Nis 11

“KATI YÜREKLİ OLMAYIN”

“KATI YÜREKLİ OLMAYIN”

“İnadına yapacağız. İsteseniz de istemeseniz de yapacağız!” sözleri ağızdan düşmüyor. 
Demezler mi mübarek Hitler misin, Stalin misin, Lenin misin, Mao musun, Saddam mısın?…
Öfke baldan tatlıdır ama öfkeyle kalkan zararla oturur. Öyle zararlar var ki telafisi mümkün değildir.
Madem “İslâmcı”sınız, istişare esas olmalıdır.
Kur’ân-ı Kerîm’de iki ayet doğrudan şurâya dairdir:
“Rablerine icabet edenler, namazı dosdoğru kılanlar, işleri kendi aralarında şura ile olanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak edenler…” (Şurâ Suresi, 42/38)
Şimdi vereceğim ayet-i kerîmeyi dikkatle okusunlar:
“Allah’tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla müşavere et…” (Âl-i İmrân Suresi, 3/159)
Bu ayet-i kerîme Hz. Peygamber nezdinde bütün idarecilere hitaptır.
Cenab-ı Hak, “Katı yürekli olmayın.” buyuruyor.

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | “KATI YÜREKLİ OLMAYIN” için yorumlar kapalı
Nis 10

POLİS TEŞKİLATIMIZIN 178. KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ KUTLU OLSUN

POLİS TEŞKİLATIMIZIN 178. KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ KUTLU OLSUN

Türk Polis Teşkilatı modern anlamda 10 Nisan 1845 tarihinde İstanbul’da kurulmuştur. İçişleri Bakanlığına bağlı bir genel müdürlük olan Polis Teşkilatı, merkezde daire başkanlıkları, taşrada ise il ve ilçe emniyet müdürlükleri olarak örgütlenmiştir.
           
Polis Teşkilatımız 178 yıldır bu anlamlı ve ulvi görevi, gerek yurt içinde, gerek yurt dışında başarılı bir şekilde yerine getirerek, milletimizin gönlünde hak ettiği yeri almış bulunmaktadır.
            
Aziz Milletimiz, bağrından çıkmış Emniyet Teşkilatımıza her zaman güvenmiş, her türlü desteği vererek yanında yer almış ve almaya da devam etmektedir. Bu vesileyle, her kademede görev yapan Emniyet Teşkilatı mensuplarını tebrik ediyor, şehit polislerimize rahmet diliyorum.
            
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün  “Herkesin polisi kendi vicdanıdır, fakat polis vicdanı olmayanların karşısındadır.” İfadesiyle, polisimizin ne büyük bir öneme haiz olduğunu vurgulamıştır.

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | POLİS TEŞKİLATIMIZIN 178. KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ KUTLU OLSUN için yorumlar kapalı
Nis 09

PADİŞAH 1. AHMET- HÜVE

14. PADİŞAH 1. AHMET- HÜVE

Mimarimizin şaheserlerinden olan Sultanahmet Camisi’ni yaptıran ve Osmanlı padişahı Sultan I. Ahmet, 18 Nisan 1590 Çarşamba günü Manisa’da doğdu. Osmanoğulları’nın 14’ncüsü olarak 14 yaşında, 22 Aralık 1603’de tahtta çıktı. Yaklaşık, 14 senelik bir saltanattan sonra, 22 Kasım 1617 Çarşamba günü, 14’ün iki katı olan 28 yaşında vefat etmiştir.

HÜ’VE                                                                                                                                             Bilindiği gibi Kur’an-ı Kerim’de sureler sayfalara 15’er satır olarak dizilmiştir. Yukarıda ismi geçen meşhur hattatların kalemi ile yazılan Kur’an’ı Kerimlerde, Ahzâb Suresi’nin geçtiği 422. sayfada 16 defa Allah kelimesi (lafzı) geçmektedir.

