumu izah ettim. Sultan beni dikkatlice dinledi. Sonra şöyle dedi: ’Neden
ben bunu şimdiye kadar bilmiyordum? Bunu eğer daha evvel bana söyleseydiniz, Osmanlı Devlet Arması yerine bu sembolü kullanırdık’ deyince, Sultan’a şöyle cevap verdim: ’Sultanım, bu sembol; bir Türk Devleti’nin arması olamaz! Sadece bir Türk Devleti’ni temsil edemez! Çünkü bu sembol, bütün Türk Devletleri’nin, ortak kuruluş ve beka felsefesinin sembolüdür. Dünya Türk hakimiyetini sembolize eder. Yani bir devlete mal edilemez. Büyük Bir Seçici Kurul’un yüzyıllar boyu süregelen bir geleneğinin izlerini taşır. Ahmed Yesevi ile yeniden bir anlam kazanan bu sembol, Gizli Kurul’un sembolüdür.’ Bunun üzerine Sultan, ’iyi ama neden bana daha önce söylemediniz?’ Diye sorar. Derviş ise; ’Efendim, demek ki nasip ve zaman bugüneymiş. Bu sırrı sizin  bilmeniz bugün istenmiş. Bu sırrı sizin dedelerinizin çoğu öğrenemeden bu dünyadan göçtü gitti.’ Sultan tekrar şaşkınlıkla ve birazda kızarak sordu; ’Ne yani, dedelerim de bilmiyorlar mıydı? Koskoca İmparatorluğun Padişahları da bunu bilmiyorlar mıydı? Kim bu teşkilat?’
Derviş, büyük bir saygıyla cevap verir:
’Sultanım, bu teşkilat; Türk tarihi var olduğundan beri var. Benim bildiğim, en son Hoca Ahmet Yesevi’nin duasıyla, Anadolu’yu yeniden Türk hakimiyetine almak için, bu teşkilat faaliyete geçerek tekrar can buldu. Bunlar, herhangi bir Türk Devleti, yeryüzünde hakim konuma gelene kadar faaliyet gösterirler. Örneğin, Fatih devrinde, Kanuni devrinde bu yapı uyumaya geçmiştir. Çünkü istenilen hedefe ulaşılmıştır. Ne zaman ki Türk Devletleri zaafa uğrar, endişe hasıl olur, beka sorunu yaşar, bu yapı o zaman tekrar uykudan uyanır, faaliyete geçer. Dünyanın her yanına anında kök salar…’
Sultan, Dervişe dönerek, ’bu sembolün bana gönderilmesi, yeni bir devletin alameti mi?’ Diye sorar. Derviş bunu üzerine; ’İnşallah Efendim’ der ve Sultan’a, sembol ve bu yapıyla ile ilgili derünî bilgiler verir. Padişah gönderilen sembolden ve Derviş ile olan konuşmalarından şu sonucu çıkarmıştır; ’öyleyse bugün uyuyan bu yapı uyanmış ve harekete geçmiştir.’ Sultan derin düşüncelere dalar ve aklına kendine daha önce söylenen şu kelimeler gelir: ’Seni tahta padişah olarak oturtmuyoruz. Seni buraya yeni kurulacak Cihan Devleti’nin temellerini atman, Osmanlı’nın yıkılışını uzatman ve dünyayı oyalaman için Hakan olarak oturtuyoruz…’Padişah Derviş’e şunları söyler; ’bizler de zannederdik ki; bu saltanat, bu taht, bize babalarımızdan, atalarımızdan emanet edildi. Oysa ki, şimdi anlıyoruz ki, bu taht atalarımızdan emanet edilmemiş. Demek ki gerçekten bizi tahta oturtanlar varmış…”

 

(Kaynak:
Hasip SARIGÖZ, Türk’ün Karakterinin Deşifresi,
s.202-204
Aynı zamanda 1924-1925 Tbmm Zabıt
Ceridelerinin arkasında iç içe geçmiş üç hilal
armaları vardır. )

