Kas 05

DEVLET KRİZİ

DEVLET KRİZİ

 

Demokrasilerde devlet toplumun mülkü olduğu için kutsaldır. Halk, Anayasa ve yasalar ile kurumsal devlet yapısını oluşturur. Bunun içindir ki; Devlet bir toplumun aklı ve hafızasıdır.

Otokratik ve totaliter rejimler kurumsal devlet istemez. Bu tür rejimlerde iktidarda olanlar veya diktatör varlığını sürdürmek için devlet gücünü ve imkânlarını kullanır.

Komünist sistemlerde devlet partinindir. Sovyetlerde, Stalin devlet gücünü başta Ukrayna’da Holodomor (1932-1933 arasında Ukrayna’da ve Rusya’nın Kuban bölgesinde yaklaşık olarak 8 milyon insanın öldüğü olaylar) olmak üzere milyonlarca insani öldürmek için kullandı. Hitler insanlığı devlet gücünü kullanarak katletti. Bu gün Rusya’nın Putin’i  kendi  iktidarı için, eski Sovyet ülkelerini tehdit ediyor ve Ukrayna’da da insanlık suçu işliyor.

İran’da da devlet devrim muhafızlarına emanet edilmiştir. Ekonominin yüzde 45’i dini vakıflarındır.

Bizim en fazla dikkat edeceğimiz kurumsal devleti korumak olmalıdır. Ama  uygulamada maalesef bu hassasiyet kayboldu.

  1. Bu sene Ağustos sonunda Kayseri Tomarza ilçesinde AKP Gençlik Kolları karakol bastı ve polis darp etti. Bu tür olaylar her zaman yaşanıyor. On sene önce, Üniversite sosyal tesislerinden bir toplantı vardı. Tanıdığım ve işi müteahhitlik olan bir genç, polis çakarlı arabayla gelmişti. Kim diye sordum. AKP’de Gençlik kolu başkanı dediler.

Meclis toplantısı için Sabiha Gökçen hava alanında sık karşılaştığım bir durum vardı. Ankara’ya giderken başbakan olduğunda milletvekillerine VİP’ten giremezsiniz, başbakan var derlerdi. Sonra başbakanın salonu ve tuvaleti ayrıldı.

Cumhurbaşkanı Üniversitelere rektörleri liyakata göre değil, AKP’ye ve kendi anlayışına yakın olanları atıyor. Bir rektör atamak için 3 yıl şartını kararname ile geçici olarak kaldırdı, aynı şartı tekrar getirdi.

  1. Yasalara göre çakarlı arabayı polis kullanır. Ama bakanlar, rektörler, AKP milletvekilleri ve AKP örgüt üyeleri çakarlı araba kullanıyor. Bu tür yanlışlar yalnızca Kabile devletlerinde yaşanır.
  2. Seçimlerde Cumhurbaşkanı devlet imkânlarını istediği gibi kullanabiliyor. Diğer partiler açısından antidemokratik oluyor ve  haksız rekabet oluşuyor. Aynı zamanda hükümet üyeleri ve Cumhurbaşkanı konvoyları toplumu huzursuz ediyor. Üstelik tüm arabalar devlet imkânlarıyla alınmış ve ithal lüks arabalardır. Siyasi iktidar konvoylara karşı oluşan toplumsal tepkiyi neden göremiyor?
  3. Almanya’da devlet vatandaş desteği ile objektif kriterlere göre vatandaşa maaş ödeme kararı aldı. Türkiye’de ta baştan beri AKP bütçeden halka yardımve II başlığı altında halka para dağıtıyor. Ama hangi kriterlere göre olduğunu ve bütçe tekniği değiştiği için detayını bilmiyoruz.
  4. Yıllarca devlet imkânları FETÖ tarikatına verildi. Arkasından o zaman Başbakan olan Erdoğan, ”ne istediniz de vermedik?” dedi. Bu günde basında hangi bakanlıkta hangi tarikatın etkili olduğu yazılıyor. Bu demek ki siyasi İktidar devlet imkanlarını kendi lehine istediği gibi kullanabiliyor.
  5. Kamu personeli alımında, hükümetler istediklerini önce diyanet işleri başkanlığına sınavsız alıp orda bakanlıklara dağıttı. Yetmedi, mülakat sitemi getirdiler ve istediklerini aldılar. Liyakata dayalı kurumsal devlet kalmadı.
  6. Demokrasilerde devlet yönetimi halk tarafından geçici olarak seçilen iktidarlara verilmiştir. Tarihte ve bu gün  hiçbir iktidar ülke nüfusunun yüzde onu kadar mülteci olup olmadığı tartışmalı olan bir nüfusa devlet imkânlarını tahsis etmemiştir. Tek başına bu örnek iktidarın devleti kendi malı gibi gördüğünün bir göstergesidir.
  7. Çete iddiaları, çete mensupları ile hükümetin ve destekçilerinin diyaloğu, devletin nasıl kullanıldığına dair toplumu rahatsız eden şaibeler oluşmasına neden oldu. Toplumun devlete güveni kayboldu.

