Eki 06

Uşak Ruhlulardan Kurtulmak

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir ülkede ülkeyi yönettiğini iddia edenler vatandaşlarına her türlü hakareti ederken görmeyenler, duymayanlar daha ne zamana kadar sessiz kalacaklar ve doğruları söylemekten çekinecekler, korkacaklar. Kainatın son dini İslamiyeti bile siyasi ikballerine alet edenlere, “demokrasi bizim için araçtır” diyenlere, vatandaşa “gözünüzü toprak doyursun” diyenlere, “başbakana dokunmak ibadettir” diyenlere,necip Türk milletinin bu seçim döneminde gerekli dersi vereceğine inanıyorum. Yalnız dünyadaki bütün ülkelerin uygulamaktan vazgeçtiği şu dijital denen bilgisayar sayımlarının yerine eski sistemde olduğu gibi ıslak imzalı sandık tutanaklarının sonuçları geçerli kılınmalıdır.Sadece ve sadece yüce Türk Milleti’nin bekasını, mutluluğunu, müreffeh, çağdaş ve muasır medeniyet yolunda ilerlemesini ülkü edinen Milliyetçi Hareket Partisi her daim ülkenin emrindedir. Devletimizin bütünlüğü her konunun üzerindedir. Terör örgütüne teslim olan bir iktidar mevcutken halkın çok dikkatli ve bilinçli olma mecburiyeti vardır. Bu konuda bütün vatanseverlerin, ülkü erlerinin, ülkü devlerinin durmaksızın gayret etmeleri de kaçınılmazdır. Aksi şekilde davranmak her ferdi vebal altında bırakacaktır. Uşak ruhlu zihniyetlerden kurtulmanın zamanı gelmiştir. Bütün vatandaşların 30 Mart seçimlerinde mutlaka sandığa gitmeli ve oylarını kullanmalıdırlar. Saygıdeğer Türk Milleti bir oy ile mutluluğa, huzura kapı açmak elinizde. Bu gücünüzü hiç bir çıkar ile değişmeden iradenizi kullanarak akıl ile değerlendirmenizi dilerim.

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | Uşak Ruhlulardan Kurtulmak için yorumlar kapalı
Eki 05

Altın Sözler

Guzel-Sozler--Gercek* “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.” M.Akif Ersoy
 
* “İnmemiştir Kur’an, bunu hakkıyla bilin,Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.” M.Akif Ersoy 
 
* “Bu ezanlar-ki şehadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli…” M.Akif Ersoy 
 
* “Bize lazım olan gençlik bir fırka veya zümre gençliği değildir. Biz fırka ve şahsiyetlerin ebediliğine kani değiliz.
Her şeyden üstün, her şeyden önce bir Türkiye vardır. Biz Türk Gençliği istiyoruz!” H. Nihal Atsız
 
* “Büyük adam hususi hayatında da yüksek ve temiz olan adamdır. Bir takım meziyetleri bulunan bir rezil hiç bir zaman büyük değildir.” H. Nihal Atsız
 
* “Davanın adamı olmak gerekir.” H.Nihal Atsız
 
* “Armut deyip geçmeyin, onun ilk hecesi çoğu kişide yoktur!” Necip Fazıl
 
* “Tomurcuk derdinde olmayan ağaç, odundur.” Necip Fazıl
 
* “Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür.” Necip Fazıl
 
 
 
 
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Eki 04

Böl ve Hükmet…

th (2)

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Başbakan Erdoğan’ın BM Zirvesi için gittiği ABD’den dönüşünde uçakta sohbet ettiği gazetecilere söyledikleri, o “Gayya Kuyusu”nun başında duran birinin “intihar mektubu” gibidir!
Suriye lideri Beşar Esad’la aralarında geçen şu diyaloğu aktarıyor Erdoğan:
“Kendisine “Sen Nusayri’sin, eşin ise Sünni. O zaman bunu bir fırsat olarak kullan” dedim…”
2004 yılındaki Gürcistan gezisinde “Ben Gürcüyüm”, 2005 yılındaki Norveç gezisinde de bu ifadenin devamı olarak “Eşim Türk değil Arap” diyen Erdoğan’ın, bunu nasıl bir “fırsat”a dönüştürdüğünü gördük hep birlikte;
Bölücüler için bu ülkeden bir karış toprak koparmak dahi “hayal”ken, “millet”e alternatif olarak ortaya attığı “36 parçalı mozaik” açılımı sayesinde gerçekliği konuşulur oldu. Anayasasında “bölünmez bir bütün” olduğu vurgulanan ülke sınırları içinde, bölücüler işi “özerklik ilanı”na getirebilecek kadar cesaretlendirildi…
 
