Kas 05

FETULLAH GÜLEN’DEN PAPAYA MEKTUP!

BU MEKTUBU OKUDUKTAN SONRA HALA AMERİKA’DA MALİKANESİNDE YAŞAYAN  FETULLAH GÜLEN’E NE KADAR İNANABİLİRSİNİZ! BU GÖRÜŞMEDE PAPANIN ELİNİ ÖPEN BİR MÜSLÜMAN DİN ALİMİNİN KURAN’DAKİ YERİNİ AŞAĞIDAKİ AYETLER ANLATMAKTADIR…

Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onların bazısı, bazısının dostlarıdırlar. İçinizden kim onları dost edinirse şüphe yok ki, o da onlardandır. Muhakkak ki Allah o zalimleri hidayete, doğru yola iletmez.” (Mâide Sûresi, 5:51)

1375987_125873390916543_432402846_n

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , | FETULLAH GÜLEN’DEN PAPAYA MEKTUP! için yorumlar kapalı
Kas 04

Ey Türk Varlığına Tehdit Var!

th
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ey Türk, varlığına tehdit var, uyan!
Safında yer alsın vatanı sayan
Yeter artık, dişe diş, elbet kana kan!
Sen hâlâ susacak, susacak mısın?
Düşmana öfkeni kusacak mısın?
 
Bir kahraman ersin, gel, en başta gel!
Şanlı tarihinden çıkıp taşta gel!
Denizi, ovayı, dağı aşta gel!
Sen hâlâ susacak, susacak mısın?
Düşmana öfkeni kusacak mısın?
 
Elin mi, dilin mi tutuldu, yoksa
Aklın mı, fikrin mi, satıldı, yoksa
Kanına mikrop mu katıldı, yoksa
Sen hâlâ susacak, susacak mısın?
Düşmana öfkeni kusacak mısın?
 
Hain vazgeçer mi asıl huyundan?
Bıkmadın mı hala sinsi oyundan?
Yavuz da, Fatih de senin soyundan
Sen hâlâ susacak, susacak mısın?
Düşmana öfkeni kusacak mısın?
 
Çağ kapatıp, çağlar açtın bir zaman
Her kıtaya kubbe saçtın bir zaman
Adalette, altın taçtın bir zaman
Sen hâlâ susacak, susacak mısın?
Düşmana öfkeni kusacak mısın?
 
Asırlarca sürdü tarihte ünün
Şanla dolu senin vallahi dünün
Yeni bir şan olsun, olsun bu günün?
Sen hâlâ susacak, susacak mısın?
Düşmana öfkeni kusacak mısın?
 
“Demokrasi bilmez kudurmuş itler”
Hakk’a yürümeğe hazır yiğitler
Alın öcümüzü derken şehitler
Sen hâlâ susacak, susacak mısın?
Düşmana öfkeni kusacak mısın?
 
Yönetenler bunu görmez, bilmez mi?
Hain oyun, bu milleti bölmez mi?
Yetmiş milyon vatan için ölmez mi?
Sen hâlâ susacak, susacak mısın?
Düşmana öfkeni kusacak mısın?
 
Bunun, hesabını soracak mısın?
‘Terörist başını asacak mısın?’
 
16.10.2008
 Kenan ŞAHBAZ
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , | Ey Türk Varlığına Tehdit Var! için yorumlar kapalı
Kas 03

Dışişleri, Yunanistan sayfasını niçin kaldırdı?..

