Eki 17

CIA, IRAK, SURİYE: EN ZARARLI ÇIKAN ÜLKE TÜRKİYE

CIA, IRAK, SURİYE: EN ZARARLI ÇIKAN ÜLKE TÜRKİYE

ABD İstihbarat Örgütü CIA (Central Intelligence Agency-Merkezi Haber Alma Örgütü), Irak’ta 1950’lerde ülkenin siyasi ve askerî liderlerine silah ve para sağlıyor, karşılığında komünizm karşıtı bir cephe oluşturmaya çalışıyordu. Ancak, 14 Temmuz 1958 gecesi, Amerikan yanlısı olan Irak yönetimi silahlı kuvvetler darbesiyle devrildi, General Kasım devletin başına geçti ve kapıları Sovyet Rusya yönetimine açtı. CIA, zaman kaybetmeden Baas Partisine sızmaya başladı. General Kasım’a iki suikast düzenlendi, ancak başarısızlıkla sonuçlandı. Beş yıl sonra, CIA destekli bir darbe yapıldı ve Irak’ta ABD etkisi yeniden güç kazandı.

1960’larda Irak’ın İçişleri Bakanlığını yapan Ali Salih Sadi: “Biz iş başına CIA treniyle geldik” dedi.(1) O trenin içinde, geleceği parlak bir diktatör de bulunuyordu. CIA desteği ile yıldızı parlayan Saddam Hüseyin. 1980-1988 yılları arasında, sekiz yıl süren İran-Irak Savaşı sırasında, CIA Saddam’ın yanında yer almış ve istihbarat desteği sağlamıştı. Ayrıca, Bağdat’ı teröre destek veren ülkeler listesinden çıkarmış, Saddam hakkında olumlu raporlar vermişti.(2)

1990 yılında, Irak’ın orduları hareketlendi. Uzaydan çekilen fotoğraflarda, Irak birliklerinin Kuveyt sınırına yığıldığını görmesine rağmen CIA bunu önemsemedi. Ancak, o gece Irak 140 bin kişilik ordusuyla Kuveyt’e girdi. Hafife aldığı gelişmeler tersine dönünce, CIA: “Saddam, Suudi Arabistan’a saldıracak, Irak’ın kimyasal başlıklı silahları var ve her an bunları kullanabilir” şeklinde Irak hakkında abartılı raporlar düzenledi. Hâlbuki daha önceki raporlarda, Irak’ın kesinlikle kimyasal başlıklı füzelere sahip olmadığı yazılmıştı. Sonuçta, Saddam, Suudi Arabistan’a kara saldırısında bulunmadı ve kimyasal silah kullanmadı. ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, 26 Ağustos 2002 tarihinde: “Saddam Hüseyin’in kitle imha silahlarına sahip olduğuna ilişkin herhangi bir şüphemiz kalmamıştır” dedi. Bu sözlere Savunma Bakanı Rumsfeld de katıldı. CIA Direktörü de: “Irak, El Kaide’ye muhtelif alanlarda, savaş, bomba yapımı, kimyevi, biyolojik ve nükleer konularda eğitim vermiştir.” açıklamasını yaptı. CIA bildiğinden fazlasını rapor ediyordu. Gerçeği yansıtmayan bu raporlarla, ABD 2003 yılında Irak’ı işgal etti.(3)

2003 yılında, ABD işgalinin başladığı ve Bağdat’a binlerce ton bombanın yağdırıldığı ilk saatlerde, ABD televizyon kanalı CNN’den yapılan canlı röportajda, Amerikan Kongresi’nin önemli üyelerinden Les Apsin, büyük bir heyecanla: “Petrol bölgelerinin hâkimiyetinin ele geçirildiğini, İsrail’in güvenliğinin sağlandığını, Amerika’nın tek büyük güç olarak dünyaya gücünü ispatladığını” söyleyerek savaşın hedefine ulaştığını belirtiyordu. İşgalden bir yıl sonra, CIA Şefi Jim Pavitt: “Irak içinde fazlaca bilgi kaynağımız yoktu. Bir gram istihbarattan bir ton varsayım üretildi.” itirafında bulunarak, önceki raporları yalanladı. Yapılan soruşturmada, Irak’ın silahları konusunda CIA’nın söylediklerinin hayal ürünü olduğu ortaya çıktı.(4)

