Şub 19

6 ŞUBAT DEPREMİ’NDE NE OLDU? YA SONRASI?

6 ŞUBAT DEPREMİ’NDE NE OLDU? YA SONRASI?

Bu yazıyı, FETÖ’yle iş birliği yaparak TSK’nın ve devletin köklü kurumlarının budanmasında büyük emeği geçen liberallere, “yetmez ama evet”çilere ve göçmen politikasını savunan “Soros Fonu”a ithaf ediyorum…

Türkiye, 6 Şubat 2023’te sabaha karşı 7,7, diğeri öğle saatlerinde 7,6 büyüklüğünde, Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli iki ayrı depremle uyandı.  Bazı uzmanlara göre, 60-100 Hiroşima Atom Bombası gücündeki bu iki deprem, büyük bir yıkıma neden oldu. 10 il ve yaklaşık 13,5 milyon insan etkilendi.

Devlet, milletin organize olmuş şeklidir. Siyasi iktidar yani Hükümet, devleti çalıştıran organdır. Hükümet, devletin tüm Millî Güç unsurlarının etkili, koordineli bir şekilde çalıştırılmasını sağlar. Bir yangına, depreme karşı zamanında, yerinde ve etkili, tedbir almak devleti çalıştıran hükümetin görevi ve sorumluluğudur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti köklüdür. Kimin, ne zaman, nerede, nasıl, ne yapacağı görev yönergelerinde, yasalarda açıkça ve ayrıntılı biçimde belirtilmiştir. Normalde, siyasi iktidar, devletin düzenli bir şekilde işleyişi için liyakat esasına dayalı atamalar yapar. Türkiye bir deprem ülkesi, her yıl çok sayıda orman yangınının olduğu bir coğrafya. Mesela, Afetlere Müdahale Genel Müdürü’nün böyle bir coğrafyada, afetlere müdahale konusunda uzmanlık düzeyinde bir eğitim geçmişinin olması gerekir. Eğitimi, kariyeri ve deneyimi İlahiyat olan birinin AFAD Genel müdürü değil, İlahiyat alanında görevlendirilmesi verim ve liyakat açısından çok daha uygun olurdu. Kalp operasyonu için bir veterinere giden hasta yoktur mesela.

***

Millet, depremde millî birlik ve beraberlik ruhuyla kısa sürede organize oldu. İlk saatten itibaren organize olması ve müdahale etmesi gereken devlet kurumları ise, ilk anda sahada yoktu. Kurumların koordinasyonundaki sorunlar beşinci günde bile giderilemedi. Soru şu: Kurumlar yetkilerini mi kullanamadı yoksa görevlerini mi yerine getiremedi?

Hem Marmaris yangını (2022) hem de bu deprem, devletin işleyişinde liyakat sisteminin ne denli önemli olduğunu adeta haykırdı. Osmanlı Devleti neden dağıldı? Koçi Bey Risalesi’ni okuyun. Adam kayırmacılık, yozlaşma ve liyakat sisteminin çökmesi 600 yıllık Osmanlı Devleti’nin dağılmasına neden oldu.

Bu deprem, devleti tüm kurumlarıyla uyumlu bir şekilde yönetmekten sorumlu sistemin, zamanında ve yerinde müdahale edemediğini gösterdi. Kurumların başındaki ve kritik noktalardaki kişilerin liyakat yerine biatı temel alan bir yaklaşımla görevlendirilmelerinin acı sonuçları ortaya çıktı. Geçmişte de ideal bir işleyiş yoktu. Ama bu kadar gecikme de olmadı.

***

Oy uğruna yapılan imar affının, yıkıma neden olduğu ve depremde kayıpları artırdığı görüldü.

TSK’nın ilk saatlerde müdahalesini sağlayan EMASYA (Emniyet, Asayiş ve Yardımlaşma) Planı’nın 2010 yılında kaldırılması, Arama-Kurtarma faaliyetini ve bölgenin güvenliğinin sağlanmasını geciktirmiştir. DAFYAR (Doğal Afet Yardım) Planı vardı. Planlarda; kim, ne zaman, nerede, nasıl, ne yapacak sorularının cevabını içerecek şekilde tüm ayrıntılar belliydi.