 1342123035
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
30 Eylül’e endekslenen “demokrasi paketi”nden yalnızca bölücü örgütün değil tüm Türk düşmanlarının talepleri
çıktı.
Kürt açılımı.. Rum açılımı.. 2002 yılında gizli anlaşmalarla zemini hazırlanan Ermeni açılımı için neler olacak? Çok merak ediyorum.
Siz, Beşiktaş-Galatasaray maçına kafa yorarken, iktidar Türk yurdunun parçalanıp yutulması için tam gaz gidiyor!..
Eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri Emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, biz “derbide provokasyonu kim yaptı”ya kafayı yorarken yutturulan bir gerçeği daha gözümüze soktu. Aleyhine gerçek bilgiler içerdiği için Yunanistan sayfası Dışişleri Bakanlığı’nın sitesinden yok edilmiş. Ümit Yalım şunları söyledi;
“Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümetinin Gökçeada Rum okulu jestinden sonra Yunanlıların Batı Trakya’daki Türk ve Müslüman soydaşlarımıza neler yaptığını öğrenmek için T.C. Dışişleri Bakanlığı’nın internet sayfasına baktığımızda ilginç bir durumla karşılaştık. Bakanlığın internet sayfasından Yunanistan ile ilgili bölüm kaldırılmış. Yunanistan, ne Avrupa ülkeleri arasında ne de Balkan ülkeleri arasında görünüyor. Herhalde Davutoğlu gerçekler görünmesin diye Yunanistan’ı siteden kaldırtmış. Ancak Google’dan “Yunanistan’daki Türk varlığı” yazarak arama yapınca, bakanlığın daha önce yazdıklarını görmek mümkün.”
-Bakanlığın siteden kaldırdığı sayfalarda neler vardı?
“Batı Trakya’da yaşayan 150 bin Türk ve Müslüman soydaşımız ile birlikte, ağırlıklı olarak Rodos ve İstanköy adaları olmak üzere 12 adalar bölgesinde yaşayan 6 bin Türk ve Müslüman soydaşımızın başına gelenler yazıyor. Bakanlık sayfasında, Yunanistan’ın Lozan Antlaşması’nın 40’ıncı maddesini ihlal ederek Batı Trakya’daki Türk vakıflarını nasıl baskı ve kontrol altına aldığı yazılmış. Ancak Yunanistan’ın 2000 yılı Mayıs ayında Gümülcine Türk Vakıflarına ait önemli büyüklükteki (90+70 dönüm) arazileri devletleştirerek soydaşlarımızın elinden topraklarının nasıl alındığı yazılmamış. Batı Trakya’da yaşayan 150 bin soydaşımız için 2 lise olduğu yazılmış ama İstanbul’da yaşayan 3 bin Rum vatandaşımız için 6 lise olduğu yazılmamış. Batı Trakya’da, 2011 yılında 14 okul ve Şubat 2013’te 12 okul olmak üzere toplam 26 Türk okulunun kapatıldığı yazılmış ama Gökçeada’da 4 kişi için Rum okulu açıldığı yazılmamış. Rodos ve İstanköy’de Türkçe eğitimin yasaklandığı yazılmış ama 7 Türk okulunun kapatıldığı yazılmamış.”
Ümit Yalım, Lozan’ın bir kez daha nasıl çiğnendiğini de gözler önüne serdi;
“Yunanistan, yıllardır Lozan Antlaşması’nın 40’ıncı maddesini ihlal ederek Batı Trakya’da ve 12 adalar bölgesinde yaşayan Türk ve Müslüman soydaşlarımızın eğitim hakkını engelliyor. Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümeti ise soydaşlarımızın hakkına sahip çıkmadığı gibi Ruhban Okulu’na destek veriyor, öğrencisi olmayan, Selanik ve İstanbul’dan toparlama 4 öğrenci için Gökçeada Rum okulunu açıyor. AKP Hükümeti, Lozan Barış Antlaşması’nın 40’ıncı maddesindeki eşit haklar ve 45’inci maddesindeki mütekabiliyet esasını açıkça ihlal ediyor. Hal böyleyken şimdi de Rum Cemaati Vakıf Üniversitesi’nin açılması gündeme geliyor. Yunanistan’da Türk ve Müslüman soydaşlarımızın eğitim hakkı gasp edilirken ve Türk cemaati vakıflarına karşı yapılan ihlaller ortadayken, Türkiye’de Rum Cemaati Vakıf Üniversitesi açılamaz. Anayasamızın 90’ıncı maddesine göre milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. AKP Hükümeti, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve YÖK kendisini anayasa ve kanunların üstünde göremez. Lozan Antlaşması’nın 40’ıncı maddesindeki eşit haklar ilkesi ve 45’inci maddesindeki mütekabiliyet ilkesi ile Anayasamızın 90’ıncı maddesine göre Rum Cemaati Vakıf Üniversitesi açılamaz ve bu maddeleri ihlal etmek hiç kimsenin haddine de değildir.”
-Nasıl kandırılıyoruz?
“Rum Cemaati Vakıf Üniversitesi projesinin yürütücüleri arasında bulunan Prof. Dr. Ersi Abacı Kalfoğlu, ’bu üniversite aracılığıyla Türk Yunan dostluğunun bilimsel temellerini atmak istiyoruz’demiş. Bayan Ersi herhalde uzayda yaşıyor. Yunanistan, Türk ve Müslüman soydaşlarımızın eğitim hakkını gasp ediyor, Türk cemaati vakıflarının canına okuyor, Ege Denizi ve Akdeniz’de Türkiye Cumhuriyeti’ne ait 16 ada ve 1 kayalığı işgal ediyor, Kavala’daki Türk camisini kiliseye, Rodos’taki Türk camisini meyhaneye, İstanköy’deki Türk camisini AVM’ye çeviriyor, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Akdeniz’de Türkiye Cumhuriyeti’nin 7 bin kilometrekare Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölgesini işgal ediyor ve Ersi Hanım Yunanistan’ın dostluğundan bahsediyor. Ersi Hanım milletimizle dalga mı geçiyor? Ersi Hanım, Türk Devletinin azınlık vatandaşlarımıza tanıdığı haklar sayesinde, Rum Kız Lisesi eğitiminden sonra Boğaziçi Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi gibi Türkiye’nin en seçkin üniversitelerinde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi almış ve kendisine YÖK tarafından Profesör unvanı verilmiş, halihazırda da bir üniversitede dekan olarak görev yapan bir vatandaşımızdır. Peki, Yunan Devleti Türk azınlık vatandaşlarına ne yapıyor? Türk azınlık ilkokullarında, Türkiye’deki öğretmen okullarından mezun soydaşlarımızın görevlendirilmesi uygulamasına 1973 yılında son veren Yunanistan’ın bu tarihten itibaren azınlık ilkokullarına akademik formasyonları yetersiz Selanik Özel Pedagoji Akademisi mezunlarını tayin etmeye başlamasıyla azınlık ilkokullarındaki eğitim seviyesi düşmüştür. Azınlık eğitiminin düzeyinin düşüklüğü, soydaş öğrencilere Yunan üniversitelerinde sağlanan yüzde 0,5 kontenjanın etkin kullanımını da engellemekte ve üniversitelere kaydolan öğrencilerin büyük kısmı yüksek öğrenimlerini tamamlayamamaktadır. Bu bilgiler Davutoğlu’nun Bakanlık internet sitesinden kaldırılan sayfalarda yazıyor. Peki Türkiye’deki Ersi Hanım gibi Yunanistan’da seçkin üniversitelerde eğitim alan, Profesörlük unvanı alan ve Dekanlık görevi verilen Türk soydaşımız var mı? Tabii ki yok.”
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=28245
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , | Dışişleri, Yunanistan sayfasını niçin kaldırdı?.. için yorumlar kapalı
Kas 01

