Nis 23

“EGEMENLİK MİLLETİNDİR!”

“EGEMENLİK MİLLETİNDİR!”

23 Nisan Bayramı, Türkiye Cumhuriyetini kuran insanların ilk bayramıdır! Kimdir bu insanlar, nasıl bir eğitimden gelmektedirler?       

Bunlar; “Varlığını sürdürebilmek için, bazı son dönem Osmanlı Padişah ve devlet adamlarının, Askeri, İdari, Eğitim ve sosyal yaşamla ilgi kararları ve uygulamaları sonucu, o yüzyılın ileri ülkelerindeki gibi aydın ve Türk olma duygularıyla yetiştirilen” son gençler kuşağıdır.

Onları yetiştiren okullar, Padişah II. Mahmut zamanında kuruldu! Devlet örgütünün yenilenmesinde, askerinden tut, eğitimine kadar batılı devletler, özellikle Fransa örnek alındı! Bunda, sanırım 1798 Fransız Devriminin ve II. Mahmut’un annesini Fransız oluşunun etkisi vardır.

Yıl 1813… II. Mahmur Padişah oluyor. Yeniçeri Ocağı, MALUM!!!  Kanlı bir şekilde Yeniçeri ocağı kaldırıldı! Asakir-i Mansure-i Muhammediyye  (Türkçe: Muhammed’in zafer kazanmış orduları) adıyla yeni bir ordu kuruldu!

İlköğretimi zorunlu hale getirerek, bugünkü ilkokula denk Rüştiye okulları kuruldu.

Avrupai tarzda eğitim vermek amacıyla İstanbul’da;

Türkiye’nin ilk Harp Okulu olan “Mekteb-i Harbiye” kuruldu,

1927 yılında ilk modern tıp okulu olan “Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane” kuruldu.

Kıyafet Nizamnamesi ile sarık, kavuk ve biniş giyilmesini yasaklayıp, ceket, pantolon ve fes giyilmesi kuralını getirildi!   

1831 yılında Modern anlamda ilk nüfus sayımını gerçekleştirildi!

İlk; “Posta teşkilatı” kuruldu!

Osmanlı tarihindeki ilk resmi Türkçe gazete olan “Takvim-i Vekayi”   yayımlandı.

Hükümet teşkilatı diyebileceğimiz, bir Başbakanlık ve Bakanlıklar kuruldu!

Danıştay’ın, ilki diyebileceğimiz “Meclis-i Vala” gibi oluşumlar kuruldu!

Bu örgütlenmeler ve okulların açılması Tanzimat döneminde de devam etti!  “Mülkiye Mektebi, Tapu Kadastro Mektebi ve şehirlerde İdadi’ler (Liseler) kuruldu.  Tapu Kadastro Teşkilatı kuruldu”

Osmanlıyı yıkılmaktan kurtarması ümidiyle, Türk kökenli bu çocuklar  yatılı okullarda özel olarak, vatan sevgisi ve Türk’lük aşkıyla, yetiştirildi!

Ne var ki; Osmanlı, dünya savaşından yenik çıkmıştı! Sevr denilen bir antlaşma, üzerinde konuşmak değil, imzalanmak üzere önümüze konmuştu!

Bunu,  Dr. Cemil Topuzlu Paşa hatıratında, Paris’te karşılaştıkları faciayı anlatırken;

“Sevr’de sanık muamelesi görüyorduk. Elinde bir tomar kâğıtla ayağa kalkan Klemenso; “Efendiler siz savaşa nedensiz girdiniz. Çanakkale’yi yıllarca kapattınız, savaşın dört yıl uzamasına, milyonlarca insanın ölmesine neden oldunuz. Bundan dolayı bugün size teklif etmekte olduğumuz antlaşma şartları çok ağırdır. İçindeki maddeleri asla görüşmeyeceğiz ve kesinlikle tartışmayacağız. Onların bir kelimesini bile değiştirmeyeceğiz. Bütün halinde ve aynen, birkaç gün içinde inceledikten sonra kesinlikle kabul etmenizi istiyoruz” dediğini ve bu arada Venizelos’la, Nubar Paşa’nın keyiften kıs, kıs güldüklerini görünce, oturduğu yerde titremeye ve ter dökmeye başlar. Artık, idam hükmümüzü almış bulunuyorduk” diye yazmaktadır!