Türkeş zamanında Sovyetler dağılacak dendiğinde alay edenler gördüler ki sovyetler tarih oldu ve bu süreçte MÇP amblem değiştirir ve MHP ismi ile ÜÇ HİLALİ kulanmaya başlar.
Ta börü budundan buyana gelen Ulu kocaların Türkün kaderine yön verdiği işarettir bu hilal.
Her yeni devlet kurulmadan önce hazır olan zemin bu işaretle Türk beylerine bildirildi.
Türkeşin ÜÇ HİLALİ seçmesi tesadüf falan değildi kurulacak TURAN devletinin işaretiydi.Türkeşin kafkasyada kurduğu Rüzgar birliği de asyada Türklük şuurunu uyandırmış sovyetlerin çökmesinde zemin hazırlamıştır.
osmanlının üç hilali seçmeside Tesadüf değildi kimse hilallere anlam yüklemesin anlam bizim ilmimiz üstünde.

Mehmet Şamil Türkistan

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | ÜÇ HİLAL EFSANESİ için yorumlar kapalı
Tem 18

“Çok Kötü Bir Kamu Harcaması: Cumhurbaşkanlığı Sarayı”

belgemanset-6708

 

 

 

 

 

 

 

“Çok Kötü Bir Kamu Harcaması: Cumhurbaşkanlığı Sarayı”

Ali Babacan’ın danışmanı Şeref Efe, sarayı dini yönden “kibir, israf” kelimeleriyle tanımlarken kamuya yıllık 300 milyon dolar masraf açacağını söyledi.

Başbakanlık hissesi de Cumhurbaşkanlığı’na tahsis ediliyor

İmam Hatip Lisesi mezunu olan, AKP iktidara gelince 2003 yılında Hazine Müşavirliği’ne atanan, 2007 yılına kadar bu kadroda Bakan Ali Babacan’ın danışmanlığını yapan ve halen Sayıştay’da baş denetçi kadrosunda yer alan Şeref Efe, ‘Linkedin’ isimli sosyal paylaşım sitesinde “Çok Kötü Bir Kamu Harcaması: Cumhurbaşkanlığı Sarayı” başlığıyla çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Geçici görevle ABD’de bulunan Efe, Kaçak Saray’ı Sayıştay denetçiliği ve ekonomi birikimiyle yatırım; imam hatipten edindiği bilgi birikimiyle de dini yönden eleştirdi. İşte Şeref Efe’nin çarpıcı tespit ve eleştirileri:

ALLAH HESABINI SORAR‘
“Esasen her şey ortada. Bu yazı sadece ahlaki sorumluluk duygusundan kaynaklanmaktadır. Hiç bir siyasi amacı yoktur. Herhangi bir cemaat ile ilgim bulunmadığını da belirteyim ki yanlış anlaşılmasın. İmam hatip kökenliyim, ayrıca dini ilimler tahsilim oldu. Kamuda denetçilik, bakan danışmanlığı, kamu şirketlerinin üst yöneticiliği, strateji geliştirme başkanlığı görevlerinde bulundum. Bu konuda düşüncelerimi yazmazsam Allah bana bunun hesabını sormaz mı?”

‘KRALLARIN HALİ GİBİ’
“Cumhurbaşkanlığı Sarayımızın Müslümanlığa sığmadığını aslında anlatmaya hiç gerek yok. Kur’an’dan kendimize bir ölçü arayacak olursak bu saray inşası ile ilgili Allah’ın hoş karşılamadığı kibir, gurur ve israf gibi pek çok husus ile karşılaşırız. Kendilerinin, iktidarlarının ve milletlerinin itibarı için büyük binalar yapan kavimlerin akıbetleri hep kötü olmuştur. Devlet, Müslümanlardan topladığı zekatı (günümüzde vergi) ancak muhtaç insanlara ve halkın savunmasına harcayabilir. Bırakın sarayı, Müslümanlardan zorunlu olarak toplanan para ile cami bile yapılamaz. Sünnete yani Hz. Muhammed’in hayatına ve ondan sonra gelen dört doğru halifenin uygulamalarına baktığımızda ise fazlasıyla mahcup oluruz. Bizim halimiz, örnek alınması gereken Müslüman önderlerin değil, onların mücadele ettiği kibirli krallara benziyor.”

