


Eskiden şairler:
*“Devlet ricâli râhatı hiç bilmemektedir
Râhat, ricâl-i devleti hiç bilmemektedir”
*“Evi ev eden avrat, yurdu şen eden devlet”
*”Devlet şamar oğlanı oldu, bizler de
Devlet-i ebed-müddet olsa da serde
Nâçar, eli kolu bağlı bekleşiriz
Ya devlet başa, ya kuzgun leşe’ “der de…” demişlerdir.
* “Birden fazla milletin barındığı bir ülkede hür müesseseleri yaşatmak hemen hemen imkânsızdır. Aralarında dayanışma bulunmayan insanlar, özellikle de farklı dillerde okuyor ve konuşuyor ise işleyen temsil mekanizmaları için gerekli kamuoyu birliği sağlanamaz.” J. Stuart Mill *”Aslını İnkâr Edip Türklüğünden Geçene, Dar Gelsin Dünya Alem Türk’e Kefen Biçene Atasözü *Mehmet Akif’in yüz sene önce söyledikleri: “Ey dipdiri meyyit! İki el bir baş içindir Davransana… Eller de senin, baş da senindir! His yok! Hareket yok! Acı yok! Leş mi kesildin? Hayret veriyorsun bana! Sen böyle değildin!” *“Tarih değil, aptallıklar tekerrür eder.” Sultan Abdulhamid Han *”Adalet topaldır, ağır yürür fakat gideceği yere er geç varır.” Mirabeau *“Türkiye; bilimin nâkile, İslam’ın şekile, tesettürün de kâküle indirgendiği bir ülkedir.” * “Demokrasi, arka planındaki bir tek şartla başlar. Milli birlik… Milli birlik, demokratikleşmenin diğer bütün evrelerinden önce gelmelidir.” Özetle, milli birliğin olmadığı yerlerde demokrasi bir fanteziden ibarettir. Dankward Rustow
Başköy kalesini Rumlardan almak için sefere çıkan Sultan Alaaddin Keykubat, ordusu ile Kızılcahamam Taşlıca köyüne uğrayıp mola verince Kırmızı Ebe, bir bakraç ayran alarak, ikram etmek üzere askerlerin yanına gider. Ayranı koruda ki taş oluğa dökerek askerlere dağıtmaya başlar ve bir yandan da: -Doldurun Gazilerim, doldurun yiğitlerim, yavrularım! Diye seslenir. -Askerler de, doldur ana, Ana dolu derler Bu topraklar bundan böyle Anadolu olarak anılmaya başlar. Kırmızı Ebe’ nin bu kerameti yayılarak sultanın kulağına gider. Olanlara ilgi duyan sultan, kadının manevî yönünün farkına vararak yanına gider ve ona sorar: -Dile benden ne dilersin Ana! -Sağlığını dilerim sultanım! Bu asil cevap karşısında irkilen ve saygısı artan sultan, teklifinde ısrar edince Kırmızı Ebe, sırtına sardığı uyuyan yavrusunu işaret ederek: -Sultanım! Şu uyuyan yetim yavrum için biraz yiyecek ve büyüdüğünde kâfire karşı gâza yapması için hayır duanızı dilerim. Bunun üzerine Alaaddin Keykubat: -Taşlıca Köyünü ve civarını Kırmızı Ebe’ye ve Oruç Gazi ‘ye vakfeder ve köyden vergi alınmaması için ferman buyurur ve bütün köy arazisini vakfettiğine dair beratı yazdırıp Kırmızı Ebe’ye verir. Bu ferman gereği Cumhuriyet dönemine kadar köyden vergi alınmamıştır.