May 07

“ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇİYOR”

“ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇİYOR”

Türkiye, Atatürk‘ün ölümünden hemen sonra, 1939 yılında İngiltere ile imzalanan anlaşmalar ile millî devlet, rayından kaymaya başladı. 1944’ten itibaren bu kayma hızlandı. 1950-60 arası, ekonomik, siyasi ve kültürel teslimiyetçiliğin yanında askerî teslimiyetçilik de başladı. 1960’ta ordudan büyük tasfiye yapıldı. 12 Eylül 1980 öncesi, Türkiye bu politikalar yüzünden istikrarsızlığa sürüklendi, 1980’den itibaren tam teslimiyet dönemi başladı. Turgut Özal, Mesut Yılmaz ve ne kadar ulusallık iddiasında bulunursa bulunsun Bülent Ecevit hükümetleri ve sonunda AKP hükümeti tam teslimiyeti de aşarak, Türkiye’nin yönetimini doğrudan yabancılara devretti. Türkiye, artık, Koray Aydın‘ın tespitiyle, “kendi meşruiyetlerini içerde kabul ettirmek için dışardan destek, hatta icazet almayı politika olarak benimsemiş, uygulamış partiler” veya liderler tarafından yönetilir oldu.

Ramiz Ongun ise bu durumu “Siyasetimiz dışarıdan bize dayatılanları kendi halkına kabul ettiren bir mekanizma durumuna gelmiştir. Türkiye’yi cılızlaştıran, mukavemet edemez hale getiren, bütün dış dayatmaları kabul etmeye mecbur eden yapının sebebi siyasi partiler ve seçim yasalarıdır” diye özetliyordu…

Nitekim AKP iktidarı, tam da Türkiye’ye dışarıdan dayatılanları Türk halkına kabul ettirme mekanizması olarak çalıştı ama bunu yaparken “Yeni Osmanlı’yı kuruyoruz” gibi sahte ve aldatmaya dönük vizyonlar kullandı.

Fakat Tayyip Erdoğan‘ın o dönemdeki danışmanı Ömer Çelik, gerçeği açık açık yazıyordu…

Ömer Çelik, ABD’nin Fas’tan Endonezya’ya kadar bütün İslam Dünyası’nı kontrol altına alma stratejisine yani Büyük Orta Doğu Projesi’ne  “Büyük vizyon” diyordu… Çelik, bunun ardından “Dünün coğrafi çıkardan bölgesel çıkarı ve bölgesel çıkardan küresel çıkarı tanımlayan ‘tümevarımcı’ yaklaşımı, yerini küresel vizyondan bölgesel yaklaşımı, bölgesel yaklaşım içinden ulusal çıkarı değerlendiren ‘tümdengelimci’ dış politika stratejisine bırakmış durumda” görüşünü öne sürüyordu. Kısacası “Biz ABD’nin küresel vizyonu veya ABD’nin coğrafi determinizmi çerçevesinde düşünürüz” itirafında bulunmuş oluyordu…

***

Esas olarak AKP, “Türksüz Türkiye” vizyonuna sahipti ama İslam şemsiyesiyle Türklerden oy almıştı… Oysa Türkiye’de uzun yıllardır, gizli Ermeni lobisi ile gizli Yahudi lobisi arasında bir savaş yaşanıyordu… Darbeler, Ergenekon, Balyoz davaları ve nihayet 15 Temmuz, böyle bir sürecin yansımalarıdır…

Türkler neyin ne olduğunu anlayana kadar gerçekten de “Atı alan Üsküdar’ı geçiyor…”

Alıntı: Arslan Bulut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | “ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇİYOR” için yorumlar kapalı
May 06

HIDIRELLEZ GÜNÜ

HIDIRELLEZ GÜNÜ KUTLU OLSUN

Hanenize sağlık, sevgi, saygı, mutluluk, huzur, bolluk, bereket getirsin. Hızır Aleyhisselam yar ve yardımcınız olsun. İnşallah..

