Şub 25

Gönlümün Yanardağı

54ba35c3ae78491c3c4f71b5

 

 

 

 

 

 

 

 Gönlümün Yanardağı

 Gurbete dalıp, dalıp yar bedenin solmasın

Takılarak yollara gözüne yaş dolmasın

Bitecektir bu hasret, hiçbir kaygın olmasın

Sevgiyi kaynatacak gönlümün yanardağı..

 

Benim için zor gülüm, hayalinle avunmak

Nasip oldu bu cana aşkın ile kavrulmak

Ölüm bizi bulmadan son bulursa ayrılmak

Sevgiyi kaynatacak gönlümün yanardağı..

 

Sevgin ile çıldırıp, sevilmekten coşarsam

Yanağını, zülüflerin birer, birer okşarsam

Bu âlemde ölümsüz sevgin ile yaşarsam

Sevgiyi kaynatacak gönlümün yanardağı..

 

Her bakışın can yakar, hislerim kalkar şaha

Her an gönül ister ki; bıkmadan sev bir daha

Sevdamızın ödülü, vuslat olsun sabaha

Sevgiyi kaynatacak gönlümün yanardağı.. 

12.1.1982

KenanŞAHBAZ

www.kenansahbaz.com 

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , | Gönlümün Yanardağı için yorumlar kapalı
Şub 24

MODA!.. DİZİ!.. MEDYA!..(2)

images

 

 

 

 

 

 

 

MODA!.. DİZİ!.. MEDYA!..(2)

Sevgili gençler, sevgili spor severler size de birkaç sözümüz var …

Sizi renkleriyle damarlarınıza işlediğiniz takımlar var ya, cebindeki son parayı verip maçına gittiğin, yenilgisine üzülüp ağladığınız takım… Siz mağlubiyete üzülürken, işte o takımın elemanları meşhur sevgilisiyle, boğazın en lüks eğlence mekânında içkilerini yudumluyor olacak. Ve az sonrada 600 bin dolarlık arabası ile villasına gidip sevgilisiyle senin paranın “vergisini” ödeyecek… Sense önümüzdeki hafta nasıl denkleştirebilirim bilet parasını diye kara kara düşüneceksin. Bağır kardeşim bağır sesin kısılıncaya kadar bağır, sakın söz söyletme takımına olur mu? Memleket soyulsun, askerlerin vurulsun, baban işsiz kalsın, kardeşin aç uyusun ne önemi var. Bu hafta fikstürde bir sıra yükseldi ya takımın gerisini boş ver. Bu maçı unutup önümüzde ki maçlara bak sen…
****
Beyinsizlerin cirit attığı bir medya, düşünen, üreten bir şeyleri değiştirme çabasındakilerin esamesinin bile okunmadığı bir ortam. İşin enteresan tarafı da bu işte… Herkesin aynı görüşte olmasına rağmen değişen hiçbir şey yok. Magazin yine zirvede, Hülya Avşar’ın selülitleri, Jennifer Lopez’in kalçaları, Seda Sayanın 248. eşiyle yaptığı düğünün görüntüleri, Petek Dinçöz’ün ayrıldığı eşi, Acun’un genç sevgilisi, askerlikten çürük raporuyla yırtıp, Hakkâri dağlarında terörist avlayamıyorum, bari Bodrum sahilinde genç kızları avlayım diyen Şahan’ın yeni sevgilisi…

Televizyon medya bize; “Bak işte! Her şey güllük gülistanlık…” diyor ve ekliyor: “Füze kalkanı, eşbaşkanlık vatan, bayrak senin neyine! Füze kalkanı, “BOP”, vatan, bayrak diyenler hapsi boyluyorlar Sen sus ve dizini izlemene bak! O güzel kafanı anayasa değişikliği, başkanlık sitemi, teröristlerin yaptıkları, teröristlerle anlaşma, terörist başının affı gibi konularla yorma. Onu Ankaradakiler düşünür yaparlar. Sen rahatına bak!

Vatandaş ekranlarda eğlenceden başka, ilim irfanla ilgili bir şey göremiyor. Kendisi ise yok sayılıyor. Akşam eve geldiğinde “Bu tarz benim,” “Yetenek Sizsiniz,” “Ben Bilmem Eşim Bilir,” evlenme proğramları” vb.saçmalıklarla  karşılaşıyorlar.

