Haz 20

ANNEM

ANNEM

* * *

Yine sana gelmek isterim annem

Kötülük tünedi bir baykuş gibi

Çırpınır yüreğim tıpkı kuş gibi

Yine sana gelmek isterim annem

* * *

Sevginin, şefkatin harmanısın sen

Her türlü derdimin dermanısın sen

Yaşanan ömrümün fermanısın sen

Yine sana gelmek isterim annem

* * *

Çıkmıyor özümden dostun karası

Sardı her yanımı duygu sarası

Öpersen geçerdi gönül yarası

Yine sana gelmek isterim annem

* * *

Bu yalan dünyanın zevkine kandım

Sen yanma demiştin, ben sana yandım

Herkesten, her şeyden bıktım usandım

Yine sana gelmek isterim annem

* * *

Beni çağırmıştı dil ile özün

Beni gördüğünde gülmüştü yüzün

Beni götür oğlum olmuştu sözün

Yine sana gelmek isterim annem

* * *

Kur’an’ı okudun, okuttun hem de

Gönüllere sevgi dokuttun hem de

Hak yolda miskleri kokuttun hem de

Yine sana gelmek isterim annem

* * *

Kenan Şahbaz

BABAMDAN ÖĞÜTLER (2)

“Ne aptallar para ile bey olur

Ondan, ne kasaba ne de köy olur

Hak, hukuk, adalet böyle zay’ olur

İt, iti ısırmaz” demişti babam

* * *

“Uysal görünse de dikkatli olun

Takmaya ya zincir, ya tasma bulun

En sadık köpeği olsa da kulun

İte güvenilmez” demişti babam

* * *

“Akrebi, yılanı, tilkiyi tanı

Bir gaye uğruna akıtır kanı

Bozkurt ol, kimseye verme yakanı

Köpekçe yaşanmaz” demişti babam

* * *

“Yüreksizler cesaretten ne anlar

Yürekliler mavzer kurşunu, vınlar

Bir atasözümüz kulakta çınlar

İte rağbet olmaz” demişti babam

* * *

“Akıl, tüm bedene hâkim olmalı

Med ve cezirlere tedbir almalı

Her şey gerçeğiyle özde kalmalı

Bal, yala karışmaz” demişti babam

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Yazılarım | ANNEM için yorumlar kapalı
Haz 09

ABD ASKERLERİ ŞİRKETİNİN SALDIRISI!

ABD ASKERLERİ ŞİRKETİNİN SALDIRISI!

Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler tarafından yazılı olarak cevaplandırılması isteğiyle TBMM Başkanlığı’na bir soru önergesi verdi

Türkkan, önergesinde “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terör örgütlerine karşı kararlı mücadelesi, hepimizin takdir ettiği bir şekilde devam etmektedir” dedikten sonra şu ifadeleri kullandı:

“Ülkemize ve TSK’ya karşı düzenlenen son alçak saldırılarda yabancı askeri şirketlerin bölücü hain terör örgütüne destek sunduğu iddia edilmektedir.

Bu iddiaların ötesinde menşei Amerika Birleşik Devletleri olan askeri şirketlerin Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki varlıkları gerek ilgili askeri şirketlerin kaynaklarında, gerekse de yabancı basın organlarında açıkça beyan edilmiştir.

Bu beyanlarda ilgili şirketlerin hain terör unsurlarına yönelik desteği ise apaçık ortadadır. Ayrıca başta ABD, Fransa ve Rusya’nın bölgede terör unsurlarına karşı desteği tüm dünya kamuoyu tarafından bilinmektedir. Bu destek öyle bir noktaya ulaşmış vaziyettedir ki; ülkemizi tehdit eden alçak terör örgütleri düzenli ordu seviyesine getirilmiş, bu hain örgütler her türlü teçhizat, eğitim ve imkânlarla donatılmıştır.

Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki yabancı askeri şirketlerin sürdürdüğü faaliyetlere bakıldığında bir terör örgütünden farksız olmadığı görülmektedir. Ancak tüm bu yaşanılanlara rağmen bölgede faaliyet gösteren yabancı askeri şirketlere yönelik herhangi bir mücadeleye yönelik kararlılık görülmemektedir.”

***

Türkkan’ın cevaplandırılmasını istediği sorular şöyle:

“1-İstihbarat kaynaklarından gelen bilgiler de dikkate alındığında Irak ve Suriye’nin kuzeyinde varlık gösteren terörist sayısı ne kadardır? Teröristlerle mücadeleye yönelik olarak Irak ve Suriye’deki askeri kaynaklarla herhangi bir işbirliği ya da istişare gerçekleştirilmekte midir?