Rıza Tevfik ise; “Bizlere ağız açmak yasaktı. Sadece imzalamak düşüyordu” diye özetler!

Osmanlının son döneminde kurulan bu okullarda yetiştirilen gençlerin büyük bir kısmını, 1. Dünya Savaşında Çanakkale’de ve Arap topraklarında şehit vermiştik!

Hayatta kalabilenler, Anadolu da ümitsiz bir kavgaya giriştiler! Zaten, savaşın içinde büyümüşlerdi! Başka yapabilecek ne vardı ki?

Tek hedefleri, Misak-i Milli sınırları içinde yaşayan insanlarda ulus bilinci yaratarak, yeni bir Türk devleti kurmak!

Ve o kuşak bunu başardı! Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran O MECLİS, 1921 yılında bir yasa çıkarır, “23 Nisan’ın Milli Bayram Addine Dair Kanun”! Bu yasa sadece, 23 Nisan 1920’de kurulan Meclisin Kuruluşunu kutluyordu!

O Meclis, 1 Kasım 1922 tarihinde de, “Saltanatı kaldırdı ve Egemenlik Milletindir” ilkesini, yeni Devlet’i’ temel ilkesi ilan etti! İşte, 1 Kasım tarihi o zaman ki Türkçe’siyle  “Hâkimiyet-i Milliye Bayramı” olarak kutlanmaya başlandı!

1927 yılın da ise, “Himaye-i Etfal Cemiyeti=Çocuk Esirgeme Kurumu”; Atatürk’ün himayesinde düzenlenen Çocuk aktiviteleriyle, 23 Nisan günü de, “Çocuk Bayramı” olarak da kutlanmaya başlandı!

1935 yılına gelindiğinde, bu 3 kutlama, 23 Nisan gününe getirilerek birlikte kutlanmaya başlandı!

Böylece, her 23 Nisan’da Ulus olarak; “Egemenliğimizi”, “T.B.M.M.’nin Kuruluşunu” ve hem de “Çocuklarımızın Bayramını” kutlamaktayız.

“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız kutlu olsun! Nice, 23 Nisanlara! 

Egemenliğimizi sağlayan Atatürk ve silah arkadaşları ile necip milletimizin şehit ve gazilerinin ruhu şad mekânları cennet olsun

Alıntı:  Av. Önder Limoncuoğlu, İzmir, 23 Nisan 2021, Güncelleme: 23 Nisan 2022

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | “EGEMENLİK MİLLETİNDİR!” için yorumlar kapalı
Nis 22

“TÜRKLER ATATÜRK’E ÇOK ŞEY BORÇLU”

“TÜRKLER ATATÜRK’E ÇOK ŞEY BORÇLU”

“Amerikalı ünlü tarihçi Prof. Dr. Justin McCarthy Atatürk için şöyle der:

‘Türkiye 1. Dünya Savaşını kaybetmiş ve adeta yıkılmıştı. Türkler artık yenilmişti ve başlarına gelecek her şeyi kabul edeceklerdi. Başlarında bir hükümet vardı ve bir vatan haini olan Damat Ferit tarafından yöneliyordu, İtilaf ülkelerinin istedikleri her şeyi yapmak istiyorlardı. İtilaf ülkeleri, Türkleri sonsuza kadar yok etmek istiyorlardı. Sevr’de büyük bir Ermenistan, büyük bir Kürdistan olacaktı ve Türklere küçük bir yer verilecekti. İngilizler, Fransızlar, Yunanlar, İtalyanlar toprakları paylaştı. İtilaf devletleri aslında her şeyi almak istiyordu. Geriye kalan ise çok küçük bir yerdi. Ve bütün Osmanlı’nın borçlarının o küçük devlet tarafından ödemesini istiyorlardı. Aslında yapmak istedikleri şey, Türkleri devamlı olarak zayıf bırakmaktı, bunu yapmak için Türklerin ordusu olmamalıydı, işte o küçük devlette bir ordu olmayacaktı. Devlet tamamen iflas halinde olacaktı. O küçük devlet, mallarını yurtdışına gönderemeyecekti. Ama bunlar olmadı, çünkü Türkler Atatürk’ün liderliğinde düşmanlardan kurtuldu. Türkler Atatürk’e çok şey borçlu.’


Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | “TÜRKLER ATATÜRK’E ÇOK ŞEY BORÇLU” için yorumlar kapalı
Nis 21

“POLİTİKA NEDİR?”

“POLİTİKA NEDİR?”

Çoçuk babasına sorar:
“Baba politika nedir?”
Babası politikayı anlatır:
“Bak oğlum ben her gün para kazanıp eve getiriyorum, o halde ben kapitalim. Annen parayı ve evi yönetir, o halde o da sendikadır. Hizmetçi kız ise işçi sınıfıdır, sen ve küçük kardeşin ise halktır. Bizim gayretimiz, sizi, yani halkı mutlu etmektir. Deden de hükümettir, doğruyu yanlışı anlatır bizi uyarır!”
Çocuk gece yarısı uyanır, altını kirleten küçük kardeşi ağlamaktadır. Ana babasının odasına koşar. Anne derin derin uyumakta, baba ise yatakta yoktur. Hizmetçi kızın odasına girer. Bir bakar ki, babasıyla kız işi pişirmişlerdir.
Dedesi de olan biteni seyretmektedir.
* * *
ERTESİ sabah baba oğluna sorar:
“Dün sana anlattıklarımı hatırlıyor musun, politika nedir?

Çocuk anlatır:
“Kapitalizm işçi sınıfını kullanıyor, sendika uyuyor, hükümet seyrediyor, halkın bir kısmı benim gibi ne olduğunu anlayamıyor, bir kısmı da küçük kardeşim gibi gırtlağına kadar bok içinde…”

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , | “POLİTİKA NEDİR?” için yorumlar kapalı
Nis 20

RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

Ramazan ayının sabrı, bereketi ve huzuru hayatınızın her anında size yaşantınıza eşlik etsin.

Sevdiklerinizle birlikte mutlulukla dolu bir bayram geçirmeniz dileğiyle yaşayanlara Allah’tan sağlıklı mutlu bir ömür dilerim. Ramazan bayramı sevinci ile birlikte Allah şehitlerimize, gazilerimize, deprem felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza, ahiret yolculuğuna çıkan bütün geçmişlerimize rahmet eylesin. Hastalarımıza, yaralılarımıza Şafi ismi şerifi ile acil şifala versin. Bütün inanan imanlı kullarını her türlü felaketten, kazadan, beladan, kinden, kibirden, şerden ve sevgisizlikten korusun inşallah..

Allah’ın izni ile bir olalım, iri olalım, diri olalım.

Ramazan Bayramınız mübarek olsun!

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | RAMAZAN BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN için yorumlar kapalı
Nis 19

BİR HATIRLATMA

BİR HATIRLATMA

Gelin şimdi 2009’dan itibaren bir hatırlatma yapalım. Karşılaştırma olsun diye 1991’deki bir olayı da alalım.

* 20 Ekim 1991: Genel seçimlerde Erdal İnönü başkanlığındaki Sosyal Demokrat Halkçı Parti, Halkın Emek Partisi’nden (HEP),  aralarında Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk, Orhan Doğan’ın da bulunduğu 21 kişiyi meclise soktu.

* 19 Ekim 2009: 34 PKK’lı, sınırda kurulan mahkemelerce affedilerek Habur sınır kapısından içeri girdi ve on binlerce bölücü tarafından zafer işaretleriyle karşılandı.

* 31 Mart 2003’te Erdoğan “Kahraman genç erkek ve kadın (Amerikan) askerlerinin, olabilecek en az kayıpla evlerine dönmelerini umuyor ve dua ediyoruz…” dedi

* 2008-2010: Ergenekon, Balyoz vb. davalarla Türk ordusunun birçok general ve subayı tasfiye edildi. Operasyonlar sırasında başbakan bu davaların savcısı olduğunu söylüyordu.

* 2010-2011: Fethullahçıların, Deniz Baykal ve bazı MHP ileri gelenleri hakkında kasetleri yayımlandı. Baykal istifa etti; Kemal Kılıçdaroğlu CHP genel başkanı oldu. Bu operasyonlar sırasında Başbakan Erdoğan, “Ne özeli, genel genel!” diyordu.  

* 2011: Suriye iç savaşına ABD ile birlikte Türkiye de müdahale etti ve Suriye’den Türkiye’ye göç başladı. Milyonları bulan ve Türkiye’nin demografik yapısını değiştirebilecek bu göç devam ediyor. 

* 13 Eylül 2011: Oslo görüşmelerinin ses kayıtları yayımlandı. Ses kayıtlarında PKK’nın Avrupa temsilcileriyle başbakan Erdoğan’ı temsil eden Hakan Fidan ve MİT ileri gelenlerinin görüşmeleri, Fidan’ın Öcalan övgüleri vardı.

* 21 Mart 2013: Öcalan’ın mektubu Diyarbakır meydanında Kürtçe ve Türkçe okundu. 3 Nisan 2013’te Âkil Adamlar heyeti kuruldu.

* 16 Temmuz 2014: “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” adı altında çözüm süreci yasası çıktı.

* 28 Şubat 2015: Başbakan yardımcısı ve bazı bakanlar ile Öcalan’ı temsil eden HDP’li Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan, İdris Balüken  Dolmabahçe Sarayında bir araya geldi; mutabakat metnini Sırrı S. Önder okudu. 

* 15 Temmuz 2016: FETÖ darbe teşebbüsünde bulundu, 251 insanımız şehit oldu.

* 11 Ekim 2016: Devlet Bahçeli, “Karşımızda iki alternatif yol vardır. Biri bizim için de en doğru olanı Sayın Cumhurbaşkanının yasal ve anayasal sınırlara çekilmesidir. Bu olmayacaksa, ikinci yol fiili duruma hukuki yol aranmasıdır.” dedi ve kısa süre içinde Erdoğan’ı destekler hâle geldi. Destek bugün de devam ediyor.

Görüldüğü gibi AKP iktidarı zamanında olanların tamamı “eylem”dir ve bu eylemler sonunda binlerce insanımız şehit olmuş, bölücülük açıktan açığa konuşulur olmuştur. Sosyal Demokrat Halkçı Parti’ye ait bir tek eylem vardır, 1991 seçimlerinde HEP milletvekillerini meclise sokmak. Kılıçdaroğlu hiç iktidar olmadığı için yukarıdaki eylemlerin hiçbirinden sorumlu değildir. Bölücülük ve Fethullahçılık konusunda Kılıçdaroğlu’nun bazı söylemleri vardır fakat hiçbir eylemi yoktur.

Benim “kâbus” dediğim çözüm süreci ve Fethullah Gülen’le iş birliği, daha dün denecek kadar kısa bir zaman önce yaşanmıştır. Bugün de HÜDA-PAR ile iş birliği yapılıyor. Ekonomik durumu, yasa tanımazlığı, antidemokratik baskıları ve cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemlerini söz konusu bile etmedim.

Bugün bir kâbustan kurtulma ihtimali belirmiştir. Bu ihtimali zayıflatacak her teşebbüs yanlıştır.