BÖLÜCÜLER CESARETLENDİRİLDİ
Sahi BOP’un temel felsefesi de, “dönüştürülecek ülkelerin halklarını cesaretlendirmek”ti değil mi?
Davutoğlu’nun ortağı Clinton’un selefi! Colin Powell, öyle demişti 2004 yılında Fas’ta katıldığı “Gelecek için Forum” toplantısında:
“BOP Projesine giren ülkelerdeki değişimi dışarıdan empoze etmeyeceğiz. Bunu ülkelerin sosyal, ekonomik alanda ilerlemeleri ile beraber kendi içinden başlatacağız ve siyasi ve ekonomik reformlarını gelişmiş ülkelerle el ele gerçekleştirmelerini sağlayacağız; halklarını cesaretlendireceğiz!”
Nitekim gazetecilerle uçakta başlayan “o sohbet”in devam cümlelerinde, Suriye’deki çeşitli etnik ve dini gruplara dönük hayli “cesaret verici” ifadeler kullanmış Erdoğan da:
“Suriye’de nüfusun yüzde 10’u Nusayri, yüzde 60’ı ise Sünni. Esed’in zamanla Nusayriler’in tamamının bile desteğini alabileceğini sanmıyorum. Sünniler ve Hıristiyanlar zaten karşı, Dürziler de istediği desteği vermiyor. Silahlı gücü ve Şebiha ile bir yere kadar gidebilir…”
Rand Corporation’ın 2003 tarihli “Uygar ve demokratik İslam, partnerler, kaynaklar ve stratejiler” başlıklı raporunu hatırlamanın tam zamanı:
İslam dünyasını “modernistler, köktendinciler, gelenekçiler ve laikçiler” olmak üzere dört gruba ayıran projenin nihai hedefi, bu grupları aralarında emperyalizme karşı olası bir ittifak oluşturamayacak duruma getirmek, yani çatıştırmaktı.
Bildiğiniz “divide et impera” işte…
Böl ve hükmet!  
Kaynak:Selcan TAŞÇI (Kanlı, kârlı; mezhep savaşları (1))
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Böl ve Hükmet… için yorumlar kapalı
Eki 03

Gerçek Aşk

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’ı fethettiğinde bir süre orada kalır. İdareyi eline alıp kendi hâkimiyetini yerleştirmek için bu elzemdir. Bu sırada bir çadırda kalıyor. Çadırı süpürüp temizleyen, yemeği yapan Mısırlı bir cariye vardır ki, Yavuz Selim Han sabah çıkınca, cariye geliyor, akşama kadar çadırı temizleyip yemekleri hazırlayıp gidiyor, akşam olunca da Yavuz Selim Han çadırına dönüyor. Cariye nasıl olduysa bir kaç defa Yavuz Sultan Selim Han’ı görür ve Ona âşık olur. Lâkin umutsuz bir aşk. Zira bir tarafta koskoca Cihan Padişahı Halife-i Rûy-i Zemin, diğer tarafta basit bir cariye…
Fakat cariyenin aşkı dayanılmaz boyutlara ulaşıp da kalbine sığmaz hale gelince, ne yapacağını bilemez halde Halifeye açılmaya karar verir. Lâkin aradaki uçurum cariyeyi iyice çıkmaza sokar ve kararsız hale getirir. Bir yandan aşkının dayanılmaz baskısı, diğer yandan aradaki devasa farkın kendini engellemesi arasında bocalayan cariye Halifenin karşısına çıkma cesaretini kendinde bulamadığından, yazıyla ilân-ı aşk etmeye karar verir. Ve üç kelimelik bir not yazarak Halife hazretlerinin yatağına bırakır. Notta sadece üç kelime yazılıdır: “Derdi olan neylesin?” Akşam çadırına gelip de yatağının üzerinde küçük bir kâğıt parçası bulan Yavuz Sultan Selim Han, kâğıdı okuyunca bu notu yazanın, çadırını süpüren cariye olduğunu anlar. Ve kâğıdın arkasına cevabını yazar: “Derdi neyse söylesin.” Kâğıdı aynı yere bırakır. Sabah olunca da çıkıp gider. Bir müddet sonra Cariye temizlik için çadıra geldiğinde ilk iş olarak kâğıdı arar. Kâğıdı bıraktığı yerde duruyor bulur. Kaparcasına kâğıdı alıp okuduğunda heyecanı bir kat daha artar. Halifenin cevabından cesaretlenen cariye, kâğıdı çevirip dünkü notunun altına şu cümleyi ekler: “Korkuyorsa neylesin?” Akşam olur. Halife çadıra döner. Kâğıdı okur ve cevabı yazar: “Hiç korkmasın söylesin.” Sabah bu cevabı okuyan cariye artık kararını vermiştir: Aşkını bu akşam halifeye söyleyecek. Ne olacaksa olsun artık. Ve o gün temizliği bitirdiği halde gitmeyip Halifeyi beklemeye başlar. Yavuz Sultan Selim Han akşam çadıra dönünce cariyeyi kendisini bekler bulur. Cariye, Halifeyi görünce hemen ayağa kalkıp temenna durur. Yavuz Selim Han “Buyurunuz, sizi dinliyorum” deyince, cariye tüm cesaretini toplamaya çalışırken, titreyen ellerini gizlemek için elleriyle dirseklerini tutarak kollarını kavuşturur. Heyecandan yüzü kıpkırmızı olmuştur. Kalbi yerinden fırlarcasına atarken, titrek ve mahcup bir sesle: “Efendim…” der. “Cariyeniz… Size…” ve cümlesini tamamlayamadan yığılıp kalır. Kalbine sığmayan aşkını söyleyemeden ruhunu teslim eden cariyenin, bu tertemiz aşkı karşısında Koca Halife gözyaşlarını silerek etrafındakilere şöyle der: “Gerçek aşkı şu cariyeden öğrenin. Zira âşık, maşukunun yolunda olur ve o yolda ölür.”
 
