May 12

ATAM NERDESİN?

atam
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
ATAM NERDESİN?
 
Şanlı kahraman Türk’ün altından beratı var
Nerdesin, tarihteki Mete Han’ım nerdesin?
Türk’e kefen biçmeye niyet etmiş batı var
Nerdesin, tarihteki Bilge Han’ım nerdesin?
 
Özünü, kimliğini atanları gördün mü?
Türk’üm deyip de Türk’e çatanları gördün mü?
Şeref ve namusunu satanları gördün mü?
Nerdesin, tarihteki Alparslan’ım nerdesin?
 
Gazap küheylanımız gazaya nazır şimdi
Adaletin lavları yakmaya hazır şimdi
Tozlanan istiklâlin tozunu kazır şimdi
Nerdesin, tarihteki o,Yavuz’um nerdesin?
 
Sensiz olan bir dünya yıkılırdı, göçerdi
Senin engin hoşgörün adaleti seçerdi
Avrupa, fermanınla hazır ola geçerdi
Nerdesin, tarihteki Süleyman’ım nerdesin?
 
Bir varlık sebebidir insanın cesareti
Aklı olan bir insan ister mi esareti?
Göster tarihindeki o müthiş mahareti
Nerdesin, tarihteki Han Fatih’im nerdesin?
 
Orta Asya değil mi Türk’ün ezeli yurdu?
Tanrı dağı, Altaylar seni konuştururdu
Kızılelma ülküsü kanın tutuştururdu
Nerdesin, tarihteki asil ülküm, nerdesin…?
 
En yoğun karanlıklar aydınlığa gebedir
Bu oyunu bozmanın işareti sobe’dir
Senin, mescidin dünya, kıblen ise Kâbe’dir
Nerdesin, tarihteki yiğit Türk’üm, nerdesin…?
 
Batı, batı denilen o kokuşmuş bir, leşti
Yedi düvel azmini kırmak için birleşti
Türk milleti seninle bu cihanda hürleşti
Nerdesin, tarihteki Atatürk’üm nerdesin…?
 
25.03.2009
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , | ATAM NERDESİN? için yorumlar kapalı
May 11

Türk-islam Tarihinde Osmanlı’nın Yeri ve Önemi

osmanliarmasi
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Türk-islam Tarihinde Osmanlı’nın Yeri ve Önemi
 
Türk ve İslâm tarihinin en muhteşem devri Osmanlı Devletinin eseridir. Onlar millî ve İslâmî mefkurelerinin dâhiyane terkibi, siyasî istikrar ve içtimaî adaletleri sayesinde üç kıt’anın ortasında ve Akdeniz havzasında beşer tarihinde“Nizâm-ı âlem” dâvasının en kudretli temsilcileri olmuşlardı.
 
Eski Türk hâkanlarının meclis müesseseleri gibi, Selçuklu ve Osmanlı sultanları da devlet meselelerini daima müzakere eden bir “Dîvân teşkilâtına”sahipti. Devletin veziri, ilim ve ordu, idare adamları burada toplanırdı ve mühim meseleler içinde “Padişahım bu iş gayrı işe benzemez, ferman buyurun Dîvân’da müşâvere olunsun” gibi ihtar ve ikazlar çok dikkate şayandır. Bu devlet nizamı içinde padişahların bile, askerler gibi Mîrî toprak üzerindeki Has’ların gelirine dayanan mâişetleri onları (sultanları) bile temsil ettikleri devlet ve cemiyetin bir yüksek memuru hâline getirmişti.
 
Hattâ Fâtih bir konuşmasında: “Bu zahmet din yolunadır, ahirette Allah huzuruna varınca inayet ola. Zira elimizde İslâm kılıcı var. Eğer bu zahmeti ihtiyar etmezsek bize gazi demek yalan olur” cevabını verir. Buda Fâtih’in İslâm ve cihân hâkimiyeti dâvasında ve büyük bir irade ve kudrete sahip olduğunu gösterir.
 
