Ağu 25

Büyük Taarruz – Başkomutanlık Meydan Muharebesi

1 (24)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Büyük Taarruz – Başkomutanlık Meydan Muharebesi
 
Başkomutan Meydan Muharebesi ve Anadolu’nun Düşmandan Temizlenmesi 
26 Ağustos sabahı Türk topçusunun ateşiyle taarruz başladı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ve I. Ordu Komutanı taarruzu izlemek ve idare etmek üzere Kocatepe’ye çıktılar. 26 Ağustos günü Türk birlikleri düşmana ait önemli birkaç tepeyi ele geçirdi. Düşman mevzileri birer birer çökertiliyordu. 27 Ağustostan itibaren, Türk kuvvetleri üstünlüğü ele geçirdiler ve düşman geri çekilmeye başladı. Kuvvetlerimiz Afyon’u kurtardılar. 28-29 Ağustos günleri başarılı bir şekilde gerçekleştirilen taarruzla Yunanlıların beş tümenlik bir kuvveti yenildi. 29 Ağustos sabahına kadar Yunan ordusunun İzmir’e kaçış yollarını kesmek amacıyla düşman Dumlupınar’ın kuzeyindeki Aslıhanlar bölgesine sürüldü.Düşman Dumlupınar bölgesinde çember içine alındı.30 Ağustos sabahı iyice sıkıştırılan düşman orduları ile büyük bir meydan muharebesi başladı. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa doğrudan doğruya kendisi yönettiği için bu savaşa Başkomutandan Meydan Muharebesi denilir. Dumlupınar’da gerçekleştirdiği için Dumlupınar Meydan Savaşı adını almıştır. Dahi bir komutan olan Mustafa Kemal’in yönettiği bu savaşta bir gün içinde Yunan ordusunun büyük bir bölümü yok edildi. 31 Ağustos günü, Başkomutan, Genelkurmay Başkanı, Batı Cephesi Komutanı ve diğer ordu komutanları ile Çal Köyü’ndeki karargâhında toplantı yaparak durum değerlendirmesi yaptı.

Bunun sonucunda kaçan düşmanın hızla takip edilmesi, İzmir ve çevresindeki kuvvetleriyle birleşmemesi için üç koldan Eğe’ye doğru ilerlenmesi uygun görüldü. Bunun üzerine Mustafa Kemal tarihi emrini verdi: “ Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir ileri” emrini verdi. Bu emri alan, kahraman Türk ordusu, düşmana toparlanma fırsatı vermemek için hızlı bir şekilde düşmanı takip etti. Özellikle Türk süvarileri çevik hareketleriyle büyük başarılar kazandılar. Süvari Kolordu Komutanı Fahrettin Paşa(Altay) düşmanın birçok kaçış yolunu kesti. Yenilgi haberini alan diğer Yunan birlikleri kaçmaya başladılar. Kaçarken bile hainliklerini sürdüren Yunanlılar barbarlıklarını sergilediler. Çevreyi yakıp yıktılar ve önlerine gelen insanları öldürdüler.

Amansız takip sonunda Türk birlikleri, 2 Eylül’de Uşak’a girdiler. Bu sırada Yunan Başkomutanı Trikopis de esir edildi. Kaçan düşmanı takip eden Türk birlikleri ilerleyerek işgal altındaki yerlere girdiler. Gediz, Alaşehir, Eşme, Salihli, Manisa, Kula, Aydın, Nif (Kemal Paşa) kurtarıldı. Bu takip ve kovalama 9 Eylülde İzmir’de sona erdi. Diğer yandan, Eskişehir – Bursa yönünde ilerleyen Türk kuvvetleri buraları düşmandan temizledi. Bursa düşmandan kurtarıldı 18 Eylül 1922’de Batı Anadolu tamamen Yunan işgalinden kurtarılmıştır.

Kaynak: T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Açık Öğretim Okulları (Açık Öğretim Lisesi- Meslekî Açık Öğretim Lisesi) İçin Hazırlanan 11. Sınıf Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 1 Ders Notları, Alim ÖZTÜRK, s 166, 2007

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | Büyük Taarruz – Başkomutanlık Meydan Muharebesi için yorumlar kapalı
Ağu 24

