Eyl 06

Bir Uçuş Esnasında Gerçekleşmiş Bir Hikaye!

 14 Ekim 1998 de kıtalar arası bir uçuş esnasında gerçekleşmiş bir hikaye!
 
3_n
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
“Bir kadın, uçakta zenci bir adamın yanında oturuyordu. Durumdan rahatsızlığını belli edercesine, hostesten başka bir yer bulmasını istedi, zira öylesine sevimsiz birinin yanında oturamazdı. Hostes, tüm uçağın dolu olduğunu fakat birinci sınıfta yer olup olmadığına bakacağını söyledi.
 
Diğer yolcular şaşkınlık ve tiksintiyle olayı izliyorlardı, bu kadının sadece terbiyesizliğine değil, bir de birinci sınıfta yolculuğu devam edeceğine şahit oluyorlardı. Zavallı adamcağız çok kötü bir durumda olmasına rağmen cevap vermemeyi tercih etti. Bu yüksek tansiyondaki durumda kadın, birinci sınıfta ve o adamdan uzak uçabileceğinden tatmin olmuş, hostesin dönmesini bekliyordu.
 
Birkaç dakika sonra geri gelen hostes, kadına:
 
“Çok özür dilerim geciktim. Birinci sınıfta bir yer buldum… Bu yeri bulmak biraz zamanımı aldı, sonra yer değişikliği için pilottan izin almam gerekiyordu. ‘Hiç kimse sorun yaratan bir diğerinin yanında oturmak mecburiyetinde tutulamaz’ dedi ve bu izni verdi.”
 
Diğer yolcular kulaklarına inanamıyorlardı, bu esnada kadın da bir zafer kazanmış gibi yerinden kalkmaya hazırlandı. Aynı anda hostes, oturmakta olan zenciye dönerek:
 
“Beyefendi, sizi uçağın birinci sınıfındaki yeni yerinize götürmem için beni takip eder misiniz lütfen? Seyahat firmamız adına kaptan pilotumuz sizden böyle nahoş bir olay yaratan kimsenin yanında oturmak mecburiyetinde bırakıldığınız için çok özür diliyor.”
 
Tüm yolcular hep birlikte, bu olayı iyi bir biçimde sonuçlandıran uçak personelini alkışlayarak tebrik ettiler.
 
O yıl, kaptan pilot ve hostes uçaktaki davranışlarından dolayı ödüllendirildiler. Aşağıdaki mesaj, tüm ofislere personelin görebileceği bir biçimde iletildi:
 
“İnsanlar onlara ne söylediğinizi unutabilirler. İnsanlar onlara ne yaptığınızı da unutabilirler. Ama insanlar, onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmazlar
 
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , | Bir Uçuş Esnasında Gerçekleşmiş Bir Hikaye! için yorumlar kapalı
Eyl 04

Vecizeler

293873_469034156508175_196506954_n
 * “Türkler’in Viyana önlerinden başlayan dönüşü Sakarya boylarına kadar dayanmıştır. Hep Türklerin üstüne üstüne giden Batı orduları yalnız Sakarya boylarında doğrudan doğruya Türk’ün kendisi ile karşılaşmıştır. Ve oradan geriye dönmüştür. Sakarya savaşı ve zaferinin tarihini geleceğin tarihçileri daha büyük bir şekilde değerlendirecektir. Zira artık Türkler’in yeniden tarih sahnesinde görünmesi ve yükselme çağlarının başlaması bu tarihten itibarendir. Aynı zamanda Batı’nın çöküşü de o tarihlerde başlamış oluyordu.” Ünlü İngiliz tarihçisi Ramsay
 
* “Bosna’da Sırplar, on binlerce Müslüman’ı, Azerbaycan’da Ermeniler, Hocaali’de Müslümanları, Kıbrıs’ta Rumlar, Müslüman Türkleri öldürürken susup sesini çıkarmayan, Irak’ta ABD bombardımanında bir milyon Müslüman katledilirken alkış tutan Müslüman Kardeşler değil miydi? Tayyip Erdoğan yaptığı çıkışlar ile olayları İsrail’e mal ederek kendi tabanına mesaj vermektedir. Kaddafi gibi bu çıkışlar ancak Kaddafi muamelesine maruz kalmasına sebep olur.” Savaş Süzal
 
* “Korucular, PKK ile mücadelede 2008’e kadar 1378 şehit, 1978 gazi vermişlerdir. 3000’den fazla korucu yakını PKK tarafından gerçekleştirilen intikam saldırılarında, çoğu zaman kitlesel katliamlarda hayatlarını yitirmişlerdir. Korucular küçük bir para karşılığında ellerine silah alırken, hayvancılık, tarım gibi ekonomik işlerden tamamen kopmuşlardır. 1984’ten buyana PKK yandaşları zenginleşirken, korucu aileleri fakirleşmişlerdir.” Ümit Özdağ
 
* “Müslümanları etnik ve mezhepsel temelde çatıştırmak İsrail için iyidir!” BİP Projesi oyun kurucusu Oded Yinon
 
* “Ortadoğu’da etnik temizlik işe yarar!” BOP Projesi oyun kurucusu Ralph Peter
 
* “Karga adını değiştirse bile, sesinden tanınır!” Cenap Şahabettin
 
* “Müspet ilim, İslâm Medeniyetinin modern dünyaya en muazzam hizmet ve yardımı olmuştur. Avrupa’nın gelişmesinde hiçbir safha yoktur ki, onda İslâm kültürünün kesin tesirinin izi görülmesin” Robert Briffault.
 
* “Rönesans’ı İslâm medeniyetine borçluyuz” R.V.C.Bodley
 
* “Ne kadar geriye bakarsanız, o kadar ileriyi görürsünüz!”
 
* “Geldik Vatan kavgasına/ Düştük rütbe yağmasına/ Daldık Dünya sefasına/ Kimi görsek etekleriz/ Ne utanmaz köpekleriz!” Namık Kemal
 
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , | Vecizeler için yorumlar kapalı
Eyl 03

Ayrışmaya İzin Yok, Biz Bir’iz!

erdogan-hitlere-ozeniyor-polis-devleti-oluyoruz-basina-baski-var-tehlike-cok-buyuk-fasizme-gidiyoruz--1104131200_m
 
 
 
 
 
 
 
Hayret! Bunları nasıl söylemiş ve yazmış! 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Dünkü Yiğit Bulut böyle…Şimdikini zaten tanıyorsunuz…
 
Etnik grupların “millet”ten ayrıştırılmasının bizi nereye götüreceğini Prof. Dr. Ahmet Buran ve Berna Yüksel Çak’ın birlikte ortaya koydukları “Türkiye’de Diller ve Etnik Gruplar” kitabında bir bir gösterildiğini yazmış, “etnik grup” ve “millet” kavramlarının üzerinde durmuştuk.
Eserde, bu tarifler örneklerle de müşahhaslaştırılmıştır.
Kitabın sonuç bölümünde varılan netice -kısaca- şöyle sıralanmaktadır:
“Türk kimliği, Türkiye’de dar anlamda ve sosyo-kültürel açıdan bir etnik kimlik özelliği taşımakla birlikte, anayasal, siyasal, toplumsal ve tarihsel açıdan bir ’etnik grup’kimliği değildir. Farklı dinlere, soylara ve dillere mensup kişilerin ortak siyasal, hukuksal ve toplumsal kimliğidir. Fransa devleti vatandaşlarına nasıl Fransız deniyorsa, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına da Türk denir.
Türkiye’de yaşayan nüfusun yaklaşık %85-90’ı kendini Türk olarak ifade etmektedir. Bir toplumda nüfusun yüzde 85-90’ı ortak bir kimliğe mensup ise, sosyolojik olarak o toplumun ‘mozaik’ bir yapıda olduğunu söylemek mümkün değildir. Türkiye siyasal ve ulusal bakımdan tek kimlikli bir ülkedir. Bu kimliğin adı da ‘Türk’tür.
Türkiye’de yaşayan etnik grupların her birinin ana dilleri vardır. Ancak ana dili bu etnik dillerden biri olan çok sayıda insanın günümüzde ana dili Türkçedir.” (s.305-307).
Prof. Dr. A. Baran ve B. Y. Çak’ın araştırmasında Türkiye’de, Recep T. Erdoğan’ın sıralayıp durduğu gibi 36 etnik grup değil, 15 etnik grup yaşamaktadır.
Yukarıdaki tespitlerin “sağlama”sını yapacağız:
TESEV ve KONDA’nın birlikte yaptığı araştırma, bahsettiğimiz kitapla aynı yıl ama sonraki aylarda (Kasım 2012) açıklanmıştır:
Halkın %82,3’ü “Anayasa Atatürk ilke ve inkılapları ile Atatürk milliyetçiliğine yer vermelidir.” diyor.
“Atatürk milliyetçiliği” meselesi tartışmalı olsa dahi bu kavramın arka planı “Türk milliyetçiliği”dir. Her kesimden halk bile bile “evet” demiştir.
“Ülkenin resmî dili ne olmalıdır?” sorusuna %85 “yalnızca Türkçe olmalıdır.” diyor.
“Temel eğitimde eğitim dili ne olmalıdır?” sorusuna %73’lük kesim “Yalnızca Türkçe olmalıdır.”, yüzde 27’lik kesim ise “Türkçenin yanı sıra herkes ana babasından öğrendiği ve konuştuğu dilde eğitim alabilir.” diyor. (İhtimal olarak belirtildiğine dikkat!)
Bu araştırmayı yapanların PKK tezlerini haklı gördüklerini hatırlatalım. Onların kedilerine yonttukları yüzdeleri de ekleyip çıkarırsanız, “işbirlikçi” araştırmada bile halkın tavrını açık ortaya koyduğu görülecektir.
Bu bize, “Türkiye’de Diller ve Etnik Gruplar” kitabında varılan sonuçla bir uyum olduğunu da gösterir.
Burnu kaf dağında olan sol-sağ liberaller, onların izine basan İslâmcılıkları kendilerinden menkul Neo-İslâmcılar (ve de AKP yönetimi) ne kadar çırpınırsa çırpınsın halk bölünmeye izin vermiyor/vermeyecek.
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=27631
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , | Ayrışmaya İzin Yok, Biz Bir’iz! için yorumlar kapalı
Eyl 01