2-Irak ve Suriye’nin kuzeyinde yaşanan otorite boşluğundan ötürü Türkiye’nin meşru müdafaa hakları saklı bulunmaktadır. Bu meşru müdafaa hakları içerisine hain terör örgütlerine destek veren yabancı askeri şirketlerin bölgedeki varlığını ve hareketini önlemek dahil midir?

3-Bölgedeki yabancı askeri şirketlerin varlığıyla ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı’yla herhangi bir koordinasyon gerçekleştirilmekte midir?

4-Hain terör örgütleriyle işbirliğinden ötürü bölgedeki yabancı askeri şirketlerin birer terör örgütü olarak tanımlanması yönünde devletin resmi makamlarıyla birlikte Bakanlığınız tarafından herhangi bir adım atılmış mıdır? Atılması düşünülmekte midir?”

***

Öncelikle belirtmeliyim ki Amerikan saldırısıyla ilgili yayınladığım bilgiler, bir iddia değil, kaynağı sağlam, çok net bir haberdir ve bu sütunda 1 Ocak 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

O yazıda, “Irak’ın kuzeyindeki Pençe-Kilit harekât bölgesinde, 12 askerimizin şehit edilmesiyle sonuçlanan saldırıları, Suriye’nin Kamışlı bölgesinden gelen bir Amerikan özel askerî şirketinin mensupları yaptı. Bilindiği gibi Kamışlı’da Amerikan ordu mensupları ve özel askerî şirketler, PYD/PKK’ya ordu eğitimi veriyor. Saldırı sırasında öldürülen bu özel askerlerden ikisinin kasklarındaki kameraların kayıtları incelendi. Bu kayıtlardan, Mehmetçiklerin, saldırı sırasında doğru yönetilmediği için bu kadar kayıp verildiği değerlendirildi.” diye haberi vermiştim…

Yani saldırıda Amerikan askeri şirketinin desteği değil, doğrudan kendi eylemi söz konusudur!

***

O yazıdan sonra aradan geçen 10 gün içinde en küçük bir açıklama dahi yapılmadı!

Aslında bu bilgiye, benden önce, iki gazeteci daha sahipti ama nedense yazamadılar! Oysa ortada bir devlet sırrı yok! Varsa bile bu sır, Türk devletinin değil, ABD’nin sırrıdır. Halkın, Türkiye’ye yönelik terör eyleminin kaynağını, somut kanıtlarıyla bilme hakkı vardır. “Kanıtlar” derken, konuyla ilgili kamera kayıtları dahil bütün ayrıntılar, devletin elindedir…

Şimdi bir soru da ben sorayım: Amerikan askeri şirketinin, 12 askerimizin şehit edilmesiyle sonuçlanan, TSK’ya yönelik PKK görünümlü saldırılarının hesabı, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’e son İstanbul ziyareti sırasında, sorulmuş mudur?

Alıntı: (11 Ocak 2024) https://www.yenicaggazetesi.com.tr/abd-askeri-sirketinin-saldirisi-753920h.htm2024

Posted in Gündem | ABD ASKERLERİ ŞİRKETİNİN SALDIRISI! için yorumlar kapalı
Haz 07

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Ne kadar bilge düşünce varsa, hepsi daha önce binlerce kez düşünülmüştür; düşünceleri gerçekten kendimizin kılmak istiyorsak, onları kişisel yaşantımızda kök salmalarını sağlayıncaya dek, tüm dürüstlüğümüzle yeniden düşünmemiz gerekir.” Johan Wolfgang Goethe

“Dünya, kötülük yapanlar yüzünden değil, seyirci kalıp, hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.” Einstein

* “Günümüzde, dünyadaki temel sorun, aptalların kendilerinden son derece emin, akıllıların ise devamlı şüphe içinde olmalarıdır.”Bertrand Russell

*” Olgun bir adamı dost edinmek isterseniz eleştirin. Basit bir adamı dost edinmek isterseniz methedin.” Sadi Şirazi

* “Her millet, layık olduğu şekilde yönetilir ve her millet icraatına tahammül ettiği yönetimin mesuliyetine ortaktır.” Winston Churchill

* “Gözler sadece zihnin algılamaya hazır olduğu şeyleri görür.” Henry Bergson

Posted in Atasözleri Vecizeler | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Haz 05

ABD/İSRAİL-İRAN SAVAŞI VE TÜRKİYE

ABD/İSRAİL-İRAN SAVAŞI VE TÜRKİYE

1977-1981 yılları arasında ABD’de başkan olan Carter, Aralık 1977’de İran’ı “Fırtınalı bir denizde istikrar adası” olarak nitelemişti. 1978 Ağustos’unda, ABD Merkezi İstihbarat Örgütü (CIA) tarafından Beyaz Saray’a verilen raporda, İran’da bir devrim olasılığının bulunmadığı yazılıyordu. Ancak, birkaç hafta içerisinde sokak gösterileri başladı. İran Şahı Rıza Pehlevi, Ocak 1979’da ülkeyi terk ederek Mısır’a gitti.

