Ağu 27

ALTIN, SEDEF KAKMALI NALIN

216-02
 
 
 
Bir yabancı elçiyi padişah kabul edecekti. Bu elçi, ülkesinin çok varlıklı olduğunu göstermek İçin, .ne kadar altın, inci, elmas gibi süs eşyası varsa, bunları üstüne başına takıp takıştırıp huzura çıkmak istedi. Saray görevlileri bu adamın yaptığı garipliğin önüne geçmek istiyorlardı ama ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Hemen akıllarına İncili çavuş geldi :
-Aman çavuş, şu adamı sen yola getirirsin Ne yapacaksan yap şu haline engel ol .
İncili, ”Çaresini buluruz” dedi. Bir süre düşündü. Sonra atın- inci karışımı sedef kakmalı bir çift takunyayı onun gireceği tuvalete koydu. Adam tuvalete girip bunları görünce şaşırdı. Çıkınca İncili Çavuş ‘a sormadan edemedi:
-Altın, inci, sedef kakmalı nalın tuvalete konulur mu? Yazık değil mi?”
İncili, taşı gediğine koyacağı zamanı bulmuştu. Hemen cevabını yapıştırdı :
– Bizim padişahımız böyle süs eşyasına değer vermez. Elçi, verilen cevabı duyunca, üzerine bakındı, sonra sessizce bunları çıkarıp, huzura girdi…
 
Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , | ALTIN, SEDEF KAKMALI NALIN için yorumlar kapalı
Ağu 26

Alparslan’la Atatürk

F95AA03EC8FB4C98AD5BEB9C08FFC343
Büyük Selçuklu komutanının/ hükümdarının adını biz “Alparslan” biliriz ancak gerçek adı Muhammed bin Davut Çağrı!..
Doğum ve ölüm tarihleri çeşitli kaynaklarda bir-iki yıl farklı yazılıyor. Buna rağmen, şunu söyleyebilirim.
Alparslan, Malazgirt Savaşı’nı kazanarak “Anadolu’ya YENİDEN GİRDİĞİNDE” 41 yaşında idi!
Mustafa Kemal Atatürk de, Kurtuluş Savaşı’nı kazanarak “Anadolu’yu YENİDEN KURTARDIĞINDA” 41 yaşında idi!
Muhammed bin Davut Çağrı yani Alparslan, 26 Ağustos’ta saldırıya geçti. Mustafa Kemal yani Atatürk de 26 Ağustos’ta Büyük Taarruz’u başlattı!
1071’in 26 Ağustos’u Cuma günü idi. 1922’nin 26 Ağustos’u da Cuma’yı Cumartesi’ye bağlayan gece idi!..
Alparslan, Malazgirt Zaferi’nden sonra Türk Birliği’ni sağladı. Atatürk de, 30 Ağustos Zaferi’nden sonra Türk Birliği’ni sağladı!
İlginçtir ki, yıllar sonra Türklere düşmanlık eden Ermeniler, Malazgirt’te Diyojen’in ordusuna ihanet ederek, onları savaş meydanında terk etti!..
Malazgirt Zaferi’nden sonraki 15 yıl içinde Anadolu tümüyle ele geçirildi.
Atatürk’ün Zaferi’nden sonra ise, Anadolu’nun bizim olmaması için hâlâ uğraşanlar var!..
 
Kaynak: Hulki Cevizoğlu’nun ‘İşgal ve direniş’ adlı kitabından
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , | Alparslan’la Atatürk için yorumlar kapalı
Ağu 25

Vecizeler

8wi9
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

*“AKP anayasadan Türklüğü çıkaracak”  iddiaları niçin ortaya çıktı? Çünkü Tayyip Erdoğan 2001 yılının Nisan ayında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Sosyalist Grup Başkanı Andreas Gross’a  Anayasa’nın ilk maddelerinin yalnızca bir geçiş sürecinde var olabileceğini söylemişti. Türkiye’nin artık birinci madde ya da üçüncü madde gibi Türklüğe vurgu yapan maddelere ihtiyacı olmadığını, olmayacağını söylemiş olan Başbakan Erdoğan’ değil midir?.