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , | Gerçek Aşk için yorumlar kapalı
Eki 02

Gizli Anlaşma

th (5)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
ABD ile AKP arasında yapılan gizli anlaşmanın Türkiye’ye neler kaybettirdiğine bir bakalım.
 
1 Mart tezkeresi sonrası yapılan anlaşmayla;
1) TSK, Irak’ın kuzeyinden çekilecek, PKK’ya askeri harekat için ABD’den izin alacak. “Nitekim çekildi. Irak’a harekat yapan generaller ve subayların çoğu hapiste”.
2) Ankara yönetimi, anlaşmaya uymazsa ambargo ve askeri yaptırım uygulanacak. “İlk yaptırım şüphesiz çuval geçirme sonrası malum Amerikan karşıtı olan personelin tasfiyesi..”
3) ABD’nin İran ve Orta Doğu harekatlarına aktif destek ve katılm sağlanacak. “İran ile ilgili AKP hükümetinin tutumu malumunuz.”
Ergenekon savcısının Mehmet Bedri Gültekin’e yönelttiği “ABD’nin bölgedeki çıkarlarına aykırı hareket ettiğiniz tespit edilmiştir” ve diğer sorulaıı çabuk unutuldu. Bu arada füze kalkanı ve Patroit’lerin konuşlanması, İsrail güvenliğinin sağlanması vs.
4) Türk Ordusunun asker ve silah gücünde indirim yapılacak. “Ergenekon, Balyoz vs davaları ile profosyonel ordu adı altında küçülme yaşanırken başvurular iyice azaldı.”
5) Irak’ın kuzeyinde kurulan kukla devlet tanınacak, Irak’ta Türkmenlerin göçüne itiraz edilmeyecek. “Barzani yönetimi resmen tanındı.Türkmenlerin direnişini sağlayan Türk subayları teker teker avlanıp hapse gönderildi.”
6) PKK ya geniş kapsamlı af getirilecek. PKK yasallaşacak. “Terör örgütü meşrulaştırıldı. Apo neredeyse peygamber ilan edilecek Açılım mavalı adıyla ülke bölünme aşamasında.”
7) Belediyelere özerlik sağlanacak, kademeli olarak federasyona gidilecek. “Özerklik fiilen devreye girdi bölünme anayasası yolda”
8) Kıbrıs’ta Denktaş, devre dışı bırakılacak Annan Planı uygulanacak. “Denktaş cumhurbaşkanılğından uzaklaştırıldı. Annan Planını Rumlar bozup bizi korudu.”
9) Ermenistan’a yönelik kısıtlamalar kaldırılacak. “Hazırlıklar tamam hava koridoru zaten açık gizli iş tutmalar tam gaz devam.”
Söz konusu anlaşmada gözlerden kaçan ya da Milliyet’in cilası ile kamufle edilen diğer husus “gizli sevkiyat”tır. 1 Mart’ta geçmeyen tezkereyi gizli anlaşma ile icra safhasına getiren hükümet, resmen anayasal suç işlemiştir.
 