Paris’te sürgünde bulunan Ayetullah Humeyni, 1 Şubat 1979’da İran’a döndü. Yaşlı bir mollanın iktidarı ele geçirerek İran’ı bir İslam Cumhuriyetine dönüştürebileceğine CIA içinde ihtimal veren yok gibiydi. CIA Direktörü Turner, bu konuda şunları söylüyordu: “Humeyni’nin kim olduğunu, hareketin hangi boyutta destek bulduğunu çözemiyorduk. Bu şahsın yedinci asırdan kalma dünya görüşlerinin, ABD için ne anlama geldiğini de kavrayamıyorduk… Açıkçası resmen ayakta uyuyorduk!”(1)

Ayetullah yanlısı bir grup İranlı öğrenci, Kasım 1979’da Tahran’da ABD Büyükelçiliğini işgal etti. 53 elçilik görevlisi, Carter iktidarının sonuna kadar tam 144 gün boyunca rehin alındı. Rehineleri kurtarmak için Nisan 1980’de, CIA tarafından “Desert One” operasyonu yapıldı. Kurtarma operasyonunu gerçekleştirecek sekiz komandoyu taşıyan helikopter, alandaki bir nakliye uçağına çarptı ve içindekilerle birlikte parçalandı. Tutsak Amerikalılar, kendilerini esir alanların kararıyla Carter’ın Başkanlığı devredip Beyaz Saray’dan ayrıldığı gün ve saatte serbest bırakıldı. Bu zamanlama, tamamen ABD’yi küçük düşürmeye yönelik siyasi bir mesaj niteliğindeydi. (2)

1979’da İran için ABD, “Şeytan ve Düşman” olmuştu. İran, ABD için artık, “Ezeli Düşman”dı.

***

Ve yıl 2001, 11 Eylül sonrası… Yer ABD Pentagon… Çok gizli belgede şu yazıyordu: “Beş yıl içerisinde Irak’la başlayan sonrasında Suriye, Lübnan, Libya, Somali ve Sudan’la devam edip İran’la bitecek yedi ülkeyi dağıtacağız.” (3) Altı ülke, dağıtıldı. Kalan yedinci ülke İran. ABD’nin meşhur ‘Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi’yle uyumlu. İran’dan sonra sıradaki ülke Türkiye…

7 Ekim 2023… HAMAS, İsrail’e geniş kapsamlı bir saldırı düzenledi. İsrail ve ABD, HAMAS’ın bu saldırısını bulunmaz bir fırsat olarak gördü ve meşru müdafaa zeminine çekti. Ardından, İsrail uluslararası hukuka aykırı ve insanlık suçlarıyla dolu yıkıcı saldırılarına başladı. İsrail’in hedefi sadece Gazze değildi elbette… İsrail Başbakanı Netanyahu hedeflerini şöyle açıkladı: “Bu uzun bir savaştır, Orta Doğu’yu şekillendireceğiz.” ABD Başkanı Biden da benzer açıklamalar yaptı. İsrail’in, Filistin ve Gazze üzerinden başlattığı savaş suçlarıyla dolu saldırı, ABD ve İsrail’in Orta Doğu’yu yeniden şekillendirmeleri için sadece bir halka…

1 Nisan 2024… İsrail, İran’ın Şam’daki büyükelçilik yerleşkesinde yer alan konsolosluk binasına hava saldırısı düzenledi. İran Devrim Muhafızı’ndan iki general, toplam yedi İranlı yetkili öldü. İsrail Başbakanı Netanyahu, bu saldırıyla İran’a kışkırtarak çatışmaya zorluyordu.

