Haz 03

İSA GELİYOR

İSA GELİYOR

İSA geliyor deyince Hz. İsa’nın dirilip geleceğini ve cennetin krallığını kuracağını falan kast ediyorum zannetmeyin, tam tersine bu İSA cehennemin kapılarını açmak için geliyor!

İSA yani İnsansız Savaş Araçları savaşlarda kullanılmak amacı ile üretilmiş İHA (İnsansız Hava Araçları), SİHA (Silahlı İnsansız Hava Araçları), İDA (İnsansız Deniz Araçları), İDAA (İnsansız Deniz Altı Araçları), İKA (İnsansız Kara Araçları), İUA (İnsansız Uzay Araçları), gibi kategorilere ayrılan geleceğin tüm savaşlarını şekillendirecek teknolojik bir gelişmedir.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi ile başlayan savaşta her iki tarafın da oldukça yoğun bir şekilde İnsansız Savaş Araçlarını kullandığını gördük. En son olarak da İran İsrail’e yönelik yüzlerce İnsansız Savaş Aracı ile bir saldırı gerçekleştirdi.

İHA ve SİHA’ları bu aralar çok duyuyoruz ama İnsansız Deniz Araçlarının Karadeniz’de Rus donanmasını perişan ettiğini, limanlardan palamar çözemez hale getirdiğini de gördük değil mi?

Birçoğunuz Boston Dynamics firması tarafından geliştirilen robotların videolarını görmüşsünüzdür, çok yakında bunların kara savaşlarında piyadenin yerini alacağını bütün uzmanlar öngörmektedir. İnsansız tanklar ve zırhlı araçlar ise zaten var…

Peki, bu İnsansız Savaş Araçları savaşların kaderini nasıl etkileyecek dersiniz?

Öncelikle bu İSA’ların temel özelliklerine bir bakalım derim. İnsansız Savaş Araçları:

Korkmaz; bir insan savaşçı gibi ölüm ya da yaralanma korkusu taşımaz.

Vicdansızdır; bir insan gibi duygusal davranmaz, insani tepkiler vermez.

Canı acımaz; bir insan gibi canı yanıp, durmaz.

Emre itaat kesindir; bir insan gibi o ya da bu sebepten dolayı emre itaatsizlik etmez.

Zekidirler; tamam, henüz yapay zekâ insan zekâsı seviyesine çıkamadı ama gene de örneğin binlerce yüzü bir insandan çok daha iyi hatırlar ya da bir haritanın her detayını hiç unutmaz.

İletişim sorunu yoktur; bir insanın biyolojik iletişim becerileri oldukça düşüktür karanlıkta göremez çok uzağı duyamaz oysa bunlar hele hele bir sürü şeklinde birbirine bağlı olduklarında inanılmaz bir iletişim becerisine sahiptir.

Eğitim sorunu yoktur; bir insanın iyi bir asker olabilmesi için belli bir yaşa gelmiş olması ve bu süre zarfında sağlam bir eğitimden geçmiş olması gerekir. Bir insanın doğup savaşa hazır hale gelmesi, iyi bir savaşçı olabilmesi en az 15 – 20 yıl gerektirir. Oysa İSA’lar için bu bir sorun bile değildir. Bunların hem üretimi göreceli olarak çok daha az bir zaman ister ve hem de üretim bantından çıktığı andan itibaren savaşmaya hazır olurlar.

Yorulmaz; bir insan gibi yorulup dinlenmeye ihtiyaç duymaz.

Uyumaz; bir insan gibi belli bir saat uyumaya ihtiyacı yoktur.

Hastalanmaz; bir insan gibi hastalanıp savaş dışı kalmaz.

Her iklim koşulunda her ortamda çalışacak şekilde tasarlanabilir; Bir insan gibi aşırı sıcak, soğuk, radyasyon ve benzeri dış koşullardan etkilenmez.

Yapısal dayanıklılıkları çok yüksektir; organik bir yapı gibi kolayca tahrip olup ölmezler.

Hareket kabiliyetleri çok yüksektir; bir insan gibi narin bir biyolojiye ve biyolojik sınırlamalara tabi değildirler hemen hemen her boyutta üretilebilirler, bir insandan çok daha hızlı hareket edip, çok daha hızlı tepki üretebilirler ve bu sadece bir tasarım, teknoloji ve mühendislik meselesidir başkaca bir sınır yoktur.

