Eyl
10
• Kendine güvenen herkes, dünyayı idare edebilir. Voltaire
• Yalnız güç tarafından desteklenen güç, titremeye mahkûmdur. Kossuth
• Zaman Yüzünü güneşe çeviren insan, gölge görmez. Helen Keller
• Gereksinme, ürkekleri bile cesur yapar. Sallust
• Kitaplar, hiç solmayacak şifalı bitkilerdir. Herrick
• Sözler, tutulmak için verilir. Swıft
• Doğru olan, haklı olandır. Alexender Pope
• Sanat benim; bilim biziz. Claude Bernard
• Bir tek kişiye yapılan haksızlık, bütün topluluğa yönelmiş bir tehdittir. Montes Quiev
• Adalet, önce devletten gelir. Aristo
• Gençlikte, güzellikte akıl arama. Homeros
• Gerçek bir arkadaş, iki gövdede yaşayan tek bir ruhtur. Aristo
• Bütün şeyler ya yeni ya da büyük oldukları için beğenilirler. Bacon
• Bir devletin yıkılışıyla birlikte yasaları da çoğalır. Tacitus
• Tanrı, dolu ellere değil, temiz ellere bakar. Syrus
• Dehanın fitili, hayatın fitilinden daha çabuk yanar. Schiller
• Başlangıcı olan bir şey, nasıl olsa biter. Ovintilian
Bir diplomat evet derse, belki anlamını çıkarın; belki derse de hayır. … Eğer bir diplomat hayır derse, o adam diplomat değildir. Anonim
Eyl
09

Başbakanın övdüğü ‘değerli bilim adamı(!)’, yaptıkları ve yapamadıkları:
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir’in adı da ‘kopya’ skandallarına karıştı.
ÖSYM Başkanı Ali Demir’in adının 21 yıl önce de bir kopya skandalında geçtiği ortaya çıktı. TV 8’in haberine göre, 1990 yılında Teknik ve Tekstil dergisinde Doç. Dr. Ali Demir imzalı yayınlanan 9 bölümlük yazı dizisi başka bir akademisyene aitti. İddiaya göre, Loughborough Üniversitesi’nde doktora yapan Ali Demir, Teknik ve Tekstil Dergisi’ndeki yazı dizisin ilk sayısında makalelerin gerçek sahibi olan Alman Peter Latzke’den çok kısa bahsetti. Yazı dizisinin ilk sayıda “Bu makale serisinin hazırlanmasında P.M. Latzke’nin 1978 ve 1979 yıllarında Melliand Textilberichte’de yayınlanmaş makaleleri esas alınmıştır” şeklinde küçük bir not vardı. Ancak diğer bölümlerde Alman akademisyenin adı hiç geçmedi. Oysa, söz konusu makaleler
baştan aşağıya ana kaynaktan kelimesi kelimesine tercümeden oluşuyordu ve bir kaynağın bu şekilde kullanımı “intihal” sayılıyordu. Bu yazıları ilk sayıdaki anmayı görmeden Teknik ve Tekstil’de okuyanların bunların, her makalenin başında ilan edildiği üzere, tümüyle Doç. Ali Demir’e ait olduğunu düşünmüşlerdi.
Dergide Ali Demir imzalı yayınlanan makaleleri inceleyen Leeds Üniversitesi’nden Prof. Mike Denton, intihali fark etti.
Soruşturma başlatıldı
Yazıların birebir aynı olduğunu tespit eden Prof. Denton, Demir’in doktorasını yaptığı Loughborough Üniversitesi yönetimine başvurarak intihali tespit ettirdi. Bunun üzerine Tekstil Bölümü Başkanı Prof. Dr. Gordon Wray, büyük kısmı aynen tercüme olan yazı dizisinin bu şekilde yayınlanmasını akademik ahlak açısından kabul edilmez olduğunu söyleyerek derhal bir soruşturma başlattı.
İŞTE ÖSYM’NİN SON 2 YILDAKİ SKANDALLARI
TUS İlkbahar Sınavı: Doktorların hatalı soru iddialarına yargı hak verdi. 1.5 yıl sonra puanlar yeniden hesaplandı. Doktorların görev yerleri farklılaştı ve daha önce yerleşemeyenler yerleşti. 2011
LYS puan hesaplama: Adaylara bilgi vermeden ve kılavuzda yazılanın aksine ÖSYM puan hesaplama sistemini değiştirdi. Yüz binlerce adayın puanı eksik hesaplandı.
