Eyl 12

Güzel Sözler

Mevlana Facebook Kapak Guzel Sozler
* Merhamet her vakit intikamdan daha asildir. Yiğitlik intikam almakta değil, tahammül göstermektedir.
 
* Olacaksan ya uçurum ol ya dağ, ne içine düşebilsinler ölümü göze almadan, ne tepene çıkabilsinler…
 
* Yanlış insanlara iyi ki varsın dedik. Hüznümüz ondandır.
 
* Uzak ve imkânsız gözüken bir yer, bir anda yakın ve mümkün olabilir.
 
* Sizdeki üç şeyi görebilen insanlara güvenin. Gülüşünüzün arkasındaki kederi, öfkenizin ardındaki sevgiyi, sessizliğinizin ardındaki nedeni…
 
* Bugünkü aklım olsaydı dün yaptıklarımı yapmazdım.
Ama dün yaptıklarımı yapmasaydım bugünkü aklım olmazdı.
* Kötü bir haberim var. Bugün iyi niyetimin son kullanma tarihiydi. Artık her şey adamına göre…
* Her geminin tek kaptanı olur. Gerisi mürettebattır. Her kalbin de tek sahibi olur. Gerisi teferruattır.
* “Sana ihtiyacım var” dediğiniz kişi; “niçin” diyorsa gelmez. “Ne zaman” diyorsa gönülsüz gelir. “Neredesin” diyorsa mutlaka gelir…
* Aslında bazen hayatına girenleri düşünmeyi bir kenara bırakıp kimlerin çıkması gerektiğini düşünmek gerek. İnsanlar onlar için ne yaptığınızı anlamazlar… Siz yapmayı bırakana kadar…
* Mutlu olamıyoruz çünkü başkalarına verdiğimiz değeri kendimize vermiyoruz…
 
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , | Güzel Sözler için yorumlar kapalı
Eyl 11

