Eki 19

AKP Türkiye’yi yönetemiyor!

AKP Türkiye’yi yönetemiyor!

 

Paralel devleti AKP inşa etti!

AKP, dışarıda düşman içeride paralel devlet yaratma siyasetinde başarılı olmuştur.

AKP İktidarı döneminde Türkiye’nin nev zuhur iki paralel devleti olmuştur.

Birincisi CIA kontrolündeki FETÖ paralel devleti, diğeri çözüm süreci bağlamında meşrulaştırılan PKK/KCK paralel devletidir.

FETÖ paralel devleti, devletin içinde devletin derinliklerine sızdırılarak resmi devletin mekanizmalarını CIA/FETÖ elemanlarına kullandırmıştır.

PKK/KCK paralel devleti ise AKP tarafından Dolmabahçe’de, İmralı’da ve Oslo’da muhatap alınarak meşrulaştırılmıştır.

Bu bağlamda KCK, devlete rağmen, devlete paralel kendi yargısını, YPG adlı güvenlik birimlerini ve kendi vergisini ihdas etmiştir.

Devamında hem FETÖ’ye hem de PKK’ya savaş açılmıştır, ancak akıl dışı siyasetlerin Türkiye’ye maliyeti çok büyük olmuştur.

Türkiye Cumhuriyet tarihinde ilk kez siyaset gerçeklerden kopmuş, ifrat/tefrit, dene/yanıl, dost/düşman türü bir strateji izlenmiştir.

AKP, on beş yıllık süreçte Türkiye’yi ve ilişkilerini yönetememiştir.

 

Alıntı: Özcan YENİÇERİ

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | AKP Türkiye’yi yönetemiyor! için yorumlar kapalı
Eki 18

Baki’den Altın Sözler

Baki’den Altın Sözler 

 

*Kurban oIduğum (sevgilim), şimdi beni eziyet kıIıcıyIa öldürme. Kurban Bayramı geIdiğinde bayrama kurban edersin.

*GönüI derdini gamınIa gönIü kırık oIan biIir. Hasta hâIini yine hasta oIan biIir. 

*SevgiIiyi görmediğimiz vakit cihan gözümüze görünmez oIur. Eğer âyîne-i âIem-nümâ (varIığın aynası) diye bir şey var ise, zannımca o sevgiIinin

güzeIIiğinin aynasından ibaret imiş.)

*Bezm-i şevkün içre devr eyler felek bir câmdur. Câmda bir cür? adur aşkun şarabından şafak.(Ey sevgili; felek seni arzulamanın meclisinde dönüp

dolaşmakta olan bir kadehtir. Şafağın kırmızılığı ise, senin aşkının şarabından o kadehin dibinde kalmış bir yudum

*Tutdı cihânı pertev-i hüsnün güneş gibi Doldı sadâ-yı aşkun ile kâh-ı kün fekân. (Güzelliğinin ışığı güneş gibi dünyayı tuttu. Kün fekân sarayı (dünya),

aşkının yankısı ile doldu.)

*Nâdân komaz ki merdüm-i dânâ huzûr ede. (CâhiI komaz ki, âIim kişi rahat ede.)

*Mu’ayyen kıssadur sevmek seviImek mâ-takaddemden. (Sevmek, seviImek eskiden beri biIinen hikâyedir.)

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , | Baki’den Altın Sözler için yorumlar kapalı
Eki 17

2’inci İsrail’i kimler kuruyor?

2’inci İsrail’i kimler kuruyor?

 

ABD, İngiltere, Almanya ve İsrail malum; ama yine de soralım:

1) PKK bölücü terör örgütünün Kandil, Haftanin, Metine, Zap, Gare, Avaşin, Hakurk ve Basyan üsleri Kuzey Irak’ta değil mi? Bu üslerden gelen teröristler sınırdan  geçip binlerce vatandaşımızı, asker, polis ve köy korucumuzu katletmiyor mu? Türkiye, “bu üsleri kapat” dediğinde Barzani, hayasızca, “gücüm yetmiyor?” demiyor mu? Bunun üzerine “o halde izin ver biz gelip kapatalım” deyince “egemenliğime aykırı, olmaz” cevabını vermiyor mu?