Kur’an-ı Kerim Nefret Suçu mu İşliyor – 1

th
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kur’an-ı Kerim Nefret Suçu mu İşliyor – 1                  
Prof. Dr. NURULLAH ÇETİN
 
1. BÖLÜM
Türkiye’de demokrasi adına demokrasinin yok edileceğinin göstergelerinden biri, “Demokratikleşme Paketi”nin garip maddeleri arasında yer alan “nefret suçları” kavramıdır.Açıklanan “Demokratikleşme Paketi”ne göre “nefret saikiyle işlenmiş suçlar” da Türk Ceza Kanununa girecekmiş. Bu suçun ne olduğu net, somut, belirgin biçimde tarif edilmiş değildir. Hangi söylem ve eylemler “nefret suçu” diye ceza kanununa girecek?

Irk, din, dil, cinsiyet ve cinsel yönelimle ilgili şiddet içeren eylemler ve buna yol açan söylemler suç olacakmış.
Söylemler, eylemlerin sebebi gösterilecekmiş. Bu karmakarışık bir durum. Kanun çıkmadı ama yapılan yorumlara göre mesela siz son derece bilimsel, nesnel bir eleştiri ve kişinin sıfatları, özellikleriyle ilgili bir tanımlama yaptınız. Ruh hastası biri de çıktı, bir eylem yaptı, birini öldürdü ve “ben şu yazıyı okudum, onun üzerine öldürdüm” dediğinde bilimsel eleştiri sahibi de suçlu olacakmış.

