Şub 09

Yeryüzünde

cehennem
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yeryüzünde
                     
Ay ve Güneş niçin tutulur derdim?
Bunca haram nasıl yutulur derdim?
İnsan hayvan mı ki satılır derdim?
Kaldık Cehenneme bu yeryüzünde!
 
Hakka, adalete akıl burarak
Kendimize göre mizan kurarak
Garibi, yetimi candan vurarak
Aldık Cehenneme bu yeryüzünde
 
Hırsızlar, arsızlar haklı çıkıyor
Haklar, hakikatler candan bıkıyor
Hepimizi bir kor ateş yakıyor
Daldık Cehenneme bu yeryüzünde
 
Vahşeti görmeyip anla avunduk
Hem de haksızlığı zulmü savunduk
Tarihte bir Nemrut, Firavun olduk
Dolduk Cehenneme bu yeryüzünde
 
15.12.2014
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , | Yeryüzünde için yorumlar kapalı
Şub 08

Emaneti Ehline Vermek!

emanet
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Emaneti Ehline Vermek!
“İnna(A)llâhe ye/murukum en tu-eddû-l-emânâti ilâ ehlihâ ve-iżâ hakemtum beyne-nnâsi en tahkumû bil’adl(i)(c) inna(A)llâhe ni’immâ ye’izukum bih(i)(k)inna(A)llâhe kâne semî’en basîrâ(n)”
 
“Şüphe yok ki Allah, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Gerçekten de Allah, size ne de güzel öğüt vermede. Şüphe yok ki Allah, her şeyi duyar, görür.” Abdulbaki Gölpınarlı Meali
 
İslâmiyetten önce Kâbe ile ilgili bazı hizmetler belli kişiler tarafından yürütülüyordu. Peygamberimiz Mekke’yi fethettiği gün Kâbe’nin anahtarlarını Osman b. Talha b. Abdüddar taşıyordu. (Bu kişinin Türk olduğu bilinmektedir.) Peygamberimiz bu zatı çağırtarak Kâbe’yi açmasını emretti. Orada hazır bulunan Peygamberimizin amcası Hz. Abbas, eskiden sorumluluğunda bulunan hacılara su dağıtma görevi ile beraber Kâbe anahtarlarının da kendisine verilmesini istedi. Bunun üzerine bu âyet-i kerime (nisa 48) nazil oldu. Peygamberimiz de Kâbe’nin anahtarlarını eskiden beri taşıyan Osman b. Talha’ya vererek:  
– “Ey Ebû Talha evlâdı, atalarınızdan kalma olan Kâbe kapıcılığı sizde kalmak üzere, işte anahtarlarını alınız, bunu, haksızlık yapmadan hiç kimse sizden alamaz,” buyurdu ve anahtarlarını eskiden olduğu gibi aynı sahibine tekrar verdi.
Bu âyet-i kerime emanetlerin ehline verilmesini emrediyor ve ehliyetli olan kimseden emanetin alınmamasını istiyor; insanlar arasında adaletli olmayı emrediyor. Eskiden beri Kâbe’nin kapıcılığı görevini ehliyetle yapmış olan birisinden bu görevin alınarak kendisine verilmesini isteyen Hz.Abbas, Peygamberimizin saygıdeğer amcası olmasına rağmen bu görev, âyet-i kerimenin işâretiyle ehil olan eski sahibinde bir daha ondan alınmamak üzere bırakılmıştır. Âyet-i kerime, devlet işleri için ehliyetin dışında başka bir şey kabul etmiyor. Aklın da kabul ettiği bu değil mi? Eğer maksat kamu işlerinin aksamadan düzenli bir şekilde yürütülmesi ise bu işe ehil olan birisini getirmek gerekmez mi?
 
EMANETİ (İŞİ) EHLİNE VERİYOR MUSUNUZ?
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , | Emaneti Ehline Vermek! için yorumlar kapalı
Şub 07

Azerbaycan Atasözleri

www.bayrakwall.tr.gg

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Azerbaycan Atasözleri

* “Yüz ölç bir biç.”

* “Yüze konuşan düşman, arkadan konuşan dostdan iyidir.”

* “Yetim kuzudan koç olmaz.”