Ve 13 Nisan 2024… İran, Şam’daki konsolosluk saldırısına yanıt olarak, tarihinde ilk kez doğrudan İsrail’i hedef alan 300’den fazla silahlı hava aracı, füze ve roketle saldırı gerçekleştirdi. Saldırıda, sadece bir yaralı olduğu belirtildi. Oysa, gerçek silah ve mermilerin kullanıldığı, bu kadar geniş kapsamlı bir tatbikatta bile İsrail’in kayıp verme olasılığı daha fazla olurdu. Saldıranın, koordineli, kontrollü ve ölçülü olduğu söylenebilir. Nitekim, İran tarafı saldırı bilgisinin 72 saat önce ABD’ye bildirildiğini açıkladı. Yani İsrail’e bildirilmiş…

İran’ın kontrollü ve koordineli saldırısı ilk kez olmuyordu… ABD, 3 Ocak 2020’de İran Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani’yi Irak’ta öldürmüştü. İran bunun üzerine, 8 Ocak 2020’de ABD’nin Irak’ın Anbar eyaletindeki Ayn el Esad hava üssüne ve Erbil’de ABD askerlerinin bulunduğu noktalara 22 füze atmıştı. ABD yetkilileri, üslerin saldırı öncesinde boşaltıldığını ve kimsenin zarar görmediğini söylemişlerdi. Trump, “Bizi aradılar ve dediler ki, ‘Dinleyin, başka seçeneğimiz yok. Sizi vurmak zorundayız çünkü kendimize saygımız var’. Bunu anlıyordum. Onları vurmuştuk ve bir şeyler yapmaları gerekiyordu” dedi. İran’dan fırlatılan 18 füzenin, 5’inin havada infilak ettiğini diğerlerinin de üssün çevresine düştüğünü belirten Trump, normalde bu füzelerin oldukça hassas ve isabetli silahlar olduğunu söyledi. (4) Yani, en üst düzeyde koordine edilmiş bir saldırıydı…

***

Kontrollü ve koordineli olsa da, İran’ın 13 Nisan 2024 saldırısının önemli stratejik sonuçları oldu:

-İran, “Beni hedef alırsan misliyle ve şiddetle karşılık veririm” dedi; iç ve dış kamuoyuna bunu gösterdi. İran mutlu…

– Netanyahu’ya yönelik tepkiler durdu, iktidarı sağlamlaştırdı, İsrail, kendisine yönelik tehdidin büyüklüğünü dünyaya gösterdi, İran’ı daha fazla şeytanlaştırdı… İsrail, Gazze’ye, Lübnan güneyine (Hizbullah) ve Suriye’ye saldırılarının şiddetini artırma fırsatını yakaladı. İsrail ve Netanyahu çok mutlu…

-ABD, “Ben savaş istemiyorum, ama İsrail’i her koşulda korurum” dedi. ABD de mutlu… Aslında, İran ABD’nin hedefinde ve sıra İran’a geldi. Ancak ABD, 5 Kasım 2024 Başkanlık seçiminde oy kaybı riskini göze alamadı. İsrail bu süreçte, gecikmeden İran’a savaş açmak isterken, ABD Başkanlık seçimleri sonrası diyor. İki ülke arasındakini anlaşmazlık bu…

-İran’ın İsrail’e saldırısıyla, taraflar da belli oldu: ABD, İngiltere, Fransa, Ürdün ve Suudi Arabistan İsrail’in yanında. Bu ittifaka Almanya, Kanada, Polonya ve Avustralya gibi ülkeler de katılabilir. Ayrıca, ABD’nin Katar, Kuveyt, Bahreyn ve BAE’de üsleri var. Bu üsleri kullanabilir.

Çin ve Rusya sıcak çatışmaya girmeden, İran’a ekonomik ve silah desteği sağlayacaklardır.

-İsrail ve İran silah sistemlerini test etme fırsatı buldular. Olası savaşta, eksikliklerini belirlemiş oldular.

***

Evet, sıra İran’da. 5 Kasım 2024 Başkanlık seçimi sonrası ABD/İsrail ve oluşturulan koalisyon ülkeleri tarafından, uygun bir zamanda, havadan, bölgedeki üslerinden ve denizden füze/roketlerle İran’ın askerî ve ekonomik gücünün tümüyle çökertilmesini hedef alınacak. İran’ın en zayıf halkası, totaliter yönetim nedeniyle iç cephesi. ABD’nin İran’la savaşa tutuşmasından en fazla etkilenecek diğer ülke Türkiye. İran’dan sonra, sıra Türkiye’de. Bunun için taşlar döşendi. Suriye’de PKK/PYD terör örgütü devletçiği kuruldu. El Kaide-IŞİD terör örgütlerinin yuvalandığı, Hatay’la 130 km sınırı bulunan Suriye İdlib, Küçük Afganistan’a dönüştürüldü. Ve Türkiye, dünyanın en fazla göçmenini barındıran ülke konumunda. ABD’nin İran’la savaşı Türkiye için felaketle sonuçlanabilir…