2) PKK,  Barzani’nin izni ile Erbil’de parti kurmadı mı; seçimler katılmıyor mu? 

3) Peşmergelerin eğitimini, 3 gün önceye kadar Türk Silahlı kuvvetleri yapmadı mı?

4) Peşmegelerin maaşını Türkiye vermiyor mu?

5) Barzaniye Temmuz 2017’de 200 milyon dolar yardım yapılmadı mı?

6) Cumhurbaşkanı 23 Eylül 2017’de; “Memurlarına maaş ödeyemez hale geldiklerinde onlara biz yardımcı olduk. Başbakanlığım dönemiydi, 2 milyar dolar kredi verdik…Ne ABD ne Rusya bizim gibi yardım etmedi.” demedi mi?

7) İran’dan aldığımız elektriği yarı fiyatına, yıllarca Barzani’ye vermedik mi?

8) Peşmergelerin himayesinde, yıllardır PKK teröristleri Kerkük’te Türk katliamı yapmıyor mu?

9) Madem kendi nüfusları çoktu da,   peşmergeler niçin Kerkük’ün nüfus ve tapu  daireleri ile mezarlıkları talan ettiler? Bu zorbalığa karşı  “kayıtların asılları bizde”  diyerek övündük de; Kerkük’te nüfus tartışmaları ayyuka çıktığında neden bu kayıtları ortaya koymadık?

10) Peşmergeler 450-500 bin kişiyi Kerkük’e taşıyarak demografik yapıyı bozarken, “bu haksızlıktır” diyerek neden karşı çıkıp engellemedik?

11) İlkokul alfabe kitaplarında çocuklara nefret duygusunu aşılayacak şekilde, vatanımız “büyük Kürdistan” olarak Irak, İran, Suriye ve Türkiye’nin bazı bölgelerini, (“Diyarbakir” ve “Urfa“gibi)  göstermiyor mu?

12) Barzani’yi, bağımsız devlet başkanı gibi karşılayan, bayrağını gönderlere çeken kimdi?

Uzatmayalım, Allah rızası için bir yetkili çıksın da 2’inci İsral’i kimler kuruyor; vatanımız nasıl kuşatılıyor açıklasın.

Eski Başbakan Yrd. Abdüllatif Şener şöyle diyor: “Bugün Erdoğan, Suriye konusunda Mossad ve İsrail ile aynı safta mücadele ediyor. İlk günden itibaren eli silahlı çeteler, hükümetin desteğiyle silahlanıyor. İsrail ve batılı merkezlerin ileri karakolu sayın Erdoğan bir, Katar iki, El Cezire televizyonu üç.  Bu senaryonun anlaşılmaz yönü yok.”

Bu iddialar mutlaka cevaplandırılmalı ki, Türk Milleti gerçekleri anlasın!

 

Alıntı:  Sadi SOMUNCUOĞLU

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , , | 2’inci İsrail’i kimler kuruyor? için yorumlar kapalı
Eki 16

HÜKMÜN GEÇMEZ (1)

HÜKMÜN GEÇMEZ (1)

 

Bir baba olamazsan;

Evlada hükmün geçmez

 

Bir koca olamazsan;

Avrada hükmün geçmez

 

Bir amir olamazsan;

Zevata hükmün geçmez

 

Bir hâkim olamazsan;

Cellâda hükmün geçmez

 

Bir jokey olamazsan;

Bir ata hükmün geçmez

 

Bir mümin olamazsan;

Sırata hükmün geçmez

 

Bir kral olamazsan;

Bir tahtta hükmün geçmez

 

Bir Şahbaz olamazsan;

Cihada hükmün geçmez

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , | HÜKMÜN GEÇMEZ (1) için yorumlar kapalı
Eki 15