Nefret suçları kanunu diye garip bir kanun çıkarsa bunun amacı, tamamen Müslümanın Müslümanlığını, Türk’ün Türklüğünü ifade etmesi ve dinî ve millî değerlerini savunmasını engellemektir. Müslüman Türk’ün kendini ifade etmesi ve eleştirme hakkını kullanması yok edilmek isteniyor. Çünkü bu kanunun alt yapısını hazırlayanlar ve hükûmete dayatan çevreler, Türklükle ve Müslümanlıkla derdi olan çevrelerdir. Eğer hükûmet, bu kanunu çıkarırsa kendi ayağına kurşun sıkmış olacaktır. Zira kanun, Türkiye’de Müslüman Türk varlığını ve zihniyetini ortadan kaldırmaya matuftur.

Açıkça söylüyorum, bu kanun Kur’an-ı Kerim’i bile yasaklamaya dönük olarak işletilebilecek bir kanun olma potansiyeli taşıyabilecektir.

Mesela kanunla yasaklanacağı söylenen bazı kavramlara bakalım:
– Gâvur: Gâvura gâvur demek suç olacakmış. Tanzimat Fermanı ilan edildiğinde de tellallar sokaklarda “bundan sonra gâvura gâvur demek yasak haaa!” diye bağırtılmıştı. Öncelikle şunu vurgulayalım. “Gâvur” kelimesi, Arapça “kâfir” kelimesinin Türk halkı tarafından söylenmiş şeklidir. “Kafir” de Hakk’ı görmeyen ve örten, iyilik bilmeyen, Allah’ı inkâr eden, dinsiz, imamın esaslarına veya bunlardan birine inanmayan mülhid demektir. Esasen gâvur yani kâfir, son hak din olan İslam’ın üstünü örten, görmezlikten gelen, yok sayan Yahudi ve Hristiyanlar için kullanılır. Hocalar, alimler, aydınlar “kâfir”, halk da aynı manaya gelen “gâvur” der. Bu, İslam kültürüne ait Kur’an kaynaklı bir terimdir. Hiçbir kanun, bu terimi yasaklayamaz, yok edemez.

Kur’an-ı Kerim’de de kâfirle ilgili birçok ayet vardır. Bu ayetlerde nefret kanuncularının anladığı manada dinlerine, inançlarına, yaşam tarzlarına nefret ifadeleri, hatta ondan daha ileri ifadeler vardır. Mesela şu ayetlere bakalım:

“Yanlarındakini tasdik etmek üzere onlara Allah katından bir kitap gelince, daha önceleri inanmayanlara karşı onunla yardım isteyip durdukları halde, o tanıdıkları kendilerine gelince, bu sefer kendileri onu inkâr ettiler. İşte bundan dolayı Allah’ın laneti kâfirleredir.” (2-89)

Bu ayette geçen “Allah’ın laneti kâfirleredir.” ifadesini nefret kanuncuları, çıkarttıracakları kanuna göre nefret kapsamına alıp yargılatabilirler. Bu ayet, camide okunduğunda, mesela imam vaaz ederken bu ayeti okuduğunda ve tefsir ettiğinde camiyi basabilirler ve “burada inanmayanlara karşı nefret aşılanıyor, doğru kodese” diyebilirler.

Bir de şu ayete bakalım: “Her kim Allah’a, Allah’ın meleklerine, peygamberlerine, Cebrail ile Mîkâil’e düşman olursa, iyi bilsin ki, Allah da o kâfirlerin düşmanıdır.” (2-98)

Buradan hareketle Allah, gâvurlara (kâfirlere) kin, düşmanlık ve nefret besliyor diye hâşâ yargılanabilir. Çıkarılacak kanun, buna imkân verebilir. O zaman Müslüman ve Türk düşmanlarının dolduruşuyla kanun çıkaracak olan arkadaşlar, kendilerini nasıl savunacaklar merak ediyorum.

Kaynak: http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi79026-Kuran_i_Kerim_Nefret_Sucu_mu_Isliyor_I.html
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , | Kur’an-ı Kerim Nefret Suçu mu İşliyor – 1 için yorumlar kapalı
Eki 31

İşte Kuran’ı Kerim’de Müslümanları Uyaran O Ayetler…

th
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kuran’ı kendine rehber edinenlere ne mutlu..
 