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/isa-geliyor-789217h.htm

Posted in Gündem | İSA GELİYOR için yorumlar kapalı
Haz 01

90 YIL KERKÜK İÇİN YAŞAYAN ADAM

90 YIL KERKÜK İÇİN YAŞAYAN ADAM

Nefi Demirci, 1934’te Kerkük’te doğdu. 1952’de Kerkük Lisesi’ni bitirerek, 1953 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesine girdi. 1959 yılında fakülteyi bitirdikten sonra Kerkük’e döndü. 1961-67 yılları arasında Kerkük Cumhuriyet Hastanesi’nde çalıştı. Uzmanlık eğitimi görmek için 1967 yılında ailesiyle birlikte İstanbul’a geldi. Uzmanlık eğitimini bitirdikten sonra SSK İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 1996 yılına kadar çalıştı ve emekliye ayrıldı.

***

Kerkük Türklerinin önemli isimlerinden biri olan Cüneyt MengüNefi Demirci’nin şahsında Kerkük Türklerini yazdığı kitabında bu büyük dava adamı için şöyle diyor:

“Kerkük ile aynı kaderi paylaşan Nefi Demirci Türklük dünyasının tamamıyla gönül birliği içerisinde oldu ve onlarla el ele tutuştu. Bu davaya gönül verenler ile aynı safta yer aldı hep. Aklı hür fikri hür ve vicdanı hür milliyetçi kesimlerle çalıştı onların güçlerine güç kattı. Yeri geldiğinde kalemini kavi tutarak Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlarına, Başbakanlarına, Dışişleri Bakanlarına Kerkük’ün içinde bulunduğu durumu ve burada oynanmak istenen oyunları ve Kerküklülerin içine atıldığı açmazları ve bu açmazlardan kurtuluşun yollarını gücü yettiğince anlatmaya çalıştı. Allah’ın ona bahşettiği ömrü Kerkük Sevdası yoluna vakfetti. Kerkük sevinince sevindi, üzülünce üzüldü, ağlayınca da ağladı. Bıkmadan usanmadan gece gündüz demeden kar-kış demeden, gün oldu Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar gitti, gün oldu Misak-ı Millî sınırlarının ötesinde Kerkük’ün sesi olmaya çalıştı. Bunlara karşılık 1967- 2003 yılları arasında Irak’ta yönetimi elinde tutan Baas Rejimi tarafından Nefi Demirci’nin Kerkük’e girmesi yasaklandı.”

***

Nefi Demirci, Kerkük konusunda Yeniçağ’a yaptığı açıklamada, “Türkiye’nin senelerden beri bu konuda ciddi adım attığını söyleyemeyiz. Bölgedeki Barzani yapılanmasını başından beri İsrail destekliyor. ABD, İngiltere, Almanya destekliyor. Düşünün ki, Erbil bugün Hewler oldu. Erbil Türk şehriydi, orası Türklerin yerleştiği yerdi, Muzafereddin Gökböri’nin damgasını vurduğu bir şehirdi. Sen istediğin kadar tarihi anlat… Mesut Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani’nin talimatıyla 1958’de Erbil’de tarihte eşi benzeri olmayan Türk katliamı yapıldı. O zaman da Türkiye ciddi bir tedbir almadı. Barzani aşiretinin gözü daima Kerkük’te toprağın altında bulunan servettedir. O servete sahip olması için oradaki Türkleri ya göçe zorlayacak veya katledecektir. Aynı politika devam ediyor. 1990’da Barzani’nin adamları Kerkük’e girerek tapu dairelerini, nüfus dairelerini yağmaladı. 2003 yılında da aynı şeyi yaptı” demişti.

***

Demirci, 1968’de İstanbul’da Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin başkanlığına seçildi. 1971 yılında milliyetçi aydınların yazılarıyla bir Kerkük bülteni yayınladı. Irak hükûmetinin baskılarıyla, Türk hükûmeti, bültenin yayınını durdurdu! Nefi Demirci, daha sonra Kerkük dergisini kurdu ve uzun süre kendisi yönetti.

1978 yılına kadar aralıksız olarak dernek başkanlığını yürüttü. “Türk Dünyasında Kerkük”“Mum Kimin Yanan Kerkük”“Dünden Bugüne Kerkük” gibi kitaplarla Kerkük davasını anlatmaya çalıştı…

Nefi ağabey, 90 yılı da Kerkük için yaşadı… Ruhu şad olsun.

