Şub 16

ADALETİN ÖLÇÜSÜ NEDİR? (1)

ADALETİN ÖLÇÜSÜ NEDİR? (1)

Aldatılanlar, kandırılanlar cephesinde bile için için bir sorgulamanın başladığı 2012, 2013’te hâlâ “Değişim ve yeniden kuruluş sürecinin sivil alandaki en önemli gücü Hizmet’tir… Yaşanan bütün gündelik nefs ve iktidar kavgaları gider geriye yukarıda anlattığımız o gerçek tablo kalır”, “Ergenekon’un yargılanabilmesi Fethullah Gülen ve Hizmet sayesinde oldu. Bunu inkar eden alçaktır”, “Cemaatçi emniyetçiler, savcılar tarihe altın harflerle geçti”, “Hizmet erlerinin devlet kademelerinde görev alması anaların ak sütü gibi haklarıdır”, “Gülenciler devlete sızarken takiyye yapmakta haklıydılar. Bu meşrudur” yazan Rasim Ozan Kütahyalı, “FETÖ”den yargılanmadı.

Bir ara hakkında soruşturma iddiası çıktı sonra hooop konu kapandı.

***

“Gülen cemaatinin üyeleri Güneydoğu’da da fedakârca çalışıyor” diye övgüler düzen Emre Aköz, “FETÖ”den yargılanmadı.

***

Fethullah Gülen ve cemaatinin devlet içinde örgütlendiği yolundaki iddialara karşı çıkarak Gülen’i savunmak için yazı dizisi kaleme alan ve bu diziyi “Sosyo-politik bir gerçek olarak Hocaefendi Sendromu”  diye kitaplaştıran Mehmet Barlas, “FETÖ”den yargılanmadı.

İktidar medyası yazarı.

***

İzmirli gazetecilerin, Pensilvanya’ya, “FETÖ” denilen yapının “lideri”ne ziyaretini organize ettiği söylenen, Gülen’le Pensilvanya’da fotoğrafı bulunan Şebnem Bursalı, “FETÖ”den yargılanmadı.

İktidar medyasında basamakları hızla tırmandı.

***

Kumpasçı emniyetçileri, savcıları, hakimleri ‘Fethullahçı suç örgütü’ olarak, Fethullah Gülen’i de bu örgütün bir numarası olarak görenleri “Ucu Fethullah Gülen’e uzanacak çok büyük bir operasyonunun hayallerini kuran, çıldırmış, azgın azınlık” olarak tanımlayan Nagehan Alçı, “FETÖ”den yargılanmadı.

“Devlet”e hakareti dahi dokunulmazlığını kaldıramadı.

***

“Zaman gazetesinde çalışmışlığım var. Son yıllarda yazıişleri toplantısına katılmışlığım…Ergenekon soruşturmasında Gülen parmağı var ise, gerek o toplantılarda gerek koridorlarda “bizim emniyetteki çocuklar da amma iyi iş çıkardı keh keh” türü bir galibiyetin tınısına bir kez olsun rastlamam gerekirdi diye düşünüyorum. Ama hiç böyle bir şey olmadı” yazan Nihal Bengisu Karaca FETÖ’den yargılanmadı.

“Akil”, “makul” akıl olarak konumlandırıldı.

***

(Gülen için)  “Kendisine saygı duyarım. Bağlılarını severim. Ki, aralarında dostlarım ve arkadaşlarım var…” yazan Ahmet Kekeç, “FETÖ”‘den yargılanmadı.

İktidar medyası yazarı.

***

Dershane krizi sırasındaysa “Hoca efendinin hizmeti de lazım Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği de” yazan Abdülkadir Selvi “FETÖ”den yargılanmadı.

***

“Hocaefendi’ye edilen sözleri bana edilmiş gibi incitici buldum” yazan Hilal Kaplan “FETÖ”den yargılanmadı.

İktidar sahipleriyle hâlâ sıkı fıkı.

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | ADALETİN ÖLÇÜSÜ NEDİR? (1) için yorumlar kapalı
Şub 15

CEHALET KÖLELİĞİ GETİRİR.

CEHALET KÖLELİĞİ GETİRİR.

Haziran 1503

Kristof Kolomb, gemilerin zorunlu tamiratı için Jamaika’ya uğrar. Oradaki yerliler tamirata yardımcı olur, gemi tayfasına yiyecek içecek verir. Ancak aradan aylar geçmesine rağmen tamirat bitmez. Üstelik gemi tayfası, yerlilerin yiyeceklerini yağmalamaya başlamıştır…

Bu duruma kızan yerliler, yardımı ve yiyeceği keser. Çaresiz durumdaki Kolomb, o dönemlerde gemilerde bulunan ve yıldız pozisyonlarını da içeren takvimi karıştırırken, ertesi gün Ay tutulması olduğunu öğrenir. Aklına parlak bir fikir gelir ve hemen yerlilerin şefine gider…

Şefe, Tanrı ile haberleştiğini ve Tanrı’nın yardımın kesilmesine çok kızdığını, bu kızgınlığını da Ay’ı kan kırmızıya çevirerek göstereceğini söyler.

Ertesi gün akşam Ay tutulması başlar ve Ay’ın rengi tutulmadan dolayı kızıla döner. Kolomb’un oğlu, o anı günlüğüne şöyle yazmış:

“İnleme ve feryatlarla birlikte, her yerden gemilere doğru geldiler, yiyecek ve içecekler getirdiler, Tanrı’ya onları affetmesini söylemesi için amirale yalvardılar”

Kolomb kum saatine bakar, 48 dakika süren tutulma bitmek üzeredir. Onlara Tanrı’nın kendilerini affettiğini ve Ay’ı birazdan normal rengine çevireceğini söyler…

Tutulma biter, Tanrı tarafından affedilen yerliler de mutludur, evrenin işleyişini bilen Kolomb da…

*Cehalet her zaman köleliği getirir ” diye yazar seyir defterine..

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | CEHALET KÖLELİĞİ GETİRİR. için yorumlar kapalı
Şub 14

GERÇEKLER, LAFLA YOK EDİLEBİLİR Mİ?

GERÇEKLER, LAFLA YOK EDİLEBİLİR Mİ?

Bakan Kurum’un açıklamaları içerisinde çevre kirliliğinin en büyük tetikleyicisi olan plastik atıklarla ilgili sözleri var ki, doğa katliamının dehşet verici boyutlara ulaştığı bir ülkenin gerçekleriyle zerre kadar uyuşmuyor… Dedi ki Murat Kurum;

“Plastik poşetlerin ücretli hale getirilmesi neticesinde yüzde 77 oranında azalma sağlandı!.. 2019 yılında plastik poşetlerden 220 milyon lira kaynak geldi. Bizim çevre projelerimiz için 659 projeye 527 milyon destek sağladık.”

Bakan Kurum kendince iyi niyetli açıklamalar yapmış olabilir ama yazının sonunda onun plastikle ilgili açıklamalarını da çürüten 27 Nisan 2019 tarihli, “Paralı poşette hangi pislik saklanıyor” başlıklı yazımızın bir bölümünü anımsatmak yeterli olur;

“Greenpeace Doğu Asya’nın, ‘2016- 2018 dünya plastik atık ticareti verileri ve Çin’in yurtdışından atık ithalini yasaklamasının etkileri’ başlıklı raporunu duyuran BBC’ye göre, 2016 yılında geri kalmış ülkelere 12,5 milyon ton atık ihraç edilmiş… Türkiye’nin 2016 yılının başında aylık 4 bin ton olan atık ithalatı, 2018’in başında aylık 33 bin tona yükselmiş… Bu rezalete rağmen AKP iktidarı, plastik atık ithalatı konusunda ne yazık ki herhangi bir kısıtlama getirmedi… Ne yaptı peki hükümet?.. Cevabını herkes biliyor, milletle dalga geçercesine, sözde plastikle mücadele iddiasıyla marketlerdeki poşetleri paralı hale getirdi!..”

Bu bilgileri de anımsattıktan sonra sormak lazım; “rant”sal dönüşümün kentleri boğduğu, çarpık yapılaşmanın doğayı katlettiği, plansız yatırımların denizi ve ormanı tükettiği bir ülke, diğer yandan Avrupa’nın plastik atık çöplüğüne dönmüşken, sadece “millet bahçesi” göz boyamacılığı memleketi uyutmaktan öteye gider mi?..

Şehir ve çevre üzerine ahkâm kesenlerin tozpembe manzaraları, şehirleri, doğası, denizi tüketilen bir ülkede, siyaset takiyesinden başka bir anlam ifade etmiyor…

 

Alıntı: M Faraç

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | GERÇEKLER, LAFLA YOK EDİLEBİLİR Mİ? için yorumlar kapalı
Şub 13

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

 

* “Namaz nedir? Edep ile huzuruna çıkarak//Bizi yoktan yaratana gönlümüzü açmaktır//Bu dünyanın çirkin, iğrenç işlerinden bıkarak//Bir lahzacık arşa

uçmak, cehennemden kaçmaktır.” Ziya Gökalp                                     

* “Gitme diyebilecek kadar güçlü olmalı insan hayatta. Çünkü hiç kimse kaybettiklerini unutabilecek kadar güçlü değil aslında.” Victor Hugo          

* “Elde edilecek bir şey olduğunda, kimse doğruyu söylemez!” Elizabeth Bowen

* “Dâhi kişi, bana dâhilik aşılayabilendir.” Paul Valery

* “Sizden önceki kavimleri helak eden şey şuydu: İçlerinde zayıf olanlardan biri bir suç işleseydi hemen cezalandırılırdı. Ama suçlu kişi güçlülerden (eşraftan) biri olsaydı o cezadan (bir şekilde yol bulunup) muaf tutulurdu” Hz. Muhammed (Sav)

* “Kamus bil milletin namusudur, ‘Kamusa’ dokunan el Namusa dokundu” Cemil Meriç

* “Nefret, taşınamayacak ağır bir yüktür.” Martin Luther King                                                                          

* “Türkler Ermenilerden daha fazla katliam kurbanı olmuştur.” Fransız yazar Yves Benard!                  

* “Gelecek nesillerin Türkiye’de cumhuriyetin ilan günü, ona en merhametsizce hücum edenlerin başında yine, cumhuriyetçiyim iddiasında bulunanların

yer aldığını görerek şaşıracaklarını asla farz etmeyiniz! Bilakis, Türkiye’nin münevver ve cumhuriyetçi çocukları, böyle cumhuriyetçi geçinmiş olanların

hakiki zihniyetlerini tahlil ve tespitte hiç de tereddüde düşmeyeceklerdir.” M.Kemal Atatürk

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Şub 11

DİKKAT ET!

DİKKAT ET!

 

Kuvveti adalettir devlet denen her devin

Adalet olmalıdır her işinde yüzde yüz

Bütün emanetleri korumaktır görevin

Adaletin eliyle haydi haksızlığı yüz…

 

Ver onur hukukuna adalet serumundan

Her hukuksuz davranış her an adaleti yer

Haksızlıklar, zulümler çalmasın onurundan

Sarsılır her zulümden sarsılır elbette yer?

 

İlmin ufuklarından güneş doğsun seherle

Bilginin göklerinde şimşekler çaka dursun

Allah’ın yarattığı akıl denen cevherle

Kâinat fenerini âlimler yaka dursun

 

Bir irfan ülküsüne değmesin hain eli

O eski çağlardaki karanlıklar dönmesin

Esmesin hainlerin korkunç esaret yeli

Dikkat et bilim ile yanan ışık sönmesin

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , | DİKKAT ET! için yorumlar kapalı
Şub 10

İNSAN OLMADAN MÜSLÜMAN OLUNMAZ

 İNSAN OLMADAN MÜSLÜMAN OLUNMAZ

Siret ül Kur’an Kuran’ın hayat yolculuğudur. İlkelerini gözden geçirelim.

Yalan değil gerçek konuşacağız…

Yalan ve iman bir arada olmaz, İkisi bir arada bulunmaz, yalan varsa iman gider, iman varsa yalan gitmeli. Hele yalanın en masumu sıradan yalanlardır. Yalanın masumu olmaz.

Ama yalanının en kötüsü, en tehlikelisi, en zararlısı içine Allah, Peygamber, din iman karıştırılan yalanlardır.

Allah adına yalan söylüyorsanız eğer, dini imanı katıyorsanız eğer, siz dininizi ve imanınızı da yalan sayıyorsunuz demektir..

Hurafe aslında dinin kanseridir, imanın kanseridir. Bir yalan imanının içine girerse sağlıklı unsurları da yok eder, bütün bedeni yok eder.

Hakikat sana, bana göre olmaz olursa hakikat olmaktan çıkar..

Gençler özellikle, ‘aman dinse ben almayayım’ modundalar. Zira üzerlerine din boca edildi. Ekranlardan edildi, okullarda edildi, toplumda edildi, şurada burada edildi, kürsülerde edildi, cumalarda edildi ama bu din ne onun aklına ne onun fıtratına ne onun hayatına uyuyor.