***

Bölgede savaş iklimi var ve kara bulutlar her an yağmura dönüşebilir. Türkiye kendini korumalı. Gecikmeden sığınmacıların/göçmenlerin istedikleri ülkeye gidişlerinin önü açılmalı. Bunun için, AB ile yapılan “Geri Kabul Anlaşması” iptal edilmeli. Zengin ve 30’a yakın Avrupa ülkesi Türkiye’nin yükünü rahatlıkla paylaşabilir. Türkiye, Avrupa’nın güvenliğini kendi güvenliğini tehlikeye atarak sağlayamaz. Tarihte, dünyanın en fazla göçmenini barındıran bir ülkenin mutlu olduğu bir örnek yok. Türkiye, Suriye, Irak ve İran’ın parçalanmasını önleyecek diplomatik adımları atmalı. Rusya ve Suriye ile iş birliği yaparak, İdlib’teki IŞİD-El Kaide ve türevi örgütlerini etkisiz duruma getirmeli. PYD/PKK terör örgütünün etkisiz kılınması için, gerekirse ABD’ye rağmen operasyon yapılmalı. Ve olası bir çatışma için asker hastaneleri gecikmeden açılmalı.

Büyük Atatürk’ün çöpe attığı SEVR hayali hızla gerçekleşme yolunda, taşlar hızla döşeniyor… Türkiye bu tarihî gerçeği görmeli…

Atatürk’ün dış politikası, “millî gücü ve ulusal çıkarları esas alan”, “gerçekçilik”, “tam bağımsızlık” ve “anti emperyalizm” ilkelerine dayanan millî bir siyasettir. Millî Bağımsızlık, Millî sınırların korunması, Yurtta Barış Dünyada Barış, Uluslararası hukuka saygı ilkelerini esas alır. Dünyanın en aktif politikasıdır. Türkiye, Atatürk’ün politikasına dönerse tüm sorunları zaten çözmüş olur…

“Tarih bir dikiz aynası, arada bir bakılması gereken.”

Kaynaklar:

(1-2) Tim Weiner, Legacy of Ashes, The History of CIA (Enkaz Devralmak-CIA Tarihi) Bölüm Beş, 2007.

(3) https://www.globalresearch.ca/we-re-going-to-take-out-7-countries-in-5-years-iraq-syria-lebanon-libya-somalia-sudan-iran/5166 (Erişim, 21 Haziran 2022).

(4)https://www.indyturk.com/node/672551/d%C3%BCnya/trumptan-%C3%A7ok-konu%C5%9Fulacak-i%C2%B7ran-iddias%C4%B1-aray%C4%B1p-sald%C4%B1r%C4%B1y%C4%B1-haber-verdiler

Alıntı: Naim Babüroğlu

Posted in Gündem | ABD/İSRAİL-İRAN SAVAŞI VE TÜRKİYE için yorumlar kapalı
Haz 05

UZAKTAN KUMANDALI

UZAKTAN KUMANDALI

Eski başbakanlardan Yıldırım Akbulut gelmiş geçmiş en dürüst politikacılardandı. Ancak hakkında en fazla espri yapılanlardan biriydi. Başbakanlığa getirilişiyle birlikte adeta fıkra bombardımanına tutulan Akbulut’un mizah oklarının hedefi hâline gelmesinde bazı nedenler etken oldu.

Her şeyden önce Özal, 9 Kasım 1989’da cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Akbulut’u başbakan olarak atayınca ilk fırtına koptu.

“Uzaktan kumandalı başbakan” denildi

Posted in Fıkralar | UZAKTAN KUMANDALI için yorumlar kapalı
Haz 03

İSA GELİYOR

İSA GELİYOR

İSA geliyor deyince Hz. İsa’nın dirilip geleceğini ve cennetin krallığını kuracağını falan kast ediyorum zannetmeyin, tam tersine bu İSA cehennemin kapılarını açmak için geliyor!

