Eki 29

ÇARPAR TÜM HEYECANLA TÜRK, TÜRK DİYE KALBİMİZ / TÜRK’ÜZ, CUMHURİYETİ YAŞATMAKTIR AZMİMİZ

Bazıları fıtratlarının gereğini hadsizce yapsa da “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür Necip Türk der ki; “ÇARPAR TÜM HEYECANLA TÜRK, TÜRK DİYE KALBİMİZ/ TÜRK’ÜZ CUMHURİYETİ YAŞATMAKTIR AZMİMİZ ” demektedir. Allah’ın izni ile sonsuza kadar da diyecektir. Saygılarımla…

* * *

ÇARPAR TÜM HEYECANLA TÜRK, TÜRK DİYE KALBİMİZ TÜRK’ÜZ, CUMHURİYETİ YAŞATMAKTIR AZMİMİZ

Fikri hür, irfanı hür istiklalin beşiği
Atatürk’le aşıldı medeniyet eşiği
Gözlerde, yüreklerde cumhuriyet ışığı
Çarpar tüm heyecanla Türk, Türk diye kalbimiz
Türk’üz, cumhuriyeti yaşatmaktır azmimiz

* * *

O, Türk kanı yürekte harlayacak her zaman
Bu altın cumhuriyet parlayacak her zaman
Türk’ün istiklâlini korlayacak her zaman
Çarpar tüm heyecanla Türk, Türk diye kalbimiz
Türk’üz, cumhuriyeti yaşatmaktır azmimiz

* * *

Başkomutan Başbuğdu, öncü oldu Bozkurdu
Ordusuzdu ülkesi hemen bir ordu kurdu
Köle düşüncelere fırsat vermez can yurdu
Çarpar tüm heyecanla Türk, Türk diye kalbimiz
Türk’üz, cumhuriyeti yaşatmaktır azmimiz

* * *

Peygamberin övdüğü yiğitlik, bu gende var
Mücevherlerden üstün o, asil kan sende var
Mertlik cesur yürekte, hem bilekte, tende var
Çarpar tüm heyecanla Türk, Türk diye kalbimiz
Türk’üz, cumhuriyeti yaşatmaktır azmimiz

* * *

Bir yüzyıl öncesinden geleceği gördüler
Bağımsızlık uğruna binlerce can verdiler
Bu altın geleceği kanla, canla ördüler
Çarpar tüm heyecanla Türk, Türk diye kalbimiz
Türk’üz, cumhuriyeti yaşatmaktır azmimiz

* * *

Yüce Rabbin emriyle al bayrağa kan verdik
“Gir cennete denildi” şehit olduk can verdik
Irkıma liyakatle şan üstüne şan verdik
Çarpar tüm heyecanla Türk, Türk diye kalbimiz
Türk’üz, cumhuriyeti yaşatmaktır azmimiz

* * *

Erdik yüzüncü yıla nice tufan gördük biz
Sevgi, saygı, adalet, ilim, irfan ördük biz
Dostu candan dost bildik, düşmanları sürdük biz
Çarpar tüm heyecanla Türk, Türk diye kalbimiz
Türk’üz, cumhuriyeti yaşatmaktır azmimiz

* * *

Selam sana ey yüce anlı, şanlı sancağım!
Sana helaldir daim dökülen asil kanım
Uğruna feda olsun, her şeyim hatta canım
Çarpar tüm heyecanla Türk, Türk diye kalbimiz
Türk’üz, cumhuriyeti yaşatmaktır azmimiz

* * *

Bu sendeki ihtişam gözleri kamaştırır
Canlılar dünyasında özleri kamaştırır
Sözün ustalarında sözleri kamaştırır
Çarpar tüm heyecanla Türk, Türk diye kalbimiz
Türk’üz, cumhuriyeti yaşatmaktır azmimiz

* * *
Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , | ÇARPAR TÜM HEYECANLA TÜRK, TÜRK DİYE KALBİMİZ / TÜRK’ÜZ, CUMHURİYETİ YAŞATMAKTIR AZMİMİZ için yorumlar kapalı
Eki 28

CUMHURİYET DÜŞMANLARINA KARŞI GÖĞSÜMÜZÜ SİPER EDECEĞİZ

CUMHURİYET DÜŞMANLARINA KARŞI GÖĞSÜMÜZÜ SİPER EDECEĞİZ

İnsanlık İsrail vahşeti karşısında kahroluyor ancak bir kesim var ki adeta bu durumu fırsata çeviriyor Türkiye’de!

Evet, onlar; demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmanlar!

Dertleri var cumhuriyet ile teee en başından beri!