Bin Türk bir makam etmedi

Bin Türk bir makam etmedi

Türkiye için sadece günün değil bin günün sorusu bu aslında;
Hollanda Savunma Bakanı Jeanine Hennis;
– Ordularını stratejik bir çukura sürmenin birinci derecede mesulü olduğu için değil,
– “Açılım”, “çözüm” diye askerlerinin katillerini kendi elleriyle palazlandırdıkları için, dağdaki canileri şehir merkezlerine indirdikleri, şehirlerin örgüt cephaneliğine döndürülmesini izlemekle yetindiği için değil,
– Kumpasla, iftirayla, tezgahla, tuzakla, her nevi itibarsızlaştırma kampanyasıyla ve yeryüzünde emsali görülmeyecek bir şekilde “askeri sivilleştirme, silahsızlandırma, üniformasızlaştırma, kışlasızlaştırma” politikasıyla bir zamanlar milletin en güven duyduğu kurumu yüzüne bakılmaz, sahip çıkılmaz hale getirdiği için değil,
Mali’de, Birleşmiş Milletler adına görev yapan askerlerinden ikisi “kaza sonucu” öldüğü için “siyasi sorumluluk benimdir” dedi ve istifa etti.
***
Bu haberin yayılmasından saatler sonra Türkiye de Hakkari’den 4 şehit haberi aldı; ondan önce Diyarbakır, ondan önce Şırnak, ondan önce Ağrı’dan da gelmişti benzer haberler arka arkaya…
İstifa mı?
O, Gökçek’inkinden bile daha ütopik bir hayal olur da, güçlü bir acı paylaşımı da, yasa iştirak de, üzüntü emaresi de göremiyoruz “siyasi sorumluluk” taşıyanlar da… Farkında mısınız; yokmuş gibi davranıyorlar… Sanki o çocuklar bir varmış, bir yokmuş…
Lafa gelince “1 Türk dünyaya bedel” demek iyi de, hep birlikte yaşadık, gördük işte; binlerce Türk bir makam etmedi 40 senede!

Alıntı: Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | Bin Türk bir makam etmedi için yorumlar kapalı
Eki 14

Ağa’nın iti

Ağa’nın iti

Merhum Hasan Pulur‘un “Olaylar ve İnsanlar” adını verdiği köşesinde kaleme aldığı ilk fıkra:

Ağanın bir köpeği var. Müthiş bir hayvan. Korkusuz ve heybetli. Sadık mı sadık. Ağanın ne istediğini bakışlarından anlıyor. Bir gün hastalanır. Hiç bir şey yemez hale gelir. Veterinere götürürler çeşitli ilaçlar yazılır. Yine de çare olmaz. Uyanığın biri ağaya “Filan köyde nefesi kuvvetli bir hoca var. Ona baktır. Bu hayvan nazara gelmiş der”. Bizimki köpeğini arabaya atıp nefesi kuvvetliye götürür. Köpek okunup üflenir sonra da muska yazılıp boynuna takılır. İşini bilen hoca bahşişini aldığı gibi bir de kuzu ister. Onu da yollarlar. Gel zaman git zaman hayvan iyileşir. Birden Ağanın aklına muska gelir. Köpeğin boynundan çıkarır ve açar. Aynen şu satırlar yazmaktadır:

Muska yazdım ağanın itine. Kavuştum kuzu etine. İyileşirse şeyime, iyileşmezse bilmem neme”…

Unutmadan bir ilave yapalım. Bu süre içerisinde veterinerin yazdığı ilaçlara hiç ara verilmemiştir.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , | Ağa’nın iti için yorumlar kapalı
Eki 13

TÜRKİYE, “NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYEBİLENLERİNDİR!”

TÜRKİYE, “NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYEBİLENLERİNDİR!”

 

Vâliliklerden T.C. ibâreli tabelâları kaldırdınız, “Tabelâda yer yok” dediniz…

Ziraat Bankası’ndaki T.C. ibâresini kaldırdınız, bizzat Bakan Babacan, “Kısa olsun ve müşterinin aklında kalsın” dedi…

Sağlık Bakanlığı logolarından da T.C. ibârelerini kaldırdınız, “Üst başlıkta var nasılsa, bölge tabelâlarında olmasa da olur” dediniz…

Erzurum’u Erzorom, Diyarbekir’i Amed yapmak gibi meşgaleleriniz vardı…

Hatta bayrağın değişmesini teklif eden köşe yazarlarınız vardı…

Sonra ne oldu?