* Sosyalist Filozof Fernando Savater İspanya’nın durumunu şöyle özetliyor: Özerklik isteyen iki bölgeyi, çıkardık. Yerelleşmeyi demokrasinin olmazsa olmazı sayıyorduk. Ama bugün egoizmi beslediğini, eşitlik ve dayanışma duygularını tahrip ettiğini, neredeyse demokrasi ve özgürlüğün düşmanı olduğunu gördük. Kamu yararı, ortak refah, ortak değerler ve ortak aidiyeti yitirdik. Ayrılıkçılık, bölgecilik ve bölgesel milliyetçilik; fırsatçı bir hastalığa dönüşerek, zayıflayan organizmalara saldırıyor. Koskoca İspanya’yı mahvettik. Bundan nasıl kurtulacağız bilmiyoruz.
 
* – “Önderliğin koşullarında bir değişim olmazsa, karakol, yol ve baraj yapımları durmazsa, korucuların sayısının artırılmasından vaz geçilmezse, İmralı’da gerçekleşen mutabakat çerçevesinde adımlar atılmazsa biz, bunları kabul edemeyiz,”
-“Bu süreçte önderliğin de belirttiği meşru savunma güçlerimiz kendilerini ideolojik, örgütsel ve meşru savunma anlamında daha güçlü eğitmeli, büyütmeli ve sağlamlaştırmalıdır.
– “KCK sistemi, temel ayakları olan akademiler, komünler, kooperatifler, topluluklar ekonomisi ile geliştirilecektir. Bunlar üzerinden de her yerde meclisler kurmamız gerekecektir.” Terörist Cemil Bayık
 
* Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı belgesini Türkiye imzalamamış. (İyi de etmiş (!) Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir.)Zehri bile altın kâsede sunarlar.)
Diller Şartı’nın 8. Maddesini okuduğunuzda, diğer maddeleri okumanıza gerek kalmıyor. İşin sonunun nereye varacağını müneccim olmasanız da hemen anlıyorsunuz.
Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı’ndaki bütün maddeler, çok dilli bir devlet şartı getiriyor. Çok dilliliğin sonu bölünmedir ve bu bölünmenin sonu da Türkiye’nin yok olmasıdır.
Malum yazar şu hükme varıyor:
“Bölgesel ve azınlık dillerinin korunup, anadil bağlamında yaşanır kılınması insani ve demokratik bir değerdir ve bunun sıkıntısını en çok Kürtler çekmiştir. (…) Türkiye, kalıcı barışa ulaşabilmek için bu şartı imzalayıp, yürürlüğe sokmalıdır.” (Ümit Kardaş, “Anadiliyle yaşamak”, Taraf, 11 Temmuz 2013).
Bu yazarı iyi niyetli görmek mümkün değildir. PKK’nın etkisinde kalmadığını da söyleyenemez.
Kimse  “Bölünelim.”  demez; böyle  “iyi niyetle”  ortalığı bulandırır.  Kaynak:http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=27611
 
* “Cehennemim yolları İyi niyet taşlarıyla döşenmiştir.” 
 
* Michael Cashman’ın Başbakan Erdoğan’ın “AP’nin kararını tanımıyorum” açıklaması üzerine attığı tweet’ler dikkat çekti. Cashman Erdoğan’ın sözleri için “Kibirin ve uluslararası toplumu tanımamanın ispatı. Avrupa Parlamentosu kendisine destek olsaydı tanırdı” dedi
 
* “Köpek Tartışması”
Tartışmalar arasında gözden kaçmayan; AKP, AB ve ABD arasında anahtar kelime “köpek” olan bir tartışma sürüyor! AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Stefan Füle, Tayyip Erdoğan’ın yüzüne karşı, AKP’nin son olaylarda orantısız hatta hukuk dışı güç kullanmasını eleştirince Egemen Bağış, “Köpekler istedi diye atlar ölmez” diye cevap verdi. Cevap Füle’den değil ama Financial Times gazetesinden geldi. Gazete, Tayyip Erdoğan’ın faiz lobisini suçlaması ile ilgili olarak “Erdoğan, Türkiye’yi besleyen eli ısırıyor” yorumunu yaptı.. Böylece, “Sizin borsanıza girerek ülkenizin ekonomisine para yatırmış oluyoruz. Sen ise olaylardan bizi sorumlu tutarak ülkenin ekonomisini ayakta tutan Batı sermayesini suçluyorsun” demiş oluyorlar…
“Besleyen eli ısırmak” fiilini, Türkiye Başbakanı için kullanıyorlar!
Türkiye’nin düşürüldüğü şu utanç verici duruma bakın… (Basından)
 
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , | Vecizeler için yorumlar kapalı
Ağu 24

Topçu Kışlası

070620130708044164945_2

 

 
 
                              
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
“Topçu Kışlası tarihte iki önemli kara leke taşımaktadır:
 
1.) Bu kışladan alaylı bir çavuş önderliğinde, zamanın hükümetine ve padişaha başkaldıran bir grup asi, 31 Mart 1909’da ‘Şeriat isterük’ diyerek isyan çıkarmış, her tarafı yakıp yıkmış, milletvekillerini ve okullu askerleri öldürerek her yeri talan etmişti. Bu isyanı Selanik’ten gelen Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Hareket Ordusu 10 Nisan’da bastırabilmişti.
 