Siyasi ve ekonomik istikrarı sağlamak istiyorsak, önce devleti denetime açık, liyakat esaslı, tarafsız ve kurumsal devlet haline getirmek zorundayız.

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , | DEVLET KRİZİ için yorumlar kapalı
Kas 04

MEDENİ OLMAK İÇİN

MEDENİ OLMAK İÇİN

 

Batılı hak belledik

Esrar, morfin telledik

Biz, bizi tepeledik

Medeni olmak için!

 

Nikâhsız orda, burda

Sarmaş dolaş her turda

Fuhuşu soktuk yurda

Medeni olmak için!

 

Aydınımız yozlandı

Bayrağımız tozlandı

Tavuklar horozlandı

Medeni olmak için!

 

Neyin kalmış değeri

Para insan ciğeri

Aldık sırta eyeri

Medeni olmak için!

 

Türkiye vatan adı

Türk’ü ye hatırladı

Yemeyen hiç kalmadı

Medeni olmak için!

 

Falcımız olmuş batı

Çatırdamakta çatı

Vermeyelim ruhsatı

Medeni olmak için!

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | MEDENİ OLMAK İÇİN için yorumlar kapalı
Kas 03

ADALETİN SARAYI VAR, SARAYIN ADALETİ YOK…

ADALETİN SARAYI VAR, SARAYIN ADALETİ YOK…

Rüşvet ve yolsuzlukla suçlanan 4 bakan yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Reza Zarrab yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Mühürsüz geçersiz oyları geçerli sayan YSK üyeleri yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

128 milyar doları buharlaştıran siyasiler ve bürokratlar yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Kozmik Oda’yı FETÖ’ye açan ve devlet sırlarının FETÖ’cüler tarafından Amerika’ya ulaştırılmasına yol açan dönemin başbakanı Erdoğan yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Ergenekon, Balyoz, Askerî Casusluk kumpaslarının “savcısıyız” diyen siyasi sorumlusu Erdoğan yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Askeriyeye, emniyete, yargıya FETÖ’cüleri dolduran ve 15 Temmuz hain darbe kalkışmasına neden olan Erdoğan yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Zafer Havaalanı faciası nedeniyle yaşanan devlet zararının sorumluları yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Ana muhalefet partisi CHP’nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu linç etmek isteyenler yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş hakkındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamayan hukukçular ve uygulatmayan siyasiler yargıda hesap verdi mi?

Hayır…

Neden hesap vermiyorlar?

Çünkü:

-Adaletin Sarayı var, Sarayın Adaleti yok…

-Yargı tamamıyla yürütmenin emrinde…

 

Alıntı: Orhan Uğuroğşu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , | ADALETİN SARAYI VAR, SARAYIN ADALETİ YOK… için yorumlar kapalı
Kas 02

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Senin en zararlı düşmanın nefsindir.” Hz. Muhammed (sav)

* “Nefis putların anasıdır. İnsanların yaptıkları put yılan ise nefis ejderhadır.” Mevlana

* “Kimsenin kalbini kırma, sultanlık budur. Karıncanın kalbini kazan, Süleymanlık budur. Her bir derdin tabibi varsa da sen kimsesiz mahzunların nabzını tut, Lokmanlık budur.” Şair sözü

* “İlim cesaret verir, cehalet ise küstahlık”  Terry Neil

* “Ait olma ve birey olma arasındaki denge her bireyim yaşam tarzını oluşturur.” Doğan Cüceloğlu

* “Ülkücü kırmızı plaka ve derdi makam olan değil, kamyon kasasında da olsa derdi vatan olandır!” Alparslan Türkeş

* “Bu alametler, bana Diyarbakırlıların Türk olduğunu gösterdiği gibi, dedelerimin de Çermik’ten yani (Türk muhitinden) geldiklerine nazaran ırkımızın da Türk neslinden olduğunu anladım.” Ziya Gökalp