Hıdırellez bugün yani 5 Mayıs 2023 cuma akşamı başlıyor. Hıdırellez dilekleri 6 Mayıs cumartesi günü ikindi vaktine kadar devam ediyor.

Hıdırellez günü Hazreti Hızır’ın İlyas peygamber ile buluştuğuna inanılır. Hızır’ın farklı suretlerle Hıdırellez günü insanlara göründüğüne inanılır.

Hızır ve İlyas’ın bir araya geldikleri gün olan Hıdırellez’de her türlü dileğin onlar tarafından yerine getirileceğine inanılıyor. Bu nedenle çeşitli dilekler için çeşitli ritüeller gerçekleştiriliyor. Hıdırellez günü, doğa ve insan sevgisi çok önemlidir çünkü Hızır ve İlyas, insanları, doğayı, iyiliği ve cömertliği seven, bereketin simgesi olan, kutsallıklarına inanılan dinî varlıklardır.

KURAN’I KERİM’DE ‘HIZIR’

Kur’an’da Kehf Suresi‘nde (60-82) Musa ve bir gencin kıssası anlatılmaktadır. Kehf Suresi’de dâhil olmak üzere hiçbir yerde Hızır ismi geçmemektedir ancak çeşitli hadislerde bu şekilde anılmaktadır.

Olayın yaşandığı yer için “iki denizin birleştiği yer” denilmektedir. Uzun bir yolculuk yapan Musa ile yanındaki gencin beraberlerinde, yemek için getirdikleri balığın kaçması ile başlayan olay sonrasında, 65. ayette “Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.” denilerek gönderme yapılan Hızır’dan söz edilir.

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | HIDIRELLEZ GÜNÜ için yorumlar kapalı
May 05

CAHİL İLE ÇIKMA YOLA (UNUTURSUN)

CAHİL İLE ÇIKMA YOLA

(UNUTURSUN)

Cahil ile çıkma yola

Aldığını unutursun

Girer her an her bir kola

Bildiğini unutursun

* * *

Şikâyetçi her anından

Ödün vermez zamanından

Hep geçinir cüzdanından

Çaldığını unutursun

* * *

Ah, bir bilsen neler çeker?

Karabasan olur çöker

Her bir şeyi senden söker

Daldığını unutursun

* * *

Öyle pişman olursun ki

Bir çöl gibi kurursun ki

Şaşkın şaşkın durursun ki

Güldüğünü unutursun

* * *

Düşünmekten uzak durur

Davranışta kazak durur

Her halinde tuzak durur

Kaldığını unutursun

* * *

Sen onları tanırsın da

Hepsini dost sanırsın da

Eşek gibi anırsın da

Solduğunu unutursun

* * *

Hiç tanımaz, bilmez akdi

Şikâyetin geçer vakti

Canın olur artık nakdi

Öldüğünü unutursun

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | CAHİL İLE ÇIKMA YOLA (UNUTURSUN) için yorumlar kapalı
May 04

SEÇİME DOĞRU

SEÇİME DOĞRU

3 Haziran 2011 tarihli 643 sayılı KHK ile 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkında Kanun’a eklenen 21/A maddesiyle aynı görevi görecek bakan yardımcılığı ihdas edildi. O madde şöyle:

Bakan Yardımcıları Hükümetin görev süresiyle sınırlı olarak görev yapar; Hükümetin görevi sona erdiğinde, Bakan Yardımcılarının görevi de sona erer. Bakan Yardımcıları gerektiğinde Hükümetin görev süresi dolmadan da görevden alınabilir. Bakan Yardımcılarına en yüksek Devlet memuruna mali haklar kapsamında yapılan ödemelerin yüzde yüzellisi oranında aynı usul ve esaslar çerçevesinde aylık ücret ödenir.”

Yeri gelmişken… Bu acayip rejim ortadan kaldırılıp güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçildiğinde, Allah rızası için, şu bakanlıkların adları gözden geçirilsin! Birkaç defa yazdım bu meseleyi. Alışılmış, herkesin kafasında yer etmiş Millî Savunma, Millî Eğitim, Adalet, Dışişleri gibi bakanlık adları kalır ama sonra, ucuna ekleye ekleye adını uzattıkları Ulaştırma ve Altyapı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği gibi bakanlıkların adları kısaltılmalı.