“17 Ağustos 1999 Büyük Marmara depremi saat 3.02’de oldu. TSK, üç saat sonra saat 6.00’da beş merkez oluşturdu. Saat 8.00’den itibaren TSK’ya bağlı 37 helikopter sahada çalışmaya başladı. Ankara Mevki Hastanesi sağlık ekibi ve malzemeleri bu helikopterlerle deprem bölgelerine gönderildi.18 Ağustos 1999 sabahı olduğunda 2 bin yaralı tahliye edildi. İki seyyar cerrahi hastane, iki sahra hizmet bölüğü deprem bölgesine gönderildi. İş makinesi ihtiyacı için dört İstihkam Savaş Bölüğü bölgeye görevlendirildi. Dört seyyar fırın, dört seyyar mutfak, 22 su tankeri, yedi jeneratör, köpek timi, kan, serum ve diğer ihtiyaç malzemeleri deprem bölgesine o gün gönderildi. Depremin ilk günü özel telefon hatları yoktu. TSK, saat 13.00’te bölgeye uydu cep telefonu ve iki uydu yer terminali gönderdi.”(1)

***

Yaşadığımız 6 Şubat 2023 depreminde en büyük sorun, “Amfibi gücümüzün Foça’daki unsurlarının İskenderun Körfezi’ne intikali 24 saatten daha erken olabilirdi. 2 Tank Çıkarma Gemimiz (LST- TCG Bayraktar ve TCG Sancaktar) depremden 70 saat sonra İskenderun’a varabilmiştir. İskenderun’a 80 mil yani 7 saat mesafede bulunan Mersin’deki TCG İskenderun personel nakliye gemimiz deprem olduktan 18 saat sonra İskenderun’a gelmiştir.”(2)

Yine, 6 Şubat 2023’te olan ve 10 ili etkileyen bu büyük felakette, İspanya’nın gönderdiği geminin Türk çıkarma gemilerinden beş saat önde İskenderun’a ulaştığı belirtiliyor:

“Foça’da (İzmir) bulunan çıkarma gemilerimiz, Sancaktar ve Bayraktar ile deniz piyade birlikleri çok faydalı unsurlar. İspanya çıkarma gemisi gönderdi ama 20 saat sonra. Önceki gece gelebildi. İspanyol görev grubu, bizim çıkarma gemilerimizden beş saat önce İskenderun’a ulaştı. Böyle bir gecikme olabilir mi? Böyle bir inisiyatifsizlik olabilir mi? En azından Deniz Piyade birlikleri İskenderun’a gönderilebilirdi.”(3)

***

Dünyada Asker hastanesi bulunmayan ordu yoktur. Savaş tarihinde de örneği olmayan bir uygulamadır bu. Ordu, deprem gibi afetlerde ve savaşta sahra hastanelerini en kısa sürede kurar ve işletir. Asker hastanelerinin kaldırılması, TSK’nın sahra hastanesi kurma yeteneğinin budanması, yaralılara müdahaleyi ve canlarını kaybedenlerin tahliyesini geciktirmiştir. Bunun Türkiye’ye maliyeti yüksek olmuştur. Savaşta, bu maliyetin ve zararın büyüklüğünü öngörmek için uzman olmaya gerek yok. Yardıma gelen İsrail gibi ülkeler sahra hastanesini kurdular. Savaşta hangi ülkeler, sahra hastanemizi kuracaklar?

En önemlisi, 1999 Marmara depreminden bugüne 24 yıl geçmesine rağmen devletin hiç ders almadığı ortaya çıktı. Adam kayırma, liyakat sisteminin çökmesi, ranta dayalı imar ve betonlaşma sevdası yıkımın etkilerini felakete çevirdi. Kutuplaştırma, liyakat yerine biat, gerçek yerine algı yönetimi, düşman üretme ve hayal satma başarısı yıkılan sütunların altında kaldı. Ama, büyük felaketi de yaşattı.

