Ağu
28

Bu fotoğraflar suyun inanılmaz yansıtmalarını gösteriyor. Canlı ve her duygu ve düşüncemize tepki veren bir madde. Suyun, çevresindeki titreşim ve enerjiyi kolayca kopyaladığı açıkça ortadadır. Su, bir şey söylendiğinde, ona aktarıldığında, anında etkilenmekte.
Fotoğraflardaki dondurulmuş sulara, dondurulmadan önce ya sözel olarak veya şişenin üstüne yazılarak resimlerin altında yazılı kelimeler yüklenilmiş. Su, kelimelerin enerjisini kopyalıyor ve görüntü olarak şaşırtıcı bir şekilde kelimenin manasını yansıtıyor. Kelimelerin enerjisel frekansları suyun moleküler yapısını değiştiriyor. Yapılan araştırmada ayrıca suya müzik çalınmış, film de oynatılmış. Örnek fotoğraflarda kelimelerin ve müziğin etkisini görebiliyorsunuz. Film oynatıldığında korku filmlerinin, şiddet içeren filmlerin kötü bir etkisi olup, şekil bozuklukları yarattığı görülmüş. (Bu yüzden sizlere bu tarz filmleri hiç seyretmemenizi veya mümkünse hiç olmazsa hemen uykudan önce seyretmemenizi tavsiye ederim. Uykudan hemen önce yapılan şeyler bilinçaltına daha çabuk yerleşir ve etkiler.)
Su hücreler arası bilgi alış-verişini sağlar. Bu şekilde var olabiliyoruz. Sizin gün içinde düşündüğünüz ve söylediğiniz her şey tüm hücrelerinizi etkiler, çünkü bedeninizdeki su bunların enerjisini kopyalayıp hücrelere dağıtır. Dolayısı ile siz bir bakıma düşündüğünüz ve konuştuğunuz şeyler olursunuz, bedeninizi de etkilersiniz. “Ben hep hasta olurum.” dediğinizde içinizde dolaşan su o kaliteye bürünüp bunu hücrelere iletir. “Beni hasta ediyorsun, seni öldüreceğim” cümlesi yüklenilmiş olan suyun fotoğrafına bakınız. Düşündüklerinizin ve konuştuklarınızın kalitesinde yaşarsınız. Tüm hayatınız ve sağlığınız hücrelerinizde var olan, atalarınızdan aktarılan ve kendi geçmişinizden gelen bedeninizdeki sudaki bilgilerin kaydıdır.
Bir başka örnek var:
Solda “Teşekkür ederim!”, sağda “Seni aptal!”
Yandaki resimde Japonya’da iki ilkokul talebesinin, okul için yaptığı bir deneyin sonucunu görüyorsunuz. İki farklı şişeye pişmiş pirinç koyup şişenin birine “Teşekkür ederim!” diğerine ise “Seni Aptal!” diye yazmışlar. Bir ayın sonunda “Teşekkür ederim!” yazılan pirincin renginin sarı ve kokusunun helmelenmiş pirinç gibi olduğunu ve “Seni Aptal!” yazılan pirincin ise simsiyah ve kötü kokulu olduğunu, pirincin bile kelimelerden etkilendiğini görmüşler. Bu deney yayılmış ve dünyada birçok değişik insan aynı deneyi tekrarladığında aynı neticenin elde edildiğini görmüşler. Siz de deneyebilir, farklı kelime veya cümlelerle ne tür netice elde ettiğinizi görebilir, söz ve düşüncenin etkisini bizzat gözlemleyerek yaşayabilirsiniz.
Masaru Emoto’yla ilgili ayrıntılı İngilizce bilgi için:
http://www.masaru-emoto.net ve http://www.hado.net/index2.html sayfalarını ziyaret edebilirsiniz.
Masaru Emoto’nun bilimsel çalışmaları, fotoğrafları ile yayınlanmış olan “The Message from Water” isimli kitabında bulunuyor. www.amazon.com‘da DVD olarak da bulabilirsiniz.