ABD’nin “uluslararası hukuk ve insan hakları” anlayışı

image0026
ABD’nin “uluslararası hukuk ve insan hakları” konusunda “sorumluluktan kaçmamaya” karar verdiğinde yaptıklarını “kısaca” hatırlatayım, “ahlaki” hükmü size bırakayım:
* 1953: “Ülkesinin petrollerini millileştirmek” gibi küresel bir suç(!) işleyen Muhammed Musaddık Theodore Roosevelt’in yeğeni CIA Orta Doğu Şefi Kermit Roosevelt’in yönettiği “Ajax Operasyonu”yla son derece “uluslararası hukuk”a uygun şekilde “vatana ihanet”le suçlandı ve ölümüne kadar hapsedildi…
* 1978: CIA eliyle kurulan SAVAK, meydanlara dökülen yüzlerce İranlıyı, yine son derece “uluslararası hukuk”a ve “insan haklarına” uygun şekilde demokratik demokratik öldürdü…
* Aynı yıl: ABD’nin Büyük İngiliz Oyunu’ndan devşirdiği “Carter Doktrini” çerçevesinde oluşturulan “kriz yayı” o denli “hak ve hukuk” yanlısı idi ki, Orta Doğu’yu “ABD ileri karakoluna” çevirdi. Sırf İran’da bir günde 165 kişi idam edildi, Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar, Meclis Üyeleri de dahil yine sırf İran’da 10 bin kişi hayatını kaybetti. “Basra Körfezi bölgesinde kontrol sağlamak için başka bir dış gücün her girişimi ABD’nin hayati çıkarlarına saldırı olarak anlaşılacak ve askeri güç kullanımı dahil her yolla püskürtülecekti” ama yanlış anlamayın sırf “uluslararası hukuk” ve “insan hakları” nı korumak için yani!
***
* 1993, 1996, 1998, 2001: ABD Irak’a karşı “insan hakları”nı “havadan” korumaya karar verdi; “uluslararası hukuk”a uygun şekilde -masumları ayırt edici sensörleri vardı kullandıkları toplu imha silahlarının demek ki- bomba yağdırdı…
* 2003: “Ahlaki sorumluluk” alanını genişletip havadan sonra karadan da “insan hakları” ve “uluslararası hukuk” aşkına üzerine düşeni yerine getirdi: Milyonlarca ölü, milyonlarca sakat, milyonlarca göçmen, milyonlarca öksüz, binlerce tutsak…
* ABD’nin 5 yılda 2 trilyon dolar harcadığı Irak ve Afganistan’da doğan bebeklerin yarıya yakını hâlâ yetersiz beslenme ve kullanılan kimyasallardan kaynaklanan hastalıklar sebebiyle ölümle burun buruna, çocukların çoğu için okul hâlâ hayal, bebekler hâlâ ölüyor ama olsun “insan hakları” dimdik ayakta!
* Eski iş birlikçisi Saddam Hüseyin, hakkındaki davalardan bir kısmı sürerken, karar beklenmeden idam edildi; aklımız ermez “uluslararası hukuk” başka bir şey, vardır bir bildiği tabii!
* Amerikan paralı askerlerinden kurulu Blackwater’ın saldırılarında ölenlerin cesetlerinin hemen hepsinde sarı renkte sıvı tespit edildi; kimyasal olacak değil ya canııım, vücutlarını kaplayan o irini andıran şey kesin Iraklı kanıydı. “Beyaz adam”ınkiyle aynı renk olmayacak elbette Orta Doğulunun kanı!
* 2004: Felluce’de yüzlerce kadın ve çocuğa “ahlaki sorumlulukları” gereği tecavüz etti Amerikan askerleri.
***
* CIA, “uluslararası hukuk”a katkı sağlamak adına Afganistan’daki eroin üretiminin başındaki Gulbeddin Hikmetyar liderliğindeki “Mücahidin” koalisyonuna 3.5 milyar dolar verdi!
* Pakistan’da Ziya-ül Hak, uçağına yerleştirilen sinir gazı muhtevalı mangoların patlatıldığı “hukuki” suikastla “demokratik yollardan” etkisizleştirildi.
* 1967: Saygon’da başlatılan Fenix Operasyonu kapsamında 60 bin sivil gayet “insani” biçimde katledildi.
* My Lai’de 504 Vietnamlı süngülenerek, ırzlarına geçilerek, diri diri yakılarak “insan hakları”nı zinhar çiğnememeye özen gösterilen bir vahşetin kurbanı oldu.
* Yarbay Gerald Morse’un “327 ölü istiyorum” emri aslında sadece “Tiger Force” film repliklerindendi, hiç yaşanmadı!
* Üzerine 100 bin ton bomba yağdırılan Kamboçya’da toprağı halı gibi örten (carpet bombing) bombalar iç dekorasyon malzemesiydi, zinhar “uluslararası hukuk”a aykırı bir “soykırım” suçu yoktu.
* Hele ki o 90 bin insanın öldüğü Hiroşima, 74 bin kişinin hayatını kaybettiği Nagazaki yok mu, atom bombası kullanmak bütün “uluslararası hukuk” kitaplarına göre ABD’ye haktı!
* ABD eliyle kurulan cunta, Guatemala’da 140 bin insanı napalm bombalarıyla toplu halde yaktı. Hayatta kalanlar açlıktan ölsün diye tarlaları, mahsülleri yağmalandı, direnen köylülerin tırnak aralarına bomba parçaları yerleştirildi ki “insan hakları”nın kıymetini bilsinler!
Yugoslavya’yı, Küba’yı, Şili’yi, Hawai’yi, 70 milyon Kızılderili’ye uyguladıkları “hak ve hukuk”u, 1977’den 1981’e kadar “Yeşil Kuşak” belasına kanına girdikleri evlatlarınızı, evlatlarımızı söylemiyorum bile…
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=27934
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | ABD’nin “uluslararası hukuk ve insan hakları” anlayışı için yorumlar kapalı
Eyl 10