2.) Bu kışla, İstanbul’un işgal yıllarında (1919-1922), İngiliz birliklerinin karargâhı olarak kullanılmış ve Türk aydınlarına işkence yapılan bir merkez olmuştur.”
 
“Bu nedenle mi AKP; Topçu Kışlası’nı canlandırıp tarihin kara lekesini ortaya çıkarmak istiyor. Topçu Kışlası’nı Şehir Müzesi yapacağız diye hazırladıkları projeleri anlatmaya çalışıyorlar. Demek ki, AKP bu ülkenin tarihine ihaneti bu müzede sergilemeyi düşünüyor. İstanbul’da Şehir Müzesi yapacak mekân mı kalmadı?”
 
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | Topçu Kışlası için yorumlar kapalı
Ağu 23

DURMAK SANA YAKIŞIR MI?

6797215-14590-620x330
Yedi düvel vatanına el atsa
Durmak sana yakışır mı yiğidim?
Felek yine dertlerine dert katsa
Durmak sana yakışır mı yiğidim?
 
Yanardağlar gibi yakmalısın sen
Lav olup düşmana akmalısın sen
Zirveye Hilâli takmalısın sen
Durmak sana yakışır mı yiğidim?
 
Hürriyet yüreğin, özün değil mi?
Bayrağın, vatanın gözün değil mi?
Cumhuriyet apak yüzün değil mi?
Durmak sana yakışır mı yiğidim?
 
Kınalı kurbansın, sen bu vatana
Layıksın, layıksın şehit yatana
Haddini bildir şu Türk’e çatana
Durmak sana yakışır mı yiğidim?
 
Kuran’da geçen o, necip ırk sensin
Üçler, yediler ve hatta kırk, sensin
Peygamberin övdüğü o, Türk sensin
Durmak sana yakışır mı yiğidim?
 
Türk’ün bayrağında al kanlar senin
Dünya’ya ün salan sultanlar senin
Tarihteki altın destanlar senin
Durmak sana yakışır mı yiğidim?
 
04.12.2006
 
 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , | DURMAK SANA YAKIŞIR MI? için yorumlar kapalı
Ağu 22

“Cumhuriyet Tarihinin En Büyük Hesaplaşması”

969791_609819005730258_265873549_n
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
“Cumhuriyet Tarihinin En Büyük Hesaplaşması” Yalçın Akdoğan
Ergenekon Davası’yla ilgili olarak eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un sitemlerini dolaylı olarak “sessiz kalmadık” diye cevaplandıran Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in “camiayı sakinleştirmek ve gazını almak” için böyle konuştuğunu söyleyen Kılınç, Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan’ın Ergenekon ve Balyoz gibi davaları “Cumhuriyet tarihinin en büyük hukuki hesaplaşması” olarak değerlendirdiğini hatırlatarak “Bir yerde hesaplaşma varsa orada hukuk yoktur. Hukuk çerçevesine bürünmüş, hukukun verdiği imkânlardan faydalanarak birilerini cezalandırıyorsanız bunu da Allah affetmez” dedi. Kılınç, “Mahkeme heyeti büyük bir vebal altına girdi. Savcılar onları yanıltmak için ellerinden geleni yaptı. Olmayan bir şeyi olmuş gibi gösterip bunun içerisine birilerini koydular” diye konuştu.
Nedir bu hesaplaşmanın sebebi?
Hesaplaşma, TSK’nın şahsında, Türkiye ile yapılıyor; Atatürk ile yapılıyor, Türk tarihi ile yapılıyor! Hani, AB temsilcisi Karen Fogg, “Türk tarihi ile hesaplaşmak lazım” diyordu ya, işte o yapılıyor. Davanın ve varlığı iddia edilen “Ergenekon terör örgütü” adının, Türk tarihini karalamak üzere seçilmiş olması da bunun en büyük delilidir. Geçenlerde Hulki Cevizoğlu’nun da gündeme getirdiği gibi David Rockefeller “Atatürk yüzünden, planlarımızı yarım yüzyıl ertelemek zorunda kaldık” demiştir. İşte şimdi o hesaplaşmayı yapıyorlar. Kimin üzerinden? AKP iktidarı ve onun oluşturduğu polis, medya, asker ve hukuk sistemi üzerinden… Rockefeller, “Kürt Devleti projesini” de kendi projelerini hayata geçirmek için yaptıklarını, bunun için bir örgüt kurdurduklarını da ifade ediyor.
***
Bugün Türkiye’de milli devletçi askerler yargılanıp mahkûm edilirken, Amerikan Gladyosu’nun Türkiye kanadının kurdurduğu PKK denilen örgütün yandaşları, 1984’teki Eruh baskınının yıldönümünü kutluyor…
Kato Dağı’na çıkan binlerce kişi, tepelere yaktıkları ateşle “Apo” yazarak sabaha kadar eğleniyor…
PKK’nın Van’da kurtarılmış bölge oluşturmak için yaptığı saldırıları etkisiz hale getiren Van Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Yıldırım Güvenç ise “refüze edici” bir göreve atanıyor, yeri de boş bırakılıyor!
Kısacası, Türkiye’yi yönetenler, Güneydoğu Anadolu’yu bir Amerikan örgütü olan PKK’nın denetimine terk ediyor… Bunları yapanlarda, yaptıranlarda Allah korkusu olacağını zannetmek gafletin hâlâ sürdüğünü gösteriyor!
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=27787
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , | “Cumhuriyet Tarihinin En Büyük Hesaplaşması” için yorumlar kapalı
Ağu 21