1930’da İzmir’de Kubilay’ı şehit edenlerin torunları onlar!

“Keşke Yunan galip gelseydi” diyebilenlerin torunları onlar!

Ülke işgal altındayken, bugün Filistin’de yaşananların bin katı vahşet Anadolu’yu Türksüzleştirmek için uygulanırken, bebeler süngülerle şehit edilirken, kadınların ırzına geçilirken, İslam’a ve Kur’an-ı Kerim’e hakaret edilirken, camilere toplanan Müslümanlar canlı canlı yakılırken “Yunan galip gelseydi bu kadarını yapmazdı” diyebilenlerin artıkları!

Geçmişte Yunan’ın, İngiliz’in, Fransız’ın, İtalyan’ın süngüyle Türk varlığını yok etme isteğinin günümüz temsilcileri onlar!

Ellerinde süngü yok, silah yok, daha tehlikelisi var kalem ve kağıt!

Ellerine aldıkları kalemlerle boş sayfaları kafalarına göre doldurup yalan tarih yazarken toplumu Türk tarihinden uzaklaştırmaya, Türk tarihini unutturmaya çalışıyorlar!

Toplumu bilinçsizleştirip Araplaştırmaya çalışıyorlar!

İşte bu zihniyetin ürünleri, Filistin’de yaşanan insanlık dramını bahane ederek Cumhuriyetimizin, özgürlüğümüzün, bağımsızlığımızın ilanının, kutsal vatan toprağımızın yabancı postalından temizlendiği günün kutlanmasını erteledi!

Filistin’deki katliam için 3 günlük milli yas ilan edenler, Cumhuriyetimizin 100. yılına bir hafta kala kutlamaları erteledi!

Hâlbuki daha 1 haftamız vardı önümüzde?

İnsanlık için yasımızı tutalım elbet ancak kendi varlık sebebimizin, tarihimizin şuurundan da feragat etmeyelim!

Kutsal vatan toprağından yabancı postalını atmak için dedelerimizin, ninelerimizin ne zorluklarla baş ettiğini unutmayalım!

Kendisini ve bebeğini soğuktan korumak yerine, elindeki tek örtüyü milli mücadelenin cephanesini korumak için kullanırken donarak şehit olan 21 yaşında Şerife bacıyı unutmayalım!

Eşine haber vermeden gizli gizli milli mücadeleye katılan daha 20 yaşında şehadet şerbetini içen Makbule hanımı unutmayalım!

İzmir’de tek başına Yunan’a ilk kurşunu atmaktan korkmayan, Yunan’ın pis süngüsüyle şehit ettiği Hasan Tahsin’i unutmayalım!

Maraş’ta Fransız-Ermenilere karşı ilk kurşunu atmaktan çekinmeyen Sütçü İmam’ı unutmayalım!

Antep’te milli mücadeleyi örgütleyen Antep savunmasının unutulmaz ismi Şahin beyi unutmayalım!

Vatanın dört bir yanında daha oyun çağındayken silahını kuşanıp düşmanla çarpışırken şehit olan çocuk kahramanlarımızı unutmayalım!

Bu vatan her bir ferdiyle vatan savunması yaparken şimdi hilafet çağrısı yapanların halifesi sarayında bahçıvan Şaban efendinin kızı, 18 yaşındaki Nimet Nevzat hanımı 5.eşi yapıyordu!

Halife halife dedikleri, hilafet hilafet dedikleri buydu işte!

Hilafet adı altında Arap kardeşleriyle birlik olmak isteyerek Türk kimliğini yok etmek isteyenler, Arap’ın, Yemen’de, Suriye’de İngiliz ve Fransızlarla birlikte “Halifelerine” karşı başlattığı savaştan habersiz!

İngiliz ajanı Arabistanlı Lawrence’ın öldürdüğü her Türk için tüfeğine attığı çentikten habersiz!

Anadolu’da İngiliz sterlinine tav olan tarikat liderlerinin safsatalarına inananlar bu ülke için canından kanından, çoluğundan çocuğundan vazgeçenleri düşman belliyor!

Bilinçsizce “hilafet hilafet” diye bağırıyor!

Türk kimliğinden uzaklaştırılan kitleler hilafet hayalleriyle uyutuluyor!

Vatanı dışarıdan fethedemediler, tekrar ve tekrar içeriden deniyorlar!

Cumhuriyeti yıkmak isteyenlere ve onlara gebe olanlara karşı Hasan Tahsin gibi, Şerife bacı gibi, Sütçü İmam gibi, Şahin bey gibi ve daha nice milli mücadele şehitleri gibi göğsümüzü siper etmeye devam edeceğiz!