“Bu Milleti Ecdadın Mezarını Çiğnetecek Kadar Alçaldı mı Sanırlar!…”

osmanli_52917
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
“Bu milleti ecdadın mezarını çiğnetecek kadar alçaldı mı sanırlar!…”
19-25 Şubat 1919 itibaren “Çanakkale Muharebeleri” başladığında boğazın iyi tahkim edilmediği bir gün düşmanın boğazdan geçerek İstanbul’a geleceği düşünülmeye başlandı. Hükümet merkezinin Eskişehir veya Konya’ya nakline karar verildi. Bir kısım eşyalarda ambalaj yapılarak yola çıkarıldı.
Bu arada Selanik’ten İstanbul’a nakledilen ve Beylerbeyi Sarayı’nda oturan sabık Padişah Abdülhamit’e de Başmabeyinci Tevfik Bey gönderildi. Tevfik Bey, muharebenin durumunu, Hükümetin kararının bildirdikten sonra taşınmak için hazırlanmasını tebliğ edecekti. Tevfik Bey anlatmış, Abdülhamit dinlemiştir. Sonunda “Sözünüz bitti mi? Diye sorunca “Evet” cevabını alınca, o zamana kadar başı yerde söylenenleri dinleyen Abdülhamit, doğrulmuş ve “Benim zamanında da Rus Muharebesi esnasında Vükela Meclisi, Hükumet merkezini Gelibolu’ya nakletmeye karar vermişlerdi. İhtiyar bir Namık Paşa vardı -Huzurunda duran Tevfik Bey, Namık Paşa’nın torunu idi.- Onu göndererek kararı bana bildirdiler. Suret-i katiye de muhalefet ettim, gitmedim dedikten sonra sesinin tonunu değiştirerek “Rumeli elden gidiyor diye beni Selanik’ten buraya getirdiler. Akıbet Rumeli elden gitti. Şimdi de İstanbul tehlikededir, diye Konya’ya taşınmaya karar vermişler. İstanbul’dan taşınmak, askerin maneviyatını sarsar, düşmana cüret ve cesaret verir. İstanbul’a gelen düşman bir daha buradan çıkmadıktan başka, emniyeti için Konya’ya doğru da uzanır. Sonra geldiğimiz yere, Orta Asya’ya mı döneceğiz? Ben buradan şuraya gidemem. Düşman donanmasını Kız Kulesi açıklarında görünce de intihar ederim. Birader Reşad’a söyleyiniz, o da aynı şeyi yapsın, illa İstanbul’u terk etmeyelim,” demiştir. Feleğin bir cilve-i garibesi olarak, dedesi ile kendisinin aynı padişaha çekilme teklifi yapmaya memur edilen aynı cevap ile karşılaşan Tevfik Bey, başı yerde süklüm püklüm geri huzurdan çıkıp gitmek için odanın kapısına geldi. O elini tokmağa uzatırken arkasından Padişah, “Haydi… Haydi!… Orada Süleyman Paşa ile Namık Kemal’in mezarları var. Oraya düşman ayak basamaz. Bu milleti ecdadın mezarını çiğnetecek kadar alçaldı mı sanırlar!…” Diye seslenmiştir.
Kaynak: Türk Siyasi Tarihi / Tahsin Ünal
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | “Bu Milleti Ecdadın Mezarını Çiğnetecek Kadar Alçaldı mı Sanırlar!…” için yorumlar kapalı
Ağu 23

Damat Ferit (2)

200px-Damad_Ferid_Pasha
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Damat Ferit (2)
Ferit Paşa’nın “Türk’ü barbar” gösteren fikrini senet ittihaz eden Klemanso, “Biliyoruz, tarih bir çok Türk başarıları, aynı zamanda bir çok Türk talihsizlikleri ile doludur. Nerde  Türk hakimiyeti varsa, orada maddi refah ve medeni seviye düşmüştür.  Türk hapte kazandığını, sulhta feyizlendirmek kaabiliyetini gösterememiştir. Türk muvaffakiyeti, yabancıları hakimiyeti altına almasından, felaketleri ise toplumun bu boyunduruktan kurtulmak istemesinden doğmuştur” diye uzun uzun devam edn bir tahkirname ile Ferit Paşa’ya cevap vermiştir
Millet için hiçbir olumlu iş yapamadıktan başka, milletin tahkir edilmesine de sebebiyet veren Ferit Paşa’ya, Mustafa Kemal’in çektiği bir telgraf vardır.
Mustafa Kemal telgrafında, “Klemanso’nun zatıalinize verdiği cevabı okudum.İstanbul’a nasıl bir yeis hamulesi ile döndüğünüzü takdir ediyorum. Memleketimizi taksim ve imha etmek kanaati bu kadar açık, hem de haysiyet kırarak, gösteren bir ifade karşısında titremiyecek ferd-i hassas yoktur sanırım. Dokuz aydan beri birbirini takip eden kabinelerin birinden zayıf olması, mefluç bir hale gelmesi, milli haysiyet karşısında cidden hazin oluyor.
Fransızlar’ın olduğu gibi İngilizler’in gösterdiği yolda kurtuluş çaresi yoktur.Neticesi hüsrandır. Millet ile teşrik-i mesai edip düşmana cephe almaktan gayri kurtuluş çaresi ve rahatlık mevcut değildir” diyordu.
 
Kaynak: Türk Siyasi Tarhi / Tahsin Ünal
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Damat Ferit (2) için yorumlar kapalı
Ağu 22

DÜŞMAN ORDUSU

MalazgirtMeydanSavasi2
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
DÜŞMAN ORDUSU
 
 
Malazgirt zaferimizin(1071)ŞANLI KAHRAMANI SULTAN ALPARSLAN (1028-1072)
 
 
Yirmi yedi bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken keşfe gönderdiği subaylardan biri hemen huzuruna gelip
kendisine şöyle bir haber vermiş:
 
 
-Üç yüz bin kişilik düşman ordusu bize çok yaklaştı!
 
Alparslan da hiç önemsemeyerek şöyle karşılık vermiş:
 
-Bizde onlara çok yaklaştık!

Kaynak: http://www.dersimiz.com/fikra/DUSMAN-ORDUSU-FIKRASI-1439.html#.U_B-hcV_sxA
Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , | DÜŞMAN ORDUSU için yorumlar kapalı
Ağu 21

Sakarya Meydan Muharebesi ( 23 Ağustos- 13 Eylül 1921)

indirSakarya Meydan Muharebesi ( 23 Ağustos- 13 Eylül 1921)
 
Sakarya Meydan Muharebesi (Sakarya Meydan Savaşı) 
Kütahya Eskişehir Muharebelerinden sonra bir süre duraklayan Yunan ordusu, hazırlıklarını tamamladıktan sonra 23 Ağustos 1921 günü Sakarya Irmağı’nın gerisinde bulunan Türk mevzilerine saldırıya geçtiler. Taraflar arasında çok şiddetli çarpışmalar oldu. Yunan saldırıları kıtalarımız tarafından ağır kayıplar verdirilerek durduruldu. Buna rağmen takviyeli Yunan kuvvetleri önemli mevzilerimizi ele geçirerek Polatlı’ya kadar yaklaştılar. Bazı yerlerde Türk savunma hatları yarıldı, birlikler arasında bağlantı koptu. Yunan taarruzu başarılı bir şekilde gelişti. Türk ordusu yer yer geri çekildi.

Bunun üzerine Başkomutan Mustafa Kemal yeni bir savaş taktiği ile“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla sulanmadıkça, terk olunmaz. (Savunma çizgisi yoktur, savunma alanı vardır. O alan, bütün vatandır.) Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça, bırakılamaz.” diyerek vatanın her karış toprağı için savaşmayı emrediyordu Bu emri alan her birlik, her asker, vatan toprağını sonuna kadar savunmaya başladı. Düşman büyük kayıplara uğratılarak saldırı gücünden yoksun bırakıldı.

Elde edilen bu üstünlük üzerine Mustafa Kemal saldırıya geçilmesini emretti (10 Eylül 1921). 11 Eylülde bu saldırı bütün cephe boyunca yayılır ve düşman 12 Eylül günü bulunduğu yerlerden sökülüp atılır. Büyük bozguna uğrayan Yunanlılar, perişan bir durumda Sakarya Irmağı’nın batısına çekildiler. 13 Eylül 1921’de Sakarya’nın batısına atılan düşman takip edilerek Eskişehir’e doğru kovalandı. 22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muharebesi Başkomutan Mustafa Kemal emrinde, Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ile Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın yönetimindeki Türk Ordusu’nun gayretleriyle ve Türk Milleti’nin varını yoğunu orduya vermesiyle zaferle sonuçlandı (13 Eylül 1921).

 
Kaynak:http://www.ataturkinkilaplari.com/ads/73/sakarya-meydan-muharebesi–23-agustos–13-eylul-1921.html
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | Sakarya Meydan Muharebesi ( 23 Ağustos- 13 Eylül 1921) için yorumlar kapalı
Ağu 20

Baş(a) Bakan!..

30987799158
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Baş(a) Bakan!..
 
Dağa, taşa, yere değil
Baş(a) bakan olacaksın!..
El, ayağa göre değil
Baş(a) bakan olacaksın!..
 
Olaylara aldırma hiç
Yudum yudum viskini iç
Sokaklara dolsa da piç..
Baş(a) bakan olacaksın!..
 
Nutukların süslü olsun
Rollerin çok güçlü olsun
İktidar hörgüçlü olsun
Baş(a) bakan olacaksın!..
 