Irak’ın işgaline verdiği destekle savaşın kilit isimlerinden biri olan dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair: “Edindiğimiz istihbaratın yanlış olduğu gerçeğinden dolayı özür diliyorum. Ayrıca (savaşın) planlanması aşamasında yapılan bazı hatalar ile rejimin devrilmesiyle birlikte neler yaşanacağını yanlış kavrayışımızdan dolayı da özür diliyorum” dedi.(5) Ancak, Irak işgal edilmiş, bir buçuk milyon insan ölmüş ve yıllar sürecek bir karışıklık döneminin tohumları atılmıştı.

CIA Şefi Pavitt, işgalden sonra, Bağdat’ın Vietnam’ın ardından en büyük CIA istasyonu durumuna geldiğini söyledi.(6) 2011’de, CIA elemanları ABD özel kuvvetler birlikleriyle ortaklaşa yürüttükleri çalışmalarla, Irak’ta nüfusun %15-20’sini oluşturan Kürtlerin lehinde yeni bir siyasal yapı oluşturdular.

ABD Dışişleri eski Bakanı Rice, daha Ulusal Güvenlik Danışmanı iken, 7 Ağustos 2003’te Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) kapsamında 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini söylemişti.(7) Bunun için de CIA görevlendirilmiş ve yukarıda belirtilen operasyonlara benzer adımlar atılmıştı. Böylece, CIA’nın desteği ile Büyük Orta Doğu Projesi uygulanmaya başlanmış, görev verilen siyasiler ve maşa ülkeler “haritaları yeniden şekillendirme ekibi” olarak “Arap Baharı”, gerçekte “Kanlı Sonbahar” fırtınasıyla ülkeleri kargaşaya sürüklemişlerdi. Bu arada, projenin hayata geçirilmesinde, Suriye zayıfladıkça PKK/PYD, El Kaide ve IŞİD türevi terör örgütleri güçlendi ve bugünlere gelindi. Sonuçta:

1-Fiilen bölünmüş bir Irak ve Suriye ortaya çıkmış,

2-Kuzey Irak’tan başlayarak Suriye’nin kuzeyini içine alan ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden coğrafya Irak ve Suriye’den koparılmış,

3-Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden PKK/PYD terör örgütü, enerji-su kaynaklarının ve verimli toprakların yüzde sekseninden fazlasının yer aldığı Suriye’nin yüzde 25’ini işgal etmiş,

4-Türkiye, dünyada en fazla göçmene ev sahipliği yapan ülke konumuna gelmiştir.

Gelinen aşamada, en zararlı çıkan komşu ülke Türkiye oldu…

“Tarihini bilmeyenlerin haritalarını daima başkaları çizer” gerçeği ise hiç değişmedi.

………………………..

Kaynakça:

(1) Tim Weiner, Legacy of Ashes-The History of the CIA (Enkaz Devralmak-CIA Tarihi), Bölüm II, 2007.

(2) A.g.e., Bölüm V, 2007.

(3) A.g.e., Bölüm V, 2007.

(4) A.g.e., Bölüm V, 2007.

(5) (Erişim, 5 Eylül 2022, 16.44)

(6) A.g.e., Bölüm V, 2007.

(7) Washington Post Gazetesi (Transforming The Middle East), 7 Ağustos 2003.

