Şub 03

BÜYÜMEYEN TÜRK MİLLİYETÇİLERİ

BÜYÜMEYEN TÜRK MİLLİYETÇİLERİ

Türk milliyetçiliğinin önündeki en büyük engellerden birisi, hiç şüphe yok ki milliyetçi gençlere alan açmakta direnen ‘yaşça’ büyükleri!..

“Yusuf Akçura ‘Üç Tarz-ı Siyaset’i yazdığında 28 yaşındaydı” desek umurunda olmayacak olanların, mazbata garantili milletvekilliği, yöneticilik veya başkanlık söz konusu olduğunda sırayı kapmak için birbirlerini nasıl ezdikleri üzücü bir gerçek…

Temsil noktalarındaki yaş ortalamasına baktığımızda Türk milliyetçiliği, diğer siyasî akımlar içinde muhtemelen en yaşlı hareket!.. Gençlerin dinamizmini ve enerjisini harekete kazandırmak yerine koltuklarda oturmak için ‘bitmeyen bir iştah’ işgalci gibi duruyor…

***

Enver Paşa, ateşler içinde geçen 40 cephenin ardından Türkistan’da inançları uğruna devasa bir düşmana saldırırken şehit düştüğünde 40 yaşındaydı… Ve sanki 40 asır yaşamıştı… Şimdi milliyetçi çevrelerde 40 yaşındakilere neredeyse reşit gözüyle bile bakılmıyor, ‘büyükler’ tarafından!..

Donmuş, çağı ıskalamış, muhtemelen akıllı telefonun sadece tuşlarını kullanabilen kimi ‘büyükler’, Türk milliyetçiliğinin önderlerinden Ziya Gökalp’ın İbrahim Paşa’nın eşkıyalıklarına karşı Diyarbakır Telgrafhanesi’ni işgal ettiğinde 30’lu yaşların başında olduğunu biliyorlar mı acaba?

Gökalp, o yaşlarda İttihat Terakki’nin Diyarbakır şubesini kurdu, Peyman gazetesini çıkardı… İlham aldığı Hüseyinzade Ali Turan, Türk milliyetçiliği adına çok genç yaşlardan itibaren bir dünya sığdırmıştı hayatına…

Nihal Atsız, çıkardığı Orhun dergisi, Bakanlar Kurulu kararıyla kapatıldığında henüz 28 yaşındaydı… Halil Kut, Kut’ül Ammare’de İngiliz ordularını esir aldığında yaşı 36’ydı…

Mustafa Kemal Atatürk, Marmara’dan İstanbul Boğazı’na doğru ilerleyen işgalci gemileri için “Geldikleri gibi giderler” dediğinde 37, milletin mukadderatı ve vatanın selameti için ateşten denizde Bandırma vapuruyla yola çıktığında 38 yaşındaydı…

Tarihin en büyük Türkçü aydınlarından Gaspıralı İsmail, Rum isyanı bastırmak isteyen Osmanlı Devleti’ne yardım için Moskova’daki Harp Okulu’ndan kaçıp İstanbul’a gitmek isterken yakalandığında daha 16 yaşındaydı…

Bugün Azerbaycan Türklerinin büyük saygıyla andıkları Nuri Paşa, Kafkas İslam Ordusu’nun başına geçerek Bakü’yü Ermeni çeteleri ve Bolşeviklerden kurtardığında yaşı 30 bile değildi…

Vatan şairi Namık Kemal, Tasvir-i Efkâr’ın başına geçtiğinde 25 yaşındaydı… Vatan Yahut Silistre’yi yazdığında ise 33… Ardından Magosa sürgünü… Sonra Hürriyet Kasidesi, sonra yine sürgün…

Zeki Velidi Togan, Başkurdistan’ın Bolşevik işgalinde hapse düştüğünde 28, Basmacı Hareketi içinde savaşa girdiğinde ve Türkistan Millî Birliği’ni kurduğunda 30’lu yaşlardaydı…

***

Türk milliyetçiliğinin bugün de gençliğin enerjisine ihtiyacı var… Tabii önce ‘kontenjan senatörü’ gibi kurulmuş kimi ‘yaşlılar’ın bu anlamda ihtirastan sıyrılıp alan boşaltmalarına…