İSA yani İnsansız Savaş Araçları savaşlarda kullanılmak amacı ile üretilmiş İHA (İnsansız Hava Araçları), SİHA (Silahlı İnsansız Hava Araçları), İDA (İnsansız Deniz Araçları), İDAA (İnsansız Deniz Altı Araçları), İKA (İnsansız Kara Araçları), İUA (İnsansız Uzay Araçları), gibi kategorilere ayrılan geleceğin tüm savaşlarını şekillendirecek teknolojik bir gelişmedir.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ile başlayan savaşta her iki tarafın da oldukça yoğun bir şekilde İnsansız Savaş Araçlarını kullandığını gördük. En son olarak da İran İsrail’e yönelik yüzlerce İnsansız Savaş Aracı ile bir saldırı gerçekleştirdi.

İHA ve SİHA’ları bu aralar çok duyuyoruz ama İnsansız Deniz Araçlarının Karadeniz’de Rus donanmasını perişan ettiğini, limanlardan palamar çözemez hale getirdiğini de gördük değil mi?

Birçoğunuz Boston Dynamics firması tarafından geliştirilen robotların videolarını görmüşsünüzdür, çok yakında bunların kara savaşlarında piyadenin yerini alacağını bütün uzmanlar öngörmektedir. İnsansız tanklar ve zırhlı araçlar ise zaten var…

Peki, bu İnsansız Savaş Araçları savaşların kaderini nasıl etkileyecek dersiniz?

Öncelikle bu İSA’ların temel özelliklerine bir bakalım derim. İnsansız Savaş Araçları:

Korkmaz; bir insan savaşçı gibi ölüm ya da yaralanma korkusu taşımaz.

Vicdansızdır; bir insan gibi duygusal davranmaz, insani tepkiler vermez.

Canı acımaz; bir insan gibi canı yanıp, durmaz.

Emre itaat kesindir; bir insan gibi o ya da bu sebepten dolayı emre itaatsizlik etmez.

Zekidirler; tamam, henüz yapay zekâ insan zekâsı seviyesine çıkamadı ama gene de örneğin binlerce yüzü bir insandan çok daha iyi hatırlar ya da bir haritanın her detayını hiç unutmaz.

İletişim sorunu yoktur; bir insanın biyolojik iletişim becerileri oldukça düşüktür karanlıkta göremez çok uzağı duyamaz oysa bunlar hele hele bir sürü şeklinde birbirine bağlı olduklarında inanılmaz bir iletişim becerisine sahiptir.

Eğitim sorunu yoktur; bir insanın iyi bir asker olabilmesi için belli bir yaşa gelmiş olması ve bu süre zarfında sağlam bir eğitimden geçmiş olması gerekir. Bir insanın doğup savaşa hazır hale gelmesi, iyi bir savaşçı olabilmesi en az 15 – 20 yıl gerektirir. Oysa İSA’lar için bu bir sorun bile değildir. Bunların hem üretimi göreceli olarak çok daha az bir zaman ister ve hem de üretim bantından çıktığı andan itibaren savaşmaya hazır olurlar.

Yorulmaz; bir insan gibi yorulup dinlenmeye ihtiyaç duymaz.

Uyumaz; bir insan gibi belli bir saat uyumaya ihtiyacı yoktur.

Hastalanmaz; bir insan gibi hastalanıp savaş dışı kalmaz.

Her iklim koşulunda her ortamda çalışacak şekilde tasarlanabilir; Bir insan gibi aşırı sıcak, soğuk, radyasyon ve benzeri dış koşullardan etkilenmez.

Yapısal dayanıklılıkları çok yüksektir; organik bir yapı gibi kolayca tahrip olup ölmezler.

Hareket kabiliyetleri çok yüksektir; bir insan gibi narin bir biyolojiye ve biyolojik sınırlamalara tabi değildirler hemen hemen her boyutta üretilebilirler, bir insandan çok daha hızlı hareket edip, çok daha hızlı tepki üretebilirler ve bu sadece bir tasarım, teknoloji ve mühendislik meselesidir başkaca bir sınır yoktur.

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/isa-geliyor-789217h.htm

Posted in Gündem | İSA GELİYOR için yorumlar kapalı
Haz 01

90 YIL KERKÜK İÇİN YAŞAYAN ADAM

90 YIL KERKÜK İÇİN YAŞAYAN ADAM

Nefi Demirci, 1934’te Kerkük’te doğdu. 1952’de Kerkük Lisesi’ni bitirerek, 1953 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesine girdi. 1959 yılında fakülteyi bitirdikten sonra Kerkük’e döndü. 1961-67 yılları arasında Kerkük Cumhuriyet Hastanesi’nde çalıştı. Uzmanlık eğitimi görmek için 1967 yılında ailesiyle birlikte İstanbul’a geldi. Uzmanlık eğitimini bitirdikten sonra SSK İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 1996 yılına kadar çalıştı ve emekliye ayrıldı.