 

Alıntı: Naim Babüroğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , , , | CIA, IRAK, SURİYE: EN ZARARLI ÇIKAN ÜLKE TÜRKİYE için yorumlar kapalı
Eki 16

SADRAZAM HAMAMDA

SADRAZAM HAMAMDA
Günlerden bir gün
Hamama gideceği tuttu
Sadrazam hazretlerinin
Bir yanında birinci veziri
Bir yanında ikinci veziri
Bir yanında üçüncü veziri
Sonra efendime söyleyeyim
Peşkircibaşısı
Nalıncıbaşısı
Sabuncubaşısı
Velhasıl tam dört yüz kişilik kafile
Peştemal takıp girdiler hamama
Geçtiler kurnaların başına
Üçer beşer
Sadrazam derseniz
Kuruldu göbek taşına
Yan gelip yattı
Memleketin en ünlü tellakları
Sardılar dört bir yanını
Kimi elini kaptı kimi bacağını
Bir keseleme, sürtme faslıdır başladı
Tamam on iki saat
On iki ünlü tellak
İncitmeden keselediler
Hazretin mübarek vücudunu
Öylesine kir çıktı ki sormayın
Her biri nah parmağım gibi
Aman efendim bu ne kiri
Demeye kalmadı
Keselerin altında
Eriyip gitti
Koskoca sadrazam
Bütün maiyet erkanı yerinden fırladı
Nittünüz Devletliyi
Dediler tellaklara
Tellaklar cevap verdi:
Biz yıkadık keseledik
Devletlinin kirden ibaret olduğunu bilemedik
Suç bizde değil
Neyleyelim
Kir bitti
Sadrazam elden gitti
Ümit Yaşar Oğuzcan

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , , | SADRAZAM HAMAMDA için yorumlar kapalı
Eki 15

TÜRKİYE UÇURUMDAN DÜŞÜYOR (KŞ)

“TÜRKİYE UÇURUMDAN DÜŞÜYOR” (KŞ)

Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s Türkiye’nin kredi notunu B3‘e düşürdü.

Bunun bir altı C notu ve orası artık değerlendirilmeye bile alınmayacak kötülükte bitmiş tükenmiş ülkeler.

Oraya düşen uzun bir süre çıkamıyor çükü adamlar seni artık dikkate bile almıyor.

Kredi notu düşerse ne olur?

O ülkeye yatırım gelmez. O ülkenin borsasına para girişi olmaz. O ülkenin tahvillerine talep olmaz, olsa bile normalin 3-5 katı faiz verirsiniz. O da vergilerinizin yatırıma değil faize gitmesi anlamına gelir.

Türkiye göz göre göre kayıp gidiyor.

Saçma sapan ve dünya iktisat tarihinde görülmemiş, duyulmamış ve uydurulmuş bir teori ile ülke ekonomisi yönetiliyor.

“Faize karşıyım NAS var” diyorsun ama bu sözünden dolayı tüm zamanların en yüksek faizi ile borçlanıyorsun. Milletin boğazından, yediğinden, içtiğinden aldığın yüksek vergiyi rantiyecilere veriyorsun.

Bütün dünya ile kavga edip 1 sente bile muhtaç olup, düşman olduğun Araplardan üç kuruş gelecek diye seviniyorsun.

Türkiye neden böyle oldu?

Türkiye niçin bu duruma düştü?

Dahası Türkiye’yi bu duruma düşüren insanlara halen destek veren kişiler muhakeme yeteneğini o kadar kaybetti mi?

Çünkü halen sokak röportajlarına baktığınızda adeta düşmanca bir savunma gereği duyan, dünyadan haberi olmayan, dünyanın en güçlü ülkesinin Türkiye olduğunu sanan, Amerikan uçaklarının Türkiye tarafından yapıldığına inanan bir kesim var.

Dahası tüm dünyanın Türkiye’yi kıskandığını düşünen bir kesim.

Neredeyse tüm iktisatçıların Türkiye’nin uçuruma doğru sürüklendiğini söylemesine rağmen, Merkez Bankası’nın politikasının bile ne olduğunu bilmeyen bir kesim Türkiye’yi cennet sanıyor.

Marketlerde her geçen gün artan fiyatın, zincir marketler tarafından yükseltildiğini düşünüyor.

Amerika ve Avrupa’da 8, bizde 80 olan enflasyonun tüm ülkelerde yüksek olduğuna inanıyor.

Bu insanlar AKP’ye inanıyor ve destekliyor olabilir ama Moody’s’in son not düşürmesi ile bir şey gördük ki, Türkiye artık uçuruma sürüklenmiyor uçurumdan düşüyor.

Bundan sonra ağır bir fatura çıkacak.

Batı’nın bizi kıskandığını düşünen o kesim, bu faturayı ödemeyecek çünkü ömrü yetmeyecek. Kendilerinin körü körüne inanmasının ve onun desteği ile uygulanan bu vahim ekonomi programının faturasını çocukları ve hatta torunları ödeyecek.

Türkiye artık eski Türkiye değil!

Emin olun bugünleri daha çok arayacağız.

Çünkü artık paraşütsüz düşüyoruz ve olan çocuklarımıza olacak.

Peki, bu kör inanışın vebalini bu insanlar taşımayacak mı?

Ya da bu duruma gelmemize destek verenler bu vebali nasıl ödeyecek?

 

Alıntı: Remzi Özdemir

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | TÜRKİYE UÇURUMDAN DÜŞÜYOR (KŞ) için yorumlar kapalı
Eki 14

İSMAİL HAKKI TONGUÇ

İSMAİL HAKKI TONGUÇ

Bulgaristan’ın Silistre kentinin Tatar Atmaca köyünde (bugünkü adı:Sokol) doğar.

Sekiz kardeşin en büyüğü olduğu için bütün yük omuzlarındadır.

Aç karınlarını doyurmak için harman altında sapların arasında tek tek buğday tanelerini toplar.

Evde herkes onun yolunu gözlemektedir.

Bazen bir avuç, bazen bir tas buğdayla evine döner.

Bir avuçla eve döndüğünde, sanki suç işlemiş gibi annesinin gözlerine utancından bakamaz, o gün bir bahane bulur, evden ayrılır.

Annesi bir avuç buğdayla çorba yapıp, kardeşlerini doyurana kadar da eve dönmez, aç uyur.

Yeter ki kardeşleri ‘açım’ demesin!..

Baraka gibi bir evde yaşarlardı, evin üstünü bulabildiği tenekelerle kapatabildiği kadar kapatmıştı.

Bir sabah kalktığında, yağan yağmur, küçük kardeşinin beşiğini doldurmuştu.

O kardeşini kaybetti…

1914’de öğrenimine devam etmek üzere tek başına İstanbul’a geldi.

Maarif Nazırı Şükrü bey tarafından parasız yatılı öğrenci olarak Kastamonu Muallim Mektebine gönderildi.

Sabah olduğunda okulun kahvaltısına kalktı, ‘karnımı ilk defa 21 yaşında doyurabildim’ dedi.

Birinci Dünya Savaşının zor yılları…

Açlık ve sefalet…

Önce öğretmenlik yaptı, sonra 1935’de ‘İlköğretim Genel Müdürü’ oldu…

Çatısı olmayan evde kardeşini kaybetmişti.

Onu hiç unutmadı.

Sık sık ata biner, köy okullarını ziyaret ederdi.

Bir gün yağmur yağarken bir köy okuluna gitti, içeri girdi.

Kim olduğunu söylemedi.

Öğretmen çocukları çatının akmayan yerine toplamış yumak olmuşlardı.

‘Eyvah’ dedi, ‘bu öğretmen, yürekli bir öğretmen ama belli ki köy enstitüsü mezunu değil.’

‘Çocuklar’ dedi, ‘bana bir merdiven bulabilir misiniz?’

Birisi, ‘ben bulurum’ dedi.

Merdiven geldi, çatıyı bir yağmur damlası akmayacak hale getirdi.

Oradan ayrılırken, öğretmenin cebine kartını bıraktı.

Atına bindi, şiddetle yağan yağmura aldırmadan yoluna devam etti.

Öğretmen elini cebine attı, kartı çıkardı, okudu.

Şöyle yazıyordu:

İsmail Hakkı Tonguç- İlk Öğretim Genel Müdürü

Kartın arkasındaki yazı da şöyleydi:

‘Çatı yeniden yağmur akıtırsa, bana mektupla yazabilirsin.’

İşte bir öğretmen, bir idealist, bir eğitim devrimcisi…

Köy Enstitülerinin mimarı…

Çocuklarımızı akıl ve bilimin aydınlık ışığına yönlendiren, onların insana, doğaya, tüm öteki canlılara duyarlı, merhametli, sevgi dolu, özgüvenli, kişilikli, erdemli bireyler olmaları için emek veren, onları yüksek insanlık değerleri ile donatan tüm öğretmenlerimize saygıyla…

Ve bir söz:

“Tarih boyunca Türklerin dünya uygarlığına yaptığı tek özgün kaynak, köy enstitüleridir.”

 

Kaynak: Prof. Dr. Enver Ziya Karal, Tarihçi

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , | İSMAİL HAKKI TONGUÇ için yorumlar kapalı
Eki 13

BU “SESSİZ İŞGAL”EL”E YARDIM VE YATAKLIK YAPAN KİM?

BU “SESSİZ İŞGAL”EL”E YARDIM VE YATAKLIK YAPAN KİM?

İktidar, yıllardan beri halkın millî ve dini duyguları üzerinde sörf yaparak uyguladığı politikaları kabul ettirmeye çalışıyor… “Yeni Osmanlı kuruyoruz” gibi “ensar-muhacir” söylemi gibi…

“Yeni Osmanlı” denilen politikanın Büyük Orta Doğu Projesi olduğu net bir şekilde anlaşıldı ama ensar-muhacir söylemi hâlâ kullanılıyor!

Bunun sebebi, ensar-muhacir kavramlarının halkın bilincinde “olumlu bir dini algı” olarak yer etmiş olmasıdır… Bundan dolayı, Türkiye’ye getirilen milyonlarca insanın gerçek durumunun ne olduğunu sergilemek gerekir…

***

Ensar-muhacir söyleminin halkı yanıltıcı bilgi vermek olduğunu yazınca, yazar Mehmet Sabir Aydın, Türkiye’ye gelen sığınmacıların “muhacir değil savaştan kaçanlar” olduğuna dair bilgi notu gönderdi. Aydın, özetle şöyle yazdı:

” Kur’an’ı Kerim, açık ve net bir şekilde vatanın saldırıya uğraması halinde savaşı emreder. ‘Sizi yurdunuzdan çıkarmak isteyenlere karşı savaşınız’ emri vardır.

Dolayısıyla vatanı saldırıya uğrayıp yurdundan çıkarılmak isteyenlerle savaş farzdır-rahmettir-hayrdır; vatanı saldırıya uğrayanların göçü haramdır; Allah’ın ‘yurdunuz için savaşınız’ emrine karşı çıkmaktır ki bu türlü hallerde savaşmamak için Peygamberden izin isteyenlere izin verdiği için Allah, Peygambere dahi sitem etmiştir (Tevbe Suresi/43).

Peygamberin 622 yılında Medine’ye gidişi nevi şahsına mahsus bir olaydır; Peygamberlik davası olayıdır!

Bugün vatanları saldırıya uğrayan Suriyelilere, Afganlara, Filistinlilere hatta Ukraynalılara savaş farzdır, göç haramdır. Bugünkü göçler, Peygamberin peygamberlik davasına sahip çıkan Medineli eshabın çağrısına uyan Peygamberin ve Mekkeli eshabının gidişi ile ilişkilendirilemez, haşa daha büyük bir günaha düşülür!”

***

Ahmet Aydın ise, “Bu ülkeye NATO ve ABD’yi sokan zihniyet kimindir? Ne zaman bu iş başlamıştır? Gelen Afganlar içerde milis olarak mı yoksa ABD tarafından mı kullanılacaktır? IŞİD’i kim, nerelerde, ne için kullanıyor?” diye sorgulama yapmak gerektiğini söylüyor.

Konuyu biz yıllar içinde kitaplarla da inceledik ama sadece IŞİD’in hangi amaçla kim tarafından kullanıldığı sorgulansa gerçekler herkes tarafından anlaşılır.

Prof. Dr. Ümit Özdağ“Stratejik Göç Mühendisliği” adını verdiği ve “Suriyeli sığınmacılar” sorununun, Anadolu’da Türk varlığını ve egemenliğini neden tehdit eder boyutlara geldiğini incelediği kitabında, kavramla ilgili çalışmalar yapan Kelly M. Greenhill‘den şu alıntıyı yapmıştı:

“Stratejik göç mühendisliği tabiri, devletler ya da devlet dışı aktörler tarafından, belli bir bölgede yaşayan nüfusun güçlendirilmesi, zayıflatılması ya da muhtevasının değiştirilmesini sağlayan yollarla, askerî ve siyasi amaçlar dâhilinde kasti şekilde yaratılmış iç ve dış göçleri ifade ediyor… Mühendislik eseri göçleri yaratan araçlar, tehditten askerî güç kullanımına, kazanç vaadinden finansal teşviklere, hatta normalde kapalı olan sınırların açılıp basitçe geçişin kolaylaştırılmasına uzanan geniş bir skalayı kapsıyor.”

Tıpkı Türkiye sınırlarında olduğu gibi değil mi?

***

Suriye’de iç savaş başlatılmadan hemen önce Türkiye-Suriye sınır boylarının, neden mayın temizleme bahanesiyle 49 yıllığına İsrail’e verilmek istendiğini düşünen herkes, tabloyu görecektir. Türkiye-Suriye sınır boylarının 49 yıllığına İsrail’e verilmesi, CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi kararı ile engellendi ama mayınlar temizlendi. Çünkü dünyanın dört tarafından gönderilen ajanların, bu sınırdan Suriye’ye sokulması, IŞİD’in kurulması ve PKK/PYD devletine zemin oluşturulması için mayınların temizlenmesi gerekiyordu!

Şimdi de İran sınırının bir kısmı, Afgan ordusunun askerleri rahatça girebilsin diye mayınlardan temizlendi!

Türkiye üzerinde bir operasyon uygulanıyor, tamam da bu “sessiz işgal”e yardım ve yataklık yapan kim?

 

Alıntı: Arslan Bulut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | BU “SESSİZ İŞGAL”EL”E YARDIM VE YATAKLIK YAPAN KİM? için yorumlar kapalı
Eki 12

AKŞAM, SABAHYILDIZIM

AKŞAM, SABAHYILDIZIM

 

Yazılmış şu alnıma hiç silinmez adın var

Hayal ve rüya değil, tutulduğum kadın var

Senin de, benim gibi elbette muradın var

Sensin bir ömür boyu yüreğimde aşk sızım

Doğ, şu gönül ufkuma akşam, sabahyıldızım

 

Müptelayım, sabahı akşamı özlüyorum

Ufkumda görmek için hep seni gözlüyorum

İnan, bütün hücremle dilimle sözlüyorum

Sensiz olduğum anda bir ölüden farksızım

Doğ, şu gönül ufkuma akşam, sabahyıldızım

 

Bırak yalan dünyayı keyfince dönüp dursun

Kimi, varsın kibrinden böbürlensin, kudursun

Güneş gibi, ay gibi, canlar ışık savursun

Mahşerde de parlasın sönmesin hiç yaldızım

Doğ, şu gönül ufkuma akşam, sabahyıldızım

 

Bir an, sen sanıyorum nerede yıldız görsem

O ipek saçlarından bahtıma belik örsem

O an son bulur derdim yüzüne yüzüm sürsem

Karar ver, kır kalemi sen kalp çalan hırsızım

Doğ, şu gönül ufkuma akşam, sabahyıldızım

 

Ufukta gördüğüm renk senden midir bu allık?

Birdenbire terk etti tatlı, masum uysallık

Ben, bana şaşıyorum, zirvede duygusallık

Dilindeyim herkesin sensizlikten arsızım

Doğ, şu gönül ufkuma akşam, sabahyıldızım

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , | AKŞAM, SABAHYILDIZIM için yorumlar kapalı
Eki 11

HEDEFE , AKP’NİN AMPÜLÜ KONULDU

HEDEFE , AKP’NİN AMPÜLÜ KONULDU

 

Dini kırılmanın bir benzeri “Milliyetçiler” üzerinde oldu. Milliyetçi dava/ülkücülük olabildiğince geriletildi.

Türkeş’çi doktriner milliyetçilikle ortaya konulan 9 Işık’ın bütün ışıkları söndürüldü. Hedefe, AKP’nin ampulü konuldu. İşin garip yanı, kurumsal milliyetçi partiye hükmeden mevcut siyasal kadro eliyle, Milliyetçiler, kendi hedefine değil de AKP’nin hedefine koştuğunu fark edemiyor. Ampulün ışığını Dokuz Işık sanıyor.

Hâlbuki AKP’nin; Andımızdan tutunuz da, çözüm sürecinde yaşananlara kadar yüzlerce yaşanmış siyasi olayla, alınmış kararla, milliyetçilerin amaçları arasında taban tabana zıtlık var.

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | HEDEFE , AKP’NİN AMPÜLÜ KONULDU için yorumlar kapalı
Eki 10

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “İnsan her şeyin kutsalı olduğu gibi en kötüsüdür de” Eflatun

* “Çün şitâda zâglar pür-cûş olur//Uzlet eyler bülbülân hâmûş olur.” (Kargalar kış mevsiminde coşar, bülbüllerse ortadan çekilip susarlar.) Mevlana

* “Kalbini camdan yaparsan kıran çok olur. Demirden yaparsan pas olur. Denizden yap ki giren kaybolsun, yüzmeyi bilen kurtulsun, bilmeyen

boğulsun.” Julia Roberts

* “Başrahip manastırdaki kitapları ateşe verir ve şöyle der; insanlar okursa öğrenir, öğrenirse içindeki korkuyu öldürür. O zaman da kilise ölür.”

* “Ya Rabbi bize cahil yüzü gösterme diye kalem feryat eder, mürekkep ağlar.” Şair sözü

* “Ezilenler arasında din adamı yoktur. Din adamları ezen sınıf ya da ırkların asalağıdır.” Jean Paul Sartre

* “En zor okul hayat okuludur. Hangi sınıfta olduğunu, bir sonraki sınıfın ne zaman olduğunu asla bilemezsin. Kopya çekemezsin, çünkü herkesin

kâğıdındaki soru ve cevaplar farklıdır.” Sokrates

* “Güven ruh gibidir terk ettiği bedene asla geri dönmez” Anonim

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Eki 09

5G TEKNOLOJİSİ

5G TEKNOLOJİSİ

 

Washington Devlet Üniversitesi Biyokimya ve Temel Tıp Bilimleri Profesörü Martin L. Pall, 17 Aralık, 2019’da, elektromanyetik dalgaların insan vücuduna etkisi üzerinde bilimsel bir makale yayınlamıştı.

Martin Pall, 5 G teknolojisinde kullanılan elektromanyetik dalgaların frekansı artırıldığında bunun erkekte üreme yeteneğini, kadında doğurganlığı düşüreceğini, nörolojik ve nöropsikiyatrik etkiler oluşacağını, “programlanmış hücre ölümü” gerçekleşebileceğini, kalp ritminin bozulacağını, serbest radikal hasarı ve ağır kanser vakalarına sebep olacağını belirtiyordu.

Pall, 5G’nin saniyede çok miktarda bilgi taşımak için çok yüksek darbeli olacak şekilde tasarlandığını çünkü bilgiyi taşıyanın titreşimler olduğunu, konu ile ilgili telekomünikasyon endüstrisi tarafından hazırlanan güvenlik kılavuzlarında sahtekârlık yapıldığını, çünkü bunların biyolojik etkilerden hiç bahsedilmediğini ifade ediyordu.

Pall, 5G için kullanılan elektrik dalgalarının binalara iyi nüfuz etmediğini, bu sebeple milyonlarca 5G anteninin evlere, okullara, kiliselere, işletmelere yakın bir yerlere kurulmakta olduğunu, bu dalgalardan kaçmanın imkânsız hale geleceğini, bu dalgaların insan beyninin işlevini ve EEG aktivitesini etkilediğini, hayvanlarda da birçok iç organın işleyişini bozduğunu yazıyordu.

***

Pall“En kötü altı kâbusum” başlığı altında, şu uyarıları yapıyordu:

1-Hızlı ve geri döndürülemez bir çarpışma olursa, insan üremesi sıfıra yakın dereceye kadar düşebilir.

2-Kollektif beyin fonksiyonlarımız çökebilir.

3-Çok erken bir şekilde Alzheimer ve demanslar başlar.

4-Küresel çapta otizm ve hiperaktivite yaygınlaşır.

5- İnsan gen havuzunda büyük bir bozulma meydana gelir.

6- Bütün yaş aralıklarında ani kalp ölümleri gerçekleşir.

***

İngiltere’deki toplu kuş ölümlerini 5G’ye bağlayan Martin Pall“Böcekler 5G EMF’lerden büyük ölçüde etkilenecektir. 5G, muhtemelen büyük yangınlara neden olacaktır. Elektromanyetik dalgalar, hücre içi kalsiyum seviyelerinde büyük artışlar üreterek bitkileri etkiler. Bu da bitkilerin hafif bir benzin spreyi püskürtülmüş gibi yanmasını sağlayabilir.” diyordu.

Türkiye’de 5 G testleri, küresel şirketlerin kontrolünde 2019 ortasından itibaren başlamıştı.

Trabzon-Rize gibi engebeli ve ormanlık arazilerde de 5G denemeleri yapıldı.

Diğer taraftan, korona virüs salgını, dünyada 5 G testlerinin yapıldığı yerlerde başlamış ve yayılmıştı. Bu konuyu gündeme getirenler bütün dünyada sansür edildi ve hala ediliyor.

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | 5G TEKNOLOJİSİ için yorumlar kapalı
Eki 08

OSMANLICA MERAKI

OSMANLICA MERAKI

 

Osmanlıca meraklısı bir Edebiyat öğretmeni, öğrencilerinden, sürekli Osmanlıca konuşmalarını, sorulara Osmanlıca cevap vermelerini istiyormuş.

Soğuk bir kış günü öğretmen sınıfın ortasında dolaşarak ders anlatıyormuş.

Bir ara yanan sobaya arkasını dönmüş ve sobadan sıçrayan kıvılcım eteğini tutuşturmuş.

Parmak kaldırıp söz isteyen öğrenci;

­­-Efendim, arka cenahızdaki sobanın derunundaki parçe-i nardan kopan bir şerare şahsınız istikametine tevcihlenerek eteğinize sirayet etmiş ve dahi mabadınıza intikal etmek üzre revan olmaktadır.

Öğretmen, öğrenciyi anlayıncaya kadar geçen sürede arkasında artan ısının etkisiyle paniklemiş ve;

-Ne uzatıyorsun evlâdım? GÖ*ÜN YANIYOR desene…

 

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , | OSMANLICA MERAKI için yorumlar kapalı