ÇANAKKALE DESTANI’NDAN…

canakkale-destani_3
 
Mustafa Kemal’in 1929’da Türk ordusu için söylediği,” Kutsal bir kahramanlık kuruluşudur” sözü ve “Askerleri sev!” Buyruğu boşuna değildir.
 
“Bir sabah nöbet yerini denetlemek ve nöbetteki erleri değiştirmek için bir başka manga gönderildi. Biraz sonra yeni giden manga çavuşu şaşkın bir vaziyette geri geldi.
‘Yüzbaşım, bütün nöbetçiler şehit olmuş, ama çavuş nöbeti bırakmıyor..’ dedi.
Yüzbaşı ile beraber bende gittim. Gerçekten de Çavuş nöbette idi. Bir kayanın üzerine abanmış, parmağı tetikte, gözleri açık, bütün dikkati ile ileri bakıyordu. Bir mermi alnından girmiş, sırtından çıkmıştı! Sırtı kan içinde idi. Alnından akan kan göz çukurlarından aşağı yaş gibi damlamıştı. Önce silahını alalım dedik, bırakmadı. Yüzbaşı geldi, eliyle çavuşun omzuna dokunarak, ‘Sen görevini yaptın. Nöbetin bitti…’ dedi.
Şaşırtıcı bir şey oldu. Çavuşun parmakları çözüldü, yavaşça kayıp sırt üstü uzanıverdi. Kim bilir… Kim bilebilir… Şehit orada hâlâ nöbette idi…”
 
* * *
 
Mustafa Kemal Çanakkale’de cephede bir komutanın askere kızdığını görerek yanlarına kadar gelir. Nedenini sorduğunda, Komutan: “Suyumuz yok, asker susuz, suyu ulaştırmak ta mümkün değil, bu asker ise abdest alacağım diye mataradaki suyunu harcıyor, der.” Mustafa Kemal komutana: “Bu asker belki de birkaç dakika sonra şehit olacak, bırak da istediği gibi matarasındaki su ile abdestini alsın” der ve askerin matarasını eline alarak “abdestini al evladım” diyerek askerin suyunu dökerek askerin abdest almasını sağlar.
 
 
 
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , | ÇANAKKALE DESTANI’NDAN… için yorumlar kapalı
Ağu 20