R. T. Erdoğan, 2018’de yeni sistemde cumhurbaşkanı seçildiğinde ilk ziyaretini Azerbaycan ve KKTC’ye yapmıştı. Yolda kendisine sordurulan (Malum tayyarede “yandaş” gazeteciler olur ve sorular ellerine sıkıştırılır.) bakan yardımcılıklarıyla ilgili soruya cevaben: “Bakan yardımcıları birden fazla olabilecek, bazılarında ikiyi bazılarında üçü zorlayacağız. Bakanlıkların güçlü olması lâzım. İşlevlerine göre belirleyip çalışmaları güçlü hâle getirmek istiyoruz.” demişti.

Bakanlıklarda sayısını, bu bakan yardımcılıklarının alt yapısını bilmiyoruz.

2011’de bakan yardımcılıkları ihdas edildiğinde, Prof. Dr. Kemal Gözler ve Doç. Dr. Gürsel Kaplan birlikte “Bakan Yardımcılıkları Bakanlık Hiyerarşisine Dâhil midir?” (TBB Dergisi, S. 98, 2012)başlıklı makale yazmışlar ve bu makamın hukukî statüsünü tartışmaya açmışlardı. Sonra sistem de değişti. Prof. Dr. Kemal Gözler “Elveda Anayasa” dedi ve asıl “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi”nin açmazlarını ortaya koydu.

Saray’daki başdanışmanlar ordusuyla teşekkül ettirilen “ofisler”in hâlipek bilinmiyor. Bu ofisleri kimileri “hayatî önem”de görülüyor; “kurmay birim”“arka bahçe” olarak adlandırıyor. Öz olarak her bir ofise “Propaganda Bakanlığı” diyebiliriz.

“Millet İttifakı”“çıkış” için çok akıllı, sistemli hareket etmelidir.

Alıntı: Arslan Tekin

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | SEÇİME DOĞRU için yorumlar kapalı
May 03

3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ KUTLU OLSUN

3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ KUTLU OLSUN

Nihal Atsız gibi vatan-millet aşığı bir “öğretmen”in, devlet nezdinde neredeyse bir terör örgütü lideri gibi konumlandırıldığı…

Ona destek olmak üzere yürüyenlerin kafalarının gözlerinin yarıldığı, kaburgalarının kırıldığı…

Reha Oğuz Türkkan’ın, 40 cm genişliğinde, 50 cm uzunluğunda, 2.5 m. yüksekliğindeki “tabutluk”ta, 500 mumluk ampul altında gördüğü işkencede bir gözünü kaybettiği…

Mehmet Külahlıoğlu’nun, ağzından kan fışkırana kadar ölesiye dövüldüğü, tüberkülozun pençesine düştüğü…

Orhan Şaik Gökyay’ın, sonradan “ 20 yy. Türkiyesini değil 14 asır evvelinde kızgın çöllere sokulan mazlum insanları gördüm” diye tarif ettiği gibi, diri diri fırınlandığı(!)

Zeki Velidi Togan gibi bir âlimin “özel emirle” günlerce aç susuz bırakıldığı,

Alparslan Türkeş’in tırnaklarının sökülmeye girişildiği…

Her biri ayrı kıymetteki aydın insanların, askerlerin, askeri öğrencilerin, edebiyatçıların, doktorların, akademisyenlerin hâkim önüne çıkarılmadan aylarca hücrelerde tutulduğu…

Eşlerinden gelen “sıhhatini bildir” telgraflarının dahi suç delili sayıldığı…

Savcının pişkin pişkin “Bunları yüksek mahkemenin huzuruna Cumhurbaşkanı adayları olarak değil hükümeti devirmeye kalkışan caniler, vatan hainleri olarak çıkarmış bulunuyoruz. Kendilerini saraylarda yatıracak değiliz. Elbette işkence yaptık” diye övünebildiği…

