Mar 19

KINALI HASAN

41a8eab9a48577835377e4653ec8525b_1299453718
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
KINALI HASAN  
Yüzbaşi Sirri Bey, ikindi vakti yeni gelen erati teftiş ederken, içlerinde bir tanesinin saçinin bir tarafi kinalanmiş oldugunu görür ve takilir: “Hiç erkek kinalanir mi? Mehmetçik: Buraya gelmeden evvel, anam kinalamişti komutanim” der ve sebebini bilmedigini ilave eder.Komutanin istegi üzerine anasina haber salar, “Niye benim saçimi kinaladin?” Gelen cevabi mektupta şunlar yazar: 
“Ey gözümün nuru Hasan’ım, 
Köyümüzde rahat rahat oturalım mı? Vatan sevgisi içimizde alev alev yanıyor.Sen ecdadından, babandan aşağı kalamazsın… Ben, senin anan isem, Beni ve seni Allah yarattı, vatan büyüttü.Allah, bu vatan için seni besledi. Bu vatanın ekmeği iliklerinde duruyor… 
Sen bu ailenin seçilmiş kurbanisin… 
Hasan’ım, söyle zabit efendiye… Bizim köyde kurbanlık ayrılan koyunlar kınalanır… Ben de seni evlatlarımın arasından vatana kurban adadım.Onun için saçını kınalamıştım… 
El-hükmü billah. Allah, seni İsmail Peygamber’in yolundan ayırmasın. 
Seni melekler şimdiden rahmetle anacaktir. Gözlerinden öperim… 
Anan – Hatice”
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , | KINALI HASAN için yorumlar kapalı
Mar 18

18 Mart 1915 Çanakkale Savaşı

simav-canakkale-zaferi-kusulular
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
18 Mart 1915  Çanakkale Savaşı
18 Mart günü, bundan 99 yıl önce, Çanakkale’de ufukları ümit ve zafer neşesi kaplayan bir gün daha doğdu. İtilaf Donanması 18 savaş gemisiyle Saat 10.00’da boğazı yarıp geçmek üzere girmeye başladılar. İlk ateşi TRIUMPH zırhlısı, Çanakkale’ye 12 Km. mesafedeyken saat 11.15’te açtı. Savunma planımıza göre, gemiler topçularımızın ateş menziline girinceye kadar pusuda bekleyecek ve baskın tarzında ateş açılacaktı. Nitekim böyle yapıldı.
Düşman yaklaştıkça, topçularımızın giderek yoğunlaşan isabetli atışlarıyla karşılaşıyordu. Saat 12.00’ye geldiğinde orta kesimdeki 3 tabyamız ağır hasar almış, ama ayakta kalan diğer topçularımızın hedefini şaşmayan mermileri AGAMENNON zırhlısının çelik yeleğini parçalamış, INFLEXIBLE zırhlısının komuta köprüsü uçurulmuş ve bu arada düşman donanması Çanakkale’ye 7 Km. kadar sokulmayı başarmıştı. Savaşın en şiddetli anları yaşanıyordu. Türk topçuları Boğazı cehenneme çeviriyor, düşman zırhlıları da kıyı şeridindeki mevzilerimizi hallaç pamuğu gibi atıyor, kıran kırana bir savaş oluyordu.
Bu sırada Fransız GAULOIS zırhlısı aldığı ağır yaralarla saf dışı kalmış, BOUVET zırhlısı yırtılan çelik gömleğini yenilemek üzere geriye kaçarken, bir gece önce Dz. Yzb. Hakkı’nın NUSRET mayın gemisiyle boğaza döşediği mayınlara çarparak 639 personeli ile birlikte karanlık limanın sularına gömülerek kayboluyordu. BOUVET’in imdadına koşan SUFFREN ve GAULOIS da aynı akıbete uğramıştır. Saat 15.00’te IRRESISTIBLE ve onu takiben 16.00’da INFLEXIBLE ve 10 Dakika sonra OCEAN zırhlıları, tam ileri atılacaklarken onların da ayakları Yzb. Hakkı’nın tuzağına takılarak batarken, INFLEXIBLE güçlükle kurtularak römorkör yedeğinde İmroz’a dönüyordu. Böylece 6 Saatte 3 büyük zırhlısını kaybeden, bir bu kadarı da ağır hasara uğrayan gemilerini acıyla seyreden Amiral De ROBECK, kalanları kurtarabilme telaşıyla saat 17.30’da boynu bükük çekilme emrini veriyordu.
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , | 18 Mart 1915 Çanakkale Savaşı için yorumlar kapalı
Mar 17

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!!!

images
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!
 