Karahanlı, Selçuklu, Osmanlı ve daha başka Türk hânedanları hatta Beylikler hep 2500 yıllık Oğuz Han veya Alp Er Tunga’ya mensup bulunmakla iftihar ediyorlardı. Nitekim büyük bir fâtih olmasına rağmen Timur, bir türlü“Han” veya“Sultan” unvanını alamamış ve“Emîr” olarak kalmıştı. Bu sebeble Müslüman Türkler “Âl-î Osman’ı” hem oğuz Han soyuna mensup bulunmakla ve hem de İslâmiyete ve Türklüğe büyük hizmetler yaparak şan ve şeref kazandırmakla mukaddes saymışlardı.
Nitekim tanınmış araştırıcı Bernard Lewis’in şu tesbiti de, bu düşüncemizi teyid etmektedir:
“Kuruluşundan düşüşüne kadar Osmanlı İmparatorluğu, İslâm gücünün ve inancının ilerlemesine veya savunmasına adanmış bir devlet idi. Osmanlılar altı yüzyıl, ilkönce, esas itibarile başarılı olarak Avrupa’nın geniş bir kısmında İslâm hâkimiyetini kurma çabasıyla, daha sonra da Batının amansız karşı saldırısını durdurmak veya geciktirmek için uzun süreli artçı harekâtıyla, hemen hemen devamlı olarak Hristiyan Batı ile savaş hâlinde idiler.
Osmanlı vakayinâmelerinde imparatorluğun toprakları“Memalik-i İslâm”, hükümdarları “İslam padişahı”, orduları “Âsâkir-i İslam” dinî başkanı “Şeyhülislâm”olarak adlandırılırdı; onun halkı kendini her şeyden önce Müslüman sayardı. Daha önce gördüğümüz gibi, Osmanlı Türkleri kendilerini İslâmlık ile özdeş görmüşler, diğer her hangi bir İslâm milletinden çok daha büyük ölçüde hüviyetlerini İslâmlık içinde eritmişlerdi.“Türk” kelimesi Türkiye’de hemen hemen kullanılmaz iken, Batıda Müslüman’ın eşanlamı hâline gelmesi ve Müslüman olmuş bir batılıya,“Türk olmuş”denirdi.”
 
Prof. Abdulkadir Donuk
Kaynak: http://tarihgazetesi.net/index.php/turk-tarihi/908-tuerk-islam-tarihinde-osmanl-n-n-yeri-ve-oenemi
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , | Türk-islam Tarihinde Osmanlı’nın Yeri ve Önemi için yorumlar kapalı
May 10

TÜRK, İNSANLIK TARİHİNİN BAŞLANGICIDIR !..

bilgekagan1

  sw TÜRK, İNSANLIK TARİHİNİN BAŞLANGICIDIR !..
 
“Ben Türk Bilge Kağan..
Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına kadar,
Batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar,
Hep milletler bana bağlıdır.
Bunca milleti hep düzene soktum, ilerlettim.
Doğuya ordu sevk ettim. Bunca yerlere gittim.
Tanrı (Tengri) yardım ettiği için milletime; gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen yerler kazandırdım.
Tanrı buyruğu olduğu için, Devletli olduğum için size Kağan oldum.
Tanrı yardım ettiği için dört yöndeki milleti derleyip topladım.
Ey Türk Milleti.. Üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, ilini, töreni kim bozabilir?..
Ey Türk Milleti, titre ve kendine dön !..”
 
Kaynak:Yolların Sonu Video Grubu
 
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , | TÜRK, İNSANLIK TARİHİNİN BAŞLANGICIDIR !.. için yorumlar kapalı
May 09