Özgeçmişlerinde 3 kez, 5 kez milletvekili seçilmiş veya belediye başkanı olmuş ya da milliyetçi parti ve STK’ların başında kalmış, gençleri çok da ciddiye almamış statik anlayışlar var… Bir anlamda ‘işgalci’ olduklarının ya farkında değiller veya yaşlandıkça ihtiras artıyor…

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/buyumeyen-milliyetci-cocuklar-752909h.htm

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | BÜYÜMEYEN TÜRK MİLLİYETÇİLERİ için yorumlar kapalı
Şub 01

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Ahlakın ahlaksızların elinde oyuncak olduğu bir toplumdan hayır bekleme.” Hz.Ali

* “Bilimin temelindeki felaketi körüklüyoruz. Bilim, birkaç kişinin diğerlerine ‘senden daha çok şey biliyorum’ dediği seçkinci, fırsatçı bir dayatma haline gelirse, bu bilim değildir, totaliterliktir ve bilimsel yöntemle hiçbir ilgisi yoktur.” Loannidis

* “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.” Mustafa Kemal Atatürk

* “Haset, kıskançlık, hırs, her türlü açlık, bunların tümü tutkudur. Sevgi ise zorlama olmadan sadece özgür olunduğunda yaşanabilen, insan gücünü somutlayan bir eylemdir Erich Fromm

* “Yeterince hırsızlık yaparsan, çaldığın paralarla seni aziz ilan edecek bir kilise satın alabilirsin.” Uruguay asıllı Fransız şair Comte de Lautreamont

* “Bir şey yanlışsa, o yanlışa milyonlarca kişi o yanlışa inanmış olsa da, o şey yine yanlıştır.”Bertrant Russell

* “Hayatta en büyük pişmanlık, pişman olurum diye yapmadıklarımızdır.”Tolstoy

* “Kendisini başkalarının kurtarmasını bekleyen kişiler yalnızca kölelerdir.” Voltaire

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Oca 29

VATANA İHANET NEDİR?

VATANA İHANET NEDİR?

PKK terör örgütünün başı Abdullah Öcalan, ABD tarafından Türkiye’ye teslim edildiğinde, halk arasında müthiş bir sevinç ve heyecan dalgası oluşmuştu. Ben, durumu şüpheli bulmuş ve bu kadar sevinmeye bir anlam verememiştim. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit bile daha sonra “Amerika, Apo’yu neden verdi, anlamadım” diyecekti.

Nitekim Apo’yu Türkiye’ye veren ABD, yeni bir kurguyla bugün Suriye’nin kuzeyinde bir PKK devleti kuruyor, üstelik bunu sağlamak için de Türk ordusunu, PKK/PYD bölgesine sokmuyor. Irak’ta konuşlanmış Türk birliklerine saldırsınlar diye Suriye’nin Kamışlı bölgesinden özel ekipler gönderiyor. Bunu kamuoyuna duyuruyorum, Nejat Eslen dışında kimseden çıt çıkmıyor!

Oysa ülkenin geleceği ancak ve ancak halkın doğru bilgilendirilmesi ile kurtarılabilir, yoksa halk ebediyen uyutulmuş olur…

Haberleri halktan saklamak vatanseverlik değildir! Kimden neyi saklıyorsunuz?

Diğer taraftan 28 Şubat davasında uzun süre tutuklu kalıp sonuçta beraat eden emekli Albay Alican Türk“TSK içine tarikat ve cemaatleri yerleştirmeye kalkmak vatana ihanettir. Yapan vatan hainidir. Hiç tereddütsüz öyledir ve bunun başka açıklaması da yoktur!” diyor.

Tabii konuya saf bir siyasal İslamcı gözüyle bakarsanız, ihaneti göremezsiniz. Burada söz konusu olan Türk istiklal ve cumhuriyetini korumaktır. Tarikat ve cemaatlerle, orduyu bozar, halkı da birbiri aleyhine kin ve düşmanlığa sürüklersiniz. Tıpkı FETÖ gibi.

Bu sebeple, vatana ihanet nedir, vatanseverlik nedir; bunları herkesin kendi vicdanında iyi tartması gerekir…

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | VATANA İHANET NEDİR? için yorumlar kapalı
Oca 27

CENAZE NAMAZI

CENAZE NAMAZI

Bir cenaze merasiminde hoca gerekli uyarıları yaparken;

“-Mevta” der. Arkadan karısı:

“-Adı mevta değil, Yekta,” der.

