May 03

3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ KUTLU OLSUN

3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ KUTLU OLSUN

Nihal Atsız gibi vatan-millet aşığı bir “öğretmen”in, devlet nezdinde neredeyse bir terör örgütü lideri gibi konumlandırıldığı…

Ona destek olmak üzere yürüyenlerin kafalarının gözlerinin yarıldığı, kaburgalarının kırıldığı…

Reha Oğuz Türkkan’ın, 40 cm genişliğinde, 50 cm uzunluğunda, 2.5 m. yüksekliğindeki “tabutluk”ta, 500 mumluk ampul altında gördüğü işkencede bir gözünü kaybettiği…

Mehmet Külahlıoğlu’nun, ağzından kan fışkırana kadar ölesiye dövüldüğü, tüberkülozun pençesine düştüğü…

Orhan Şaik Gökyay’ın, sonradan “ 20 yy. Türkiyesini değil 14 asır evvelinde kızgın çöllere sokulan mazlum insanları gördüm” diye tarif ettiği gibi, diri diri fırınlandığı(!)

Zeki Velidi Togan gibi bir âlimin “özel emirle” günlerce aç susuz bırakıldığı,

Alparslan Türkeş’in tırnaklarının sökülmeye girişildiği…

Her biri ayrı kıymetteki aydın insanların, askerlerin, askeri öğrencilerin, edebiyatçıların, doktorların, akademisyenlerin hâkim önüne çıkarılmadan aylarca hücrelerde tutulduğu…

Eşlerinden gelen “sıhhatini bildir” telgraflarının dahi suç delili sayıldığı…

Savcının pişkin pişkin “Bunları yüksek mahkemenin huzuruna Cumhurbaşkanı adayları olarak değil hükümeti devirmeye kalkışan caniler, vatan hainleri olarak çıkarmış bulunuyoruz. Kendilerini saraylarda yatıracak değiliz. Elbette işkence yaptık” diye övünebildiği…

Türk’e, Türklüğe düşmanlık edenlere karşı,

TÜRKÇÜLÜĞÜN DİRİLİŞ GÜNÜDÜR 3 MAYIS…

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | 3 MAYIS TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ KUTLU OLSUN için yorumlar kapalı
May 02

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “İkiyüzlülük sadece sahibi tarafından görülmez” Wilkins

* “Hiç kimse, görmek istemeyen kadar kör değildir…” İbni Sina

* “İki şey insanın ruhunu karartır: Susulacak yerde konuşmak ve konuşulacak yerde susmak…” Sadi Şirazi

* “Tek bir başarı vardır. O da istediğiniz şekilde yaşamaktır…” C. Morley

* “Beni ağlatmak elinizdeydi, ama gözyaşlarımı durdurmak artık elinizde değil…” İvan Gonçarov

* “Kişinin susması, her zaman söyleneni onayladığı anlamına gelmez. Bazen canı aptallarla tartışmak istemiyordur.” Albert Einstein

* “İnsanın psikolojik sınırları, ilişkisinin türüne göre değişir. Ama mahrem ilişki içinde olduğu insan için bile, geçilemeyecek sınırlar vardır.” Doğan Cüceloğlu

* “Bir saniyesine bile hâkim olamadığımız bir dünya için, bu kadar fırıldak olmanın âlemi yok.” Muhsin Yazıcıoğlu

* “Var olan her şey, kendi zıddı olma yolunda bir değişim içindedir.” Tao

* “Gerçek evrensel bilince erişmeden önce, sahip olduğumuz tek şey, istektir.” Hegel

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
May 01

KIZILDERİLİ TÜRK YAKINLIĞI (2)

KIZILDERİLİ TÜRK YAKINLIĞI (2)

Prof. Dr. Osman Nedim Tuna’nın Kızılderili-Türk yakınlığı ve akraba diller hakkındaki görüşlerinin devamı.

Kızılderili ve Türk kilimlerinde ortaklığı en çok görülen; yıldız, akrep, bereket, eli belinde, koç ve hayat ağacı motifleri üzerine konuşmuş, Türk kadınının, evine bağlılığını, sadakatini, yuvasının korunmasını ve ailede kendinin önemli bir varlık olduğunu anlatan motifleri önemsediğini işaret etmişti. Örnek koyduğum kilimlerde yer alan yıldız motifi, Türk halılarında üretkenliği temsil eder. Yıldız motifini dokuyan kadın, üretkenim, çocuklarım var. Güçlü ve gururluyum demektedir. 

Kızılderili ve Türk kilimlerinde çokça kullanılan “eli belinde” ve “koç boynuzu” motifleri bir erkek ve bir kadını belirtir. Bereket deseni, dişiyi gösteren iki adet “eli belinde” motifi ve erkeği gösteren iki adet “koç boynuzu” motifinden oluşur. Kompozisyonun ortasındaki göz motifi, aileyi kem gözlere karşı koruması için kullanılmıştır. Eli belinde motifi dişiliğin simgesidir. Sadece analık ve doğurganlığı değil, aynı zamanda uğurbereketkısmetmutluluk ve neşeyi de sembolize eder. Bu nedenle en çok kullanılan ve önemsenen bir motiftir. Türk kilimlerinde yaygın olarak kullanılan hayat ağacı motifi, sonsuzluğun sembolüdür. Bu motif, ölümsüzlüğü araştırmanın ve ölümden sonra yaşam olduğu umudunun bir nişanıdır. Ağaç, Türkler arasında kutsal sayılan bitkilerdendir. Hayat ağacı, güç, kuvvetine inanılan aslankartal gibi hayvanlar tarafından korunurken tasvir edilir.

İnanışa göre, hayat ağacı sürekli gelişen, cennete yükselen hayatın dikey sembolizmini oluşturur. Geniş anlamda sürekli gelişim ve değişim gösteren evreni sembolize eder. Evrenin üç elementini; toprağın derinliğine inen kökleriyle yeraltınıalt dalları ve gövdesiyle gökyüzünü, ışığa yükselen üst dallarıyla cenneti birleştirir. Yeryüzü ve cennet arasındaki iletişimi sağlar.

Nazarlık motifi, belli özeliklere sahip kimselerde bulunduğuna inanılan; insanlara, hayvanlara, eve zarar veren bakışlardan ve nazardan korunması için dokunur.

Osman Nedim Tuna, Türklerle Kızılderililerin dil ve akrabalığına dayanan uzantısı ile uğraşıyorum demiş ve önceki ilişkilerden söz açmıştı. 

Türkçe otağ sözünün Kızılderililerce utağ, Türkçe kayık sözcüğünün kayak, Türkçe it (köpek) sözcüğünün it, yeşil sözcüğünün yaşıl, tanrı sözcüğünün de tangıra biçiminde kullanıldığını belirtmiş, ev sözü yerine yatkı, tepe yerine tepek, dede yerine tetek su yerine yu, göç yerine köç dendiğini işaret ederek kültür bağımızla ilgili yakınlık derecesinin ileri boyutlarda olduğunu vurgulamış fakat çok temkinli davranmış Kızılderililerle akrabayız dememişti.

Çok sık yaptığımız akşam sohbetlerimizde Asya uygarlığını yaratan Türkler ile Amerika kıtasındaki Maya ve Aztek uygarlıkları arasında sembollerle başlayan benzerliğin de önemini vurgulayan Osman Nedim Tuna’nın, bütün Altay Türkleri gibi Kızılderililerin birbirlerine amca, baba, teyze, hala, ağabey diye hitap etmelerini şaşırtıcı buluşu, semboller, dil ve gelenekler açısından çok ciddi benzerlikler olduğuna dikkat çekişi, Türkler tarafından icat edildiği bilinen 12 hayvanlı Türk takviminin Mayalarca da kullanılmış olması, eskilere dayanan bir kültür bağının işaretidir demesi de oldukça önem arz etmektedir.

Düğünde kına yakma geleneğinin bütün Kızılderili kabilelerinde, Anadolu ve diğer Türk yurtlarında olduğu gibi uygulanmakta olduğunu söyleyişi, beşik kertmesi töresinin de yaygın bir uygulama olduğunu anlatması şaşkınlığımı bir kat daha arttırmıştı.

Alıntı

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , | KIZILDERİLİ TÜRK YAKINLIĞI (2) için yorumlar kapalı
Nis 30

KAÇ TÜRLÜ DOST VARDIR

KAÇ TÜRLÜ DOST VARDIR

Baki’ye dostları sorar: “Kaç türlü dost vardır?

Sıralar Baki:
“Üç türlü dost vardır.”
“Bazı dostlar ekmek gibidir, bazı dostlar su gibidir. Sen onları her gün ararsın.

“Bazı dostlar ilaç gibidir, sen onları gerekince ararsın.

“Bazı dostlar da mikrop gibidir. Sen onları aramasan da onlar seni arar bulurlar.”

Dördüncüyü eklemiş ünlü gazeteci Hasan Pulur: “Bazı dostlar da şemsiyeye benzer, demiş, yağmur yağınca ortadan kaybolurlar!..

Beşinciyi de ben ekliyeyim dedim. Bazı dostlar fırıldak gibidir. İp kimin elindeyse onun etkisi ile döndükçe döner. Kibarca adı rüzgargülü gibidir. Siyasi rüzgarla, makam rüzgarıyla, çıkar rüzgarıyla her yöne döner. Ama sana, gerçeğe, hak ve hukuka bir türlü dönmezler, dönemezler…

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , | KAÇ TÜRLÜ DOST VARDIR için yorumlar kapalı
Nis 29

KIZILDERİLİ TÜRK YAKINLIĞI (1)

KIZILDERİLİ TÜRK YAKINLIĞI (1)

Prof. Dr. Osman Nedim Tuna’nın Kızılderili-Türk yakınlığı ve akraba diller hakkındaki görüşleri yaygındı.

Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, 1950’de İstanbul Üniversitesi Türkoloji Bölümünden Ord. Prof. Dr. Reşit Rahmeti Arat’ın danışmanlığında hazırladığı “Orhon Yazıtlarının İmla Kaideleri ve Fonolojisi” adlı lisans tezini savunarak mezun olmuştur. Tüm ömrünü Türk Dilinin kökeni ve akraba diller üzerine adayan, 1959’da Türk Dil Kurumu’nda Eski Türkçe Uzmanı olarak çalışmaya başlayan Tuna, 1961’de Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü’nün kurucuları arasında yer almıştır.

Osman Nedim Tuna, 1961 yılında Fulbrigt bursu ile Amerika Birleşik Devletleri’ne gitmiş, University of Washington (Seattle)’da Nicholas N. Poppe’nin asistanı olmuş, 1968 yılında Prof. Dr. Nicholas N. Poppe’nin idaresinde Türkoloji, Altayistik, Lengüistik alanlarında doktorasını tamamlamış ve “Studies on Nahju’l-Faradis: A Method for Turkic Historical Dialectology, 3+V+444)” adlı doktor unvanını almıştır.

                Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, 1969-1976 yıllarında University of Pennsylvania (Philadelphia) Department of Oriental Studies’de lisans ve lisansüstü derslerini yürütmüş ve bu bölümde iki de Türkoloji doktoru yetiştirmiştir.

                1982 yılında gönüllü olarak Malatya’daki İnönü Üniversitesi’ne katılmış ve Eğitim Fakültesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü’nü kurmuştur. 1983 yılında Türk Dil Kurumu’nun asli üyeliğine, 1987 yılında da Türk Dil Kurumu Türkoloji Uygulama Kolu Başkanlığı’na seçilen Prof. Dr. Osman Nedim Tuna, Ocak 1995’te de Sakarya Üniversitesi’nden emekli olmuştur. 17 Temmuz 2001’de  Amarika’da vefat etmiştir.

 Türk dili açısından çok önemli iki kitabı bulunmaktadır.

                1- Altay Dilleri Teorisi, Türk Dünyası Araştırmaları Yayını: 6,  İstanbul 1983.

                2- Sümer ve Türk Dillerinin Tarihi İlgisi İle Türk Dilinin Yaşı Meselesi, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara 1990. Biri tarafımızca olmak üzere, iki de Armağan Kitabı yayımlanmıştır.

Alıntı

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , | KIZILDERİLİ TÜRK YAKINLIĞI (1) için yorumlar kapalı
Nis 28

“BANA SAHİBİMİ ÇAĞIRIN”

“BANA SAHİBİMİ ÇAĞIRIN”

Deve sahibi adam uzun yıllar devesiyle taşımacılık yapmış. Yaşlanan deve yolun sonuna gelmiş. Artık öleceğini anlayınca; “Sahibimi çağırın da helallik vereyim,” demiş.

Devenin sahibine haber göndermişler. Devenin sahibi,

– Ne hakkı varmış ki bende? Demiş. Demiş ama yine de merak etmiş. Dayanamayıp devesinin yanına gitmiş.

– Ne hakkın var ki bende? Demiş.

Deve “Öyle deme! Benim taşıma gücüm belliyken, sen bunun iki katı çuval yüklerdin bana. Bu hakkımı helal ediyorum sana. İkinci olarak; benim günlük 10 kg yiyeceğe ihtiyacım varken, sen hep 8 kg verir kalanını vermezdin. Bu hakkımı da helal ediyorum. Üç günlük yolu iki günde gitmem için sopayla döverdin beni. Bu hakkımı da helal ediyorum. Hatta bir yavrum olmuştu. Onu da kesmiş, misafirlerinle bir güzel yemiştiniz. Bu hakkımı da helal ediyorum. Amma bir hakkım var ki, onu asla helal etmeyeceğim. Mahşerde bunu senden soracağım.” Sahibi merakla sormuş.

– Nedir o hakkın? Deve:

“Her seferinde ben yolu bildiğim, tüm yükü ben taşıdığı halde, yularımı eşeğe verirdin. Beni eşeğe mahkûm ederdin ya, işte bu hakkımı helal etmeyeceğim!”

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | “BANA SAHİBİMİ ÇAĞIRIN” için yorumlar kapalı
Nis 27

ALPARSLAN DA, ATATÜRK DE TÜRK’TÜR. ZAFERLERİ KUTLU OLSUN

ALPARSLAN DA, ATATÜRK DE TÜRK’TÜR. ZAFERLERİ KUTLU OLSUN

Ya muzaffer olur gayeme ulaşırım, ya da şehit olarak Cennet’e giderim” diyen Anadolu’nun kapısını Türk’e açan Alp Arslan da Türk’tür,  “Ya istiklal, ya ölüm” diyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal de Türk’tür.…

“27 bin askeriyle ilerlerken, askerlerinden gelen ‘300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor’ haberi üzerine, ‘Biz de onlara yaklaşıyoruz'” diyen Alp Arslan da Türk’tür, “Geldikleri gibi giderler” diyen Mustafa Kemal de Türk’tür…

“Size öyle bir vatan aldım ki, ebediyen sizin olacaktır” diyen Alp Arslan da Türk’tür “Bu memleket tarihte Türktü, halde Türktür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır” diyen Mustafa Kemal’i Türk’tür…

HER İKİSİ DE TÜRK’ÜN ATASIDIR BİRİNİ DİĞERİNDEN AYIRAMAZSINIZ

İsteseniz de istemeseniz de, kabul etseniz de etmeseniz de her ikisi de “Kahraman Çılgın Türk’tür!”

Alıntı

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , | ALPARSLAN DA, ATATÜRK DE TÜRK’TÜR. ZAFERLERİ KUTLU OLSUN için yorumlar kapalı
Nis 26

BESMELE

BESMELE

Her yaptığın işi besmeleyle yap

Bu güzel ahlâkı bir an önce kap

Budur bir kul için, en karlı hesap

Bütün kapıları açar besmele

* * *

Yedi kat arşı da aşar her zaman

Doğruluk, iyilik taşar her zaman

Akılla, imanla yaşar her zaman

İki cihanda da geçer besmele

* * *

Açılır imanla kulların gözü

Söylesin müminler en tatlı sözü

Besmele değil mi, her işin özü

Kalplere sonsuz nur saçar besmele

* * *

Sofrada aşın da bereketlenir

Doğada kuşun da bereketlenir

Taşın da başında bereketlenir

Mümin yüreklere uçar besmele

* * *

En çetin engeller yok olur birden

Hayırlı işlerin çok olur birden

Şeytana, harama ok olur birden

Hak ve hakikati seçer besmele

* * *

Kibir ile kinden hiç zevk almaz ki

Hiçbir vakit ortalıkta kalmaz ki

Harama, günaha asla salmaz ki

İmanlı yüreğe koşar besmele

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | BESMELE için yorumlar kapalı
Nis 25

ÇOK DÜŞTÜLER ÇOK…

ÇOK DÜŞTÜLER ÇOK…

Yıl 2012…

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan AKP grup toplantısı için kürsüye çıktı.

Yaptığı konuşmada toplumu açıkça bilerek ve isteyerek ortadan ikiye böldü.

Dedi ki…

“Muğla’da 6 caminin depo yapılıp, dolapları tuvalet haline getirilerek kadın oynatılıp şarap içildiğini, karşı çıkan zamanın Müftüsü Münir Özsoy da vali tarafından görevinden azledildi.”

Devamında da Kahramanmaraş’taki Türkoğlu mahallesindeki Ulucami’nin kapatılıp bir ahır haline geldiğini ve 1947’de Şekerli ve Hatuniye camilerinin de kapatıldığını, Şekerli Camii’nin ambar, Hatuniye’nin ise karakol olarak kullanıldığını kaydetti.

Ne kadar toplumdan gelen “yapmayın etmeyin, doğru değil, insanları bölmeyin” çağrıları olsa da kulak asılmadı ve bu yalan propaganda acı bir şekilde yıllarca tekrar edildi.

Aslında bu iddia Türkiye’de “cumhuriyet düşmanı” kesimin “şehir efsanesi” haline gelmiş “yalanlarından” ve “çarpıtmalarından” biriydi.

Tabii kimse “neden” diye sormadığı için, camilerin o dönem neden kapatıldığı sorgulanmadı.

Sonradan ortaya çıktı ki İsmet İnönü, II. Dünya Savaşı’nın devam ettiği 1939-1946 yılları arasında, Türkiye’ye yönelik muhtemel bir saldırıda, camilerin hedef alınmayacağını düşünerek, müzelerimizdeki “tarihi” ve “dini” değeri olan eserleri, zarar görmemeleri için, bazı camilere koydurarak koruma altına almıştı. Başına da asker koydurmuştu.

Muhtemel bir saldırı derken Avrupa’da esen Hitler ve faşizm rüzgârı ile her an kafanıza bomba düşecek bir siyasi ortam düşünün.

Bu bilgileri tarihçi yazar Sinan Meydan, “Cumhuriyet Tarihi Yalanları, 2. Kitap”ta ayrıntılarıyla anlatır.

Dahası yıllarca CHP’de görev yapmış, İnönü’nün yakınında bulunmuş, Necati Karakaya, Tufan Türenç’e gönderdiği mektupta olayın aslını şöyle aktarmıştı:

“1942 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın en alevli günlerinde Hitler’in orduları sınırımıza dayandı. Türkiye’ye girip girmemekte kararsızlardı.

İsmet Paşa, Trakya’da Çakmak Hattını kurmasına rağmen İstanbul’un bombalanacağını tahmin ediyor bu nedenle de savunmayı Ankara’nın dışında yapmayı düşünüyordu. İstanbul’daki saraylarda ve müzelerde bulunan tarihî eşyaları, zarar görmemeleri için Alman uçaklarının menzillerinin dışında kalan bölgelerdeki camilere koymayı düşündü.

İsmet Paşa düşmanın camileri bombalamayacağını biliyordu. O nedenle bütün saray eşyalarını, padişahların tahtlarını, mücevherleri, kutsal emanetleri, Hazreti Muhammed’in sancağını, kılıcını, Hırka-i Saadet’i, Hazreti Osman’ın kanlı Kur’an’ı Kerim’ini, Atatürk’ün Samsun’da çıktığı tahta iskeleyi, müzelerde ne varsa tümünü tam 48 vagona yerleştirerek Niğde’ye gönderdi.

Bu değerli eşyaları korumak için Topkapı Sarayı İkinci Müdürü Lütfü Turanbek başkanlığında 30 görevli, aileleri ve çocuklarıyla birlikte Niğde’ye gitti.

Eşyalar ve görevliler, tehlike tamamen geçene kadar Niğde’de kaldılar.”

Farkındayım çok uzattım…

Bu iddianın kaynağı Mehmet Şevket Eygi, konuyu 2003 yılında “Yakın Tarihimizde Câmi Kıyımı” adıyla kitaplaştırmıştı. Kitabın başlığının altında ise “Kapatılan, satılan, yıkılan, kiraya verilen, depo yapılan, CHP ocağı, saz ve içki evi, spor kulübü lokali haline getirilen, müzeye dönüştürülen binlerce mâbedin hazin hikayesi” şeklinde bir ibare vardır.

Yani, “CHP, Tek Parti döneminde camiler kapatıldı, depo ve hatta tuvalet yapıldı” iddiasını ileri sürenlerin “en büyük kanıtı”, şeriatçılığı tescilli bir “Atatürk ve cumhuriyet düşmanı” olan Mehmet Şevki Eygi’nin kaynağı belirsiz yazdıkları ve söyledikleriydi.

Tam da bu noktada…

Gelin ben size 1940’lardaki içine su katılmış yalan ve doğruları çorba yapmak yerine günümüzden bir olay anlatayım.

Bana bir ihbar ulaştı.

Belki bilgisi vardır diye CHP Uşak Milletvekili Özkan Yalım‘ı aradım. Meğer zaten her şeye hâkimmiş.

Sağolsun başladı anlatmaya…

Hikâye Uşak’ın Sivaslı ilçesi Tatar beldesinde geçiyor.

Olaya göre 1946 yılında Mehmet Ali Çevik tarafından 31 bin metrekare arazi Tatar Köy Güzelleştirme Derneği’ne bağışlanmış.

1953 yılında Tatar da belde olmuş. Yani muhtarlıktan belediyeye geçmiş… Burada birçok vatandaşımız Danimarka’ya göç ettiği için o dönemde bu cami dernek tarafından gelen desteklerle yapılmış.

İbadete açıldıktan sonra 2019 yılında AKP tarafından yönetilen Tatar Belediyesi ise Aykut Çetinkaya adlı vatandaşa içerisinde caminin de olduğu 31 bin metrekare araziyi, 420 bin TL bedel ile satıyor. Bu alanın içerisinde birçok ceviz ağacı da bulunuyor. Hatta beldenin su deposu bile burada.

CHP Milletvekili Özkan Yalım’ın verdiği bilgiye göre Aykut Çetinkaya ise aynı zamanda Uşak Orman Müdürlüğü’nde şef olarak görev yapıyor. Önce Uşak’ın Sivaslı ilçesinde daha sonra da Ulubey ilçesinde şef olarak görevine devam ediyor.

Öyle ki bu kişi daha sonra Orman Müdürlüğü’ne ait araçlarla bu arazinin sulamasını vs. değişik amaçlarla kamu hizmetine mahsus araçları kendisi için bile devreye sokuyor.

Daha ilginci araziyi satın alan kişinin camiyi sonradan eve çevirip ibadete de kapattığı belirtiliyor.

Üstelik arazideki yapının elektrik faturası bile Yeni Mahalle Camisi diye kesilmiş.

Yaa…

Geldik mi “İsmet İnönü’nün kapattığı” camilerden AKP’nin sattığı camilere…

İnönü en azından korumak için kapattırmışken, AKP’nin satarak kapatması ise “Düşmez kalkmaz bir Allah” dedirtiyor.

Çok düştüler çok…

Alıntı: Murat İde

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | ÇOK DÜŞTÜLER ÇOK… için yorumlar kapalı
Nis 24

HANEFİLİK MEZHEBİNİN KURUCUSU EBU HANİFE’NİN FETVALARINDAN

HANEFİLİK MEZHEBİNİN KURUCUSU EBU HANİFE’NİN FETVALARINDAN

* Arap olmayan Müslümanlar anadilleri ile ibadet yapabilirler.

* Bir insanının mümin olduğunu ibadeti belirlemez.

* Kimin cennete veya cehenneme gideceğini Allah’tan başka hiç kimse bilemez.

* Beşeri ilişkilerde dindarlık ölçü değildir.

* Namaz kıldırıp para almak helal değildir.

* Din için toprak gasbetmek meşru değildir.

* Evlenme ve eş seçme hakkı kadının kendisine aittir.

* Arapça kutsal dil değildir, kutsal olan anlamıdır.

* Allah’ın elçileri, Allah’ın kitabına aykırı konuşmazlar.

* Kuran’a ve akla aykırı rivayetler(hadisler) kaynağı ne olursa olsun reddedilir.

* İslamda evliya diye bir sınıf yoktur, her mümin Allah’ın dostudur.

* Haram para ile hayır olmaz.

* Zulüm yapan idareciye hediye verilmez, hediyesi de alınmaz.

* İSLAM akıl ve vahiy dinidir. Aklı olmayanın dini de yoktur…

Alıntı: Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra (Mısır’lı İslâm âlimi)

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , | HANEFİLİK MEZHEBİNİN KURUCUSU EBU HANİFE’NİN FETVALARINDAN için yorumlar kapalı