“Bir ABD projesi olarak AKP”

phpThumb_generated_thumbnail
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
AKP’nin gerçekten laiklik karşıtı bir odak olduğu Anayasa Mahkeme tarafından tescil edilmiştir! AKP iktidarı, bugün laiklik karşıtı odak olmaktan da öte; Terör örgütü El Kaide’nin bir kolu olan El Nusra örgütüne silah sağlayacak kadar ileri gitmiştir. Üstelik, bunu, “Lojistik destek sağlıyoruz” diye itiraf eden de Tayyip Erdoğan’dır
Tayyip Erdoğan, Mısır’a, laiklik tavsiye etmiştir ama İhvanı Müslimin örgütü ile aleni iş ve kader birliği yaparak da laiklik karşısındaki yerini fiilen almıştır.
Mursi’yi getiren Arap Baharı’nın düğmesine basan da AKP iktidarıdır. Hem de 2005 yılının Mayıs ayında, Türkiye Dışişleri Bakanlığı Büyük Orta Doğu Projesi Koordinatörlüğü tarafından, yani ABD’nin projesi doğrultusunda, İstanbul’da düzenlenen İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları toplantısında… Burada, Müslüman Kardeşler Örgütü’ne Amerika adına başlangıç olarak 1 milyon dolar para da verilmiştir!
Bunlar, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak değil mi?
 ***
Erdoğan, dün “Esed” diyordu. Şu anda da BM çağırıyor. Bu gün ise “Mursi” diyor başka bir şey demiyor. Yahu o da bir Firavun! Adam, ölülerle cinsel ilişkiyi yasa haline getirmeye çalışan bir fanatik.
Suriye’deki El Kaideci muhaliflere Türkiye üzerinden yapılan silah sevkiyatı da devam ediyor.
Suriye ve Mısır’daki iç çatışmalarda laiklik karşıtı odakları desteklemek için Türkiye’nin gücünü kullanan AKP, bölge ve dünya için de bir “laiklik karşıtı odak” olarak görülmeye başlanmadı mı? Tayyip Erdoğan, aslında bunun için ağlamıyor mu?
Bütün bunlar da uydurma deliller midir?
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=27926
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , | “Bir ABD projesi olarak AKP” için yorumlar kapalı
Ağu 31

İhmal ve İhanet Affedilemez!

34d5a3a591
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Dicle, Fırat, Seyhan değil bu akan
Yine kan! Yine kan! Yine kan!
Bu cehennem ateşi içimi yakan
Bu konuda kaypak laf edilemez!
İhmal ve ihanet affedilemez!
 
“Caniler, hainler” basında manşet
Lakayt tavırların sonucu dehşet
Bu ateş, bu yangın, bu kan, bu vahşet
Sorumsuzluklarla def edilemez!
İhmal ve ihanet affedilemez!
 