Son bir söz: Milliyetçilik; ülke çıkarını, grup çıkarının ve “Bize neler yapıldı?” anlayışının üstünde tutan bir fikir sistemidir.

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | BİR HATIRLATMA için yorumlar kapalı
Nis 18

KADİR GECESİ

KADİR GECESİ

* * *

Hazreti Kur’an’ın indiği gece

Kederin, kaygının dindiği gece

İnkârcı Şeytanın sindiği gece

Bin aydan hayırlı bin aydan ece

Rahman, Rahim, Allah yüceden Yüce

* * *

Getirdi Cebrail Yüce hitabı

Kadir gecesinde kutsal kitabı

İslam ile öğüt verir adabı

Bin aydan hayırlı bin aydan ece

Rahman, Rahim, Allah yüceden Yüce

* * *

Esma-ül Hüsna’yı zikreder diller

Yönelir semaya yürekler, eller

Muhammed aşkıyla açılır güller

Bin aydan hayırlı bin aydan ece

Rahman, Rahim, Allah yüceden Yüce

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , | KADİR GECESİ için yorumlar kapalı
Nis 17

MUALLİM NACİ

MUALLİM NACİ

Bugün (12 Nisan 2023) Muallim Nâcî’nin (ö.1893) vefatının 130. yıldönümüdür. Genç yaşta “reîsü’l-üdebâ” olma şerefine nail olan, daha çocuk denecek bir yaşta:
“Maksadın tahsil-i itminan ise//Zikr-i Hak’tan olmasın kalbin tehi//Taze kıl şâm u seher îmânını//Kul hüve’r-rahmânü âmennâ bihî.” dörtlüğünü yazan ve nihayeyt 19 yaşında Varna Rüştiyesine “muallim-i sâni” tayin edilen bu çalışkan Türk şair ve nâsirini vefatının 130. yıldönümünde rahmetle yâd etmek bizim için kadirşinaslıktan öte, bir görevdir.
“Eğer maksut eserse mısra-ı berceste kâfidir” der. Kısacık ömrüne (44 yaşında vefat etmiştir) irili ufaklı, telif tercüme, elliye yakın eser sığdıran Muallim Nâcî’nin:
“Maarifet iltifata tabidir//Müşterisiz metâ zâyidir” beyti Koca Ragıp Paşa’yı haklı çıkaracak niteliktedir.
Koca Ragıp Paşa (ö.1763):
Gerçekten de müşterisiz mal nasıl zayi olursa; ne kadar çalışır fikir üretir, icat yaparsanız yapın, takdir eden yahut talip olan yoksa çektiğiniz emekler boşa gider, işin devamı da gelmez. Bu acı gerçeği Muallim Nâcî öyle güzel nazma dökmüş ki eminim atasözü haline gelen bu beyit Türk milleti var oldukça unutulmayacaktır.
Muallim Nâcî’nin:
“Gönlüme sâkîyi mimar eyledim meyhanede//Allah Allah, Kâbe imar eyledim meyhanede” (Gönlüme sakiyi [kadeh sunan]mimar edip meyhanede Kâbe imar eyledim.)
**
“Bakmayın nâfile mescidde bulunmaz Nâcî//Oradan ayrılmaz, hâne-i hammâra bakın” (Boşuna aramayın, mescitte olmaz Nacî. Meyhaneye bakın oradan ayrılmaz o.) gibi rindane söyleyişleri olsa da Nacî’nin şiirlerinde “fikir” ve “hikmet” esastır.
Muallim Nâcî, “anlamadan” redifli gazelinin mahlas beytinde şöyle der:
“Habîr-i zevk-i mezâyâ-yı hikmet olmazsın//Nikât-ı Nâcî-i şîrîn-makâli anlamadan” (Şirin sözlü Nâcî’nin nüktelerini anlamadan ‘hikmet’in zevkini tadamazsın.)
Söz konusu gazelden birkaç beyit:
“Atılma dur, sühan-i ehl-i hâli anlamadan//Cevaba etme tasaddî süâli anlamadan” (Hal ehlinin sözünü anlamadan atılma, dur. Soruyu anlamadan cevap vermeye kalkma.)
“Cehûle şan mı verir cehlin eylemek ızhâr//Niçin muârız olursun meâli anlamadan?” (Kendi cehaletini ortaya dökmesi cahile şan mı verir? Niçin karşı çıkarsın mânâyı [işin özünü] anlamadan?)
“Resûlden ne alır mescid-i Resûle giden//Meânî-i nagamât-ı Bilâl’i anlamadan” (Peygamber mescidine giden, Bilâl-i Habeşî’nin güzel sesindeki ruhu, manayı anlamadan Peygamberden ne alır?)
Muallim Nâcî’nin şu dörtlüğünün de altı çizilmesi gerekir:
“Evc-i tahkîka suûd ister isen//Rif’at erbâbını taklide özen//İhtiyat eyle ki bazan da olur//Rehnümâ zann olunan şey rehzen” (Hakikat burcuna yükselmek istersen büyüklere uy, ama yine de ihtiyatı elden bırakma. Bazen rehber zannettiğin, yol kesici olabilir.)
Kanaatimizce Muallim Nâcî’nin kişiliğini -mezar taşında da yazılı olan- şu beyti çok güzel tarif etmektedir:
“Hak-perestim, arz-ı ihlas ettiğim dergâh bir//Bir nefes tevhidden ayrılmadım Allah bir.”
Vefatının 130. yıldönümünde Muallim Nâcî’yi rahmetle anıyoruz. Ruhu şad olsun…