Alıntı: Tolga Şahin

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | CUMHURİYET DÜŞMANLARINA KARŞI GÖĞSÜMÜZÜ SİPER EDECEĞİZ için yorumlar kapalı
Eki 27

GİDEMEZSİN..

GİDEMEZSİN..

* * *

İz bıraktın gözlerimde

Giz bıraktın sözlerimde

Yüz bıraktın yüzlerimde

Gidemezsin, gidemezsin..

* * *

Şaka, alay değil gitmek

Oyun, halay değil gitmek

Öyle kolay değil gitmek

Gidemezsin, gidemezsin..

* * *

Haydi, artık kendine gel!

Aşkın gerçek fendine gel

Yüreğimin indine gel

Gidemezsin, gidemezsin..

* * *

Şaka, alay değil gitmek

Oyun, halay değil gitmek

Öyle kolay değil gitmek

Gidemezsin, gidemezsin..

* * *

Gözümdeki yaşa bakma

Yüreğe bak, başa bakma

Dikilecek taşa bakma

Gidemezsin, gidemezsin..

* * *

Şaka, alay değil gitmek

Oyun, halay değil gitmek

Öyle kolay değil gitmek

Gidemezsin, gidemezsin..

* * *

Kalpler durur birden bire

Hisler kurur birden bire

Gurur vurur birden bire

Gidemezsin, gidemezsin..

* * *

Şaka, alay değil gitmek

Oyun, halay değil gitmek

Öyle kolay değil gitmek

Gidemezsin, gidemezsin..

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | GİDEMEZSİN.. için yorumlar kapalı
Eki 25

TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN RİSKLER

TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN RİSKLER

Önümüzdeki dönemde, dünyanın en fazla sığınmacısına sahip Türkiye’nin karşı karşıya kalabileceği riskler:

Birinci aşamada, Türkiye’yi NATO’dan uzaklaştırma adımları atılır.

4 Nisan 1949’da Washington’da 12 ülkeyle kurulan NATO, genişleme politikası sonucunda 1990’da 16 üyeye; Varşova Paktı’nın yıkılması sonrası 1999’da 19 üyeye; 2004’te 26 ülkeye; 2009’da 28 üyeye ve 2017’de 29 ülkeye çıktı. 2019’da Makedonya’nın; 2023 yılında Finlandiya’nın ittifaka katılımıyla NATO’nun üye sayısı 31 oldu. Sırada İsveç var. İsveç’in NATO üyeliğini veto eden Türkiye’nin, yakın gelecekte ABD etkisiyle onay vereceğini söylemek bir sır olmaz.

14 maddelik NATO Anlaşması’nda, üye ülkeyi ittifaktan ayırma gibi bir hüküm yer almıyor. Üye, ancak kendi isterse ayrılabilir. Ancak, 27 üyesi bulunan AB’nin 21 üyesi NATO ülkesi. Yani NATO demek ABD demek; NATO demek AB demek… Genişleyen NATO’da oybirliğiyle karar alma koşulu kaldırılabilir ve Türkiye NATO dışına çıkarılabilir. NATO’da üvey evlat durumuna getirilebilir.

Her durumda, dünyanın en fazla sığınmacı/yasa dışı göçmenini barındıran bir ülke, hiçbir koşulda herhangi bir Batı ittifakında yer alamaz. Başka bir deyimle, Türkiye’nin AB’ye üye olabilmesi, hayalin ötesinde bir durum…

– İkinci aşamada, dünyanın en fazla göçmenimi barındıran Türkiye, ABD/NATO/AB tarafından riskli ülkeler statüsüne alınır. Bu durum; Türkiye’yi batıdan uzaklaştırır ve ekonomik, askeri güç dahil tüm milli güç unsurlarını olumsuz etkiler.

– Üçüncü aşamada, asıl stratejik sonuç, ABD’nin hedeflediği Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) Türkiye ayağının son adımı atılır. 2021 yılında bastırılan PAPA PULU’ndaki harita ortaya çıkar. Sözde “Büyük Kürdistan haritasının Türkiye ayağı…

***

Türkiye farkında mı bilmiyorum? Sığınmacı/göçmen sorunu, artık sadece sığınmacı/göçmen sorunu değil. Bu yüzden İngiltere, Norveç dahil tüm Avrupa ülkeleri insan haklarına aykırı her türlü önlemi alarak göçmenleri Türkiye’de tutmaya çalışıyorlar.

Türkiye, İngiltere’ye sormalı mesela… Neden sadece yaklaşık 20 bin Suriyeli’yi seçerek aldı? Çok fakir olduğu için mi?..

