Eki 07

Türklüğün doğduğu Ötüken’de tarihi değiştirecek yazıt bulundu.

Türklüğün doğduğu Ötüken’de tarihi değiştirecek yazıt bulundu.

Orhun Anıtlarından da eski yazıtta ‘Tanrı’, ‘Türk’, ‘Kutluk’, ‘Tümen’ yazıları var.

 

Moğolistan’da Kültekin ve Bilge Kağan’ın babası ve İkinci Göktürk Devleti’nin kurucusu İlteriş Kutluğ Kağan’a ait yazıt ortaya çıktı. Yazıtta ‘Tanrı’, ‘Türk’, ‘Kutluk’, ‘Tümen’ yazıları yer aldığı ifade edilirken ilk kez ‘Türk’ adının geçtiği varsayılan Orhun Anıtlarından daha eski bir Türk anıtı keşfedilmiş oldu.

ORHUN YAZITLARINDAN DAHA ESKİ

Külliyede ibadet yeri olduğu tespit edilen alanda ise, üzerinde iki yüzünde Türkçe ve bir yüzünde Soğdca yazılar bulunan bir taş ile kaplumbağa şeklindeki temeli ortaya çıktı. Taşın üzerindeki metinde “Tanrı”, “Türk”, “Kutluk”, “Tümen” gibi bir dizi kelime tespit etti. Yazıtın İkinci Göktürk Kağanlığını yeniden canlandıran Kültegin ve Bilge Kağan’ın babası İlteriş Kutluk Kağan adına dikildiği sonucuna varıldı. Keşifle ‘Türk’ adının ilk kez geçtiği var sayılan Orhun Anıtlarından daha eski bir Türk Anıtı bulunmuş oldu.

Türk Akademisi Başkanı Darhan Kıdıralı, iki yüzünde 12 satırlık eski Türk yazısı, üçüncü yüzünde ise eski Soğd yazısı bulunan anıttaki “Tanrı”, “Türk”, “Kutluk” ve “Tümen” kelimelerini okuduklarını söyledi. Kıdıralı, “Orhun Yazıtları çok önemlidir ama bu yazıt da büyük öneme sahiptir. Bizim yazı tarihimizi daha ileri götürmektedir. Ek olarak Türk kelimesi ilk defa Türk bilim insanlarınca keşfedilmiştir. Biz akademiye üye ülkelerimizde bunun (keşfin) bilimsel tanıtımını yapacağız. Ayrıca UNESCO’da da bunun bir tanıtımını yapmayı düşünüyoruz. Bu hepimizin tarihine ışık tutacak ortak ve değerli bir buluştur.” dedi.

İLTERİŞ KUTLUĞ KAĞAN KİMDİR?

İlteriş Kutluğ Kağan, Çin’de doğup büyüdü. 681 yılında 17 arkadaşı ile Türk devletini yeniden kurmak için harekete geçti. Birçok kavmi tek bayrak altında toplayarak Çin’e karşı isyan etti. 682 yılında Göktürk Devleti’ni ikinci kez kurarak ülkenin başına geçti. Hiçbir savaşta yenilgiye uğramadığı rivayet ediliyor.

BİLİM İNSANLARI ‘ÇOK ÖNEMLİ BİR KEŞİF’

Prof. Dr. Ahmet Taşağıl: Türk dünyası ve Türk tarihi açısından çok önemli bir keşif. Kültigin ve Bilge Kağan yazıtları kadar önemli bir keşif olabilir.

Doç. Dr. Elvin Yıldırım: Kutlu olsun. Uluslararası Türk Akademisi ile Moğolistan Arkeoloji Enstitüsü’nü kutluyoruz.

Prof. Dr. Kürşad Zorlu: Türk tarihi için önemli buluş. “Türk” ve “Tengri” ifadeleri var. Yazıt bu yönüyle Türk adının geçtiği ilk eser olacak. Hayırlı olsun.

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , | Türklüğün doğduğu Ötüken’de tarihi değiştirecek yazıt bulundu. için yorumlar kapalı
Eki 06

ALP ER TUNGA

ALP ER TUNGA

 

Türk Kağanı, Saka Başbuğu Alp Er Tunga’nın mezarı Özbekistan’da bulunmuş.

Yanlış. Alp Er Tunga’nın kemiklerini Anadolu’da arayın.

Selçuklu Sultanları “Alp”i atıp aynı anlama gelen Farsça “Key”i kullanmaya başladılar.

 

“Alp Er Tunga öldü mü?

Issız acun kaldı mı?”

 

Evet, Saka Başbuğ’unu biz Anadolu’da öldürdük.

Keykavus olduk, Keyhusrev olduk, Keykubat olduk; yani Farslaştık ama bir türlü Alper veya Tunga olamadık.

 

Fars efsanesinde, Alp Er Tunga’yı öldürdüğü söylenen “Zaloğlu Rüstem”i mitolojik bir kahraman olarak Anadolu’da yücelttik, adını bayrak yapıp dalgalandırdık, çocuklarımıza Rüstem adını verdik ama Alper veya Tunga diyemedik.

İşte bu yüzden Türk Kağanı, Saka Başbuğ’unun kemiklerini Anadolu’da arayın.

 

 

Alıntı: Alper Aksoy

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , | ALP ER TUNGA için yorumlar kapalı
Eki 05

”NATO VE ABD PALYAÇOSU, DEFOL!”

”NATO VE ABD PALYAÇOSU, DEFOL!”

Başlıktaki tırnak içindeki söz, Almanya Başbakanı Olaf Scholz‘a söylendi. Türkiye’de herhangi bir hükümet yetkilisine, miting sırasında böyle seslenilse, polis tarafından çekilen görüntüler, kara kare incelenir ve slogan atılanlar tek tek yakalanıp mahkemeye sevk edilir ve tutuklanır. Almanya’da ise mitingin üzerinden beş gün geçti ama kimse soruşturulmadı, kimse gözaltına alınmadı, kimse tutuklanmadı… Bu tür tepkiler ifade özgürlüğü hakkı kapsamında görüldüğü için kimsenin aklına slogan atanlar hakkında işlem yapmak gelmedi.

Öyleyse biz nasıl bir cehennemde yaşıyoruz?

***

Brandenburg eyaletindeki Neuruppin kent merkezinde Çarşamba akşamı düzenlediği mitingde, Alman hükümetinin ABD baskısıyla Rusya’ya yaptırımlar uygulaması nedeniyle ülkede artan enerji faturaları ve enflasyon karşısında vatandaşları rahatlatmak için birkaç gün içinde yeni ekonomi paketinin açıklanacağını duyuran Almanya Başbakanı Olaf Scholz‘un konuşması sık sık yuhalama, ıslık ve sloganlarla kesildi.

Scholz’a konuştuğu sırada kalabalıktan, “Halk düşmanı, yalancı, NATO ve ABD palyaçosu, defolun” sesleri yükseldi.

***

Almanya’da enflasyon oranı yüzde 7.9’a kadar yükseldi. Türkiye’de ise TÜİK rakamlarına göre 2022 yılı Temmuz ayındaki artışla birlikte yıllık enflasyon yüzde 79,60 düzeyinde. ENAG ise yıllık enflasyonu yüzde 176 olarak tespit etti.

Türkiye’de de yeni ekonomik paketler açıklanıyor veya açıklanacak. Bu arada, marketlere karşı, Tarım Kredi Kooperatifleri mağazaları harekete geçirildi ama sonuç pek olumlu değil. Kira ve konut fiyatlarındaki artışa çözüm olarak da Eylül ayında büyük bir konut projesi açıklanacak.

Türkiye’deki fiyat artışlarının ana sebebi, tarım ve hayvancılığın her geçen gün geriye gitmesidir. Nüfus artış hızı düşse de 13 milyona ulaştığı söylenen sığınmacılar da talebi artırarak her alanda fiyatların daha fazla yükselmesine sebep olmuştur.

Kısacası, hayat pahalılığının asıl sebebi kötü yönetimdir. Suriye’de iç savaş çıkarmak gibi, buğday, pancar tarımının sınırlandırılması, şeker fabrikalarının satılarak kapatılması gibi AB ve ABD’nin siyasi ve ekonomik dayatmalarına harfiyen uyulması gibi…

***

Türkiye’de iktidarın ABD ve AB dayatmalarına uyduğunu söylerseniz, hukuki bir sorun yaşamıyorsunuz ama yaşamak size haram ediliyor…  İşçi-memur iseniz, işten atılmasanız bile başınıza kabiliyetsiz, ehliyetsiz insanlar getiriliyor. İşsiz kalırsanız, iş bulamıyorsunuz. Esnaf veya iş adamı iseniz, denetimlerden, cezalardan paçanızı kurtaramıyorsunuz. Almanya’daki gibi tepki gösterirseniz, bu defa da ellerinize kelepçe takıp götürüyorlar…

