Ara 04

ABD, Türk Milleti’nden son bin yılın intikamını almak istiyorsa…

ABD, Türk Milleti’nden son bin yılın intikamını almak istiyorsa…

 

ABD, başlangıçta desteklediği İhvancı hareketin iktidarını kontrol edemeyince, darbe yapan Sisi‘yi destekledi! Erdoğan ise ABD gibi dönüş yapamadı ve bu yüzden Türkiye-Mısır ilişkileri koptu…

ABD, Suriye’yi yeniden düzenleme ihalesini de Türkiye’ye vermişti. Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, kendi geliştirdiği “komşularla sıfır sorun” politikasını, bir kenara bırakarak, Beşşar Esad‘a ABD’nin “demokratikleşme” projesini götürdü. Proje, İhvanı Müslimin Hareketi’nin serbest seçimlere girmesine dayanıyordu. Esad, bu projeyi reddetti. Bunun üzerine, Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu, ortak bakanlar kurulu toplantısı yaptıkları Suriye’de, ABD projesini uygulamaya başladı. Bunun en açık delillerinden biri eğit-donat programıydı. Suriye’yi iç savaşa sürükleyen örgütlerin parasını Körfez ülkeleri, eğitimi ve lojistik desteği de Türkiye ve Ürdün verdi. Bu arada, ABD, IŞİD adı altında, bütün dünyadaki radikal Müslüman gençleri istihbarat yöntemleriyle yönlendirerek Türkiye, Ürdün ve Irak üzerinden Suriye’ye gönderdi. Pikap türü araçlarla ve hafif silâhlarla Suriye’den harekete geçen ve Musul’a doğru yola çıkan IŞİD militanları, tek bir helikopterle imha edilebilirdi. Ancak AKP iktidarı, Musul Başkonsolosluğu’nun işgal edilmesine bile seyirci kaldı. Musul’daki vali Nuceyfi de kaçtı… IŞİD, bölgede devlet ilân etti. Bu arada IŞİD patentiyle görev verilen teröristler, Türkiye’de çok büyük eylemler yaptı. Ankara’nın kalbine ve Atatürk Havaalanı’na bile saldırdılar,

IŞİD, Türkiye’ye saldırmaya devam edince, iş başa düştü ve Türkiye, El Bab harekâtı ile bu rezalete son vermeye başladı. Fakat asıl büyük skandal, Kobani denilen Ayn el Arap’taki IŞİD’i temizlemek maksadıyla, Irak’ın kuzeyinden gönderilen silahlı güçlerin, Obama’nın telefonla Erdoğan‘ı aradığı gecenin sabahında Türkiye üzerinden geçmesine izin verilmesiydi. Türkiye, bu şekilde, PKK/PYD’nin bölgeye hâkim olmasına yol vermiş oldu… Artık IŞİD’in çekildiği yerlere, ABD destekli PKK/PYD yerleşiyor, sivil halk ise ölümle korkutularak Türkiye’ye sürülüyordu…

***

Şimdi Türkiye’nin, PKK’nın Suriye kolu olan PYD’yi Suriye’nin kuzeyinden çıkarmak gibi bir hedefi yok! Erdoğan“30 kilometre derinlikte sınır boyunca tampon bölge kuracağız” diyerek hedefi açıkladı.

ABD, Suriye’nin kuzeyinde bir garnizon devlet kurmakta kararlı… Milyonlarca Suriyeli, bu sebeple Türkiye’ye sürüldü. Hem bölge boşaltılmış oldu hem de Türkiye’nin nüfus yapısı değiştirildi. Yetmedi, Afgan ordusunun askerleri ve Pakistanlı gruplar da kitleler halinde sınırlardan içeri alındı, alınıyor…

Sahi, ABD, Türk Milleti’nden son bin yılın intikamını almak istiyorsa ki durum onu gösteriyor, iktidar, başından beri neden ABD projelerine hizmet ediyor? ABD, neden seçim öncesinde aniden yumuşuyor?

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | ABD, Türk Milleti’nden son bin yılın intikamını almak istiyorsa… için yorumlar kapalı
Ara 03

MEZHEP FARKLILIĞI

MEZHEP FARKLILIĞI

Bir aslan, horoza dost olur ve horoza der ki; “Eğer başına bir sıkıntı gelirse ağaca çık ve ezan oku. Ben hemen gelirim.”