 
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=28134
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | Gizli Anlaşma için yorumlar kapalı
Eki 01

Yalan Mı!?

th (4)
Kime Sordumsa Seni
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler…
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler!..                                                                                                                             Neyzen Tevfik
 
akif
Aldanma insanların samimiyetine!
Menfaatleri  için gelirler vecde…
Vaad etmeseydi Allah Cenneti;
O’na bile etmezlerdi secde!..
M.Akif Ersoy
 
th (3)
 
 Hararet nardadır saçta değildir
Keramet hırkada taçta değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüs’te Mekke’de Hac’ta değildir
Hacı Bektaş-i Veli
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , | Yalan Mı!? için yorumlar kapalı
Eyl 30

Bir Devin, Papağanlaşması…

th (2)

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
20 Mart 1922’de de şunları yazıyor: 
“Cihanın tarihi, vatanı uğrunda senin kadar uğraşan, kanını döken bir millet daha gösteremez. Senin kadar kimse kendi vatanına sahip olmaya hak kazanmamıştır. Bu vatan ya senindir ya kimsenin!.. Ey yurttaşım; senin boynuna geçirilmek istenen esaret halkası ne bir gem ne de bir tasmadır. Boyunduruk altında olduğun halde sen üşürken düşman ocakları için sana odunlar, sen açken düşman sofraları için sana buğdaylar taşıtacaklar. Gençleri kanda, tazeleri gözyaşlarında boğmak istiyorlar.
Asırlardır dinin, milletin aşkına başına yağan, sonu gelmek bir belâdır…Yurdun, nihayetsiz bir Kerbela’dır… Memleketin, içinde cenaze namazı kılınan, cenaze duası okunan bir mabed halini aldı…”
Ve Cemil Meriç’in, şu görüşlerini bugün kime ithaf etmek uygun düşer ki? “Türk düşünce tarihi, ülkesiyle göbek bağını koparan bir intelijansiyanın dramı. Bu bahtsız kafilenin, bayrağını taşıyacağı içtimai bir sınıf yok. Vatanında gariptir. Alkışlayıcısı ekaliyetler (azınlıklar) ve Avrupa.”
“Bütün Kur’an’ları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalıların gözünde Osmanlıyız. Osmanlı, yani İslam. Karanlık, tehlikeli, düşman bir yığın. Avrupa maddeciliğine rağmen, Hıristiyan için tek düşman biziz: Haçlı ordularını bozgundan bozguna uğratan, korkunç ve esrarlı kısmet…”
“Zavallı Türk aydını…Batılı dostlar alınmasınlar diye hazinelerini gizlemeye çalışır. Sonra unutur hazineleri olduğunu. Düşmanın yaptıklarını takdis eder, hayranlıklarını benimser. …”
 
Kaynak: 11.06.2011 Yavuz Selim DEMİRAĞ Yeniçağ
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | Bir Devin, Papağanlaşması… için yorumlar kapalı
Eyl 28

O GÜN -KARA GÜN-

th (1)