‘HALKTAN GİZLİ YAPILDI’
“Saray milletin değil devletin malıdır. Millet, ülke sınırları içindeki her varlığın asli sahibidir, ancak bu sembolik bir anlam taşır. Bir kamu harcaması süreci olarak sarayın yapılışı tamamen kural dışıdır. Halkın parasının harcanabilmesi için bütçede ve yatırım programında bu faaliyetin açıkça belirtilmesi ve detaylı analizlerin de eklenmesi gerekirdi. Mevcut kurallarımız bunları öngörüyor. Oysa yapılıp bitmiş olan bu binanın odalarının sayısını hatta maliyetini dahi bilmiyoruz. Bütçeye koymadan harcama yapılması demokratik bir ülkede kabul edilemez. Çünkü, kamu harcamalarının gerçek sahibi Meclis’tir. Maliyetini Maliye Bakanı dahi bilmiyorsa milletvekillerinin bunu onaylaması mümkün değildir. Elimizdeki saray milletten gizlenerek yapıldı, yapılan harcamalar milletin onayından geçmedi.”

‘FİNANS NEREDEN GELDİ?’
Sarayın inşası nereden finanse edilmiştir? Borçlu olan bir devletin her ilave faaliyeti borçlanarak yaptığı kabul edilir. Çünkü, o ilave masrafı yapmasaydı bu parayla borçlarından bir kısmını ödeyecekti. Saray bir yatırım olarak milletimizin başına gelen bir felakettir. Bu tür yatırımları eskiden ‘karadelik’ diye tabir ediyorduk. 2002’den bu yana unuttuğumuz karadelik felaketi ne yazık ki yeniden ortaya çıktı.
“Saray bir defalık inşaat maliyeti ile kurtulabileceğimiz bir bina değil. Borçlu bir devlet olğumuz için mütevazı bir hesapla saraydan kaynaklanan finans maliyetimiz yıllık 100 milyon doları bulur ve bu rakam her yıl katlanarak artar. Binanın bakım ve işletme masrafları da yıllık 100 milyon doları bulacaktır. Saray faydasız yatırımdır. Bin 150 oda için en az 2 bin kamu görevlisi istihdam etmek gerekecektir. Cumhurbaşkanlığında çalışan kişiler yüksek ücret alır. Bu kişilerin ortalama 5 bin lira aylık masrafı olur. Personel masrafı yıllık 100 milyon doları bulur.”
“Saray öncelikle bir semboldür. Saray için milyar dolar para harcandığını gören memur kendisi için de kesenin ağzının açılmasını bekler, devlet malını tasarruflu kullanma motivasyonunu kaybeder. Devletin harcadığı para vatandaşın harcamasından kısılan bir paradır.  Bu milletin fakirleşmesine yol açar.”

Kaynak: http://www.sozcu.com.tr/2015/ekonomi/babacanin-danismani-saraya-demedigini-birakmadi-865290/

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | “Çok Kötü Bir Kamu Harcaması: Cumhurbaşkanlığı Sarayı” için yorumlar kapalı
Tem 17

Gönül pusulamız

images (2)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gönül pusulamız                                                                                                                                                                                                                   www.kenansahbaz.com

Gönül pusulamız para dedikçe

Aklın gözlerini şaşa çevirdi

Şu doymak bilmeyen maddi sevgiler

Gönül iklimini kışa çevirdi

 

İçimizde kasırgalar estikçe

Akla giden yolu mide kestikçe

Köstebek menfaat beyni deştikçe

Kalpleri kaskatı taşa çevirdi

 

Hayal ile mahsul aldık ovada

Gözler, çil çil para saydı havada

Fırıldak misali dönüp yuvada

Masmavi gözleri aşa çevirdi

 

Ayrıklar türedi âlim kafada

Şeytanlık karıştı şimdi hasada

Sizi, bizi, hepimizi, yasa da

Tüyleri yolunmuş kuşa çevirdi

 

Kalplerin kapısı sürgülenerek

İnsan haysiyeti vergilenerek

Her türlü oyunlar sergilenerek

Hakkı, hakikati nâşa çevirdi

 