“Fenni Sünnetçi Remzi”

images
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bir Türk, bir Fransız, bir de İngiliz trenle yolculuk ediyorlarmış. Trende ki odaları sıcaklaşınca Fransız pencereyi açmış ve içeri bir tane sinek girmiş,Fransız hünerini göstermek için kılıcını çektiğiyle sineğe bir tane vurmuş ve sinek ortadan ikiye ayrılmış diğerleri hayretle bakarken,Fransız cebinden kartvizit çıkartmış ve İngiliz’le bizim Türk’e vermiş, kartvizitte” Fransa’nın en iyi kılıç ustası” yazıyormuş. Bunu gören İngiliz hemen pencereyi açmış ve içeri bir tane daha sinek girmiş. Hemen okunu çekmiş bir fırlatmış sinek duvara yapışmış, cebinden kartvizitini çıkartmış “İngiltere’nin en usta okçusu”.Tabi Türk altta kalır mı? Hemen pencereyi açmış içeri bir tane daha sinek girmiş bizim Türk cebinden bıçağı çıkarttığı gibi sineğe fırlatmış, sinek yere düşmüş ve vızıldayarak birkaç kez dönmüş, az sonra yerden kalkmış, uçmuş. Bunu gören İngiliz’le, Fransız basmış kahkahayı. Bizim Türk cebinden kartvizitini çıkartmış ve İngiliz’le Fransız’a vermiş. “fenni sünnetçi Remzi”
 
Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , | “Fenni Sünnetçi Remzi” için yorumlar kapalı
Eyl 09

60 yıl sonra gelen itiraf…

 
ciaden-60-yil-sonra-darbe-itirafi-kod-adi-tp-ajax-16335
AJAX… İran petrollerini millîleştirdiği için devrilmesi gereken Musaddık’a CIA ve MI-6 ortaklığında yapılan operasyonun adı… İran’ın iki yıl önce iktidara gelen 73 yaşındaki hasta ama bir o kadar vatansever ve milliyetçi Başbakanı darbeyle devrilecek, dünyada topraklarından petrol çıkıp da bu serveti kendi halkına paylaştırmayı aklından geçiren rejimlere güçlü bir mesaj verilecekti…
19 Ağustos 1953’te Başbakan Musaddık’ı devirerek, petrolün millileştirilmesini durduran bu darbe, operasyonda görev alan bir çok ajanın yazdığı kitaplara, bazı filmlere konu olmuş, yıllar sonra Madeleine Albrigth, Clinton ve son olarak Obama tarafından bu darbedeki ‘Amerikan rolü’ bir nevi itiraf edilmişti… Son nokta, geçtiğimiz hafta Ulusal Güvenlik Arşivi’nin internet sitesinde, Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası çerçevesinde yayınlanan belgeyle kondu… Buna göre CIA, Musaddık’ın Başbakanlığındaki Ulusal Cephe hükûmetinin devrilmesine yol açan askerî darbeyi düzenlediğini, bunu ABD dış politikası çerçevesinde yaptığını kabul etti…
20. yüzyılın başından itibaren İran petrolleri, İngiliz petrol şirketi Anglo-Iranian Oil Company’nin tekelindeydi… Bu şirket bugünkü BP’nin atasıydı… 1951’deki seçimlerden zaferle çıkan Musaddık, 1952’de İran petrollerini millîleştirdi… İran halkı, özellikle milliyetçiler bu hamleye büyük destek verdi… Komünist TUDEH de Ulusal Cephe Hükûmeti’nin yanındaydı… Ama bu hamle, dürüstlüğüyle bilinen, maaş almayan, hediye kabul etmeyen Musaddık için sonun başlangıcıydı…
Önce Musaddık hükûmetini ekonomik alanda sıkıştırmak için uluslararası bankacılık sistemi ‘malî boykot’ başlattı… Bunu İran petrollerinin uluslararası pazarını kapatma ile İran ekonomisini daraltma aşamaları takip etti ve halkın hükûmete tepki koyması için uygun zemin oluşturuldu… Millîleştirilen petrol şirketlerindeki teknik elemanları çekme/kaçırma olayları ve petrol tesislerine yönelik sabotajlar birbirini takip etmeye başladı…
Sonra CIA’nın klasik yöntemleri devreye girdi!.. Uluslararası ve ulusal medya kullanılarak yapılacak güçlü bir propaganda, ‘meşru zemin’ oluşturmanın ilk şartıydı… Şah Rıza Pehlevî’yle işbirliği yapmak, Meclis üyelerine, üst düzey askerlere ve sokak gösterilerini organize etmeleri için bazı mollalara para dağıtmak gibi eylemler sonuç verecekti…
Bir anda patlayan sokak gösterilerinde 500’e yakın insan öldü… Artık darbe için şartlar olgunlaşmıştı… Başta ‘Nazi iş birlikçiliği’nden sicilli Zahidî olmak üzere satın alınmış generaller darbeyi yapacak, Musaddık ve çalışma arkadaşları tutuklanacak, üç gün önce kaçan Şah, 19 Ağustos 1953’te İran’a geri dönecekti… Ve halkının refahı için çalışan Musaddık, ‘vatana ihanet’ten yargılanıp, üç yıl hücrede tutulduktan sonra geçtiği ev hapsindeyken hayata gözlerini yumacaktı…
Darbeyle İran petrolleri İran halkının elinden ‘kurtarılmış’tı!.. Ama Anglo-Iranian Oil Company ‘tekel’ değildi, operasyon ortakları petrolün de ortaklarıydı artık, Socony Mobil’den Royal Dutch Shell’e kadar… Musaddık tarafından millîleştirildikten sonra İran Millî Petrol Şirketi’ne dönüşen isme, darbeciler de dokunmamış, fakat İran’ın petroldeki payı nispeten artmakla birlikte, yapı yine uluslararası petrol şebekelerinin kontrolündeydi ve bu durum 1979’a dek sürecekti…
1973’te Cumhurbaşkanı ve Başbakan’la görüşmek üzere geldiği Ankara’da otel odasında şüpheli bir ölümle hayatı son bulan yazar Raif Karadağ, petrol ve uluslararası egemen siyaset arasındaki kirli ilişkileri kaleme aldığı tarihî eseri Petrol Fırtınası’nda bugün daha net ortaya çıkan gerçekleri yazmıştı aslında… CIA 60 yıl sonra kabul ediyor darbeyi organize ettiğini…
Ajax… Darbecilerin ‘halk ayaklanması, sokak gösterileri ve karşılıklı çatışmalar’ organize ederek, doymak bilmeyen sömürgeciliklerine yeni kapılar açmalarına tipik bir örnek olan Musaddık operasyonuna verdikleri isim, Truva’yı işgale giden Akha ordusunun güçlü karakteri…
Ve Orta Doğu… Ancak 60 yıl sonra resmen itiraf edilen müdahalelerin ezik coğrafyası…
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=27915
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , | 60 yıl sonra gelen itiraf… için yorumlar kapalı
Eyl 08