Eğer o dini anlatanların hayatına bakınca dinden kaçıyor gençlik

Çünkü o din hayatla savaşıyor. Hayatla savaşan bir dinden yana nasıl olsun? Ya hayattansın ya dindensin.

Akılla savaşıyor anlatılanlar, yani o dine uysa aptal olması lazım, ahmak olması lazım, delirmesi lazım.

Allah’ın dini, hayatla savaşmaz. Hayatın sahibi kimse dinin sahibi de odur.

Allah’ın dinini öğretecek yer, Allah’ın kelamıdır başkası değildir. Gerçekten de sıkıntı büyük.

Yeni nesiller, ‘ ben almayayım dinse senin olsun, ben almayayım’ deme noktasına gelecekler.

Dindarlığı çoğaltmak için değil insanlığı çoğaltmak için Siret ül Kuran.

Lütfen yanlış anlamayın Müslüman şarkın dindarlığa ihtiyacını görmüyorum. Maşallah din akıyor her tarafından ama insanlığa ihtiyacı var.

Dindar olan herkes iyi insan olur mu?

En dindarlarımız kendine Cennet hazırlamak için dünyayı Cehenneme çeviriyor.

Yalan söyleyeceği zaman Allah’ın adı ile başlıyor.

Eğer Cennet’in anahtarını eline verseniz, kendi grubundan, kendi tarikatından, kendi mezhebinden, kendi meşrebinden başka hiçbir kimseye koklatmayacak.

Adaletsizlikte dibi vurmuş, merhamet ve vicdan sıfırlanmış. Hakkaniyet yok. İnsaniyet yok. Liyakat ve ehliyet te yok, kalite de yok.

Bütün bunların olmadığı yerde dindarlık olsa ne olur?

Dindarlığı çoğaltmak için değil insanlığı çoğaltmak için o sözü hep söylüyorum:

Dindarlığı Allah’a göster, bana insanlığını göster. Çünkü o insanlığa muhtacız çünkü o insanlığı göremiyoruz.

İnsan olmadan Müslüman olunmaz.

Önce açı doyur, sonra yetimi güldür, sonra düşmüşü gözet, sonra yoksulu gözet ondan sonra iman edenlerden ol.

Farkında mısınız, ayetler suratımıza tokat gibi çarpıyor ama fark ederseniz.

Din daha ahlaklı insan yetiştirmeyecekse, daha merhametli insan yetiştirmeyecekse daha şefkatli daha adil, daha kaliteli insan yetiştirmeyecekse o dinin yetiştireceği tek şey daha holigan bir dindir.

Bir dine en büyük kötülüğü o dinin düşmanları değil o dinin holiganları yapar.

İndirileni değil uydurulanı din haline getirmiş bir toplumuz.

Sen bana sakın ‘sakız orucu bozar mı?’ diye gelme hacı.

Sen bana şu sorularla gel;

– Kaçak suyla alınan abdest, kılınan namaz, namaz olur mu?

– Allah sahte isimle sosyal medyada paylaşılan yalan, hakaret iftiraları da görür mü?

Torpille işe girenin maaşı helal olur mu?

Parayla namaz kıldırma konusunda bu ülkede ebu halifenin fetvasına içtihadına uyan kaç Hanefi imam var?

Kara para aklamak için insanlara riyakarlık için yaptırılan camide namaz kılınır mı?

Yolsuzluk ile edinilen servet helal olur mu? O servete besmele çekilir mi?

Kirli para ile Hacca giden de Arafat’ta anadan doğmuş gibi olur mu?

Arsanın emsalini arttırma karşılığı müteahite yaptırılan okulda okumak helal midir?