Bir gün horoz kendisine doğru gelen bir tilki görür ve hemen ağaca çıkar. Ezan okumaya başlar. Ezan bitince aşağıdan tilki; “ezan bitti artık ağaçtan inde birlikte namaz kılalım” der.

Horoz: “Ben müezzinim az bekle imam gelecek. İmam gelince kılarız.”

O sırada tilki bir bakar ki, kendisine doğru bir aslan geliyor. Yavaş yavaş ters tarafa dönerek koşmaya başlar.

Ağacın üstündeki Horoz: “Beklesene imam geldi. Birlikte namaz kılacağız”

Tilki kaçarken cevap verir: “Kusura bakma bu imam bizim mezhepten değil”

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , | MEZHEP FARKLILIĞI için yorumlar kapalı
Ara 02

KADINA ŞİDDET GÜNÜ

KADINA ŞİDDET GÜNÜ

 

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1999 yılında 25 Kasım olarak ilan edildi.

Üyesi olduğum “Ortak Akıl Politika Geliştirme Derneği” bu önemli günün kabulüne neden olan olayı yaptığı açıklamada şöyle özetledi:

“Dominik Cumhuriyeti’nde ülkeyi diktatörlükle yöneten Rafael Trujillo’nun uygulamalarına “Mirabal Kardeşler” yaptığı eylemlerle tepki gösterirler.

Trujillo diktatörlük karşıtı üç kız kardeş hakkında şu açıklamayı yapar:

‘Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal Kardeşler.’

25 Kasım 1960 günü üç kız kardeş polisler tarafından dövülerek öldürülür.

Ciddi bir problem olarak karşımıza çıkan kadına yönelik şiddet sorunsalının, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı alınması ile uluslararası sözleşmelerin sağlıklı uygulanmaması gibi olumsuz şartlardan dolayı giderek çözümsüzlüğe sürüklendiğini görüyoruz.

Ülkemiz, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre %38 ile kadına yönelik şiddetin en yüksek olduğu ülke olarak yer alıyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun raporlarında;

2021 yılında 280 kadın cinayetinin işlendiği ve 217 şüpheli kadın ölümünün gerçekleştiği,

2022 Ocak ayından Ekim ayına kadar 246 kadın cinayetinin işlendiği, 186 kadının da şaibeli bir şekilde öldürüldüğü yer alıyor.

 

 

Alıntı:

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | KADINA ŞİDDET GÜNÜ için yorumlar kapalı
Ara 01

“HAK SÖYLEYEN EVVEL DAHİ MENFÛR İDİ GERÇİ”

“HAK  SÖYLEYEN EVVEL DAHİ MENFÛR İDİ GERÇİ”

Türkiye, işini doğru yapanın cezalandırıldığı, hırsızların, kamu malını gasp edenlerin ödüllendirildiği bir ülke haline geldi.

Ergenekon, Balyoz ve Askerî Casusluk davalarında, terörle mücadele görevini hakkıyla yapan veya “Mavi Vatan” kavramını üreterek Karadeniz’de, Akdeniz’de millî çıkarları korumaya çalışanlar dahil yüzlerce subay, yıllarca cezaevlerinde tutuldu, bir kısmı beraat etti ve göreve iade edildi ama çoğu emekli edildi. Cezaevlerinde ölenler oldu…

Buna karşılık, rüşvet alanlara veya ehliyeti ve liyakati olmayanlara Türkiye’yi temsil etmek gibi görevler verildi. Neredeyse hırsıza, hırsız demek bile kınanmaya başlandı! Aslında devlet işlerindeki adaletsizlik tarihin her döneminde vardır. Öyle ki Osmanlı’nın yükselme döneminde Bağdat’ ta yaşayan FuzuliKanuni Sultan Süleyman tarafından bağlanan günlük 9 akçe aylığı alamaması üzerine nişancı Celâlzade Çelebi‘ye yazdığı “Şikâyetname”de “Selam verdüm, rüşvet değüldür deyu almadılar” diye ilgili memurların durumunu anlatmıştı.

Şimdi selam verenden komisyon adı altında alınan rüşvetler, yurt dışına, özellikle ABD ve İngiltere’ye kaçırılıyor. Sedat Peker’in açıkladığı son yolsuzluk olayında görüldüğü gibi… Bir ülkede, istisnasız bütün ihaleler, komisyonla alınıyorsa, komisyon oranı ortalama yüzde 20 sayılsa, 20 yılda yaklaşık 600 milyar Dolar eder! Bu paralar, yurt dışına kaçırılmıştır ama sahiplenenlerin kontrolünden de çıkmıştır. Yüzlerce defa yazdım ama kimse kılını bile kıpırdatmadı!