Her ferdi kurban olur ovasına, dağına
Selam durur kâinat o kutsal bayrağına
Kanla yazdı şehitler bu vatan toprağına
Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!
 
Bu, kahraman bir ırkın, bir dinin ordusudur
Asırlara hükmeder, zalimin korkusudur
Cephede bile olsa barışların usudur
Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!
 
Garbın tüm cellâtları ordular kurdursa da
Silahları kuşanıp ırkıma saldırsa da
Beynime, yüreğime mermiler yağdırsa da
Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!
 
Hindu’su, Anzak’ı, yamyamı yurda doldu
Vatan ve bayrak için binlerce güneş soldu
Bu, imanlı göğsünde çelikler tuz-buz oldu
Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!
 
“Her an için cephede ölüm muhakkak, gerçek
Kimisi Kur-an okur, kimi dua ederek
Kimisi de bir yandan tekbirler getirerek” (*)
Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!
 
Dalgalanır her şafak bu bayrak asla inmez
Beş vakitte okunan bu ezanlar hiç dinmez
Ölü değil şehitler, şehitler asla ölmez
Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!
 
Çanakkale namustur, şereftir, ırka şandır
Bu vatan toprağına ekilen nice candır
Tarihin kaydettiği zafer dolu destandır
Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!
 
Geçilir elbet candan, seven yardan geçilir
Cehennemi andıran kızıl hardan geçilir
Vatan toprağı hariç her diyardan geçilir
Geçilir bedenlerden, Çanakkale geçilmez!
  
(*) Çanakkale Savaşında Mustafa Kemal tarafından söylenmiştir. 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!!! için yorumlar kapalı
Mar 16

Ah Türkiye’m! Vah Türkiye’m!

1360228134
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ah Türkiye’m! Vah Türkiye’m!
Bir hafta önce AKP’nin Van Büyükşehir Belediye Başkan adayı Osman Nuri Gülaçar esnaf ziyareti yaptığı sırada BDP’li bir grup tarafından protesto ediliyor, kafası gözü yarılıyor, polis ve korumalar silah kullanarak Gülaçar’ı zor kurtarıyorlar.
Esenyurt’ta MHP’nin yeni açılan seçim bürosuna silahla saldırı düzenleniyor. Bir kişi ölüyor 7 kişi yaralanıyor. İki gün sonra ise Şişli Belediyesi’ne Kalaşnikoflu saldırı düzenleniyor.
Güvenlik kuvvetleri ülkenin birçok yerinde bomba yüklü 4 aracı arıyor.
Ankara Belediye Başkanı aynı zamanda AKP’nin Ankara Belediye Başkan adayı “-Seçimlere 15 gün kala maalesef suikastlar olacak. Hem AK Parti’den hem AK Parti karşıtı kişilerin canına kastetmek suretiyle…” diye tespitlerde bulunuyor.
 
Son günlerde Beyoğlu’nda Berkin Elvan’ın ölümüyle ilgili protestolarda çıkan silahlı çatışmada Burak Can Karamanoğlu vurularak öldürüldü, 2 kişi yaralandı. Tunceli’de de çıkan olaylarda biber gazından etkilenen bir polis memuru kurtarılamayarak şehit oldu.
 