Reisler… (Belediye Başkanları…)

gemiler
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Süslediler yalan yanlış meydanı
Dalkavuklar sarmış sağ, sol, dört yanı
Haksızlığın, yolsuzluğun sultanı
Çağdaşlaşamadı bizim reisler!
 
Sakın kapılmayın kararsızlığa
Çare bulur hemen parasızlığa
Son vermediler şu pervasızlığa
Çağdaşlaşamadı bizim reisler!
 
Bitmez sayenizde gam ile keder
Milleti canından, malından eder
Her gelen heybeyi doldurur gider
Çağdaşlaşamadı bizim reisler!
 
Aynı haller namerdinde, merdinde
Alışkanlık toplumun her ferdinde
Gelenler köşeyi dönme derdinde
Çağdaşlaşamadı bizim reisler!
 
Millet “ak” diyorsa onlar “kara” der
Düşürmeyin sakın bizi dara der
“Hizmet şöyle dursun derdim para der”
Çağdaşlaşamadı bizim reisler!
 
Açık vermiş hesapları tutmamış
Müdürüne kanunu okutmamış
“Depozito” demiş millet yutmamış
Çağdaşlaşamadı bizim reisler!
 
Vatandaş diyor ki olmaz bu paha
Mahkemeye koştuk yine bir daha
Sabır için dua ettik Allah’a (cc)
Çağdaşlaşamadı bizim reisler!
 