Yıllarca sandıktan aldığınız millet irâdesini, adına hizmet dediğiniz, adına cemaat dediğiniz, alnı secdeli çocuklar dediğiniz, bir yapıyla paylaştınız. Devlet imkânlarını o yapının hizmetine hatta emrine amâde kıldınız… Belediyeleriniz ‘parsel parsel’ peşkeş çekti şehirleri aynı yapıya, üniversitelerine, kolejlerine, yurtlarına bedava arsalar verdiniz, bankalarının açılışlarını yaptınız, tüm dünyada açtıkları okulların desteklenmesi için emirnâmeler yazdınız…

Sonra ne oldu?

İşte o alnı secdeli çocuklar(!), “ne istediler de vermedik” dediğiniz o alnı secdeli çocuklar(!) 15 Temmuz Darbesine teşebbüs ettiler, milletin kanını döktüler…

Sonra ne oldu?

Sizler, meydan meydan kürsülerde Türk adından bahsetmeye başladınız…

Bu millet gitti, Türk milleti geldi. Türk milletinin ne kadar kahraman olduğunu anlattınız günlerce… Büyük Türk milleti dediniz, kahraman Türk milleti dediniz, aziz Türk milleti dediniz….

Türk ordusunun Mete Han’dan bu yana geldiğini söylediniz… Kara Kuvvetleri’nin 2.226. yılını kutladınız…

Nihal Atsız’dan şiirler bile okudunuz, hatırlıyor musunuz?

Sonra ne oldu?

Geçtiğimiz hafta üzerinde Göktürk alfabesiyle Türk yazan peçlerin asker ve polislerin üniformalarında kullanılmasını yasakladınız…

Neden?

“Onların yeri Kandil” dediğiniz bir HDP milletvekilinin isteğiyle…

Yani bir Türk düşmanının isteğiyle…

Yani PKK’lı bir milletvekilinin isteğiyle…

Oysa, 15 Temmuz’da Gölbaşı’nda şehit edilen Özel Harekâtçı vatan evlatlarının üniformalarında da Göktürk alfabesiyle Türk yazan peçlerden vardı muhtemelen…

Oysa, PKK’lı katillerle savaşan o kahraman polislerimiz, kahraman askerlerimiz omuzlarına o Göktürk alfabesiyle Türk yazısını gururla takıyorlardı…

Oysa PKK’lı katillerin şehit ettiği vatan evlatlarının şehit naaşlarının omuzlarında o Göktürk alfabesiyle Türk yazan peçler vardı…

“Tabelâlardan kaldırmakla Türk ismini silemezsiniz” diye yazmıştık vaktiyle…

Omuzlarından Göktürk alfabesiyle Türk yazısı bulunan peçleri kaldırmakla da o kahramanların kalplerindeki Göktürk tarihini ve soyunu kaldıramazsınız…

Ve Türklük bizim için yalnızca gazâ zamanlarının ihtiyacı değil, fıtrî bir hakikat, yaratılışın kaderi ve gururudur. Adına Türkiye dediğimiz bu vatan ancak ve ancak Türklerindir, Türk vatandaşlarınındır…

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | TÜRKİYE, “NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYEBİLENLERİNDİR!” için yorumlar kapalı
Eki 12

“CAMİYİ YIK, ADALETİ YIKMA!”

“CAMİYİ YIK, ADALETİ YIKMA!”

 

Hz. Ömer zamanında, Suriye’deki Şam valisi, kente büyük bir cami yapmak ister.

Maksat Şam’daki Müslümanların merkezî bir ibadethaneye kavuşmasıdır.

Projeye öyle büyük bir şevkle girişmişlerdir ki bir husus resmen unutulur: Üzerinde cami inşâ ettikleri arsanın bir sahibinin olabileceği ve arsa sahibinden ne arsasının satın alındığı, ne de böyle bir inşaat için izin istendiği…

Arsanın mülkiyeti bir Yahudî’ye aittir ancak bir süredir Şam dışında olduğundan olanlardan habersizdir…

İnşaat bitmek üzereyken çıkagelir ve camiyi görünce hayretler içinde kalır.

Yahudi, itiraz etmek için, valinin kapısına dayanır ve toprağının gasp edildiğini, inşaatın durdurulmasını ister.