Halka kazık atmak için
Düşmana can katmak için
Türk oğlunu satmak için
Baş(a) bakan olacaksın!..
 
Koç gelir, sen, kuzu versen
Bazen kızıp, tozu ver sen
Hep bilgelik pozu ver sen
Baş(a) bakan olacaksın!..
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | Baş(a) Bakan!.. için yorumlar kapalı
Ağu 19

Damat Ferit (1)

Damat_ferit
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Damat Ferit (1)
 
Haziran 1919’da Paris Sulh Konferansı’na giden sadrazam başkanlığındaki heyet, 20 Temmuz 1919’da hiçbir müspet netice elde edemeden geri döndü. Heyet reisi Ferit Paşa, Konferans Başkanlığı’na sunduğu natasında:
*Osmanlı İmparatorluğu’nun harpten evvelki durumunda bırakılmasını, mülki tamamiyetinin tanınmasını istiyor, sonra dönüp,
*Doğu Anadolu’da muhtar bir Ermenistan’ın kurulmasına müsaade edilebileceğinden bahsediyordu.
*Araplar’la meskun yerlerden bir karış toprağın feda edilemeyeceğinden zira, Hilafet’in devamı ve saltanat  için dini alemde denge elzemdir, diyor, sonra dönüp,
*Toroslar Türkiye için tabi sınır diyordu.
*Ermeni ve Rum tehciri olayının mesulleri İttiat ve Terakkidir. Bu kaatil adamlar Tütk barbarlığı ile birleşerek bunu yapmıştır, Mazlum Milletin intikamını almak için memlekette olanlar mahkemeye verilmiştir.
*Yabancılara iltica etmiş olan İttihatçılar’ın da mahkeme edilmek üzere bize teslimi elzemdir, diyordu.
Bu suretle (Damat) Ferit Paşa neyi, nasıl müdafa edceğini bilememiş, büyük hatalara ve çelişkilere düşmüştür. Dünya siyaseti hakkında bilgisizliğini, kendi fikirsizliğini, memleket ile ilgisizliğini bir kere daha ortaya koymuş, düşmanın, milletin yüce onurunu tahkir etmesi için çanak tutmuştur.
 
Kaynak: Türk Siyasi Tarhi / Tahsin Ünal
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | Damat Ferit (1) için yorumlar kapalı
Ağu 18

Altın Sözler

indir

 

 

 

 

 

 

* Bugünkü hükumetimiz, devlet teşkilatımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükumet teşkilatıdır ki

onun adı Cumhuriyettir. Artık hükumet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükumet, millet ve millet, hükumettir. M.Kemal Atatürk

* Demokrasi, halkın halk tarafından, halk için yönetimidir.  Lincoln 

* En iyi hükumet, bize kendi kendimizi yönetmesini öğreten hükumettir.  Goethe

* Cumhuriyet, erdemli insanların yönetimidir.  Montesquieu

* Cumhuriyet ile cehalet, ikisi ayni yerde barınamaz  Lamartine

* Halk yöneticilere, yöneticiler de yasalara saygı duydukları zaman, toplum iyi yönetiliyor demektir. Aristipper

* Özgürlüğü sevenlere ve koruyanlara ancak Cumhuriyet yaraşır.  George Washington

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Ağu 17

“Kiralanan Ordu!…”