Bir idare, midesinden ülserli

Korkunç darbelerden başı eserli

Şükürler olsun ki Allah’tan ser’li

Her türlü tuzağı boşa çevirdi

 

Böyle yaşamaya alıştık ama

Bir hırsla mindere doluştuk ama

Nakavt olmamaya çalıştık ama

Hakemler kararı tuşa çevirdi

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | Gönül pusulamız için yorumlar kapalı
Tem 16

Adalet için can veren Nebi:Zekeriya Aleyhisselam

©Photo. R.M.N. / R.-G. OjŽda

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zekeriya Aleyhisselamın Cebraille buluştuğu anın temsili resmi

 

Adalet için can veren Nebi: Zekeriya Aleyhisselam

www.kenansahbaz.com

“(MELEKLER SESLENDİLER:) EY ZEKERİYA! İŞTE BİZLER SANA ADI YAHYA OLAN BİR OĞLAN ÇOCUĞU MÜJDELİYORUZ! (ALLAH BUYURUYOR Kİ) DAHA ÖNCE HİÇ KİMSEYİ ONA ADAŞ KILMADIK” (MERYEM 19-7).

İsrailoğullarının fesat, yalan, iftira ve bozgunculuk damarı bir defa kabarmıştı. Bunca açık mucizeyi gördükten sonra bile Hz. Meryem’e iftira atmaktan vazgeçmediler. Şimdi de Hz. Zekeriya Aleyhisselâm’ı olayın içine çekmeye çalışıyorlardı.

Hz. Meryem evladının büyümesi ile meşgul olurken, içten içe yayılan dedikodu ve fesat zehirleri de büyük rahatsızlık meydana getiriyordu. Baskı her geçen gün artarak çoğalıyordu. Artık dayanılacak gibi değildi. Kararını verdi, buralardan uzaklaşacaktı. Mısır’a gitmeye karar verdi, Amcaoğlu Yusuf ile birlikte Mısır’a gidip, yerleşti. Anne oğul Mısır’da bir süre kaldılar. Rivayet edildiğine göre; Mısır’da on iki yıl kaldılar.

Onlar Mısır’da yaşamlarını sürdürürken, Zekeriya Aleyhisselâm da yeni doğmuş olan Yahya Aleyhisselâm ile meşgul olmaktadır. Yahya Aleyhisselâm; İsa Aleyhisselâm’dan yaklaşık olarak beş altı ay önce doğmuştur. Bu doğum ihtiyar babayı son derece mutlu etmiştir. Bu mutluluğunu bozan İsa Aleyhisselâm’ın durumudur. Netice olarak, Yahya gelişip büyümekte, İsa Aleyhisselâm da annesi ile birlikte Mısır’da yaşamını sürdürmektedir. Bu arada iftira kampanyası hızla devam etmektedir.

Bu iftiraları çıkaranların elebaşları, Zekeriya Aleyhisselâm’a kötülük etmeye karar verirler. Onu takibe alırlar. Bir gün tenha bir yerde Zekeriya Aleyhisselâm’ı kıstırırlar. Yaşı oldukça ilerlemiş bulunan Zekeriya Aleyhisselâm adamların kötü niyetli olduklarını anlar ve onlardan uzaklaşmaya çalışır. İsrailoğullarının teröristlerinden kaçarken, rivayet edildiğine göre; bir ağacın yanından geçmekte idi. Ağaç dile gelerek: “Ey Allah’ın resûlü, bana gel!” der.

Ağaç birden yarılır ve Zekeriya Aleyhisselâm ağacın içine girer ve kurtulur. Ancak şeytan burada yapacağını yapar. Ağacın içine girerken, giydiği elbisenin eteğinden bir parça dışarıda kalır. Ağacın yanına gelen teröristler ağaçtan dışarı sarkan elbise parçasını görünce bu işte bir tuhaflık olduğunu anlarlar ve ağacı kesmeye karar verirler. Ağacı ortadan keserler. Böylece ağacın içinde bulunan Zekeriya Aleyhisselâm da ağaçla birlikte kesilir ve şehit peygamberler kervanına katılır.(Peygamberler Tarihi, Osmanlı Yayınevi, I/275)

Zekeriya Aleyhisselâm, İsrailoğullar’nın şehit ettikleri ilk peygamber değildir, son peygamber de olmayacaktır. Oğlu Yahya da babasının yolunda olacaktır. O da İsrailoğullarının azgın teröristleri tarafından öldürülecektir.