Japonya’da 9 Richter ölçeğinde deprem yaşanır, ancak can ve mal kaybı ya çok az sayıda ya da yok. Geçmişte 9,5’lik büyüklükte depremi yaşayan Şili’de, artık 8’in üzerindeki depremlerde büyük yıkım olmuyor. Çünkü, atlarını sağlam bir ağaca bağlıyorlar sonra Allah’a havale ediyorlar. Çünkü, akıl ve bilimi takip ediyorlar. Çünkü, oy uğruna imar affı çıkarmıyorlar. Çünkü, devlet kurumları liyakat sistemine göre çalışıyor. Çünkü görevini yapamayan, yapmayanlar ya istifa ediyor veya görevlerinden alınıyorlar.

***

Bu büyük felaketin asıl artçı depremi, başta Hatay olmak üzere yıkıma uğrayan sınır kentlerindeki demografik yapının değişmesi. Hatay, en büyük yıkımı yaşadı. Şimdi insanlar haklı olarak başka yerlere göç ediyor. Hatay’ın sahiplerinin topraklarını terk etmesi, bu medeniyetler kentinin bir Suriye şehrine dönüşmesine neden olabilir. Ve yüzyılın projesi gerçekleşebilir. Hatay milletvekillerinin, sivil toplum örgütlerinin ve gerçek Türk aydınlarının Atatürk’ün emaneti Hatay için seslerini duyurmaları gerek.

Bu deprem, göçmen politikasının stratejik bir hata olduğu gerçeğini haykırmıştır. Göçmenler, Türkiye’nin artık yumuşak karnıdır. Bazı göçmenlerin, büyük krizlerde ve bu gibi afetlerde dış güçler/terör örgütleri tarafından bir maşa olarak kullanılabilecek konumda oldukları görülmüştür. Savaşta, geri bölge güvenliğinde büyük hassasiyetler ve riskler oluşturacağı çok açıktır.

Devletin gecikmeden, sınır kentlerinde yabancılara toprak satışını durdurması Türkiye’nin geleceği için yaşamsal önemdedir. Başta Hatay olmak üzere, yıkıma uğrayan kentlerdeki göçmenlerin ya ülkelerine ya da Avrupa’ya gitmelerinin önünün açılması, hem ulusal güvenlik açısından stratejik önemdedir hem de gelecek kuşaklara olan kutsal borcumuzdur. Ayrıca, sınır kentlerine tek bir göçmenin bile girişine izin verilmemesi, şehitlerimizin emaneti bu kutsal vatana olan borcumuz gereğidir. Bunun için, öncelikle ve gecikmeden AB ile imzalanan, 2014 tarihli “Geri Kabul Anlaşması”nın iptal edilmesi gerekir. Torunlarımıza bir hayır yapalım ve bu önlemleri alalım.

***

Bu deprem; jeopolitik sonuçlara da yol açacaktır:

-Bu yıkım, Sevr Antlaşması hayaliyle yaşayan güçlerin istediği bir Kürt Devleti’nin kuruluşunu hızlandırabilir.

-Kıbrıs’ta, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırı gelişmeler olabilir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin NATO üyeliği ivme kazanabilir.

-Doğu Akdeniz, Ege’de Türkiye’nin tezlerini zayıflatabilir.

-Türkiye’nin Rusya ile olan iş birliğini sekteye uğratmak için adımlar atılabilir.

Türkiye ne yapmalı? Çok basit ve çok hızlı bir adım atabilir. Türkiye, 2007’den sonra gerçekleştirdiği tüm yapısal düzenlemeleri, 2000 öncesi haline getirirse en büyük reformu yapmış olur. Başka bir şey yapmasına gerek yok.

Ancak, İstanbul’da taksi sorununu çözemeyen bir sistemin stratejik sorunları çözmesi mümkün mü sorusunun cevabı, ne yazık ki hayır. Çünkü, “hiçbir zincir en zayıf halkasından daha kuvvetli değil.”