7-8 Temmuz KPSS: Genel Kültür Testi’nin 60 sorusundan 57’si sınav sürerken Beyaz Kalem Yayınevi’nin sitesinde yayımlandı. Sorular şıklarına kadar ÖSYM’nin kitapçığıyla aynı çıktı.
2012
1 Nisan YGS: Basına verilen sınav kitapçığında soruların şifreli olduğu ortaya çıktı. Hapishaneye gönderilen sınav kitapçıkları hatalı çıktı, sınav tekrarlandı.
10-11 Temmuz 2010 KPSS: Öğretmen adaylarının girdiği Eğitim Bilimleri Testi’nde 350 aday 120 soruda 120 net yaptı. Soruların sızdırıldığı ortaya çıktı, sınav iptal edildi.
ÖSYM’nin hakim-savcı sınavında büyük skandal!
ÖSYM 6 Mayıs’ta avukatların girdiği Hakim ve Savcılığa Geçiş Sınavı’nı iptal etti. Çünkü sınav birinci ve ikincisi karı koca. Geçen yıl 0 çeken tam 26 aday bu yıl ilk 50’ye girdi. İşte iptal gerekçeleri
*Kaynak:
1-Habertürk
2-Vatan gündem
Eyl
09
Bir kiliseye bir papaz atanmış, papaz’ın gelir gelmez ilk işi eski çanı ve haçı değiştirmek olmuş
Çan çalmak için geldiğinde bakmış birde ne görsün, karganın biri çana ve haça pislemiş, neyse temizlemiş. Ertesi günü çan çalmaya geldiğinde yine aynı manzarayla karşılaşmasın mı?
Papaz kargayı yakalamaya karar vermiş; fakat ne yaptıysa bir türlü yakalayamamış.
Demiş ki; bari bir vatandaşa sorayım. Birilerine olayı anlatmış ve sormuş:
-‘Ben bu kargayı nasıl yakalarım?’
Vatandaş kolay demiş:
-‘Bir parça peynir, peynirin yanına da bir kadeh şarap koy, yakalarsın.’
Papaz:
-‘Nasıl! Olur mu öyle şey’ demiş!
Vatandaş izah etmiş:
– ‘Karga peyniri yiyecek sonuç da susayacak şarabı su diye içecek ve sarhoş olacak, sarhoş olunca uçamayacak ‘
Papazın aklına yatmış, vatandaşın anlattığını harfiyen yapmış.
Papaz çan çalmak için geldiğinde bakmış ne görsün, karga yerde yatıyor.
Kargayı tutmuş:
-‘ Ulan demiş sana Hıristiyan desem kilisenin çanına pislemezsin, Müslüman desem rakı içmezsin, söyle len ,söyle sen nesin?.’
Karga kekeleyerek:
-‘(…)aaakkk paaartiliyim paaapaazz AAaabiiiii…!!!!!!’
Eyl
08
İşte ihanetin kaydedilmiş görüntüsü… BDP’li Kışanak’ın kucaklaştığı PKK’lının kod adının ‘Ciğer- Brindar’ olduğu ve 8 askerin şehit edildiği Yeşiltaş Karakolu baskınına katıldığı tespit edildi.
Vatandaş diyor ki: “TBMM’sinde terörist istemiyoruz. Gereği yapılsın.” Sayın yetkililer bv sese kulak verin!
Şemdinli’de 20 gün süren operasyonlarla ile ilgili olarak bir televizyon programında konuşan ve “Hakkari elden çıktı” (İyi niyetle söylenmiş bir ifade ama yanlış bir ifadedir) diyen Paşa’ ya “Sen kimsin? Çapın ne? Gramın ne? General olsan ne yazar” diyen Erdoğan, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, (“Kaçırılan milletvekilinin (Hüseyin Aygün’ün) PKK’nın elinde güvende olduğunu, Özel yetkili mahkemeler tarafından alınsaydı daha kötü olurdu” diyerek) terör örgütünü yüceltip, devleti küçük düşürmesine hiç ses çıkarmıyor.