Kaynak:http://www.sorularlaislamiyet.com/qna/4259/zekeriya-aleyhisselamin-bir-agacin-icine-gizlenmesi-ve-bu-agacin-kesilmesi-olayinin-nedenini-ve-nasil-oldugunu-aciklar-misiniz.html

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , | Adalet için can veren Nebi:Zekeriya Aleyhisselam için yorumlar kapalı
Tem 16

Kur’an Kime İndi?

Hareketli-Kurban-bayramı-kartları12

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kur’an Kime İndi?

www.kenansahbaz.com 

Kur’an elbette ki bin 400 küsur sene evvel, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa(s.a.v.)’e inzal olundu.

Bizler Müslüman bir ülkede doğduk, Müslümanlığı kucağımızda bulduk. Bu, büyük bir nîmet.

(Bu nimete sahip çıkıkabildik mi? Bu nimeti en güzel şekilde değerlendirebildik mi? K.Ş)

Dünden bugüne acaba kaç Müslüman, “Benim dinim bana neleri emrediyor?”  diye araştırma zahmetine katlandı mı? Böyle bir zahmete katlanmadı ise  “Kur’an Hz. Muhammed’e indi, bana değil” tavrı takınmış olmuyor mu?                                                                                                               Bir iş yaparken “Komşum ne der, ortağım ne der, düşmanım ne der?” endişeleri taşıyan biz Müslümanlar acaba bir iş yaparken hiç,  “Bu konuda Allah ne der?” diye aklından geçirdi mi, geçiriyor mu?

Nasıl bir şirk içerisindeyiz, farkında mıyız? Bir insan kul hakkı yiyorsa, o insana Kur’an’ı Kerim’deki kul hakkı ile ilgili tam 10 ayet henüz inmemiş demektir.                                                                                                                                                                                                                                                   Amir, işveren, yani üst konumdaki bir kişi emrindekileri tavrı, ücreti, bakışları vs.. araçlarla ilgili eziyorsa, onların eziklik hissetmesine sebep oluyorsa o kişiye de Kur’an’ın 25 ayeti henüz inmemiş demektir.                                                                                                                                                   Tesettürle ilgili ayete riayet etmiyorsa Kur’an’ın 3 ayeti, zinaya bulaşmışsa Kur’an’ın 15 ayeti henüz o kişiye inmemiştir.                                                   Anne babasını üzüyorsa, onların duasını alamıyorsa Kur’an’dan 10 ayet bu evlada henüz inmemiştir.                                                                                   Bir  “alarak-vererek”  yahut “aracılık ederek” faizle dirsek temasına geçmiş, hele iç içe olmuş ise Kur’an’ın faizle ilgili 7 ayeti bu beyefendiye inmemiş demektir. 

Bizde bahane çoktur…                                                                                                                                                                                                                                   İşte efendim annem babam kardeşime fazladan şu malı verdi de, ben biraz ondan kırıldım yahut iyi de arkadaş bu devirde faiz, banka olmazsa ticaret olmuyor, şirket batar ayaklarına yatıveririz… Allah(c.c.) da o zaman hesap gününde o evlada,  “Tamam, sen o zaman tarlayı, evi tercih ettin” ; “Dükkânım, tezgâhım, şirketim, faizim” diyene de,  “Tamam, sen de beni değil, dükkânını, şirketini tercih ettin, bugün benden sana bir nîmet yok”  demeyecek midir, derse ne yapacaksın?