Türk’e, Türklüğe düşmanlık edenlere karşı,

TÜRKÇÜLÜĞÜN DİRİLİŞ GÜNÜDÜR 3 MAYIS…

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | 3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ KUTLU OLSUN için yorumlar kapalı
May 02

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “İkiyüzlülük sadece sahibi tarafından görülmez” Wilkins

* “Hiç kimse, görmek istemeyen kadar kör değildir…” İbni Sina

* “İki şey insanın ruhunu karartır: Susulacak yerde konuşmak ve konuşulacak yerde susmak…” Sadi Şirazi

* “Tek bir başarı vardır. O da istediğiniz şekilde yaşamaktır…” C. Morley

* “Beni ağlatmak elinizdeydi, ama gözyaşlarımı durdurmak artık elinizde değil…” İvan Gonçarov

* “Kişinin susması, her zaman söyleneni onayladığı anlamına gelmez. Bazen canı aptallarla tartışmak istemiyordur.” Albert Einstein

* “İnsanın psikolojik sınırları, ilişkisinin türüne göre değişir. Ama mahrem ilişki içinde olduğu insan için bile, geçilemeyecek sınırlar vardır.” Doğan Cüceloğlu

* “Bir saniyesine bile hâkim olamadığımız bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın âlemi yok.” Muhsin Yazıcıoğlu

* “Var olan her şey, kendi zıddı olma yolunda bir değişim içindedir.” Tao

* “Gerçek evrensel bilince erişmeden önce, sahip olduğumuz tek şey, istektir.” Hegel

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
May 01

KIZILDERİLİ TÜRK YAKINLIĞI (2)

KIZILDERİLİ TÜRK YAKINLIĞI (2)

Prof. Dr. Osman Nedim Tuna’nın Kızılderili-Türk yakınlığı ve akraba diller hakkındaki görüşlerinin devamı.

Kızılderili ve Türk kilimlerinde ortaklığı en çok görülen; yıldız, akrep, bereket, eli belinde, koç ve hayat ağacı motifleri üzerine konuşmuş, Türk kadınının, evine bağlılığını, sadakatini, yuvasının korunmasını ve ailede kendinin önemli bir varlık olduğunu anlatan motifleri önemsediğini işaret etmişti. Örnek koyduğum kilimlerde yer alan yıldız motifi, Türk halılarında üretkenliği temsil eder. Yıldız motifini dokuyan kadın, üretkenim, çocuklarım var. Güçlü ve gururluyum demektedir. 

Kızılderili ve Türk kilimlerinde çokça kullanılan “eli belinde” ve “koç boynuzu” motifleri bir erkek ve bir kadını belirtir. Bereket deseni, dişiyi gösteren iki adet “eli belinde” motifi ve erkeği gösteren iki adet “koç boynuzu” motifinden oluşur. Kompozisyonun ortasındaki göz motifi, aileyi kem gözlere karşı koruması için kullanılmıştır. Eli belinde motifi dişiliğin simgesidir. Sadece analık ve doğurganlığı değil, aynı zamanda uğurbereketkısmetmutluluk ve neşeyi de sembolize eder. Bu nedenle en çok kullanılan ve önemsenen bir motiftir. Türk kilimlerinde yaygın olarak kullanılan hayat ağacı motifi, sonsuzluğun sembolüdür. Bu motif, ölümsüzlüğü araştırmanın ve ölümden sonra yaşam olduğu umudunun bir nişanıdır. Ağaç, Türkler arasında kutsal sayılan bitkilerdendir. Hayat ağacı, güç, kuvvetine inanılan aslankartal gibi hayvanlar tarafından korunurken tasvir edilir.

İnanışa göre, hayat ağacı sürekli gelişen, cennete yükselen hayatın dikey sembolizmini oluşturur. Geniş anlamda sürekli gelişim ve değişim gösteren evreni sembolize eder. Evrenin üç elementini; toprağın derinliğine inen kökleriyle yeraltınıalt dalları ve gövdesiyle gökyüzünü, ışığa yükselen üst dallarıyla cenneti birleştirir. Yeryüzü ve cennet arasındaki iletişimi sağlar.