Türkün Zaman Tüneli…

601070_10152288198438484_573636710_n
Osmanlının son dönemlerinde bazı yanlışlara rağmen, İttihat ve Terakki iktidarı ve ordu Osmanlı Devleti üzerindeki oyunların en önemli engelleriydi. Bir süre bu iktidarla çalışılsa da, onun zamanla bertaraf edilmesi, ordunun da tasfiyesi gerekiyordu. Zaman zaman ağır şartlar kabul ettirilip ordu ve İttihat Terakki iktidarının itibarı yok edilmek isteniyordu. İngilizler bazı tavizler almalarına rağmen, hedeflerine varamamışlardı. Ordu mensupları önce suçlanacak, sonra tutuklanıp sürgüne gönderilecekti. İttihatçıları istedikleri gibi kullanamayan İngilizler, padişahı ve padişahın İttihatçı düşmanlığını kullandılar. İttihat Terakki’nin yerini işgalcilerle işbirliği yapan Hürriyet-i İhtilaf Partisi aldı. Siyasi çekişme ve kavgalardan yabancılar faydalandı. İttihatçıların döneminde ordudan atılanlar geri döndü.
İngilizler ve saray savaş döneminde Ermeni ve Rum tehcirlerini esas alarak sorumluların cezalandırılmasında işbirliği yaptılar. Yabancılarla işbirliği yapmayan ve engel görülenler Malta’ya sürüldü. İttihatçıların darbe yapacakları propagandası yayıldı. Ermeni tehciri dolayısıyla kamu görevlileri aleyhine akla gelmeyecek iddialar ortaya atıldı ve o dönemin yandaş medyası ile toplumun beyni yıkandı. Bugün bu çizginin devamı olanlar, “Devlet kendisiyle yüzleşmeli” diyerek “hepimiz Ermeniyiz” çığlıkları atıyorlar. Ermeni iddialarını adeta savunuyorlar.
Osmanlı’nın bu karmaşa ortamında, ülke çıkarlarından ve devletten yana olmak prim yapmıyordu. Bazıları o dönemin ABD’si olan İngilizlerde kurtuluşu arayarak İngiliz Muhipleri Cemiyetine, bazıları ise; Wilson Prensipleri Cemiyetine postu sermişlerdi. Bunlar olurken sözde barbar Türklere karşı Anadolu’nun işgali de başlamıştı. Rumları kurtarmak, Ermenileri katledenlere karşı Anadolu işgal edilerek ceza verilmeliydi. İngilizler her konuda bize hizmet edeceklerdi. Bundan dolayı işgalci İngilizlerin varlığını güçlendirmek için “Heyet-i Nasıha” adlı ikna grupları vardı. Bunlar o dönemin akilleriydi.
Bunlar olurken askeri güçler ve çeşitli kamu kuruluşları sivil otoriteye bağlanıyordu. Yandaş medya hem savcı ve hem hâkim rolü oynuyor, işe yarayacak hâkim ve savcılar göreve getiriliyor, Ermenilere kötü muamele yapılmasını engelleyemediği iddialarıyla Boğazlıyan kaymakamı Kemal Bey ve birçok kamu görevlisi haksız yere idam ediliyordu.
İşin enteresan tarafı 1919’da kurulan Damat Ferit Hükümeti Sosyalist Fırka’ca desteklenmişti. Sosyalisti, batıcısı, sözde bazı İslamcısı hep beraber Osmanlı’yı yok etmek için uğraşılıyor, milli çizgide olan herkesle mücadele ediliyordu. Zaten yetersiz olan yerli sermaye devre dışı kalıyor, yeni yeni İngiliz şirketleri ülkeyi işgal ediyor, bankalar ele geçiliyor, yenileri kurduruluyordu. Şirketlerde Türkçe kullanma zorunluluğu kaldırılıyordu.
 
Kısacası “Türk’ün Zaman Tüneli” devam ediyor.(K.Ş)
 
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=26740
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , | Türkün Zaman Tüneli… için yorumlar kapalı
Ağu 19

Atatürk Der ki!…

ataturk-290
*”Milletimiz çok büyüktür. Hiç korkmayalım. O, esaret ve aşağılığı kabul etmez.” 1919 
 
*”Esas Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu esas ancak tam bağımsızlık edinilmesiyle sağlanabilir. Ne kadar zengin ve bayındır olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir millet, uygar insanlık karşısında uşak olmak durumunda yüksek bir işlem için değer taşıyamaz. Yabancı bir devletin koruma ve esirgemesini benimsemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güç yetmezliği ve uyuşukluğu benimsemekten başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağılığa düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı getirmeleri asla düşünülemez”.1920
 
*”Oysa, Türk’ün haysiyet ve kendine inancı ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!” 1920
 
*”Dolayısıyla ya istiklâl, ya ölüm!” 1920 
 
*”Memleketin ellide biri değil, her tarafı tahribedilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu toprakların üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız”.1920
*”Bizi imha etmek görüşü karşısında mevcudiyetimizi silahla muhafaza ve müdafaa etmek pek tabiîdir. Bundan daha tabiî ve daha meşru bir hareket olamaz.” 1921
 
