Tem 14

”SADAT TERÖR EĞİTİMİ VERİYOR”

”SADAT TERÖR EĞİTİMİ VERİYOR”

Sedat Peker’in gündeme getirdiği kısa adı SADAT olan “Uluslararası Savunma Danışmanlık Ticaret Şirketi” ve kurucu başkanı emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, 28 Şubat Davası’nın Yargıtay Çatı Savunması’nda çok çarpıcı bir şekilde suçlanıyor.

SADAT’ın yanı sıra “Adaleti Savunanlar Derneği” (ASDER) tarafından üretilen şablon dilekçe ile 28 Şubat Davası’na 1148 başvuru yaptırılıyor.

Bunlar, “Müşteki ve Katılan” olarak davaya müdahil oluyorlar.

*  Tedhiş-Terör

28 Şubat sanıkları Yargıtay çatı savunmalarında SADAT ve ASDER ile emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi hakkında özetle şunları söylüyorlar:

“Davada, gerçek dışı, haksız ve düzmece iddialarla sanıklara suç ve olgu isnat ettiği belgesi ile tespit edilen, adaletin gecikmesine, tutukluk süresinin uzamasına neden olan ve gerekçeli kararda yer alan müşteki/katılanlar hakkında ayrıca suç duyurusunda bulunulacaktır.

Sözde belgede; ” … 55. Hükümetin iş başına geçmesi ile irticai olay ve faaliyetlere bu kesimin miting, gösteri ve TEDHİŞ olayları ilave olmuş…” cümlesinde Arapça kökenli “TEDHİŞ” kelimesi; 1980’li yıllardan itibaren “TERÖR” ve “TERÖRİST” olarak önce ABD ve İngiltere’de kullanılmaya başlandı.

Türkiye’de de “TEDHİŞ” tanımı yerine eş anlamlı “TERÖR” kelimesi, kullanılmaya başlanmıştır.

Mahkemeye sunulan ve 1998 tarihli belgelerde “TEDHİŞ” tanımı vardır ki Genelkurmay Başkanlığı Karargahında ve bir arz belgesinde, bu seviyede kullanılma olanağı yoktur.

Tanrıverdi

“TERÖR” yerine “TEDHİŞ” tanımının, Adnan Tanrıverdi tarafından halen aynı alışkanlıkla kullanıldığı anlaşılmaktadır.

ASDER’in ve SADAT’ın internet sitelerinde yayınlanan “Gayri Nizami Harp Konsepti-4” isimli makalesinde “TEDHİŞ” tanımını kullandığı, üstelik bu tanıma Cenevre Sözleşmesi ve Harp Hukukuna aykırı olarak meşruiyet kazandırarak “Gayri Nizami Harp Harekat Teknikleri” olarak tanımlanır.

Adnan Tanrıverdi’nin verdiği eğitim “Terörle Mücadele” değil, bizzat TEDHİŞ yani TERÖR eğitimidir.

Uluslararası Harp Hukuku açısından koruma altında olmayan ve suç teşkil eden Gayrı Nizami Harp Teknikleri olarak sivil halkın kullanıldığı Sabotaj, Baskın, Sokak Hareketleri vs. bulunmaktadır.

*  Hukuka aykırı eğitim

Adnan Tanrıverdi’nin kurucusu olduğu SADAT’ın verdiği “TEDHİŞ” yani Terör eğitimi hukukumuz ile uluslararası hukuk açısından yasaklı eylemlerdir.

“TEDHİŞ” eğitimi uluslararası harp hukukunun ilkeleri olan;

– Ayırım Gözetme Kuralı,

– Oranlılık ilkesi, 

– İhtiyatlılık ilkesi,

– Savaşçıların Gereksiz Acı Çekmesinin Yasaklanması (Nükleer, Biyolojik, Kimyasal silahlar, kör edici lazer, anti personel kara mayınları vs.)

– Uluslararası İnsancıl Hukukun yasakladığı en bilinen eylemlerin başında hile/kurallara sadakatsizlik/kahpelik ve casusluk kurallarına uymayan, bu kuralları gözetmeyen, ihlal eden ve kuralsız bir eylem türü olduğundan Uluslararası Hukuka, Cenevre Sözleşmesine ve ek protokollerine ve esasen millî mevzuatımıza da aykırıdır.

– Bu tür eylemler ve sorumluları, hangi koşulda yapılırsa yapılsın, herhangi bir uluslararası korumadan ya da savaş esiri (POW) statüsünden yararlanamaz.

Bu şablon sözde ifadeler, FETÖ üyesi savcı Mustafa Bilgili iş birliği ile kotarılmış olduğu açık olan, Türk Silahlı Kuvvetlerinin aklı ile alay eden bir kumpas belgesidir.”

SADAT

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Baş Danışman” olarak da atadığı Adnan Tanrıverdi bu suçlamalar ile karşı karşıyadır.

– 28 Şubat Davası’nın savcı ve hâkimleri; mahkeme savunmalarında ve hatta Yargıtay Çatı Savunmalarında “Türkiye’de Terör eğitimi verildiği” ihbarını dile getiren emekli subayların bu iddiaları karşısından neden sessiz kaldılar?

– SADAT’ın “Terör” eğitimi vererek yetiştirdiği militanlar ne zaman hangi siyasi gelişme üzerine nerede nasıl görevler alacaklar?

– Bu militanlara silah ve teçhizat veriliyor mu?

– SADAT militanları Türkiye’de, Suriye’de, Libya’da ya da herhangi bir yabancı ülkede faaliyet gösteriyorlar mı?

 

Alıntı: O. Uğuroğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | ”SADAT TERÖR EĞİTİMİ VERİYOR” için yorumlar kapalı
Tem 13

İBNİ HALDUN’DAN ALTIN SÖZLER

İBNİ HALDUN’DAN ALTIN SÖZLER

* “Lükse ve rahata dalmak medeniyete zarar verir ve devleti güçsüzleştirir.”

* “Allah yolunda giden, ibadetleri ve dini, ile bütün olan kimseler haksızlığa boyun eğmez.”

* “Allah iyilerle beraberdir.”

* “Kalp ele geçirildiğinde bütün beden yenilgiye uğrar.”

* “Devlet yöneticiliği bir geçim yolu değildir.”

* “İnsan toplum içerisinde yaşamaya mecburdur.”

* “Üretim çöker veya azalırsa devletler de çöker.”

* “Bir ülkede gıda fiyatlarının yükselmesi, yönetimin çökeceğinin işaretidir.”

* “Dikkatli düşünen insan, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırt edebilen insandır.”

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , | İBNİ HALDUN’DAN ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Tem 12

Bir Uzman doktor bakın neler yazıyor:

Bir Uzman doktor bakın neler yazıyor:

“İnsanları virüs değil, yanlış tanı ve tedavi öldürüyor. Şu ilk gün 8+8 verilen henüz ruhsatı olmayan Favipiravir etken maddeli ilacın hayvan çalışmalarında akciğer toksisitesi var! İthal gelen ve ‘iyileştirmeyi hızlandırıyor’ diye sunulan Avigan isimli formun sözde prospektüsünde pnömoni (zatürre) yazıyordu zaten. Nefes darlığı ile ölen hastalar, hep bu ilacı alan insanlar… Çoğu hiçbir şeyi yokken test yaptıran ya da temaslı diye ilaç verilenler… Çok tipik… Genelde dördüncü ya da beşinci gün nefes darlığı-hipoksi ile geldi insanlar. Böyle gelen zavallı insanlara bu ilacı 10 güne kadar vermeye devam ettiler. Tabii 10 gün daha yaşarsa… Bu hastalar, erken kortizonla toparlıyor 5-6 günde.

***

İlaç almayan kimseye bir şey olmadı. Bu ilaç sadece pnömoni yapmıyor; ARDS denen bir tabloya yani akciğer hasarına da neden oluyor diğer bir sürü ilaçla birlikte… Bunun da tedavisi oksijen ve erken entübasyon yani solunum cihazına bağlamak… Tabii kılavuzda hep bunların tersi önerildi. Ayrıca pıhtı atmasına ve ritim bozukluklarına da neden oluyor. Bunlar birden kötüleşip ölen kişiler. Bunları bütün tıp camiası, özellikle profesörler biliyor ama itiraf edemezler. Sahada tarikat üyesi gibi davranan ve kılavuzda ne yazıyorsa uygulayan meslektaşlarım hiçbir şeyin farkında değil…

Bu uyduruk test sayesinde idrar yolu enfeksiyonu olan bile yoğun bakımlarda yattı. Şimdi de iğne sonrası pıhtı atanlar, zatürre olanlar yine covit hanesine yazıyor.

***

Bu arada hastaneye başvuran, testi pozitif çıkıp ilaç verilen ve verilmeyenlerin listesini çıkarıp istatistik yapmak istiyorum ama çok zor. Kimine ilaçlar hastanede verilmiş kimi eve gitmiş sonucu pozitif çıkınca filyasyon ekibi götürüp vermiş. Ve bu çalışma için izin istesem vermezler, izin istemesem ayrı bir dert! ‘İlaç verilene ne oldu, verilmeyene ne oldu?’ görmek ve göstermek için… Bu rakamlar bakanlıkta var…

Şu manyetik alan konusunu, aşı olan hemşireler ve eşlerinde denedim. Bütün aşılarda mıknatıs özelliği var!

Bu aşı konusu bildikleri gibi değil. Bu konu millî güvenlik konusudur.”

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | Bir Uzman doktor bakın neler yazıyor: için yorumlar kapalı
Tem 11

BİR TEK KARI EKSİK.. SIKARKEN GİTTİ…

BİR TEK KARI EKSİK…

Temel için kız istemeye giderler, Temel’in babası kızı istedikten sonra kız babası sorar;

-Oğlunizin sigarası, içkisi. Kumari, hovardalığü var midur ?

Temel’in babası cevap verir;

-Hepsi de var, bir tek kari eksik. Onu da, alıp gideceğuk.

 

* * * * * * * * * * * * *

 

SIKARKEN GİTTİ…

Nasrettin Hoca bir gün yolun kenarındaki derede kedisini yıkıyormuş, yoldan geçen bir arkadaşı;

-Hocam kediyi yıkama, ölür demiş.

Hoca aldırış etmemiş ve kediyi yıkamış, arkadaşı dönüşte hocayı tekrar yolun kenarında ölü kedi ile görünce;

-Hocam, ben size kediyi yıkamayın ölür demedim mi ? deyince, Nasrettin Hoca;

-Ben kediyi yıkarken ölmedi ki, sıkarken gitti… demiş.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , , | BİR TEK KARI EKSİK.. SIKARKEN GİTTİ… için yorumlar kapalı
Tem 10

İDARA, MÜDARA, DUBARA, DUBARACI

İDARA, MÜDARA, DUBARA, DUBARACI

 

*             Önce özerkliğe, arkasından Kuzey Kürdistan’a açık kapı bırakandan Cumhurbaşkanı olmaz.

*             Türkiye’yi birbirine düşürmeye azmedenden, toplumu kamplara ayırandan Cumhurbaşkanı olmaz.

*             Şehitlerin vebalini ve kanını taşıyan bebek katiliyle müzakere yapandan, teröristlere kucak açandan Cumhurbaşkanı olmaz.

*             Vatanı bölme, milleti 36’ya ayırma hedefinde olandan Cumhurbaşkanı olmaz.

*             Twitter’ı engelleyen, YouTube’u kapatan, kişisel hak ve hürriyetleri budayandan Cumhurbaşkanı olmaz.

*             Hukuka saldırandan, adaletten kaçandan, rüşvetçilere ve hırsızlara kol kanat gerenden Cumhurbaşkanı olmaz.

*             Villalara balya balya dolar yığandan, kamu arazilerini zimmetine geçirenden, evdeki parayı sıfırlarken haysiyet ve inandırıcılığını da sıfıra düşürenden Cumhurbaşkanı olmaz.

*             TSK’ya kumpas kurandan başkomutan olmaz.

*             Türklüğü reddeden, T.C.’yi silen, milliyetçiliği ayaklar altına alan bir inkârcıdan Türkiye’ye Cumhurbaşkanı olmaz, olamaz, olamayacaktır.

*             Kısacası iki yanlıştan bir doğru çıkmaz,

*             Tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan’dan da Cumhurbaşkanı olmaz.”

Bütün bunları Bahçeli dedi.

***

Bahçeli bugün ne diyor:

“2023’te cumhurbaşkanı adayımız muhterem Recep Tayyip Erdoğan’dır…

Bu durumda ben de Bahçeli’nin şu sözlerinin altına imzamı atıyorum.

– “Siyasette idara tamamdır, müdara da tamamdır, ama dubaraya yer olmamalıdır…

– Ne var ki dubaracı yüzler siyasette çok faal ve çok fazladır.

– Geçmişine sırt dönüp çıkarlarının peşine düşenlerin görünürlüğü artmıştır.”

 

İdara: Gaz lambası.

Müdara: Hoşgörülü olma, insanlarla iyi geçinme.

Dubara: Aldatmaca (Argo).

Dubaracı: Aldatan, kandıran kişi (Argo).

 

 

Alıntı: O.Uğuroğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | İDARA, MÜDARA, DUBARA, DUBARACI için yorumlar kapalı
Tem 09

“SEN NE GÜZEL BİR ADAMSIN”

“SEN NE GÜZEL BİR ADAMSIN”

Emel Sayın anlatıyor.

O zamanlar tığ gibi delikanlı, cepte para çok. Oyuncu bir de, Mavi Boncuk filmini çekiyoruz. Bir gün setten çıktık eve gidiyoruz. Ben Laleli’de oturuyorum. Kemal, benden önce çıktı. Herkes yevmiyesini almış, taksiyle giden gitti, kendi arabasıyla giden gitti. Ben baktım ki Kemal yürüyerek gidiyor; üç kilometre var gideceği yere. Her gün yürüyerek gidip geliyor. Merak ettim, nereye gidiyor bu adam böyle diye.
Uzun süre yürüdü,sonra bir bankta bir adam yatıyordu. Kaldırdı adamı, bir şeyler konuştular, sonra cebinden para çıkarıp verdi. Şaşırmıştım. Sonra biraz daha ilerde bir lokantaya girdi, bir şey yemeden çıktı, oraya da para verdiğini görmüştüm…
Bıraktım takibi, banktaki adama yaklaştım: ‘tanıyor musunuz o az önce size para veren adamı?’ Dedim.
‘Adını bilmem, sormam da, her gün para verir bana..’ dedi.
Teşekkür ettim.
Az ilerdeki lokantaya gittim: ‘Az önce gelen beyin borcu mu var size?’ Dedim. Tanımadılar beni: ‘Kemal Abi’nin mi, yok hayır bize her gün evsizler uğrar, yemek yediririz, o da sağ olsun, onların yemek masrafını öder…’  Dedi..

Ertesi gün Kemal’in yanına gittim.
‘Sen ne güzel bir adamsın ya..’
dedim, ne olduğunu anlayamadı, sarıldım ağladım..

‘Ölme sen benden önce,’ dedim, dinlemedi…

KEMAL SUNAL MEKÂNIN CENNET OLSUN

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , | “SEN NE GÜZEL BİR ADAMSIN” için yorumlar kapalı
Tem 08

BAZI ALÇAKLARA CEVABIMDIR!

BAZI ALÇAKLARA CEVABIMDIR!

Yazdığım acı gerçekler partine dokundu diye havlayan köpek, iyi oku!

AKP iktidarının 2012 yılının son aylarında başlattığı ‘Çözüm Süreci’ 337 asker, 182 polis ve 13 korucu olmak üzere 532 güvenlik görevlisi şehit oldu. Şehitlerin 22’si daha doğmamış toplam 513 çocuğu yetim kaldı. 76 şehre 238 ilçeye şehit acısı düştü.

BRE ALÇAK!

Sen önce, AKP’nin aşağıdaki sabıka kayıt defterini bir gözden geçir de, azıcık vicdan ve şahsiyet kırıntın kalmışsa seninle ondan sonra konuşalım!

Habur’da şerefsizleri davulla ve zurnayla karşılayan AKP idi.

Mahkemeyi çadıra sokarak şerefsizlerin ayağına taşıyan AKP idi.

Bu şerefsiz sürülerini otobüslerin üzerine bindirip, il il, ilçe ilçe şerefsizce gezdiren AKP idi.

Şerefli Türk polisini karakoluna, Şerefli Türk askerini de kışlasına hapsederek, dağları da, bağları da bu şerefsizlere bırakan AKP idi.

Dolmabahçe’de bu şerefsizlerle mutabık kalan AKP idi.

Hem Ankara’da, hem de İstanbul’da şerefli Türk bayrağının yanına şerefsizlerin paçavralarını direklere toka eden AKP idi.

Diyarbakır’da şerefsizler tarafından gönderinden indirilen şerefli bayrağımıza sessiz kalan AKP idi.

BİTMEDİ ALÇAK ŞEREFSİZ!

Şivan Perver’le göz göze, Barzani şerefsiziyle saz saza, Osman Baydemir’le öz öze, Salih Müslim’le yüz yüze ve Talabani şerefsizi ile diz dize olan AKP idi.

PYD’nin sözde lideri Eşkıya Başı Salih Müslim şerefsizinin ayağına kırmızı halılar seren, KDP lideri Barzani şerefsizinin Diyarbakır’a gelişini düğün bayram ilan eden AKP idi.

Bu şerefsizlerle birlikte el ele ve gönül gönüle vererek, “megri megri- Türk’ün ocağına ateş düşsün” türküleri söyleyen AKP idi.

Oslo’da şerefsizlerle yapılan görüşmeler ortaya çıkınca sessiz kalan AKP idi.

Şerefsiz teröristler için gözyaşı dökebilen, ama şerefli Mehmetçik için yaşsız kalan yine AKP idi.

Memleketin her yanı, şerefsizlerce tüneller ve barikatlarla örülürken hissiz kalan AKP idi.

Zor durumda olan şerefsiz PYD’yi, şerefsiz IŞİD’in elinden kurtarabilmek için bir başka şerefsizin eşkıyalarını, üstelik bir Cumhuriyet Bayramı günü, bayram edercesine Kobani’ye geçiren AKP idi.

Kobani’deki şerefsizlerin nursuz alınlarından öpen AKP idi.

Öz be öz Türk toprağı olan Süleyman Şah Türbesinin arazisini IŞİD şerefsizlerine terk ederken ve de Atamız Süleyman Şah’ın aziz naaşını kaçırırken, şerefsiz PYD’lilerle işbirliği yapan AKP idi.

“Kürt Açılımı” denilen kepazeliği bir 10 Kasım günü başlatan AKP idi.

Daha dün “Kürdistan, Lâzistan” diyerek aleni şekilde ülkemizi bölen AKP idi.

Şerefsizlere polisimizi tokatlatan ve askerimizi taşlatan AKP idi.

PKK’lı şerefsizlere şirin görünmek uğruna, şerefli “Andımız”ı kaldıran AKP idi.

“T.C.” tabelâlarını her yerden indiren!

“Ne Mutlu Türk’üm Diyene” yazılarını her yerden sildiren!

Azıttıkça azıtan ve Türk adını maden suyu şişelerinden bile kazıtan da AKP idi.

Dağa çıkan şerefsizlere ithafen “Aklıma gelse ben de dağa çıkardım” diyen de AKP’nin ağar Ağabeyilerindendi.

Öcalan’a “SAYIN”, şehide “KELLE”, Cumhuriyeti kuran şerefli önderlere “İKİ AYYAŞ” ve şerefli şehit babasına “KARAKTERSİZ!” diyen de AKP idi.

Her fırsatta FETÖ’nün elebaşısına güzellemeler düzen, Bank Asya’nın kurdelesini beraberce kesen, “Gel bu hasret bitsin” diye hasretini çeken, “Ne istediler de vermedik” diyerek adeta Türk devletini FETÖ’ye teslim eden de AKP idi.

“Türkçülük bölücülüktür!”

“Milliyetçilikle hesaplaşma zamanı gelmiştir!”

“Türk milliyetçiliğini ayaklarımızın altına alıyoruz!” diyen AKP idi.

Şimdi kalkmış “Beka Meselesi” diyorsunuz…

 

Alıntı: Orhan Kılıçoğlu

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | BAZI ALÇAKLARA CEVABIMDIR! için yorumlar kapalı
Tem 07

MANİLER

MANİLER

 

Gönül yine aşkı arar

Hayalinle seni sarar

Demez asla gündüz gece

Her dakika yari sorar

 

Gözlerinde fer olayım

Yüreğinde  ter olayım

Dileğimdir, isteğimdir

Koynundaki er olayım

 

Vatan gibi sevdadır bu!..

Gönüllere evladır bu !..

Sana gönlüm düşürdü bak!

Şüphesiz ki Mevla’dır bu!..

 

Bu sevdadır beni aşan

Yürek yürek dolup taşan

Hasret çeken gönüllerdir

Alev alev  tutuşan

 

Yürekteki coşkun sesim

Hem soluğum, hem nefesim

İçindeyiz her bir vakit

Aşk denen altın kafesin

 

Geleceğiz  yollar tuttu

Kader bizi hep uyuttu

Gerçek aşkın mayasıdır

Gönlümüzde sevgi  kuttu..

 

Bayrak sensin, vatan sensin

Kucağımda yatan sensin

Şahit olsun bütün alem

Yüreğimde atan sensin

 

Yıllar yılı hep okudum

Sanki sensiz hiç yok idim

Yüreğime bedenime

Aşkı şimdi sen dokudun

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , | MANİLER için yorumlar kapalı
Tem 06

MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR!

MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR!

En son bir Türk çocuğunun bakışları;
Arnold J. Toynbee’nin, İzmit’te, Yalova’da, Gemlik’te tanıklık ettiğini kaydettiği Yunan mezalimi sırasında böyle açılmıştır belki…
Marjorie Housepian’ın aktardığı o “4000 idam” sırasında, işgal altındaki İzmir’de…
Bergama baskınında…
Menemen yangınında…
Sydney Nettleton Fisher’ın, “Geri çekilme sırasında Yunan ordusu bir yakıp yıkma taktiği izledi ve öfkelerini savunmasız Türk köylülerinden bilinen her yolda çıkardı” diye işaret ettiği yakma, yağma, işkence ve tecavüzler sırasında…
Alaşehir “kül yığını”na dönmezden hemen önce…
Armutlu’da “sistematik tecavüz”e uğrayan kadınlardan birinin eteğine yapışmış “Ana” diye feryat ederken belki…
Belki Aydın Karatepe’de dolduruldukları camide ateşe verildiklerinde…
***
Yaşadıklarını, “Sabaha karşı milislerden kaçtıktan sonra, tepelerde gizlenmek için kuru bir dere yatağına tırmandık. Biz tırmanırken, şehir yanıyordu ve biz onun ışığı ile aydınlatıldık ve ısısı bizi ısıttı. Şehir üç gün ve üç gece yandı. Ben evlerin pencere camlarının bomba gibi patladığını gördüm. Üzüm reçeli gibi köpüren, birbirine yapışmış. Havada kendi ayakları ile ölü inekler ve atları, balonlar gibi. Eski ağaçlar kökleri ile devrildi. Ben bu şeyleri unutmadım. Isı, açlık, korku, koku. Üç gün sonra, aşağıda vadide toz bulutları göründü. At sırtında Türk askerleri; biz onları tepelerde bizi öldürmeye gelen Yunanlar sanıyorduk. Ben yeşil ve kırmızı bayraklar taşıyan üç asker hatırlıyorum. İnsanlar ağlıyor, atlarının toynaklarını öpüyordu “Bizim kurtarıcılarımız geldi diye” cümleleriyle anlatan Manisalı küçük Gülfem’di belki bakışları öyle donan son Türk çocuğu…
Belki, kolları kesilip Derbent Boğazı’na atılan onlarca Türk’ten birinin torunu, evladı…
Benim de doğup büyüdüğüm Hayrabolu’da, ayağından iple bağlanarak sürüklenen müftünün yahut kocalarının gözü önünde tek bacaklarından ağaca asılıp altlarında ateş yakılan kadınların katline şahit olmuş bir öksüz, bir yetim…
Halep Muallim Mektebi’nin kurşuna dizilen dokuz Antepli öğrencisinden biri belki. Yahut, Dokurcum Değirmeni’ndeki mağarada öldürülen on dört çocuktan birisi…
Cerit Köyü’ndeki evleri basılan, anneleri içeride alıkonulup işkence ve tecavüze uğrarken, dışarıda babalarının cesedi başında donarak ölen dört ve beş yaşlarındaki iki çocuktan biri…
Erzurum ile Erzincan arasında başları kör satırla koparılmış olan çocuklardan…
Zeve’de kafatasları kırık ve ezik, kemikleri çatlak halde bulunan yanık iskeletlerin sahibi olan çocuklardan…
Tandırdamı’nda üzerilerine gazyağı dökülerek diri diri yakılan çocuklardan biri…
***
İstanbul’da, işgalcilerin alem masalarına meze yapılan ve dakikalar sonra maruz kalacağı her nevi alçaklığı bile bile raksa zorlanan bir çocuk kadın belki…
***
Tıpkı o Gazzeli bebek gibi, işgal altında yaşamanın ne menem bir zulüm olduğunu iliklerine kadar hissetmiş ve bu his bakışlarında sabitlenmiş son Türk çocuğu hangisiydi bilmiyorum…
Ama…
Sonraki hiçbir Türk çocuğu bu millî dehşete mahkûm olmadıysa O’nun sayesinde; bunu iyi biliyorum.
***
Bugün Türk çocukları, 13 yaşındaki Filistinli Abdurrahman gibi, “Bildiğiniz tek evden kovulduğunu hayal edin” diye değil de, “doğduğu yeryüzünden özgürce yaşamasını reddeden bir dünyayı” lanetlemek için değil de, “İzmir’in dağlarında açan çiçekler”e dair şarkılar söylüyorlarsa…
Daha 10 yaşında “Ben artık bununla baş edemiyorum” diye yakaran Filistinli kız çocuğu gibi umutsuz değil de, her şeye, bütün konjonktürel musibetlere rağmen başlarındaki “Türk’e durmak yaraşmaz; Türk önde, Türk ileri” özgüveniyle atılıyorlarsa hayata yine de; O’nun sayesinde…

Ey büyük Atatürk!
Açtığın yolda…
Gösterdiğin hedefe…
Durmadan yürüyeceğime…
And içeriz.
Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur…

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR! için yorumlar kapalı
Tem 05

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Dil söyler kulak dinler, kalp söyler kâinat dinler.” Yunus Emre

* “Her insan gördüğü rüyanın tabiridir.” Sigmund Freud

* “Servet genellikle yaltaklanmasını ve boyun eğmeyi bilenlere gelir.”İbni Haldun

* “İlim anavatanımızdır cehalet ise yabancı bir yer.” İbni Rüşt

* “Bazı insanlar varlıklı olsun diye neden diğerleri yoksul olmak zorunda.”  Fidel Castro

* “Hayatın değeri uzun yaşanmasında değil, iyi yaşanmasındadır.” Michel de Montaigne

* “Sen beni aşağılayabilirsin ama ben aşağılanmam.” Diyojen

* “İnsan alışkanlıklarının çocuğudur.” İbni Haldun

* “Kaderini sev çünkü aslında hayatın bu.” Friedrich Nietzsche

* “Cehennem acı çektiğimiz yer değil acı çektiğimizi kimsenin görmediği bir yerdir..” Hallac-ı Mansur

* “Gladyatör kararını arenada verir.” Seneca

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı