Ağu 18

Bacım Gardaşım!

Seni senden almak isteyenlerin
Tükür suratına bacım, Gardaşım
Namus ve ırzına göz dikenlerin
Tükür suratına bacım, Gardaşım
 
Yalana, hileye kanma sakın ha!
Çalış milletini çalış ıslaha
Irkına küfreden satılmış aha!
Tükür suratına bacım, Gardaşım
 
Bu ülkü senindir çabucak kavra
Girerler düşmanlar tavırdan tavra
Bayrağına kim diyorsa paçavra
Tükür suratına bacım, Gardaşım
 
Kendi benliğini inkâr edenin
Mao’ya, Lenin’e lider diyenin
Her türlü İzm’ lere boyun eğenin
Tükür suratına bacım, Gardaşım
 
Hele vicdanına danış bir kere
Sıkı tut sancağı düşürme yere
Al bayrağı çekmezlerse göndere
Tükür suratına bacım, Gardaşım
 
Unutulmaz Kırım, Kerkük, Azeri
Gelmez başımıza bundan beteri
Ayırırsa Türk’ten Kürdü, Tatarı
Tükür suratına bacım, Gardaşım
 
Bağlanmadan elin, ayağın, kolun
Gayesi ne idir Nato’da yolun
Komünist, Faşistin birde Masonun
Tükür suratına bacım, Gardaşım
 
Türk’tür Müslüman’dır Şahbaz biline
Bağlıyız biz candan Türk töresine
Türk’e dil uzatan itin leşine
Tükür ha, tükür ha, bacım Gardaşım
 
18.01.1978
Posted in Şiirlerim | Leave a comment
Ağu 18

“Söylesem Tesiri Yok!”

*“Sözü ve işi bir olmayan kişinin yüz dili de olsa o yine dilsiz sayılır.” Hz. Mevlana

* “Sormaz ki bilsin, sorsa bilir; bilmez ki sorsun, bilse sorar” Müthîş bir Osmanlı darb-ı meseli…

* Söylesem tesiri yok; sussam gönül razı değil. Fuzuli

* Türk soyundan gelenler, Avrupalılarla ne kadar az temas etmişlerse o kadar mükemmel ve bozulmadan kalmışlardır. Edmond Dutemple

*“Ezilen ülkeleri kurtaracak olan Atatürk’ün Kemalist ideolojisi olacaktır.” Tito

 

Posted in Yazılarım | Leave a comment
Ağu 18

Zoraki Mehmet Ağa!…

        Eskiden camilerde devlet tarafından imam görevlendirilmemektedir. İşte tam bu zamanlarda Ramazan ayı yaklaştığı günlerde köy ağalarını bir telaş sarmış. Ağalar “Ramazan ayı geliyor. Allah nasip ederse oruçlarımızı tutacağız. Fakat camimizin imama ihtiyacı var bunu bizlerden başka kimse karşılayamaz.” Birlikte üç ağa köyümüze bir imam tutalım. İmamın ücretini üçümüz paylaşalım diye karar almışlar ve köylerine bir imam bulmuşlar.

        İmam iş bulmaktan dolayı sevinçli bir şekilde çocuklarıyla birlikte ailece köye gelir ve yerleşir. Ramazan ayına birkaç gün kala da görevine başlar.

        Her şey gayet güzel gitmektedir. İmam, köylüler ve ağalar son derece memnundur. Ramazan ayı gelmiş, oruçlar tutulmakta, vakit ve Teravih namazları cemaatle camide kılınmaktadır. Birkaç gün böyle geçer. Fakat bu durumdan köyün ağalarından ve imamı tutanlardan biri olan Mehmet Ağa tedirgindir. Biraz daha susmayı ve İmam’a tedirginliği ile ilgili konuyu açmamayı uygun bulur. Ama bir hafta on gün sonra artık dayanamaz ve imamla konuşmaya karar verir.