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
O GÜN (–KARA GÜN- K.Ş. )
Peygamber’in irtihâlinden sonra Sekife toplantısından çıkan karar ‘ikinin ikincisi’ olarak Ebû Bekir’i hilâfet makamına getirmişti. Ebû Bekir kendisinden sonra Ömer’i vâsiyet etmiş ve Ömer de yaralandığında ardında altı kişiden oluşan bir şûra bırakmıştı. Şûranın reisi Abdurrahman b. Avf’ın yaptığı istişârelerin neticesi, Müslümanların Osman ve Ali üzerinde oluşmuş mutabakatıydı.
Abdurrahman b. Avf mescidde yapılan toplantıda Ali’nin ve Osman’ın ellerini tutarak evvelâ Ali’ye sordu sualini:
“Allah’ın Kitabı, Resulünün Sünneti ve Ebû Bekir ve Ömer’in uygulamalarına tabi olarak hareket edip edecek misin?”
İlmin kapısı Ali, kahramanlığın üzerinde tecessüm ettiği Ali, cesâretini kılıcının keskinliğinde taşıyan Ali, Fâtıma’nın müşvik kocası Ali, Hasan ve Hüseyin’in biricik babası Ali, Peygamberin yatağında düşmanı bekleyen ve bedenini Peygamberin düşmanlarının kılıçlarına kalkan eden sâdık ve fedâkâr Ali, Lâ fetâ illâ Ali, lâ seyfe illâ Zülfikârın Ali’si cevabını verdi:
“Allah’ın Kitabı ve Resulünün Sünnetine tam olarak uyacağım, ancak bunun dışında kendi içtihadlarıma göre 
davranacağım…”
Abdurrahman b. Avf anı suali Osman’a sordu:
“Allah’ın Kitabı, Resulünün Sünneti ve Ebû Bekir ve Ömer’in uygulamalarına tabi olarak hareket edip edecek misin?”
Osman kendisini halife yapacak olan o cevabı verdi:
“Allah’ın Kitabı, Resulünün Sünneti ve Ebû Bekir ve Ömer’in uygulamalarına tabi olarak hareket edeceğim.”
Sonrası mâlûm…
Bin beş yüz yıldan fazla bir zaman evvel başlayan ve halen de devam eden bir ayrılığın ilk günüydü o gün…
Üzerine binlerce yanlışın ama binlerce de haksızlığın yığıldığı ve zamanla bu yığının mühimmat ve cephâneye dönüşüp oluk oluk kanların akıtıldığı bir ayrılığın ilk günüydü o gün…
Ali sevgisinin, Ali muhabbetinin içinden Gulat-ı Şia’yı çıkaran bir abesler cangılının ilk tohumlarının toprağa 
düştüğü bir ayrılığın ilk günüydü o gün…
Peygamber’in yatağına yatarak canını Peygamber uğruna fedâ etmeye râzı olan Ali’yi Peygamber’in tebliğinden ayıran bir Ali sevgisinin, bir Ali muhabetinin mü’minleri bir tarağın dişleri, bir vücûdun âzâları olmaktan çıkarıp, hasım cephelerin tarafeyni hâline getiren bir anlamsız ayrışmanın ilk günüydü o gün…
Ve…“Ali haklıydı, Muaviye haksız değildi” gibi ‘Altın orta’ adı altında adâlet hissinden mahrum bir denge politikasının adâleti iktidâr fikrine yem ettiği bir haksızlığın doğduğu gündü o gün…
Yezid isminin, taşıyıcısından sonra bir daha hiçbir erkek evlâdına konulmadan bin beş yüz yıldır cezâlandırıldığı, Hüseyin’in Yezid tarafından şehid edildiği Kerbelâ’da, mü’min vücûdunun âzâlarının birbirini katlettiği güne gebe bir gündü o gün…
Mızraklarının ucuna Kur’ân âyetlerini geçirerek “Lâ hükme illâllah” diyenler için Ali’nin, “Bâtılın kast edildiği Hakk söz” dediği bir kanlı paradoksun şifrelendiği gündü o gün…
İsmail ile Yavuz’u cenk meydanında karşı karşıya getiren ve bir birine kılıç kuşanılan savaşların kılıçlarının bilendiği gündü o gün…
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=28184
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , | O GÜN -KARA GÜN- için yorumlar kapalı
Eyl 27

Altın Sözler

th-11
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
* 19 Mayıs 1919’da sadece Samsun’a ayak basılmamış; birilerinin de kuyruğuna öyle basılmış ki; kuyruk acıları hala dinmiyor!..
 
* Hükümet memura ne önerdi?.. Yüzde 3+ yüzde 3+ yoğurt..
 
*Bilirken susmak, bilmezken söylemek kadar çirkindir. Eflatun
 
*Dedikodu; nefret edenler tarafından çıkarılır, aptallar tarafından yayılır, geri zekalılar tarafından inanılır.
 
*Sorunun kendinde olduğunu anlamayan insanlar, çözümü başkalarının huzurunu bozmakta bulur.
 
*Faturasız tek hat “dua”dır. Bol bol dua edin, konuşun, konuştukça kazanın.
 
* Korkunun ecele faydası yoktur, korku yalnızca zilleti arttırır.
 
*“Eşeksen; binene kızmayacaksın; değilsen sırtında tutmayacaksın…”
 
*Kendisini başkalarının kurtarmasını bekleyen kişiler yalnızca kölelerdir. Voltaire
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , | Altın Sözler için yorumlar kapalı