Bunlardan 1, 2, 3, 4, 5 satırlardan sonra 6’.satır atlanılıp 7, 8, 9, 10, 11 ve 12’.satırlarda yani toplam 11 satırda harika bir şekilde Allah lafızları üst üste gelmektedir. 14. satırda ise ‘ hü’ve ‘ lafzı Allah kelimelerinin tam hizasında olduğu görülecektir.

Bu hikmetli sayılar beş ve altılı olarak, birbiriyle aynı hizaya gelirken, en altlarında; (hü’ve) kelimesini oluşturan; ebced (2) değerlerinin sırasıyla; (he) harfinin beş, (vav) harfinin altı olması, her harfin aritmetik toplamlarının da “onbir” yapması, bu güzelliklere ayrı bir renk katmaktadır.

Sanki bu sayfada geçen on bir, Allah kelimeleri, çok zarif bir şekilde, İslam’ın 5 ve imanın 6 şartına işaret ediyor gibidir.

Evet, yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi Kur’an’ı Kerim’in içerisinde en çok Allah kelimesi bulunan sayfa bu sayfadır.

Bu sayfada Kur’an’ın (Ya eyyühellezine emenüzkürûllahe zikran kesîra) “Ey imân edenler ! Allah’ı çok zikrediniz!” sözü basit bir rastlantı mıdır? Yoksa ‘Allah’ namına “çokça zikir” yapılacağına nükteli bir işaret midir?

Evet, araştırılsa görülecektir ki Kur’ân-ı Kerim’in tümünde bu gibi durumlar çoktur.

Kaynak: http://ismailhakkialtuntas.com/2014/07/05/tanri-zar-atmaz/

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , | PADİŞAH 1. AHMET- HÜVE için yorumlar kapalı
Nis 08

ABD İLE GİZLİ ASKERİ ANLAŞMA  

ABD İLE GİZLİ ASKERİ ANLAŞMA (Arşivden)                                                                                                 

Yeniçağ Gazetesi yazarı Arslan Bulut köşesinde gizli bir askeri anlaşmadan ve Erdoğan’ın “Kutlu Doğum” ile neyi kastetdiğinden bahsediyordu..

“Mevlüt Çavuşoğlu, Fransa’nın Le Monde gazetesinin “İstanbul’da Atatürk Havalimanı’nda gerçekleştirilen saldırıyla DAEŞ’in Türkiye’ye savaş ilanı arasında bir bağ var. Stratejinizi değiştirecek misiniz?” sorusuna ”Bu yeni bir şey değil. DAEŞ, Türkiye’ye daha önce de saldırdı. Havalimanı saldırısı daha sofistike. Bir taktik değişikliği söz konusu olabilir ama bir strateji değişikliği değil. DAEŞ’le tüm imkânlarımızla savaşıyoruz. İncirlik’teki hava üssümüzü açarak, (Kürt) Peşmergeleri ve Iraklı yerel güçleri (Hristiyanlar, Yezidiler, Sünniler, Türkmenler) Irak’ın kuzeyinde eğiterek, DAEŞ karşıtı koalisyonda çok aktif bir tutum aldık. Uzun zamandan beri yabancı savaşçı akışını durdurduk. Yurda girişi yasaklılar listemizde 50 bin isim var, 3 binden fazla kişiyi geri gönderdik, bin civarında kişi de Türkiye’de tutuklu” diye cevap verdi.

“Uzun zamandan beri yabancı savaşçı akışını durdurduk” sözleri bir itiraf değil mi? Bu sözlerin içinde “başlangıçta savaşçı akınına yol verdik” kabulü yok mu?

Çavuşoğlu, ”Biz hâlâ Suriye halkının ve muhalefetin Esed’i kabul etmek istemediğini düşünüyoruz. Çünkü Esed 500 bin vatandaşını öldürmek için kimyasal silahlar ve varil bombaları kullandı. Rusya ve İran bu konuda farklı düşünüyorlar ama müzakere ediyoruz” dedi! Suriye’de 500 bin kişinin ölümüne, bu ülkeye savaşçı akınına yol vermek ve savaşçıları eğitmek sebep olmadı mı?