Ey kardeş! Ey dost!                                                                                                                                                                                                                                         Kur’an bize inmedi gibi davranarak ev apartman sayımızı çoğaltabilir, banka hesaplarımızı şişirebiliriz. Köfte, biftek yiyebilir, şunu bunu içebiliriz. Helal haram demeden bakar, o işlere bulaşabiliriz. Lâkin bunların cümlesi sürse sürse 80-90 yıl sürer. Kum saati çalışıyor, her dakika, her gün ömür azalıyor, Azrail’in göğsümüze ne zaman oturacağı belli meçhul. Bir çakmak, bir kibrit alevine dayanamayan bu nazik bedenlerimiz Cehennem ateşine nasıl katlanacak?                                                                                                                                                                                                       Fırsat varken…                                                                                                                                                                                                                                                 Akılımızı kullanalım, tövbemizi yapıp, fuhşiyatın her türlüsünü terk edelim… “Gencim, yarın tövbe ederim”  diyen şeytanın ve nefsinin tuzağına düşmüş, ikisinin oyuncağı olmuştur…                                                                                                                                                                                                   Allah(c.c.) rahimdir, Gafurdur. Kulunu affetmek için bir bahane ister…

BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN…

 Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/kuran-kime-indi-35071yy.htm

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | Kur’an Kime İndi? için yorumlar kapalı
Tem 15

Hz. Muhammed (S.A.S) Uyarıyor

images (1)

 

 

 

 

 

 

Hz. Muhammed (S.A.S) Uyarıyor.                                                                                                                                                                                           www.kenansahbaz.com

Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdular ki: “İnsanların dünyaca en bahtiyarını âdi oğlu âdiler teşkil etmedikçe Kıyamet kopmaz.” (Tirmizi, Fiten 37/2209)

Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-, yanındaki cemaate konuşurken, bir adam gelerek: 

*“-Ey Allah’ın Rasûlü! Kıyamet ne zaman kopacak?” dedi. Sallallâhu aleyhi ve sellem- konuşmasına devam etti, sözlerini bitirdiği vakit: 

*“-Sual sâhibi nerede?” buyurdular. Adam: 

*“-İşte buradayım ey Allah’ın Rasûlü!” dedi. Sallallâhu aleyhi ve sellem-: 

*“-Emanet zâyi edildiği vakit Kıyameti bekleyin!” buyurdular. Adam: 

*“-Emanet nasıl zâyi edilir?” diye sordu. Efendimiz: 

*“-İş, ehil olmayana tevdi edildi mi Kıyamet’i bekleyin!” buyurdular.” (Buhari, İlm 2, Rikâk 35)

Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: “Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- birgün: 

*“Ümmetim onbeş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelmesi vâcip olur!” buyurmuşlardı. (Yanındakiler:) 

*“Ey Allah’ın Rasûlü! Bunlar nelerdir?” diye sordular. Sallallâhu aleyhi ve sellem- saydı: 

-Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedavül eden bir metâ haline gelirse, 

-Emanet (edilen şeyleri emânet alan kimseler, sorumlu ve yetkililer, memurlar) ganimet (malı yerini tutup, yağmalayıp nefislerine helal) kıldıkları zaman, 

-Zekât (ödemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telâkki ettikleri zaman. 

-Kişi annesinin hukukuna riayet etmeyip, kadınına itaat ettiği; 

-Babasından uzaklaşıp ahbabına yaklaştığı; 

-Mescidlerde (rıza-yı ilâhi gözetmeyen husûmet, alış-veriş, eğlence ve siyâsiyâta vs. müteallik) sesler yükseldiği zaman. 

-Kavme, onların en alçağı (erzel) reis olduğu; 

-(Devlet otoritesinin yetersizliği sebebiyle tedhiş ve zulümle insanları sindiren zorba) kişiye zararı dokunmasın diye hürmet edildiği; 

-(Çeşitli adlarla imal edilen) içkiler (serbestçe) içildiği; 

-İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği; 

-Çeşitli adlar altında şarkıcı kadınlar ve çalgı aletleri edinildiği; 

-Bu ümmetin sonradan gelen nesilleri, önceden gelip geçenlere (çeşitli ithamlar ve bahanelerle) hakâret ettiği zaman artık kızıl rüzgârı, (zelzeleyi), yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) (veya gökten taş yağmasını, (kazfi) bekleyin.” (Tirmizi, Fiten 38/2210)
Kaynak: http://www.egitimhane.com/efendimiz-sav-uyariyor-ahir-zaman-belki-bu-zaman-k130927-0.html

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , | Hz. Muhammed (S.A.S) Uyarıyor için yorumlar kapalı