Alıntı: Ahmet Sevgi

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , | MUALLİM NACİ için yorumlar kapalı
Nis 16

UNUTMA! “ÇÖZÜM SÜRECİ” DEĞİL “CİNNET SÜRECİ”

UNUTMA!

“ÇÖZÜM SÜRECİ” DEĞİL “CİNNET SÜRECİ”

Türkiye, “çözüm süreci” adı altında bir “cinnet süreci” yaşadı değil mi? Terör örgütü üyelerine sınırda karşılama yapıldı, çadır mahkemesi kurulup, suç teşkil eden sözler söylemelerine rağmen ifadeleri zapta geçirilmeyerek serbest bırakıldılar ve Habur’dan Diyarbakır’a kadar bir aracın üstünde, yollara dizilenleri, zafer kazanmış komutan gibi selamladılar… Terör örgütünün başındaki kişinin mektubu, Diyarbakır’da bir milletvekili tarafından açık hava toplantısında okundu. Dolmabahçe’de iktidar ve terör örgütünün siyasi uzantısı arasında Abdullah Öcalan‘ın yazdığı on maddelik metin üzerinde mutabakat da sağlandı…

Terör operasyonları durduruldu. Bundan faydalanan terör örgütü, şehirlerin etrafına belediye araçlarıyla hendekler kazdırarak kurtarılmış bölgeler oluşturdu. Vergi koydu, kaymakam atadı, mahkeme kurdu…

İktidar seçimi kaybedince de çözüm sürecinden vazgeçti ve işgal edilmiş şehirlerin geri alınması için operasyonlar başlattı. Sadece bu mücadelede 800’den fazla vatan evladı şehit oldu.

Şimdi bütün bunları bir kenara bırakarak karşı tarafı aynı siyasi uzantı ile işbirliğinden dolayı suçlayanlar da iktidarın sözcüleri veya destekçileri…

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , | UNUTMA! “ÇÖZÜM SÜRECİ” DEĞİL “CİNNET SÜRECİ” için yorumlar kapalı
Nis 15