Bu büyük yıkım, bu coğrafyada önemli artçı gelişmelere gebe…

————-

(1) https://www.sozcu.com.tr/2023/yazarlar/aytunc-erkin/17-agustos-1999-buyuk-marmara-depremi-03-02de-oldu-tsk-sabah-06-00da-5-merkez-olusturdu-7585257/ (Aytunç Erkin, 9 Şubat 2023 yazısı, Sözcü Gazetesi. Erişim, 14 Şubat 2023, 11.02)

(2) https://www.veryansintv.com/yazar/cem-gurdeniz/kose-yazisi/cumhuriyetin-100-yilinda-buyuk-anadolu-depremi-ve-jeopolitik-etkilesim/ (Cem Gürdeniz, 12 Şubat 2023 yazısı, Veryansın TV. Erişim, 14 Şubat 2023, 11.26).

(3) https://www.sozcu.com.tr/2023/yazarlar/aytunc-erkin/provokatormusum-7586618/ (Aytunç Erkin, 10 Şubat 2023 yazısı, Sözcü Gazetesi. Erişim, 14 Şubat 2023, 11.41).

Alıntı: Naim Babüroğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | 6 ŞUBAT DEPREMİ’NDE NE OLDU? YA SONRASI? için yorumlar kapalı
Şub 18

KÖRLER İLE SAĞIRLAR, BİRBİRİNİ AĞIRLAR…

KÖRLER İLE SAĞIRLAR, BİRBİRİNİ AĞIRLAR…

* * *

Çıkıyor insanoğlu ahlakın rotasından

Cahile taç sundular Kabil’in kotasından

Neslime pay verdiler ateşin ortasından

Volkan gibi yürekler, yanmaktadır bağırlar

Körler ile sağırlar, birbirini ağırlar…

* * *

En nadide sermaye pırıl, pırıl bir dindi

Uyaranı kovdular, eleştiren haindi

Dalkavukla yalaka bulunmaz bir kâhindi

Tasmalanmış çakallar bir işaretle hırlar

Körler ile sağırlar, birbirini ağırlar…

* * *

Kutsal değer uğruna nice canlar verildi

İftiradan ve zandan tüm sinirler gerildi

Doğru söyleyenler de dokuz köyden sürüldü

Öyle fırlamalar ki, yırtık donlardan fırlar!

Körler ile sağırlar, birbirini ağırlar…

* * *

Neler yaşadı bu baş, neler gördü bu gözler

Keşke zehir olsaydı söylediğim her sözler

Yarışır köseleyle kızarmıyor hiç yüzler

Zannettim ki her yerde boşaltılmış ahırlar

Körler ile sağırlar, birbirini ağırlar…

* * *

Yüksek rakımda biri yerini kapar kapmaz

Yanılıp şaşırıp da halka doğru hiç sapmaz

Bunların yaptığını gâvur denenler yapmaz

Arşı bile inletir milyonlarca kahırlar

Körler ile sağırlar, birbirini ağırlar…

* * *

Doğrudan yana oldum hep doğruyu söyledim

Düşündüm bir an şöyle ben mi yanlış eyledim?

Tarihten örnek alıp milli hırsla payladım

Kurtardı mı Karun’u altından o kasırlar?

Körler ile sağırlar, birbirini ağırlar…

* * *

İçim dolu, derdim çok, anlayacak baş gerek

Çoğunun kafasına vurmak için taş gerek

Fakirin sofrasına bir lokmalık aş gerek

Hiç de kolay gitmiyor kafadaki nasırlar

Körler ile sağırlar, birbirini ağırlar…

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | KÖRLER İLE SAĞIRLAR, BİRBİRİNİ AĞIRLAR… için yorumlar kapalı
Şub 17

DEPREM

DEPREM

Rusya Bilimler Akademisi Uzay Araştırmaları Enstitüsü Baş Araştırmacısı Dr. Sergei Pulinets, Moskova merkezli Life dergisine yaptığı açıklamada, Türkiye’deki depremden kısa bir süre önce atmosferik anomaliler tespit edildiğini açıkladı.