Gerçek şudur: Güne kadın programları ile başlayıp geceyi dizi ve televizyon programları ile bitiren insanlarımız kitlesel bir uykuya yatırılmıştır Bu durum en çok ‘küresel efendilerin’ işine gelir Zira bu yolla gerçek gündemden uzaklaşan Millet tepki göstermez ve çevresinde neler olup bittiği ile ilgilenmezler

Türk Milleti göremesin diye ekonomik ve kültürel ortam hazırlandı. Zaten 300 milyar Dolar kredi kartı borcu ile yaşamaya çalışan, televizyon dizileri ve artık her gün yapılan maç yayınları ile meşgul edilen Millet, sanal alemde de olup bitenlerle futbol dünyasının tartışmalarına, kendi kişisel sorunlarından daha fazla zaman ayırmaktadır.

Bütün bu oyunlara daldığımız için Cennet ülkemiz bir halı gibi yavaş yavaş ayağımızın altından çekildiğini farkedemiyoruz bile…

Kaynak: Ay Yıldız Turuk Top of Form

 

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | MODA!.. DİZİ!.. MEDYA!..(2) için yorumlar kapalı
Şub 23

Altın Sözler

  image

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 Altın Sözler

 * Cesaret cennete, korku ölüme sürükler. SENECA

 * Deney, aklın babası, belleğin anasıdır. THOMAS FULLER

 * Düşünmeden konuşmak, nişan almadan ateş etmeye benzer. R. DİGEST

 * Düzyazı yürümeye, şiir ise dansa benzetilebilir. Yürümenin kendisi dışında bir amacı vardır. Dansın amacı ise, kendisidir. VALERY 

 * En tehlike insanlar yarı deliler ve yarım akıllılardır. GOETHE

 * Eskimiş fikirler paslanmış çivilere benzer, söküp atmak çok güçtür. C. ŞAHABETTİN

 * Erkekler, kadınların ilk aşkı, kadınlar da erkeklerin son aşkı olmak isterler. OSCAR WILDE

 * Felaket, dost sayısını sıfıra indirir. W. SHAKESPEARE

 * Gerçeğin dağlarına umutsuzlukla çıkılmaz. NİETZSCHE

 * İnsan, hayatının dörtte üçünü yapamayacağı şeylerle geçirir. DIDEROT

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Şub 22

Yeşil Kart Dağıtımı Kimin Elinde?

yeşil-kart

 

 

 

 

 

 

Yeşil Kart Dağıtımı Kimin Elinde?

Karabasan gibi bölgeye çöken terör örgütü, çözülme süreci ile kazandığı rahatlığı her alanda kullanarak, hem militan hem sempati aynı zamanda çok yüklü meblağlarda paralar da kazanıyor. Terör örgütünün en son el attığı kamu hizmetlerinden biri de fakirin umudu olan yeşil kartlar oldu. Bölgede bir çok il ve ilçede yeşil kart alacak olan vatandaşları belirleyen terör örgütü, karşılığında hem prestij(!) hem de maddi gelir sağlıyor. Güvenlik kaynaklarının verdiği bilgiye göre; örgüt, Doğu ve Güneydoğuda hemen hemen her vilayette kurduğu YDG-H yapılanması ile vatandaşa yeşil kart çıkartıp veya yeşil kart başvurusu iptal ettiriyor. Bununla yetinmeyen terör örgütü, devlet yardımlarının kendisi sayesinde yapıldığını, kendileri aracı olmadıklarında kimseye yardımın gitmeyeceği propagandası yapıp vatandaşlara güç gösterisinde bulunuyor.
Bunun son örneği ise Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde yaşandı. İlçede yaklaşık 75-80 bin civarında yeşil kartlı bulunuyor. Devlet yardımını alanların çoğu bu işi örgütün referansı ile aldıklarına inanıyor. Eğer, onlar olmasaydı dosyalarının geri döndüğü, nitekim onları referans göstermeyen veya onlardan yardım istemeyen ama gerçekten mağdur bir çok ailenin yeşil kart dosyasının iptal olduğu veyahut kabul edilmediği propagandası bu işe yetiyor.

YENİÇAĞ’a bilgi veren kaynak şunları söylüyor;

“Yaşanan birkaç örnekten sonra terör örgütünün bu gücünü gören vatandaşlar, devlete değil de terör örgütüne gitmeye başladı. Ayrıca devlete başvuran ve gerçekten ihtiyaç sahibi ailelerden bir çoğunun kartı çıkmazken trilyonluk insanlara yeşil kart çıkması devlete olan inancı zedelemiş durumda. Vatandaş ise bir an önce mağduriyetinin giderilmesi için terör örgütüne başvuruyor ve talebini iletiyor bir müddet sonra ise yeşil kartı çıkıyor.”