 

Alıntı: Arslan Bulut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | ”NATO VE ABD PALYAÇOSU, DEFOL!” için yorumlar kapalı
Eki 04

FELEK

FELEK

 

Şikâyetim yoktur alın yazımdan

Fakat her yanlarım çürüyor felek

Her an hüzün çıkar gönül sazımdan

Ömür defterimi dürüyor felek

 

Yer vermedim bir an gönlümde kine

Gerçeği hapsetmek isterler ine

Hain fikirlerin kastıyla yine

Örümcek ağını örüyor felek

 

Asla bir güzele ‘hişt’ demedim ki

Bal sineklerine ‘kişt’ demedim ki

Kimsenin itine ‘hoşt’ demedim ki

İtler üzerime ürüyor felek

 

Meçhule savruldum hep yaprak gibi

Çiğnendim kazıldım bir toprak gibi

Belaya koşturup bir kısrak gibi

Her dem bedenimi sürüyor felek

 

Hak övmüş yaratmış bu güzel canı

O olmuş dünyanın eşsiz sultanı

Ben mi olmalıydım zulmün kurbanı?

Çakallar halime gülüyor felek

 

Sevgi değil midir yüreğin balı?

Nereye yönelsem hep karaçalı

Getirir her defa önüme salı

Bütün değerlerim ölüyor felek

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , | FELEK için yorumlar kapalı
Eki 03

“CESUR BİR SAVCI YOK MU?

“CESUR BİR SAVCI YOK MU?

 

Toplumsal çaresizliği ifade eden, “Cesur bir savcı arıyorum” veya “Cesur bir savcı yok mu?” sözü…

Konuyla ilgili eski bir savcının açıklamaları var. Özetle şöyle diyor:

“Merhabalar, ben Cumhuriyet Savcısı iken Başsavcının hukuka aykırı taleplerini yerine getirmediğim için isteğim dışında hâkimliğe geçirilerek doğu illerinden birine ‘tayin edilmiş’ bir yargı mensubuyum. ‘Nerede bu savcılar?’ sorusunun cevabını kendimce vermek istiyorum.

Öncelikle bir suç ile ilgili olarak soruşturma yapma yetkisi, suçun işlendiği yer savcılığındadır!

Savcılıklar büro sistemi ile çalışır. Bilişim suçlarını soruşturma bürosunda görevli savcı, terör suçunu, aile bürosunda görevli savcı da sahtecilik suçunu soruşturamaz.

Biz, savcılık sistemini eskisi gibi anımsıyoruz ancak maalesef durum değişti. 5235 sayılı yasa ile birlikte savcılar ‘başsavcının memuru’ gibi bir konuma getirildi. Bir savcı başsavcıdan habersiz soruşturma açamaz, açsa da zaten o soruşturmayı yürütemez.

Başsavcı o dosyayı savcıdan alıp başka bir savcıya vermeye yetkilidir. Başsavcının yetkisi, bununla da sınırlı değil. Savcının verdiği karar, başsavcı onayından geçmeden geçerli olmuyor. Sözün özü, artık iş savcılarda değil başsavcıda bitiyor.

Ayrıca CMK diyor ki ‘Bir suçun işlendiğini öğrenen savcı, emrindeki kolluk görevlileri ile derhal suçu araştırır.’

Peki, kimdir bu kolluk görevlileri? Temel olarak polis ve jandarma… Polis de jandarma da içişleri bakanlığına bağlı!

Uzun lafın kısası şuanda bir savcı istese de soruşturma açamaz. Açsa da yürütemez. Türkiye’de bu inisiyatifi alabilecek yalnızca İstanbul ve Ankara başsavcıları var, onlar bile bu işe giriştikleri an görevden alınır.

Çünkü savcılar HSK’ya bağlı. HSK’nın başkanı, Adalet bakanı. Bir üyesi de Adalet Bakan Yardımcısı…

Diğer üyeleri ise meclis ve cumhurbaşkanı seçiyor. Yani siyasiler tarafından seçilen bu kişiler, hâkimler ve savcılar kuruluna başkanlık ediyor! Üstelik bir kısmı, hâkim-savcı bile değil.”

***

Eski savcı, konuyu şöyle bitiriyor:

“Yukarıda da söylediğim gibi, savcılıklarda bürolar var. Kilit büroları dolduran savcıların çoğu, bir süre partide siyaset yaptıktan sonra avukatlık mesleğinden savcı yapılanlardır…

Hazır yazmışken değinmek istediğim bir husus daha var. Toplum, cezasızlığın sebebi olarak hâkimleri görüyor. Hayır, bizler sadece yasaları uyguluyoruz. Yasaları yapanlar, ‘kişiler ceza alsa da cezaevinde kalmasın’ istiyor.

Ben tüm bunların bilinçli yapıldığına inanıyorum. Bilerek yargıya olan güven azaltılıyor. Bugün nasıl ki ‘hekimler gitsin, Afgan, Suriyeli doktorlar gelsin’ gibi bir durum varsa ‘hâkimler de gitsin’ isteniyor.

‘Hukukçu hâkimler gitsin, yerine ilahiyatçı hâkimler gelsin!’ Bunu sağlamak için de her fırsatta yargı bilinçli olarak yıpratılıyor.”

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | “CESUR BİR SAVCI YOK MU? için yorumlar kapalı
Eki 02

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Devletin dini adalettir.” Hz. Ali (ra)

* “Kuşun uçmak için, balığın da yüzmek için doğduğu gibi, insan da çalışmak için doğar.” Hz Eyüp (as)

* “Ahir zaman ümmetleri, dünya fani bilmezler; gidenleri görerek ondan ibret almazlar” Ahmet Yesevi

* “Sen Türk olduğunu unutsan da, düşmanın asla unutmaz.” Ebulfez Elçibey

* “Bir insanın namazı siz aldatmasın. O adamanın dirhemle, dinarla yani para ile ilişkisine bakın.” Hz. Muhammed (sav)

* “Felek, âlime harmanından bir tek buğday tanesi vermez. Ama cahile varını yoğunu verir.” Şair sözü

* “Dosta iki vücutta yaşayan bir ruh, iki ruhta yaşayan bir vücuttur.” Aristo

* “Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savar bir cinayettir.” M. Kemal Atatürk

* “Dünyada hiçbir şey bilinçli cehalet ve aptallık kadar tehlikeli değildir.” Martin Luther King

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Eki 01

APTALLIĞIN TEORİSİ

APTALLIĞIN TEORİSİ

Almanya tarihinin en karanlık döneminden geçiyordu. Masum insanların dükkanları taşlanıyor, kadınlar ve çocuklar zalimce sokak ortasında aşağılanıyordu. Genç bir teolog Dietrich Bonhoeffer bu zalimliğe itiraz etti ve bu sebeple hapse atıldı.

Hapisteyken papaz bu konu üzerine uzun uzun düşündü. Sayısız filozof, şair, fikir adamı ve bilim adamı çıkaran bu kültür nasıl olur da organize kötülüğün, zalimliğin, korkaklığın, cehaletin ve suçun merkezi haline gelmişti?

Bonhoeffer “sorunun kökeninde kötülük değil aptallık yatıyor” dedi. Hapisteyken yazdığı mektuplarda aptallığın yarattığı kötülüğün diğer tüm kötülüklerden daha tehlikeli olduğunun farkına vardı.

Kötülüğü protesto edebilirdiniz, karşı argümanlarla kötülükle mücadele etmeniz mümkündü. Fakat organize olmuş ahmaklar sürüsüne karşı yapabileceğiniz hiçbir şey yoktu. Ne protestolar ne zorlama onlara etki etmiyordu. Mantıklı gerekçeler sunduğunuzda önce reddediyorlar, reddedemeyecek hale geldiklerinde ise önemsizleştiriyorlardı. Aptal insanlar hallerinden memnundu ve saldırıya da hazır haldedirler. Saldırıya geçtiklerinde kötü insanlardan çok daha tehlikeli olurlar…

Bonhoeffer aptallıkla mücadele edebilmek için önce onun doğasını anlamaya çalıştı:

Aptallık bir zekâ problemi değil ahlaki bir problemdi. Entelektüel birikimi olduğu halde aptal olan insanlar vardı. İlk etapta aptallık doğuştan gelen bir maraz olduğu düşünülür fakat bu da yanlıştı. İnsanlar belli şartlar altında aptallaşıyorlardı, daha doğrusu başkalarının kendilerini aptallaştırmasına izin veriyorlardı.

Yalnız insanlarda bu maraz daha az görülüyordu. Buradan yola çıkarak aptallığın psikolojik değil sosyolojik bir sorun olduğu sonucuna vardı.

Güçlerin birisinde toplanması arzusu politik ve dini hareketlerde çok sık rastlanırdı. Aptallık hastalığının bulaştığı yerler böylesi gruplardı. Ahmaklar ve diktatörler arasındaki muazzam korelasyon, ikisi de birbirine ihtiyaç duyar hale getiriyordu.

İnsanların ahlaki ve entelektüel birikimleri bir anda yok olmuyordu. Diktatör gücünü arttırdıkça aptallar o gücün büyüsüne kapılıyor ve bağımsız düşünme yetisini kaybediyordu. Gözüne sokulan gerçekleri inatla reddediyorlardı.

Onlarla konuştuğunuzda bir insanla değil, sloganlarla konuşmaya ayarlanmış bir robotla konuştuğunuz hissiyatına kapılıyordunuz. Büyülenmiş gibiydiler… Değil kötülük yaptıklarını, ne yaptıklarını bile bilmiyorlardı. Onları bu kata tonik uykudan çıkarmanın tek yolu bağımsız-özgür olmalarını sağlamaktı.

 

9 Nisan 1945 günü sabaha karşı Bonhoeffer’i bir toplama kampının darağacına asarak öldürdüler….

 

Alıntıdır

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | APTALLIĞIN TEORİSİ için yorumlar kapalı
Eyl 30

BİRİNİN ANASI AĞLAYACAK

BİRİNİN ANASI AĞLAYACAK


Nasreddin Hoca’nın iki oğlu varmış. Oğullarından biri çömlekçilik yaparak geçimini sağlarmış. Hoca bir gün oğlunun yanına onu ziyarete gitmiş. Oğlu dertli bir şekilde:

– Baba çok heyecanlıyım çünkü bütün paramı bu çömleklere yatırdım. Hava güneşli olur da kururlarsa zengin olacağım. Yağmur yağarsa hepsi çatlayacak ve anam ağlayacak, demiş.

Hoca dertli bir şekilde diğer oğluna gitmiş. Oğlu o sırada tarlasında oturmuş düşünüyormuş:

– Ah baba hoş geldin. Bütün paramı bu tarlaya yatırdım. Eğer yağmur yağarsa zenginim ama kuraklık olursa her şeyimi kaybederim ve anam ağlar, demiş.

Nasreddin Hoca eve dönmüş. Sıkıntılı olduğunu gören karısı:
– Ne oldu Hoca canın sıkkın, demiş.

– Asıl dert senin, halini düşün. Çünkü yağmur yağsa da yağmasa da oğlanlardan birinin anası ağlayacak

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , | BİRİNİN ANASI AĞLAYACAK için yorumlar kapalı
Eyl 29

MİLLİYETÇİLİK ÜLKÜSÜ BAĞIMSIZDIR

MİLLİYETÇİLİK ÜLKÜSÜ BAĞIMSIZDIR

 

Milliyetçilik, sağcılık solculuk gibi akımlardan da bağımsızdır; sosyalizm, kapitalizm gibi iktisadi doktrinlerden de. Milliyetçilik bağımsız bir ülkü, bağımsız bir düşünce sistemidir. Sadece kendi konusu olan “millet”e bağlıdır.

Her zaman söylüyoruz, bir daha söyleyelim. Milliyetçilik, milleti sevmek, onu geliştirip yükseltmek ülküsüdür. Bunun için sağcı, solcu, kapitalist, sosyalist olmaya gerek yoktur; milliyetçilik hepsinin üstünde kutlu bir ülkü ve düşünce sistemidir.

Ülküdür çünkü milleti yükseltmeyi hedefler. Yükselmenin sonu olmadığı gibi ülkünün de sonu yoktur.

Düşünce sistemidir çünkü milleti sevmek ve yükseltmek için neler yapılması gerektiği üstünde sürekli fikir üretmek zorundadır.

Milleti geliştirmek ve yükseltmek için neler yapılmalıdır? Hedef, bütün millet fertlerini maddi ve manevi olarak çıkabilecekleri en yüksek seviyeye çıkarmaktır. Bu açıdan milliyetçilik bir “refah devleti” projesidir. Her Türk’ün en iyi şekilde yaşamaya, en son imkânlara sahip olmaya hakkı vardır. Her Türk’ün dünyayı gezip görmeye hakkı vardır.

Ancak maddi yükseliş yetmez. Her Türk manen de yükselmeli, yükseltilmelidir. Son cümledeki “manen” dinî bir kavram değildir; kültür, sanat ve bilgiyi içine alan bir kavramdır; kültür içinde din de vardır. Her Türk bilgi, sanat ve kültür açısından da yükselebileceği en son noktaya kadar yükselebilmelidir.

Milletin bütün fertleri maddi ve manevi açılardan yükseltildikten sonra gerisi zaten gelir. O zaman insanlar, kir pas içinde, zillet içinde, karanlıklar içinde yaşamak istemezler; yaşadıkları çevreyi, köyü, kasabayı, şehri güzelleştirmek için çalışırlar. Bilime ve sanata değer verirler.

Maddi ve manevi açıdan yükselen insanlar, kaba ve hantal olmazlar, hantal hareketlerden, kaba konuşmalardan hoşlanmazlar; böyle insanları önemli yerlere getirmezler.

Maddi ve manevi açıdan yükselen insanların şiirleri şiir, romanları roman, filmleri film, müzikleri müzik olur; yaşadıkları yerler cennet olur.

İşte böyle hedefleri olan insanlara milliyetçi denir. Demek ki milliyetçilik sevgidir, bir kalkınma ve yükselme ülküsüdür.

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | MİLLİYETÇİLİK ÜLKÜSÜ BAĞIMSIZDIR için yorumlar kapalı
Eyl 28

BİR “ANI DEFTERİ”NDEN

BİR “ANI DEFTERİ”NDEN

 

Hacı Baba evde tesadüfen bulduğu Osmanlıca yazılmış anı defterini okuyunca gözyaşlarına boğulur. Ev halkını masanın etrafında toplayıp onlara da okur. Hacı Baba okudukça, masanın etrafındakilerin gözyaşları sel olur.

“Benim güzel kızım, evvela gözlerinden öperim. Bugün Temmuz ayının 14’üdür. Ramazan-ı Şerif’in ikinci günü. Şeyhülislam Ürgüplü Mustafa Efendi, fetva yayınlamış derler de, Çanakkale cephesinde harp eden askerin oruç tutmamasına ruhsat vardır. Lakin benim içim rahat etmedi. Gece nöbette, siperin önünde iki kök çiriş buldum. Allah’ın hikmeti, nasıl kalmış ise onca harabatın içinde… Onunla sahurumu yaptım, lakin kimseye söylemedim. Bütün gün yeni siperler kazmakla iştigal ettik. Bir kerecik bile susamadım. İftara doğru düşman, taarruzu arttırdı. İçimden ‘İftar etmeye fırsat kalmayacak’ diye geçti. Sonra komutanın emriyle bütün atışlar birdenbire durdu. Siperlerden birinden bir asker çıktı. Düşman taarruzuna aldırmadan ‘Allah-u ekber’ diye akşam ezanını okumaya başladı. Yanıma döndüm, elden ele dolaşan mataralar vardı. Bir yudum içen, yanındakine veriyor. En son bana geldi. Dudaklarım titredi. Ben de diyordum ki, bir tek baban oruçludur. Lakin bütün bölük oruçluymuş. İçime bir ateş düştü o an. Ben o iki çirişi yedim ya, bunca insan sahursuzken ben onları nasıl yedim? Ben şimdi gardaşlarımın hakkını nasıl öderim? Ezurumlu’nun, Darendeli’nin, iftarını yapmadan şehit düşen Yeniceli’nin hakkını nasıl öderim?” Masadaki herkes gözyaşı dökerken, Hacı Baba konuşmaya devam eder;

“Defteri nereden buldunuz bilmiyorum ama eğer sahibi yoksa bunu herkesin görmesini isterim. İftarını, sahurunu yaptığımız Ramazan’ların kıymetini bilelim…”

 

Ramazan’ın ruhu bundan daha iyi nasıl anlatılır bilmem ama bildiğim bir şey var:

Bizim önce ‘Çanakkale ruhuna’ niyet etmemiz lazım!

Cümlesine ALLAH rahmet eylesin, mekânları cennet olsun. Âmin

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , | BİR “ANI DEFTERİ”NDEN için yorumlar kapalı