DOĞU TÜRKİSTANLI RABİA KADİR-2

images (1)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
DOĞU TÜRKİSTANLI RABİA KADİR 2
Çocukların gönderilişi “Benim eşim de bu mücadele sebebiyle daha önce 9 sene hapiste yatmıştı. Ancak daha sonra yine yazdığı 5-6 makalede Çin’e ağır eleştiriler getiriyordu. Bu sebeple eşimin tutuklanacağı bilgisi bana ulaştı. Biz de İngiltere ve Amerika’ya seyahate gideceğiz diye başvuruda bulunduk. Vize istedik. Bize vize verdiler. Döndükten sonra eşimin tutuklanacağı bilgisi kesinleşince kendisi siyasi iltica talebinde bulundu. Ama ben geri dönmek zorundaydım. 5 çocuğum oradaydı. Benim de hayatım tehlike altındaydı. Döndüm ve 5 çocuğumu 18 gün içerisinde seyahat gerekçesiyle Amerika’ya gönderdim. Ben onları yolcu ettikten 3 saat sonra tutuklamak için polis evimize geldi. O gün çocuklarımı kurtardığım için çok sevindim.”
Washington’a geliş “Çinliler bile o zaman sordular bana; Senin Amerika ve uluslararası örgütlerle ne işin var dediler. Hiçbir şey bilmediğimi onlara da söyledim. 6 sene hapis yattıktan sonra Çinli yetkililer Amerika’ya mı gitmek yoksa orada mı kalmak istediğimi sordular. Tabii ki önce Doğu Türkistan’da kalırım dedim. Orada benim mülküm, ticaretim vardı. Amerika’ya gitsem parasız pulsuz oralarda ne yapacağım diye de düşündüm. Üstelik 5 çocuğumu göndermeme rağmen diğer 5 çocuğum hâlâ Doğu Türkistan’daydı. Onları da bırakamazdım. En önemlisi halkıma da yardım etmem gerekiyordu. Ama Çinliler, sen burada kalamazsın dediler. Hatta, senin ölmen lazımdı dediler. Ve sonuç olarak beni serbest bırakacaklarını ancak Amerika’ya gitmek zorunda olduğumu söylediler. Eğer gitmezsem 18 ay daha hapiste yatmam gerektiğini ifade ettiler. Fakat biliyordum ki gitmeme kararımı bildirdikten sonra beni hapiste yaşatmayacaklardı. Daha önce birkaç kez kurtulmuştum bundan. Bütün bu ihtimalleri düşündüğümde, mücadelemi sürdürmem için öncelikle hayatta kalmam lazımdı. Eşim de oradaydı. Ve beni ertesi gün sivil bir araca koydular. Havalimanına götürdüler, uçakta bir tek ben vardım. Pekin’e getirdiler. ABD Elçiliğinden gelen kişilere teslim ettiler ve böylelikle Washington’a geldim. Kurtulmam için nasıl faaliyetler ve kampanyalar yürütüldüğünü buraya geldikten sonra eşimden öğrendim. Bu aşamadan sonra Amerika’da, Batı dünyasında Doğu Türkistan davasını anlatmak için kolları sıvadım.”
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/seni-lider-yapacagiz-30346yy.htm
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , | DOĞU TÜRKİSTANLI RABİA KADİR-2 için yorumlar kapalı
May 08

Dünyada En Büyük Komutanlar Kimlerdir?

indir
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Dünyada En Büyük Komutanlar Kimlerdir?
 
* Filistin’deki Müslümanlar düşünüyorlar “Bu gidişat nereye varacak böyle…” falan diye. “Tarihten ders alabilir miyiz?” diye kendi aralarında konuşurlarken diyorlar ki; “Dünyada en büyük komutanlar kimlerdir?” Bir tanesi diyor ki, “Napolyon Moskova’ya yürüdüğü zaman bir tane Rus komutan vardı; bu adam Napolyon Rusya’ya geldiğinde adım adım geri çekildi ama bir türlü çarpışmaya girmedi. Adım adım çekildi, kışa kadar idare etti, soğuk geldi Napolyon soğuğa dayanamadı geri gitti. Orada bir kişinin bile burnu kanamadı”.
“İkinci büyük komutan kim olabilir?” demişler. Onu da Ruslardan bulmuşlar.
“O da, Alman Hitler geldiği zaman yine adım adım geri çekildi, Almanlar adım adım geldi, adım adım geri çekildi. Kış bastırdı araçları çalışmadı, Hitler de başaramadı geri döndü.”
“Üçüncüsü kimdi?” diyorlar. Birisi oradan atılıyor “Nasır” diyor. “Nasıl Nasır?” diye soruyorlar.
Cevap veriyor;
“Filistinliler adım adım ilerledi Nasır adım adım geri çekildi. Şimdi Nasır karın yağmasını, ortamın don olmasını bekliyor!..”
 
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/napolyon-neden-kaybetti-30348yy.htm
 
Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , , | Dünyada En Büyük Komutanlar Kimlerdir? için yorumlar kapalı
May 07

ATEŞ ÇEMBERİNDE TÜRKİYE!…

103562_ates_1
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Türkiye içinde ve çevresinde ilişkilerin günden güne çıkmaza doğru sürüklendiği şu anda Rusya Putin ile tekrar eski gücüne kavuşmak için genişleme peşindedir. Rusya Sırbistan’dan kopan Kosova’nın rövanşını Kırım ile almak istiyor. Bugün Putin’in yaptığı teklifleri dün Lenin yapmış ve sonuç hüsran olmuştu. Batı Brezenski’nin dediği gibi “Avrasya Satranç Tahtası”nda ilerlemek istiyor. Batı, soruna kendi iktisadi çıkarları açısından bakıyor.
Kırım’da tehlikeli senaryolar oynanıyor. Katil Sırp çeteleri Kırım’a götürülüyor. Kırım Tatar Türkleri arasındaki marjinal gruplar ve özellikle İslâmcı diye dolaşan maceracılar, silahlı çatışma için tahrik edilerek Ruslara askeri müdahale ortamı yaratılıyor.
Kıbrıs’ta rahmetli Rauf Denktaş ne ise, Kırım’da da Mustafa Cemil Kırımoğlu odur. Gerek Sayın Kırımoğlu’na ve gerek Kırım Tatar Meclisi’nin kararlarına uyulmalıdır.
“Aslında küresel güçlerin çatışmasının Pasifik Bölgesi’nde ve Doğu Akdeniz’de olacağı tahmin ediliyordu.
Fakat İkinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği (Yalta Konferansı) Kırım’da küresel savaşın çanları çalıyor.
Şimdi en kritik ülke ise Türkiye.
Siyasi ve askeri varlığı Batı’ya, ekonomisi ise Rusya ve İran’a bağımlı olan ülkemiz için çok zor bir sürece girdik.
Ne Rusya Kırım’dan geri adım atabilir, ne de ABD ve AB, Ukrayna’dan.
Karadeniz’deki gerilim Doğu Akdeniz’deki gerilimi de tetikleyebilir.”
Bu arada, coğrafyamızda yeni bir Çar’ın doğmakta olduğu da hissediliyor.
“Yeni Çar Putin” , sözde hür dünyanın bütün uyarılarına ve tehditlerine rağmen, “Şah’ı mat” etmek istiyor.
Gerçi, satrançta kimin önce mat olacağı önceleri pek anlaşılamıyorsa da, Putin piyonları bir bir deviriyor.
İnsanın en çok gücüne giden de, gezegenimizde ve bölgemizde bunca oyunlar tezgâhlanırken, “sıfır” ufuklu bir hariciye nazırının, sık sık buğulanan gözlüklerinin camlarını bile “usulca” silecek pozisyon ve mekân bulamayışı oluyor.
Ukrayna ve Kırım’daki sorun Rusya ve ABD’nin birbiri aleyhine genişleme ve rövanş alma mücadelesidir. Sorun; Ukrayna’nın toprak bütünlüğü kadar Kırım Tatar Türklüğünün demokrasi, insan hakları ve yaşama mücadelesidir. Ukrayna, Kırım’dan vazgeçmiş ise milletlerarası hukuk işletilmelidir.
 
Kaynak: 1-http://www.yenicaggazetesi.com.tr/kirimdaki-oyun-30200yy.htm
2-http://www.yenicaggazetesi.com.tr/yeni-car-putin-mi-30204yy.htm
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , | ATEŞ ÇEMBERİNDE TÜRKİYE!… için yorumlar kapalı
May 06

HZ. Hüseyin’in Türk Milletine Duası

Kerbela
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
HZ. Hüseyin’in Türk Milletine Duası
Bundan 1331 sene evvel; iktidar hırsı yüzünden gözünü görmez, kulağını duymaz olan kalbi katranlaşmış Yezid, başlarında Peygamberin(SAV) Torunu Hz.Hüseyin’in bulunduğu topluluğu, bir yudum suya hasret bırakarak şehit etmiştir.
Elim Kerbela olayının vuku bulduğu 680 yılında, yeni yurtlar arama (Kızılelma) derdiyle Türkistan sahasından çıkarak Arap Yarımadasına inen ve İslam’la yeni yeni tanışan Türk Akıncıları, Arapların savaşacağı haberini alırlar ve muhkem bir mevkiden hadiseyi takip ederler. Binlerce kişilik ordusuyla Yezid, 70 kişilik Hz.Hüseyin ve kandaşlarını çepeçevre sarmıştır.
Türk Atlıları anlarlar ki; güçlüyle-zayıf, çoklukla-azlık, zalimle-mazlum karşı karşıyadır. Bir tarafta koskoca Emevi Ordusu diğer tarafta Peygamber torunu ve musayipleri, yol arkadaşları. Taraf olma gereği hissedeler ve saflarını belirlerler. Ne asabiyete ne mensubiyete bakarlar taraf olurken. Güç dengesine bakarlar ve Türk Olmanın gereğidir deyip, mazlumdan yana saf tutarlar.
Takvimler Muharrem ayının 9’unu gösterirken yedi Türk Akıncısı bu bela meydanından Hz.Hüseyin’i almak üzere binerler atlarına. Hz.Hüseyin susuzluktan tükenmek üzeredir Türk Yiğitlerini karşısında gördüğünde. “Sizi Azerbaycan’a götürelim” teklifini tereddütsöz reddeder. Çünkü bu yola dönmemek üzere çıkmıştır ve şahadeti kovalayacaktır.
Ancak gelen yiğitlerden bir isteği olur Peygamber Torununun. “Oğlum Zeynel Abidin” der “çok hasta, alın götürün onu buradan, size emanettir.”
Yedi Türk akıncısı yanlarına Zeynel Abidin’i de alarak yıldırım gibi yol alırlar Emevi Ordusunun barikatını yararak. Hz.Peygamberin sevgili torunu, Allah’ın Aslan’ı Âlimler Şahı Hz.Ali’nin oğlu Hz.Hüseyin ellerini Arş-ı A’la’ya kaldırır ve “Yarabbi bu yedi yiğide, yedi devlet nasip eyle.”
Zaten bu olaydan sonraki gün Hz.Hüseyin ve yol arkadaşları şehit edilerek Rahmet-i Rahman’a kavuşmuşlardır.
Bu yiğitler, Türkistan sahasında gözleri gibi baktıkları Zeynel Abidin’i, kargaşa ortamının durulduğundan emin oldukları ve emanete halel gelmeyeceğini anladıklarında Mekke’ye geri götürmüşlerdir.
Bugün Türkistan sahasından Balkanlara uzanan coğrafyada hür ve bağımsız yedi Türk Devleti mevcuttur. İşte bu yedi devletin yedi bayrağı, Hz.Hüseyin’in duasının kabulünün delili olarak semalarda dalgalanmaktadır.
Kaynak: http://www.gazete32.com.tr/editorun-sectikleri/hz-huseyinin-turk-milletine-duasi-h21102.html
 
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , | HZ. Hüseyin’in Türk Milletine Duası için yorumlar kapalı
May 05

3 Mayıs Nedir? (2)

turkculuk-gunu-3-mayis
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
3 Mayıs 1944’te Tutuklananlar.
3 Mayıs olayları, II. Dünya Savaşı’nın seyri ile alakalıdır ve dönemin hükümetinin Almanlara karşı üstünlük kuran Ruslara Türkçüleri feda ederek bir siyasi rüşvet vermesi olayıdır.
3 Mayıs tarihli gösterilerin ve 19 Mayıs Nutku’nun ardından toplanan milliyetçilerin davası, İstanbul 1 numaralı Örfi İdare mahkemesinde görüşülmeye başlanmıştır. Davada toplam 23 sanık yargılanmıştır.
 
İstanbul Tophane Askeri Hapishane’sinde bulunan asker sanıklar;
1-Hasan Ferit Cansever, Dr. yüzbaşı
2-Fethi Tevetoğlu, Dr. üsteğmen
3-Alparslan Türkeş, Piyade üsteğmen
4-Nurullah Barıman, Piyade teğmen
5-Zeki Özgür(Sofuoğlu) , Topçu asteğmen
6-Fazıl Hisarcıklı, Ulaştırma asteğmen
 
Aynı cezaevinde bulunan sivil sanıklar;
7-Nihal Atsız, Edebiyat Öğretmeni
8-Hüseyin Namık Orkun, Tarih Öğretmeni
9-Nejdet Sancar, Balıkesir Lisesi Edebiyat Öğretmeni
10-Saim Bayrak, Temyiz Mahkemesi Evrak Memuru
11-İsmet Rasin Tümtürk, İstanbul Belediyesi Murakıbı
12-Cihat Savaşfer, Y. Mühendis Mektebi Öğrencisi
13-Muzaffer Eriş, Y. Mühendis Mektebi Öğrencisi
14-Fehiman Altan, Y. Mühendis Mektebi Öğrencisi
15-Yusuf Kadıgil, Lise Öğrencisi
16-Cebbar Şenel, Adana Adliyesi’nde Hakim Adayı
 
Sansaryan Han’da bulunan Emniyet Müdürlüğü hücrelerinde bulunan sivil sanıklar;
17-Zeki Velidi Togan, Türk Tarihi Profesörü
18-Orhan Şaik Gökyay, Ankara Konservatuarı Direktörü
19-Hikmet Tanyu, İçişleri Bakanlığında Memur
20-Reha Oğuz Türkkan, İ.ü. Doktora Öğrencisi
21-Hamza Sadi Özbek, Aydın Maliye Tahsilat Şefi
22-Cemal Oğuz Öcal, Gazi Eğitim Enstitüsü Öğrencisi
23-Said Bilgiç, Ankara Adliyesi’nde Hakim Adayı
 
Aynı davadan sanık olarak Mehmet Külahlıoğlu ve Osman Yüksel Serdengeçti de bir süre tutuklu kalmışlardır..
 
Kaynak: http://nedir.antoloji.com/3-mayis/
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | 3 Mayıs Nedir? (2) için yorumlar kapalı
May 04

TÜRK OLMAKTAN ŞEREF DUYARIM!

turkluk_by_dmrmrt
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
TÜRK OLMAKTAN ŞEREF DUYARIM!
 
Yaratıldığımda Türk konmuş adım
Mete Han, Alparslan, Fatih… Üstadım
Güçlü bir devlete nasıl susadım
Türk’üm, hakikate Hakka uyarım!
Türk olmaktan sonsuz şeref duyarım!
 
Türk bembeyaz lekesiz kara benzer
Cana hayat veren sulara benzer
O cennet denilen diyara benzer
Türk’üm, ben bu ada canım koyarım!
Türk olmaktan sonsuz şeref duyarım!
 
Türk, dünyayı koruyan bir zar gibi…
Vatan, millet, bayrak Türk’te yar gibi…
Türklüğüme haset eden var gibi…
Türk’üm. on bin yıldır Türk’tür ayarım!
Türk olmaktan sonsuz şeref duyarım!
 
Baş eğmek diz çökmek yakışmaz Türk’e
Adalete doyar girdiğim ülke
Atam Mete Han’dan ta Atatürk’e!
Türk’üm, ecdadımı candan sayarım!
Türk olmaktan sonsuz şeref duyarım!
 