Kaynak:http://www.guncelmeydan.com/pano/yesil-kart-dagitimi-pkk-ya-gecti-ahmet-takan-t39055.html

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , | Yeşil Kart Dağıtımı Kimin Elinde? için yorumlar kapalı
Şub 21

“Mescid-i Dırar”

Mescid-i Dırar
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
“Mescid-i Dırar”
Yesrib’deki (Medine) Hazrec kabilesinin ileri gelenlerinden olan Ebu Amir isminde Hristiyan bir şahıs değişik vesilelerle Hz. Peygambere (asv) ve Müslümanlara zarar vermek istemiş, ancak başarılı olamamıştı. En son Taif’e yerleşmiş, Huneyn Savaşı’nda Hevâzin kabilesi yenilgiye uğrayınca da Şam’a kaçmıştı. Şam’a kaçarken münafıklara, “Olabildiğince hazırlık yapın, ben Bizans imparatoruna gidip kuvvet getireceğim, Muhammed’i ve arkadaşlarını Medine’den çıkaracağım.” diye haber göndermişti.Ebû Âmir’in Medine’deki münafıklarla yaptığı iş birliği çerçevesinde hazırlanan oyunlardan biri de  mescit süsü verilen bir toplanma yeri inşa edilmesiydi. Münafıklar gerçekte kötü niyetle, fakat Mescid-i Kubâ ve Mescid-i Nebî’ye uzakta oturan yaşlıların cemaate yetişemediklerini, diğer insanların da soğuk ve yağmurlu gecelerde anılan mescidlere ulaşmalarındaki zorlukları bahane ederek Sâlim b. Avf kabilesinin bulunduğu yerde bir mescid inşa ettiler. Resûlullah (asv)’ın onayını alıp bu yapıya meşruiyet kazandırmak üzere kendisinden mescidi ibadete açmasını ve dua etmesini istediler. Hz. Peygamber (asv) o sırada Tebük Seferi’nin hazırlıklarıyla meşgul olduğunu belirtti ve “İnşallah döndüğümüzde orada namaz kılarız.” buyurdu.Tebük seferi dönüşünde münafıklar tekrar aynı taleple müracaatta bulundular. İşte Resûlullah (asv) gerçekte fesat ve nifak yuvası olarak inşa edilen bu mescitte namaz kılmak üzere oraya gitmeye hazırlanırken bu âyetler nazil oldu. Âyetteki bu uyarı üzerine Hz. Peygamber (asv) anılan mescidi yıktırdı. Âyetteki “zararlı eylemler gerçekleştirmek üzere yapılmış mescid” anlamına gelen ifadeden hareketle siyer ve İslâm tarihi ile ilgili eserlerde, yıkılan bu yapı Mescid-i Dırâr adıyla anıla gelmîştir.
 
“107. Bir de şunlar var ki, zararlı eylemler gerçekleştirmek, inkarcılıklarını pekiştirmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulü’ne savaş açmış kişi lehine fırsat kollamak üzere bir mescid yapmışlardır. “Amacımız sadece iyilikti” diye de yemin edecekler, Allah şahit, onlar kesinkes yalancıdırlar. 108. Orada asla namaza durma! Daha ilk günden takva temeli üzerine kurulan mescid, namaz kılman için elbette daha uygundur; burada gerçekten arınmak isteyen adamlar vardır. Allah da temizlenenleri sever.109. Binasını Allah’a saygı ve O’nun hoşnutluğunu kazanma temeli üzerine kuran mı daha iyidir yoksa binasını kaymak üzere olan bir uçurumun kenarına kurarak onunla birlikte cehennem ateşine yuvarlanan mı? Allah kötülükte ısrar eden kimseleri doğru yola iletmez.110. Onların kurduğu bina, yürekleri paramparça olmadığı sürece içlerinde bir huzursuzluk kaynağıı olmaya devam edecektir. Allah bilen ve hikmetle yönetendir.”(Tevbe, 9/107-110)
 
Kaynak: (Taberî, ilgili ayetin tefsiri; TDV. İslam Ansiklopedisi, Mescid-i Dırâr md.)
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , | “Mescid-i Dırar” için yorumlar kapalı
Şub 20

BİR İHANETİN PERDE ARKASI…(4)

1513907_350160005126766_144232352_n

 

 

 

 

 

 

 

BİR İHANETİN PERDE ARKASI…(4)

Amacımız merhumun arkasından konuşmak değil, tarihe not düşmektir.Mutlaka okuyunuz..

MUHSİN YAZICIOĞLU VE ÖZAL ARASINDAKİ MUHABBETİN AKABİNDE KURULAN BBP…
Konuşacak bir söz kalmamıştı. Hemen izin istedik. Özal kapıya kadar bizi yolcu etti. Biz başımızı yerden kaldıramıyoruz. Özal odasına döndü,. Ben çekin 14 milyar (Yıl 1992. Bugünün 14 trilyonundan fazla) olduğuna bir türlü inanamadım. Muhsin’e dürttüm; Muhsin, şu çeki bir çıkar da bakalım. Bu çek 14 milyon olmasın ha! Dedim. Muhsin de Heya ben de bir türlü inanamadım dedi. Çeki çıkardık baktık ve sıfırları saymaya başladık ki, gerçekten 14 milyar idi. Ertesi günü partiden ayrılmak zorunda kaldık. Çünkü parayı almıştık. Ayrılmasak, Özal, bizi defe kor çalardı. İşte Özal ile ilişkimiz bu oldu. İlk 7 milyar ile genel merkez binasını satın aldık. Geri kalan 7 milyarı da bankaya koyduk, partinin masraflarını karşıladık. Dedi. 

Meğer bu adamlar davayı satmışlar Ben de M.A.ya Başbuğun bundan haberi olup olmadığını sorduğumda: nereden olacak dedi. Ben Ankara’da bir ağabeyin yanına gidip durumu anlattım. Bundan Başbuğ’un haberdar olup olmadığını sordum. O da: Ben bunu Koca Kurta anlatırım. Gerekirse senin ağzından dinlemek için seni arayabilir dedi. Aradan bir hafta geçti arayan olmadı. Ben tekrar o ağabeyin yanına uğradım. Abi sen Başbuğa söylemedin mi, arayan soran olmadı dedim. O ağabey de aslında seni arayacaktı ama daha büyük bir çek ortaya çıktı, bu nedenle seni aramadı dedi. Ben de bu çek kimden alınmış diye sordum. 

Özal, Antalya’da Mor Koyunda dinlenirken, Muhsin, Özal’a bir mektup yazmış. Bu mektubu ülkücü bir gence vermiş, bu genç mektubu alıp Özal’a götürmüş vermiş. İşte 1994 seçimlerine girmek için para lazım diye yazıyormuş mektupta. Özal gence 70 milyarlık bir çek vermiş. Genç davanın satıldığını anlamış ve çekin bir fotokopisini çekmiş. Çeki Ankara’da Muhsin’e verirken şöyle demiş, anlaşılan siz bu davayı satmışsınız. Beleşine deyyusluk olmaz. Bu çekten benim de komisyonumu verin demiş. Gence göz ağartmışlar, dövecek olmuşlar. Genel merkezden dışarı atıp kovmuşlar. Genç de bu 70 milyarlık çekin fotokopisini Başbuğa vermiş dedi. Şimdi Muhsin’e göre MHP, büyük birliği sağlayamamış idi. Kendisi büyük birliği kurmak ve bütün ülkücüleri bir araya toplamak için Büyük Birlik Partisi’ni kurdu ama büyük birliği oluşturamadı. Neden Muhsin’in cezaevi arkadaşları yanında yoklar? Neden MHP barajın altında kaldığında %13 oy kaybederken, MHP’ye kızan ülkücülerden bir tanesi dahi Muhsin’e oy vermedi?

İlk kuruluşunda oyu %1,75 iken, her geçen gün oyu düşerek %1lerin altına düştü? Bunun sebebini Muhsin gayet iyi biliyor. Çünkü bu Çek Olayını bilmeyen ülkücü kalmadı da ondan. Bunca rüşvete ve melanete rağmen hala dürüstlükten, delikanlılıktan, idealizmden yana mangalda kül bırakmıyorlar. Bütün ülkücülere ve sade vatandaşa soruyorum: Böyle 5500 şehidin kanları üzerinde pazarlık yaparak, davaya ihanet eden bu beyleri cezası ne olmalıdır? Lütfen Allah rızası için, bu cezayı siz tayin edin…    (SON)                                                                                                                                                                                                                                         

Ertuğrul Kalafat                                                                                                                                                                                                                             

Kaynak: Alperen …….