***

Kerkük Türklerinin önemli isimlerinden biri olan Cüneyt MengüNefi Demirci’nin şahsında Kerkük Türklerini yazdığı kitabında bu büyük dava adamı için şöyle diyor:

“Kerkük ile aynı kaderi paylaşan Nefi Demirci Türklük dünyasının tamamıyla gönül birliği içerisinde oldu ve onlarla el ele tutuştu. Bu davaya gönül verenler ile aynı safta yer aldı hep. Aklı hür fikri hür ve vicdanı hür milliyetçi kesimlerle çalıştı onların güçlerine güç kattı. Yeri geldiğinde kalemini kavi tutarak Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlarına, Başbakanlarına, Dışişleri Bakanlarına Kerkük’ün içinde bulunduğu durumu ve burada oynanmak istenen oyunları ve Kerküklülerin içine atıldığı açmazları ve bu açmazlardan kurtuluşun yollarını gücü yettiğince anlatmaya çalıştı. Allah’ın ona bahşettiği ömrü Kerkük Sevdası yoluna vakfetti. Kerkük sevinince sevindi, üzülünce üzüldü, ağlayınca da ağladı. Bıkmadan usanmadan gece gündüz demeden kar-kış demeden, gün oldu Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar gitti, gün oldu Misak-ı Millî sınırlarının ötesinde Kerkük’ün sesi olmaya çalıştı. Bunlara karşılık 1967- 2003 yılları arasında Irak’ta yönetimi elinde tutan Baas Rejimi tarafından Nefi Demirci’nin Kerkük’e girmesi yasaklandı.”

***

Nefi Demirci, Kerkük konusunda Yeniçağ’a yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin senelerden beri bu konuda ciddi adım attığını söyleyemeyiz. Bölgedeki Barzani yapılanmasını başından beri İsrail destekliyor. ABD, İngiltere, Almanya destekliyor. Düşünün ki, Erbil bugün Hewler oldu. Erbil Türk şehriydi, orası Türklerin yerleştiği yerdi, Muzafereddin Gökböri’nin damgasını vurduğu bir şehirdi. Sen istediğin kadar tarihi anlat… Mesut Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani’nin talimatıyla 1958’de Erbil’de tarihte eşi benzeri olmayan Türk katliamı yapıldı. O zaman da Türkiye ciddi bir tedbir almadı. Barzani aşiretinin gözü daima Kerkük’te toprağın altında bulunan servettedir. O servete sahip olması için oradaki Türkleri ya göçe zorlayacak veya katledecektir. Aynı politika devam ediyor. 1990’da Barzani’nin adamları Kerkük’e girerek tapu dairelerini, nüfus dairelerini yağmaladı. 2003 yılında da aynı şeyi yaptı” demişti.

***

Demirci, 1968’de İstanbul’da Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin başkanlığına seçildi. 1971 yılında milliyetçi aydınların yazılarıyla bir Kerkük bülteni yayınladı. Irak hükûmetinin baskılarıyla, Türk hükûmeti, bültenin yayınını durdurdu! Nefi Demirci, daha sonra Kerkük dergisini kurdu ve uzun süre kendisi yönetti.

1978 yılına kadar aralıksız olarak dernek başkanlığını yürüttü. “Türk Dünyasında Kerkük”“Mum Kimin Yanan Kerkük”“Dünden Bugüne Kerkük” gibi kitaplarla Kerkük davasını anlatmaya çalıştı…

Nefi ağabey, 90 yılı da Kerkük için yaşadı… Ruhu şad olsun.

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/90-yili-kerkuk-icin-yasayan-adam-790056h.htm

Posted in Hikayeler | 90 YIL KERKÜK İÇİN YAŞAYAN ADAM için yorumlar kapalı
May 31

ORTAK DEĞERLERİMİZ

ORTAK DEĞERLERİMİZ

Nevruz’u ve Hıdırellez’i “Turan” içinde bütünleştirebiliriz.

Turan, bütün Türklerin bütünleşmesinin adıdır ve Türklerin idealidir. İster sınırları açsınlar, ister sınırlar varken dayanışsınlar, “Turan” deyince biri hepsi, hepsi biri gösterilir. “Turan bayrağı”, her tür devletin üstünde bir bayrak olarak dalgalanır. Yeri değil ama söylemem gerek, Siyasî İslâmcılık davası güdenler, solculuğu komünizm/sosyalizm içinde eritenler, eski Sovyetler’in, fikrî ve fiilî istilacıların etkisinden bir türlü kurtulamayarak “Turan”a cephe almışlar, her fırsatta, iğrenç ifadelerle, Turancıları yaftalamışlardır.