page_sehitlerimiz-vatan-topraginda_130139816 “Kiralanan Ordu!…”
Parasız harp olmaz, olursa sonunda zafer beklenemezdi. Barbaros merhum Nis’i bombardıman ederken, harp etmeyen Fransızlara “neden cenk etmezsiniz?” diye sorduğu zaman kısaca, “Barut yok…” demişler. Harp edecek vatanın tamamını milletin şerefini koruyacaktık ama barut ve barutu temin edecek para yoktu.
“Kamil Paşa Kabinesi bir taraftan İtanyanlara ve dahilde isyan ele başları ile anlaşır, masrafları kısmaya çalışırken bir taraftan da boş hazineye para temin etmeye gayret ederken 1912’de Balkan Harbi çıktı. Trablusgarp Harbi, dahili isyanlar sebebiyle iktisadi (=ekonomik)ve içtimai  (=sosyal) buhranlar (=sıkıntılar)almış yürümüşken, Balkan Harbi bu buhranları  büsbütün artırdı, tahammül edilmez hale geldi. Mağlup olan ordumuzun perişan hali fakirliğimizin paçalardan akan acıklı manzarasıdır.
1913-1914 arasında yürekler acısı olan iktisadi ve içtimai buhranlarımıza bir hal çaresi bulmak isterken 1914’te Almanla’yanın “Bizimle birleşirseniz size paraca istediğiniz kadar yardım ederiz. Ordunuzu iaşe, malzeme, teçhiz eder ve diğer masraflarınızı da karşılarsınız” teklifinde bulunmaları, Almanya ile birleşmemizin en büyük sebebidir. Zira Almanlar bize “kendileri ile birleşirsek, hele kendileri ile beraber harbe girersek hemen her ay 500.000 lira vermeyi vaad eiyorlar. Harbin sonuna kadar bu yardımın yapılacağını ilave ediyorlardı.
Her ay verileceği vaadedilen 5000.000 liranın senelik tutarı o zamanki bütçemizin aşağı yukarı beş misli bir para idi. Bunun başka türlü ifadesi; Almanlar Türk ordusunu, en hafif tabirle kiralamışlar demektir. Kiraladıkları bu orduyu istedikleri her cephede savaştırmışlardır. Almanların arzusu ile Kanal Harekatı’nın yapılması, Filistin Cephesi’nin tesisi, Galiçya’da savaşmamızın sebebi budur.  1914’te seferberlik ilan edildiği zaman sağdan soldan temin edilen paralarla birlikte devlet bütçesindeki paranın miktarı 1.200.000 lira civarında idi. Cavid Bey “Almanlar’dan para istemeyelim. İstersek harbe girmemizi şart koşacaklar, harbe girerseniz veririz diyecekler. Mevcut paramızla idareye çalışalım dedim.  Fikrim Vükela Meclisi’nde azınlıkta kaldı” diyor.
 
(Şimdi bugüne bir bakalım. Türk ordusu Afganistan’a, Lübnan’a, Bosna’ya nasıl ve niçin gitti ve niçin Nato Türk ordusunun savaşması istiyor?Irak’a girmemiz konusunda nasıl bir anlaşma yapılmıştı ve istenenler nelerdi? Meclis reddetmeseydi sonucunda batının amacı neydi? Bu konuda yapılan gizli görüşmeler ya da anlaşmalar var mı? K.Ş)
 
Kaynak: Türk Siyasi Tarihi / Tahsin Ünal
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , | “Kiralanan Ordu!…” için yorumlar kapalı
Ağu 16

“Ben İstersem Rum Patriğini veya Ermeni Hahamını Getirir Sadrazam Ederim”

meydan2_13

 

 

 

 

 

 

 

 

 

“Ben İstersem Rum Patriğini veya Ermeni Hahamını  Getirir Sadrazam Ederim”

İtilaf devletleri zaten işgalinde bulunan İstanbul’u 16 Mart 1920’de resmen işgal ettiklerini açıkladılar. İşgalden ve Meclis-i Mebusan’ın (Mebuslar bugünkü anlamda Milletvekilleri Meclisi) düşman tarafından feshinden sonra Saih Paşa’yı tazyik ederek Kuvva-yı Milliye’ye karşı şiddetli icraata girişmesini istemeye başladılar. Böyle bir davranışa alet olmak istemeyen Salih Paşa istifa etti. Yapılan ihtarlara ehemmiyet vermeyen Padişah, Ferit Paşa’yı yeniden sadrazam yaptı.  5 Nisan 1920’den 17 Ekim 1920’ye kadar 6,5 ay daha  sadrazamlık edecektir.   (Damat) Ferit Paşa’nın yeniden sadrazam tayin edildiğini haber alan Meclis-i Mebusan’ın (Mebuslar bugünkü anlamda Milletvekilleri  Meclisi) ikinci Reisi (Başkanı) Hüseyin Kazım Bey huzura çıkarak, “Efendim (Damat) Ferit Paşa’nın sadarete getirilmesi  memleket ve saltanat için dal-i felaket (Felaket duacısı) olur. Onu değil, başka bir kulunuzu sadrazam ediniz” diye  rica edince Padişah kızmış ve Hüseyin Kazım Bey’e, “Siz ne diyorsunuz? Sadrazam’ı Sadrazam’ı  siz mi, yoksa ben mi tayin edeceğim?… Ben istersem Rum Patriğini veya Ermeni Hahammını  getirir sadrazam ederim” diye bağırmıştır.Hüseyin Kazım Bey de mütefekkirane bir eda ile başını sallayarak “Getirirsiniz… Getirirsiniz… Efendim, ama Türk Milleti’ne bunun faydası olmaz” demiştir.

Günümüzde de böyle padişahlarımız(!) mevcut değil mi?

 

Kaynak: Türk siyasi Tarihi / Tansin Ünal

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , | “Ben İstersem Rum Patriğini veya Ermeni Hahamını Getirir Sadrazam Ederim” için yorumlar kapalı