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/90-yili-kerkuk-icin-yasayan-adam-790056h.htm

Posted in Hikayeler | 90 YIL KERKÜK İÇİN YAŞAYAN ADAM için yorumlar kapalı
May 31

ORTAK DEĞERLERİMİZ

ORTAK DEĞERLERİMİZ

Nevruz’u ve Hıdırellez’i “Turan” içinde bütünleştirebiliriz.

Turan, bütün Türklerin bütünleşmesinin adıdır ve Türklerin idealidir. İster sınırları açsınlar, ister sınırlar varken dayanışsınlar, “Turan” deyince biri hepsi, hepsi biri gösterilir. “Turan bayrağı”, her tür devletin üstünde bir bayrak olarak dalgalanır. Yeri değil ama söylemem gerek, Siyasî İslâmcılık davası güdenler, solculuğu komünizm/sosyalizm içinde eritenler, eski Sovyetler’in, fikrî ve fiilî istilacıların etkisinden bir türlü kurtulamayarak “Turan”a cephe almışlar, her fırsatta, iğrenç ifadelerle, Turancıları yaftalamışlardır.

“Turan bayrağı” dedim… Türk Devletleri Teşkilatı’nın bir bayrağı olduğunu biliyor musunuz? Meselâ; bu bayrak “Turan bayrağı” olarak da adlandırılabilir. Bayrakta ay da var, yıldız da var. Bayrağı, 2012’de Nursultan Nazarbayev’le, zamanın Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, birlikte İstanbul’da göndere çekmişlerdir. Bu vesileyle şunu da hatırlatayım, Nazarbayev, bütün Türkleri bir arada gösterir ve “kökümüz bir” konferansları toplardı. Kazakistan-Almaatı’da bu konferansların birinde ben de vardım.

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ortak-degerler-nevruz-hidirellez-793983h.htm

Posted in Gündem | ORTAK DEĞERLERİMİZ için yorumlar kapalı
May 29

İSMAİL ÖZMEL’DEN

İSMAİL ÖZMEL’DEN

70’e yakın kitaba imza atan, fikrî-edebî Akpınar dergisinin yayıncısı:

İsmail ÖzmelÇıkış Yolu’nun “Sunuş”una “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bulunduğu sıkıntılı durumdan kurtulması ve demokrasi geleneğine dönmesi ve ülkenin daha güvenli ve daha huzurlu bir hâle gelmesi için, uzun zamandır düşündüğüm çözümleri sunmak gayesi ile bu satırları yazmaya başladım.” cümleleriyle girer, ardından Fukuyama’dan neden bahseder

“Aynı zamanda ABD’li siyaset bilimci Francis Fukuyama’nın ‘Tarihin Sonu ve Son İnsan” adlı eseriyle ile ilgili düşüncelerimi sunmak böylece sadece Türkiye’ye değil dünyaya da bakarak, bir değerlendirme yapmayı da gerekli gördük. Meseleleri sadece Türkiye açısından değil aynı zamanda yakın ve uzak komşu devletler, çağın getirdikleriyle birlikte bakmak, genel çerçeve içinde göze batan noktaları öne çıkararak bir bakış, bir yorum sergilemek istedik.”

Fukuyama,  tarihin evrimsel bir süreç olarak görülmesi gerektiğini ve bu anlamda tarihin sonunun, liberal demokrasinin tüm uluslar için nihai yönetim biçimi olduğu anlamına geldiğini savunuyor. Fukuyama’ya göre, Fransız Devrimi’nden bu yana , liberal demokrasinin temelde (etik, politik ve ekonomik olarak) alternatiflerin herhangi birinden daha iyi bir sistem olduğunu defalarca kanıtladı ve bu nedenler ondan alternatif bir sisteme doğru ilerleme olamaz. Fukuyama, olayların gelecekte meydana gelmeyeceğini değil, gelecekte gerçekleşecek olan tek şeyin ( totaliterlik geri dönse bile) uzun vadede demokrasinin giderek daha yaygın hale gelmesi olacağını iddia ediyor.

Alıntı

Posted in Yazılarım | İSMAİL ÖZMEL’DEN için yorumlar kapalı
May 27

EDEP YAHU!

EDEP YAHU!

* * *

Dünya aynı dünya insan ayarsız

Buna dur demez mi kul edep yahu!

Gerçeği söylemez, Hakk’a duyarsız?