“Turan bayrağı” dedim… Türk Devletleri Teşkilatı’nın bir bayrağı olduğunu biliyor musunuz? Meselâ; bu bayrak “Turan bayrağı” olarak da adlandırılabilir. Bayrakta ay da var, yıldız da var. Bayrağı, 2012’de Nursultan Nazarbayev’le, zamanın Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, birlikte İstanbul’da göndere çekmişlerdir. Bu vesileyle şunu da hatırlatayım, Nazarbayev, bütün Türkleri bir arada gösterir ve “kökümüz bir” konferansları toplardı. Kazakistan-Almaatı’da bu konferansların birinde ben de vardım.

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ortak-degerler-nevruz-hidirellez-793983h.htm

Posted in Gündem | ORTAK DEĞERLERİMİZ için yorumlar kapalı
May 29

İSMAİL ÖZMEL’DEN

İSMAİL ÖZMEL’DEN

70’e yakın kitaba imza atan, fikrî-edebî Akpınar dergisinin yayıncısı:

İsmail ÖzmelÇıkış Yolu’nun “Sunuş”una “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtulması ve demokrasi geleneğine dönmesi ve ülkenin daha güvenli ve daha huzurlu bir hâle gelmesi için, uzun zamandır düşündüğüm çözümleri sunmak gayesi ile bu satırları yazmaya başladım.” cümleleriyle girer, ardından Fukuyama’dan neden bahseder

“Aynı zamanda ABD’li siyaset bilimci Francis Fukuyama’nın ‘Tarihin Sonu ve Son İnsan” adlı eseriyle ile ilgili düşüncelerimi sunmak böylece sadece Türkiye’ye değil dünyaya da bakarak, bir değerlendirme yapmayı da gerekli gördük. Meseleleri sadece Türkiye açısından değil aynı zamanda yakın ve uzak komşu devletler, çağın getirdikleriyle birlikte bakmak, genel çerçeve içinde göze batan noktaları öne çıkararak bir bakış, bir yorum sergilemek istedik.”

Fukuyama,  tarihin evrimsel bir süreç olarak görülmesi gerektiğini ve bu anlamda tarihin sonunun, liberal demokrasinin tüm uluslar için nihai yönetim biçimi olduğu anlamına geldiğini savunuyor. Fukuyama’ya göre, Fransız Devrimi’nden bu yana , liberal demokrasinin temelde (etik, politik ve ekonomik olarak) alternatiflerin herhangi birinden daha iyi bir sistem olduğunu defalarca kanıtladı ve bu nedenler ondan alternatif bir sisteme doğru ilerleme olamaz. Fukuyama, olayların gelecekte meydana gelmeyeceğini değil, gelecekte gerçekleşecek olan tek şeyin ( totaliterlik geri dönse bile) uzun vadede demokrasinin giderek daha yaygın hale gelmesi olacağını iddia ediyor.

Alıntı

Posted in Yazılarım | İSMAİL ÖZMEL’DEN için yorumlar kapalı
May 27

EDEP YAHU!

EDEP YAHU!

* * *

Dünya aynı dünya insan ayarsız

Buna dur demez mi kul edep yahu!

Gerçeği söylemez, Hakk’a duyarsız?

Küfre götürüyor dil edep yahu!

* * *

Verilmiş genlerle yaşar, duyarlar

Tüm diğer varlıklar Hakk’a uyarlar

İnsanlar hadsizce çalıp, soyarlar?

Gün gelir demez mi el edep yahu?

* * *

Kâinattan ibret alınmaz mı hiç?

Gerçek ahlak üzre kalınmaz mı hiç?

İmanla bir buğuz salınmaz mı hiç?

Nasıl terkedilir bel edep yahu?

* * *

Sahip çıkmak gerek emanet cana

Yaradan bir akıl vermiş insana

Günahlar, haramlar, hepsi bir yana

Can yürekler tıpkı çöl edep yahu!

* * *

Eller, diller, gözler bağlanır oldu

Yaralar ilaçsız dağlanır oldu

Yiyecekler çöpten sağlanır oldu

Ekmeğini sen de böl edep yahu!

* * *

Çirkin ahlâksızlık geliyor sanki

Her bir yerde şeytan gülüyor sanki

İnsandaki şeref ölüyor sanki

Bu gidiş tufandır bil edep yahu!

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | EDEP YAHU! için yorumlar kapalı