Daha sonra hoca cenaze namazının kılınışını alatır ve tekbir getirmeden önce:

“-Er kişi niyetine,” diyerek tekbir alır.

Arkadan karısı yükses sesle:

“-Er değil Albaydı” diye seslenir.

Şu anda ülkemizde yaşadığımız durum bu… Biz ne diyoruz birileri ne anlıyor…

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | CENAZE NAMAZI için yorumlar kapalı
Oca 25

HİLAFET VE TÜRKİYE’Yİ PAKİSTAN’A ÇEVİRMEK!  

HİLAFET VE TÜRKİYE’Yİ PAKİSTAN’A ÇEİRMEK!                                             

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin, Can Atalay hakkında ikinci defa verdiği hak ihlali kararına uyulmamasını kararlaştırdı. Gerekçeli kararda, “AYM’nin hak ihlali kararının hukuki değeri yok” denildi.

Aslında Yagıtay 3’üncü Ceza Dairesi kararının hiçbir hukuki değeri yok. Çünkü bu işe Yargıtay’ın karışması gerekmiyor. Doğrudan ilk mahkeme, kararın gereğini yapar, konu kapanırdı.

Anayasa’nın 158’inci maddesinde “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.” deniliyor. Kısacası, ilk mahkeme ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi, alenen Anayasa’yı çiğnemektedir.

***

Yapay kriz ilk ortaya çıktığı gün, “Hukuk sisteminde kaos yaratmanın bir hedefi var! O da büyük ihtimalle Anayasa işlemiyor gerekçesiyle Yeni Anayasa dayatmasında bulunmak olabilir.” yorumu yapmıştım. Daha sonra da “İktidar bilinçli olarak bir kaos yaratarak ‘Yeni Anayasa’yı gündeme almak istiyor” değerlendirmesi yapmıştım.

Şimdi “Hilafet” kavramı üzerinden çıkarılan tartışmalar veya eylemler de aynı hedefe yöneliktir ve bütün bunlar, Türk Milleti’ne kurulmuş bir tuzaktır…

Türkiye Barolar Birliği, bu olayları şöyle özetledi:

“ÇEDES projesi kapsamında, henüz gelişme çağındaki öğrencilere, pedagojik formasyonu bulunmayan din görevlileri tarafından ‘değerler eğitimi’ adı altında 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile bağdaşmayacak şekilde dersler verilmesi; Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında yaptığı, eğitim kurumlarında vakıf ya da dernek adı altında tarikat yapılanmalarının varlığını meşrulaştırmaya yönelik konuşması; 10 Kasım’da Tuzla Piyade Okulu’nda emre rağmen Atatürk fotoğrafı takmayı reddeden bir teğmen ve devamında yaşanan tartışmalar ve son olarak Ata’mızın manevi huzurunda, Anıtkabir’de Cumhuriyetimizin tahkir edilerek şeriat çağrısı yapılması gibi uygulamalar ve vakalar son dönem örnekleri olarak sayılabilir.”

Bunlara, Galatasaray-Fenerbahçe arasındaki kupa maçının S. Arabistan’da oynatılmak istenmesi ve hilafet çağrılarını da ekleyelim…

***

Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi kararında Pakistan Anayasa Mahkemesi’nin eski Başbakan İmran Han hakkındaki kararına atıf yapıldı ve “Pakistan’da Meclis çoğunluğunu ele geçiren muhalefetin, Anayasa Mahkemesi kararı sayesinde yaptığı güvensizlik oylaması ile İmran Han’ın başbakanlığı düşürülmüştür.” denildi!

İyi de Türkiye’deki durum ile Pakistan’da yaşananların ne ilgisi var? Türkiye’de Anayasa’yı uygulamaya çalışan Anayasa Mahkemesi’ne karşı, yapay krizi çıkaran ilk derece mahkemesi ile Yargıtay 3’üncü Ceza Dairesi’dir. Bu yapay krizin iktidar tarafından desteklenmesi ve bu sırada rejime yönelik saldırılar başlatılması tesadüf olabilir mi?