Radikal gazetesi yazarı Oral Çalışlar’ın yazdıklarına ( Oral Çalışlar açıkça “Bağımsızlık, Büyük Kürdistan Kürtlerinin hakkıdır” diyor.), BDP Hakkari milletvekili Adil Kurt’un söylediklerine sessiz kalınıyor?… “Habur’un, müzakerenin ya da Oslo görüşmelerinin” etkisi olabilir mi? Yasalarımıza göre bu ifadeler suç değil mi? Bu sözleri söyleyenlere hiç itiraz gelmemesi, kınanmaması, hakkında soruşturma bile açılmaması Türk Milletini fazlasıyla düşündürüyor. Yoksa (Allah korusun) bütün AKP aynı fikirde mi?
BDP Hakkari milletvekili Adil Kurt’un vatan gazetesinde yayınlanan sözlerinin bir kısmı şöyle:
‘Eğer aklını başına almazsan…’ (Başbakan’a diyor)
“Kürt halkının direnci onları tarihin çöplüğüne gönderdi. Ey Erdoğan, 28 yıldır Kürdistan dağlarında süren bu savaş, eğer aklını başına almazsan Kürdistan sokaklarına, Türkiye’nin metropollerine taşınmak üzeredir. Bunun bir tek tanımı vardır bu bir iç savaştır. Türkiye ’de bir iç savaşın ayak sesleri bu coğrafyadan duyulmaya başlandı.”
“Eğer bu güne kadar Türkiye de bir iç savaş olmamışsa bilinmelidir ki; Kürt siyasetinin sağduyulu yaklaşımındandır. Ama Kürtlerin sabır taşı çatladı. Bıçak kemiğe dayandı. Bu süreçten sonra Kürtlerin direnmekten başka yapabileceği hiçbir şey yok. Böyle devam ederse açık ve net söylüyorum bir iç savaş durumunda Türkiye ’deki ordu ikiye bölünecektir.”
Türkiye Cumhuriyeti devletini alenen tehdit eden bu kişiler hakkında niçin soruşturma açılmıyor, niçin gereği yapılmıyor. Hukuk nerede, yasa ve yönetmelikler nerede? Böyle bir parti başka bir ülkede yaşayabilir mi? Türk Milleti aklını kaybetmek üzere… Sayın yetkililer basiretiniz mi bağlı?
Eyl
07
Tek, tek kontrol ettim görmedim ışık
Hepside bir çürük koza benzedi
Her kafadan bir ses çıkar karışık
Ankara akortsuz saza benzedi
Aslanca küredi, coştu bir zaman
Maratoncu oldu, koştu bir zaman
Kartal, şahin gibi kuştu bir zaman
Tüyleri yolunmuş kaza benzedi
Nasıl bilmiyoruz tatmadık hazı
İnsanlar ekmeğin peşinde tazı
Ankara’nın süper denilen hızı
Kaplumbağadaki hıza benzedi
Hiç, ilgilendirmez tepkiler onu
Arpa, buğday gibi ektiler onu
En küçük esinti etkiler onu
Rüzgârda savrulan toza benzedi
Küfreder gibidir insan nesline
Mesai yapmakta çeneler yine
Asla aldırmazlar bine, yüz bine
Donmuş kalıp kalıp buza benzedi
Eyl
07
07 Eylül 2012 tarihinde sabah saatlerinde Afyonkarahisar’da 25 askerimizin şehit olduğu patlama alanına giden Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Validen bilgi alarak incelemelerine devam ederek patlama için “Konuşmayacağım. Hiçbir şey konuşmayacağım. Ortada her şey” der
Ardından beraberinde Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu ve askeri savcılar ile birlikte kışlaya geçer ve 1.5 saat kışlada kalır.
Biz de deriz ki; Konuşmayın Paşam. Konuşmayın. Bu güne kadar konuşanlar tek tek toplanarak Silivri’ye, Hasdal’a tatile gönderildiler. Siz tatili sevmeyenlerden olmalısınız ki; “konuşmayacağım” demişsiniz.
Dili olanlar konuşmasın…
Kulağı olanlar duymasın…
Gözü olanlar görmesin… Oh ne ala ülke!
En üst düzeydeki görevliler duymazsa,
Genelkurmay Başkanı konuşmazsa,
Basın yayın kuruluşları yazmazsa
Yurtseverler, milletseverler tutuklanırsa,
Bu millet gerçekleri nasıl ve nereden öğrensin. Yoksa öğrenmesin de televizyon yayınlarındaki dizilerle, evlenme programlarıyla mı meşgul olsun?
Ancak ortalıkta dolaşan AB’nin, ABD’nin, İsrail’in sözcüleri konuşsun, konsolosları ve CIA, MOSSAD, ajanları ve onların satın aldığı kuklaların açıklamaları yapsın bizde bu kargadan kılavuzlarla doğruları bulmaya çalışalım da Hanya’yı Konya’yı anlayalım olur mu?…
Bunca musibetten sonra İnşallah bizi yönetenler aklını başına toplar da vatandaşın doğru bilgilenmesini sağlarlar… Aksi takdir de kışkırtıcılar ‘fısıltı gazetesiyle’ vatandaşı yanlış bilgilendirerek elim olaylara sebebiyet verebilirler.
Atalarımız “bir musibet bin nasihatten iyidir.” sözünü iş olsun diye söylememişler herhalde…
Eyl
06
ABD’nin çekiç güçle beslediği terör örgütü Türkiye’den toprak koparmak istediğini hala anlamayan var mı? Önceden bunları dile getirenleri ya ‘faşişt’, ya da ‘komplocu’ diye adlandıran ‘hainler’ şimdi de’ iki tarafın silah bırakmasından’ bahsediyorlar.
Bütün bunlar olurken Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Başbakan olduğu günden bu yana ‘Türk Milleti’ sözünü kullanmadığı, sık sık Türkiye’de çeşitli etnik grupların bulunduğu açıklamaları hepimizi kaygılandırmıştı. Ayrıca Erdoğan kapalı ve cemaati olmayan bütün kiliseleri ihya etmiş, Atatürk’ün ‘şer’ merkezi dediği Fener Kilisesine ve Patriğine sahip çıkmıştır.
Terör örgütü ile canla başla mücadele eden TSK 165 general ve subaylarını (teröre bulaşmış gizli tanıklarla, dijital verilerle, uyduruk e-postalarla) ve hatta TSK Genel Kurmay Başkanı’nın ‘terör örgütü kurmak’ suçuyla tutuklanması bölücü terörün tırmanmasında etkili olmamış mıdır? Henüz suçsuz oldukları halde ‘YAŞ’ karalarıyla 60’a yakın tutuklu general emekli edilmiştir. TSK bu durumu ABD’nin New York Times gazetesi “Evcilleşen ordu” … Sözleri ile manşetine taşıdığı görülmüştür. Başbakan Tayyip Erdoğan, Başbakanı olduğu ülkenin sınırları içerisinde 14 gün süren Şemdilli çatışmaları ile ilgili sorumluluklarını gazetecilere ve muhalefete yüklemek gibi bir kolaylığı seçmesi milleti üzüyor. Ardından 8 şehit haberi bizlere kan ağlatıyor. Teröre son bir ayda 60 şehit veren bir ülkede ‘Analar ağlamasın, çok güzel şeyler olacak, askerlik yan gelip yatma yeri değil’ diyenler neredesiniz?
Terör örgütünün 300- 500 kişilik gruplar halinde elini kolunu sallaya sallaya bunca ağır silahları sınırlarımızdan nasıl geçirdiği ayrı bir düşünce olarak beyinlerimizi kemiriyor. MİT’in bu konuda yetersiz kalması ‘korumaya alınmanın güvencesi olup olmadığı da’ vatandaşı kaygılandırıyor. Dış işlerimiz de azılı terörist Barzani’ye bel bağlamış.
AKP iktidarında şehitlerimiz
2002.. 7 şehit
2003.. 31 şehit
2004.. 75 şehit
2005.. 105 şehit
2006.. 111 şehit
2007.. 146 şehit
2008.. 171 şehit
2009.. 152 şehit
2010.. 141 şehit
2011.. 162 şehit
2012..Ağustos ayına kadar 148, (Eylül ayına kadar 1264)
Beğendikleri Avrupa’da bunlar olsaydı hükümet istifa ederdi. Bizde ise “İşler iyi gidiyor” diyorlar.
Bütün bunlar olurken Ramazan ayı dolayısıyla ‘Kandil’ adına saygıdan mıdır nedir? Hükümet sınır ötesi operasyon yetkisi olduğu halde kullanmıyor şer yuvasına bir operasyon düzenlenme kararı vermiyor. “Postal yalayıcı” Barzani’den yardım bekliyor.
Bazı vatandaşlar “Yetkililerin televizyonlarda ‘Hadlerini bildireceğiz, kanı yerde kalmayacak, caniler cezasını bulacak’ dediklerini fakat 10 yılda Ağustos ayına kadar 1239, Eylül ayına kadar 1264 şehit veren Türk Milleti artık bu ve benzeri laflara inanmıyor ve kesin bir çözüm beklediklerini belirtiyorlar.”
Türkiyeyi yönetenlerin çok akıllı, birlik ve beraberlik içerisinde terörle mücadeleyi daha ciddi bir şekilde sürdürmelerinin zamanı geçmekte, geçiyor.
Kürtlerle terör örgütünü aynı görmek en büyük gaflet ve en büyük ihanettir.
“Onlar ne kadar Kürtse bizde o kadar Kürtüz, biz ne kadar Türksek onlarda o kadar Türktür.” Alparslan TÜRKEŞ
Eyl
05
MİT Kontrterör Merkezi eski Başkanı Mehmet Eymür’den şok açıklamalar: Yabancı istihbaratçılar Türkiye’de cirit atıyor. 1950’den itibaren 50 yıl Türkiye’yi Türkler yönetmedi.
Türkiye’yi 1950 yılından itibaren Türkler yönetmedi.
Bu da 50 yıl sürdü. Dünyanın en kritik yerinde bulunan Türkiye’yi başta ABD olmak üzere Rusya, Almanya, İngiltere, İsrail ve diğer ülkeler rahat bırakmadı, bırakmazlar da… Dolayısıyla Türkiye’yi yöneten kişilere de etkileri oldu. Ve yönetecek kişileri onlar tayin etti.
Yabancı istihbarat elemanları, stratejik kurumlara da girebiliyor mu?
Geçmişte MİT’in içinde bir sürü CIA’ye (ABD Gizli Servisi), MOSSAD’a (İsrail Gizli Servisi) ve BND’ye (Alman Gizli Servisi) çalışan kişiler vardı. Bu kişiler günümüzde de vardır, gelecekte de olacaktır.
*Sonkale.org
Eyl
05
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler cirit atarken eski hamam içinde; bir dağın, bir yamacında, zeki bir maymun kral, bir diğer yamacında ise şeytan yaşamaktaymış. Maymun krallığı bir gün felakete uğrarsa, bu, şeytanın görüldüğü günmüş; yani krallığın ancak bu şekilde lanetleneceğine inanılıyormuş…
Kralın üç danışman maymunu varmış. İşgüzarlık bu ya! Bir gün, biricik kralları için, dağ yamaçlarında, nadide çiçekler aramaya başlamışlar… Maksat, memnun edebilmekmiş…
Ne gelirse meraktan… Çalıları aralayıp baktıklarında şeytanla yüz yüze gelmişler. Nasıl çığlık ama! Şeytan ürkütmüş bunları…
3 ayrı davranış
Birincisi görmemek için gözlerini kapamış ama şeytanın sesini işitmiş, ikincisi kulaklarını kapamış ama o da şeytanı görmüş, üçüncüsü ise… Hiçbir şey yapamamış, şeytanı hem görmüş hem de sesini işitmiş. Fakat bu lanetleyici vaziyetten kimseye bahsetmemek için ağzını kapamış, âdeta dilini yutmuş…
Maymunlar, gördükleri ilk ağacın gölgesinde almışlar soluğu; gizlenmişler. Can tatlı ya! Bekleyiş saatlerce sürmüş. Tir tir titriyorlarmış…
Söz vermişler birbirlerine; krallarını ve halklarını tehlikeye atmamak için ellerini kapattıkları yerlerden çekmeyeceklermiş…
Görmedim, işitmedim, bilmiyorum!
“Hikaye bu günkü Türkiyeyi anlatıyor sanki…”
Eyl
04

● “Ben Erzurum’dan İzmir’e sağ elimde tabancam, sol elimde darağacı ile gittim.”
● “Türk ulusuna ve ülkeye hizmet görevi bitmeyecektir.”
● “Türk Milleti yeni bir iman ve kesin bir milli azim ile yeni bir devlet kurmuştur bu devletin dayandığı esaslar “Tam Bağımsızlık” ve “Kayıtsız Şartsız Milli Egemenlikten ibarettir. Yeni Türkiye devletinin yapısının ruhu Milli Egemenliktir. Milletin Kayıtsız Şartsız Egemenliğidir…”
● “Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!”
● “Biz büyük bir inkılâp yaptık. Memleketi bir çağdan alıp yeni bir çağa götürdük.”
● “Devrimin amacını kavramış olanlar sürekli olarak onu koruma gücüne sahip olacaklardır.”
● “Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”
● “Ne mutlu Türküm diyene!”