Ölüm endişesi yaşayan ve başka suikastlar da olacak uyarısında bulunan Melih Gökçek Erdoğan’ın salon salon, meydan meydan dolaşıp, “İktidarım tehlikede, ben tehlikedeyim, ülke tehlikede, millî mücadele vermemiz gerekiyor” diye bas bas bağırıp kendi güvenliğini, hükümet güvenliğini ve ülke güvenliğini bile sağlayamadığının itirafıdır.
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Ah Türkiye’m! Vah Türkiye’m! için yorumlar kapalı
Mar 15

Vatan Sözü

bayrak• Vatan sevgisi imandandır. Hz. Muhammed
 
• Bu vatan, çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya layıktır. Mustafa Kemal Atatürk 
 
• Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Mithat Cemal Kuntay 
 
• Benden eğerimi isteyiniz vereyim, atımı isteyiniz vereyim. Fakat vatanımdan hiç kimse bir karış toprak istemesin veremem. Mete Han 
 
• Bir memleketin saha bakımdan büyüklüğü onun gerçek büyüklüğünü ifade etmez ve bir milleti millet yapan arazisi değildir. Thomas Henry Huxley
 
• Eğer vatan tehlikede ise, her şey vatana aittir. George Jacques Danton
 
• İnsan vatanını sever, çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı vatan sayesinde kaimdir. Namık Kemal
 
• Türklerden başka dini ve vatanı uğruna canını vermeye hazır asker görmedim. Hamilton
 
• Vatan aşkını artırmak için en emin yol, bir müddet yabancı bir memlekette kalmaktır. William Shenstone
 
• Vatan bir milletin evidir. Ahmet Mithat
 
• Vatan için katlanılan ölüm kadar tatlı ve şerefli bir ölüm var mıdır? Horatius
 
• Vatan için ölmek de var, fakat borcun yaşamaktır. Tevfik Fikret
 
• Vatan için yaşamak, vatanın terakki ve tealisine çalışmak da vatan için ölmek kadar şereflidir. Gerigori Petrof 
 
• Vatan sevgisi ahlakta iyiliği, ahlakta iyilik de vatan sevgisini meydana getirir. Montesquieu
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , | Vatan Sözü için yorumlar kapalı
Mar 14

AKP’yi Tövbe Temizler mi?

170120140900036062832_2
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
AKP’yi Tövbe Temizler mi? Tayyip Erdoğan’a AKP ya da sempatizanları tarafından “Halife”, “sultan”, “şeyh”, “mücahit”, “emirülmüminin” ve “evliya” denilmişti ama böylesini hiç kimse söylememişti. Bir AKP milletvekili Başbakan Erdoğan’ın yüksek (!) vasıflarını anlatırken “Allah’ın tüm vasıflarını üzerinde toplamış lider” demiş. Bu sözleri söyleyen sıradan, cahil birisi değil milletvekilidir.
Ölümcül bir kula Allah’a ait vasıflar yüklemek açıktan şirke ya da küfre düşmektir.
Bazı parti mensupları AKP’li olmayı ’Tayyip Erdoğan’la nikâh kıymaya’ indirgemişlerdir. ‘Başbakan’a dokunmayı ibadet’ sayan milletvekilleri çıkmıştır. Allah’a kul olmaktan söz etmeyenler Tayyip Erdoğan’ın ‘kılı’ olmaktan söz etmişlerdir. Tayyip Erdoğan’ın Davos’ta moderatöre “one minute” demesi, AKP’nin Stratejik Düşünce Enstitüsü Dergisindeki bir makalede şöyle anlatılmaktadır: ‘One Minute kıyamının hemen ertesinde Afrika çöllerinde yüz yıldır içinde su bulunmayan kuyular sularla dolmuştur’
Bu yüzden Erdoğan’a ilahi ve yüce özellikler ile yüce kattan gelen misyonlar yüklüyorlar. Böylece yüceler yücesinden gönderilen lidere; itaat, biat ve teslimiyet zorunlu hale geliyor.
Öyle ki AKP’nin bir il başkanı “Erdoğan bizim için ikinci peygamber gibidir” ifadesini kullanmakta sakınca görmezken eski Avrupa Birliği Bakanı, “Ülkemizde eğer Urfa şanlıysa, Antep gaziyse, Maraş kahramansa, Rize, İstanbul ve Siirt de mübarektir. Çünkü bu 3 şehir, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük liderinin doğmasına vesile olmuştur” şeklindeki açıklamasıyla Erdoğan’ın doğumuna kutsallık atfetmekten çekinmemiştir.
Zorlama ve riya kokan bu sözlerin ötesine geçen bir ’şair’, “Tayyip’i üzmek Allah’ı üzmektir” diyerek çarpık zihniyetin çıtasını oldukça yükseltmiştir.
AKP’nin Kazlıçeşme’de düzenlediği mitinge gitmenin farz-ı kifaye değil, farz-ı ayn hükmünde olduğunu da bir eski AKP’li gençlik kolları başkanı söylemiştir.
AKP’liler arasından sonuçta “Başbakan’ın yaptığını yapmak sünnettir” diyen de çıkmış “Başbakanımızın çıkacağı televizyon yere konmaz” şeklinde akıl ve sabır sınırlarını zorlayan da çıkmıştır.
‘Biatsa biat, itaatsa itaat, sadakatsa sadakat’ söylemleri sonuçta övgü sahiplerini “Allah’ın tüm vasıflarını üzerine toplamış lider” noktasına götürmüştür.
Bu AKP’yi tövbe temizler mi?
Kaynak: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/akpnin-tovbeye-ihtiyaci-vardir-29495yy.htm
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | AKP’yi Tövbe Temizler mi? için yorumlar kapalı
Mar 13