***

Bütün bu olaylar, Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması süreci ile paraleldir ve arka plandaki asıl hedef, Türkiye Cumhuriyeti Devletini millî devlet olmaktan çıkararak sadece Türkiye’nin değil bölgenin güdümlü bir halife ile yönetilmesidir. Bu sebeple, Türk aydınları, Türk gençleri her zamankinden daha akıllı olmak zorundadır.

Can Atalay gibi sol kimliğiyle tanınan bir kişinin davasının seçilmesi de planlıdır ve bu sayede muhafazakârların desteği alınmaktadır! Hukuk, umurlarında bile değildir…

Bütün bunlar gelip geçecek ve Cumhuriyet’i hedef alanlar yargı önünde hesap verecektir. “Hiçbir şey yapmadan bekleyelim” demiyorum; önce saldırının nereden geldiğini ve amacının ne olduğunu doğru tespit edelim!

Yoksa Türkiye’yi Pakistan’a çevirecekler!

Alıntı: Arslan Bulut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | HİLAFET VE TÜRKİYE’Yİ PAKİSTAN’A ÇEVİRMEK!   için yorumlar kapalı
Oca 23

ESHAB-I KEHF (YEDİ UYURLAR EFSANESİ)

ESHAB-I KEHF (YEDİ UYURLAR EFSANESİ)

Ashab-ı-Kehf (Yedi Uyurlar) efsanesi Hristiyan ve İslami kaynaklarda geçmektedir. Efsane Kur’ân-ı Kerim, dinî ve tarihî kaynaklar ile Osmanlı arşiv belgelerinde görülmektedir. Dünya’da ve Türkiye’de Ashabü’l-Kehf mekânı olarak bilinen pek çok yer vardır.

Ashabü’l-Kehf (Yedi Uyurlar) efsanesinin Kur’an’ı Kerim’de geçmesinden dolayı İslamiyet’te Hıristiyanlığa oranla daha fazla ilgi görmüş ve Müslümanlarca benimsenmiştir.   

Eshabü’l-Kehf Mağarası, Kur’an-ı Kerim’in Kehf Suresi’nin 9-26. Ayetleri’nde anlatıldığı gibi, Allah’a inanan ve yaşadıkları devrin zalim kralından kaçan Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernus, Debernuş, Şazenuş ve Kefeştatayyuş adlı yedi gencin ve köpekleri Kıtmir’in 309 yıl uyudukları mağaradır.

Arapça’da “Eshab” dost, “Kehf” ise dağlarda oyulmuş mağaradır. Eshab-ı Kehf’in Türkçe anlamı ise Mağara Dostları’dır.

Arap kaynaklarında Takyanus olarak geçen Roma İmparatoru Tarsus’a gelmiş ve çok tanrılı dönemde tek tanrıya inandıkları için bu gençleri huzuruna çağırarak, onlara Roma dinine bağlı kalmalarını, aksi takdirde kendilerini öldürteceğini söylemiştir. Tek tanrıya inançlarından vazgeçmek istemeyen bu gençler, düşünmeleri için kendilerine tanınan bir kaç günlük zamandan yararlanarak Tarsus yakınlarındaki bir mağaraya kaçarak sığınmışlardır. İmparator durumu öğrendiğinde onların saklandıkları mağaranın ağzını kapattırmış, böylece onları ölüme terk etmiştir. Fakat Allah’ın takdiri ile orada mucizevi bir şekilde 309 yıl süren bir uykuya yatmışlardır.

309 yıl sonra bir çoban, bu mağarayı bulur. Çobanın duvarla uğraşması sonucu mağaranın içerisine ışık girer. İçeriye ışık girince mağarada mahsur kalan yedi genç uyanır. Uyanan gençlerden Yemliha, yiyecek almak için şehre gider.

Kente gelen genç, zalim Roma hükümdarının öldüğünü ve tam o sıralarda Allah’a inanan birisinin hükümdar olduğunu öğrenir ve halkın ibadetlerini serbestçe yaptıklarını görür. Bir fırına girip yanındaki eski döneme ait parayla ekmek almak ister. Elindeki paranın eski olması, onun hazine bulan birisi olarak düşünülmesine yol açar.

Hemen yakalanıp yetkililerin karşısına çıkarılır. Bunun üzerine Yemliha yaşadıklarını orada bulunanlara anlatmak zorunda kalır. Bu yabancı gence olup bitenleri soran insanlar durumu anlayınca, onu hükümdara götürürler. Hükümdar bu gençten, başlarından geçenleri öğrenir, onunla birlikte mağaraya giderler. Yemliha dışarıdakileri bırakıp mağaraya girer ve ondan sonra yedisi de Allah’ın kudreti ile sır olup görünmez olurlar.

Ashabü’l-Kehf, Osmanlı hat sanatında da sıkça işlenen bir temadır. Yedi gencin ve köpeklerinin isimleri gemi şeklinde yazılmıştır. Had sanatında Ashabü’l-Kehf’ten başka gemi şeklinde işlenen sadece Amentü’dür.

Dünyada, İspanya, Cezayir, Mısır, Ürdün, Suriye, Afganistan, Doğu Türkistan ve Anadolu’da hikâyenin geçtiğine inanılan 33 Ashabü’l Kehf Mağarası vardır.

İspanya’da, Gırnata kenti yakınlarında Loşa köyündeki bir mağara; Cezayir’de, Setif kentine 80 km. Uzaklıktaki N’gaosus köyünün mezarlığında ve yine Setif’e 12 km. Uzaklıktaki İkcan adlı köyün mezarlığında bir yer Yedi Uyurlar mezarı olarak gösterilip ziyaret edilir. Mısır’da, Kahire yakınındaki Mukaddam Dağı’nda bulunan bir mağara Ashabü’l-Kehf mağarası olarak gösterilmektedir. Ürdün’de, Amman’da bulunan bir mağaraya Yedi Uyurlar mağarası denmektedir. Suriye’de Şam’ın güneyindeki Husban köyündeki bir mağara Ashabü’l-Kehf mağarası olarak kayıtlara geçmiştir. Afganistan, Kâbil’de Bamyan’a giden yol üstünde bir mezarın Yedi Uyurlar mezarı olarak gösterilip kuduz köpek tarafından ısırılanların ziyaret edip Kıtmir’den şifa umdukları yerdir. Doğu Türkistan’da Turfan’ın 75 km. doğusundaki Toyok mevkiinde bulunan Mağara Ashabü’l-Kehf mağarası olarak ziyaret edilmektedir.

Dünyanın birçok yerinde mekân bulan “Yedi Uyurlar İnanışının” Anadolu’daki en önemli merkezi Tarsus’taki “Eshab-ı Kehf Mağarası’dır.” Tarsus’un, 12 km. kuzeyinde Dedeler köyünde, Encülüs Dağı’nın eteklerinde bulunan mağara Hristiyan ve Müslümanlarca kutsal bir ziyaret yeri olarak kabul edilir. Doğal bir çöküntünün mağara şeklini aldığı kapalı bir alandan oluşmakta olup mağaraya yürüyüş zemininden 15 basamaklı bir merdivenle inilmektedir. Mağaranın hemen üzerinde 1873 yılında yapılmış bir cami yer almaktadır.

En değerli âlimlerden Taberî, ünlü din âlimi İshak, El Herevî, Zemahşerî ve İbnü’l Esîr Ashabü’l-Kehf mağarasının Kahramanmaraş’ın Afşin kentinde olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Ayrıca Elbistan, Diyarbakır’ın Lice ve İzmir’in Selçuk ilçesinde dört adet mağara ile ilgili anlatılar bulunmaktadır.

Topraklarımızda yaşanan olaylar birçok din kitabının kutsalında yer almıştır. Eski Ahid’i okuduğumuzda bir Nuh Tufanı çıkar karşımıza. Güvercinin zeytin dalını Iğdır’dan getirdiği ifade edilir. Terah, Ur kentinden Harran’a gelir yerleşir. Üç çocuğu olur; İbrahim, Nahor, Haran. İbrahim peygamber Urfalı’dır. Hz. Eyyüp’ün ızdırap mağarası Harran yolunda Eyyübiye’dedir. Afrodit’in, Athena’nın, Poseidon’un, Apollon’un ve daha birçok klasik Yunan kökenli tanrı ve tanrıça tapınakları antik şehirlerimizde ayaktadır. Geleceği inşa edebilmek için geçmişi bilmek ve ondan dersler çıkarmak önemlidir.

Kutsal kitap İncil’i elimize aldığımızda, 35 bölge ismi, 12 coğrafi alan, 23 şehrin Türkiye’de olduğunu görürüz. İsa’ya inananlar, ilk defa medeniyetlerin beşiği Antakya’da Hristiyan adını almışlardır. Bu nedenle Anadolu dünyanın en güzide yerlerinden biridir.

Ashabü’l-Kehf’in Türk denizcilerinin koruyucusu olduğu inancı gelişmiştir. Buraya ziyaret için gelenler, kurbanlarını keserler, mağarayı ziyaret ederler, küçük şeytan ve büyük şeytanı taşlarlar. Onlar mağaradaki suyu zemzem olarak kabul ederler ve içerler. Çocuğu olmayanlar, hastalığı bulunanlar şifa maksadıyla buraya gelirler. Bunun yanında kehf ashabının isimlerinin yangınları önlediği ve bereket verdiği inancının yaygın olduğu bilinmektedir.

Alıntı

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | ESHAB-I KEHF (YEDİ UYURLAR EFSANESİ) için yorumlar kapalı
Oca 21

TÜRK MİLLİYETÇİLERİ NEOLİBERALİZME YENİK

TÜRK MİLLİYETÇİLERİ NEOLİBERALİZME YENİK

Oğuz Beylerini uyku basmış. Ne yediler, ne içtiler acaba? Yakın çağa damgasını vuran, sözünün üstüne söz söyletmeyen ve bir değil birkaç devlet kuran Türk Milliyetçileri, neoliberalizme yenik düştü.

İttihat Terakki ile istibdada karşı meşrutiyeti, Alaş Orda ile ulu Türkistan’da dirilişi, Mehmet Emin Resülzade ile Can Azerbaycan’da millî devleti, Atatürk ile Türkiye Cumhuriyeti’ni, Rauf Denktaş ile Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran, yüce ruha ne oldu?

Haykırarak, en yüksek sesle soruyorum: Ne oldu?!

Kabına sığmayan, kıtalar ötesine Teşkilat-ı Mahsusa ile operasyonlar düzenleyen millî dinamizm, siyasi pratik, politik canlılık gitti, yerine “Arkanızdayım abi” tipinde bir siyasi-pratik geldi.

Neoliberalizmin tam karşısında, onu yenmesi gereken en güçlü rakip olduğunun bilincinde olması gerekenler, Hasan Sabbah’ın tütsüsüne tutulmuş gibi umursamadan bakıyor. Ve kurulu dünyanın egemen güçleri, Oğuz Beyleri toyda iken etrafımızı usul usul çeviriyor.

İşte bakın:

Milliyetçilerin kurduğu devletin, 15 yılda yaptığı onlarca sanayi kurumunu, işletme ve fabrikaları birileri haraç mezat sattı.

Bir kere daha bakın.

Dünyanın 16-17. büyük ekonomilerinden biri iken, 23. sıraya geriledik.

Çok daha vahimi, tarihten ders almadık. Gelinen noktada, devlet, tıpkı Osmanlı geçmişindeki gibi, adeta onu tekrarlarcasına ülkemiz ağır borç yükü altına sokuldu.

Eyvahlar olsun!

Tıpkı Osmanlı geçmişimiz gibi gene borç aramaktayız.

Facia “geliyorum” demiyor mu sizce?

Milliyetçi siyaset kurumları (İYİP-ZP-MHP-BBP), milliyetçiliğin kurucu paradigmasına uygun yeterli ve nitelikli siyaset üretmiyor. Neolibaral düzenle uyumlu, sistemin karşısında değil, yanında ve içinde, gündelik hassas noktalar üzerinden politik söylem geliştiriyor.

Bu politikanın dolanımında olan en belirgin ve geçerli kavramlar; PKK, PYD, HADEP, FETÖ. hepsi bu çerçevede.

Ülke batıyor.

Halk sefil.

Millî gelirin bölüşümünde derin uçurumlar oluşmuş, Türkiye’de bir kesim acı içinde.

Vatanın evlatları, milletin oğulları ve kızları perişan, Oğuz Beyleri ve kızları belediyeyi kime kazandıracağız telaşında.