***

Çavuşoğlu, Menbiç anlaşmasıyla ilgili olarak da Amerika Birleşik Devletleri’nin sonuca bağlanan anlaşmaya uyduğunu ve hiçbir sorun olmadığını kaydetti. ”Menbiç’in geleceği konusunda nasıl bir anlaşmaya vardınız?” şeklindeki soruya ise Çavuşoğlu, ”Bu gizli bir askeri anlaşma, bunun hakkında konuşmak istemiyorum” cevabını verdi.

Oysa Cahit Armağan Dilek, üç hafta önce Türkiye’nin, halen IŞİD’in elinde olan 90 kilometrelik Cerablus bölgesinin PYD’ye bırakılmasına razı olduğunu IŞİD için Türkiye sınırında 15 kilometrelik bir şerit bırakılacağını yazmıştı.

Biz, “Buna kim razı oldu? 18 Mayıs’ta Obama, Tayyip Erdoğan’ı aradı ve operasyon öyle başladı. Üstelik operasyon, yeni Başbakan’ın görevlendirildiği gün başladı. O sırada Amerikalı askerler, Genelkurmay’daki görüşmelerini de tamamlamışlardı. Türk askerini Suriye’nin kuzeyindeki PKK devletine müdahale ettirmeyen siyasi irade kim?” diye sormuştuk.

Şimdi “gizli bir askeri anlaşma”dan söz ediliyor!

***

Bütün bunların üzerine Tayyip Erdoğan ve medyanın büyük kısmı, Suriyeli mültecilerin Türk vatandaşı yapılması projesini müjde gibi sundu! Erdoğan, bayram namazından çıkınca, bayrama terörle mücadele ile girme sıkıntısından bahsettikten sonra, “kutlu bir doğum”dan söz etti.

Terörle mücadele, “kutlu bir doğum”la sonuçlanacak ne demek? Başkanlık sistemine mi yol açacak? Rejim mi değiştirilecek?”

Alıntı: Arslan Bulut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | ABD İLE GİZLİ ASKERİ ANLAŞMA   için yorumlar kapalı
Nis 07

SANDIKLAR AÇILDIKTAN SONRA KİM BİLİR KAÇ YUMURTA KIRILACAK?

SANDIKLAR AÇILDIKTAN SONRA KİM BİLİR KAÇ YUMURTA KIRILACAK?

YOKSUL bir köy, seçim sabahı. Karı koca sandığa oylarını atmışlar, eve dönüyorlar… Kahvenin önünden geçerken adama bağırmışlar:
“Gel ülen, bi çay iç!” Adam karısını eve yollayıp, kahveye takılmış. Akşamüzeri dönmüş, elinde bir yumurta, karısı sormuş:
“Ne elindeki?”
“Yumurta, görmüyon mu?”
“Gördümde neyin nesi anlayamadım!”
* * *
ADAM başlamış anlatmağa:
“Kahvede otururken biri geldi, bana bir yumurta verdi. Hediye!”
“İyi de ne olacak bu yumurta?”
“Zengin olacağız… Yumurtayı karşı komşunun kümesindeki tavukların altına koyacağım, civcivler çıktıktan sonra bir tane dişi alacağım. Bu dişi büyüyüp tavuk olacak, bir sürü yumurtlayacak. Onları da kuluçkaya yatıracağım, yine civcivler gelecek. Sonunda o kadar çok civciv, tavuk, yumurta olacak ki, bunları satıp bir inek alacağım!”
Karısı “eee!” diye meraklanmış:
“İneği, komşunun öküzüyle çiftleştirip, doğan buzağıyla yine çiftleştireceğiz. O kadar çok ineğimiz, öküzümüz olacak ki, satıp bir ev, bir kaç tarla alacağız. Sonunda çok paramız olacak. Paranın üçte biriyle yine ev ve tarla, üçte biriyle üst baş, üçte biriyle mobilya, beyaz eşya alırız.”
“Sonra?”
“Üçte birden kalan parayla da, ben biraz gezip tozacağım!”
Kadın hırsla yerinden kalmış:
“Gezip tozacaksın öyle mi?”
“Öyle!”
Kadın yumurtayı kapıp, yere atmış kırmış…
Kırılan yumurta mı, yoksa hayal mi?
Bugün sandıklar açıldıktan sonra, kim bilir kaç yumurta kırılacak?

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , | SANDIKLAR AÇILDIKTAN SONRA KİM BİLİR KAÇ YUMURTA KIRILACAK? için yorumlar kapalı
Nis 06

6 BİN MİLYONER TÜRKİYE’Yİ TERK ETTİ

6 BİN MİLYONER TÜRKİYE’Yİ TERK ETTİ

Dünya Gazetesi’nin haberine göre, Güney Afrika merkezli araştırma şirketi New World Wealth’in bir çalışması bu ciddiyeti daha önemli kılıyor. 6 bin Türk milyoner, geçtiğimiz yıl Türkiye’yi terk etti.

Bunların kim olduğu, neden gittikleri bilinmiyor. Ancak araştırmayı hazırlayan kuruluştan Andrew Amoils’in açıklamaları biraz durumu daha iyi tahlil etmemizi sağlıyor. “Milyonerler çoğunlukla çocuklarının daha iyi bir eğitim alması için ve kişisel güvenlik arayışları için ülkelerini terk ediyor…”

Yani; kendilerini güvende hissetmek istiyorlar. Bir de bu sebeplere iklim, sağlık gibi faktörler de eklenince göç kaçınılmaz alıyor. 2015’te Dünya genelinde 64 bin milyoner kendi ülkelerini terk etmiş. 2016’da bu rakam 82 bine fırlamış. En fazla rağbet edilen yerler; arasında ise gelişmiş ülkeler var. Avustralya 11 bin, ABD 10 bin, Kanada 8 bin Yeni Zelanda ise 4 bin milyonerin yeni evi olmuş. Yani milyonerlerin yeni evleri. Peki, en fazla milyoner kaybeden ülkeler neresi?

İlk sırada; terörün derin izler bıraktığı Fransa var. Bu ülkeden giden milyonerlerin sayısı 12 bin. İkinci olan Çin’den 9
bin, üçüncü Brezilya’dan 8 bin, 4’üncülüğü paylaşan Türkiye’den ve Hindistan’dan 6’şar bin.. Geçen yıl açıklanan raporda, Fransa 10 bin milyonerini kaybetmişti. Yani artış oranı yüzde 20’ydi. Çin’de bu rakam yine 9 binde kaldı. Brezilya’da milyoner kaçışı 2015’te 2 bin, Hindistan’da 4 bindi. Türkiye’de ise 1.000 milyoner ülkeyi terk etmişti. Yani bir yılda 5 bin Türk milyoner daha başka ülkelere yerleşmeyi tercih etti.

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | 6 BİN MİLYONER TÜRKİYE’Yİ TERK ETTİ için yorumlar kapalı
Nis 05

ALPARSLAN TÜRKEŞ’TEN ALTIN SÖZLER

ALPARSLAN TÜRKEŞ’TEN ALTIN SÖZLER

* İnsanlık âleminin en şerefli bir ailesi Türk Milletidir. Dokuz Işık demek, Türk Ülküsü demektir.

* Türk töresi, Türk ülküsünün ayrılmaz parçasıdır.

* Ülküsüz insan çamurdan farkı olmayan bir varlıktır.

* İslâmiyeti ele alıp Türklüğü inkâr etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir.

* Türkün en önemli vasfı teşkilâtçılığıdır.

* İnsanlar; yoksulluğa, açlığa, susuzluğa tahammül ederler. Fakat adaletsizliğe, hor görülmeye, aşağılanmaya ASLA müsaade, müsamaha etmezler.

* Ahlâkçılık anlayışımız, Türk Ahlâkı ve Müslümanlık inancından meydana gelmiştir.

* Türk töresinin bir diğer şartı da haddini bilmektir. Haddim bilmek… Ne kendinizi dev aynasında göreceksiniz. Herkese yukarıdan bakacaksınız, ne de kendinizi aşağıdan göreceksiniz, aşağıdan bakacaksınız.

* Türk Töresinin bir şartı da yüksek vazife duygusudur. Vazifeyi her ne pahasına olursa olsun yapmaktır. Diğer bir şart, toplum uğrunda her çeşit fedakârlığı yapmaktır. Millete hizmet yolunda şahsi menfaatlerden, şahsi zevklerden feragattir. Vazgeçmektir. Kişiler kendilerini millet için feda ederler. Türk Milleti’nin büyüklüğü böyle yükselecektir. Onu sizler yaşatacak, sizler yükselteceksiniz. Türk Töresinin en önemli bir gereği de sır saklamaktır. Sır saklamak…

* Bir fikre, bir ideolojiye, kendisinden daha üstün bir fikirle karşı çıkılır. Karşı fikir kaba kuvvetle ezilemez

* TÜRKLÜK bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset olur.

* Fikir, iman, ülkü aşkı … İnsanları güçlü yapan bunlardır.

* Türkçüler Günü olan 3 Mayıs (1944) büsbütün ayrı bir düşüncenin sonucudur. İç düşman olan, kılık değiştirerek milletin içine giren ve hükümetin gafletinden yararlanan komünizme karşı Türkçü gençlerin bir uyarma yürüyüşüdür.

* Milletler yabancı kuvvetlerin orduları ve diğer maddi güçleri tarafından yok edilmeden önce, manevi ve fikir güçleri tarafından esaret atına alınırlar. Böyle bir toplumun esir ve yok olması kesin hale gelir.

* Türk Devletinin yenilmez, zinde hayat gücü ve Türk Milletinin teminatı ve istikbali gençliktir.

* Türk aydınları için Batı’nın sığınması olmak bir ideal olarak benimsenmiştir. Milletimiz için bundan korkunç felaket düşünülemez.”

* Ülkücüler, insanlık âlemi içinde ne uşak olmayı, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyen şerefli bir bayrağın taşıyıcısıdır.

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , | ALPARSLAN TÜRKEŞ’TEN ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Nis 04

ÜLKÜ DEVİ

ÜLKÜ DEVİ

Aramızdan ayrılışının senesi devriyesinde Başbuğ Alparslan Türkeş’i rahmet ve özlemle anıyoruz. Şehitlerimizin, gazilerimizin ve Başbuğumun Milliyetçi Türkiye ve Turan’a kadar yılmadan, yıkılmadan mücadele edeceğimize emin olmalarını diliyorum.”

RUHLARI ŞAD MEKÂNLARI CENNET OLSUN.

ÜLKÜ DEVİ

Hayatını yurda verdin

Ülküyü Bozkurda verdin

Hakikatte arşa erdin

Türk-İslam’ın ülkü devi

* * *

Türklüğün gururu fende

Türk-İslam şuuru sende

Tutulmadın suni bende

Türk-İslam’ın ülkü devi

* * *

Gönlün bir dikensiz güldü

Boş oturmak sana züldü

Fikrin kuş kadar özgürdü

Türk-İslam’ın ülkü devi

* * *

Her dem Türklük ile doldun

Türklerin Başbuğu oldun

Bu ülkü uğrunda soldun

Türk-İslam’ın ülkü devi

* * *


4.4.1997 Cuma Vefat saati: 22.45

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | ÜLKÜ DEVİ için yorumlar kapalı
Nis 03

ÇİLEKEŞ DERVİŞLER KONFORMİST DERVİŞLER  

ÇİLEKEŞ DERVİŞLER KONFORMİST DERVİŞLER                                                                              

Han Duvarları şiiri, emperyalizme karşı zafer kazanmış bir milletin ediplerince var edilen Millî Edebiyat cereyanının en güzel şiirlerinden biridir. Faruk Nafiz bu şiirinde, savaştan yeni çıkmış bir vatan coğrafyasını bütün gerçekliğiyle, Türkçemize has bir incelikle resmederken araya bir Yemen Türküsü hikâyesi kadar gerçek, bir o kadar fantastik, acıklı bir öykü ekler.          