         İmamı bir namaz çıkışı yakalayarak; “ Hoca sen ne yaptığının farkında mısın?” diye sorar. İmam şaşırmıştır. Mehmet Ağa’nın neden bahsettiğini anlayamaz. Ancak “Hayırdır Mehmet Ağa ben ne yaptım ki;” der. Mehmet Ağa İmam’ı bir kenara çekerek “Bak Hocam sende biliyorsun ki seni bu köye imam olarak tutanlardan biri de benim. Fakat her namazda rükûdan doğrulurken Semih Ağa ile Hamid Ağa’nın adlarını söylüyorsun ama benim adımı bile anmıyorsun, senin bu yaptığın ayıp değil mi? Bu şekilde davranırsan benden alacağın payı veremem. Sen de işinden olursun” der.. İmam bir kez daha şaşkına döner. Ağaya bunu nasıl anlatacağını düşünürken, işsiz kaldığı, geçimini sağlayamadığı günleri hatırlar. Ağaya

ben onların ismini söylemiyorum. Semihallahülimenhamideh namaz farz olduğu günden beri var dese de Mehmet Ağa’yı inandıramaz. Birkaç gün daha böyle devam eder. Ancak Mehmet Ağa rahatsızdır hocaya tekrar hatırlatır. Hoca sonunda “Tamam Mehmet Ağa bu işi halledeceğim “der. Bir Teravih namazında rükûdan doğrulurken “Semihallahülimenhamideh, zoraki Mehmet Ağa der.

Mehmet Ağa memnun olmuştur iştahla namazını kılar. İmam huzursuzdur fakat işsiz kalmaktan kurtulmuş ve böylece bir ay da olsa ailesinin geçimini sağlamış olur.

Posted in Hikayeler | Leave a comment
Ağu 18

Terörün dünü…

Sizleri bilgilendirmek amacıyla geçmişe dönük  önemli gördüğüm konuları yazmaktayım. İnşallah yararlı olur.Terör örgütünün temeli 12 Eylül öncesinde atılmıştır. 12 Eylül öncesinden haberdar olmayan şimdiki gençlik birçok konuda bilgi sahibi değildirler. Sağ- sol kavgası olarak kamuoyunu kandırma çalışmalarında emperyalistler başarılı olmuşlardır. O dönemde etnik ayrımcılığa yönelik sloganların duvarlara yazıldığını bizzat okuyarak görenlerden biriyim. Duvarlardaki yazılar “DKK, Ala Rızgari, Biji Rızgari” gibi yazılar olmakla birlikte sol görüşlüler tarafından sloganlaşan “Halklara özgürlük” ifadesi de yerini almaktaydı. Sol grup içerisinde yer alan bölücü gruplar ağırlıklı bir etkiye sahipti. Hatta o günün CHP’sinde, daha sonra SODEP’te, DSP’de etkin çalışmalarda bulunmuşlardır.  Netice itibariyle kendilerine bir zemin oluşturmuşlar ve 12 Eylül sonrasında “düşük yoğunluklu çatışma ortamına
girmişlerdir.Bu  arada müttefiklerimizin “çekiç güç” marifetiyle terör örgütüne destek verdiği kesinleşmiştir. Birçok Nato toplantısında Türkiye’nin Güney Doğusu’nu farklı  bir devlet adıyla gösteren haritalar ortaya çıkmıştır. Buna ve benzeri olaylara TSK’nın tepkisi sert olmuş, Nato subaylarımız tarafından sorgulanmaya başlanmıştır…Bütün  bunlar yaşanırken siyaset sahnesinde de12Eylül sonrasında hükümeti kuran Turgut ÖZAL’ın “benim kanımda da Kürt kanı var” ifadesiyle başlayıp, Demirel’in “Kürt  realitesini kabul ediyoruz “ sözleriyle devam etmiş, Mesut Yılmaz’ın AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer söyleriyle gelişme göstermiş, Mehmet Ağar’ın “düz  ovada siyaset yapsınlar” sözleriyle de  bölücü hareket siyasette palazlanmış, Başbakan
Tayyip Erdoğan tarafından da önce “Kürt açılımı”adı altında çalışmalara başlanmış, tepki görmesi nedeniyle “Demokratik açılıma” dönüşerek devam etmiş ve bugün  kanla beslenen terör örgütü (adını söylemek ve yazmak onun reklamı yapmak demek olacağından yazmıyorum ve
söylemiyorum)Türkiye Cumhuriyeti Devletine yol haritaları hazırlayarak meydan okumaktadır.Terör örgütünü bitirmenin yolu bütün bağlantılarının kesilmesinden geçer. Örgüte adam kazandırmak için Kürt kökenli vatandaşlarımızı tehdit etmektedirler. Halk arasından para ve ilaç toplayabilmektedirler. Bu ve benzeri konularda maalesef devlet önlem almada geç kalmıştır.Bu acıları gelecekte yaşamamak için uzmanların görüşleri doğrultusunda çalışmalara hız vermek gerekmektedir. İstihbarat bunları başında gelmektedir.Bütün bunları yazarken bir fıkra aklıma geldi. Hikaye bölümünde de onu yayınlamayı düşünüyorum.