Fizik ve matematik bilimleri doktoru Pulinets, ilk sarsıntıdan iki gün önce bölgedeki nem oranının aniden yüzde 100’den neredeyse yüzde 35’e düştüğünü ve bunun, depreme yatkın bölgelerde, depremin açık bir habercisi olarak kabul edildiğini iddia etti.

Dr. Pulinets, bu duruma şöyle bir açıklama getirdi:

DEPREM VE NEM ORANLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ

Depremler beklenmedik olaylar gibi görülür, ancak yıkımın yaşanacağı alandaki kabuk, felaketten birkaç gün önce yavaş yavaş çatlamaya başlar. Bu çatlaklardan, Dünya’nın iç kısmından yüzeye çeşitli gazlar yükselir. Bunlar çoğunlukla karbondioksit, metan, hidrojen ve helyumdur, ancak radon adı verilen radyoaktif gazın bir kısmı da bu çatlaklardan kaçar. Radon, uranyumun bozunmasıyla toprakta oluşur ve atmosferdeki parçacıkları etkileme konusunda özel bir yeteneğe sahiptir. Zira onları iyonize eder, yani onunla etkileşime girdiğinde, havadaki maddelerin atomları ya bir elektron kaybeder ya da tam tersine fazladan bir elektron kazanır.

İyonlar, havada her zaman mevcut olan su buharının yoğunlaşma merkezleridir ve bu durum, depremlerden önce artış gösterir. Çok fazla radon açığa çıkar. Devamında iyonlar üzerinde su yoğunlaşır ve sonuç olarak nem düşer. Yoğunlaşma süreci, daha önce hava partiküllerinde depolanmış olan gizli ısıyı açığa çıkarır…

Alıntı: Yeniçağ

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | DEPREM için yorumlar kapalı
Şub 16

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

“Başı taş olanda, kalp de betonarmedir.  

Namuslu olmak bir meziyet değil, en tabii bir şeydir.

Politikanın girdiği yere ikiyüzlülük de girer.

İlme politika girdi mi, müdâhane (dalkavukluk) de başlar.

İnsanın kendini reklâm etmesi kadar gülünç bir şey yoktur.

Kendini büyük göstermek isteyen, başkalarını küçümsemeğe çalışır. Bu da bir hastalıktır.

İleri bir demokrasi, ancak o demokrasiye lâyık olan cemiyet için söz konusudur.

Haksızlığa boyun eğdiniz mi, izzeti nefsinizden fedakârlık başlamıştır.

Methi sevmek, zemmi kabul etmektir.

Şöhret delisi insanlar için, mubah olmayan hiçbir şey yoktur.

İnsanın başını döndüren, en çok siyasî ihtiraslarıdır.

Midenin hakkını, kafanın hakkına tercih eden bir cemiyet, yengeç misali geri geri gider.

İyilik takas kabul etmezse iyiliktir.

Gürültülü yaşayan adamın kafası boş, midesi doludur.

Cüce ruhlar, nümayişi sever, fazla iltifat beklerler.

Yarım adam, eline geçen fırsatı daima kötüye kullanır.

Âlimleri korkan ve susan bir memlekette, hakikat konuşulmaz.

Dış görünüşleri mezar gibi sessiz olan adamların, hakikatte içleri bir mahşerdir.

İyilik, minnet kazanmak için yapılmamalıdır.

Dertsizin gömleğini insanoğlu asırlardır arıyor.

İnsan düşünebildiği kadar mesuttur.

Söylediği her sözün tasdik edilmesini bekleyen insanda, tahakküm hissi mevcuttur.

Âlimin sükûtu, cahilin hareketini kolaylaştırır.

Bir sosyal müessese dıştan değil, içten yıkılır.”