* “Açlık ne yedirtmez, tokluk ne dedirtmez.”

* “Arvat adamı vezir de eder rezil de eder.”

* “At ölür, itlere bayram olur.”

* “Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez.”

* “Dere kenarına ev yaparsan bilesin ki sel malıdır, Kendin yaşlı avrat genç bilesin ki el malıdır.”

* “İti tutarken(köpek alırken) bile esline (soyuna) bak.”

* “Yahşi günde yar yahşidir yaman günde yetiş gardaş.”

 

Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/azerbaycan/175728-azeri-atasozleri.html#ixzz3Nn1cK51H

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Azerbaycan Atasözleri için yorumlar kapalı
Şub 06

BİR İHANETİN PERDE ARKASI…(1)

1513907_350160005126766_144232352_n

BİR İHANETİN PERDE ARKASI…(1)

Amacımız merhumun arkasından konuşmak değil, tarihe not düşmektir.mutlaka okuyunuz..

MUHSİN YAZICIOĞLU VE ÖZAL ARASINDAKİ MUHABBETİN AKABİNDE KURULAN BBP…

1991 yılında yapılan Genel Seçimlerde MHP, RP ve IDP barajı aşmak için ittifak yaptılar. Bu seçimde ittifak partileri toplam 62 milletvekili çıkardı. Yemin töreninden sonra MHP 17, Aykut Edibali iki veya üç milletvekilini çekerek partilerine geçtiler. Muhsin Yazıcıoğlu ve Ökkeş Kenger MHP’den seçilmişlerdi. Bu arada cezaevlerinde yatan Ülkücülerden Türkeş’e karşı bazı tepkiler olduğunu gördüm. Bu kışkırtmalar bilinçli olarak Muhsin tarafından yapılıyordu. Merhum Alparslan Türkeş’e bir mektup yazdım. 

Cezaevlerini aydınlatacak birilerini göndermesini, aksi takdirde cezaevlerinin ölü doğuracağını ifade ettim. Bir baktım ki Muhsin’i göndermiş. Merhum Türkeş, tilkiyi tavuklara bekçi olarak göndermişti. Muhsin’in kayınpederi Erbakan’ın sağ kolu denebilecek fanatik Refahçı Maraşlı bir aile reisidir. Tabi ki yenge hanım da fanatik Erbakan’cıdır. Refahçı kayınpeder ve yengemiz ; Muhsin sen MHPye Genel Başkan olmalısın, artık Türkeş bunamış, çekilmesi lazım. Bu davanın Başbuğu sen olmalısın diye gaz veriyorlardı. Onlar da başbuğ olamayacağını biliyorlardı ama hiç olmazsa başbuğ olamazsa bu kızgınlıkla istifa eder, Refah saflarına geçer diye hesap yapıyorlardı. 

Kayınbaba tarafı bu beklenti içerisindeyken, Muhsin de boş durmuyor, adaylar dikiyor, listeler çıkarıyor. Merhum Türkeş’ de bu kongreleri iptal ediyor veya Muhsin’ci başkanı fesh ettiriyordu. Aslında böyle değildi ama Muhsin’e göre böyle oluyordu. Süleyman Demirel, SHP ile koalisyon kurmuştu. Demirel bazı meselelerde Türkeş’e danışıyor, hatta Türkeş’i almadan Türk Dünyasına bile gitmiyordu. Muhsin, Ökkeş ve arkadaşları Türkeş Orta Asya’ya giderken Demirel’in çantasını taşıdı diye propaganda yapıyorlardı. MHP grup kurmadan Mecliste sesini duyuramıyordu, bütçeden para alamıyordu. 

Türkeş, hükümetin bazı olumlu çalışmalarına Mecliste destek veriyordu. Bu sebepten Muhsin ve arkadaşları tarafından ihanetle suçlanıyordu. Demirel ve SHP de, MHP’ni grup kurabilmesi için kararname çıkardı ve 21 olan grup sayısını 20 ye düşürdüler. Bu arada ANAP’tan 3 milletvekili istifa edip gelecek ve MHP grup kuracaktı. Tam bu sırada bir bomba patladı. Muhsin Yazıcıoğlu, Ökkeş Kenger, Esat Bütün, Saffet Topakbaş ve Edibali’den bir milletvekili istifa ettiler. MHP’nin grup kurması planı suya düşmüştü. Turgut Özal ile aralarında bir irtibat olduğu dedikodusu çıktı. Bu çöpçatanlığı da Fethullah Gülen’in yaptığı söylendi. (Devam Edecek)

Ertuğrul Kalafat                                                                                                                                                                                                                              

Kaynak: Alperen …….