Ege’de düşman adalarımızı işgal etmiş, Hatay yerle bir olmuş, nüfus değişiyor, ülkemizin demografik yapısına tecavüz var, Suriye’de batağa saplanmışız ve çıkamıyoruz, Irak’ta sürekli ve mecburen operasyondayız ve milliyetçilerin elle tutulur, birkaç kâğıda yazılmış taraftarlarına sunacağı bir görüş planı yok.

Ekonomi yerle yeksan.

İçinden çıkacağız denilse de çıkılamıyor.

Vatının sahilleri, ormanları, temiz suları, tarım arazileri üzerinde kirli eller dolaşıyor.

Milliyetçilerden ekonomiye çözüm sunan bir görüş duymadık.

Sahil yağmasına itiraz eden, gidip yerinde inceleyen kimse göremedik.

Orman yağmasını, zeytinlerin çığlığını duyan kimseyi de görüp duymadık.

“Ağacıma dokunma” deyip, ağacı kucaklayan köylü ninenin, damarları çıkmış elini tutan bir vatan/millet aşığı olmadı.

Bırakın milliyetçileri sağın bütün siyasi kadroları sadece seyrettik. Ettik diyorum, çünkü kendimi de katıyorum.

O zeytin ağacı dile gelip de hepimize sorsaydı: “Ben sizin vatanınızın parçası değil miyim? Yoksa bensiz vatan mı düşünüyordunuz” diye ne cevap verecektik?

Devletler kuran Türk milliyetçiliği fikir sistemi, içinde bulunduğumuz süreçte, kötü yönetiliyor. Amacına, doğasına ve değerlerine uygun politika üretemediği gibi, müesses nizamın hâkim politikalarına uymak için itiraz eden evlatlarına kızıyor. Küresel düzenin neoliberal politikalarına karşı millî varlığımızı korumak boynumuzun borcu değil mi?

Alıntı: Ahmet Gürsoy

Posted in Gündem | Tagged , , , | TÜRK MİLLİYETÇİLERİ NEOLİBERALİZME YENİK için yorumlar kapalı
Oca 19

İHTİYACIM VAR SANA!

İHTİYACIM VAR SANA!

* * *

Yiğitlerin ufkusun

Yüreklerde tutkusun

Sen Allah’ın lütfusun

Altın tacım var sana!

* * *

Ey özgürlük, şan ol gel!

Damarımda kan ol gel!

Bedenimde can ol gel!

* * *

Hava gibi, su gibi

Dâhinin usu gibi…

Hücre dokusu gibi…

İhtiyacım var sana!

* * *

Kısrağımsın, tayımsın

Yıldızımsın, ayımsın

Dünyadaki payımsın

Her dem haccım var sana!

* * *

Ey özgürlük, şan ol gel!

Damarımda kan ol gel!

Bedenimde can ol gel!

* * *

Hava gibi, su gibi

Dâhinin usu gibi…

Hücre dokusu gibi…

İhtiyacım var sana!

* * *

Varsın olmasın param

Derin, kapanmaz yaram

Sensiz yaşamak haram

Bir miracım var sana!

* * *

Ey özgürlük, şan ol gel!

Damarımda kan ol gel!

Bedenimde can ol gel!

* * *

Hava gibi, su gibi

Dâhinin usu gibi…

Hücre dokusu gibi…

İhtiyacım var sana!

* * *

Kenan Şahbaz

TÜRKİYE Kitabımdan

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | İHTİYACIM VAR SANA! için yorumlar kapalı
Oca 17

TÜRK’Ü MÜLKSÜZLEŞTİRME YASASI

TÜRK’Ü MÜLKSÜZLEŞTİRME YASASI

Mülksüzleştirme yasasında Erdoğan’ın 29 yıllık seçim oyunu

Türkiye’de gençlerin çalışıp çabalayıp mal mülk sahibi olma hayalleri çoktan uçup gitmişti!

Şimdi ise gariban Türk insanı elindekini dahi koruyamayacak!

Gariban dediğime bakmayın, zenginlerde elindekini devlete karşı koruyamayacak artık!

AKP’nin yeni kentsel dönüşüm yasasını duymuşsunuzdur, malum rezerv alan yasası!