Ancak Şam valisi, Yahudî’nin şikâyetlerine hak vermekle birlikte bu denli emek, masraf harcanmış olan bir inşaatın durdurulamayacağını söyleyerek bu talebi reddeder ve Yahudî’ye, arsayı değerinin çok üzerinde ücret ödeyerek satın almaya hazır olduklarını bildirir…

Ancak Yahudî arsası üzerinde cami istememektedir.

Valiye göre camiden feragat etmek olacak iş değildir.

Sürekli fiyat yükseltmelerin de işe yaramadığını gören vali, işi zora bindirmeye başlar ve artık tekliflerini tehditvarî bir üslûba döndürür.

Hakkını geri alamayacağını düşünen Yahudî, Şam valisine, “Sizi halife Ömer’e şikâyet edeceğim; hakkımı almak için tâ Medine’ye gideceğim” der ve yollara düşer…

**

Mekke’de Yahudî’yi sükûnetle dinleyen Hz. Ömer, hiçbir şey söylemez ve müsteşarına, “bana ölmüş bir hayvanın kemiğini bulup getirin de iyice kazıyayım” diye emreder…

Halife Ömer, kemiğe bir şeyler yazar ve Yahudî’ye verir: “Bu benim Şam valisine mektubumdur. O’na götür!”…

Vali Şam’da merak içinde sorar: “Söyle bakalım, Ömer sana ne dedi?”…

Yahudi, “bana tek kelime etmedi. Sadece şunu gönderdi” diyerek kemiği uzatır.

Yazıyı okuyan vali kıpkırmızı olmuştur: “Valiii, Valiii! Camiyi yık ama adâleti yıkma!”

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , | “CAMİYİ YIK, ADALETİ YIKMA!” için yorumlar kapalı
Eki 11

“Adalet iki cihanın da özüdür”

“Adalet iki cihanın da özüdür”

Aydın Üniversitesi’ndeki Altay sempozyumunun açılış törenlerine katıldım. Altay Toplumları Sempozyumu fikrini, Hacettepe Üniversitesi’nde Türk hükümetinin bursuyla okuyan, Türkolog ve kendi kurduğu uluslararası araştırmalar üniversitesinin rektörü Güney Koreli Prof. Dr. Han-Woo Choi, yıllar önce ortaya atmış. Kurduğu üniversitenin amacı da bu! Projeyi, Aydın Üniversitesi organize ediyor ama İstanbul Esnaf Sanatkârlar Odası ve birkaç belediye destekliyor. İlâhi adalete bakın; Türkiye’nin burs verdiği Güney Koreli bir genç, üniversite kurup rektör olduğunda, bütün Altay toplumlarına gerçekte kim olduklarını hatırlatıyor.

Adalet, Türklerin, Japonların, Korelilerin de içinde olduğu Altay toplumlarının kurduğu bütün medeniyetlerin temelidir.

***

Bir önceki sempozyuma “Altay Türklerinde Halk Hikmeti” başlıklı bir bildiriyle katılan Prof. Dr. Sema Önal, Çek bilgini Hrozny‘den bir alıntı yapıyor: 

“İnsanlık Kültürü, Tibet, Altay, Hazar üçgeninden çıkarak dünyaya dağılmıştır. Altaylardan kopan Sümerliler de Çin’i, Etileri, Girit’i, Mısır ve Hind’i aydınlatan medeniyet farını Mezopotamya’da yakmıştır. Sümerli dili de Türkçedir, onunla akrabadır.”

Sema Önal, daha sonra şöyle diyor:

“… Sümerlilere göre, gökleri idare eden kanunlar hem toplumda hem de insanın ruhu ve bedeninde yansır. Her yerde kozmik adalet hüküm sürmektedir. Bu adalet, evrendeki bütün parçaları uyum içinde bir arada tutar. Toplumdaki adalet de toplumu bir arada tutan şeydir. Bedendeki adalet, sağlık; ruhtaki adalet, erdemdir. Adalet her şeyin özüdür, hatta öteki dünyanın da özüdür.”

İslâm dini de böyle bir adalet öngörüyor. O halde İslâmı kullanarak iktidar olanlar, neden adaleti çiğniyor? Milleti millet yapan değerleri yıkmak için mi? Sonuç bu!