Maun  Suresi: “Dini yalan sayanı gördün mü? Öksüzü kakıştıran, yoksulu doyurmaya yanaşmayan kimse işte odur. Vay o namaz kılanların haline ki: Onlar kıldıkları namazdan gâfildirler, gösteriş yaparlar, basit şeyleri (ödünç) dahi vermezler.”
 
Al-i İmran Suresi: 28. “Mü’minler, mü’minleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz.
118. Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler.
120. Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler.
149. Ey iman edenler! Siz eğer kâfir olanlara uyarsanız sizi gerisin geriye (küfre) çevirirler de büsbütün hüsrana uğrarsınız.”
 
Maide Suresi: 51. “ Ey inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır “
 
Bakara: 120. “Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. Eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.”
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , | İşte Kuran’ı Kerim’de Müslümanları Uyaran O Ayetler… için yorumlar kapalı
Eki 30

Alparslan’ın Milliyetçiliği

th (1)
     th (2)
 
Nizamülmük, Siyasetnâme’sinde Alparslan’ın Türk milliyetçiliğini vurgular.
Sabah namazı kılınmış Malazgirt’te… Siyasetnâme’de ünlü komutan Erdem’e Alparslan’ın aşağıda sözlerini nakleder… Alparslan ne demek istedi?
Erdem, kendisine Hurdâbe diye birini kâtip olarak almıştır. Ancak onun Bâtınî olduğunu Sultan’a ulaştırırlar. O ise, Şiî olduğunu söyler. Alparslan, ha Bâtınî ha Râfizî; fark etmez, anlamına sert sözler söyleyip Hurdâbe’yi huzurundan kovar. Sonra yüzünü büyük topluluğa çevirir:
“Suç bu adamcağızın değildir. Suç, bir kötü mezhepliyi kendi hizmetine alan Erdem’indir. Ben defalarca sizlere söylemişimdir ki sizler Horasanlı ve Maveraünnehirli Türklersiniz. Bu diyara yabancısınız; bu vilâyeti ben kılıçla ve zorla almışım. Irak ahalisi çoğunlukla, kötü mezhepli, kötü dinli, kötü itikatlı ve Deylem taraftarı olurlar. Türk ile Deylem arasındaki düşmanlık ve ihtilaf bugüne ait değildir. Aziz ve celil olan Allah, Deylemlilere musallat oldukları için Türkleri yüceltmiştir. Aziz ve celil olan Allah’ın lütfü ile Türkler, hem Müslüman’dırlar hem de temiz dinlidirler. Onlar (Deylemliler) boş şeyler (heva), bidat (ile uğraşırlar) ve kötü mezheplidirler. Türkler (karşısında) âciz kaldıkları müddetçe, büyüklük taslarlar ve itaat gösterirler. Türklerin işlerinde zayıflık zuhur ederse, onlar kuvvet kazanırlar, Türklerden öc almaya çalışırlar.’dedi.” (Nizamülmülk, Siyâset-nâme, Haz. Mehmet Altay Köymen, 1990).
Alparslan, burada, bir tutam at kılı ister, içinden bir kıl çeker ve Erdem’e verir. Erdem kılı gerince kıl kopar, beş kıl verir, yine kopar. Daha kalın kıl topağı verir; Erdem bunu koparamaz. Alparslan huzurundakilere şöyle der:
“Düşman da tıpkı bunun gibidir: Birer, ikişer, beşer ahlarla başa çıkmak kolay olur lakin, çoğaldıkları ve birbirine sırt verdikleri zaman, onlar yerlerinden kaldırılamazlar. Erdem, bu, ‘O, hep zehir olsa, bu devlete ne yapabilir?’ dediğinin cevabıdır: Bun\-lar tek tek Türkler arasına girip, memuriyetleri ellerine geçirdikleri, Türklerin ahvaline vâkıf oldukları zaman, kısa bir zamanda Irak’ta bir isyan zuhur eder veya Deylemliler memlekete hücum ederler, bunlar da gizli veya açıktan açığa (içten) onlarla bir olurlar; Türkleri helak (etmeye) çalışırlar. Sen Türk’sün ve Horasan ordusundasın. Senin kedhudanın ve hizmetkârının hep Horasanlı olması gerekir ki işine bozukluk gelmesin.”
Alparslan’ın Müslümanlığından şüpheniz mi var! Büyük İslâm âlimi İbn Haldun’un “asabiyet” teorisine tıpa tıp uyan bir anlayışı sergilemiştir.
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=27935
 