*”Millî mücadelenin maksat ve gayesi tam istiklâlini ve kayıtsız-şartsız egemenliğini sağlamak ve sürdürmektir. Millet, dış istiklâlini kazanmak için, lâzım gelen hattı hareketini misakı millî ile ifa etmiştir. Millî hakimiyetini elde edebilmek için, takibi lâzım gelen hareket hattını da Teşkilâtı Esasiye Kanunu ile tesbit etmiştir.”1923
 
*”Ben ve benim gibi birçok vatandaşlar, kardeşler, milletin asıl vatanı, ümitsiz felâkete düştüğü zaman görevli oldukları, vicdanen, namusen, haysiyeten yükümlü bulundukları vazifeyi yapmak mevkiinde kaldılar. Bunu elbette yapacaklardır. Yapmaları mecburi idi, vicdani idi, insani idi, millî namus gereği idi. Ben bu mukaddes esasların dışında hareket edebilir mi idim? Efendiler; elbette edemezdim. Türk Milleti’nin hakiki hiçbir ferdi bu gereklerin haricinde hareket edemezdi. Ben elbette bu elim manzara karşısında vicdanımın emirlerine muhalif, millî namusumuza aykırı hareket edemezdim.” 1925

 

*”Ben, 1919 senesi mayıs içinde Samsun’a çıktığım gün elimde, maddî hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk Milleti’nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu millî kuvvete, bu Türk Milleti’ne güvenerek işe başladım”.1937

 
 
 
Kaynak: http://forum.kanka.net/archive/index.php/t-32285.html
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , | Atatürk Der ki!… için yorumlar kapalı
Ağu 18

Kurtuluş Savaşı Devam Ederken

images
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Tarih, 24 Şubat 1921.
Kurtuluş Savaşı devam ediyor.
İstanbul’da, Sevr Antlaşması gereğince son askeri kıtalar terhis ediliyor, subayların büyük bölümü açığa çıkarılıyor. Yani askerlikleri otomatik olarak bitiyor.
Bu ortamda Cenap Şehabettin bu feci olayı kutlayan biçimde bir makale yazıyor.
 
Yakup Kadri Karaosmanoğlu bu yazıya cevap veriyor.
Özetle:
 
“… fakat bizde -gerek şimdi olsun, gerek eski devirlerde olsun- kalem sahipleri toplumun en korkak, en zelil, en metanetsiz bir sınıfını teşkil ederler.
… bunlardan birisi (Cenap Şehabettin), geçenlerde zamana uyduğunu ispat fikriyle, dün diz çökerek öptüğü kılıcın üzerine tükürdü ve ‘Bugün kışlalar kapanıyor, sancaklar yırtılıyor, zâbit kılıcına ve mahmuzuna veda ediyor’ diye sevinçle haykırarak zıplamaya başladı.
Onun fikrine ve yahut devrin anlayışına göre, bütün felâketlerimizin sebebi kılıç ve silahtır.
… Eğer işimiz kalemle siyasete kalsaydı, hiç bu hale gelir miydik? Kalem ve siyaset!.. Fakat hangi kalem, hangi siyaset?
Taraf taraf kışlalar açan, daha doğrusu bütün dünyayı geniş bir kışla haline sokan düşmanın önünde kendi kışlalarının birer birer kapandığına ve kendi askerlerinin birer birer ortadan kaybolduğuna sevinen yazarın kalemi mi?
Hakkını müdafaaya, varlığını korumaya azmetmiş bir milletin ağzını yumruğu ile tıkayıp ve göğsüne tekmesini basıp kendi hakkında verilen bir idam kararını öperek başına koyan devlet adamlarının siyaseti mi?
… Şu içinde bulunduğumuz çıkmazda kalem sahiplerimizden bazılarının, vatanî görevlerini görmek şöyle dursun, … daima vatanın çıkarlarının tersine hareket etme günahından kurtulamadıkları açıktır.
Bu milletin silahlı kısmı, tam 100 yıldan beri, durmadan, aydın olduğunu iddia eden bir zümrenin isyan ve hatalarını, kendi bileğinin kuvveti ve kendi göğsünün kanıyla düzeltip temizlemekten başka bir şey yapmıyor.
 
Dün böyleydi. Ya bu gün!?… (K.Ş.)
 
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=27686
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , | Kurtuluş Savaşı Devam Ederken için yorumlar kapalı