Türkiye, AB’ye sormalı mesela… Avrupa ülkelerinin toplam sadece yaklaşık bir milyon, Suriyeli sığınmacıyı seçerek kabul etmelerinin gerekçesi ne?.. Yoksulluktan mı?..

Ve Türkiye kendi kendine sormalı mesela… Sığınmacıların AB ülkelerine gidişlerini engelleyen ve Türkiye’yi göçmen ülkesi konumuna getiren, “Geri Kabul Anlaşması” neden imzalandı?.. Bu anlaşmanın sonucu olumlu mu?..

Ve Türkiye şu soruyu sormalı mesela… Dünya tarihinde hangi ülke, bu kadar çok sayıda sığınmacı yükünü kaldırır?..

Ve fakat asıl soru şu: Bu koşullarda 10-15 yıl sonra demografik yapı değişmeye başladığında; ABD’nin, PAPA PULU’nun, PKK terör örgütünün sözde haritası; ABD’ye, AB’ye rağmen önlenebilecek midir?..

Mesela, 10 Ağustos 1920 tarihli SEVR Antlaşması ile ABD’nin BOP, PAPA PULU ve PKK terör örgütü sözde haritaları arasındaki benzerlik biliniyor mu?..

Türkiye’nin en büyük sorunu çeyrek eğitimli “aydın” sorunudur. Tüm Avrupa ülkelerinin toplam sadece yaklaşık bir milyon, İngiltere’nin sadece 20 bin Suriyeli sığınmacıyı seçerek kabul etmelerini bu aydın türü eleştirmez. Ama, Türkiye’yi göçmen ülkesi haline getiren Soros projesini destekler ve sığınmacıların ülkelerine geri gönderilmelerine karşı çıkar. Bu çeyrek eğitimli “aydın”, yaşadığı Türkiye’ye ve tarihine yabancıdır. Diğer ülkelere sevdalı… Genellikle “yetmez ama evetçi”… Bu vatanda yaşamaya borçlu olduğu Kemalizm’i de küçümser…

Özet Kaynakça:

(1) https://www.hurriyet.com.tr/gundem/vize-sorunu-nedir-sanatcilara-bile-verilmedi-dosya-dolusu-evrak-uzun-sureli-inceleme-iste-schengen-vize-surecinde-son-durum-42276717

(2) https://tr.euronews.com/2023/03/28/abye-iltica-basvurusu-2021de-besinci-siradaki-turk-vatandaslari-2022de-dorduncu-siraya-cik#:~:text=s%C4%B1raya%20kadar%20%C3%A7%C4%B1kt%C4%B1. ,2022%20y%C4%B1l%C4%B1nda%2049%20bin%20720%20T%C3%BCrk%20vatanda%C5%9F%C4%B1%20AB%20%C3%BClkelerine%20ilk,listesinde%20be%C5%9Finci%20s%C4%B1rada%20yer%20alm%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1.

Alıntı: Naim Babüroğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN RİSKLER için yorumlar kapalı
Eki 23

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Ulusal gücü etken ve ulusal iradeyi egemen kılmak esastır.” (1919) Mustafa Kemal Atatürk

* “Bir ömür daha lazım ölümümüzden sonra, Çünkü bu ömrümüzü yalnızca umutlanmakla geçirdik…”

Sadi Şirazi

* “Kendi yalanlarına inanan insanlarla tartışarak, zamanınızı boşa harcamayın”. Paulo Coelho

* “Yüreğiyle konuşan herkesi yüreğinle dinleyecek kadar ağır ol, ama dili ayrı, yüreği ayrı olanları da hiç duymayacak kadar sağır ol.” Şair Sözü

* “Amerika iki sebeple güçlüdür. Ülkesindeki vatan hainlerini bulur, öldürür. Diğer ülkelerdeki vatan hainlerini bulur kullanır.” Henry Kissenger ABD Eski Başkanı

* “Herkes biliiyor geminin su aldığını, herkes biliyor kaptanın yalan söylediğini, herkes biliyor geminin su aldığını.” Leonard Cohen

* “Taht ve taç geçicidir. Hiç gönüllere girdin mi?” Sadi Şirazi

* “Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen kaçınılmaz sonuç; cahiller tarafından yönetilmeye mahkûm olmaktır.” Platon

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Eki 21

“SİZİ GİDİ AMERİKANCILAR SİZİ”

“SİZİ GİDİ AMERİKANCILAR SİZİ”