* “Hastalıklarımız günahlarımızdır, zamanı gelince, ağaçtan dökülen yapraklar gibi dökülür.” Hz.Ali (ra)

* “Bilinciniz gelişmeden, o bilince uygun olan fenomenleri algılayamazsınız.” Edmund Husserl

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Kas 02

NUTUK

NUTUK

 

15-22 Ekim 1927…

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin büyük salonu, Cumhuriyet Halk Partisi İkinci Büyük Kurultayı…

Mustafa Kemal Paşa, yoğun ve yorucu bir çalışmanın ardından yazdığı Nutuk’u okuyacaktı…

Bir giriş konuşması yapar. Bu konuşmada, Nutuk’u neden yazdığını açıklar:

“Geleceğe yönelik önlemler hakkında, görüş alışverişinde bulunmadan önce, geçmişe ait olaylarla ilgili bilgi vermek ve yıllardan beri süren yönetimimiz ve uygulamalarımız konusunda ulusumuza hesabını vermek, görevim olmuştur. Olaylarla dolu dokuz yıllık bir dönemin tarihine değinecek açıklamam sürecektir.”

Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’dan başlayarak, 1927’ye kadar geçen dokuz yıllık bir dönemin hesabını milletine verecekti…

***

15 Ekim 1927 Cumartesi günü, kürsüden Nutuk’u okumaya başlar…

Günde 6 saat okur. 6 günde, toplam 36 saat 33 dakikada Nutuk’un son cümlesini tamamlar…

Yabancılar, altı gün süren bu okumaya, “Six Day Speech” (Altı Günlük Konuşma) derler…

Nutuk’un sonuna geldiğinde, “Gençliğe Hitabe”yi okurken sesini yükseltir… Bu bölümde, sesi titremeye başlar…

Kongre salonunda bulunan Mehmet Asım Us ve Yusuf Akçura, Mustafa Kemal Paşa’nın “Gençliğe Hitabe”yi okurken, sesinin titrediğini ve gözyaşlarını tutamadığını söylerler…

Atatürk’ün en büyük eseri Cumhuriyettir… Ama yazdıkları kitaplar içinde, Nutuk muhteşem bir edebi eserdir…

Nutuk, Millî Mücadele’nin, Türk İstiklal Savaşı’nın, Türk Devrimi’nin belgelere dayanan bir öyküsüdür…

Dokuz yıl süren mücadelenin bir tarihçesidir…

Nutuk, Atatürk’ün önderlik ettiği devrimin en önemli belgesidir…

***

Mustafa Kemal Paşa, milletine hesap verirken Nutuk’ta ilk cümlesi:

“1919 yılı Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Genel vaziyet ve manzara…”  diye başlar…

Son sayfada şu sözler yer alır:

“Efendiler, bu nutkumla, millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.

Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.

Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum.

Ey Türk gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, sonsuza kadar muhafaza ve müdafaa etmektir. Varlığının ve geleceğinin yegâne temeli budur…”

Gençliğe Hitabe’nin son paragrafı ise şöyledir:

“Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu durum ve koşullar içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

***

Mustafa Kemal Paşa mutludur, gururludur…

Dünyanın en haklı, en meşru ve en kutsal savaşlarından biri olan Türk İstiklal Savaşı’nı, Çağdaşlaşma Mücadelesi’ni belgeleyerek gelecek nesillere bırakmıştır…

Çünkü dokuz yıllık yolculuğun hesabını, belgeleriyle Türk milletine vermiştir…

“En büyük eserim” dediği Cumhuriyet’i, Türk gençliğine armağan etmiştir…

“Gençlik” kavramı, Atatürk için ayrı bir önem taşır. Atatürk gençlerden sık sık söz ederken, yaş sınırı dışında düşünce olarak gençliği yani, düşüncede yeniliği ifade eder. O’nun şu sözü çok anlamlıdır:

“Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir.”

***

Atatürk, Nutuk’u yazma amacını, “Amacım, devrimimizin incelenmesinde tarihe kolaylık sağlamaktır.” sözüyle açıklar. Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadele yolculuğunda karşılaşılan engelleri, iş birlikçileri, kararsızları belgelerle ortaya koyar ve ağır bir dille eleştirir…

“Tarihi yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği Cumhuriyet’e inananlarla onu koruyanlara ve yaşatacaklara emanet etmek gerekir.”