Küfre götürüyor dil edep yahu!

* * *

Verilmiş genlerle yaşar, duyarlar

Tüm diğer varlıklar Hakk’a uyarlar

İnsanlar hadsizce çalıp, soyarlar?

Gün gelir demez mi el edep yahu?

* * *

Kâinattan ibret alınmaz mı hiç?

Gerçek ahlak üzre kalınmaz mı hiç?

İmanla bir buğuz salınmaz mı hiç?

Nasıl terkedilir bel edep yahu?

* * *

Sahip çıkmak gerek emanet cana

Yaradan bir akıl vermiş insana

Günahlar, haramlar, hepsi bir yana

Can yürekler tıpkı çöl edep yahu!

* * *

Eller, diller, gözler bağlanır oldu

Yaralar ilaçsız dağlanır oldu

Yiyecekler çöpten sağlanır oldu

Ekmeğini sen de böl edep yahu!

* * *

Çirkin ahlâksızlık geliyor sanki

Her bir yerde şeytan gülüyor sanki

İnsandaki şeref ölüyor sanki

Bu gidiş tufandır bil edep yahu!

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | EDEP YAHU! için yorumlar kapalı
May 23

SURİYELİLERE TOPRAK PROJESİ!

SURİYELİLERE TOPRAK PROJESİ!

Manisa Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yılmaz, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Tolga Akalın ile kameralar önünde görüşürken çok önemli bir açıklama yaptı. Yılmaz, şöyle konuştu:

-Cumhurbaşkanının himayelerinde bir proje yapılıyormuş: FAO, beş il seçmiş, geldiler buraya. Vali imzalamış, bizim de partner olarak imzalamamız gerekiyormuş. Birleşmiş Milletler’in bir kadın başkanı geldi. Suriyelilerin burada kalıcı olarak Hazine arazilerinin bunlara verilmesi, 30 dönüm, 50 dönüm filan dedi. 3.8 milyon dolar bir hibe verecekmiş. Sonra Yunt Dağı’nda, Recepli, Örselli, Karavelli’de bunlara yer verecekler. Cumhurbaşkanımız söylemiş olabilir. Ben bunu imzalayamam’ dedim.

-Aydın, Bursa ve Balıkesir projeyi imzalamış. Protokolü hazırlayan vatandaş, “buradaki asli unsurlar” diyor. “Türk ve Suriyeliler eşit şekilde bundan faydalanır” diyor. Dedim ki: “Suriyeli asli unsur değil. Asli unsur biziz. Bunlar da burada mülteci, misafir statüsündedir. Belgeyi imzalamıyorum. Bir kavga bir gürültü… Ben size 4 milyon dolar vereyim, alın siz Amerika’ya götürün…”

Mehmet Yılmaz, FAO Türkiye’nin ABD’li bir kadın temsilcisinden veya başkanından söz etmedi ki… Yılmaz, “Birleşmiş Milletler’in bir kadın başkanı” dedi. BM’ye bağlı FAO’nun iki kadın başkan yardımcısı var. FAO Başkan Yardımcısı Maria Helena Semedo, en son 12 Kasım 2021 günü Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürü Nurettin Taş’ı makamında ziyaret etti ve “bakanlık bünyesinde yürütülebilecek projeler hakkında” istişarelerde bulundu!

Manisa Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yılmaz’ın ifşa ettiği proje ise FAO’nun kendi sitesinde açıkladığı “Türkiye’de Suriyeli Mülteci Dayanıklılık Planı” olsa gerek. Projeyi AB ve Japonya finanse ediyor. Yalnız, Japonya-FAO’nun İnternet sitesinde bir arıza olmamasına rağmen sadece bu konu ile ilgili sayfa açılmıyor! FAO, Türkiye ile ortak olarak Türk Cumhuriyetleri’nde de benzer projeler sürdürüyor. Türkiye’nin bu projeler için 75 milyon dolar katkıda bulunduğu da belirtiliyor.

***

FAO’nun raporunda ise “2017’de başlayan planın 2019-2020 aşamasında, Türk yetkililerle yakın iş birliği içinde çalışarak, Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki krizden etkilenen 60 binden fazla Suriyeli ve ev sahibi topluluk hanesinin dayanıklılığını artırmaya çalışıyor. Plan Türkiye’nin yüksek nüfusa sahip illerini kapsıyor. Avrupa Birliği’nin Madad Fonu olarak da bilinen Suriye Krizine Yanıt Bölgesel Güven Fonu ve Japonya’nın katkıları ile Türkiye Tarım ve Orman Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Bakanlığı ortaklığına teşekkür ederiz.” deniliyor.