On yıl var ayrıyım Kına Dağından

Baba ocağından yar kucağından

Bir demet dermeden sevgi bağından

Huduttan hududa atılmışım ben

Gönlümü çekse de yârin hayali

Aşmaya kudretim yetmez cibali

Yolcuyum bir kuru yaprak misali

Rüzgârın önüne katılmışım ben

Garibim namıma Kerem diyorlar

Aslımı el almış haram diyorlar

Hastayım derdime verem diyorlar,

Maraşlı Şeyhoğlu Satılmışım ben 

Faruk Nafiz Çamlıbel’in Han Duvarları şiirinde trajedisini anlattığı bu adam, Maraş Mevlevihanesi’nin kurucusu Mehmed Selim Dede‘nin üvey oğludur. “Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış” şu anda bir belgesel çalışmasıyla peşinden gittiğim bilinmezlerle dolu hayatını “evliyalara adamış” bir “Derviş Mehmetçik“tir evet ama kendini adadığı Şeyh Babası da bir sufi-kahramandır.

1854 (55?) tarihinde Şam’da doğan ve Alaüddevle Bozkurt Bey vakfından YUM/YOM Baba Tekkesi olarak yüzyıllarca hizmet verdikten sonra metruk kalan ocağı, Konya Asitanesi’ni onayı ile 1894 yılında Maraş Mevlevihanesi olarak dirilten, daha sonra kurucu Şeyhi olarak tayin edilen Mehmet Selim Dede, Osmanlı Devleti’nin en zor zamanlarında devletin kurtuluşu ve halkın selameti için insanüstü gayretler sarf etmiş bir Şeyh’tir. 

Eskilerin deyimiyle “başının düştüğü yer” yani doğum yeri o zamanlarda Türk vilayeti Şam olan Mehmet Selim, Maraş nüfusunda ise “Guraba Defteri“ne kayıtlıdır. 1925 yılında vefat eden ve bugün mezar taşı bile bulunmayan Bu “garip” adam(!), günümüzde güle oynaya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı alan pek çok mültecinin aksine “emperyalizme” ve onun silahlı güçlerine karşı hayatı boyunca büyük bir mücadele vermiştir ve dediğim gibi bir mezar taşı bile yoktur!

Prof. Dr. Süheyl Ünver Hoca‘nın defterinde Mevlevi Alayları listesine başta kendisi olmak üzere 13 Mevlevi dervişi ile girmiştir. Selim Dede ve müritleri iki buçuk üç yıl boyunca Şam civarında İngiliz ve Fransız emperyalistlerine karşı mücadele veren Türk askerlerine cephe gerisinde hizmet verip ordunun maneviyatını yüksek tutmaya çabalamıştır.

Çölde, ordu gerisinde mahrumiyet içinde vatana hizmet eden bu “çilekeş dervişler“in günümüz “konformist dervişleri” ile hiçbir bağı olmadığını yazmaya gerek var mıdır? Bence vardır!

II. Abdülhamid Han‘ın taltifine de mazhar olan (Abdülhamit Han Mevlevihanenin yenilenmesini kendi cebinden karşılamıştır) Selim Dede, hayatı boyunca devletinin yanında olmuş, evlatlarını cepheden cepheye yollamış, devletin ellerine teslim ettiği ödenekleri dergâhı, dervişanı, gelip giden konukları için harcarken ailesi daima kıta kanaat etmiştir.

Bugün bu fedakârlığı ve tok gözlülüğü görebilmek için bu millet neleri feda etmez ki!

Çocukluğunu yaşayamadan çocuk doğuran kızlar“, teslim edildikleri sözde güvenilir eşhas marifetiyle iffetiyle oynanan sabi mazlumlar, alnının terini silmekten alındaki kırışıklar yaraya dönmüş milletin vergilerini şahsi servete dönüştüren düzenbazlar etrafımızı bir kara bulut gibi kuşatmışken,  kendisini gerçekten “adamış” güneşin ilk ışıkları gibi ruha dokunan mutasavvıflar nerede?

17 Aralık Şeb-i Arus haftası yaklaşırken bir tür serbest çağrışımla dökülen bu satırları neden mi yazdım? Şundan:

“Ey Maraşlı Şeyhoğlu evliyalar adağı

Bahtına lânet olsun aşmadınsa bu dağı!”

Derviş!

“Diri diri gömülen kıza suçu (!) sorulduğunda:

Güneş dürülüp kararırmış,

Yıldızlar dökülüp sönermiş,

Dağlar sökülüp yürütülürmüş,

Denizler kaynatılırmış,

Gökyüzü sıyrılıp açılırmış,

Cehennem ateşi görünürmüş…”

Duymuş muydun?

Alıntı: Coşkun Çokyiğit

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , | ÇİLEKEŞ DERVİŞLER KONFORMİST DERVİŞLER   için yorumlar kapalı
Nis 02

DEVRE ARKADAŞI OSMAN BABUŞCU’DAN HULİSİ AKAR’A:

DEVRE ARKADAŞI OSMAN BABUŞCU’DAN HULİSİ AKAR’A:

“Hulusiciğim,

Silahlı Kuvvetler ile yardımda olamazsın.

Silahlı Kuvvetler bu işlere karışmasın diye kanun çıkardınız ve EMASYA yani, bütün birliklerde, konum ve güçlerine göre yıllardan beri oluşmuş olan, bir tabiî afette Millet’in hayatı için çok önemli olan EMNİYET, ASAYİŞ VE YARDIM PLÂNLARINI çöpe attırdınız.

Erzurum depreminde, yardımların toplandığı, dağıtıldığı Ana Depo’nun Komutanlığı’nı yapmış olan ve tüm yapılanları, yaşayarak gören biri olarak yazıyorum.

EMASYA Planı’na göre; askerî birlikler, hemen sorumluluk bölgelerine dağılırlar, malzemelerin dağıtımından, kurtarmadan, hırsızlık ve can emniyetine karşı emniyetin sağlanmasından sorumlu görevlerini yerine getirirlerdi.

O birlikler, o bölgenin birlikleri oldukları için, sorumluluk bölgeleri olan o bölgeleri bilirlerdi.

EMASYA Planları olsaydı;

“Allah’ın bir kulu gelmedi”,

“Açız, yardım edin, kurtarın” diye bağırmalar olmazdı.

Aileler yanında hemen askerleri bulurlardı.

Göçük altında kalanları umutsuzca kurtarmaya gelecekleri beklemezlerdi.

Yıkıntılar altında inlemeleri duyulup da kurtarıcı bulamamanın ve kurtulacakken, inleye inleye ölmelerine şahit olunacak acılar yaşanmazdı.

Bu kadar ölü olmazdı.

Ele geçirilmiş yandaş televizyon kanalları, birkaç kurtarmayı ballandıra ballandıra veriyor.

Millet de kurtarma yapılıyor sanıyor.

Şehirlerde bile gidilmeyen mahalleler, binalar verilmiyor.

İlçeler, köyler, hak getire.

EMASYA planlarında, en ücra köylerin bile sahibi birlikler vardı.

Her türlü malzeme ve yiyecek oralara, anında ulaştırılırdı.

Evet, Erzurum depreminde bunlar, aynı şekilde yapıldı.

Şu anda, böyle bir organizasyon kesinlikle yapılamaz.”

Alıntı: Orhan Uğuroğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | DEVRE ARKADAŞI OSMAN BABUŞCU’DAN HULİSİ AKAR’A: için yorumlar kapalı