Nutuk, gerçekte Mustafa Kemal Paşa’nın bir isyanıdır…

Nutuk, zorlu ve engellerle dolu yolculukta, liderin yalnız bırakılışının bir haykırışıdır. Şöyle anlatır:

“Millî Mücadele’ye beraber başlayan yolculardan bazıları, millî hayatın bugünkü cumhuriyete ve cumhuriyet kanunlarına kadar gelen gelişmelerinde, kendi fikir ve ruhlarının kavrama sınırları bittikçe bana karşı direnişe ve muhalefete geçmişlerdir.”

Mustafa Kemal, Nutuk’ta, hayaller peşinde koşan ve milleti felakete sürükleyen yöneticiler konusunda uyarır. Millî Siyaset’in tanımını yapar:

“Millî sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak, varlığımızı koruyarak, millet ve memleketin gerçek mutluluğuna ve yükselmesine çalışmak, milleti gereksiz emeller peşinde koşturmamak.”

Ve Nutuk, “Türk hitabet sanatının erişilmesi en güç ve en güzel örneklerinden biridir.”

Atatürk’ün deyimiyle:

“Bu Nutuk, benim Türk milletime mirasımdır…”

***

M.Ö. 4’üncü yüzyılda yaşamış, ünlü Yunan filozofu Platon, “Krallar filozof olsa ve filozoflar kralların tahtına otursaydı” der.

Platon’un bu söylemi hiç gerçekleşmedi. Plato’nun bu dileği, 20’nci yüzyılda ilk kez bir liderde, Atatürk’te gerçekleşir. Bir dahi, bir düşünür, bir savaş ustası, ancak uluslararası barışa önem veren büyük bir devrimci…

“Savaşın ustası, barışın efendisi”, Mustafa Kemal Atatürk…

 

Kaynak: Naim Babüroğlu, Tarihin Kıskandığı Lider, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2021.

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | NUTUK için yorumlar kapalı
Kas 01

DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN

“DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN”

Nasreddin Hoca ticarete başlar. Ama 9 akçeye aldığı yumurtaları 8 akçeye satmaktadır. Etraftan “Hocam bu nasıl ticaret, 9’a alıp 8’e satıyorsun, iflas edeceksin” diye ikaz edenlere Hoca “Üzülmeyin dostlar, bizimkisi ticaret yapmak değil, dostlar alışverişte görsün yeter” cevabını verir.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN için yorumlar kapalı
Eki 31

“BİLGE ANA” MEVLÜDE GENÇ

“BİLGE ANA” MEVLÜDE GENÇ

 

Mevlüde Genç, Türk toplumunda “Bilge Ana” olarak anılıyordu.

Yaşadığı acılara rağmen her söyleşisinde barış ve hoşgörü çağrıları yapan Mevlüde Genç, hiçbir zaman Almanya’ya yönelik kötü söz söylemedi. Mevlüde Genç’e 1996’da Almanya Cumhurbaşkanı Roman Herzog tarafından Federal Liyakat Nişanı verildi. Kuzey Ren-Vestfalya eyalet hükümeti, 2018 yılından itibaren ‘Mevlüde Genç Madalyası’ vermeye başladı.

Madalya, anlayış ve hoşgörü için çalışan ve böylece toplumda barış içinde bir arada yaşamaya katkıda bulunan kişi veya gruplara veriliyor. 1994’te Alman kamu televizyonu ARD tarafından Yılın Kadını seçilen Mevlüde Genç, 1995’te Civis Medya Ödülü aldı. Yine 1995’te Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından Büyük Devlet Nişanı’na layık görüldü.

 

MEVLÜDE GENÇ’İN CENAZE TÖRENİ

Mevlüde Genç’in cenaze namazı, 1 Kasım Salı günü saat 14.00’te çocuklarını ve torunlarını kaybettiği evinin önünde kılınacak. Burada düzenlenecek törenin ardından Mevlüde Genç’in cenazesi defnedilmek üzere Türkiye’ye gönderilecek. Genç’in cenazesi Amasya’nın Mercimek Köyü’nde toprağa verilecek.

 

SOLİNGEN FACİASI

Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya eyaletindeki Solingen kentinde 29 Mayıs 1993’de Genç ailesinin Untere Werner Caddesi’ndeki evleri kundaklanmış, saldırıda Gürsün İnce (28), Hatice Genç (19), Gülüstan Öztürk (12), Hülya Genç (9) ve Saime Genç (5) hayatını kaybetmişti. Ruhları şad makamları cennet olsun

 

Yakalanan failler Markus Gartmann, Felix Köhnen, Christian Reher ve Christian Buchholz, hapis cezalarını çektikten sonra serbest bırakıldı. Kimlikleri gizli tutulan failler yaşamlarını Almanya’da sürdürüyor.