 

Alıntı: Arslan BULUT

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | “Adalet iki cihanın da özüdür” için yorumlar kapalı
Eki 10

İbni Haldun der ki!

İbni Haldun der ki!

* “Halkın, yöneticilerin zorbaca yönetimlerine katlanması, onlardaki cesaret, kuvvet ve izzeti bozar”

* “Bil ki, devlet olmazsa olmaz iki temel üzerinde kuruludur. Birincisi asker (ordu) olarak ifade edilen güç, kuvvet ve asabiyettir. İkincisi ise askeri ayakta tutan ve devletin ihtiyaçlarını gideren mal ve paradır. İşte devlette görülecek bozulma bu iki temelden başlar. Hükümdar, iktidarda kendisine ortak olanları yönetimden uzaklaştırıp iktidarı kendi tekeline alır. Sonra da onları alçaltarak yerlerine, kendisine bağlı bir asabiyet oluşturur. Ancak bu yeni asabiyet içine gömüldüğü lüks ve safahat sebebiyle yok olmanın eşiğine gelir, yiğitlik ve cesareti unutup başkaları tarafından korunan kimseler haline gelir. Bu yüzden ülkenin sınırlarının korunması da zorlaşır. Bu durum onlara karşı halkı cesaretlendirir ve uzak bölgelerde devlete isyanlar başlar. Sonuçta devlet ikiye veya üçe bölünür, yönetim kurucu asabiyete boyun eğdirenlerin eline geçer”

* “İnsanların elde ettiği kazanç, çalışma ve emeklerinin kıymetinden ibarettir. Fakat makam ve nüfuz sahibi olmak, servet elde etmekte etkilidir. Çünkü insanlar, kendilerine gelebilecek zararları uzaklaştırmak ve menfaat elde etmek için malları ve çalışmaları ile makam sahiplerine yaklaşmak ister. Aslında bu çabalar ve feda ettikleri mallar, zararlardan korunmak ve yeni menfaatler elde etmek amaçlarının bedelidir. Dolayısıyla bu bedeller, makam sahibinin kazancı haline dönüşür ve kısa sürede varlıklı biri haline gelir.”

* “Bir şehir veya bölgedeki umranda yer alan derecelerin her birinin, kendisinden sonra gelen dereceye göre bir yaptırım gücü vardır. Aşağıdaki derecelerin her biri, kendisinin üzerindeki derecenin makam ve nüfuzundan yararlanmak ister. Böylece üstteki derecenin sahibi, kendi altındakilerden yararlandıkları ölçüde kazanç elde eder. Makamın etkisi genişse, ondan sağlanan kazanç da aynı şekilde bol olur.”

* “Servet sahibi olsalar bile makam ve nüfuzdan yoksun olanlar, sadece çalışıp gayret ettikleri oranda kazanç elde eder. Böylece bütün bu hususlar, yani makam ve nüfuzun farklı derecelerde olduğu, zenginlik ve servet elde etmenin de makam ve nüfuza sahip olmakla bağlantılı olduğu sabit olunca, insanlara makam vermenin en büyük iyilik ve bağışlardan biri olduğu anlaşılır.
Ancak insanlara makam bağışlama durumunda olanlar, bunları sadece kendi elinin altında olanlara verir. Dolayısıyla, bu makamlar, üstün konumlarda bulunanların minneti olarak verilir. Onun için, bu makamlara talip olanlar, bunları verme durumunda olanlara boyun eğmek ve yalakalık yapmak zorundadır. Aksi takdirde bu makamlara sahip olamazlar.
İşte başkalarına boyun eğmenin ve yalakalık etmenin, zenginlik ve servet elde etmeyi sağlayacak bir makam sahibi olmanın yollarından biri olduğunu söylememizin sebebi budur. Zenginlik ve servet sahiplerinin çoğu bu karakterdedir. Onun için üstün ahlak ve kişilikle insanların çoğunun, her hangi bir makama sahip olmadıklarına, sadece kendi çalışmalarıyla kazanç elde ettiklerine, bu yüzden de fakirlik ve zorluk içine düştüklerine şahit oluyoruz.” 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , | İbni Haldun der ki! için yorumlar kapalı