Proje kapsamındaki iller ise Bursa İl Tarım ve Orman Müdürlüğü İnternet sitesinde açıklanmış durumda…

19 Ağustos 2022 tarihli Bursa İl Tarım ve Orman Müdürlüğü sayfasında, “Geçtiğimiz yıl başarıyla tamamlanan FAO ve Bursa İl Tarım ve Orman Müdürlüğü iş birliğinde yürütülen, ‘Sosyo-Ekonomik Entegrasyonun Desteklenmesi ve İş Fırsatlarının Yaratılması Yoluyla Türkiye’de Geçici Koruma Altında Bulunan Suriyelilerin ve Ev Sahibi Toplulukların Dayanıklılığının Artırılması Projesi’ kapsamının ikinci etabında, projeden faydalanacaklara eğitimler verilmeye başlandı. Türkiye çapında toplam 10 ilde; Adana, Bursa, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kahramanmaraş, Kilis, Manisa, Şanlıurfa ve Van’da yürütülecek olan proje için verilecek eğitimlerde ilk ders zili Bursa’da çaldı.” bilgisi veriliyor!

Kursa katılan 300 kişinin yarısını Suriyeliler oluşturuyor.

İlk derste Avrupa Birliği Bayrağı’nın yarısını kapatacak şekilde Atatürk posteri açıldığı da görülüyor!

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/suriyelilere-toprak-projesi-bes-degil-on-ili-kapsiyor-765782h.htm

Posted in Gündem | SURİYELİLERE TOPRAK PROJESİ! için yorumlar kapalı
May 21

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Pek çok kişi, kafalarındaki ön yargıları düzene sokmakla meşgul olurken, düşündüklerini zanneder.” William James

* “İnsanlar genelde düşündüklerini gizlemek için konuşur.”Andre Malraux

* “Herkes aynı şeyi düşünüyorsa, hiç kimse fazla bir şey düşünmüyor demektir.” Walter Lipmann

* “Aptal bir şeyi 50 milyon kişi de söylese, o hâlâ aptal bir şeydir.” Anatole France

* “ Edep aklın tercümanıdır. İnsan edebi kadar akıllı, aklı kadar şerefli, şerefi kadar kıymetlidir.” Şemsi Tebrizi

* “Eğer meseleleri mesele etmezseniz, ortada bir mesele kalmaz!” Süleyman Demirel  

* “Depresyondaysanız, geçmişte yaşıyorsunuz, Endişeliyseniz, gelecekte yaşıyorsunuz, Kendinizle barış içindeyseniz, şu anda yaşıyorsunuz.” Lao Tzu

* “Korkunun kaynağı gelecektedir, kendisini gelecekten arındıranın bir tasası kalmaz.” Milan Kundera 

Posted in Atasözleri Vecizeler | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
May 19

İŞGAL KREDİSİ VE YENİ ANAYASA!

İŞGAL KREDİSİ VE YENİ ANAYASA!

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Dünya Bankası’nın, Türkiye’ye aktardığı kaynak tutarını, devam eden 17 milyar dolarlık programa 18 milyar dolar daha ilave ederek 35 milyar dolara yükseltme kararı aldığını söyledi.

Şimşek, kaynağın afetlere karşı dirençlilik, enerji, yeşil dönüşüm, iklim değişikliğiyle mücadele, ihracatın desteklenmesi, reel sektör, altyapı, lojistik, sanayi, tarım, eğitim, sağlık ve kapsayıcılık gibi alanlarda değerlendirileceğini söyledi…

***

Konuyla ilgili haberler bu şekilde sunuluyor ama Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı eski program müdürü Bartu Soral, kredi şartlarını orijinal metinden inceledi ve “Bu krediyle yaratılan istihdamın yüzde 50’sinin mülteci olması şartı var! Tek başına bu şart bile niyeti ortaya koyuyor. Türkiye’yi, küresel elitler tarafından dayatılan yapay et endüstriyel tarım, hibrit gıda, dijital para vb. uygulamalarla hayata geçecek olan yeni dünya düzenine eklemlemeyi hedefliyorlar. Yerli ve milli denilen hükümet en önde giden küreselleşmeci çıktı.” dedi…

***

Yakın tarihte Suriyelilerle ilgili başka bir proje ortaya çıkmıştı.

Manisa Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yılmaz, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Tolga Akalın ile kameralar önünde görüşürken çok önemli bir açıklama yapmış ve şöyle demişti:

-Cumhurbaşkanının himayelerinde bir proje yapılıyormuş: FAO, beş il seçmiş, geldiler buraya. Vali imzalamış, bizim de partner olarak imzalamamız gerekiyormuş. Birleşmiş Milletler’in bir kadın başkanı geldi. Suriyelilerin burada kalıcı olarak Hazine arazilerinin bunlara verilmesi, 30 dönüm, 50 dönüm filan dedi. 3.8 milyon dolar bir hibe verecekmiş. Sonra Yunt Dağı’nda, Recepli, Örselli, Karavelli’de bunlara yer verecekler. “Cumhurbaşkanımız söylemiş olabilir. Ben bunu imzalayamam” dedim.

-Aydın, Bursa ve Balıkesir projeyi imzalamış. Protokolü hazırlayan vatandaş, “buradaki asli unsurlar” diyor.

“Türk ve Suriyeliler eşit şekilde bundan faydalanır” diyor.

-Dedim ki: “Suriyeli asli unsur değil. Asli unsur biziz. Bunlar da burada mülteci, misafir statüsündedir. Belgeyi imzalamıyorum. Bir kavga bir gürültü… Ben size 4 milyon dolar vereyim, alın siz Amerika’ya götürün…”

***

FAO’nun raporunda ise “2017’de başlayan planın 2019-2020 aşamasında, Türk yetkililerle yakın iş birliği içinde çalışarak, Suriye Arap Cumhuriyeti’ndeki krizden etkilenen 60 binden fazla Suriyeli ve ev sahibi topluluk hanesinin dayanıklılığını artırmaya çalışıyor. Plan Türkiye’nin yüksek nüfusa sahip illerini kapsıyor. Avrupa Birliği’nin Madad Fonu olarak da bilinen Suriye Krizine Yanıt Bölgesel Güven Fonu ve Japonya’nın katkıları ile Türkiye Tarım ve Orman Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Bakanlığı ortaklığına teşekkür ederiz.” deniliyordu.

Proje kapsamındaki iller ise Adana, Bursa, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kahramanmaraş, Kilis, Manisa, Şanlıurfa ve Van idi.

***

Dünya Bankası’nın “Türkiye’deki mülteciler ve ev sahiplerine yönelik proje”si ise 2021’den itibaren Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile birlikte yürütülüyordu. “Türkiye’deki Mülteci ve Ev Sahibi Topluluklar Arasında Sosyal Girişimcilik, Güçlendirme ve Uyum Projesi”nin tanıtımı Mardin’de yapılmış ve “Adana, Mersin, Gaziantep, Adıyaman, Kilis, Mardin, Hatay, Osmaniye, Kahramanmaraş, Diyarbakır ve Şanlıurfa gibi çeşitli illerde mülteci ve ev sahibi topluluklardaki kadınlar ve gençler için geçim fırsatlarını iyileştirmek amaçlanmaktadır” denilmişti.

***

İki projede de bir iki farkla aynı illerin seçilmiş olması, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Dünya Bankası tarafından, Mersin’den Van’a kadar uzanan bölgede sığınmacılara ev ve toprak sağlanarak nüfus yapısının adım adım değiştirilme planları yapıldığını gösteriyordu.

AKP ve MHP ise “Darbe anayasasını değiştireceğiz” diye tutturmuş gidiyor! Aslında BM, Avrupa Birliği ve Dünya Bankası ile Japonya’nın sağladığı paralarla Türkiye’nin nüfus yapısını değiştiriyorlar. Türkiye fiilen işgal ediliyor! Yeni Anayasa, bu değişen nüfus yapısı için hazırlandı! İşgal Anayasası da denilebilir. Yalnız ilk hedefleri, Mersin’den Van’a kadar uzanan bölge…

Hatırlayalım; 1 Mart Tezkeresi gereği, Amerikan üsleri de bu bölgede kurulmaya başlanmıştı. Hava üsleri ile Trabzon ve Samsun limanları da Amerikan ordusuna açılacaktı!

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/isgal-kredisi-ve-yeni-anayasa-786784h.htm

Posted in Gündem | İŞGAL KREDİSİ VE YENİ ANAYASA! için yorumlar kapalı
May 15

ENAYİ MİYİZ?