Ağu
27

Köylüden Padişaha; Seni kanuna şikayet ederiz
Adalet, Osmanlı Devleti’ni asırlarca ayakta tutan mühim bir esas olarak görülmüştür. Padişahlar bile, hukukun önünde boyun eğmişlerdir. Nitekim seferden dönerken, askerinin, ekinlerini çiğnediklerinden yakınan köylüye, Kanunî Sultan Süleyman; “Peki bizi kime şikâyet edersin?” diye latife edince, köylü; “Seni kanuna şikâyet ederiz, kanuna!” demiş; padişah da bu cevaptan çok memnun olmuştu. Osmanlılarda adalete verilen bu ehemmiyet, yakın ülkelerdeki halk arasında kendilerine büyük bir itibar kazandırdı. Hatta Hıristiyan Balkan halkları, kendilerine hüsnü kabul gösterdiler.
Ağu
26
Suyun Hafızası Var!
Fransız bilim adamı Dr. Jacques Benveniste, araştırmalarda DNA hücrelerinin belli bir frekansta foton (ışık) yaydığını, farklı hücrelerin farklı frekansta titreştiğini, farklı titreşimdeki iki hücre yan yana geldiğinde yeni bir frekans oluşturup birlikte bu frekansta titreşmeye başladıklarını ve elektro manyetik dalgalar ile bir çağlayan yaratıp ışık hızında yolculuk ettiğini keşfetmiş. 1980’lerde başlattığı çalışmalarında suyun hafızası olduğunu anlamış. Suya bir madde ekleyerek bunu 1 milyon kez sulandırmış ve özel bir alet ile aşırı hızda karıştırarak o maddenin yok olacağını tahmin etmiş ama hala maddenin suda mevcut olduğunu görünce deneylere defalarca milyonlarca kez daha sulandırarak devam etmiş. Ancak ne kadar sulandırsa da suyun içine en başta eklenmiş olan maddenin yok olmadığını tespit etmiş. O zaman suyun yüklenen maddeyi bir şekilde hafızaya kaydettiğini
anlamış. Bir başka deneyinde suya bir zehir yerine sadece zehirin frekansını yüklemiş ve aynen zehirin kendisi eklenmiş gibi içine koyulan sinekleri öldürdüğünü tespit etmiş.
Benvenistenin araştırmalarını şüphe ile karşılayan Queens Belfast üniversitesi Profesörü Madeleine Ennis Avrupa ülkelerinde yelpazelenen bir araştırma grubuna katılmış. Fransa, İtalya, Belçika ve Hollanda’dan oluşan ekip Profesör M. Roberfroid tarafından koordine edilmiş. Belçika Katolik Üniversitesinde, Benvenistenin kullandığı orijinal deneyin daha rafine edilmişini kullanarak, yapılan uygulamayla ilgili her dört laboratuardaki bilim adamları deney solüsyonlarının içinde ne olduğunu bilmeden çalışmışlar. Hatta tüplerin bazılarında sadece saf su varmış. Tüm deney bağımsız bir bilim adamı tarafından koordine ediliyormuş. Bu kişi tüm solüsyonları kodluyor ve bilgiyi topluyormuş ama deneylerde bil-fiil çalışmıyormuş, bu yüzden yalan ve dolana yer kalmamış. Yapılan tüm deneyler Benveniste’nin sonuçlarını desteklemiş. Benveniste buna karşılık “12 sene önceye, bizim başladığımız noktaya gittiler” demiş. Benveniste ayrıca “Biyokimyevi maddelerin yaydığı sinyal kaydedilip internet aracılığı ile dünyaya yayılabilir ve bu sinyal biyolojik hücreleri sanki gerçekte o madde varmış gibi etkileyip değişim yaratır” demiş.
Unutmayalım ki; insan bedeninin %85’i sudur. Düşüncelerimiz ve konuştuklarımız bedenimizdeki suya kaydedilir ve o kalitede yaşarız. Şeklimizi, sağlığımızı ve hayatımızı biz oluştururuz. Yaşam muhteşem bir enerjisel danstır, frekansların uyumu, birleşmesi, çatışması, iç içe geçmesi, aşağı-yukarı, sağa-sola, zıt yönlere dalgalanmasının dansı.