 

Posted in Gündem | Leave a comment
Ağu 17

Şehidim Hakkını Helat et!…

Şanla dolu tarihimiz biz buyuz
Hakikate doğru Hakk’a doğruyuz
Vatandan bayraktan hep sorumluyuz
Şehidim hakkını helal et bize…

 

Her zaman muhtacız bir millî tana
Caniler, vampirler doyar mı kana?
Kalleşler, kalleşçe kıydılar sana
Şehidim hakkını helal et bize…

 

“İyi şeyler oluyor!” tastamam şimdi
 Hain teröristler kahraman (!) şimdi
 Ülkenin son hali pek yaman şimdi
 Şehidim hakkını helal et bize…

 

 Şehitlere şehit eklendi yine…
 İmtiyaz verildi pek çok haine
 Sahip çıkacağız senin ülküne
 Şehidim hakkını helal et bize…

 

12.12.2009
Posted in Şiirlerim | Leave a comment
Ağu 17

Albay Reşat Bey!

“…27 Ağustos 1922 sabahı. 57. Tümen, Sincanlı Ovası’ndan Dumlupınar’a kadar tüm
yolları tutan ve Büyük Taarruzun en stratejik noktalarından olan
Çiğiltepe’yi kuşatmış. Saat 10.30’da Mustafa Kemal telefonda:

-Reşat Bey, bu önemli tepeyi ne zaman
alacaksınız?

– Komutanım, yarım saat sonra alacağız.

– Başarılar diliyorum.

Mustafa Kemal (10.45):

-Düşmanın halen direndiğini görüyorum. Gözümüz o tepede, çok önemli.

– Komutanım tepeye düşman bir tümen yığmış direniyorlar. Ama alacağız
komutanım, mutlaka alacağız.

Mustafa Kemal (11.00):

– Reşat Bey’i istiyorum.

– Komutanım Reşat Bey size bir mesaj bırakarak intihar etti. Okuyorum: Yarım
saat zarfında bu tepeyi almak için söz verdiğim halde sözümü yapamamış
olduğumdan dolayı yaşayamam komutanım.

11.45 Başkomutanın telefonu çalar:

– Çiğiltepe alınmıştır komutanım. ”

Albay Reşat bırakın askerinin başına çuval geçirilmesini normal sayıp,
çuvalcısını misafir etmeyi, görevini 15 dakikalık gecikmeyle yerine getirmeyi
dahi üniformasına düşen leke saymış ve revolverini şakağına dayayarak ölmeyi
tercih etmişti. (27 Ağustos 1922)

 

 

Posted in Hikayeler | Leave a comment
Ağu 17

Devletin asli görevi

Medyanın bildirdiğine  göre 9 yılda 942 şehit. Buna hangi akıl, hangi can dayanabilir.

Siyasetçilerimizin sıksık söylediği sözlerden biridir. “Sözün bittiği yerdeyiz” Aslında biraz düşünürsek söze gerek olmadığını anlarız. Zira “söz gümüşse sukut altındır” ifadesini kabullenip gümüş yerine niçin altını tercih etmiyoruz.  İnsan dilinin davranışla bütünleşmediği sürece etkili olmadığı herkes tarafından bilmektedir. Bu sebeple dilin söylediğinin davranış olarak bir eyleme dönüşüp dönüşmediği önemlidir. Artık söz söyleme zamanının geçtiğini ve gereğinin yapılmasının bir mecburiyet olduğunu kavramamız gerektiği inancındayım.

Bu sıkıntıları ve acıları Türk milletine yaşatmak kimsenin hakkı da haddi de değildir. Asırlar boyunca Türk milletinin hoşgörüşü sayesinde dünya yüzünde yaşayışını devam ettiren ırkların ve etnikçilerin varlığı bütün tarihçilerce  tespit edilmişdir. Türk milletinin iyi niyetini yanlış anlayanlar olmuştur, olmaktadır.  Artık Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin varlığını tehdit etme cesaretine kalkan hainlere cezalarının acilen verilmesi devletin asli görevlerindendir. Bu asli görevin aksaması, gecikmesi, yerine getirilmemesi her hangi bir bahane ile ertelenemez. Ertelendiği takdirde acıları yaşayacağımız muhakkaktır.