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | İNSAN OLMADAN MÜSLÜMAN OLUNMAZ için yorumlar kapalı
Şub 09

“DERLER”…

“DERLER”…

Diyanet İşleri Başkanlığı’nda görevli ilahiyatçı profesör arabası ile mübarek Cuma günü tatile giderken namaz vaktini kaçırmamak için yol üstündeki köye girmiş ve cami avlusundaki ağacın altına oturarak ezan okunmasını beklemiş.
Az sonra müezzin ezanı şöyle okumaya başlamış:
“Allâh-ü Ekber, Allâh-ü Ekber, Allâh-ü Ekber, Allâh-ü Ekber derler…
Eşhedü en lâ ilâhe illallah, Eşhedü en lâ ilâhe illallah derler…”
Ezan’ın tamamını müezzin “derler” diye diye tamamlar.
İlahiyatçı profesör şaşırmış, anlamamış ama Cuma namazı bittikten sonra müezzini bekleyip hemen sormuş.
– Ezan böyle mi okunur? Ne demek “derler” diye eklemek?
Müezzin yanıt vermiş.
“Hocam bizim müezzin çok yaşlıydı, hastalandı vefat etti. Cemaat çok yaşlı ve 65 yıldır müezzin okuduğundan hiç birisi ezanı makamında okumayı bırakın ezberlememiş.
Ben Müslüman değilim ama 5 vakit ezanı o kadar güzel söylerdi ki merhum müezzin Ahmet amca büyük bir keyifle dinler, ezberler ve şarkı sözü gibi aklıma geldikçe tekrarlardım.
Ahmet amca ölünce ezanı okuyacak kimse çıkmayınca ezanı ben okuyorum ki, Müslüman olmadığımdan ‘Müslümanlar derler’ anlamında söylüyorum.”
Bizim siyasiler de “derler…”

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , , | “DERLER”… için yorumlar kapalı
Şub 08

SU

SU

Medine Peygamberimiz Resulullah  (S.A.V)hayatta. Kent her anlamda huzurludur. Müslümanların mutluluğuna en büyük katkı, Hz. Muhammed’dir. Çünkü onu her an görmektedirler. İşitmektedirler. Sohbetlerine iştirak etmektedirler. Bu, Medineli için rüyadan öte bir şeydir.

Medine-i Münevvere hayatı bu şekilde yaşamaktadır. Hayvanlar aynı mezralara salınmaktadır. Ambarlar ağzına kadar tahıl doludur. Hurmalar tüketildikçe daha bollaşır. Sütleri taşımaya güğümler yetmez. Ancak önemli bir sıkıntıları vardır; “içilecek suları yoktur”. Onca kuyunun suyu acıyla buruk arasında bir tattadır. Bir tek kuyunun tadı farklıdır; Rume. Başına çökenler o güzel esintiyi fark ederler. Lezzeti ise şeker gibidir. Kuyunun sahibi ise bir Musevi’dir. Para almadan kimseye bir maşrapa vermez.

İlk su vakfı                                                                                                                                    

Halk çareyi Hz. Osman’a gitmekte bulur. Hz. Osman istekleri makul bulur. Yahudi’ye gidip “Bana sat” der. Adam önüne konan Dinar dolu keselere bakmaz bile. Satmasına gerek yoktur. Zaten akşama kadar para toplamaktadır.

Hz. Osman gidip-gelmekten sıkılmaya başlamıştır. Sonunda en büyük hamlesini yapar. 36 bin gümüş Dirhem’i önüne bırakır. İstediği sadece ortaklıktır. Kabul edilirse kuyuyu birlikte işleteceklerdir. Sonuçta ortaklık başlar. Anlaşmaya göre suyu sırayla satacaklardır. Bir gün o, bir gün öbürü.

 

Sebil Su

Musevi işini eskisi gibi sürdürür. Ama sırası gelince Hz. Osman “sebil!” der. Medineliler sıranın ona geldiği günü tercih etmeye başlarlar. İki günlük ihtiyaçlarını birden alıp dönerler. Ertesi gün üç-beş kişi gelir. Daha sonra Musevi’nin günlerine kimse uğramaz olur. Adam sonunda perişan hale gelir. Diğer hisse için önerilen parayı alır ve kuyunun tamamını devreder. Hz. Osman da burasını vakfa bağlar. Sadece müminlere değil, tüm insanlara hediye eder. Buna Medine’de yaşayan Museviler dahi sevinirler. Bedava suyu bulunca yıkanmakta da kullanmaya başlarlar. İlahi tecelli olsa gerek Rume kuyusunun suyu bollaşmıştır. Lezzeti bile şeker-bal hale gelmiştir.

Resulullah (S.A.V) bu sonuçtan çok memnun kalır. Emeği geçenlere hayır dualar eder. Bu olay Müslümanlara sadece vakıf kültürünü başlatmakla kalmamıştır. Her yere su getirmeyi ve çeşme yaptırmayı gelenekselleştirmiştir.