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , | Alparslan’ın Milliyetçiliği için yorumlar kapalı
Eki 29

Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsun!

th
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yurdumuz, 1, Dünya Savaşından sonra düşmanlar tarafından işgal edildi. Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletine önderlik etti ve Kurtuluş Savaşını başlattı. Yaklaşık dört yıl süren acı ve zorlu bir mücadele sonunda, Kurtuluş Savaşını kazandık ve düşmanları yurdumuzdan çıkarttık.
Mustafa Kemal Paşa, 23 Nisan 1920′de Türkiye Büyük Millet Meclisini açarken ülke yönetiminin milli egemenliğe dayanacağını ve bu yönetimin adının da cumhuriyet olacağını belirtti.
Zira Türk Milleti kendi kendini yönetecek beceriye ve yetkiye sahip çıkmalıydı.
Devletin yönetim biçiminin adı cumhuriyetti. 28 Ekim 1923 günü akşam yemeğinde bu düşüncelerini arkadaşlarına açtı, Onlara “Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz.” dedi. Bu düşünce, yemektekiler ta­rafından coşkuyla karşılanıp benimsendi. Yemekten sonra Ata­türk, ismet Paşa ile bir yasa tasarısı hazırladı. Bu yasa tasarısı “Tür­kiye Devleti’nin yönetim biçimi cumhuriyettir.” şeklindeydi. Bu yasa tasarısı, Anayasa’mızın ilk maddesi olarak “Türkiye Devleti’nin yönetim biçimi cumhuriyettir.” cümlesiyle yerini aldı.
Atatürk’ün hazırladığı yasa tasarısı, 29 Ekim 1923 günü Mec- lis’te okundu ve oylandı. Yasa tasarısı, Meclis’teki milletvekilleri tarafından “Yaşasın cumhuriyet!” sesleriyle kabul edildi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin başkanlığı için yüz elli sekiz üye oy kullandı. Oyların tümünü de alan Ankara Milletvekili Mustafa Ke­mal Paşa, cumhurbaşkanı seçildi.
Hayatını milletinin geleceğine adayan bu büyük insan, se­çildikten sonra ölünceye kadar cumhurbaşkanı olarak yurduna hizmet etmeye devam etmiştir.
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsun! için yorumlar kapalı
Eki 28

Altın Sözler

th (1)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Atatürk’ün Cumhuriyetle İlgili Sözleri:

• “Türkiye devletinin şekl-i hükûmeti cumhuriyettir.”

• Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir. (1924)

• Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. (1933)

• Cumhuriyet, yüksek ahlaki değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir. (1925)

• Bugünkü hükümetimizin, devlet teşkilatımızın doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilatıdır ki onun adı Cumhuriyettir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millet ve millet hükümettir. (1925)

• Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız. 1923 (Atatürk’ün S.D. III, S. 71)

• Bugünkü hükûmetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilâtı ve hükûmettir ki, onun ismi Cumhuriyettir. Artık hükûmet ile millet arasında mazideki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millettir ve millet hükûmettir. Artık hükûmet ve hükûmet mensupları kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır. 1925 (Atatürk’ün S.D. II, S. 230)

• Son senelerde milletimizin fiilen gösterdiği kabiliyet, istidat, idrak, kendi hakkında kötü fikir besleyenlerin ne kadar gafil ve ne kadar tetkikten uzak görünüşe düşkün insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz haiz olduğu özelliklerini ve liyakatini hükûmetinin yeni ismiyle medeniyet dünyasına daha çok kolaylıkla göstermeğe muvaffak olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, cihanda işgal ettiği mevkiye lâyık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.