Masaru Emoto:
“İÇİNDE SU OLAN ŞİŞENİN ÜSTÜNE YAZILMIŞ VEYA SÖZEL SÖYLENMİŞ OLAN SÖZCÜKLER, DÜŞÜNCELER, SUYA ÇALINMIŞ OLAN MÜZİK VEYA OYNATILMIŞ FİLM İLE SUYUN YAPISAL ÖZELLİĞİ DEĞİŞİR.”Yaratıcı Japon bilim adamı Emoto’nun çalışmasında somut kanıtlarla insanın titreşimsel enerjisinin, düşüncesinin, kelimelerin, fikir ve müziğin, hatta son yaptığı çalışmalarda suya oynatılan filmlerin dahi suyun moleküler yapısını etkilediğini ispat etmiştir. Su bu gezegendeki yaşamın kaynağıdır. Beden bir sünger gibidir ve hücre denilen, sıvı dolu trilyonlarca odacıktan oluşur. Yaşamımızın kalitesi sıvımızın kalitesi ile direk bağlantı halindedir. Su son derece uyumlu bir maddedir. Fiziksel şekli kolayca bulunduğu ortama adapte olur. Fakat değişen sadece fiziksel şekli değildir, moleküler şekli de değişir. Çevreden aldığı enerji veya titreşimler suyun moleküler şeklini değiştirir. Bu anlamda su sadece görsel olarak çevresel durumu yansıtmaz, aynı zamanda moleküler anlamda da yansıtır.
Bay Emoto görsel anlamda bu moleküler değişimi belgelemekte. Su damlacıklarını dondurup fotoğraf çekme kapasitesi olan bir karanlık alan mikroskobu altında inceliyor. Yapılan çalışmalar çevresel etkilerin suda yarattığı moleküler değişimi açıkça ortaya koymakta. Bay Emoto dünyanın değişik kaynaklarından alınan ve değişik durumlarda olan suyun kristalize şekillerinde birçok büyüleyici farklılıklar keşfetmiş. Akarsulardan ve kaynaklardan alınan su çok güzel geometrik şekilleri olan kristal desenler gösterirken, sanayi ve yerleşimin yoğun olduğu yerlerden alınmış kirli ve toksik su ile su borularında, depolarda bekletilen durgun su damıtılmış olsa bile kesin olarak şekilsel bozukluk ve rast gele oluşmuş kristal şekiller oluşturuyor.Masaru Emoto’yla ilgili ayrıntılı İngilizce bilgi için:http://www.masaru-emoto.net ve http://www.hado.net/index2.html sayfalarını ziyaret edebilirsiniz.
Masaru Emoto’nun bilimsel çalışmaları, fotoğrafları ile yayınlanmış olan “The Message from Water” isimli kitabında bulunuyor. www.amazon.com‘da DVD olarak da bulabilirsiniz.
Ağu
26
26 Ağustos 1071 tarihinde Sultan ALPARSLAN komutasındaki Türk ordusunun, kendisinden sayıca ve silah gücü bakımından üstün olan Bizans ordusunu destansı bir şekilde mağlup ederek Anadolu topraklarını tamamıyla Türk Yurdu yaptığı gündür.
Malazgirt Marşı
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Aylardan ağustos, günlerden cuma
Gün doğmadan evvel iklîm-i Rum’a
Bozkurtlar ordusu geçti hücüma
Yeni bir şevk ile gürledi gökler
Ya Allah…Bismillah… Allahüekber!..
Önde yalın kılıç Türkmen başbuğu
Ardında Oğuz’un ellibin tuğu
Andırır Altay’dan kopan bir çığı
Budur, Peygamberin övdügü Türkler
Ya Allah…Bismillah… Allahüekber!..
Türk, Ulu Tanrı’nın soylu gözdesi
Malazgirt Bizans’ın Türk’e secdesi
Bu ses insanlığa hakkın müjdesi
Bu seste birleşir bütün yürekler…
Ya Allah…Bismillah… Allahüekber!..
Yigitler kan döker, bayrak solmaya,
Anadolu başlar, vatan olmaya…
Kızılelma’ya hey… Kızılelma’ya!!!
En güzel marşını vurmadan mehter
Ya Allah…Bismillah… Allahüekber!..
*sonkale.org
Ağu
25
Ben çocuk kalbinde yeşerdim
Filizleniyorum
Sabır ve ilgi toprağım
Şefkat ve vefa suyumdur
Verilirse her mevsim yeşerip
Dallanıyorum
Lakin altı yönümü saran
Dipsiz kuyuları andıran kalplerde
Şeytanca düşüncelerin çengeline takıldım
Sallanıyorum
İki binli yılların eşiğinde
Duygusuz, tamamen maddeleşen beyinlerin
Ve dev demir canavarların kucağında
Ufalanıyorum
Taşlaşmayın, betonlaşmayın artık
Sizler sayesinde güçleniyorum
Verimsiz çöllere döndürmeyin beni
Sahipsiz bırakmayın
Ben vatan toprağı!
İmdat!.. İmdat!.. İmdat diyorum!
Ağu
24
Ne zaman değerlerimizin farkına varacak, ne zaman değerlerimize sahip çıkacağız. Beyin göçünü önleyemediğimiz gibi ülke içindeki beyinlerimize bile sahip çıkmaktan aciz kalışımız beni utandırıyor, incitiyor, kahrediyor. Acaba yüksek rakımdakileri hiç utandırmıyor mu?
Fırsatları, nimetleri, imkânları niçin bu kadar kolay harcıyoruz. İşte o kolay harcanan değerlerden, fırsatlardan bir örnek:
Askeri casusluk iddiasıyla tutuklu yargılanan Emekli Yarbay Pilot Mehmet Seyfettin Alevcan, tutuklanmadan önce üzerinde çalıştığı “çok maksatlı görev uçağı” projesinin bugün ABD tarafından kullanıldığını söylüyor ve diyor ki,
“Yaptığım proje şu anda Amerikan yazılımıyla Türkiye’ye kiralanıyor. Tutuklanmasaydım bu uçak Türk yazılımıyla, Türk mühendislerinin imzasıyla yapılmış olacaktı.” Bu bilgilerin kaynağı kozmik oda baskını mıdır, nedir?
Havel-San Genel Müdürü Ömer Faruk Yarman bu proje için 2 milyon dolar geliştirme bütçesi ayırdıklaırnı anlatmıştı. O da, balyoz davasından yargılanıyor.
Ağu
23
Rice işaretini vermişti.
Bugün yaşanan gelişmelerin işaretini ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Washington Post’un 7 Mart 2003 tarihli nüshasında yazmıştı: “Fas’tan, Basra Körfezi’ne kadar, Türkiye de dahil, Ortadoğu’da 22 ülkenin sınır ve haritaları değişecek.”
Uygulamayı Irak’tan başlatan George W. Bush-Condoleezza ikilisinin planı sonrası milyonlarca Müslüman katledildi. Bu katliam devam ediyor.
“Terörizme karşı Haçlı seferi yapacağız… Bu sefer zaman alacaktır” diyerek Müslüman ülkeler üzerine Haçlı seferi düzenlediklerini açıkça söyleyen ve seferi Irak’tan başlatan George W. Bush’un, önce güvenlik danışmanı, sonra da Savunma Bakanı olan, Haçlı seferi mimarlarından Condoleezza Rice’ın ve ABD’nin planı şimdi de Suriye’de uygulamaya konuluyor.
BOP EŞBAŞKANI
Bu planın eşbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan da 8 Haziran 2005 tarihinde şöyle konuşmuştu: “Geniş ve Büyük Ortadoğu Projesi’nde demokratik olarak bir görev üstlendik. Şu anda Ortadoğu coğrafyası üzerindeki ülkelere yapmış olduğumuz ziyaretler de, bunun açık, net örnekleridir.”
4 Mart 2006’da ise Erdoğan; “Türkiye’nin Ortadoğu’da bir görevi var. Biz BOP’un Eşbaşkanlarından bir tanesiyiz ve bu görevi yapıyoruz ” demişti.
GÜL DE AYNI KULVARDA
14 Mart 2006 tarihinde Abdullah Gül, Radikal gazetesine şunları söylüyordu: “BOP içinde ABD ile birlikte hareket ediyoruz. BOP, Türkiye’nin dış politika ilkelerine uygun… ABD ile ortak hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi götürmek.
Kuzey Afrika’dan başlayıp tüm Arap Yarımadası’na yayılan isyanları, ABD ve AB gibi güçler destekliyorlar. Bu destek; isyancılara para, gıda, ilaç ve silah yardımının daha da ilerisine geçiyor ve batılı güçlerin silahlı kuvvetleri ile NATO isyancıları bizzat safında çarpışmaya katıyor. Tıpkı bugün Türkiye’nin yaptığı ve Suriye’de yaşananlar gibi…
BOP NEDİR
1-Dünya petrol kaynaklarının yüzde 73’ünü kontrol altına alma senaryosudur.
2-Kuzey Afrika’dan Basra Körfezi’ne kadar olan Müslüman coğrafyasında batı çıkarlarına uygun yeni bir düzen kurma senaryosudur.
3-Türkiye’yi bölme senaryosudur.
4-İsrail’in yanında, Batı çıkarlarının jandarmalığını yapacak yeni bir Kürt Devleti kurma senaryosudur.
*Ortadoğu Gazetesi’nden
Ağu
22

Hani, haddini aşanlar için söylenen; “Çizmeden yukarı çıkmak” deyimini bilir misiniz? Bu deyimin ibretlik bir öyküsü vardır… Kimine göre M.Ö. Efes’te yaşayan ressam Apel’e, kimine göre de 19. yüzyıl Fransız ressamlarından Eugene Delacroix’e yakıştırılır. Öykü şöyle:
Ressam, sergisindeki çizmeli bir ‘asker tablosunu’ dikkatle inceleyen, özellikle askerin çizmelerine gözünü diken izleyiciyi fark eder. Yanına yaklaşır ve “Resimden anlıyorsunuz herhalde” der. İzleyici “Ben çizmeciyim; çizme dikerim. Bu resimdeki çizmelerin kıvrımları olmamış” deyince, ressam hiç üşenmeden boyasını, fırçasını alıp anında çizmecinin dediği biçimde hatasını düzeltir. Bu kez izleyici “Pantolon ve belin de şöyle olması gerekir…” diye eleştirisini sürdürürken, ressam “Çizmeden yukarı çıkma; orada dur!” diyerek, çizmecinin sözünü keser. O günden bu yana “çizmeyi aşmak” deyimi kullanıla gelmiştir.
*Mevlüt Uluğtekin YILMAZ Yeniçağ
Ağu
21

Trafik kazaları hem can kaybına ve hem de büyük maddi hasarlara sebep olmaktadır. Her
canın Türkiye için önemi büyüktür.
Bu yüzden trafikte araç kullananların azami ölçüde dikkat etmeleri gerekmektedir. Katliam gibi kazaların son bulması insanımızın bilinçli araç kullanmasına bağlıdır. Sevdiklerinizle kavuşmak onlarla birlikte olmak istiyorsanız lütfen trafik kurallarına dikkat ediniz.
Alınan önlem ve tüm uyarılara rağmen trafik kazalarının önüne geçilemiyor. 2012 yılının ilk altı ayında meydana gelen 162 bin trafik kazasında 1463 kişi hayatını kaybederken, 116 binden fazla kişi de yaralandı. Trafik kazalarında yaklaşık 623 milyon lira değerinde maddi hasar meydana geldi.
Ağu
20
İŞTE TAAHHÜTNAME
“1. Çin Komünist Parti yönetimini kesinlikle himaye edeceğim, koruyacağım.
2. Ailemde illegal dinî etkinliğin gerçekleşmemesi ve illegal CD (dinî videolar) gibi eşyaların olmaması için söz veriyorum.
3. Aile fertlerim içinde peçeli bayanlar olmayacak ve peçeli bayanları evime almayacağım.
4. Ortalıkta illegal dinî etkinlik ve peçeli bayanları görürsem hemen yetkili memura ihbar edeceğim.
Yukarda kabul ettiğim 4 çeşit yasaya karşı çıkarsam ya da uymazsam yoksullara yardım adı altında verilmekte olan yardım paramın kesilmesini kabul ediyorum.”
KAPALILARIN ALIŞVERİŞ YAPMASI YASAK
Komünist Çin yönetiminin Müslümanlara yönelik uyguladığı zulüm politikası bununla bitmiyor. Müslümanların dinî inancını zayıflatmak için pek çok yönteme başvuran Çin, Hoten’de ise insanı şaşkına çeviren yasaklar uyguluyor. Bu uygulamalara göre, peçeli ve kapalı kadınların söz konusu şirketten alışveriş yapması yasak.
İŞTE SKANDAL UYGULAMANIN MADDELERİ
1. Peçeli ve tesettürlü bayanların market, çarşılara ve çeşitli ticari merkezlere girmeleri yasaktır.
2. Kendi güvenliğiniz ve başkaların güvenliği için çantaları arama ve denetimlere aktif bir şekilde uymalısınız.
3. Çarşı ve marketlerde dinî içerikli giysilerin satılması yasaktır.
4. Çeşitli illegal (dinî) CD’lerin satılması yasaktır.
5. Müslüman olduğunu bahane ederek ihtiyaç olan eşyaların satışını yapmamak yasaktır. (Müslümanlar, dinlerinin satışını yasakladığı eşyaları da satmak zorunda.)
Hoten İli Altın Yıldız Ticaret Şirketi.
ASİMİLASYON İÇİN HER ŞEYİ YAPIYORLAR
Uygurları asimile etmek isteyen Çin yönetimi, bunlarla da yetinmeyerek Çin’de dinî kurumların açılmasına da müsaade etmiyor. Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma Derneği Başkan Yardımcısı Abdulehed Er, “Çin Doğu Türkistanlı Müslümanları dinsizleştirmek için dinî okullar ve Kur’an kursu açmalarını yasakladı. İzinsiz açılan Kur’an kurslarına baskın düzenleniyor. Dinî alimler, hocalar hapishaneye atılıyor” diye konuştu. Müslüman Uygur Türklerinin kendi dillerini konuşmalarının da yasaklandığını ifade eden Er, “Çince bilmeyen Uygurları sokaklarda tutukluyor ve dövüyorlar. Başörtülü kadınları sokaklarda gördüklerinde başlarını zorla açtırıyorlar” dedi
ORUÇ TUTMAK, CUMAYA GİTMEK YASAK!
Er, Çin yönetiminin Müslümanların oruç tutmasına da müdahale ettiğini açıkladı. Oruç tutan memurların fişlenerek bu kişilerin maaşlarının da kesildiğini açıklayan Er, oruçlulara zorla öğle yemeği yedirildiğini öne sürdü. Müslümanların Cuma namazına gitmelerinin de engellendiğini belirten Er, “Tatil olsa bile her cuma namazı günleri öğretmen ve öğrenciler okullarda toplanıyor” diye konuştu.
“DÜNYA ZULME SESSİZ KALMASIN!”
Çin işkencesinin her geçen gün artarak devam ettiğini ifade eden Er, “Doğu Türkistanlıları Müslüman diye hastaneye almıyorlar. Müslümanların can güvenliği yok. 35 milyon Doğu Türkistan Müslümanı barış, güvenlik ve hürriyet istiyor. İnsan gibi, Müslüman gibi yaşamak istiyor. Dünya kamuoyunun ve insan hakları savunmacılarının Doğu Türkistan’da yaşanan bu zulme göz yummamalarını istiyoruz” ifadelerini kullandı.
*sonkale.org