Alıntı: Eğitimci, yazar, şair Rıfat Necdet Evrimer’in (ö. 1971) “BU DÜNYA BÖYLE İŞTE!” (Anıl Yayınevi, İst. 1958) adlı “Aforizmalar, Denemeler, Sohbetler ve Makaleler“kitabından

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Şub 15

TOPRAK

TOPRAK

İsa Yüceer‘in, “Kur’an’da Toprak ve Yeryüzü Lafızları” makalesinde “Ayetlerde ölüp toprağa karışan insanın dirilişi, özellikle hatırlatılan bir husus” olduğu belirtilir:

“İnkarcılar ‘biz toprak olduğumuz zaman yeniden mi yaratılacağız?’ (Rad 13/5) demişlerdir. Onların bu tutumları nedeniyle ceza görecekleri hatırlatılmıştır. ‘Size öldüğünüz toprak ve kemik yığını hâline geldiğinizde sizin çıkarılacağınızı mı vaat ediyor?’ (Müminun 23/35) sözleri ile kabirden dirilişin olmayacağını ileri sürmüşlerdir. Onlar bunu kabullenemediklerinden ayetler birçok münasebetle konu üzerinde onların şüphelerini de belirterek vurgu yapmıştır (Müminun 23/82). Hem kendileri hem de önceki atalarının toprak olduktan sonra diriltileceklerine inanma zorluğu yaşamışlardır. Toprakta kaybolan ölülerin dirileceğini kabul etmeyenlere Kur’an onların yaratılışını hatırlatmış, ilk var oluşta insanı meydana getirenin onları dirilteceğini bildirmiş, onları bu gerçeği ve yaratılış hakikatini tefekküre davet etmiştir (Yasin 76-83). Kur’an inkârcıların ahirette “keşke toprak olsaydım” (Nebe 78/40) diyeceğini hatırlatmıştır.”

İnsan topraktan yaratılmıştır ve gideceği yer de topraktır.                                                                       Toprak hayat verirken, acıları da yoğuruyor.

Alıntı

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | TOPRAK için yorumlar kapalı
Şub 14

ÖRNEK EVLİLİK

ÖRNEK EVLİLİK

Arkadaşları, yeni evli gence, bir çay sohbetinde:

– “Sen evleneli neredeyse bir sene oldu, ama maşallah sizin evden çıt çıkmıyor, siz hiç tartışmaz mısınız?” diye sorarlar.

“Hayır” diye cevaplar yeni evli genç ve ilave eder:

– “Akşam işten geldiğimde, kapı açılınca hanıma şöyle bir bakarım. Eğer hanım, eteğinin ucunu belinde topladıysa bilirim ki hanımın günü iyi geçmemiş ve havası yerinde değil. Hiç ekmek, yemek sormadan usulca mutfağa süzülür, aceleyle birkaç lokma atıştırır ve ortalıktan toz olurum. Olur ya bazen de benim asabım bozuk olur. O zaman fesin püskülünü her zamankinin aksine soldan sarkıtırım. O da bunu görür, asabi olduğumu anlar ve hiç sesini çıkarmaz, hemen yemeğimi, çayımı hazır eder. Etrafımda pervane gibi döner. Bu nedenle biz hiç kavga etmeyiz.”

Dinleyenlerden biri:

– “Peki birader, kapı açıldı, yenge eteğin ucunu belinde toplamış, sen de fesin püskülünü soldan sarkıtmışsın. İki taraf da asabi, o zaman ne olacak?” diye sormuş.

Ötekiler de “Hah! Şimdi ne olacak?” demiş.

Genç gülümsemiş;

– “Bundan kolay ne var, fesin püskülünü hafif bir fiskeyle soldan sağa atarım, demiş.”

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , | ÖRNEK EVLİLİK için yorumlar kapalı
Şub 13

SARMAL’DAN

SARMAL’DAN

60’lı yıllardan itibaren Türkiye Cumhuriyetini örümcek ağı gibi saran bu vakıf ve dernekler din eğitimi adı altında çocukları istedikleri gibi yetiştirdiler. Hatta bu vakıf ve derneklerde yetişenler 15 Temmuz darbesini yapmaya cesaret edecek kadar beyinleri yıkandı ve şeyhlerine, hocalarına bağlı hale geldiler.