Devlet İşleri…

siyaset-cemaat

 

 

 

 

 

 

 

 

Devlet İşleri…

Milletvekilleri bir gün ülkenin işsiz bir bölgesinde, kocaman ve terkedilmiş bir hurda yığını deposu keşfetmişler. İçlerinden biri:

– “Bir bekçi kiralayalım buraya sahip çıksın” demiş.. “Birileri gelip burada bir şeyler karıştırmasın.”  Böylece bir adamı BEKÇİ sıfatıyla ise almışlar. Ertesi gün bir diğer milletvekili:

– “İyi yaptık da bir eksik var..” demiş biri. “Biz bu adama bir iş tanımı vermedik ki adam nasıl çalışacağını bilsin? Ayrıca iş tanımını verdikten sonra adamı bir de eğitmek lazım”. Diğerleri onu haklı bulmuşlar, böylece bekçinin iş tanımını belirleyecek bir PLANLAMA BÖLÜMÜ kurmuşlar, oraya da bu tanımları rapor edecek bir BELGELEME UZMANI ile bir de bekçi için EĞİTMEN almışlar. Birkaç gün sonra diğer bir milletvekili sormuş:

– “Peki ama bu bekçiyle iş tanımını yapanlar iyi çalışıyorlar mı, bunu takip edecek biri lazım değil mi?” Böylece bekçi ve eğitmenlerini denetleyecek bir KALİTE KONTROL BÖLÜMÜ kurmuşlar, oraya da bir KALİTE KONTROL SORUMLUSU ile bu adamların ne yapıp ettiğini rapor edecek 2 MÜFETTİŞ atamışlar. Ertesi gün bir diğer milletvekili demiş ki:

– “Peki ama bir bekçi ve peşinden bir sürü denetleyici işe aldık, bunların maaşını kafamıza göre mi vereceğiz? Bekçiye ne kadar kalite kontrol uzmanına neye göre, ne kadar maaş verilecek, bunun bir sistemi olmalı..” Böylece bir MUHASEBE BÖLÜMÜ kurmuşlar.. Oraya da bir MUHASEBECİ, bir BORDRO MEMURU ve bütün bu insanların ne kadar çalıştığını ise geliş gidiş saatlerini takip edecek bir DENETLEME UZMANI ise almışlar. Ertesi gün bir diğer milletvekili sormuş:

– “Eveet bir bekçimiz var bağlı olduğu bölümleri de kurduk, iyi güzel de bunlar kendi başına buyruk mu iş yapacaklar? Bunlara bir müdür lazım değil mi? Tabii müdür aldıktan sonra bunun bir de yardımcısı olması lazım..” Bunun üzerine bekçi ve bağlı bulunduğu bölümler için 1 MÜDÜR, 1 MÜDÜR YARDIMCISI, bir de bunlara SEKRETER ise almışlar. Ve birkaç gün sonra meclis toplantısında tartışma çıkmış:

– “ŞU HALE BAK..BÜTÇENİN 22.000 TL.ÜZERİNE ÇIKMIŞIZ.. BÜTÜN GEREKSİZ HARCAMALARI BELİRLEYİP YARINDAN İTİBAREN KESMEMİZ LAZIM…!!” … Ve karar vermişler “Bekçiyi işten çıkaralım” demişler. O gün bekçi işten atılmış.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , | Devlet İşleri… için yorumlar kapalı
Mar 12

Muhteşem Yüzyıl ve Evlat, Kardeş Katli Meselesi

osmanli_sultanlari
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Muhteşem Yüzyıl ve Evlat, Kardeş Katli Meselesi
Orta Asya’dan beri Türk hâkimiyet anlayışı, “rekabet” usulüne dayanır: “Ülke, hanedanın ortak yönetimi altındadır. Sonucuna katlanmak kaydıyla hanedanın her üyesi, payitahtta hak iddia edebilir.” Yani Avrupa’daki gibi önceden belirlenmiş bir taht varisi (veliaht prens) yoktur. Bugün çocuklarımıza ismini verdiğimiz Mete, (Bahadır) Bilge Kağan, Cengiz Han, Alparslan, Yıldırım, Fatih, Yavuz, Kanuni hep bu çetin veraset usulüyle yetişmişlerdir.
Bu anlayış, bir yandan da sürekli taht kavgası ve iç savaş üretmiştir. Fatih’in duruma el koyarak, çözüm olarak “şehzade katli”nde karar kılmasının sebebi budur. Orta Asya’dan beri taht kavgalarıyla 10 – 15 imparatorluk yıkarak 1453′lere geldikten sonra Fatih dayanamamış; her taht kavgasında on binlerce Müslüman Türk öleceğine sadece “bir iki Türk”ün ölmesini hükme bağlamıştır:
‘‘Ve her kimseye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların Nizâm-ı Âlem için katl eylemek münasiptir. Ekser ûlema dahi tecviz etmiştir. Anınla amil olalar.’’ (Fatih Kanunnamesi)
Türk tarihinde Nizam-ı Alem için evladına kıyabilen hükümdarlar, 1402′de başlayıp 11 yıl süren fetret devrindeki gibi dörde bölünen milletin birbirini kırmasına mani olan kahramanlardır.
Osmanlı’da çöküş ise, 1603′ten sonra “veliaht prens” uygulamasına geçildikten sonra başlamıştır. Bu yıllardan itibaren, kendisini rekabet duygusu içinde tahta hazırlayan bir tek cihangir padişah göremezsiniz. Balık baştan konunca da tüm kurumlarda gerileme görülmüş ve sonu “Mondros” olan yola böyle girilmiştir.
Gelelim “Siyaseten Katl“in duygusal tarafına…
1- O zamanlar da “ölüm” elbette yine ölümdü ama “kardeş” bugün bildiğimiz gibi kardeş değildi. Anneleri ayrı, sancakları ayrıydı. Siyasi rakipler gibi yetişirlerdi. O TV Dizisindeki aptal senaryoya kasıtlı olarak, kardeşler arasında bugün bile görülmeyen aşırı bir duygusallık yüklenmiştir.
2- Türk hâkimiyet anlayışına göre “Hanedanın her üyesi (1. Murat’tan itibaren sadece padişah evlatları)sonucuna katlanmak kaydıyla payitahtta hak iddia edebilir”di.
3- Veliaht prens uygulaması (Padişah öldüğünde en yaşlı şehzade tahta çıkar kuralı) I. Ahmet’ten itibaren uygulanmaya başladı. Bu tarihten sonra da bir Yavuz veya Kanuni yetişmedi.
4- Fatihleri yetiştiren hâkimiyet anlayışının tek kusuru, fetret devrindeki gibi taht kavgalarının çıkmasıydı. Bu da “Nizam-ı Alem” için bir tehditti.
5- Bu yüzden de Osmanlı hanedanı, kendi ailesine kardeş katli fedakârlığını yüklemişti. Bundan sarfınazar ettikleri anda duraklama ve gerileme başladı. Yeni Fatihler, Yavuzlar, Kanuniler yetişmedi.
Sonuç: Krallıklar döneminde siyaset, “sadece hanedan üyelerinin hakkı” olduğu için ve Türk töresine göre 1603′e kadar padişah çocukları potansiyel birer taht varisi oldukları için şehzadeler, birbirleri için kardeş değil, bugünkü siyasi parti liderleri gibi sadece “rakip”tir.
Dolayısıyla bu ölümler, Atatürk’e suikast, Menderes’in ölümü, Özal’ın zehirlenmesi gibi siyasi öldürme veya öldürmeye teşebbüs vak’alarıdır. Durumun “kardeşlik”le bir ilgisi yoktuır.
“Türk Tarihinde Siyaseten Katl” konusu derin bir konudur. Kanuni, Mustafa’yı boğdurmakta haklıdır ve Atatürk dahil herkes bunu bilerek “Ecdadımız Fatih, Yavuz ve Kanuni…” ile övünmüştür.
Kendi ecdadında bir Çelebi Mehmet bile bulunmayan Kriptoların, Wrangel mültecisi Beyaz Rus senaristlerin, şarap içmekten devlet kurmaya vakit bulamamış etnik çıfıtların oyununa gelerek, şanlı tarihimize küsmeyelim!
Dün ecdadımız, devletin bekası için evladından vazgeçiyor fakat üç kıtaya hükmediyordu. Bugünün yöneticileri, çocuklarına gemiler ve milyon dolarlar kazandırmak için devletin bekasından vazgeçiyor ve milli bütünlüğümüzü koruyamıyor.
Bence gelin, o “Muhteşem Yüz yılı” değil, bu “Müptezel On yılı” konuşalım.
 