Reuters’a konuşan Amerikalı iki yetkili, Amerikan askerlerine yakın bir bölgede operasyon yaptıkları için Türkiye’ye ait SİHA’yı düşürdüklerini itiraf etti…
Ok yaydan çıkınca Dışişleri Bakanlığı şu açıklamayı yaptı:
-“Operasyon esnasında üçüncü taraflarla işletilen çatışmasızlık mekanizmasındaki farklı teknik değerlendirmeler nedeniyle bir SİHA kaybedilmiştir.”
İşte tüm tepki maalesef bu kadar cılız bu kadar korkak.
“Dünya 5’ten büyüktür” diye daha geçenlerde meydan okuyan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da yandaşı MHP lideri Devlet Bahçeli de suskun.
Yazıklar olsun…
Bugün iktidarda olan Millî Görüşçüler var ya; 1967’de Amerika’nın 6. Filo’sunun İstanbul’u ziyareti sırasında gösterdikleri tepkileri aklıma geldi.
Dönemin Millî Türk Talebe Birliği (MTTB) başkanı İsmail Kahraman 6. Filo’yu protesto ederek gençlere hedef gösterdi.
3 gün sonra eylemler başladı.
Beyoğlu’nda Amerikan askerlerinin başlarından keplerini kapmak, üstlerine kırmızı boya atmak, üniformalarını jiletlemek ya da kıstırıp hırpalamak ve hatta Amerikalı askerleri denize atmakla tepki gösterdiler.
Başkanı İsmail Kahraman olan Millî Türk Talebe Birliği’nin üyeleri bakın kimlerdi:
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mehmet Ali Şahin, Bülent Arınç, Beşir Atalay, Ömer Dinçer, Taner Yıldız, Hüseyin Çelik, Necip Fazıl Kısakürek, Ömer Lütfi Mete, Şükrü Karatepe, Mustafa Müftüoğlu, Cemil Meriç, Oğuzhan Asiltürk, Yasin Hatipoğlu, Prof. Dr. Sabahattin Zaim,
Erdoğan ailesinin vakfı TÜGVA’nın Mütevelli Heyeti Üyesi Mehmet Burak Savaşer,
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un yeğeni Mustafa Hüsnü Kurtulmuş,
Hizbullah Türkiye örgütünün kurucularından Fidan Güngör ve Hüseyin Velioğlu ki bugün HÜDA PAR’ın temelini teşkil ediyorlar.
“Keşke Yunan kazansaydı diyen” Kadir Mısıroğlu da elbette en baş üyeydi…
O İsmail Kahraman hem de Meclis Başkanı iken şöyle dedi:
-“Laiklik ilkesi yeni anayasada yer almamalı…”
Hocan Kahraman’ın bu talimatını yeni anayasada mı yerine getireceksin Erdoğan?
İşte Millî Görüşçüler bu kafadalar.
O gün Amerika düşmanıydılar, bugün Amerikancı oldular.
O Amerika ki NATO tarihinde ilk kez NATO üyesi Türkiye’nin terörle mücadele görevinde uçuş yapan uçağını Türkiye’deki İncirlik Üssü’nden kalkan bir F-16 savaş uçağı ile vurdu.
Biliyorum Erdoğan, iktidar rantları sizi bu hâle getirdi.
Biliyorum Erdoğan, Saraydaki zevki sefa yaşamı size çok tatlı geldi.
Biliyorum Bahçeli, iktidar yandaşlığı millî meselelerde bile sizi suskun yaptı.
Millî Görüşçüler, bakıyorum ki artık bırakın eylem yapmayı, bırakın nota vermeyi Amerika karşısında el pençe divan duruyorsunuz.
Şerefli Türk askerlerinin başlarına çuval geçirir Amerika, susarsınız.
Amerikan Başkanı, “Erdoğan ailesinin mal varlığını açıklarız” der siz de sınır ötesi terör operasyonlarını durdurursunuz.
15 Temmuz hain darbenin başı terörist Fethullah Gülen’i Türkiye’ye iade etmezler umursamaz hâle gelirsiniz.
Askerî sırların bulunduğu Kozmik Oda’nın FETÖ’cülere açılmasına onay verir, belgelerin Amerika’ya ulaşmasına neden olursunuz.
Sizi gidi Amerikancılar sizi…
Sizlerden asla millî ve yerli iktidar olmaz, olamaz…
Topunuzun, Allah müstahakkınızı versin…

Alıntı: Orhan Uğuroğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | “SİZİ GİDİ AMERİKANCILAR SİZİ” için yorumlar kapalı
Eki 19

ÜMMET Mİ, MİLLET Mİ? (2)

ÜMMET Mİ, MİLLET Mİ? (2)

Yıl 2023… Şimdilerde ise, “Müslüman olmayana Türk denmez” söylemi dolaşıyor. Cehalet bilinçli bir tercih elbette. “Müslüman olmayana Arap denmez” mantığı gibi… Hristiyan ya da Musevi olan Araplar, Arap olmayacaklar mı?