Ders alınmadı devletin her kademesine yine yerleştiler. Yetiştikleri yerlerin emir ve direktiflerini de yasal kılıfa sokarak kendilerine boyun eğmeyen gençleri baskı altına almaya çalışıyorlar.

Ahlaktan bahseden bu yapıların kurslarında, okullarında yüzlerce çocuklar kendi hocaları, öğreticileri tarafından taciz edilirken hiçbirinden ses duyamazsınız. Kamu kurumlarının kasasına milletin alın teri ile koyulan paraları kendilerine hak görürken veya kamunun taşınmazlarını, imkânlarını kullanırken seslerini duymazsınız.

Daha komiği daha üç beş gün öncesinde bu cemaat-tarikat, dinci vakıfların şeyhlerine, sözde hocalarına selam verenler festivalin iptaline tepki gösteriyorlar.

Artık buna dur demek gerekiyor.

Artık bununla mücadele etmek gerekiyor.

Şeriat bir gecede gelmez.

İnsanların nerede nasıl eğleneceğine ne yiyip ne içeceğine karışmaya başladılar.

Gençleri kendi medrese zihniyetleriyle kurdukları İmam Hatiplere hapsedip deist olmalarını sağlayan bu kafalar, şimdi de akıllarınca din şovu yapıyorlar.

Bence bu festival adı ne olursa olsun aynı şekilde aynı sanatçılar ve onları dinlemek isteyen kişilerle tıpkı eskiden olduğu gibi bugün de yapılmalıdır.

Devletin kolluk kuvveti var. Gereken önlemleri alır ve ilgili kurumlar da denetimde bulunur.

Umarım artık bu Vehhabi zihniyeti de son bulur.

Alıntı: Murat Ağırel

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | SARMAL’DAN için yorumlar kapalı
Şub 12

ALİ ŞÎR NEVAİ

ALİ ŞÎR NEVAİ

Türk dünyasını kalemiyle birleştiren, TÜRKÇE İLE TURAN KURAN

Türkçenin reisi, şair ve mütefekkir, 9 Şubat 2022 Ali Şir Nevai’nin 581.nci doğum yıldönümü

Türk diline kimseler bakmaz idi

Türklere hergiz gönül akmaz idi

Türk dahi bilmez idi bu dilleri

İnce yolu ol ulu menzilleri

Türk dünyasını kalemiyle birleştiren, Türkçe ile Turan kuran Ali Şir Nevai

Mısraları ile Türkçenin ihmal edilen bir dil olduğunu ve Türklerin¸ Türkçe bilenlerin bile bu dilin inceliklerinden bihaber olmasından yakınır.

Kaşgarlı Mahmut’tan sonra Türk diline en büyük hizmet eden kişi olarak tanınan,

Türkçenin milli dil olmasında ve gelişmesinde verdiği eserlerle büyük katkıları olan Ali Şir Nevai, Türkçeye büyük hizmet ve emek vermiştir.

Muhakemetül-Lugateyn, 15. yüzyıl edebi şahsiyetlerinden ünlü Ali Şir Nevai tarafından Çağatay Türkçesi ile yazılmış bir eserdir.

Nevai, edebi dil olarak Türk dilinin Farsçaya nazaran üstün olduğuna inanmış ve 1499’da tamamlanmış Muhakemetü’l-Lugateyn’de iddiasını savunmuştur.

Ali Şir Nevai hayatının son dönemlerinde Herat’ta Sultan Hüseyin Baykara yanında vezir, yüksek devlet idarecisi ve hükümdar danışmanı olarak görev yapmıştır.

Bu dönemde Hüseyin Baykara’nın hüküm sürdüğü Büyük Horasan bölgesinde büyük imar işleri başarmıştır.

Bu devletin hükûmet sürdüğü Horasan bölgesinde 370 kadar cami, medrese, kütüphane, hastane, kervansaray ve diğer eğitim, vakıf ve hayırsever işler için kullanılan binalar için finansman sağlamış, onları restore ettirmiş veya yeniden yaptırmıştır.