ENAYİ MİYİZ?

1987 Kasım sonundaki milletvekili seçimlerinden sonra ANAP iktidarı zamanında âdeta zam patlaması olur. Artışlar birbirini kovalar. Erdal İnönü de doğal olarak bu zamları eleştirerek hükûmeti seçimden önce zam yapacağını söylemeyip, milleti aldatmakla suçlar.

Bu sataşma karşısında Özal şöyle karşılık verir:

Sayın İnönü şimdi seçimden önce zam yapsaydın ya diyor. Biz bu kadar enayi miyiz?

Posted in Fıkralar | ENAYİ MİYİZ? için yorumlar kapalı
May 13

TÜRK ÖĞRENCİLER.

TÜRK ÖĞRENCİLER.

(“ÖZ YURDUNDA GARİP, ÖZ VATANINDA PARYA”

YÖK’ün resmi açıklamalarına göre 1 ayda 14 bin arttı yabancı uyruklu öğrenci sayısı 14 BİN!

Ve sadece bir ayda!

Bu hesaplamayla şuan 350 bin olan yabancı uyruklu öğrenci sayısının milyona ulaşması pek de uzun sürmeyecek gibi duruyor!

Bunlar yetmezmiş gibi Tanzanya ile imzalanan anlaşma ile oradan da öğrenci akınına kapı aralıyorlar!

Yetmiyor Filistinli ve Sudanlılara “savaş” nedeniyle sorgusuz sualsiz yatay geçişin önünü açıyorlar!

Gelsin yabancı da nasıl gelirse gelsin!

Peki “dünyanın vicdanıyız” diyerek yabancılara kollarını açan YÖK, iş Türk’e gelince ne yapıyor dersiniz?

Kapıları Türk öğrencilerin yüzüne kapatıyor, kafasını başka yöne çeviriyor, kulaklarını tıkıyor, gözlerini kapatıyor!

Suriye, Mısır, Yemen gibi ülkelerden gelen savaş mağduru öğrencilere YÖK sıralama ve YKS şartı koymuyor!

YÖK ek 2. Maddeye göre işlem uyguluyor!

Ne diyor bu madde?

“Şiddet olayları ve insani kriz nedeniyle eğitim öğretimin sürdürülemez olduğu Yükseköğretim Kurulu tarafından tespit edilen ülkelerde öğrenim gören öğrenciler, Türkiye’deki yükseköğretim kurumlarına yatay geçiş başvurusu yapabilirler. Bu konuya ilişkin usul ve esaslar Yükseköğretim Kurulu tarafından belirlenir”

Bu maddeye istinaden yabancı öğrencilere kucağını açıyor bizim “dünyanın vicdanı” YÖK’ümüz!

Ama diğer taraftan Rusya’nın saldırıları altındaki Ukrayna’da okuyan Türk öğrencilerden Türkiye’deki bir üniversiteye yatay geçiş yapması için YKS, başarı puanı ve üniversite dünya sıralama şartı arıyor!

Türk isen yatay geçişin şartlara bağlı ama Sudanlı, Filistinli, Yemenli ve Mısırlı isen şartsız, şurtsuz yatay geçiş yapıp Türkiye’de okuyabilirsiniz!

Boşuna demiyoruz “Türk kendi ülkesinde garip kılındı” diye!

4 bin mağdur var, 4 bin!

Eğitimde fırsat eşitliği Türk’ün aleyhinde işletiliyor!

Nerede?

Türkiye’de!

Burada bu mağdurlara “özel öğrenci” statüsü tanıyor YÖK ancak Ukrayna’daki üniversiteler de “Özel öğrenci” statüsünü tanımıyor!

Hem Türkiye’de hem Ukrayna’da eğitim ücreti ödemek zorunda kalıyor insanlar!

Ukrayna’daki okula ödenen paraların ise savaş oligarklarının eline geçtiğine yönelik ciddi iddialar var!

Mahkemede haklarını arıyor bu mağdurlardan bazıları!

29 Mayıs’ta Danıştay’da mahkemeleri var!

Türk’ü kendi öz yurdunda garip kılan utansın!

Alıntı: https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ukraynadan-kacan-turkler-yoke-gore-savas-magduru-degil-790241h.htm

Posted in Gündem | TÜRK ÖĞRENCİLER. için yorumlar kapalı