Ta yüreğimdedir iblisten beşer
Dost yüzlü tilkiler bağrımı deşer
Kansızı af etmek kansıza düşer
Kan ve can lüzumsuz sarf edilemez!
İhmal ve ihanet affedilemez!
 
30.5.1993
images
 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | İhmal ve İhanet Affedilemez! için yorumlar kapalı
Ağu 30

Zafer Bayramı

1002181_10201748201845011_1613532383_n
 
 
ZAFER BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN!
 
 Ağustos ayı yiğit ve yürekli Türk Ordularının sayesinde adeta Türkleşmiştir.
İşte bunlardan bazıları;
* 1 Ağustos 1571  Kıbrıs’ın Fethi
* 5 Ağustos 1919 Erzurum Kongresi
* 10 Ağustos 1920 Sevr Antlaşması’nın imzalanması
* 11 Ağustos 1473 Otlukbeli Zaferi
* 19 Ağustos 1920 Sevr Antlaşması’nı imzalayanların vatan haini ilan edilmesi
* 23 Ağustos 1514 Çaldıran Zaferi
* 24 Ağustos1516 Mercidabık Zaferi
* 23 Ağustos 1921 Sakarya Meydan Savaşı’nın başlaması
* 26 Ağustos 1071 Malazgirt Zaferi

 * 29 Ağustos 1521 Belgrad’ın Fethi

* 29 Ağustos 1526 Mohaç Zaferi 

* 26-30 Ağustos 1922 Büyük Taarruz ve Zafer

 

 
 
 
 
Zafer Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ulusal bayramıdır. Her yıl 30 Ağustos günü kutlanır. Zafer Bayramı, 1922 yılında 26 Ağustos’ta başlayıp, 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da Mustafa Kemal’in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni (Büyük Taarruz) anmak için kutlanan bayramdır. İşgal birliklerinin ülke sınırlarını terketmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder.
Zafer Bayramı, ilk defa 30 Ağustos 1923 günü Afyonkarahisar, Denizli, Kahramanmaraş, Ankara ve İzmir’de kutlanmıştır. Resmî olarak Zafer Bayramı ilân edilmesi 1935 yılının Mayıs ayında olmuştur. Zafer Bayramı, tüm yurtta törenlerle kutlanır. Devlet erkânı ve birçok vatandaş, Ankara’da Anıtkabir’i, diğer illerde de anıt ve şehitlikleri ziyaret edip, Mustafa Kemal Atatürk’e, silah arkadaşlarına ve komutasında savaşmış askerlere şükranlarını sunar. Hemen hemen her yerleşim yerinde, askerî birlikler geçit törenlerine katılır. Ayrıca dış temsilciliklerde de çeşitli kutlamalar yapılır. 30 Ağustos günü, Türkiye’de resmî tatildir.
Her yıl, Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksekokulları bu tarihte mezun verir. Tüm subay ve astsubay rütbe değişiklikleri bu tarihte geçerli olur.
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | Zafer Bayramı için yorumlar kapalı
Ağu 29

“Tanrı’nın Kırbacı” Önünde Papalar da Diz Çöker!

a54c008f96 
Avrupa Hunlarının büyük Kağanı Atilla (Attila):
“Atilla, çirkin ve utanç verici olaylar karşısında çok sert tepki gösteriyordu. Söz gelişi, Hunların dirisi karşısına çıkamayan Bizanslılar, sınırdaki Hun büyüklerine ait mezarları tahrip etmişlerdi. Bu olaya Atilla’nın tepkisi çok sert oldu. Bu çirkin olayın düzenleyicisi Bizans’ın Markos Piskoposu idi. Atilla, Piskoposun Bizans tarafından cezalandırılmadığını görünce, 2. Balkan Seferi’ni başlattı. Ordularıyla Yeşilköy’e kadar gelip, Bizans’ın kapılarına dayandı. Tehlikenin boyutunu anlayan Bizans, Romalıları aracı koyarak Atilla’dan özür diledi. Ayrıca, içlerinde tarihçi Priskos’un da bulunduğu bir ” şefaat heyeti “ göndererek, Atilla’dan affedilmelerini istedi.
Atilla bir kez daha affetti Bizans’ı… Bizans öyle bir kayaya çatmıştı ki ne yapacağını bilemiyordu. Atilla sağ oldukça kendilerine huzur yoktu. Tek yol vardı; o da Atilla’nın öldürülmesiydi… Bunu sağlamak için Atilla’ya suikast girişiminde bulundular. Atilla, muhteşem istihbarat ağıyla anında haber aldı. Yakalanan suikastçıları bizzat kendisi sorguladı. Sorgulama sonunda, Bizans İmparatoru Teodosyus’a şöyle bir haber gönderdi: Teodosyus, bize vergi vermekle kölemiz durumuna düşmüştü. Lâkin o, efendisine ihanet etmekle, kölelik haysiyetini dahi koruyamamıştır!
Daha sonra Atilla, Bizans’ı uzaktan yönetmeye başladı. Bu arada, Roma üzerinde koruyucu politikasını 440 yılında kaldırdı. Roma İmparatoru Valetinianus’un kız kardeşi Honoria ile nişanlı olmasını gerekçe göstererek, Roma yönetiminde hakkı olduğunu ileri sürdü. Bu isteği Roma tarafından reddedilince, 451 yılı ilkbaharında ordularını harekete geçirdi. Ren nehrini üç koldan geçerek Roma ve Birleşik Avrupa Ordusu’nu, Paris yakınlarında karşıladı. Bir gün gibi kısa bir sürede Romalı General Ataüs komutasındaki birleşik orduyu dağıttı. 452 yılı ilkbaharında Roma’nın kapısına dayandı.
Roma’yı büyük bir telaş aldı. Nasıl almasın ki? “Tanrı’nın kırbacı” Roma üzerinde şaklayacaktı! Roma, kurtulmanın yollarını düşünüyordu. Buldular çaresini! Atilla’yı ancak bir din büyüğü durdurabilirdi. Ancak, Papa I. Leo, Roma’yı yerle bir etmekten kurtarabilirdi. Öyle ya; haksızlık, adaletsizlik karşısında çelikleşen; Türk’ün o ipek gönlüne, ancak bir din adamı ulaşabilirdi! Tarihler, Papa I. Leo’nun Atilla’yı Roma kapısında karşıladığını ve diz çöküp yalvardığını yazdı… Papa’nın, Roma kapısına dayanan Atilla’ya ağlayarak yönelttiği sözler, Atilla’nın Türk gönlünü hedefliyordu:
“Ey yoksulların koruyucusu… Ey zalimlerin korkusu… Ey büyük Atilla! İşte bütün Hıristiyanların temsilcisi ben Papa I. Leo, önünüzde diz çökerek yalvarıyorum. Roma’ya girmeyiniz. Dünya Hıristiyanları adına sesleniyorum, bize acıyınız…”
Atilla bir din büyüğünün bu sözleri karşısında ordusunu Roma önünden çekti…
Atilla, Avrupa’da esen Asya’nın bir bozkır rüzgârıydı. Kirlenmemiş, tertemiz bir bozkır rüzgârı! Tüm Avrupa’yı egemenliği altına alan Atilla, ordularını Asya’ya doğru yönelttiği sırada 60 yaşında öldü…
 
Kaynak: Mevlüt Uluğtekin Yılmaz’ın “Türk Budunlarının Ortak Atababaları” adlı kitabından ‘Manas Yayıncılık’
 
Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , | “Tanrı’nın Kırbacı” Önünde Papalar da Diz Çöker! için yorumlar kapalı
Ağu 28

Çinlinin üç bin yıllık rüşveti…

indir
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bilmem haberiniz var mı? Tahrir’de Mübarek taraftarları Mursi’nin kellesini isterken ve Mursi emeklilik operasyonları ile savunmasını emanet ettiği Bakan tarafından koltuğundan indirilirken, Doğu Türkistan’ı 64 yıldır işgal altında tutan Çin, dünyaya aşina olan “etnik temizlik” operasyonlarının sonuncusunun düğmesine bastı.
Çin her yıl mutad olduğu üzere yine bir kılıf uydurarak soydaşlarımızın üzerine tüm azgınlığı ile saldırdı. Bizler Kahire ile meşgul iken kadim Türk yurtları Turfan, Hoten ve Urumçi’de soydaşlarımız katledildi. Katledilmeye de devam ediliyor.
Türkiye, Mısırlı “kardeşleri” için dünyayı ayağa kaldırırken, üst üste açıklamalar yaparak darbecileri “demokrasi”ye çağırırken Doğu Türkistan’da katledilen Türkler için kılını bile kıpırdatmadı.
Kıpırdatmayı bir kenara bırakın, Türkiye “Büyük” Millet Meclisi konuyu kendi aralarında konuşmayı bile “göze alamadı” MHP’nin “Kerkük ve Doğu Türkistan’ı görüşelim” önergesi AKP oyları ile reddedildi.
Peki neden?
Yukarıda, Türkiye’nin Doğu Türkistan’da yaşanan katliam ve tecavüzler için kılını kıpırdatmadığını yazmıştım. Atlamışım, kıpırdattı. Dışişleri Bakanımız Çinli “mevkidaşı” ile bir görüşme yaptı. Bu görüşmede Davutoğlu “Çin’le olan stratejik işbirliğini güçlendirmeyi istediğini, Türkiye’nin her türlü terörizme karşı çıktığını ve Sincan’da barış ve istikrarın korunmasını arzuladığını” ifade etti.
Önergenin ret gerekçesi de bu açıklamada gizli, hükümet “stratejik işbirlikçisi”ni tartıştırıp üzmek istememiş olmalı.
Dışişleri daha sonra yaptığı açıklamada Doğu Türkistanlı soydaşlarımıza “terörist” denilmediğini açıkladı.
Ne diyelim, büyüklük göstermişler. 
*** 
Dışişleri Bakanı’nın açıklaması, Ortadoğu’dan uzağı göremeyen dış politika “vizyonu” Doğu Türkistan Türklüğü’nün ölmeye devam edeceğini gösteriyor.
Hükümetin gözü, kulağı ve yüreği Şam’da, Trablus’ta ve Kahire’de, eli ise Pekin’deki katillerin elinde.
Turfan’da 7 yaşındaki Uygur çocuğu tecavüz edilerek öldürülürken birilerinin “utanmadan” Çin ile “kültürel” ilişkiden bahsetmesinin başka izahı yok.
Çin tankları Turfan, Hoten ve Urumçi sokaklarında Türk avlarken Türkiye Dışişleri Bakanı’nın Çin ile “ekonomik” işbirliğinden bahsetmesinin başka bir izahı var mı?
Türk’ün Ata yurdu Kızıl Çin çizmeleri altında inlerken Türk hükümetinin işgalci Çin ile “siyasi ve stratejik” işbirliğinden bahsetmesinin başka bir izahı var mı?
Bütün mesaisini Müslüman Arap ülkelerinin “felahı ve refahı” için harcayan hükümetin “Müslüman” Uygur Türkünü görmezden gelmesi ne ile izah edilebilir?
Bunun cevabı içeride: Ülkeyi yöneten zihniyet Türkiye’de “Türklük” için ne yapıyorsa, dışarıda da onu yapmaktadır.
İçerde Türk kimliğini yok etmek için mücadele edenlerin, dışarıda Türk’ün yok edilmesine seyirci kalmasından doğal ne olabilir?
 *** 
Peki Türkiye’deki Uygur Türklüğü, Türkiye’nin Çin katliamlarına karşı aldığı “pozisyona” ne diyor?
Uygur Türklerinin tam bir hayal kırıklığı içinde olduğunu söylemek “orjinal” bir söylem olmayacak. Türk resmi makamlarının Çin’i “üzmemek” adına kadim ata yurdunu “Sincan” olarak isimlendirmesinden tutun da, Rabia Kadir’e vize verilmemesine, katliamlara sessiz kalınmasına, Çin ile stratejik işbirliklerine kadar pek çok konuda Uygur Türklüğü hayal kırıklığı içinde.
Doğu Türkistan Türkleri’nin haklarını dünyaya duyurmak için kurulan sivil toplum örgütleri meseleyi çözmüşler. Doğu Türkistan derneği Başkanı Abdulmecit Avşar yaptığı son açıklamada tam olarak şunları söylemiş: “Çin’in yaptığı katliam ve asimile politikalarına bir kaç milyon dolarlık menfaat için herkes susuyor. Bu duruma Türk ve Müslümanların da katılması gerçekten çok acı”. Ve devam etmiş “bu duruma karşı BM ve AB gibi teşkilatlar ses çıkartmıyor. Hele hele Müslüman ülkeler ile başta Türkiye olmak üzere Türk Cumhuriyetlerinin sessiz kalması bizi derinden üzüyor.”
Avşar, hepimizin bildiği lakin itiraf etmeye utandığı şeyi söylemiş. Çin’in sürdürdüğü soykırıma sessiz kalınmasının gerekçesini yüzümüze bir tokat gibi haykırmış: Bir kaç milyon dolar için.
Acıdır lâkin gerçek budur: Çinlinin rüşveti üçbin yıldır iş görebilmektedir…
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=27396
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | Çinlinin üç bin yıllık rüşveti… için yorumlar kapalı