Bu günkü 13 şehidimizin ardından yüreğimiz kan ağlıyor. Türk milletinin başı sağolsun. Şehitlerimize Allahtan rahmet, ailesine ve yakınlarına sabırlar diliyorum.  Yüce Allah hainleri Kahhar ismi Şerifi ile kahretsin. Amin…

Posted in Gündem | Leave a comment
Ağu 17

Askerin Mektubu

Asker kınasını yakıp elime
Salıyorsun beni gurbet eline
Bir de hıçkırığı takıp diline
Şu garip gönlünü dağlama anam!
Ardımdan bakıp ta ağlama anam!

 

 Hiç inmez bu sancak, ocaklar tüte
Bizim için vatan candan da öte
Bir dua söyle ki hasretlik bite
Şu garip gönlünü dağlama anam!
Ardımdan bakıp ta ağlama anam!

 

Bu vatan görevi kutsal mı, kutsal
Gönül durma diyor, yara haber sal
Koparsa, filizi andıran bu dal
Şu garip gönlünü dağlama anam!
Ardımdan bakıp ta ağlama anam!

 

Bu vatan, bu millet gelmesin göze
Bu bayrak, atamdan emanet bize
Şahadetle ulaştık en büyük ize
Şu garip gönlünü dağlama anam!
Ardımdan bakıp ta ağlama anam!

 

Gelse de, kanıyla nurludur naşım
Olsun başucumda bir mezar taşım
Yükselerek arşa değiyor başım
Şu garip gönlünü dağlama anam!
Ardımdan bakıp ta ağlama anam!

 

Adaleti dört bir yana salacak
Bu milletin, şehidi de olacak
Türk Devleti, sonsuza dek kalacak
Şu garip gönlünü dağlama anam!
Ardımdan bakıp ta ağlama anam!

 

Bir yaşarken, bin düşün bu vatanda
Bunu bekler senden şehit atan da
Huzur bulur, bu vatanda yatan da
Şu garip gönlünü dağlama anam!
Ardımdan bakıp ta ağlama anam!

 

26.05.1999
Posted in Şiirlerim | Leave a comment
Ağu 16

Çağın Hâli!

İtleşen menfaatler, kör nefisler dalaşır
İblis yumağı sokaklar ayaklara dolaşır

Afyon, kadın ve terör, tıpkı örümcek ağı
Hürriyeti yutuyor, çağın şeytan tuzağı

Sinsice köşe, bucak dört yanı kuşatmışlar
Ahlâkî değerleri haraç, mezat satmışlar

Cinnetleri biledik, ifritler beşiklerde
İman, idrak ve şuur varılmaz eşiklerde

Bu halde insanlığı tükenmiş görmekteyim
Bir kez değil, her gün, her anda ölmekteyim

28.04.1985

Posted in Şiirlerim | Leave a comment
Ağu 16

Aferin oğlum iyi halt ettin!…

Kıssadan hisse:
Adam oğlunu dünyanın en iyi hukuk okullarında okutarak tıpkı kendisi gibi avukat yapmış. Genç avukat stajını da bitirdikten sonra babasının yanında çalışmaya başlamış.
Aradan bir hafta geçmiş ki, genç avukat sevinçle babasının yanına gelmiş. “Müjde baba, müjde” demiş. Baba şaşırarak “Hayrola, ne oldu?” diye sormuş.
Oğlan ağzı kulaklarında “Baba hani senin 30 yıldır bitiremediğin dava var ya” demiş. Baba okuma gözlüklerini indirerek “Eeee” diye karşılık vermiş.
Oğlu aynı heyecanla sürdürmüş konuşmasını: “İşte o davayı hallettim, meğer çok küçük bir yasa maddesi hiç aklına gelmemiş. Bugün davaya girdiğimde onu fark ettim. Savunmamı bu yönde yapınca da hakim dosyayı bitirdi. Biz kazandık, yaşasın, bu ilk davamdı, öyle mutluyum ki anlatamam.”
Baba gözlüklerini eline alıp kıvırdıktan sonra “Aferin benim güzel akıllı, işbitiren evladım, iyi halt ettin” demiş. Ardından daha kuvvetli tonda eklemiş: “Sanki ben bilmiyordum o yasa maddesini. Ama senin bilmediğin şey şu, o dava sayesinde sen dünyanın en iyi okullarında okudun, hiç yokluk çekmedin, avukat oldun.”

* Can Ataklı / Vatan

Posted in Hikayeler | Leave a comment