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , | BİR İHANETİN PERDE ARKASI…(1) için yorumlar kapalı
Şub 05

MAVİ KÖŞK (KAÇAKÇININ KÖŞKÜ) 2

sut_havuzu_sophie_450x334_optpaolides_449x637_opt

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MAVİ KÖŞK (KAÇAKÇININ KÖŞKÜ) 2

ÇAMLIBEL/ KIBRIS

Paolides’in Hazin Sonu

Paolides çok severek yaptırdığı mavi köşkü 1974 barış harekatı sırasında arkasında bırakarak İtalya’ya kaçmak zorunda kalmıştır. Kaçarken yatak odasında bulunan ve ingiliz mahallesine doğru giden kendi yaptırdığı gizli tünelleri kullanmıştır. Tünelleri kaçarken patlattığı için tam olarak nereye açıldığı bilinmemektedir. Paolides köşke olan ilgisini ve bir gün geri alma ümidini hiç kaybetmemiş bu yüzden öldürüldüğü 1986 yılına kadar köşkün çeşitli ihtiyaçlarını italyadan Kıbrıs’a gönderdiği söylenmektedir. Paolides İtalya’da bir mafya toplantısında öldürülmüştür.

Son olarak; Mavi köşk bir ibret müzesi olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin himayesinde halkımızın ziyaretine açık tutulmaktadır. 1963 – 1974 yılları arasında Kıbrıslı Türkler çeşitli zorluklar altında yaşamlarını sürdürmeye çalışırken, Paolides kanlı paralar ile bu köşkte sefasını sürmüştür. Mavi Köşk, Yukarıda anlatamadığımız çalışır durumda olan 1957 yapımı Westinghouse marka merkezi klima sistemi, içinde gizemli bir altın anahtar bulunan gizli kasası, özel olarak uzakdoğudan paolidesin getirttiği dokuz boyutlu güvenlik aynası, kuş tüyü yastıklı stres koltukları, mevsime göre renk değiştiren bukalemun derisinden içki dolabı, kristal şarap bardakları, italyan el işi yer döşemeleri, istenirse 24 saat şarap akan aslanlı çeşmesi, özel sirtaki taverna bölümü, Köşkün bir çok yerinde bulunan günah çıkarma noktaları, Deprem uyarı cihazı, Köşkle bir bütünmüş gibi görünen ancak depremde yıkılmaması için köşkten ayrı olarak ve farklı bir teknikle yaptırılmış deprem odası gibi birçok özelliği ile Mavi Köşk Kıbrıs’ta mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri. 

 Kaynak: http://kibrismavikosk.com/

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , | MAVİ KÖŞK (KAÇAKÇININ KÖŞKÜ) 2 için yorumlar kapalı
Şub 04

DAVUT BOYNUZU (5)

indir
 
 
İsrail Bayrağı
 
 
 
 
DAVUT BOYNUZU (5)
Diğer bir efsaneye göre, Golyat’ın kalkanını büyük bir yıldız süsler. Genç David, bu devi öldürdükten sonra, kalkanına sahip olur ve yıldızı da Tanrı’ya sığınmanın bir simgesi olarak benimser. David’in mezmurlarının tekrarlanan teması ‘Tanrı benim kalkanımdır’ sözleridir(Tanah/ Mezmur, Bölüm 18). Tora, bilinen bir örgütlenmiş orduyu kuran Kral Davut’un, askerlerini profesyonel savaşçı olarak yetiştirdiğini yazar. Davut, askerlerinin zırhlarında da Tanrısal himaye sembolü olarak altıgen yıldız motiflerini kullanmıştır. Davut’un oğlu, Kral Şelomo/ Süleyman ise sembol olarak altı köşeli değil de beş köşeli (pentagram) yıldızı benimsemiştir. Bu yıldız Süleyman’ın mühürlü yüzüğünde yer almaktaydı ve kralın mabedinde de yüzlerce altın kakmalı kalkan bulunmaktaydı.
Efsanede anlatılan olayların ışığında bu Davud Yıldızı’na bakıldığında; bir devi sapanla deviren büyük bir güç, İsrail’in Filistin’e açık üstünlüğü, Tanrı’nın koruyuculuğu ve Davut’un gücü görülmektedir. Davut, Yahudi tarihindeki en ünlü ve güçlü İsrail Kralı’dır ve onun zamanında İsrailoğulları tarihinde ilk kez Büyük bir krallık kurmuş ve en büyük gücüne sahip olmuştur. Günümüz İsrail’i bu yıldızı ulusal bayrağında bir sembol olarak taşıyorsa eğer, bunun anlamı, bu gücü herkese hatırlatmak için verdiği bir mesajdan başka bir şey değildir.
Şimdi gelelim Davut’un boynuzuna. Kutsal kitap Tanah/Tevrat’ta Davut’un boynuzu diye bir boynuz hiç yer almamaktadır. Ancak Tevrat’ta boynuzlama vakası vardır; Hititli Uriya’nın karısı Bat-Şeva Davut’la bir olup kocasını boynuzlamıştır, ama bu Davut Boynuzu o boynuz olmasa gerek…
Buna karşın Tevrat’ta BOYNUZ’dan sıkça bahsedilmektedir. En başta boynuz; Yahudi kutsal Tapınağının ayrılmaz bir parçasıdır, Sina Dağı’nda Tanrı tarafından Musa’ya verilmiş emirde geçmektedir yani boynuz kutsaldır;“Sunağı akasya ağacından kare biçiminde yap. Eni ve boyu beşer arşın, yüksekliği üç arşın olacak. Dört üst köşesine kendinden boynuzlar yaparak hepsini tunçla kapla(Tevrat/Çıkış 27:1/2)”
İkinci olarak boynuz, günahlardan arınma için yapılan kutsal ayinin bir parçasıdır, bu da Tanrı tarafından İsrailoğulları’na bildirilmiştir; “Üzerinde buhur yakmak için akasya ağacından bir sunak yap. Kare biçiminde, boyu ve eni birer arşın, yüksekliği iki arşın, boynuzları kendinden olacak. Üstünü, yanlarını, boynuzlarını saf altınla kapla… Kahin Harun yılda bir kez sunağın boynuzlarını arındıracak. Kuşaklarınız boyunca yılda bir kez günahları bağışlatmak için sunulan sununun kanıyla sunağı arındıracak. Sunak ben RAB için çok kutsaldır(Tevrat/Çıkış 30: 1,2,3,10)”
Üçüncü olarak boynuz, Yakup/İsrail oğlu Yusuf’a bildirdiği kehanette geçer ve İsrail düşmanlarını yenmek için kullanılacak gücü simgeler: “ Yusuf, İlk doğan bir boğa kadar Görkemlidir o; Boynuzları yaban öküzünün boynuzları gibidir. Bu boynuzlarla ulusları, Yeryüzünün dört bucağındaki ulusları yaralayacak(Tevrat/Tesniye 33: 16/17)”
Ayrıca boynuz, Tanrı’nın seçtiği kişiyi kutsamak için kullanılır, içi zeytinyağı dolu boynuzla kutsama töreni yapılır, Davut için yapılan törende olduğu gibi; “RAB Samuel’e, “Kalk, onu meshet. Seçtiğim kişi odur” dedi. Samuel yağ boynuzunu alıp kardeşlerinin önünde çocuğu meshetti. O günden başlayarak RAB’bin Ruhu Davut’un üzerine güçlü bir biçimde indi(Tanah/ 1. Samuel 16:13)” 
Ve nihayet boynuz, Yahudi Peygamberi Mikaya’nın bir kehanetidir,İsrailoğulları düşmanlarını boynuzla yok edecektir;  “Kenaana oğlu Sidkiya, yaptığı demir boynuzları göstererek şöyle dedi: RAB diyor ki, ‘Aramlılar’ı yok edinceye dek onları bu boynuzlarla vuracaksın.’ (Tanah/2.Tarihler 18:10)”
 
Sınuç olarak; Şimdi bu bilgileri bizim Başbakan’daki Davud’un Boynuzu’yla yan yana getirelim ve bir Yahudi Cemaati Davut Boynuzlu üstün cesaret ödülünü bir kişiye neden verir ona bir bakalım (Not: Tespitlerimiz kişisel görüş değil Tevrat’ın buyruklarıdır ve kutsal ayet anlamlarıdır)…
Davud; İsrail’in gücü ve de koruyucu kalkanıdır, bu kalkan seçilen kişiyi İsrail’i düşmanlarına karşı koruyacaktır.
Boynuz; Tanrı’nın seçtiği kişiyi kutsamak, günahlarından arındırmak ve İsrail’in düşmanlarını yenmek için seçilmiş bir kutsal semboldür. Seçilen kişi kutsanmış, günahlarından arındırılmış ve İsrail’in düşmanlarına karşı savaşacak güçle donatılmıştır, anlamına gelir. 
Davut Boynuzlu ödül sahibi bizim Başbakan yönetimindeki AKP hükümetinin Türkiye ve Ortadoğu’da izlemekte olduğu ayrıştırma siyasetine ve başta İran ve Suriye’ye karşı yaptığı yıpratma ve çatıştırma siyasetine baktığınızda, özellikle İsrail’in can damarı Yahudi Kürdistan oluşumuna baktığınızda ve bu süreci hızlandırmak için AKP’nin PKK’ya verdiği desteğe baktığınızda, her yol Kudüs’e çıkmaktadır. Buradan da “bir Yahudi Cemaati Müslüman bir lidere neden Davut Boynuzu verir”, sorusunun cevabına doğrudan ulaşılmaktadır.
 
Unutmayınız ki ödül, hizmet edene verilir. Bizim ülkemizde İsrail’e hizmet demek “şehit vermek” demektir, her gün şehit, her gün şehit. Terörün şifresini çözmek istiyorsanız, İsrail’i ve de ona hizmet edenleri iyi tanımak zorundayız, hem de çok iyi…
 
(SON )
Kaynak:  Erdal Sarızeybek  Nil’den Fırat’a Devlet Oyunları, araştırma, sayfa 200/207, Pozitif Yayınları, 2012.
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | DAVUT BOYNUZU (5) için yorumlar kapalı
Şub 03

Nasreddin Hoca (2)

nasreddin-hoca2
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Nasreddin Hoca (2)
 
Hazar Denizi’nin doğusundaki Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Doğu Türkistan ile kuzeyindeki Tataristan gibi ülkelerde  Nasreddin Hoca’nın fıkraları bilinmektedir. Ancak bu coğrafyadaki Nasreddin Hoca, Türkiye’den nasıl, ne zaman ve hangi yolla sözünü etti-
ğimiz ülkelere ulaştı? Bize göre bu hususta iki yol dikkati çekmektedir.
Bunlardan birincisi; Nasreddin Hoca İpek Yolu güzergâhı üzerindeki ülkelere bezirgânlar (kervancılar, tüccarlar) vasıtasıyla ulaşmıştır. Elbette hem Nasreddin Hoca’nın hayatı hem de fıkraları, hanlarda dilden dile, nesilde nesile anlatılırken yeni eklemeler ve unutulan kısımlarıyla bir ölçüde varyantlaşmıştır.
Zaten bu hususu kabul etmemiz de gerekmektedir. Hiçbir sözlü metin yeni anlatıcının ağzında ilk şeklini muhafaza edemez. Bu anlatmalar
yardımıyla pek çok fıkra Nasreddin Hoca’ya bağlanırken, bazı Hoca fıkraları da başka tiplere mal edilmiştir.
Türkistan’a gidişte takip edilen ikinci yol matbuattır. Nitekim tarih boyunca İstanbul, Kazan, Buhara, Semerkant, Taşkent sadece birer ticaret merkezi değil, aynı zamanda birer kültür merkezidirler. İstanbul’da yayımlanan bir kitap daha sonra sözünü ettiğimiz bu kültür merkezlerinde yayımlanma fırsatını bulmuştur. Burada saydığımız hususlardan dolayı sadece Nasreddin Hoca fıkralarının sayısı değişmemiş, aynı zamanda fıkraların konusunda da pek çok farklılıklar olmuştur. Bu hususları ülke ülke anlatacak olursak, Hocamızın adından başlayan değişiklik, diğer konularda da kendisini gösterecektir:• Alptekin, Doğu Türklerinin Nasreddin Hocası Mitolojik Bir Kahraman mıdır?Doğu Türkistan’da Nasreddin Hoca fıkraları Nesirdin Ependi Letipiliri veya Efendi Letipirili adıyla bilinmektedir. Fıkraların hangi yolla Doğu
Türkistan’a ulaştığına dair bir bilgimiz yoktur. Bilinen şey, onun fıkralarının sözlü kültürde yaşamasıyla ilgilidir. Ayrıca Nasreddin Hoca sadece
Uygur Türklerinin matbuatında değil, Çin matbuatında da epeyce yer işgal etmiştir. Çinliler Nasreddin Hoca fıkralarından yararlanarak çocuklarını
eğitmişler, hatta rejimin propogandasını bile yapmışlardır. Elbette burada sözünü ettiğimiz fıkraların büyük bir kısmı Hocamıza ait değildir.
 
Kaynak: http://yayinlar.yesevi.edu.tr/files/article/809.pdf
Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , | Nasreddin Hoca (2) için yorumlar kapalı
Şub 02

İlk Paralarımız

bozkurtlu-para
   indir (1)   
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
manset_5219d344b3bbf
indir 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İlk Paralarımız 
Osmanlıca yazılı paralarımız Cumhuriyetin ilk dönemlerinde basılan paralarımızdır, bozkurt sembolleri vardır. Atatürk’ün ölümünden sonra bunlar birer birer yok edildi. Sonraki paralarımız Atatürk’lü olarak basılmış olup koleksiyoncuların elinde görülmekte. 
 
Daha sonraki paramız İngiltere’de basılarak tedavüle sunulmuştu. 1927’de İngiltere’de basılarak tedavüle sunulmuş Türkiye Cumhuriyeti’nin en nadir parası olarak bilinen birinci emisyon 1000 liralıklardan ikisi, iki koleksiyoncuda ortaya çıktı. Paraların değeri 500 bin TL. Araştırmacı yazar Necati Doğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk emisyon parasının, 1925’te ilgili kanunun çıkmasından 2 yıl sonra İngiltere’de ‘De Thomas De La Rue’ matbaası tarafından basılarak 1927’de tedavüle sunulduğunu anlattı. Banknotun 15 bin 374 adet basıldığını kaydeden Doğan, bu paralardan 6-7’sinin sağlam kaldığının tahmin edildiğini belirtti. Doğan, şöyle konuştu: “Bir kaç ay önce isminin açıklanmasını istemeyen iki koleksiyonerde bu paralardan birer adet bulunduğunu öğrendim. Koleksiyonerler bunları elden çıkarmak istediklerini söylediler ve paralar bu şekilde elime geçmiş oldu. 1000 liranın değeri bugün 300 bin ile 500 bin lira arasındadır. Ancak paranın çok temiz korunmuş olması durumunda değeri iki katına çıkabilir. Satın aldığım bu paralar, isminin açıklanmasını istemeyen başka koleksiyonere sattım.” demiştir.
 
Kaynak : http://www.sonkale.org/iste-tc-nin-ilk-parasi-h213992.html
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , | İlk Paralarımız için yorumlar kapalı
Şub 01

Güzel Türkistan sana ne oldu?

kurtuba75_turkistan
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Güzel Türkistan sana ne oldu? 
 
Güzel Türkistan sana ne oldu? 
Seher çağında güllerin soldu 
Çemenler berbad, kuşlarda feryad, 
Hepsi mahzun, olmaz mı dil şad? 
Bilmem niçin kuşlar ötmez bu bahçelerinde.
 
Birliğimizin sarsılmaz dağı 
Ümidimizin sönmez çerahı 
Birleş ey halkım gelmiştir çağı 
Bezensin şimdi Türkistan bağı 
Uyan halkım bitsin artık bunca zulümler
 
Bayrağını al kalbin uyanın 
Kulluk, esaretin her şeyin yansın. 
Kur yeni devlet düşmanlar ürksün 
Yüce Türkistan Göklere değsin. 
Yayıl yeşer öz vatanın gül bağlarında.
 
(Batı Türkeli, Türkiye Oğuz Türkçesi ile)
* * *
Güzel Türkistan senge ne boldu 
Sebep vakitsiz güllerning soldu 
Çemenler berbad kuşlar her feryad 
Hemmesi mahsun bolmaz mı dil şad 
Bilmem ne içün kuşlar uçmaz bahçeleringde
 
Birligimizning teprenmes tagı 
Ümdimizning sönmez çıragı 
Birleş ey halkım kelkendür çagı 
Bezensin imdi Türkistan bağı 
Kozgal halkım yeter şunca cevrü cefalar
 
(Doğu Türkeli, Uygur Türkçesi ile) 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | Güzel Türkistan sana ne oldu? için yorumlar kapalı
Oca 31

Doğu Türkistan, Atatürk ve ‘tatlı su’ milliyetçileri! (2)

turkistan
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Doğu Türkistan, Atatürk ve ‘tatlı su’ milliyetçileri!  (2)   
 
Doğu Türkistan, 1933 yılında bağımsızlığını ilan ettiğinde, ilk tanıyan ülke, Atatürk’ün başında bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti olmuştu.
O dönemin şartları altında hiç vakit kaybetmeden bölgeye ‘yardım malzemeleri’ gönderen Atatürk, yine Afganistan Büyükelçisi Memduh Şevket Esendal aracılığıyla bu bölgeden birçok başarılı genci Türkiye’ye getirterek Harp Okulu’nda eğitime tabi tuttu.
Şu anda Doğu Türkistan Vakfı’nın Başkanlığı’nı sürdüren Emekli Tümgeneral Rıza Bekin, Atatürk’ün Harp Okulu’nda okutup, generalliğe kadar yükselttiği canlı örneklerden birisidir.
Atatürk, siyasetin gereği olarak “Yurtta sulh, cihanda sulh” diyor, ama bulduğu her fırsatı Türk dünyasının birlik ve beraberliği yolunda değerlendirmeye çalışıyordu.
Peki onun yolunu takip ettiğini iddia eden Türk milliyetçileri nerede?
Meydanlara inip ‘yeri göğü’ inletmesi gerekenler ne yapıyor?
* * *
‘Türk Birliği’ gibi, ne yazık ki ‘Doğu Türkistan’ davasını da unuttular.
Çin propagandasının etkisi altında kalıp ‘Doğu Türkistan’ yerine ‘Sincan Özerk Bölgesi’ ismini kullanmayı tercih ediyor, orada 30 milyondan fazla Türk’ün yaşadığını bile bilmiyorlar.
Bırakın dünya kamuoyunu, ‘Türkiye’de yaşayan’ soydaşlarımızın verdiği mücadeleyi dahi ‘kendi kamu oylarına’ anlatamıyorlar.
Doğu Türkistan’ın istiklal mücadelesine destek veren, vakıf ve derneklerin etkinliklerine ‘devlet memurlarının’ katılmasını engellemek için yayınlanan gizli genelgelere göz yumuyorlar.
Milliyetçi partinin genel başkanı, Urumçi’de ‘tarihi kitapların’ yakıldığı, ‘Uygur dilinin’ yasaklandığı bir dönemde Çin Devlet Başkanı’na ‘devlet liyakat madalyası’ veriyor.
Milliyetçi partinin milletvekili, Urumçi’de halkın üzerine ateş açıldığı bir dönemde DTP’liler ile göbek atıp ‘mastıka’ oynuyor.Yazıklar olsun, yuh olsun!..          
 
Kaynak: İsrafil K. Kumbasar  Yeniçağ Gazetesi                                                                                                                                                                          
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , | Doğu Türkistan, Atatürk ve ‘tatlı su’ milliyetçileri! (2) için yorumlar kapalı