• Temeli büyük Türk milletinin ve onun kahraman evlâtlarından mürekkep büyük ordumuzun vicdanında akıl ve şuurunda kurulmuş olan Cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan mülhem prensiplerimizin bir vücudun ortadan kaldırılması ile bozulabileceği fikrinde bulunanlar, çok zayıf dimağlı bedbahtlardır. Bu gibi bedbahtların, Cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde lâyık oldukları muameleye maruz kalmaktan başka nasipleri olmaz. Benim naçiz vücudum birgün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşıyacaktır. Ve Türk milleti emniyet ve saadetinin kefili olan prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir. 1926 (Atatürk’ün S.D. III, S. 80)

• Gelecek nesillerin Türkiye de Cumhuriyetin ilanı günü, ona en merhametsizce hücum edenlerin başında, cumhuriyetçiyim iddiasında bulunanların yer aldığını görerek şaşıracaklarını asla farz etmeyiniz! Bilâkis, Türkiye’nin münevver ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların hakikî zihniyetlerini tahlil ve tesbitte hiç de tereddüde düşmeyeceklerdir.

 

KaynakWh: http://www.webhatti.com/turkiye-ve-ulu-onder-ataturk/47801-ataturkun-cumhuriyetle-ilgili-sozleri.html

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Eki 27

Kabe’yi Koruyan Gizemli Ordu

Kâbe_
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Habeşistan Krallığı’nın Yemen valisi olan Ebrehe, miladi 570 yıllarında San’a şehrinde, ‘Kullays’ adı verilen muhteşem bir kilise yaptırdı. Maksadı, Kabe ziyaretine rağbet gösteren Arapların ziyaretlerini oraya çevirmekti. Bu duruma tepki gösteren bir adam da, gecenin birinde Kulleys’e girip içine pislemişti. Bu hakarete çok öfkelenen ve koyu bir Hıristiyan olan Ebrehe, gidip Kabe’yi yıkmaya karar verdi. Topladığı onbinlerce asker (Altmış bin olduğu söylenir), Mahmud adlı büyük bir fil ve daha başka fillerle Mekke’ye doğru yola çıktı. Önüne çıkan bazı kuvvetleri de mağlup ederek ilerledi. Taif şehrine gelince askerlerin bir kısmını Mekke’ye gönderildi. Onlar da Peygamber s.a.v.’in dedesi ve Kureyş’in reisi Abdülmuttalib’in iki yüzü aşkın devesiyle ahalinin hayvanlarını sürüp götürdüler. Bu olayın ardından Abdülmuttalip, gidip Ebrehe’yle görüştü, develerin geri verilmesini istedi. Ebrehe dedi ki: “Benden develerini istiyorsun, Kabe’den hiç söz etmiyorsun. Halbuki ben onu yıkmaya geldim. Abdülmuttalib: “Ben develerin sahibiyim. Kâbe’nin de onu koruyacak sahibi vardır! Bu görüşme sonunda develer geri verildi. Mekke halkı bu güçlü orduyla savaşamayacağı için, anlaşma gereği dağlara çekilip neticeyi beklemeye başladılar. Ebrehe ordusu büyük fili önden sürerek Mekke sınırına dayandı. Kâbe’yi halatla bağlayıp fillerle çekerek yıkmak istiyorlardı. Bu sırada Ebrehe’nin yol kılavuzlarından Nüfeyl b.Habib, koca filin kulağından tutarak şöyle bir şey söyledi, sonra da koşarak dağa çıktı. “Ey Mamut çök! Sakın ileri gitme, sağ salim geriye dön! Mekke’ye girişte büyük fil direndi, zorlanınca yere yattı. Onu bir türlü Kâbe tarafına yürütemediler. O anda sürü halinde Ebabil kuşları ortaya çıktı. Her birinin ağzında ve ayaklarında nohut büyüklüğünde birer taş vardı. Bu taşları Ebrehe’nin ordusu üzerine attılar. Taşlar kime rastlarsa delip geçiyordu. Askerlerin çoğu öldü; ‘Fil Ordusu’ dağılarak Yemen’e döndü. Ebrehe de dönüşte öldü. Kâbe ise olduğu gibi kaldı.
 
Kur’an’da Fil Suresi bu olayı şöyle anlatır:
105-FİL: 1-Görmedin mi Rabb’in fil sahiplerine ne yaptı?
2-Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı?
3-Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi.
4-Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atıyorlardı ve onları yenilmiş ekin gibi yaptı.
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Kabe’yi Koruyan Gizemli Ordu için yorumlar kapalı