Kaynak: ulkuyaz.org
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , | Muhteşem Yüzyıl ve Evlat, Kardeş Katli Meselesi için yorumlar kapalı
Mar 11

“Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın”

409093_353929011291331_2141430753_n

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” Mehmet Akif Ersoy 

1. Dönem Burdur Milletvekili de olan milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan İstiklal Marşı, Türk Milletinin istiklalini, kurtuluş destanını ölümsüzleştiren bir eserdir. Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, 12 Mart 1921 gününde, İstiklal Marşını milli marş kabul ederek, yeni ve bağımsız Türk Devleti’Devletinin kuruluşu yolunda önemli bir adım atmıştır.

 
Şanlı Bayrağımızla birlikte bağımsızlığımızın en önemli simgelerinden olan İstiklal Marşı, özlü dizeleriyle yurttaşlarımızı ortak düşünce ve duygularda buluşturmakta, birlik ve dayanışmamızı güçlendirmektedir.
 
O şiir bir daha yazılamaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O milletin malıdır. Allah, bir daha bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın
Mehmet Akif Ersoy, “ O şiir bir daha yazılamaz. Onu kimse yazamaz. Onu ben de yazamam. Onu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değildir. O milletin malıdır. Allah, bir daha bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” diyerek, onu Türk Milletine armağan etmiştir.
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , | “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” için yorumlar kapalı
Mar 11

İSTİKLÂL MARŞI

 hareketli ataturk resimleri Hareketli Dalgalanan Türk Bayrağı ve Atatürk Resimleri
 
İSTİKLAL MARŞI’MIZI GÜR BİR SESLE OKUYALIM..
 
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
 
Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül… Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal.
 
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.
 
Garb’ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
”Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
 
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
 
Bastığın yerleri ”toprak!” diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
 
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
 
Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne na-mahrem eli;
Bu ezanlar — ki şehadetleri dinin temeli —
Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.
 
O zaman vecd ile bin secde eder — varsa — taşım;
Her cerihamda, İlahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na’şım!
O zaman yükselerek Arş’a değer, belki, başım.
 
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal. 
 
Mehmet Akif ERSOY
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , | İSTİKLÂL MARŞI için yorumlar kapalı