AÇILIR KAPILAR FATİHA İLE…

AÇILIR KAPILAR FATİHA İLE…

* * *

Rabbimin kelamı o can Kur-an’ın

Açılır kapısı Fatiha ile…

Bu âlemde yaşanılan her anın

Açılır kapısı Fatiha ile…

* * *

Katında yazılmış bu alın yazın

Akılla varılır tadına hazın

Beş vakit kılınan her farz namazın

Açılır kapısı Fatiha ile…

* * *

İman kuvvetiyle güçlü ve metin

Olmalı, Muhammed Ahmet ümmetin

Hak’tan hidayetle gelen rahmetin

Açılır kapısı Fatiha ile…

* * *

İslam’dır inancı abide tarzın

Her şeyden tatlıdır lezzeti farzın

Bu günün, yarının, ahretin, arzın

Açılır kapısı Fatiha ile…

* * *

Rahmetine bandık akılla Bir’in

İsrafil’in suru ile kabirin

Cennet-i Ala’da kalbin, her yerin

Açılır kapısı Fatiha ile…

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | AÇILIR KAPILAR FATİHA İLE… için yorumlar kapalı
Nis 14

KİRLİ KAN

KİRLİ KAN

Atatürk, millî mücadeleye başladığında koca İslam dünyasındaki bağımsız ülkeler haritadan silinmek üzereydi

Bütün İslam coğrafyası, saldırı ve işgal altındaydı!

Suat İlhan’ın tespit ettiği gibi “Atatürk devriminden yani 1920’den önce, bugün Batı dediğimiz medeniyetin elindeki topraklar, 25.5 milyon mil kare idi. 1993’te bu rakam 12.7 milyon mil kareye, yani yarısına düşmüştür.

İslam dünyası ise 1920’de 1. 8 milyon mil kare üzerinde egemenlik sahibiydi. 1993’te İslam dünyasının sahip olduğu topraklar 11 milyon mil kareye yükselmiştir.”

Rakamlar ortadadır; Atatürk modeli, bütün mazlum milletlerin başkaldırmasını sağlamış ve İslam Dünyası yeniden ortaya çıkmıştır. Bundan en çok rahatsız olan Batı dünyasıdır. Bu itibarla, Atatürk‘e iftira atmayı, hakaret etmeyi meslek edinenlerin, bilerek veya bilmeyerek Batı dünyasına hizmet ettiği açıktır. Zaten bunların birçoğu gizli din taşımaktadır, kriptodur! Gerçekte Hristiyan unsurlardan oldukları halde kendilerini İslami kisvelerle gizlemektedirler.

Kısacası, bir Türk, kendisine millî kimliğini ve millî şerefini kazandıran Atatürk‘e hakaret edemez! Bu bir kan meselesidir. Ediyorsa, k anından şüphe etmek gerekir. 

Birinci Dünya Savaşı’nda ve sonrasında, ülkedeki Hristiyan unsurlar, zamanın güçlü devletleri tarafından silahlandırılıp Osmanlı devletine karşı isyana teşvik edildiler. Kurulan çeteler, cephe gerisinde sivil halkı katletmeye başlayınca dönemin iktidarı, tehcir gibi yöntemlere başvurmak zorunda kaldı. Tehcir ile başka bir bölgeye gitmek istemeyenler, din değiştirmiş gibi davranarak, isim de değiştirerek ülkede kaldılar. Üzerinden 100 yıldan fazla zaman geçse de bu sorun, üzeri örtüldükçe büyüdü… Öyle ki “Keşke Yunan galip gelseydi” gibi konuşmalarla Türk kimliğinin yerine başka kimliklerin konulması gibi söylemlerle kendilerini açık etmeye başladılar.

***

Hani haberlerde, “Maskelerin çıkarılacağı tarih açıklandı” gibi başlıklar veriliyor ya, bu maskeler kurulmak istenen yenidünya düzeninin ritüelidir ama asıl Türkiye’de bütün kriptoların yani gizli din taşıyanların maskesi indirilmelidir ki psikolojik bunalımdan çıksınlar da Türkleri ve Atatürk‘ü rahat bıraksınlar!

Alıntı

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | KİRLİ KAN için yorumlar kapalı