Bir kez adaletle tokuşmadılar
Doğruyla göz göze bakışmadılar
Reislik şanına yakışmadılar
Çağdaşlaşamadı bizim reisler!
 
14.11.1991
 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , | Reisler… (Belediye Başkanları…) için yorumlar kapalı
Eyl 07

KOAH

KOAH’dan (Kronik SigaraTıkayıcı Akciğer Hastalığı) ölümler Türkiye’de 3. sırada
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
KOAH’ta olguların yüzde 85’inin nedeni sigaradan kaynaklanıyor. 20 yılda günde bir paket ya da 10 yıl günde 2 paket içenlerin KOAH’a yakalanma riski ise oldukça yüksek
 
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ayşegül Karalezli, Kronik Tıkayıcı Akciğer Hastalığı’nın (KOAH) akciğerlerdeki hava yollarının daralmasına bağlı soluk alıp verme sırasında hava akımının kısıtlanması ile kendini gösteren, sadece akciğerleri değil tüm vücudu etkileyen sistemik bir rahatsızlık olduğunu söyledi.
 
Yüzde 163 arttı
Karalezli, KOAH’dan ölümlerin dünyada tüm ölümler arasında 4., Türkiye’de ise 3. sırada yer aldığını, birçok hastalığın son 20-30 yılda önemli ölçüde azalırken KOAH’da yüzde 163 artış gerçekleştiğini dile getirdi. Doçent Dr. Ayşegül Karalezli şöyle devam etti: “20 yıl günde bir paket ya da 10 yıl günde 2 paket içenlerin KOAH’a yakalanma riski oldukça yüksektir. Pasif sigara içimi KOAH gelişme riskini artırır. Haftada 40 saatten fazla ve 5 yıl süreyle pasif sigara içimi ile KOAH oranının yüzde 50 arttığı tespit edilmiştir.”
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | KOAH için yorumlar kapalı
Eyl 06

Bir Uçuş Esnasında Gerçekleşmiş Bir Hikaye!

 14 Ekim 1998 de kıtalar arası bir uçuş esnasında gerçekleşmiş bir hikaye!
 
3_n
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
“Bir kadın, uçakta zenci bir adamın yanında oturuyordu. Durumdan rahatsızlığını belli edercesine, hostesten başka bir yer bulmasını istedi, zira öylesine sevimsiz birinin yanında oturamazdı. Hostes, tüm uçağın dolu olduğunu fakat birinci sınıfta yer olup olmadığına bakacağını söyledi.
 
Diğer yolcular şaşkınlık ve tiksintiyle olayı izliyorlardı, bu kadının sadece terbiyesizliğine değil, bir de birinci sınıfta yolculuğu devam edeceğine şahit oluyorlardı. Zavallı adamcağız çok kötü bir durumda olmasına rağmen cevap vermemeyi tercih etti. Bu yüksek tansiyondaki durumda kadın, birinci sınıfta ve o adamdan uzak uçabileceğinden tatmin olmuş, hostesin dönmesini bekliyordu.
 
Birkaç dakika sonra geri gelen hostes, kadına:
 
“Çok özür dilerim geciktim. Birinci sınıfta bir yer buldum… Bu yeri bulmak biraz zamanımı aldı, sonra yer değişikliği için pilottan izin almam gerekiyordu. ‘Hiç kimse sorun yaratan bir diğerinin yanında oturmak mecburiyetinde tutulamaz’ dedi ve bu izni verdi.”
 
Diğer yolcular kulaklarına inanamıyorlardı, bu esnada kadın da bir zafer kazanmış gibi yerinden kalkmaya hazırlandı. Aynı anda hostes, oturmakta olan zenciye dönerek:
 
“Beyefendi, sizi uçağın birinci sınıfındaki yeni yerinize götürmem için beni takip eder misiniz lütfen? Seyahat firmamız adına kaptan pilotumuz sizden böyle nahoş bir olay yaratan kimsenin yanında oturmak mecburiyetinde bırakıldığınız için çok özür diliyor.”
 
Tüm yolcular hep birlikte, bu olayı iyi bir biçimde sonuçlandıran uçak personelini alkışlayarak tebrik ettiler.
 