 

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , | BİR İHANETİN PERDE ARKASI…(4) için yorumlar kapalı
Şub 19

Başçavuş Albayı Tutuklayacakmış

images

Başçavuş Albayı Tutuklayacakmış

Albay, binbaşıya :                                                                                                                                                                                                                                           -Yarın güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir şey değildir. Erleri talim elbiseleri ile talim meydanına getirin de olayı görsünler. Bende orada bulunup kendilerine gerekli bilgiyi vereceğim. Şayet yağmur yağarsa, tabii bir şey göremeyiz .O zaman erleri, üstü kapalı talimgaha götürürsün.

Binbaşı, yüzbaşıya :                                                                                                                                                                                                                                      -Albayın emri ile yarın sabah saat dokuzda güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir olay değildir. Şayet hava kapalı olursa bir şey görülemeyecektir. Bu durumda tutulma, kapalı talimgahta gerekli talim elbisesiyle yapılacaktır.

Yüzbaşı, teğmene :                                                                                                                                                                                                                                        -Albayın emri ile yarın sabah dokuzda talim elbisesi ile güneş tutulmasının açılış merasimi yapılacaktır. Şayet yağmur yağarsa ki bu durum pek görülen bir olay değildir, Albay kapalı talimgahta gerekli bilgiyi verecektir.

Teğmen, başçavuşa :                                                                                                                                                                                                                                    -Yarın sabah dokuzda hava güzel olursa, talim kıyafeti ile albay tutulacak. Kapalı talimgahta yağmur yağarsa, alayın meydanında manevra yapılacak. Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir.

Başçavuş, askere :                                                                                                                                                                                                                                        -Yarın sabah saat dokuzda kapalı talimgahta Albayı tutacağız. Sabah hepiniz talim teçhizat ile hazır olun.

Askerler kendi aralarında :                                                                                                                                                                                                                          -Yarın sabah bizim başçavuş Albayı tutuklayacakmış.

 

Kaynak: http://www.komikfikralar.web.tr/2014/09/bascavus-albay-tutuklayacakms.html

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , | Başçavuş Albayı Tutuklayacakmış için yorumlar kapalı
Şub 18

“Çözüm Süreci” Mi? İhanet Süreci Mi?

   490-254timthumb

“Çözüm Süreci” Mi?  İhanet Süreci Mi?

“Çözüm süreci” ile silah bırakıp yurt dışına çekileceği söylenen PKK hâlâ karakollara saldırmaya devam ediyor.

Asker, saldırılara yeterince karşılık veremediği gibi Valiler de operasyon izni vermiyor. Şehir merkezlerinde YDG-H militanları terör estirirken kırsaldaki hareketlilik de azalmadığı gibi günden güne artıyor. Öyle ki daha önce onlarca şehit verdiğimiz Dağlıca Karakolu’nda durum içler acısı.

Ellerinde silahlarıyla pervasızca ilçe merkezine inip ihtiyaçlarını karşılayan teröristler hemen her gece hatta gün ortasında karakola taciz ateşi açıyor. Komutanlar ise saldırı esnasında askerlerin içeri girmelerini emrediyor. Çünkü birkaç karşı atış dışında yapacakları pek bir şey yok. Teröristler o kadar azıtmış durumda ki karakolun önünden gündüz vakti silahlarla ellerini kollarını sallayarak geçiyor. Tüm bu yaşananları havuz ve yandaş medyada hiçbir şekilde bulamazsınız.

PKK’nın Dağlıca’da son günlerde aralıksız taciz saldırıları ise bölgede örgütün varlığını hissettirerek, AKP’ye aba altından sopa göstermesi, militanlarını zinde tutma ve“taleplerimiz yerine getirilmezse her an eskisi gibi büyük zayiatlı saldırılar düzenleriz” tehdidi olarak yorumlanıyor. Öte yandan terör örgütü bölgede bir çok il ve ilçede eylemlerine devam ediyor.
Kaynak:http://www.guncelmeydan.com/pano/yesil-kart-dagitimi-pkk-ya-gecti-ahmet-takan-t39055.html

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | “Çözüm Süreci” Mi? İhanet Süreci Mi? için yorumlar kapalı
Şub 17

FELEK DEFTERİNİ DÜRSÜN İSRAİL!

indir (1)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
FELEK DEFTERİNİ DÜRSÜN İSRAİL!
 
Müslümanım, bahtım kara, mazlumum
Yok, elektriğim, ekmeğim, suyum
Firavun zulmüne uğradı soyum
        Bu zulmü, Musa da (as) görsün İsrail!
        Felek, defterini dürsün İsrail!
 
Osmanlıdan beri tuzak kurdunuz
Filistin değil ki, sizin yurdunuz
Kadın, çocuk, hatta bebek vurdunuz
        Allah’ın laneti sürsün İsrail
        Felek, defterini dürsün İsrail!
 
Keser döner bir gün, sap hesap döner
Gerçek insan olan barışı dener
Firavun da olsan saltanat söner
       Vicdansızsın, sağır, körsün İsrail!
       Felek, defterini dürsün İsrail!
 
Şu, insan hakları, nerede, hani?
Katliam yapanlar canidir cani!
Sağır mı bu dünya? Kör müdür yani?
      Sen, bir kanser gibi ursun İsrail!
       Felek, defterini dürsün İsrail!
 
Saldırıyor kan emenler her yandan
Sadist bu İsrail, zevk alır kandan
Mazlum Filistinli oluyor candan
        Kuduz köpek gibi ürsün İsrail!
        Felek, defterini dürsün İsrail!
 
Elinde, dilinde, yüzünde kan var
Ardında Emperyal Amerikan var
Mazlumun ahı’ndan arşa çıkan var
       Dünyada farklı bir türsün İsrail!
       Felek, defterini dürsün İsrail!
 
Allah bilir seni, dünya da bilsin!
İnsanlığın yüz karası nesilsin
Seni insan sandık, insan değilsin!
       Lanetli şeytansın, hürsün İsrail
       Felek, defterini dürsün İsrail!
 
04.01.2009
Kenan ŞAHBAZ
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | FELEK DEFTERİNİ DÜRSÜN İSRAİL! için yorumlar kapalı
Şub 16

MODA!.. DİZİ!.. MEDYA!.. (1)

347074-yetenek-sizsiniz-e-porno-soku-52c4f11a627af

 

 

 

Yetenek sizsiniz proğramından bir örnek…

 

 

 

 

Bu adresten ülkenin ne hale geldiğini görün!

http://webtv.hurriyet.com.tr/magazin/evlilik-programinda-boylesi-gorulmedi_71193

 

MODA!.. DİZİ!.. MEDYA!..(1)

”Modacı maymunları yok etmek için modayı yok etmek lazımdır. Türkiye’de moda yok edilmelidir.” -Nejdet SANÇAR

“En alttan başlar genelde ve yukarı doğru çıkar: ayak, göbek, ağız. Biraz yukarı çıkarsan ne var? “beyin” boş ver onu konumuz o değil… Ayağını iyi kullanıyorsan çok zenginsindir. Göbeğini iyi kullanıyorsan milyonlar izler. Sesini iyi kullanıyorsan eğer hayranların senin için kendilerini parçalar konserlerde, TV başlarında. Ama beynini kullanıyorsan hiç kimse tanımaz, dinlemez, bakmaz bile. Futbolcunun maç başına aldığı parayı üniversitedeki profesörün on yılda aldığı bir memleket bizimkisi. Yılbaşında sahneye çıkan yırtmacı derin sanatçı 70 milyar alırken, 28 sene sonunda emekli maaşı olarak 25 milyar alan babamın memleketidir burası. Gözümüz yok Allah daha çok versin, nede olsa o gece ülke için önemli bir başarıya imza atmıştır sanatçımız, nesiller boyu konuşulacak bir buluş sergilemiştir. Bu sanatçının bir gecede kazandığı paraya hiç olmazsa ulaşma imkânımız var; babam 56 sene daha çalışsaydı elde edebilirdi ne de olsa. Ama o futbolcular öylemi? Ne elli ne yüz; çok çalışman gerek baba çok… Milyon dolarlardan bahsediyoruz burada.

İspanya devlet başkanı Franco’ya muhabir sormuş bir zamanlar: “ bu insanları bu krize, işsizliğe, bunalıma rağmen nasıl yönettiniz?” diye. Devlet başkanı ise: “ yüz bin kişilik üç tane beşik yapıp sallayarak” demiş. Ne kadar dâhiyane değil mi? FADO, FİESTA, FUTBOL .Statlar ve orda avutulan bir topluluk. Kadın ve eğlence proğramları. Ağlayan,kaygılanan, çıkış arayan, bunalıma düşen toplumu susturmanın en basit ve herkesçe bilinen yoludur. Ağlayan, sızlanan,  halinden memnun olmayan koca koca bebekleri susturmanın yolu…”

Kaynak: Face -Ay Yıldız Turuk

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , | MODA!.. DİZİ!.. MEDYA!.. (1) için yorumlar kapalı