Yani mülksüzleştirme yasası!

Hani şu muhalefet milletvekillerinin oylamasına katılmaya dahi tenezzül etmediği yasa!

Bu milletvekilleri de Türk vatanında Türkleri mülksüzleştirme planının bir parçası oldular açık açık!

Milletvekili maaş zammı görüşmelerinde hepsinin birden el kaldırmasından bir farkı yok bu durumun!

Ha el kaldırıp destek vermişsin ha el kaldırmadan destek olmuşsun!

Bir meclis düşünün ki muhalefeti iktidarı el birliğiyle ettikleri yemini dahi unutmuş!

“Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim”

Ne oldu beyler hanımlar bu yemine!

Oylamasına katılmadığınız yasa tasarısında vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü tehlikede değil mi?

Milletin egemenliği tehlike altında değil mi?

Bunları korumak üzere namusunuz ve şerefiniz üzerine yemin etmemiş miydiniz?

Bu yasayla beraber vatandaşların evine “riskli alan” ilanıyla el konulmasının önü açılıyor mu, açılmıyor mu?

Vatandaşın el konulan evinin yerine yapılan konutlara “Türk vatandaşının ev alacak durumu olmadığına göre” kimler yerleşecek?

Bu durum, millet egemenliğine tehlike oluşturmuyor mu?

***

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki de “mülksüzleştirme projesi”yle ilgili yaptığı açıklamada aynen şu ifadeleri kullandı:

“Milletin evlerine bakanlık el koyup ne yapacak?

“Kimsenin malında gözümüz yok”

Bir ülkenin bakanı böyle bir açıklama yapar mı Allah aşkına!

Yok bir de vatandaşın malında gözünüz olsaydı!

Gözünüz var mı yok mu önümüzdeki günler bunu gösterecek hepimize!

Bu yasayla beraber örneğin İstanbul’da zenginlerin muhiti olarak bilinen Florya’da en kötü olasılıkla 15 milyona satılan evlere “riskli alan” diyerek el koymanızın önü açılıyor mu, açılmıyor mu?

15 milyon dediysek o da 25 yıllık bina!

Bu örneği İstanbul’da uzmanların deprem tehlikesi yüksek dediği ilçeler için çoğaltmak mümkün!

Örneğin Avcılar’da, örneğin Bahçelievler’de, örneğin Kartal’da örneğin Kadıköy’de vatandaşlar bir sabah kalktıklarında evlerinin bulunduğu alanın “riskli alan” ilan edildiği sürpriziyle karşılaşabilecek!

Ya da şöyle düşünün!

İktidara az oy çıkan ilçelerde “riskli alan” adı altında seçmen naklinin yapılmayacağının garantisini kim veriyor?

Erdoğan’ın İBB Başkanı seçildiği dönemde de Karadeniz’den getirilen vatandaşlar İstanbul’un çeşitli semtlerine dağıtılmış, sonrasında kaçak yapılarına imar verilmemiş miydi?

Anlaşılan bu seçmen demografisi değiştirilerek “sonradan vatandaşlık verilen Afganlısı, Pakistanlısı, Suriyelisi, potansiyel AKP seçmenleri” bu bölgelere aktarılacak!

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | TÜRK’Ü MÜLKSÜZLEŞTİRME YASASI için yorumlar kapalı
Oca 15

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Söz gümüşse sükût altındır.” Atasözü

* “İnsanlık âleminin en şerefli ailesi Türk Milletidir.” Alparslan Türkeş

* “Konuşmadan önce düşün, hareket etmeden önce ölç.” Shakespeare

* “Eğer hırsızlar yollarda güvende yürüyorlarsa, bunu iki sebebi vardır, ya rejim hırsızdır ya da halk aşırı aptaldır.” Ler Kuan Yew

* “Beyin bedava iken, geri zekâlı olmak ciddi bir yetenek işidir.” Oscar Wilde

* “El olma, elin olma, elden olma. El olan, elin olan elini de kolunu da vatanını, bayrağını, dinini, namusunu ve dahi devletini kaybeder.” Dede Korkut

* “Sabırdaki güzelliği bilen insanlar; ipek böceği ipeğinden atlas dokurlar, ekşi üzüm koruğundan helva yaparlar.” Şemsi Tebrizi

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı