Tem 05

Kedi, fare ve avcı..

indir (1)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kedi, fare ve avcı..

Bir ağaç kovuğunda Rûmi adlı bir kedi yaşarmış. Yakındaki bir yuvada da Hems adlı farenin yuvası varmış. Bir gün kedi, avcıların kurduğu tuzağa yakalanmış. O sırada yiyecek aramak için dışarı çıkan fare, kediyi o halde görünce önce sevinmiş ama arkasına dönüp baktığında onu kapmaya hazır bir gelincik ve ağacın tepesinde gözleriyle onu takip eden bir baykuş görmüş. Hemen kedinin yanına giderek, kendisine dokunmama sözü vermesi halinde iplerini kemirerek onu kurtarabileceğini söylemiş. Gelincik ve baykuş kedinin yanına yanaşamadıkları için olay yerini terk etmişler. Kedi öneriyi kabul etmiş. Fare, kemirme işini ağırdan alarak son ipi koparmamış. Birden avcı gelmiş, fare hemen son ipi de koparmış, avcıyla burun buruna kalan kedi ağaca ancak tırmanabilmiş, fare de hemen bir yarığa sinmiş.
Avcı gidince, kedi fareye seslenmiş, teşekkür etmek için fareyi yanına çağırmış ama fare “Zayıfın güçlü düşmanından uzak durması, güçlünün zayıfa güvenip kanmasından daha sağlıklı, daha doğru bir tutumdur, akıllı kişi, çaresiz kalınca düşmanla da anlaşmayı bilir. Bizim bir araya gelmemize imkân yoktur. Sen kendi yoluna, ben kendi yoluma” demiş.
Filozof Beydeba, hikâyesini Hükümdar Debşelim’e anlattıktan sonra, “Dostluk ve düşmanlık, asla sabit kalmaz; Akıllı adam gerektiğinde eski düşmanından yardım isteyebilir. Evvelce ona karşı beslediği itimatsızlık hissi, asla basiretini kapatmaz. Uyanık kişi, korktuğu bir felâketi defetmek için düşmanından da faydalanmasını bilendir” diye öğüt vermiş.

Kaynak: Kelile ve Dimme Hintli Filozof Beydeba

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Kedi, fare ve avcı.. için yorumlar kapalı
Tem 04

“Hoş geldin Sevgilim”

images

 

 

 

 

 

 

“Hoş geldin Sevgilim”

30.03.2015 tarihli Sabah Gazetesi köşesinde Hilal Kaplan “Hoş geldin Sevgilim” adlı yazısından bir bölüm: (Aynen alıyorum)

“Edirne’yi çok seviyorum ben. Bunu size söylemek istedim.” (Riva Hayim, Agos) Ocak 1906’da II. Abdülhamid’in fermanıyla yaptırılan Büyük Sinagog, geçtiğimiz perşembe günü, beş yıllık bir restorasyon sürecinin ardından tekrar açıldı.
Adı “Büyük Sinagog”, çünkü bu yapı Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise üçüncü büyük sinagogu olma özelliğine sahip. Açılış günü edilen Anoten duasında, şunlar niyaz edildi:
“İktidarlar üzerinde hükümranlığı ebedi olan
Veliahtlara hükümdarlıklarını bahşeden
Krallara halaskarlık vasfı bağışlayan
David kulunu şer kılıcından kurtaran
Azgın sularda geçitler açan
Denizlerde yollar bahşeden
Yüce Tanrı:
Yüce Devletimiz Türkiye Cumhuriyeti’ni
Ve Başkanı Ulu efendimiz Recep Tayyip Erdoğan’ı
Mübarek kılsın, korusun, Yüceltsin,
Yardım etsin, büyütsün, yukarılara üstlere taşısın
Ömrünce ve ömrümüzce şanını yüceltsin.”
Açılışta, 16.yy’da Edirne’de Yahudi mistiklerle Sûfilerin etkileşiminden doğan, Türk tasavvuf müziği formu ve enstrümanlarıyla icra edilen Musevi ilahileri seçkisi olan Maftirim’in yanı sıra, Sefarad Yahudilerinin İspanya ve Portekiz’den kovulmalarının hüzünlü şarkısı Adio Kerida (Hoşçakal sevgilim) da söylendi. Şalom’dan Karel Valansi’nin ifadesiyle, belki de bu sefer “Hoşgeldin Sevgilim” demek istercesine…”

Şimdi ben de soruyorum.: Nedir bu İsrailoğulları sevgisi? Nedir bu Yahudi Sevgisi? (Söyleme gelince düşman, eyleme gelince dost. “One minüt” gibi…) Kendi yaşadığı ülkenin insanını sevmeyi beceremeyenlerin, Türk’e düşman olanların  etnik kimliklere ilgi duymasının alt bilincinde neler var? Ve ya bir borçları mı var?

Ya da ödül verdikleri Tayyip Erdoğan’a İsrailoğullarının bu ilgi ve sevgileri niçin?

Karar da yorumda sizin..

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , | “Hoş geldin Sevgilim” için yorumlar kapalı
Tem 03

Akbıyık Sultan (2)

Akbiyik_K

 

 

 

 

 

 

 

 

Akbıyık Sultan (2)

www.kenansahbaz.com 

Akbıyık Sultan Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin huzurlarından ayrıldı. Fakat kapıdan dışarı çıkarken tam eşik üzerinde başından sarığını düşürdü. 

Bunu hocasının bir kerameti bilip günü gelince sebebi meydana çıkar, düşüncesiyle alıp başına giymedi.

Akbıyık Sultan’ın bundan sonra topladığı altın ve gümüş para sayılamayacak ölçüde arttı. 

Ancak gönlünü hiç bir zaman para ve pula kaptırmadı. Eline geçen para da hiç bir zaman kendisinde kalmadı. Fakir, fukara, kimsesiz, öksüz, yetim, dul, borçlu ve gariplerin sığınağı oldu. 

Bursa’da büyük bir imaret yaptırarak gelen geçen yoksullara ikramlarda bulundu. 

Misafirleri ağırladı. O dağıttıkça parası artıyor, parası arttıkça o da dağıtmaya devam ediyordu. 

Bu arada Alaeddin Ali el-Arabi hazretlerinin derslerine devam ederek ilimde ilerlemeye de gayret sarfediyordu.

Ve nihayet… Hocasının kerameti tahakkuk etti. Sarığının eşik üzerinde düşmesinin esrarı aydınlandı. Yine şeyhi ve üstadı Hacı Bayram-ı Veli hazretlerinin eşiğine yüz sürdü. Mübarek sohbetlerine tekrar kabul olunarak tasavvuf yolunda ilerledi. 

Hocasının sekiz halîfesinden biri olma şerefine kavuştu.

Bu arada dinine hizmet etmek, İslamiyeti küffar diyarına duyurmak aşkı Akbıyık Sultan’da hiç sönmeden için için gittikçe alevlendi. 

1444’te Varna’da haçlı sürüleri perişan edilirken o, manevi liderlerin en önündeydi.

Nisan 1453… Osmanlı ordusu son defa İstanbul önlerinde göründü. 

Peygamber efendimizin fetih müjdesi gerçekleşmek üzeredir. Molla Hüsrev, Molla Gürani, Akşemseddin ve Akbıyık Sultan gibi gönül erenleri ordunun en önündeler. Akbıyık Sultan, Akşemseddin hazretleri ile beraber Fatih Sultan Mehmed Han’ın yanında bulunuyor ve devamlı askeri teşci edip coşturuyor, dua ve sözleri ile onları gayrete getiriyordu.

Fatih Sultan Mehmed Han fetihten sonra İstanbul’da yaptırdığı camilere bu gazi şeyhlerin isimlerini verdi. Akbıyık Sultan adına da Cankurtaran civarında bir cami yaptırdı.

Akbıyık Sultan ömrünün son yıllarını Bursa’da talebe yetiştirmek, zikr, taat ve ibadetle meşgul olmak ve yine fakir fukaraya yardımda bulunmak suretiyle geçirdi. 1455 de ahirete göçtü. 

Arkasında pekçok hayır müesseseleri bıraktı. İstanbul’da bir, Bursa’da iki mahalle ve dergah ve camisi Akbıyık Sultan’ın adı ile anılmaktadır. 

Kabri, Bursa’da Akbıyık mahallesi Akbıyık Çıkmazı’nda yaptırmış olduğu dergahının yanındaki türbededir

Allah, kendisine rahmet eylesin…

 

Kaynak: http://www.ortadogugazetesi.net/makale.php?id=19046

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Akbıyık Sultan (2) için yorumlar kapalı
Tem 02

“TÜRKİYE PARÇALANMAYA BAŞLADI”

indir

 

 

 

 

 

 

 

“TÜRKİYE PARÇALANMAYA BAŞLADI” 

“Kerkük’ün Kürt Devleti içinde kalması, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tepkisine yol açabilir. Askerlerde, ABD’ye duyulan güvensizlik daha da derinleşebilir ve Kürtler’in yanında yer almayı sürdüren ABD, TSK’nın güvenini tümüyle yitirebilir. Bu nedenle, ABD konuyla ilgili politikasını açıkça yürütmemelidir. Askerler, Kerkük’ün Kürtler’e verilmesini bir operasyon yaparak önleyebilecek durumda değil. Buna; hükümet, TÜSİAD ve TÜSİAD eksenli basın, AB’yi de yanlarına alarak şiddetle karşı çıkar. Askerin manevra alanı yalnızca ‘sinirlenmekle’ sınırlı kalabilir… Türkiye’nin tehlike algılaması artık homojen değil. Sistemin stratejik düşünme mekanizması zayıf ve giderek parçalanmaya başladı.”

Penagon-CIA-ABD Dışişleri Bakanlığı OrtakToplantı Kararı

“Siyaset Analizcileri”

ABD Dışişleri Bakanlığı’nda 28 Mayıs 2004 tarihinde, bir toplantı yapıldı.Henri BarkeyAlan Makovsky, Judith Yappe ve Stephan Cook’un konuşmacı olduğu toplantıya, Pentagon, CIA, Dışişleri Bakanlığı ile Amerikan ordusundan 20 “seçkin siyaset analizcisi” katılmıştı. Toplantıda, “İsmi açıklanmayan bir Ortadoğu ülkesinden de toprak alarak Kuzey Irak’ta kurulacak Kürt devleti” görüşülmüş, Türkiye’de bu girişime karşı oluşabilecek tepkilerin neler olabileceği ele alınmıştı.

Basına yansıyan bilgilere göre; toplantıda, “Kerkük Kürt eyaleti içinde kalırsa TSK’nın tepkisi ne olur?”, “AKP’nin Kürt-İslam milliyetçiliğine bakış açısı nasıldır?”, “AKP içindeki Kürt asıllıların Başbakan Tayyip Erdoğan üzerinde etkisi nedir?”, “Yaklaşan ekonomik ve siyasi krizler içinde AKP’nin geleceği ne olur?” gibi konular irdelenmiş ve şu yargıda bulunulmuştu: “Kerkük’ün Kürt Devleti içinde kalması, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tepkisine yol açabilir. Askerlerde, ABD’ye duyulan güvensizlik daha da derinleşebilir ve Kürtler’in yanında yer almayı sürdüren ABD, TSK’nın güvenini tümüyle yitirebilir. Bu nedenle, ABD konuyla ilgili politikasını açıkça yürütmemelidir. Askerler, Kerkük’ün Kürtler’e verilmesini bir operasyon yaparak önleyebilecek durumda değil. Buna; hükümet, TÜSİAD ve TÜSİAD eksenli basın, AB’yi de yanlarına alarak şiddetle karşı çıkar. Askerin manevra alanı yalnızca ‘sinirlenmekle’ sınırlı kalabilir… Türkiye’nin tehlike algılaması artık homojen değil. Sistemin stratejik düşünme mekanizması zayıf ve giderek parçalanmaya başladı.”

Kaynak: http://www.milliiradebildirisi.org/turkiye-parcalanmaya-basladi-metin-aydogan-2/

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , | “TÜRKİYE PARÇALANMAYA BAŞLADI” için yorumlar kapalı
Tem 01

Sevgi Çok Olsun..

gonul26-sevgi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir Temenni..

Sevgi Çok Olsun..

 

Kötü düşünceler kavrulsun, solsun

Gönül dünyanıza sevgiler dolsun

Şeytanlık dünyada cirit atsa da

Bir taş atın haydi şeytan yok olsun!

Bütün gönüllerde sevgi çok olsun!

 

Sevgi ile doğsun, güneş, ay, yıldız

Sevgi olsun bütün gönülde yalnız

Yüreklerden sevgi taşsın apansız

Herbir insan, açlar bile tok olsun!

Bütün gönüllerde sevgi çok olsun!

 

İyiye yöneltir feleği sevgi

Toplumun sarsılmaz direği sevgi

Medeni olmanın gereği sevgi

Medeniyet için akıl ok olsun!

Bütün gönüllerde sevgi çok olsun!

 

Kibirler ve kinler çöpe atılsın

Nefes nefes her an huzur yutulsun

Sevgiden şeytanın nutku tutulsun

Öyle bir sevin ki şeytan şok olsun!

Bütün gönüllerde sevgi çok olsun!

 

Sevmekten korkmayın sevgi candır can

Kalbe hayat veren pırıl pırıl kan

Yaşama arzusu sonsuz heyecan

Her canlıda yaşamaya hak olsun!

Bütün gönüllerde sevgi çok olsun!

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , | Sevgi Çok Olsun.. için yorumlar kapalı
Haz 30

MİLLET Mİ; ÜMMET Mİ?

55

 

 

 

 

MİLLET Mİ; ÜMMET Mİ?

Türkçülüğün büyük ismi Yusuf Akçura’dan, Şeyh Cemaleddin Afganî’nin millet ve ümmet hakkındaki düşünceleri:
“Şeyh Cemaleddin Afganî… Bu meşhur Şeyh, bütün İslam âleminin yaşayabilmesi için, Müslüman milliyetlerin, milli bilince sahip olmaları gerektiğine inanmıştır. Afganî, İslam âleminin her tarafına düşünceleriyle, sözleriyle, işleriyle çok bereketli tohumlar saçmış ve Batı Türklüğünde olduğu gibi, Kuzey Türklüğünde dahi milliyet fikrinin gelişmesine hizmet etmiştir.
Şeyh Cemaleddin’e ‘büyük Müslüman’ veya ‘büyük Doğulu’ deyip geçebiliriz. Araştırmaları sırasında Müslümanların ırkî meselelere ve ırkî birliğe önem vermemiş olmalarının, gerileme ve çökmelerinin sebeplerinden olduğuna kanaat getirmiştir ve bundan dolayı Müslüman kavimlere -Fars olsun, Hindu olsun, Türk olsun, hangisi olursa olsun, bütün Müslüman kavimlerine- ırka, milliyete, kendi tabiriyle ‘cinsiyete’ önem vermelerini tavsiye etmiştir. Demek oluyor ki Şeyh Cemaleddin Afganî, İslam âleminin yaşayabilmesini, gelişmesini, Müslüman Kavimlerin bilinçli milliyetçi olmalarına ve milliyetleri (cinsiyetleri) dâhilinde ilerleyip gelişmelerine bağlı görüyordu. Şeyh’in bu görüşünü ispat eden iki şahide sahibiz: Birincisi Makalatı-ı Cemaliye adıyla Farsça olarak Hindistan’da yayımlanan toplanmış makalelerinden ’Vahdet-i Cinsiye Felsefesi ve İttihadı-ı Lisanın Mahiyet-i Hakikiyesi’adlı makalesidir; ikincisi milli Türk şairi Mehmet Emin Bey’e (Yurdakul) tavsiyeleridir.
Türkçe çevirisi Türk Yurdu’nda yayımlanmış olan ’Vahdet-i Cinsiye Felsefesi’nin tezi şudur: ‘Cinsiyet (yani milliyet) dışında mutluluk yoktur; dilsiz cinsiyet olmaz, bütün tabakaların ve sınıfların ifade ve istifadesini temin etmeyince bir dil meydan gelmiş olmaz.’
Şeyhin düşündüğüne göre: ‘İnsanlar arasında kapsamı geniş olup birçok parçayı birbirine bağlı kılan iki bağ vardır: Biri dil birliği-diğer bir tabirle cins birliği-, ikincisi: Din. Dil birliğinin yani cins birliğinin (yani ırkın, milliyetin) dünyada kalıcılığı ve sebatı, hiç şüphe yoktur ki, dinden daha devamlıdır. Çünkü az bir zamanda değişmez. Halbuki ikincisi böyle değildir: Tek bir dil konuşan ırkı görürüz ki, bin senelik süre içinde, dil birliğinden ibaret olan cinsiyette bir bozulma olmadığı halde, iki üç defa din değiştiriyor.’ Bu genel ifadeden Şeyh Cemaleddin’in din birliğinden çok cins birliğine ve dolayısıyla İttihad-ı İslam’dan çok herhangi cinsî, yani ırkî bir birliğe, mesela ‘Bütün Türklüğe’ değer verdiğini anlamış oluyoruz.

Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/kesenlerin-ummeti-ve-afgani-33663yy.htm

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , | MİLLET Mİ; ÜMMET Mİ? için yorumlar kapalı
Haz 29

Hz. Muhammed (S.A.S) Uyarıyor

hz-muhammed_fmt

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hz. Muhammed (S.A.S) Uyarıyor 

 Rasûlullâh –sallâllâhu aleyhi ve elem- bize yönelerek şöyle buyurdu: 
(Abdullah ibn-i Ömer -radıyallâhu anh- tarafından rivayet edilmiştir.)

*“Ey Muhacirler cemâati!
“Beş şey vardır ki, onlarla mübtelâ olacağınız zaman ben sizlerin o şeylere erişmenizden Allâh’a sığınırım. Onlar şunlardır:”

1- Bir milletin içinde zina, fuhuş ortaya çıkıp nihayet o millet bu suçu alenî olarak işlediğinde, mutlaka içlerinde taun hastalığı ve onlardan önce gelip-geçmiş milletlerde vuku bulmamış hastalıklar yayılır.

2- Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve başlarındaki hükümdarların zulmü ile cezalandırılırlar. 

3- Mallarının zekâtını vermekten kaçan her millet mutlaka yağmurdan menedilir (kuraklık cezası ile cezalandırılır) ve hayvanları olmasa (Allâh hayvanlara acımasa) onlara yağmur yağdırmaz.

4- Allâh’ın ahdini (emirlerini) ve Rasûlün sünnetini terk eden her milletin başına mutlaka Allâh kendilerinden olmayan düşmanı musallat eder ve düşman o milletin elindeki-avucundakilerin bir kısmını alır.

5- İmamları (yâni devlet adamları) Allâh’ın Kitabı ile amel etmeyip Allâh’ın indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtikçe Allâh onların hesabını kendi aralarında görür.” (İbn-i Mâce, Fiten, 22)

Kaynak: http://www.egitimhane.com/efendimiz-sav-uyariyor-ahir-zaman-belki-bu-zaman-k130927-0.html

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , | Hz. Muhammed (S.A.S) Uyarıyor için yorumlar kapalı
Haz 28

Türk’ün adını mı silecekler?

images

 

 

 

 

 

 

 

Türk’ün adını mı silecekler?

AKP’nin Türklüğü Anayasa’dan çıkarma vaadi (!)ne karşı sesleniş:

 “Ak donlu, kara donlu atlarıyla geldiler…

Yağız yüzleri, sert duruşları, dev kılıçlarıyla geldiler…

Dünyanın en büyük imparatorluğunun ordusuydu karşılarındaki. Otuz yılın sonunda Çaka Bey İzmir’e indiriyordu donanmasını. Geldiler; akın akın geldiler. Dağ taş Oğuz doldu diyordu Batılı tarihçiler. Dağlarına Karadağ, Akdağ, Aladağ, Karaman, Bolkardağ, ırmaklarına Kızılırmak, Yeşilırmak, Seyhan, Ceyhan dediler.

Kararlıydı düşman; bir iki üç kez yığdılar ordularını dört bir yandan. Karşılarında ruhu Aslan bedeni kılıç olan Kılıçaslan.

Kanları döküldü; her bir yana serpildiler saçı misali. Ama yine de geçit vermediler.

1000 yıl bu dağlarda onların türküsü söylendi.

Muğla’da Efe, Ankara’da Seymen, Erzurum’da dadaş oldular. Gelinleri al, güveyleri ak giydi. Çelik çomak, beş taş oynadı yanakları al al çocuklar.

Sonra çok sonra 1915’te çıktı karşılarına yine düşman. Gelin olacaklar çeyizlerini geri koydular sandukalarına. Çocuklar her seher babalarını beklediler kara tepenin doruğunda. (…)

Antep’te Karayılan, Maraş’ta Sütçü İmam, Erzurum’da Nene Hatun, Ankara’da Mustafa Kemal oldular.

(…)

Sileceklermiş; adını sileceklermiş kağıt parçalarından. Gülümsedi Akdağ, Aladağ, Karadağ gülümsedi Kızılırmak, Seyhan, Ceyhan…

Al bayraklarla donandı şehitler, gelin alayları, dağlar, tepeler ve bütün Türkiye!…

Kaynak: Ç. Kavaklıoğlu http://www.yenicaggazetesi.com.tr/turkiye-sanik-sandalyesine-surukleniyor-34202yy.htm

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Türk’ün adını mı silecekler? için yorumlar kapalı
Haz 27

Bu mu medeniyet?…

images (1)

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu mu medeniyet?…

Mallarımız arttı, keyfimiz azaldı. Daha büyük evlerde kalıyoruz, daha küçük ailelerde yaşıyoruz. Konforumuz arttı, zamanımız daraldı. Diplomamız bol, sağduyumuz az. Uzmanlıklar arttı, sıkıntılar çoğaldı. İlaçlar peynir ekmek gibi, hastalıklar arttı. Sorumsuzca para harcıyoruz, az gülüyoruz. Trafikte çok hızlıyız, çabuk parlıyoruz. Akşam geç yatıyor, sabah yorgun uyanıyoruz. Az kitap okuyor, çok TV izliyoruz, çok konuşuyoruz, az gönül veriyoruz ve çok fazla yalan söylüyoruz. Varlığımız artırdık, değerlerimizi yitirdik. Para kazanmayı öğrendik, yuva kurmayı beceremedik. Hayata yıllar ekledik, yıllara hayat katamadık. Aya kadar gidip dönmeyi biliyoruz, komşuya geçmek için karşıya geçemiyoruz. Uzaya ulaştık, ruhun derinliklerine ulaşamıyoruz. Havayı temizledik, ruhları kirlettik, temizleyemiyoruz. Atomu parçaladık, önyargıları yıkamadık. Daha çok plan yapıyoruz, daha az sonuç alıyoruz. Acele etmeyi öğrendik, sabırlı olmayı asla. Gelirimiz arttı, karakterimiz zayıfladı. Tanıdıklar çoğaldı, dostlar eksildi. Çabalar arttı, mutluluklar azaldı.
Bilgisayar ağları kuruyoruz, bilgi otoyolları inşa ediyoruz, kendi aramızdaki iletişimde zorlanıyoruz. “Dünya barışı” der, silahlanırız! Daha mutlu olmak için “somurtarak” çalışırız bugünlerde. Eve çift maaşın girdiği, çiftlerin boşandığı… Güzel evlerin yuva olmadığı… Kısa seyahatlerin, kâğıt mendil gibi ilişkilerin… Yıka çık gönüllerin… Kilo kilo dertlerin ve her derde deva vitaminlerin… Vitrinlerin dolu, gönüllerin boş olduğu günlerde yaşıyoruz!
Bu mu medeniyet?…

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , , | Bu mu medeniyet?… için yorumlar kapalı
Haz 26

“Çözüm süreci”nde Terör Örgütünün 2015 konsepti…

394160-3-4-029b8

images (2)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

images (1)

 

 

 

 

 

 

 

“Çözüm süreci”nde Terör Örgütünün 2015 Düşüncesi…                                                                                                                                                                         www.kenansahbaz.com

Terör bölgesinden güvenlik birimlerinin derlediği ve Ankara’da tüm devlet birimlerine sunulan istihbarat raporu:                                                                                                                                                                  
Ulaştığımız raporda Kandil çetesinin, “2015 düşüncesi” şöyle anlatılıyor;
” * PKK silah bırakmayacak. Türkiye’den çıkmayacak. Tam tersi örgüt uzun vadeli savaş hazırlığı yapıyor. Türkiye topraklarına mühimmat, ağır silah konuşlandırıyor.
* Örgüt tüm yan kuruluşları (burada tek tek sayılıyor- aht-) vasıtasıyla mezralardan büyük illere yoğun bir çalışma başlattı. Nüfusu 100 bin civarında olan şehirlere dağ kadrosundan 5’er kişi gönderdi. Daha büyük şehirlere nüfusa ve ihtiyaca göre, daha fazla eleman gönderiyor. Halka şöyle sesleniyorlar;
‘Bu seçim, Kürtlerin ölüm kalım savaşıdır. Bu seçimle Kürtler özgürlüğünü kazanıp kaderini çizecek ya da T.C.’nin zulmü altında hayasızca yaşamaya devam edecek. Herkes, akrabasını, komşusunu, yakınını, dostunu gözetleyecek, ev ev dolaşılacak, ziyaretlerde Partiye (HDP) oy verilmesi sağlanacaktır. Başka partilere oy vereceğini bildiğiniz kişileri tespit edip anında YDG-H’ya en yakın gerilla birimine haber vermekle mükelleftir herkes. Ailesinden HDP yerine başka partilere oy verecek olanların mal varlığına el konulacak. PKK’ya ihanetten düşmana çalışmaktan ötürü dağ mahkemesinde yargılanacaktır.’
* HDP/PKK seçimde barajı aşıp Meclis’e girerse yüksek sesle Kuzey Irak tipi bir statüyü dillendirecek. Eğer barajı aşamazsa ‘halkımız bizi seçmiştir’ diyip çeşitli eylemlerde bulunacaklar. Diyarbakır’da alternatif parlamento açma girişiminde bulunacaklar. Kendini mazlum göstermek, vaziyeti dramatize etmek, halkı galeyana getirmek için sansasyonel manipülasyonlara başlayacaklar. Çeşitli şehirlerde çeşitli noktalarda kendilerinin hazırlayıp sakladığı oy pusulalarını ekranlara çıkartmak suretiyle ‘çalınmış, gasp edilmiş oylarımız’ diyecekler. Şu anda Zap kampında binlercesi hazır hale getirildi.
* Düzenlenen etkinlikler; sırf halkı galeyana getirmek, canlı tutmak, çocukları dağ kadrosuna kazandırmaya yöneliktir. PKK, halkı canlı tutmak, ‘serhildan’a itmek, güvenlik güçlerinin elini kolunu bağlamak için hazırladı.
* PKK’nın, güvenlik güçleriyle çatışma çıkması durumunda verdiği talimat;
‘Etkinlik, festival, tören, düğün metotları ile elemanlar kurtarılacak. Hemen çatışma bölgesine gidilecek. Gerillayı içinize alıp gizleyeceksiniz, kaçıracaksınız, güvenlik güçlerinin operasyonunu çıkmaza sokacaksınız. Ölen gerillaların askerin eline geçmesine izin vermeyeceksiniz. Duruma göre; ölen gerillanın cenazesi propaganda malzemesi olarak kullanılması gerekiyorsa, halka gösterin. Gösterilmesinde fayda yoksa gizlice defnedin. Sizden biri ölürse, (asker ölmesin diye canını ortaya koyarken, kendini canlı kalkan yapan askerler tarafından öldürüldü) diyeceksiniz. Her örgüt mensubu sivil, böylesi durumlarda ne olursa olsun askere yanaşıp, varsa yaralı yoksa da bir şekilde yardım etmek istediğinizi göstereceksiniz. Bunu yaparken de mutlaka kayda alın.’
* Kaçakçılık faaliyetleri; PKK’nın gümrük birimleri var. Bunlar gelen malın cinsine fiyatına göre halktan para alıyorlar. Örnek Hakkari; Çığlı, Üzümlü, Derecik, Esendere bölge güzergâhlarına müthiş kaçakçılık söz konusu. Başkale, Esenyamaç, Uludere hakeza… Sadece Çığlı güzergâhından PKK’nın 2015’in ilk 3 ayında aldığı gümrük parasının 2.3 milyon TL. olduğu konuşuluyor.
PKK’nın bölge ihalelerinden aldığı haraç; Değeri 20 bin TL’yi aşan tüm özel ve devlet ihalelerinden yüzde 20 alınıyor. PKK ile ters düşenlerde oran yüzde 50’ye çıkıyor. PKK’nın payını vermeyenler, araç gereçleri yakıldığı gibi ölümle tehdit ediliyor. Örnek; PKK’nın, ….havalimanını yapan firmadan 1,7 milyon TL. para aldığı, …..’de yapımı devam eden Adalet Sarayı’nı yapan kişiden geçen sene 500 bin TL. aldığı belirtiliyor.”
“Çözüm süreci”nin çanak yalayıcıları!..

Kaynak: http://www.haberfedai.com/yazi/1209/cozum-surecinde-pkk-2015-konsepti#.VTYW2NLtmko

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | “Çözüm süreci”nde Terör Örgütünün 2015 konsepti… için yorumlar kapalı