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , | SU için yorumlar kapalı
Şub 07

YARGI

YARGI  

 

İngiltere’de adalet bakanlığı göreve başlayan hâkim ve savcılara “açık çek” vererek, “gün gelir davalarda size baskı olur ve bu baskıdan kurtulmak, özgürce hüküm vermek için meblağ sınırı olmadan bu çekleri kullanabilirsiniz” der.

Yıllarca hiçbir savcı ve hâkim bu çeki kullanmaz.

Ancak genç bir hâkimi, “Yüksek bir meblağ da yazsam ödenecek mi?” diye meraklandırır ve bir çek yaprağına 500 bin İngiliz Sterlini yani 3.8 milyon lira yazar ve bankaya tahsile gidip nakit teslim ister.

Banka şubesi bir süre bekletip parayı temin edip ödemeyi yapar.

Genç hâkim, “gerçekmiş” der ve vezneye gidip parayı gönderen adalet bakanlığı hesabına geri yatırır.

Ertesi sabah işe gittiğinde Adalet Bakanlığından gelen 2 müfettiş, “neden böyle bir uygulama yaptınız” diye sorar ve verdiği, “Bakalım söylenen gerçek mi diye merak ettim” yanıtını zapta geçirtip imzalatırlar.

Bir kaç saat sonra da Adalet Bakanlığından gelen, “Devleti test etmek, sınamak haddiniz değildir. Görevinize son verilerek hakkınıza kamu davası açıldı” tebligatı yapılır.

Adalet topallamaz, yargı siyasete alet olmaz, savcı ve hâkimler cübbelerinin önünü iliklemez, hukuk çiğnenemez.

Yargıtay Başkanı İsmail Hakkı Cirit diyor ki?

“Yargı, millet adına bir vekâlet yetkisini kullanıyor. Hâkimlerin, bu vekalet görevini hiçbir şekilde başkasına vermemesi lazım geldiğini söylüyoruz.

Toplumsal mutabakatla anayasa lazım. Herkesin kendisini orada hissedeceği bir anayasa…

Devletimiz büyük sıkıntıya girecek diye her yerde, yargı, kuvvetler ayrılığı, hâkim bağımsızlığını, bir takım şeylerin yanlış gittiğini söylüyorum. Doğruları göstermeye çalışıyoruz.”

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | YARGI için yorumlar kapalı
Şub 06

ZİYA PAŞA’DAN TERCÎ-İ BEND (3)

ZİYA PAŞA’DAN TERCÎ-İ BEND  (3)

Bir senin sa’yin usûl-i dehri tagyîr eylemez

Abd-i âciz say ile tahvîl-i takdîr eylemez

 

Âlim olsan ilmine bir kimse tevkîr eylemez

Câhil olsan cehlini ta’yîb ü ta’jâr eylemez

 

Mülkü yıksan kimseler tevbîh ü ta’zîr eylemez

Cânım etsen fedâ bir kimse takdîr eylemez

 

Her ne yapsan hâsılı bu halka te’sîr eylemez

Kimseler bu hâl içün bir re’y û tedbîr eylemez

 

Derde uğrar kim sadâkat etse elbet Devlet’e

İstikâmet mahz-ı cinnetdir bu mülk ü millete

 

Bir senin gayretin, çalışman dünyanın usulünü, gidişatını, düzenini değiştiremez: -zira- âciz, zavallı bir kul çalışıp, çabalayarak kaderi bozamaz.

 

Bilgin olsan, ilmine kimse saygı duymaz; – buna karşılık – cahil olsan, bilgisizliğini kimse ayıplayıp, yüzüne vurmaz.

 

Devlet’i yıksan, kimseler paylayıp, azarlamaz; canımı, -Devlet ve Millet yolunda- fedâ etsen, seni bir kimse takdir etmez.

 

Netice olarak, her ne yapsan bu halka tesir etmez; kimseler, bu durumun için bir görüş ortaya atıp, tedbir almaz; seni savunup, korumaz.

 

Çünkü: Her kim Devlet’e doğrulukla bağlılık gösterirse, hizmet ederse O’nun başı derde girer; bu Devlet’e ve Millete karşı doğru hareket etmek hâlis

cinnettir, yani düpedüz deliliktir.

 

Devam edecek

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , | ZİYA PAŞA’DAN TERCÎ-İ BEND (3) için yorumlar kapalı