Müslüman olmayan Büyük Hun İmparatorluğu hükümdarı Mete Han, Türk değil mi mesela? Türk Ordusu’nun kuruluş tarihi, M.Ö. 209 olarak kabul edilir. M.Ö. 209’da kurulan Türk Ordusu Türk değil miydi?

Cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan 16 Türk Devleti’nin hepsi Müslüman mıydı?… Büyük Hun, Batı Hun, Avrupa Hun, Ak Hun, Göktürk, Avar, Hazar, Uygur Devleti Müslüman olmadıkları için Türk değiller mi? Müslüman olmadıkları için Türklükten mi reddedilecek?.. Şu anda yaşayan Çuvaş, Gagavuz, Karay, Altay, Tuva, Yakut, Hakas, Sarı Uygur Türkleri Müslüman olmadıkları için Türk sayılmayacaklar mı? Siz Müslüman o0lmadığınız için Türk olamazsınız mı denilecek?..

***

Atatürk, 1930’da Millet’in tanımını yapmış ve noktayı koymuştu. Bu tanım, Türk tarihinin de özetidir. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.”

Atatürk, Osmanlı’dan kalan en büyük mirasın, çağdaşlaşmaya engel olan cehalet olduğunu anlar. Saltanatın kaldırılması kararının verildiği gün, 1 Kasım 1922’de Mecliste yaptığı konuşmada: “Osmanoğulları, zorla Türk Milletinin hâkimiyet ve saltanatına el koymuşlardır. Bu zorbalıklarını altı yüzyıldan beri sürdürmüşlerdir. Şimdi de Türk Milleti bu saldırganlara isyan ederek ve artık dur diyerek, hâkimiyet ve saltanatını fiilen kendi eline almış bulunuyor.” demişti. Atatürk, Müslüman ülkeler içinde, ‘kul’ yerine ‘birey’i, “ümmet” yerine ‘millet’i oluşturmuş tek çağdaş liderdir.

Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimin ana hedefi, bir ulus devletin Türk ulusunun yaratılmasıdır. Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin temelini ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet yapısı oluşturur. Ulus devlet anlayışı, etnik ve dinsel temellere bağlı değildir. Ulus devlette dil önemlidir. Üniter devlette ise, tek bir ülke, tek bir egemenlik, tek bir ulus vardır. Laik devlet yapısı, Atatürk ilkelerinin temel taşıdır.

Milleti öldürüp, yerine, tarihten acı tecrübelerle silinmiş bir ümmet koyma gayreti, Türkiye’yi sadece karanlığa ve geri kalmışlığa götürür.

Dünyanın en zengin enerji kaynaklarına sahip, fakat tek buluşları yok. Neden? “Biat” kültürü “kul”, “liyakat” kültürü “özgür birey” demek… “Liyakat”, akıl ve bilim demek… Sorgulama kültürü demek… Sorgularsan, yolun Atatürk’e ve O’nun devrimlerine çıkar…

Ümmet peşinde olanlar; başkalarından satın aldıkları silahla birbirlerini öldüren ve başkalarının bulduğu ilaçla iyileşmeye çalışan coğrafyaya özeniyorlar… Batı’dan medet uman, kendi çocuklarını Batı’daki okullara gönderen coğrafyaya…

Alıntı: Naim Babüroğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | ÜMMET Mİ, MİLLET Mİ? (2) için yorumlar kapalı
Eki 17

SİZ OLSANIZ NE YAPARDINIZ?

SİZ OLSANIZ NE YAPARDINIZ?

Mahkemede hakim davacıya sormuş:

– “Kazadan sonra size ‘Nasılsınız?..’ diye soran otoyol polisine ‘Çok iyiyim, harikayım’ demişsiniz, şimdi tam tersini söylüyorsunuz ve tazminat istiyorsunuz!”

– “Efendim atım Karataş.”

– “Bırak şimdi atını matını… Olayı anlat..!”

– “Efendim, müsaade ederseniz olayı arz edeceğim, atım Karataş ile otoyolda giderken kamyonun biri bize çarpınca ikimiz de yolun kenarına fırladık, müthiş canım yanıyor ve kımıldayamıyordum, yattığım yerden atımın acı dolu feryatlarını duyuyordum tam o sırada otoyol polisi geldi, atın iniltilerini duyunca ona yöneldi, tüfeği ile tam alnının ortasından vurdu, elinde dumanı tüten tüfekle benim yanıma geldi, “Atının durumu çok kötüydü hallettim” dedi ve “Peki, sen nasılsın bakalım?.. ” diye sordu. Affedersiniz ama siz olsaydınız ne yapardınız!”

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , | SİZ OLSANIZ NE YAPARDINIZ? için yorumlar kapalı
Eki 15

ÜMMET Mİ, MİLLET Mİ? (1)

ÜMMET Mİ, MİLLET Mİ? (1)

Birinci Dünya Savaşı döneminde, Almanlar Osmanlı Devleti’ne “Enverland” yani “Enver’in Ülkesi” diyorlardı. Türkiye’ye malzeme taşıyan vagonlara “Enverland’a Gider” yazılıyordu.

Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı (1) adlı kitabında şöyle yazacaktı: “Almanlar, Büyük Savaş’ta Türkiye’ye kendi teğmenlerinin adını koymuşlardı: Enverland!” Evet Almanlar gerçekten teğmenlerini bulmuşlardı.

Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı’nın Allahaısmarladık bölümünde: “Eşyam ve kağıtlarımı bavuluma yerleştiriyorum. Artık Şam’dan ayrılıyorum… Tren giderken iki tarafımızda Suriye ve Lübnan’ı sanki safra gibi boşaltıyoruz. Yarın kendimizi Anadolu köylerinin arasında Kudüs’süz, Şam’sız, Lübnan’sız, Beyrut’suz ve Haleb’siz, öz can ve öz ocak kaygısına boğulmuş, öyle perişan bulacağız…

Anadolu hepimize hınçla, güvensizlikle ve şüpheyle bakıyor. Yüzbinlerce çocuğunu memesinden sökerek alıp götürdüğümüz bu anaya, şimdi kendimizi ve pişmanlığımızı getiriyoruz…

İstasyonda bir kadın durmuş, gelene geçene: ‘Benim Ahmed’i gördünüz mü?’ diyor. Hangi Ahmed’i, yüz bin Ahmed’in hangisini? Yırtık basmanın altından kolunu çıkararak, trenin gideceği yolun, İstanbul yolunun tersini gösteriyor. ‘Bu tarafa gitmişti’, diyor.

‘Ahmedi’mi gördün mü?’ Hayır… Hiçbirimiz Ahmed’ini görmedik. Fakat Ahmed’in her şeyi gördü. Allah’ın Muhammed’e bile anlatamadığı cehennemi gördü.

Anadolu Ahmed’ini soruyor. Ahmed’i ne için harcadığımızı bir söyleyebilsek, onunla ne kazandığımızı bir anaya anlatabilsek, onu övündürecek bir haber verebilsek… Fakat, biz Ahmed’i kumarda kaybettik.”

Birinci Dünya Savaşı’nda, Anadolu’nun çektiği sıkıntıları, ıstırapları bu denli mükemmel anlatan başka bir örnek var mıdır? Bilinmez…

***

Evet, ıssız ve sahipsiz Anadolu’nun sahipsiz anaları işte böyle ağlıyorlardı. Yokluklar, fakirlikler içinde büyüttükleri ve vatan için askere yolladıkları Ahmetlerini soruyorlardı. Ahmetler, hiçbir zaman Osmanlı’nın olmayan çöllerinde, kavurucu sıcaklarda yitirilmişti. Anadolu’nun sütü böyle heba edilmişti. Ahmetler, Osmanlı’nın oynadığı kumarda kaybedilmişlerdi… Ahmet’in anasının gözyaşları, çaresizlikler içinde Anadolu toprağına işte böyle aktı. Ahmetlerin kanı çöllerde, susuz topraklarda böyle aktı…

***

Peki, Ahmet’in kanının aktığı o topraklar, gerçekten Osmanlı’nın olmuş muydu? Cevabı Falih Rıfkı Atay versin:

“Biz Kudüs’te kirada oturuyoruz. Halep’ten bu tarafa geçmeyen şey, yalnız Türk kağıdı değil, ne Türkçe ne de Türk geçiyor.

Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs de o kadar bizim değildi. Sokaklarda turistler gibi dolaşıyoruz… Ticaret, kültür, çiftlik, endüstri, binalar her şey Arapların veya başka devletlerin… Yalnız jandarma bizim idi. Jandarma bile değil, jandarmanın esvabı.