Çünkü artık işini doğru yapmak değil, Şanlıurfalı imamın vaazında anlattığı gibi “yellehçilik” esas olmuştur:

“Taraftar olduğu parti yanlış karar alsa da bir şey değişmez. Arkasından onu alkışlar. Oğlunu kızını işe koymak için birilerinin önünde iki büklüm olur yellehçi. Bir fikri yoktur; ağamın dediği olur, paşamın dediği olur reisimin dediği olur… Toplumun bu hale gelme sebebi yellehçilerdir. Yellehçi nedir? Yağcı, denilse tam karşılığı değildir. Yellehçilik hastalığının çaresi yoktur! Rabbim bizler yellehçilerin ve yalakaların şerrinden korusun.”

***

Tezcan Karakuş Candan‘ın cezalandırılmasının asıl sebebi, Atatürk Orman Çiftliği arazisinde inşa edilen saraya karşı mücadele etmesi olsa gerektir. Atatürk‘ün millete bağışladığı arazinin bir kısmının Amerikan Büyükelçiliği’ne satılmasına karşı da benzer bir mücadele veriyor. Sinan Aygün‘ün şikâyeti, mimar olarak mesleğinin hakkını veren Tezcan Karakuş Candan‘ın cezalandırılması için fırsat olarak kullanıldı.

Peki Ziya Paşa ne diyor:

Sâdıkları tahkîr ile red kaide oldu,

Hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı

(Sâdık olanları aşağılamak ve reddetmek kural haline geldi,

Hırsızlara ikram ve yardım etmek yeni çıktı.)

Hak söyleyen evvel dahi menfûr idi gerçi,

Hainlere amma ki riayet yeni çıktı.

(Gerçi doğruyu söyleyenler daha önce de nefretle karşılanıyordu lakin hainlere tâbi olmak yeni çıktı.)

 

 

Alıntı

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , | “HAK SÖYLEYEN EVVEL DAHİ MENFÛR İDİ GERÇİ” için yorumlar kapalı
Kas 30

ABD’Yİ DÖVEMEYEN, SEMERİ İSVEÇ’İ DÖVER!

ABD’Yİ DÖVEMEYEN, SEMERİ İSVEÇ’İ DÖVER!

PKK terör örgütü özellikle birinci Körfez Savaşı sırasında sadece Türkiye’de değil, üslendiği Irak’ta da ortadan kaldırılmak üzereydi. ABD, Irak’a müdahale edince, ülkenin kuzeyinde meydana gelen otorite boşluğunu Barzani kuvvetleri ile birlikte PKK doldurdu. Irak ordusunun silah depoları boşaltıldı, bir kısmı PKK’ya verildi.

O sırada bölgede görev yapan Erdal Sarızeybek‘in anlatımına göre ABD, Çekiç Güç kontrolünde 20 bin kişilik özel bir güç oluşturdu. Eşref Bitlis komutasındaki Türk birlikleri bu güce karşı, 3 Ekim 1992’de büyük bir harekât başlattı. ABD, bu harekâtı durdurmak için uyarı olarak Muavenet zırhlısını vurdu.

***

Sarızeybek, sonrasını şöyle anlatıyor:

“Eşref Paşa, harekâtı buna rağmen durdurmamış ve Türk Ordusu’nun vurduğu ağır darbeler sonucu PKK denen örgüt yok olma noktasına getirilmiştir. Bunu da yaşayan tanık benim…

Kış geldiği için bu kara harekâtı Kasım/Aralık 1992’de yavaşlatılmış ve Mart 93’te son darbeyi indirmek için hazırlıklara başlanılmıştır.

İşte ilk şifre buradadır; ABD’nin, Çekiç Güç ile Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurmaya çalıştığını kamuoyuna anlatan en güçlü kalem Uğur Mumcu, Şubat 93’te uğradığı alçakça bir suikast sonucu hayatını kaybetmiştir.

İkinci şifre; Eşref Bitlis olayıdır. Uçağı düşmüş, onun ölümü sonrası Irak’a yapılması gereken harekât durdurulmuştur.