Sırf Herat şehrinde 40 kervansaray, 17 camii, 10 büyük konak, 9 hamam, 9 köprü ve 20 havuz yaptırdığı belgelenmiştir.

“Akıllı düşmandan yararlanma imkânı vardır, ancak cahil dosttan zarar görme ihtimali daha çoktur”

Ali Şir Nevai

“İnsanların sonsuzluk yurduna doğru çıktığı yolda; “dirilik” birkaç günlük ganimettir. Bu yokluk yurdunu beş günlük ganimet bil, sonsuzluk yurdunun hazırlığını yap.”

Ali Şir Nevai

Ruhu şad olsun

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | ALİ ŞÎR NEVAİ için yorumlar kapalı
Şub 11

“BU DÜNYA BÖYLE İŞTE!”

“BU DÜNYA BÖYLE İŞTE!”

“Bilen söyler, bilmeyen söyler ve bilmeyen, bilmediğini de bilmez. Konuşan susmaz, susan konuşmaz. Akıllıya deli, deliye akıllı denir. Yalan hakikat, hakikat yalan olur. Yükselen düşer, düşen yükselir. Mazluma zâlim, zâlime mazlum, mağdura gaddar, gaddara mağdur denir. Medihte bir zem, zemde bir medih aranır. Yâr bugün ağyâr, ağyâr da yarın yâr olur. Bütün bu duygu ve düşünce kaynaşmaları arasında tabiattan bir parça olmamıza rağmen eskiyen, yıpranan yine bizleriz. Kaybettiklerimizin yerine yenilerini koyamayız. Hâlbuki güneş her gün yenidir. Tabiat kendi türkülerini çağırır. Değişen, yine değişmeyen, kaybolan yine mevcut olandır. Ne gidenlerden haber var, ne gelenler gidenleri arar. Bir çemberin dişleri arasında döner dururuz. Dostlarım, aziz dostlarım! Bu dünya böyledir işte!..”

Alıntı: Eğitimci, yazar, şair Rıfat Necdet Evrimer’in (ö. 1971) “BU DÜNYA BÖYLE İŞTE!” (Anıl Yayınevi, İst. 1958) adlı “Aforizmalar, Denemeler, Sohbetler ve Makaleler“kitabından

Posted in Gündem | Tagged , , , , | “BU DÜNYA BÖYLE İŞTE!” için yorumlar kapalı
Şub 10

ZAMAN TÖRPÜSÜ

ZAMAN TÖRPÜSÜ

Hâkimidir gelen geçen mekânın

Her şeyi öğütür zaman törpüsü…

Kudreti ihmale gelmez zamanın

Her şeyi öğütür zaman törpüsü…

* * *

Çocukları genç, genci ihtiyar

Kimi rezil, zelil, kimi bahtiyar

Eyledi bizlere bir kabri diyar

Her şeyi öğütür zaman törpüsü…

* * *

Kapkara saçları bembeyaz eder

Kimi gençken kimi kötürüm gider

Bakarsın koyunlar çobanı güder

Her şeyi öğütür zaman törpüsü…,

* * *

Ne hallere düşer hakanlar, hanlar

Makamdan mevkiden olur sultanlar

Bakarsın şahlanır candan bıkanlar

Her şeyi öğütür zaman törpüsü…

* * *

Gecesi, gündüzü, akşam, sabahı

Bitmiyor coşkusu, bitmiyor ahı

Vallahi tahtından indirir şahı

Her şeyi öğütür zaman törpüsü…

* * *

Sen şifa umarsın şifa ok olur

Çareler, ümitler birden çok olur

Gün gelir korktuğun dertler yok olur

Her şeyi öğütür zaman törpüsü…

* * *

Şahbaz der; zamanı ciddiye alın

Ve hatta zamanın kalbine dalın

Zamanla dost olun, zamanla kalın

Her şeyi öğütür zaman törpüsü…

* * *


Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , | ZAMAN TÖRPÜSÜ için yorumlar kapalı