O yıl, kaptan pilot ve hostes uçaktaki davranışlarından dolayı ödüllendirildiler. Aşağıdaki mesaj, tüm ofislere personelin görebileceği bir biçimde iletildi:
 
“İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler. İnsanlar onlara ne yaptığınızı da unutabilirler. Ama insanlar, onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar
 
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | Bir Uçuş Esnasında Gerçekleşmiş Bir Hikaye! için yorumlar kapalı
Eyl 04

Vecizeler

293873_469034156508175_196506954_n
 * “Türkler’in Viyana önlerinden başlayan dönüşü Sakarya boylarına kadar dayanmıştır. Hep Türklerin üstüne üstüne giden Batı orduları yalnız Sakarya boylarında doğrudan doğruya Türk’ün kendisi ile karşılaşmıştır. Ve oradan geriye dönmüştür. Sakarya savaşı ve zaferinin tarihini geleceğin tarihçileri daha büyük bir şekilde değerlendirecektir. Zira artık Türkler’in yeniden tarih sahnesinde görünmesi ve yükselme çağlarının başlaması bu tarihten itibarendir. Aynı zamanda Batı’nın çöküşü de o tarihlerde başlamış oluyordu.” Ünlü İngiliz tarihçisi Ramsay
 
* “Bosna’da Sırplar, on binlerce Müslüman’ı, Azerbaycan’da Ermeniler, Hocaali’de Müslümanları, Kıbrıs’ta Rumlar, Müslüman Türkleri öldürürken susup sesini çıkarmayan, Irak’ta ABD bombardımanında bir milyon Müslüman katledilirken alkış tutan Müslüman Kardeşler değil miydi? Tayyip Erdoğan yaptığı çıkışlar ile olayları İsrail’e mal ederek kendi tabanına mesaj vermektedir. Kaddafi gibi bu çıkışlar ancak Kaddafi muamelesine maruz kalmasına sebep olur.” Savaş Süzal
 
* “Korucular, PKK ile mücadelede 2008’e kadar 1378 şehit, 1978 gazi vermişlerdir. 3000’den fazla korucu yakını PKK tarafından gerçekleştirilen intikam saldırılarında, çoğu zaman kitlesel katliamlarda hayatlarını yitirmişlerdir. Korucular küçük bir para karşılığında ellerine silah alırken, hayvancılık, tarım gibi ekonomik işlerden tamamen kopmuşlardır. 1984’ten buyana PKK yandaşları zenginleşirken, korucu aileleri fakirleşmişlerdir.” Ümit Özdağ
 
* “Müslümanları etnik ve mezhepsel temelde çatıştırmak İsrail için iyidir!” BİP Projesi oyun kurucusu Oded Yinon
 
* “Ortadoğu’da etnik temizlik işe yarar!” BOP Projesi oyun kurucusu Ralph Peter
 
* “Karga adını değiştirse bile, sesinden tanınır!” Cenap Şahabettin
 
* “Müspet ilim, İslâm Medeniyetinin modern dünyaya en muazzam hizmet ve yardımı olmuştur. Avrupa’nın gelişmesinde hiçbir safha yoktur ki, onda İslâm kültürünün kesin tesirinin izi görülmesin” Robert Briffault.
 
* “Rönesans’ı İslâm medeniyetine borçluyuz” R.V.C.Bodley
 
* “Ne kadar geriye bakarsanız, o kadar ileriyi görürsünüz!”
 
* “Geldik Vatan kavgasına/ Düştük rütbe yağmasına/ Daldık Dünya sefasına/ Kimi görsek etekleriz/ Ne utanmaz köpekleriz!” Namık Kemal
 
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , | Vecizeler için yorumlar kapalı
Eyl 03

Ayrışmaya İzin Yok, Biz Bir’iz!

erdogan-hitlere-ozeniyor-polis-devleti-oluyoruz-basina-baski-var-tehlike-cok-buyuk-fasizme-gidiyoruz--1104131200_m
 
 
 
 
 
 
 
Hayret! Bunları nasıl söylemiş ve yazmış! 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Dünkü Yiğit Bulut böyle…Şimdikini zaten tanıyorsunuz…
 
Etnik grupların “millet”ten ayrıştırılmasının bizi nereye götüreceğini Prof. Dr. Ahmet Buran ve Berna Yüksel Çak’ın birlikte ortaya koydukları “Türkiye’de Diller ve Etnik Gruplar” kitabında bir bir gösterildiğini yazmış, “etnik grup” ve “millet” kavramlarının üzerinde durmuştuk.
Eserde, bu tarifler örneklerle de müşahhaslaştırılmıştır.
Kitabın sonuç bölümünde varılan netice -kısaca- şöyle sıralanmaktadır:
“Türk kimliği, Türkiye’de dar anlamda ve sosyo-kültürel açıdan bir etnik kimlik özelliği taşımakla birlikte, anayasal, siyasal, toplumsal ve tarihsel açıdan bir ’etnik grup’kimliği değildir. Farklı dinlere, soylara ve dillere mensup kişilerin ortak siyasal, hukuksal ve toplumsal kimliğidir. Fransa devleti vatandaşlarına nasıl Fransız deniyorsa, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına da Türk denir.
Türkiye’de yaşayan nüfusun yaklaşık %85-90’ı kendini Türk olarak ifade etmektedir. Bir toplumda nüfusun yüzde 85-90’ı ortak bir kimliğe mensup ise, sosyolojik olarak o toplumun ‘mozaik’ bir yapıda olduğunu söylemek mümkün değildir. Türkiye siyasal ve ulusal bakımdan tek kimlikli bir ülkedir. Bu kimliğin adı da ‘Türk’tür.
Türkiye’de yaşayan etnik grupların her birinin ana dilleri vardır. Ancak ana dili bu etnik dillerden biri olan çok sayıda insanın günümüzde ana dili Türkçedir.” (s.305-307).
Prof. Dr. A. Baran ve B. Y. Çak’ın araştırmasında Türkiye’de, Recep T. Erdoğan’ın sıralayıp durduğu gibi 36 etnik grup değil, 15 etnik grup yaşamaktadır.
Yukarıdaki tespitlerin “sağlama”sını yapacağız:
TESEV ve KONDA’nın birlikte yaptığı araştırma, bahsettiğimiz kitapla aynı yıl ama sonraki aylarda (Kasım 2012) açıklanmıştır:
Halkın %82,3’ü “Anayasa Atatürk ilke ve inkılapları ile Atatürk milliyetçiliğine yer vermelidir.” diyor.
“Atatürk milliyetçiliği” meselesi tartışmalı olsa dahi bu kavramın arka planı “Türk milliyetçiliği”dir. Her kesimden halk bile bile “evet” demiştir.
“Ülkenin resmî dili ne olmalıdır?” sorusuna %85 “yalnızca Türkçe olmalıdır.” diyor.
“Temel eğitimde eğitim dili ne olmalıdır?” sorusuna %73’lük kesim “Yalnızca Türkçe olmalıdır.”, yüzde 27’lik kesim ise “Türkçenin yanı sıra herkes ana babasından öğrendiği ve konuştuğu dilde eğitim alabilir.” diyor. (İhtimal olarak belirtildiğine dikkat!)
Bu araştırmayı yapanların PKK tezlerini haklı gördüklerini hatırlatalım. Onların kedilerine yonttukları yüzdeleri de ekleyip çıkarırsanız, “işbirlikçi” araştırmada bile halkın tavrını açık ortaya koyduğu görülecektir.
Bu bize, “Türkiye’de Diller ve Etnik Gruplar” kitabında varılan sonuçla bir uyum olduğunu da gösterir.
Burnu kaf dağında olan sol-sağ liberaller, onların izine basan İslâmcılıkları kendilerinden menkul Neo-İslâmcılar (ve de AKP yönetimi) ne kadar çırpınırsa çırpınsın halk bölünmeye izin vermiyor/vermeyecek.
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=27631
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , | Ayrışmaya İzin Yok, Biz Bir’iz! için yorumlar kapalı