Üçüncü şifre; Binbaşı Cem Ersever olayıdır.

Binbaşı Cem Ersever, Özal’ın PKK ile anlaştığını, ateşkes yapılacağını söyleyerek istifa etmiştir. Sonrasında o da tıpkı Uğur Mumcu gibi suikasta kurban düşmüş ve onun cinayeti de çözülmemiştir.

Ve final şifre; 20 Mart 93’te Özal’ın talebi üzerine araya giren Ahmet Türk, Kemal Burkay, Cengiz Çandar gibi kişiler eliyle PKK’nın başı Lübnan’da ateşkes ilan etmiştir!

Eşref Paşa’nın kara harekâtıyla yok olma noktasına getirdiği PKK terör örgütü kendisini besleyenlerin eliyle yeniden toparlanmış, Mayıs 1993’te Türkiye’ye salınarak, Bingöl’de 33 askerimiz şehit edilmiş ve Irak’ta söndürülmesi gereken ateş Türkiye’de yakılmıştır!

Türkiye 1993 yılında 538 şehit vermiştir.”

***

İkinci Körfez Savaşı’nda da aynı oyun bir daha oynandı. ABD, ikinci defa bitme noktasına gelen PKK’ya, güvenlik şirketleri üzerinden modern silahlar ve teçhizat verdi… AKP iktidarı, “koordinatör ülke” baskısıyla Oslo’da PKK ile masaya oturdu ve “çözüm süreci” başlattı. Terör operasyonu yapmak fiilen yasaklandı! Bu süreçte, PKK bazı şehirlerde egemenlik kurdu. Bu yüzden seçim kaybeden AKP, MHP’yi de yanına alarak terörle mücadele başlattı ve tekrarlanan seçimleri kazandı. Bu sırada Türk ordusu ve polisi, şehirleri geri alabilmek için 800’den fazla şehit verdi…

***

Bütün bunları, Türkiye’yi ziyaret eden İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ile ortak basın açıklaması düzenleyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, İsveçli bir gazetecinin “İsveç’ten istenen tam olarak nedir?” sorusuna, “Şu anda FETÖ terör örgütünden İsveç’te olan bir tanesi var ki, ismini de vereceğim. Bülent Keneş, mesela bu teröristin Türkiye’ye deport edilmesi bizler için büyük önem arz ediyor. Bununla alakalı İsveç’in daha hassas davranmasını istiyoruz” diye cevap verirken hatırladım…

Peki, PKK’yı Suriye’nin kuzeyinde ordu haline getiren, ayrıca FETÖ’nün başındaki kişiyi ve ekibini yıllardır barındıran ABD’ye yönelik herhangi bir talep var mı?

Eşeği dövemeyen semerini dövermiş; ABD’yi dövemeyen de İsveç ve Finlandiya ile uğraşır! Oysa sorun ABD ile çözülse, İsveç ve Finlandiya gibi ülkeler, teröristleri barındıramazdı…

 

Alıntı: Arslan Bulut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | ABD’Yİ DÖVEMEYEN, SEMERİ İSVEÇ’İ DÖVER! için yorumlar kapalı
Kas 29

HAYRANIYIM

HAYRANIYIM

 

Nedir, ne değil derken nasıl böyle tutuldum?

Bir gönül deryasının dalgasına kapıldım

Bu saf halim yüzünden hep kıyıya atıldım

Boğmayan bu deryanın hayranıyım her zaman

 

Güzellik dolu yürek hep güzellik saçıyor

Renk, renk süslü çiçekler gülistanda açıyor

Her vakit iyi, doğru, sevgi, saygı seçiyor

Doymayan bu deryanın hayranıyım her zaman

 

Mecnun olup çöllere düşmek bu imiş meğer

Ferhat olup dağları deşmek bu imiş meğer

Yusuf olup zindanda pişmek bu imiş meğer

Evmeyen bu deryanın hayranıyım her zaman

 

Bilinen kötülüğün tamamı ona dargın

Sevgiyle güzellikle her an sakin ve durgun

Öyle bir derya ki bu sonsuzluk ona vurgun

Dövmeyen bu deryanın hayranıyım her zaman

 

İlim, idrak, irfanla bilip şeytanı, cini

Yok, etmek gayretiyle beyinlerdeki ini

İnsanı esir eden bitiren hadsiz kini

Sevmeyen bu deryanın hayranıyım her zaman

 

Yanına vardığımda beni bağrına bastı

Ne bir hüzün çağırdı ne de yüzünü astı

Çekti her türlü kahrı zannetmeyin ki küstü

Sövmeyen bu deryanın hayranıyım her zaman

 

Ömrünün her anında asla haddini aşmaz

Doldursalar fitneyle taşmam dedi mi taşmaz

Kendi kâinatının yörüngesinden şaşmaz

Kovmayan bu deryanın hayranıyım her zaman

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , | HAYRANIYIM için yorumlar kapalı
Kas 28

KUMAR MASASI…

KUMAR MASASI…

Olağanüstü acıların arasında çıkan yazıdır. Türkiye ve Orta Doğu coğrafyasındaki gelişmeleri anlayabilmek için tarihi ve özellikle yakın tarihi iyi bilmek şarttır. Günümüzde “Osmanlıcılık” ya da “Halifelik” adına rüya görenler tarihi “Fesli Deli Kadir” ve “Eşari” geleneğinden anlatımlarla öğrendikleri için gerçekleri bilmez. Dahası “Bilmediklerini de bilmezler.” “Abdülhamit’in 33 yıl boyunca tek karış toprak vermediğini” savunan embesiller iki yanlışın bir doğru olduğuna inanmaya devam etsin. Zahmet edip birazcık okusalar gerçeklerle yüzleşecekler. Lakin aynaya bakmayı da şeytana bağlarlar.

AKP iktidarında bir takım TV dizileri ve sinema filmleri ile “sanal intikam” alışının da modası geçti. İslam Orduları kurulacakmış, başkenti İstanbul olan devletin adı uyduruktan SADAT tarafından belirlenmiş. Felan, filan…

ADVERTISING

Bu sütunlardan defalarca Falih Rıfkı Atay‘ın “Zeytindağı ve Bozgun” adlı ölümsüz eserlerini tavsiye ederken, bu eserleri okuyup içselleştirmeden Orta Doğu coğrafyasındaki gelişmelerin günümüze iz düşümlerinin yorumlanamayacağının altını çizmiştim.

Arap yarımadasındaki bozgunu görmeden “Kut’ül Amare’yi zafer” olarak nitelendirenler kocaman ormana değil tek ağaca bakıp; hamasi nutukların arkasına saklanmaya devam ediyorlar. Mekke ve Medine’nin düşüşü, Arapların İngilizlerle iş birliğini görmezden gelirler. İslamcı-Osmanlıcılar “Lawrence”i bile unutmuşlar. Yemen’e gidip dönmeyenler, Suriye’den geri çekilişten de haberleri yoktur. Ya da yokmuş gibi davranırlar.

Yeniçağ Gazetemizin müdavimleri hatırlar “Zeytindağı”ndaki o tarihî diyaloğu… Geri çekilen askerlerin, yaralıların indiği tren istasyonunda Anadolu’muzun cefakar anası, “Benim Ahmed’imi gördünüz mü?” feryadını hatırlayan var mı? Ahmedin anasına verilen: “Hayır! Hiç birimiz Ahmed’i görmedik. Fakat Ahmed’in her şeyi gördü. Allah’ın Muhammed’e bile anlatamadığı, cehennemi gördü!..” cevabını eminim ne Recep Tayyip Erdoğan ne de O’na kayıtsız şartsız destek verenler okumuştur. Okumuş ya da dinlemiş olsalar da hazmedememişlerdir.

O sırada “Yedek subay” olarak çöllerde görev yapıp, geri çekilmeye tanıklık eden Falih Rıfkı Atay şöyle devam ediyor:

“Vagonlar, arabalar, kamyonlar hepsi ondan, Anadolu’dan utanır gibi… Hepsi İstanbul’a doğru perdelerini kapatmış, muşambalarını indirmiş, lambalarını söndürmüş, gizli ve çabuk geçiyor. Anadolu Ahmed’ini soruyor. Ahmed, o daha dün bir kurşun istifinden daha ucuzlaşan Ahmed, şimdi O’nun pahasına kanadını kısmış, tırnaklarını büzmüş, bize dimdik bakan o ana kartalın gözlerinden okuyoruz.

Ahmed’i ne için harcadığımızı bir söyleyebilsek, Onunla ne kazandığımızı bir anaya anlatabilsek, O’nu övündürebilecek bir haber verebilsek… Fakat biz Ahmed’i kumarda kaybettik!”

Falih Rıfkı’nın “Kumar masasında kaybettik” dediği Ahmedler ve Mehmetler üzerine sözlerini öncelikle “Gözyaşları dinsin denilen analar” anlar… Bir de tarihçiler bilir… “Milletimizin geleceğini heba edileceği bir kumar masasında hiç olmadık, olmayız” cevabı Erdoğan ve şürekâsına kapak olurken, her gün gelen şehit analarına, ailelerine de önemli mesajdır.

Kırılırım hatta küser, darılırım. Fakat, Fatih’in annesi, Nihat Ağabeyimin bacısı Meral Akşener’i severim. Evlad-ı Fatihan olan Akşener’in bu memlekette “Sadece siyasetçi değil. Her ailenin içindeki anne, hala, teyze, abla” olgusunun gerçeklerini parti kurulmadan çok önce yazdığım için müsterihim. Her karşılaşmamızda “Bir telefon kadar yakınım” dediğim çocuklarımın “Halası-Mami”si Akşener’in bu sözlerinin siyasi tarihimize kırmızı çizgiler ile geçtiğini hatırlatıyor, “Sağın düşünme zamanı”nın gelip de geçmekte olduğuna vurgu yapmakta fayda görüyorum.

Ahmedler, Mehmetler, Fatihler, Gökçek, Selcen, Aybike ve tüm Türklerin analarının, bacılarının, amcaları, dayıları, halaları, teyzeleri, torun-torba ve yeğenlerinin “Kumar masasına itibar etmeyeceğine inanıyorum”… Vesselam.

 

Alıntı: Yavuz S. Demirağ

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | KUMAR MASASI… için yorumlar kapalı
Kas 27

BU GÜNÜ ANLATAN DİZELER,

BU GÜNÜ ANLATAN DİZELER,

Merhum Ahmet Kaçar‘dan:

“Ekonomi kuralları böyle yazıyor kitapta

Rüzgâra bedelsiz toprak, yağmura su satacağız.

Mucize zuhur ederse, yallah deyip, ilk etapta

Paramızdan altı sıfır sonra da bir atacağız?”

Nasıl söylemiş?

Ahmet Kaçar merhum, öleli epey oldu. Bir dörtlükte, Türkiye’nin ekonomi fotoğrafını çekip gösteriyor.

Mevcut iktidar “Rüzgâra bedelsiz toprak, yağmura su satarak” şayet “beklediği mucize gerçekleşirse” de ekonomiyi düzelteceğini söylüyor. “Paradan altı sıfır atalı” epey oldu. Sıra geldi parayı pul edip geriye kalan kalan o “1’i” de atmaya. Onu da attı mı Türkiye, çöktü demektir. Çünkü sıfırı önceden atmıştı, geriye “1” kalmıştı. 1 de silinince ne kalır?

Hiçbir şey kalmaz.

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , | BU GÜNÜ ANLATAN DİZELER, için yorumlar kapalı
Kas 26

Cihat Yaycı’dan dikkat çeken Yunan adaları çıkışı:

Cihat Yaycı’dan dikkat çeken Yunan adaları çıkışı: Egemenlik devir şartları ortadan çıktı.

Müstafi Tümamiral Yaycı, gayri askeri statüde olmak kaydıyla Yunanistan’a devredilen 23 adanın egemenlik devir şartının ortadan kalktığını açıkladı.

Türk Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı, Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı, Necmettin Erbakan Üniversitesinde (NEÜ) gerçekleştirilen “Deniz Hukuku ve Mavi Vatan” konulu konferansta öğrencilerle buluştu. NEÜ Hukuk ve Adalet Topluluğu tarafından Ahmet Keleşoğlu Yerleşkesi, Nezahat Keleşoğlu Konferans Salonu’nda düzenlenen programda ilk olarak NEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Zekeriya Mızırak kürsüye geldi.

 “Mavi Vatan ile Türkiye’nin Geleceği Çok Açık”

Prof. Dr. Mızırak, “Mavi Vatan” kavramının bir duruş ve varoluş kavramı olduğunun altını çizerek, “Bu kavramı ortaya atan ve savunanlara şükranlarımı sunuyorum. “Mavi Vatan, Türkiye’nin bir deniz ülkesi olduğunun da bir işareti aslında. Denizler sadece turistik amaçla kullanılan yerler değil, bir ulaşım, ekonomik kalkınma ve savunma arenası aynı zamanda Mavi Vatan ile beraber Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki karbon ve doğalgaz yataklarının da önemli bir parçasına sahibiz. Bugün dünyadaki en önemli konulardan bir tanesinin ‘enerji güvenliği’ olduğunu düşündüğümüz zaman, Mavi Vatan ile beraber Türkiye’nin geleceğinin ne kadar açık olduğunu ve geleceğe ne kadar güvenle bakabileceğimizi görebiliriz” dedi.

NEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Zekeriya Mızırak’ın açılış konuşmasının ardından konferansa geçildi.

“Türk Milleti, Kökünden İtibaren Denizciydi”

Barbaros Hayrettin Paşa’nın ifade ettiği, ‘Denizlere hakim olan, cihana hakim olur’ deniz stratejisinin, ondan yüzyıllar sonra gelen stratejistler tarafından kopyalandığını aktaran Doç. Dr. Cihat Yaycı, “Bu ifadenin benzerini, Barbaros Hayrettin Paşa’dan yaklaşık 300 yıl sonra gelen Mahan kullanmıştır. Bu düşünceyi savunan herkes, deniz stratejisini Barbaros Hayrettin Paşa’dan öğrenmiştir. Bunu ‘Bizim Türk milleti denizci değildi, denizcileşmesi lazım’ diyenlere bir cevap olsun diye söylüyorum. Türk milleti, kökünden itibaren denizciydi. Bizim kökümüz bu topraklarda 7 bin yıl öncesine gider. Biz Malazgirt Savaşı ile Anadolu’ya ilk defa girmedik. Anadolu’ya son kez ve tüm Anadolu’yu yurt yapacak şekilde girdik” şeklinde konuştu.

“Yunanistan’a Devredilen 23 Adanın Egemenlik Devir Şartı Ortadan Kalkmıştır”

Gayri askeri statüde olmak kaydıyla Yunanistan’a devredilen 23 adayla ilgili konuşan Doç. Dr. Yaycı, şunları söyledi: “23 tane ada Yunanistan’a 1923 Lozan Antlaşması ve 1947 Paris Barış Antlaşması ile gayri askeri statüde olmak kaydıyla verilmiştir. Gayri askeri statüde Yunanistan ancak polis ve jandarma bulundurabilir, asayişi temin için. Onlar da bir tabanca, bir kılıç ve bir tüfek bulundurabilirler ellerinde, 100 kişiyi aşarsa da bir makineli tüfek olabilir. Yunanistan buralara hava alanları, tanklar, tüfekler her şeyi koydu. Dolayısıyla egemenlik devir şartı ortadan kalkmıştır. Bu adaların egemenlikleri tartışmalı hale gelmiştir” diye konuştu.

“Münhasır Ekonomik Bölge İlan Etmeliyiz”

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de, Libya ile yapılan anlaşmanın benzerini Mısır, Filistin, İsrail, Lübnan ve Suriye ile de yapması gerektiğini savunan Doç. Dr. Cihat Yaycı“Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin önerdiğinden daha fazlasını, yani Mısır’ın 21 bin, İsrail’in 5 binden fazla, Lübnan’ın bin 620, Suriye’nin bin 100 kilometrekare daha fazla denizalanı kazanacaklarını ortaya koyarak Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan etmeliyiz” ifadelerini kullandı.

Konferans, NEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Zekeriya Mızırak’ın Doç. Dr. Cihat Yaycı’ya hediye takdimi ile sona erdi. (İHA)

 

Kaynak: Yeniçağ

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | Cihat Yaycı’dan dikkat çeken Yunan adaları çıkışı: için yorumlar kapalı
Kas 25

SİZİN KALBİNİZ BOZUK

SİZİN KALBİNİZ BOZUK

Kuraklık var, yağmur yağmıyor, nefesi kuvvetli bir hoca getirmişler, hep beraber tepeye yağmur duasına çıkmışlar, akşama kadar dua etmişler, bir damla yağmur düşmemiş…
“Hani hocaefendi, yağmur nerede?”
Hoca terslemiş:
“Sizin kalbiniz bozuk!”
“Niye?”
“Eğer yağmur yağacağına inansaydınız, şemsiye taşırdınız. Bir ben inandım, şemsiye aldım, o da yetmedi!”

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , | SİZİN KALBİNİZ BOZUK için yorumlar kapalı