Nazarlık motifi, belli özeliklere sahip kimselerde bulunduğuna inanılan; insanlara, hayvanlara, eve zarar veren bakışlardan ve nazardan korunması için dokunur.

Osman Nedim Tuna, Türklerle Kızılderililerin dil ve akrabalığına dayanan uzantısı ile uğraşıyorum demiş ve önceki ilişkilerden söz açmıştı. 

Türkçe otağ sözünün Kızılderililerce utağ, Türkçe kayık sözcüğünün kayak, Türkçe it (köpek) sözcüğünün it, yeşil sözcüğünün yaşıl, tanrı sözcüğünün de tangıra biçiminde kullanıldığını belirtmiş, ev sözü yerine yatkı, tepe yerine tepek, dede yerine tetek su yerine yu, göç yerine köç dendiğini işaret ederek kültür bağımızla ilgili yakınlık derecesinin ileri boyutlarda olduğunu vurgulamış fakat çok temkinli davranmış Kızılderililerle akrabayız dememişti.

Çok sık yaptığımız akşam sohbetlerimizde Asya uygarlığını yaratan Türkler ile Amerika kıtasındaki Maya ve Aztek uygarlıkları arasında sembollerle başlayan benzerliğin de önemini vurgulayan Osman Nedim Tuna’nın, bütün Altay Türkleri gibi Kızılderililerin birbirlerine amca, baba, teyze, hala, ağabey diye hitap etmelerini şaşırtıcı buluşu, semboller, dil ve gelenekler açısından çok ciddi benzerlikler olduğuna dikkat çekişi, Türkler tarafından icat edildiği bilinen 12 hayvanlı Türk takviminin Mayalarca da kullanılmış olması, eskilere dayanan bir kültür bağının işaretidir demesi de oldukça önem arz etmektedir.

Düğünde kına yakma geleneğinin bütün Kızılderili kabilelerinde, Anadolu ve diğer Türk yurtlarında olduğu gibi uygulanmakta olduğunu söyleyişi, beşik kertmesi töresinin de yaygın bir uygulama olduğunu anlatması şaşkınlığımı bir kat daha arttırmıştı.

Alıntı

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , | KIZILDERİLİ TÜRK YAKINLIĞI (2) için yorumlar kapalı
Nis 30

KAÇ TÜRLÜ DOST VARDIR

KAÇ TÜRLÜ DOST VARDIR

Baki’ye dostları sorar: “Kaç türlü dost vardır?

Sıralar Baki:
“Üç türlü dost vardır.”
“Bazı dostlar ekmek gibidir, bazı dostlar su gibidir. Sen onları her gün ararsın.

“Bazı dostlar ilaç gibidir, sen onları gerekince ararsın.

“Bazı dostlar da mikrop gibidir. Sen onları aramasan da onlar seni arar bulurlar.”

Dördüncüyü eklemiş ünlü gazeteci Hasan Pulur: “Bazı dostlar da şemsiyeye benzer, demiş, yağmur yağınca ortadan kaybolurlar!..

Beşinciyi de ben ekliyeyim dedim. Bazı dostlar fırıldak gibidir. İp kimin elindeyse onun etkisi ile döndükçe döner. Kibarca adı rüzgargülü gibidir. Siyasi rüzgarla, makam rüzgarıyla, çıkar rüzgarıyla her yöne döner. Ama sana, gerçeğe, hak ve hukuka bir türlü dönmezler, dönemezler…

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , | KAÇ TÜRLÜ DOST VARDIR için yorumlar kapalı
Nis 29

KIZILDERİLİ TÜRK YAKINLIĞI (1)

KIZILDERİLİ TÜRK YAKINLIĞI (1)

Prof. Dr. Osman Nedim Tuna’nın Kızılderili-Türk yakınlığı ve akraba diller hakkındaki görüşleri yaygındı.

Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, 1950’de İstanbul Üniversitesi Türkoloji Bölümünden Ord. Prof. Dr. Reşit Rahmeti Arat’ın danışmanlığında hazırladığı “Orhon Yazıtlarının İmla Kaideleri ve Fonolojisi” adlı lisans tezini savunarak mezun olmuştur. Tüm ömrünü Türk Dilinin kökeni ve akraba diller üzerine adayan, 1959’da Türk Dil Kurumu’nda Eski Türkçe Uzmanı olarak çalışmaya başlayan Tuna, 1961’de Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nün kurucuları arasında yer almıştır.

Osman Nedim Tuna, 1961 yılında Fulbrigt bursu ile Amerika Birleşik Devletleri’ne gitmiş, University of Washington (Seattle)’da Nicholas N. Poppe’nin asistanı olmuş, 1968 yılında Prof. Dr. Nicholas N. Poppe’nin idaresinde Türkoloji, Altayistik, Lengüistik alanlarında doktorasını tamamlamış ve “Studies on Nahju’l-Faradis: A Method for Turkic Historical Dialectology, 3+V+444)” adlı doktor unvanını almıştır.

                Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, 1969-1976 yıllarında University of Pennsylvania (Philadelphia) Department of Oriental Studies’de lisans ve lisansüstü derslerini yürütmüş ve bu bölümde iki de Türkoloji doktoru yetiştirmiştir.

                1982 yılında gönüllü olarak Malatya’daki İnönü Üniversitesi’ne katılmış ve Eğitim Fakültesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü’nü kurmuştur. 1983 yılında Türk Dil Kurumu’nun asli üyeliğine, 1987 yılında da Türk Dil Kurumu Türkoloji Uygulama Kolu Başkanlığı’na seçilen Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, Ocak 1995’te de Sakarya Üniversitesi’nden emekli olmuştur. 17 Temmuz 2001’de  Amarika’da vefat etmiştir.

 Türk dili açısından çok önemli iki kitabı bulunmaktadır.

                1- Altay Dilleri Teorisi, Türk Dünyası Araştırmaları Yayını: 6,  İstanbul 1983.

                2- Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi İle Türk Dilinin Yaşı Meselesi, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara 1990. Biri tarafımızca olmak üzere, iki de Armağan Kitabı yayımlanmıştır.

Alıntı

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , | KIZILDERİLİ TÜRK YAKINLIĞI (1) için yorumlar kapalı
Nis 28

“BANA SAHİBİMİ ÇAĞIRIN”

“BANA SAHİBİMİ ÇAĞIRIN”

Deve sahibi adam uzun yıllar devesiyle taşımacılık yapmış. Yaşlanan deve yolun sonuna gelmiş. Artık öleceğini anlayınca; “Sahibimi çağırın da helallik vereyim,” demiş.

Devenin sahibine haber göndermişler. Devenin sahibi,

– Ne hakkı varmış ki bende? Demiş. Demiş ama yine de merak etmiş. Dayanamayıp devesinin yanına gitmiş.

– Ne hakkın var ki bende? Demiş.

Deve “Öyle deme! Benim taşıma gücüm belliyken, sen bunun iki katı çuval yüklerdin bana. Bu hakkımı helal ediyorum sana. İkinci olarak; benim günlük 10 kg yiyeceğe ihtiyacım varken, sen hep 8 kg verir kalanını vermezdin. Bu hakkımı da helal ediyorum. Üç günlük yolu iki günde gitmem için sopayla döverdin beni. Bu hakkımı da helal ediyorum. Hatta bir yavrum olmuştu. Onu da kesmiş, misafirlerinle bir güzel yemiştiniz. Bu hakkımı da helal ediyorum. Amma bir hakkım var ki, onu asla helal etmeyeceğim. Mahşerde bunu senden soracağım.” Sahibi merakla sormuş.

– Nedir o hakkın? Deve:

“Her seferinde ben yolu bildiğim, tüm yükü ben taşıdığı halde, yularımı eşeğe verirdin. Beni eşeğe mahkûm ederdin ya, işte bu hakkımı helal etmeyeceğim!”

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | “BANA SAHİBİMİ ÇAĞIRIN” için yorumlar kapalı