Osmanlı saltanatı som bürokrat iken, bürokrasi bile tam Arap yahut yarı Araptır. Türkleşmiş hiçbir Arap görmedikten başka, Araplaşmamış Türk’e az rasgeliyordum…

Osmanlı İmparatorluğunda bütün azınlıklar imtiyazlı oldukları için ve Türk unsuru imtiyazsız olduğu için herhangi bir Müslüman azınlığın çocuğu olmak, Türk olmaktan daha faydalı idi.

Bir Kürt inzibat çavuşunun kütüğünden gelen Abdurrahman Paşa, dedesi ve babası vergi çaldığı için zengin, Araplaşmış olduğu için de meclis üyesi idi. Bu Abdurrahman Paşa, kendi toprağının tamamını ancak harita üstünde görmüştür.

Suriye, Filistin ve Hicaz’da: ‘Türk müsünüz? Sorusunun birçok kereler cevabı ‘Estağfirullah!’ idi. Bu kıtaları ne sömürgeleştirmiş ne de vatanlaştırmıştık.

Osmanlı İmparatorluğu buralarda, ücretsiz tarla ve sokak bekçisi idi. Eğer medrese ve şuursuzluk devam etmiş olsaydı, Araplığın Anadolu yukarılarına kadar gireceğine şüphe yoktu.

Kudüs’ün en güzel yapısı Almanların, ikinci güzel yapısı yine onların, en büyük yapısı Rusların, bütün öteki binalar İngilizlerin, Fransızların hep başka milletlerin idi. Gür sakallı baharat kokan dürziler, saçları örgülü Yahudiler, entarili Araplar, hepsi Türk ordusu kanala doğru giderken, dar Suriye ve Filistin kıtasında iki safa ayrılmış: ‘Geç yiğidim geç!’ diyordu. Bir avuç Türk bütün kıtayı tuttu. Koskoca çölü, yapı ve bahçelerle donattık…

Artık ne Suriye, ne de Filistin bizim idi. Rumeli’yi de kaybetmiştik.

Fakat her yere: ‘bizim’ diyorduk…

Ve kendimizi otelciye, lokantacıya, hatta posta memuruna anlatmak için yavaş yavaş Arapça öğreniyorduk.

Mısır’ı fethe çıkan Cemal Paşa, Kudüs’te, Şam’da, Lübnan’da, Beyrut’ta ve Halep’te oturduğu zaman, bir işgal ordusunun komutanı gibi bir şeydi…”

Osmanlı Devleti’nin son yıllarını mükemmel bir şekilde anlatan Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı’nda böyle diyordu. Bilgisizlikler, hayaller, ihtiraslar, nankörlükler zinciri…

(1) Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı, Bateş A.Ş., İstanbul, 2003.

Alıntı: Naim Babüroğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | ÜMMET Mİ, MİLLET Mİ? (1) için yorumlar kapalı
Eki 13

“SİZİ TEMELLİ REİSİ CUMHUR YAPALIM”

“SİZİ TEMELLİ REİSİ CUMHUR YAPALIM”

Atatürk’ün kütüphanecisi olarak bilinen Nuri Ulusu, Atatürk’e dair bildiklerinden Atatürk’ün sinirlendiği bir hatırayı anlattı.

Gazetecinin “Siz daha çok sofra hizmetlerinde bulundunuz. Sofrada duyduklarınızdan dinlediklerinizden anınızda kalan bir şeyler var mı?” sorusuna Nuri Ulusu, şu yanıtı verdi:

Şöyle bir hatıram var. Efendim bir akşam sofrada misafir olan beylerden birisi Paşa’ya şöyle bir teklifte bulundu:

Paşam müsaade eder misiniz Bir şey arzu edeceğim.

Paşa da “Buyur” dedi.

Sizi kaydı hayat şartıyla (eski tabir bu) yani Temelli Reisi Cumhur olmanız için Meclis’ten bir kanun çıkaralım.

Gözleri çakmak çakmak. Kaşları kalktı.

Sinirlendi sinirlendiği zaman ekseriyetle o hali alır şimşek çakar gözünden. Bakılmaz.

Hiddetlendiği, kızdığı sinirlendiği zaman gözleri şimşek çakarcasına bakardı.

“Beni Mısır Kralı Faruk, Arnavutluk Kralı Zogo’ya mı benzetmek istersiniz?” cevabını verdi.

Söyleyen pişman, nasıl özür dileyeceğini şaşırdı. Mevzu sonra tekrar değiştirildi.

Yani böyle bir hal olursa derhal mevzuyu değiştirir. Sofranın sükûnetini bozmak istemezdi

Alıntı

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | “SİZİ TEMELLİ REİSİ CUMHUR YAPALIM” için yorumlar kapalı