28.05.1994 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , | TÜRK OLMAKTAN ŞEREF DUYARIM! için yorumlar kapalı
May 03

3 Mayıs Nedir? 1

228534_10150171832970741_2406422_n
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
3 Mayıs Nedir?  “Türk Milliyetçilerinin Türklüklerini göğsünü gere gere haykırdığı gündür.K.Ş.”
1942 yılında ülkemizin başbakanı olan Şükrü Saraçoğlu, Türkçü bir yönetici olarak tanınmaktadır. Bu durumunu meclis konuşmalarında sık sık dile getirmektedir.
Başbakan Saraçoğlu 5 Ağustos 1942’de TBMM’de yaptığı konuşmada şunları söylüyordu:
‘Biz Türk’üz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. Biz azalan veya azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz. Ve her vakit bu istikamette çalışacağız.
Lakin aynı dönemlerde devlet kadrolarına tescillenmiş solcular atanmaktadır. MEB’e getirilen Hasan Ali Yücel, “komünist” olduğunu çekinmeden söyleyen arkadaş gurubunu da bakanlığının kadrolarına ve üniversitelere atıyordu.
Türk milletinin kızıl dalgadan etkilenmesi ve yurtta komünizmin bir tehlike olarak yandaşlar toplaması, Nihal Atsız‘ı ve onun gibi düşünen bütün Türkçüleri komünizm karşısında bir şeyler yapma konusunda düşündürüyordu.
Bu dönemde yayımlanan “Bozkurt“, “Orhun” ve “Çınaraltı” gibi dergilerle Türkçü konularda yazılar yazan Atsız, komünizmin etkisinde kalan uyuşuk beyinlerce bir “tehdit” olarak algılanıyordu.
Eski komünistlerden İ. Hakkı Baltacıoğlu fikrinin yanlışlığını anlayıp özüne döndükten sonra Eminönü Halkevinde konferans verirken, salonu dolduran solcu gençler konferansı proveke ederler. Olaylar çıkarırlar.
Devletin her tarafına komünist kadroların yerleştirilmekte olduğu gören Nihal Atsız, devrin başbakanı Şükrü Saraçoğlu’na, iki “Açık Mektup” kaleme alır, Orhun Dergisi’nin 1 Mart 1944 ve 1 Nisan 1944 tarihli sayılarında başbakan ve devlet yetkililerini uyarmak için yayınlar.
Mektupta Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel‘in emriyle komünist yazılar içeren dergilerin okullara dağıtıldığını ve o sıralarda hapishanede yatan Nazım Hikmet‘e de gizli yollardan para gönderildiğini yazar.
Şikayet edilenlerin içinde -daha sonra Bulgaristan’a kaçarken öldürülen- Sabahattin Ali de vardır.
Türk Milletine yazılan açık mektup MEB başındaki Hasan Ali Yücel’i telaşlandırır. Rahmetli Atsız Hoca böylece, Devletin içine girerek, beynine hükmetmeye çalışan virüsleri ve amaçlarını Türk halkına ifşa eder. Kaygılarını ”… Üniversitede devlet parasıyla okuyan talebeler yanlış yoldalar. Demek ki koynumuzda yılan besliyoruz. Sinsi zehirli yılanlar, bekledikleri yerlerden yemleri geldiği zaman devleti arkadan vuracaklar. Kızıl sabahı Türkiye’ye getirmek isteyen yabancı ordulara ajanlık yapacaklar…” şeklinde açıkça dile getirir.
Devrin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile o günlerin Ulus gazetesi başyazarı Falih Rıfkı Atay’ın teşviki ile Sabahattin Ali tarafından Atsız mahkemeye verilir.
26 Nisan 1944’te Ankara’da başlayan ilk mahkemeye üniversite gençliği büyük ilgi gösterir, salon hınca hınç doldurulur. Bu yoğun kalabalık ve tezahürat karşısında Mahkeme heyetinin içeriye pencerelerden girebildiği söylenir.
Nihal Atsız Mahkeme Heyetine: ‘Sabahattin Ali’den sorulsun, hıyanetini ispat edelim mi? Buna razı mı? ‘ diye sorar. Sabahattin Ali ise buna cevap verememiştir. Duruşma, 3 Mayıs 1944 gününe ertelenir.
 
Kaynak: http://nedir.antoloji.com/3-mayis/
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | 3 Mayıs Nedir? 1 için yorumlar kapalı