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | “BİLGE ANA” MEVLÜDE GENÇ için yorumlar kapalı
Eki 30

“TÜRKLÜK ŞUURUNA ERDİM”

 

“TÜRKLÜK ŞUURUNA ERDİM”

 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, orduya katıldığı ilk günlerde yaşadığı bir anısını hiç unutmadı.

Türklük düşüncesine her zaman önem ve öncelik veren Gazi Paşa, “Türklük şuuruna erdim” diyerek bir keresinde o anısını ise şu sözlerle anlattı:

“Orduya ilk katıldığım günlerde, bir Arap binbaşısının ‘Kavm-i Necip* evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın’ diye tokatladığı bir Anadolu çocuğunun iki damla gözyaşında Türklük şuuruna erdim. Onda gördüm ve kuvvetle duydum. Ondan sonra Türklük benim derin kaynağım, en derin övünç membaım oldu. Benim hayatta yegane fahrim, servetim, Türklükten başka bir şey değildir.”

Öte yandan 1905 yılında ise yüzbaşı rütbesi ile Akademi’yi bitiren Mustafa Kemal 1905 yılı ile 1907 yılları arasında da Şam’da 5. Ordu’nun emrinde görev yapmıştır.

* (Kavm-i Necip: Osmanlı döneminde Araplara verilen ad; soyu temiz kavim)

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | “TÜRKLÜK ŞUURUNA ERDİM” için yorumlar kapalı
Eki 29

ATATÜRK’ÜN TBMM’DE İÇTİĞİ AND

ATATÜRK’ÜN TBMM’DE  İÇTİĞİ AND

Milletvekillerine şöyle seslendi;

“İşittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla Milli Meclise davet etmedim. Herkes kararında hürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu kutsal davaya inanmış bir insan sıfatıyla buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hatta hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağı alır, bu şekilde Elmadağı’na çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı müdafaa ederim. Kurşunlarım bitince bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna and içtim.”

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | ATATÜRK’ÜN TBMM’DE İÇTİĞİ AND için yorumlar kapalı
Eki 28

CUMHURİYET GÜNEŞİ

CUMHURİYET GÜNEŞİ

 

Sardı sırtlan sürüsü  çepeçevre her yanı

Yedi kollu canavar içiyordu Türk kanı

Vatan, bayrak, hürriyet asil Türk’ün öz canı

Can Kuvayı Milliye yaktı ülkü ateşi

Doğdu Anadolu’da Cumhuriyet güneşi

 

Bu haçlı seferiydi, dini vardı özünde

Bir düşman ki; bitmeyen kini vardı özünde

Tarih şahittir Türk’e ünü vardı özünde

Hükmederdi çağlara necip Türk’ün keneşi*

Doğdu Anadolu’da Cumhuriyet güneşi

 

Bir istiklâl uğruna canlarından geçtiler

Kadın, kız, kızan, çocuk kanlarından geçtiler

O, kahraman yiğitler sanlarından geçtiler

Harlandı alev alev Türklüğün meşalesi

Doğdu Anadolu’da Cumhuriyet güneşi

 

Dünyanın her yerinden almışlardı baçları

Türk’ü Anadolu’dan sürmekti amaçları

Türk ırkı şahlanarak  taktı zafer taçları

Bu hürriyet aşkının var mı dünyada eşi?

Doğdu Anadolu’da Cumhuriyet güneşi

 

Korkusuzca göklerde dalgalanır sancağım

Ben, onun gölgesinde özgür yaşayacağım

Bu bayrak, vatan için her an savaşacağım

Meşrutiyet bu çağın kokmuş, çürümüş leşi

Doğdu Anadolu’da Cumhuriyet güneşi

 

Asil kanın kudreti, iman ile birleşti

Müthiş bir dirilişle çılgın Türkler devleşti

Can ve kan pahasına Türk Devleti hürleşti

Hasmını tuş eyledi Türk’ün varlık güreşi

Doğdu Anadolu’da Cumhuriyet güneşi

 

* Keneşi: Konseyi= TBMM.

 

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , | CUMHURİYET GÜNEŞİ için yorumlar kapalı