May 04

Türk Kimdir?

120964609901432
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
TÜRK;
Kendi efsanelerine göre Ulu Ay Ataçı ve Ulu Ay Anaçı adlarını taşıyan ilk iki insana; İslami inanış ve efsanelere göre Hz. Nûh’un oğlu Yâfes’e; Fars efsanelerine göre ilk insan olan Keyûmers’in beşinci göbekten torunu Firîdûn’un oğlu Tûr’a dayanan;
Muhtemelen M.Ö. 8. yüzyıldaki Sakalarla, kesin olarak M.Ö. 318’de Hunlarla tarih sahnesine çıkan;
M.Ö. 3. yüzyıl – M.S. 840 arasında Hunlar, Tobalar, Köktürkler ve Uygurlarla Orhun Vadisi merkezli büyük imparatorluklar kuran ve kudretli zamanlarında sınırları doğuda Büyük Okyanus’a, batıda Kırım yarımadasına uzanan;
4. yüzyıl ortalarında Akhunlarla Afganistan ve Hindistan’a hükmeden;
374 yılında Batı Hunlarıyla İdil ırmağını geçip Macaristan ovasına yerleşerek neredeyse bütün Avrupa’ya hâkim olan;
Batı Hunlarıyla başlayan ve asırlarca süren kavimler göçüyle Avrupa’nın beşerî coğrafyasını belirleyen başlıca âmillerden biri olan;
9. – 12. yüzyıllar arasında Uygurlar, Karahanlılar, Gazneliler, Bulgar Türkleri ve Selçuklularla Doğu ve Batı Türkistan’da, Afganistan’da ve Hindistan alt kıt’asında, İdil-Ural bölgesinde, İran, Anadolu, Irak ve Suriye’de hükümranlıklar kuran;
13. – 19. yüzyıllar arasında Çengizliler, Çağataylılar, Altın Ordu, İlhanlılar, Memlükler, Temürlüler, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Şibanlılar, Babürlüler, Safeviler ve Osmanlılarla Moğolistan, Türkistan, Avrasya bozkırları, Afganistan, Hindistan, İran, Anadolu, Irak, Suriye, Mısır, Balkanlar ve nihayet bütün Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya hükmeden;
19. – 20. yüzyıllarda bağımsız ve bağımlı devlet ve topluluklarla doğuda Yakutistan’dan, Moğolistan ve Çin içlerinden batıda Kosova’ya; kuzeyde Tataristan ve Çuvaşistan’dan güneyde Irak, Suriye içlerine ve Kıbrıs adasına uzanan coğrafyada yayılmış bulunan;
21. yüzyıl başlarında yedi bağımsız devlet ile birçok federe ve özerk devlet içinde, üst paragrafta belirtilen coğrafyada 200 milyonu aşan bir sosyolojik varlık olarak yaşayan;
6. yüzyıldaki Köktürklerden itibaren yerli ve yabancı on binlerce eser ve belgede adları TÜRK olarak geçen;
Son yüzyıllarda bu adlandırmanın siyasi ve hukuki bir anlam da kazanmasıyla, bağımsız devletimizin bütün teb’asını kapsayan;
Bilge Kağan’a göre yukarıda gök çökse, aşağıda yer delinse devlet ve yasasını bozdurmama azminde olan, dürüst ve âdil; fakat aynı zamanda bir doyunca bir daha aç kalacağını düşünmeyen, düşman hilelerine çabuk aldanan ve birbirine çabuk düşen;
Kâşgarlı Mahmud’a göre adları Allah tarafından verilen ve güzellik, tatlılık, aydın yüzlülük, edep, yaşlılara hürmet ve riayet, ahde vefa, alçakgönüllülük, yiğitlik hasletlerine sahip bulunan;
Ali Şir Nevâyî’ye göre ilim, marifet ve tefekkürde fazla derinlik sahibi olmama; buna karşılık pratik düşünceli ve yüksek kavrayışlı olma, yaradılış bakımından saflık ve temiz yüreklilik gibi özellikleri olan
Biyolojik / sosyolojik, siyasi / hukuki bir varlık, bir MİLLET’tir.
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=26273
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , | Türk Kimdir? için yorumlar kapalı
May 03

3 Mayıs Milliyetçiler Günü

592201_255711037860304_460901872_n
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yakın tarihimize damga vuran hadiselerden biri de 3 Mayıs 1944’te cereyan etmiştir. Bundan 63 yıl önce, 3 Mayıs 1944’te, aralarında bilimadamı, aydın, siyasetçi, asker ve üniversite öğrencilerinin de bulunduğu Türk milliyetçileri, dönemin iktidarı tarafından “ırkçılık” yaptıkları gerekçesiyle tutuklanmış ve mahkemede yargılamışlardır.Başta Hüseyin Nihal Atsız, Başbuğ Alparslan Türkeş ve beraberindeki Türk milliyetçilerinin; yargılanmaları büyük tepki görmüş ve Türk gençliği Türklüğe, Türkçülüğe ve milliyetçiliğe yönelik karalama ve iftiralara karşı tek yürek olmuştur.3 Mayıs 1944 tarihiyle birlikte başlayan yargılama süreci ve sonrasında tabutluk denilen ölüm hücrelerine atılan Türkçülerin kutlu mücadelesi, her Türk’ün okuması ve idrak etmesi gereken bir olaydır. Türk milletini her türlü emperyalizmden korumak için; inandıkları fikirleri, değerleri ve doğruları haykıran Türk milliyetçilerinin verdikleri bu mücadele, bugün daha net bir şekilde anlaşılmaktadır. Dün Türk milliyetçilerini en ağır şekilde eleştirenler, şimdilerde ise onlara hak vermenin mahcubiyetini yaşamaktadırlar.

3 Mayıs 1944’ü doğuran şartlar ve gelişmeler önemini ve sıcaklığını bugün de korumaktadır. Bugün Türkiye, etnik milliyetçilikleri körükleyen ve Türk kimliğini her fırsatta reddeden bir siyasi anlayışla idare edilmektedir. Türk’üm diyemeyenlerin, Türklük şuurunu sorgulamaya açanların, Türk olmaktan gurur duyanları ırkçılıkla suçlayanların !aydın! olduğu günümüzde, 3 Mayıs Milliyetçiler Günü’nün önemi bir kat daha artmaktadır. Özellikle 1984 yılından beri ülkemizde süregelen etnik milliyetçi terörün tek amacının, Türklük kavramının sorgulamaya açarak, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü önce kafalarda silmek istediğini düşünecek olursak, her Türk’ün bu günü milli şuurla idrak etmesi gerekmektedir.

3 Mayıs 1944, milletimizin direncinin bayraklaştığı önemli ve anlamlı bir günü ifade etmektedir.
Türk Milliyetçileri, Türklüğü savunmanın bedelini işkencelere ve tabutluklara maruz kalarak, nice çile ve sıkıntılara göğüs gererek ödemişlerdir. Türk milliyetçileri iftiralara, baskılara ve suçlamalara rağmen Türklük şuurundan, Türkiye sevdasından ve Türk birliği ülküsünden vazgeçmemişlerdir. 3 Mayıs, Türk milliyetçilerinin bu kutlu mücadelesini anlamak başta olmak üzere, Türklüğü ve Türk ülküsünü doğru okumak, geçmişten ders alıp Türk Milleti’nin onurlu geleceğini inşa etmek için daha çok çalışmanın önemini kavramak olarak kabul edilmelidir.
Türk Milleti, ecdadını bildiği, anladığı ve unutmadığı sürece Türk-İslam aleminin liderliğini yapabilecek gücü, kudreti ve fikriyatı kendisinde bulacaktır.

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | 3 Mayıs Milliyetçiler Günü için yorumlar kapalı
May 02

UŞAK RUHLULAR!

 7240_333359606766871_183397631_n
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Türk oğluyum, göz kırpmadan ölürüm
Vatan için ben ölmeye gelirim
Beyinleri ısmarlama bilirim
Uşak ruhluların ezelden beri…
 
Her türlü hile var oyunlarında
Vatan hainleri koyunlarında
Soysuzluk tasması boyunlarında
Uşak ruhluların ezelden beri…
 
Her birinin sahte isimleri var
İnsanlara benzer cisimleri var
Müslüman-Türk olan kesimleri var
Uşak ruhluların ezelden beri…
 
Utanmadan hainleri kutluyor
Hainliği üst üstüne katlıyor
Millî iradeden ödü patlıyor
Uşak ruhluların ezelden beri…
 
Türk oğluyum, göz kırpmadan ölürüm
Vatan için ben ölmeye gelirim
Beyinleri ısmarlama bilirim
Uşak ruhluların ezelden beri…
 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , | UŞAK RUHLULAR! için yorumlar kapalı
May 01

Kül Tigin Yazıtı

Şimdi Türk adını silmek isteyenlerin tarihten ders almalarını tavsiye etmek en yasal haklarımızdan biridir . Ders almayanlar; ya tarih bilmeyenler ya da Türk’üm diyemeyenlerdir. Türk olmayanlar, kendini Türk hissetmeyenler Türk’üm diyemeyenler Türk’e düşmanlık ederler. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
 

kul-tigin-1

kul-tigin-2kul-tigin-4Kaynak:http://www.gokturkce.net/yazi/orhun-yazitlari-ile-ilgili-ornek-metinler/
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | Kül Tigin Yazıtı için yorumlar kapalı
Nis 30

Altın Sözler

hak* “Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar;//Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” (Mehmet Akif)
 
* “Orta Doğu coğrafyasında Türk kimliği üzerinde Türkiye’nin ve Orta Doğu coğrafyasının rejimlerinin ve sınırlarının değiştirilmesi projesi, tutsak alınmış siyasi iktidar eliyle uygulatılıyor.” Sadettin Tantan Yurt Partisi Genel Başkanı
 
* ‘Türk tarihi ile baş edemedik’ Karen Fogg
 
* “Bizi Sovyetlerden Türkler kurtarır ama sonra bizi onlardan kim kurtaracak?” NATO’nun Soğuk Savaş yıllarındaki Başkomutanı Haig (Brüksel’deki kapalı bir toplantıda)
 
*“Hâkimiyet (egemenlik) aynen iffet ve namus gibidir, tecezzi (bölünme)’yi kabul etmez, ortağı da olmaz.” Türk Atasözü
 
* “Tanrım, bana değişebileceğim şeyleri değiştirme gücü ver. Değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmemi sağla. İkisini ayırt edebilmem için de akıl ver.” Çin Atasözü
 
* “Tarih, insanın bir defa fotoğrafını çeker… Dikkat et gözlerin kapalı çıkmasın” Server Tanilli
 
* “Türk milletini üzerinde istedikleri gibi operasyon yapabilecekleri bir kadavra zannedenler fena halde yanılıyorlar.” Özcan Yeniçeri
 
* Günümüzde ise, Büyük Orta Doğu Projesi adıyla İsrail ve ABD yararına Irak’ın, Suriye’ninve diğer Arap ülkelerinin yeniden düzenlenmesiyle, Türkiye için ‘yeni verimli alanlar’ açılacağı, “Türkiye Güneydeki ‘Misak-ı Millî’sınırlarına kavuşacak” diyenlerin, gizli ajandasında; aynen 1. Dünya Savaşı’nda Türk Bakü’yü bize çok gören Alman anlayışı aynısı mevcuttur! Bundan hiç kuşkunuz olmasın. Daha dünkü Irak savaşında -Irak’taki Türk varlığının hafızası, belgesi olan- tapu kayıtlarının talan edilmesini özellikle sağlayanlar; Mehmetçiğin başına çuval geçirenler; Lozan’ı kabul etmeyenler; şimdi Türkiye’de birilerine ‘Osmanlı’yı yeniden ihya’ masallarıyla gaz veriyor; sırtını sıvazlıyor.
Türk milleti kesin olarak şunu bilmelidir ki; bu ülkede sadece Türk milliyetçileri (ulusalcılar) allı-pullu da olsa böyle bir zokayı yutmaz!
Çünkü Atatürk soluklu Türk milliyetçilerini ‘kullanmak’ asla mümkün değildir!
 
Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Nis 29

29 NİSAN 1951 GÜNEŞİN SÖNDÜĞÜ GÜN

images
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İdam sehpasına değil de, sanki madalya için şampiyonluk kürsüsüne çıkıyor… 29 Nisan 1951, Urumçi. Müslümanız Türküz dedik çekip çekip vurdunuz…
Bizi vurup bizden hesap sordunuz…
Ölümden öteye köy mü kurdunuz!..
Korkumuz yok, korkumuz yok sizden…
Türk Dünyası’nda öyle kelimeler vardır ki sayfalar ve ciltler hacmi ile anlatılacak kavramları çağrıştırır. Sürgün denilince Kırım Türkleri ve Kafkas Halkları akla gelir. Katliam ve soykırım kelimeleri Kerkük Türkleri’ni akla getirir. İşkence kelimesi ise Çinlileri ve Çin zulmü altında inleyen Doğu Türkistanlıları… Osman Batur, Çin işkencelerine başkaldıran efsânevî bir kahramandır. Başarılı oldu. Kısa da olsa, bir dönem için milletini Çin işkencelerinden kurtardı. Bu başarısı sebebiyle de işkence uygulanarak şehid edildi. HAYATI Asıl adı Osman İslâmoğlu idi. Batur, O’na milletinin verdiği bir unvan, bir sıfattır. Kahraman ve cesur anlamındadır. O, bu unvan ve sıfatla özdeşleşmiş, böylece anılmaya hak kazanmıştır. Altay vilâyetindeki Köktogay bölgesinin Öndirqara mevkiinde doğdu. Orta halli bir çiftçi ailesinin oğluydu. Dedesi din adamı idi. Osman Beğ, 40 yaşına kadar doğduğu bölgede tarımla uğraşarak geçimini sağladı. 1940 yılında Çin zulmü dayanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Camilere tecavüz eden, Kur’an-ı Kerim’i yakan Çinlileri protesto eden Türkler, ‘isyancı’ oldukları bahanesiyle tutuklandı. Resmî makamlar, Türk’lerin ellerindeki silâhları toplamaya başladılar. Babası ve ailesinden bâzı kişiler, silâhlarını Çin askerlerine teslim ettiler. Osman Beğ, – Bu gün silâhımızı alanlar, yarın canımızı da alırlar. Ben silâhımı Çinlilere vermem. İstiyorlarsa ve güçleri yetiyorsa, gelip alsınlar !” Dedi ve tek başına dağa çıktı. Savaştan başka kurtuluş yolu olmadığına inanıyordu. Başlattığı mücadele aynı gün destek gördü. Arkasından ilk gidenler arkadaşı Süleyman ve büyük oğlu Şerdiman oldu. Silâhını Çinlilere teslim eden babası İslâm Bey, oğlu için hayır duâlarını ve başarı dileklerini dile getirdi. Oğlunu koruması için Cenab-ı Allah’a duâ etti. Annesi Ayça Hanım: “- Ben oğlumu bu günler için doğurdum. Çinliler asırlardır koyun boğazlar gibi biz Türk’leri öldürüyorlar. Bizim canımız, bizden önce ölenlerin canından daha kıymetli değildir. Bizden sonrakilerin yaşaması için oğlum, ben diğer çocuklarım ölmeye hazırız !” Diyordu. Kısa zaman içerisinde, etrafında gözü pek insanlardan bir mücâhit ordusu oluştu. Zelebay Telci, Nurgocay Batur, Kâseyin Batır, Canım Han Hacı, Süleyman Batır, Musa Mergen Aktepe, Sulibay, Ökürbay , Nogaybay, Ahid Hacı, Halil Teyci, Karakul Zalin… bu mücâhidlerden birkaçıdır. O artık, soydaşlarının Osman Batur’u idi. Osman Batur ve silâh arkadaşlarının mücâdelesi, 1941 yılı Ekiminden 1943 yılı Temmuzuna kadar gerilla savaşı şeklinde devam etti. 22 Temmuz 1943’te Altaylar, Çinlilerden tamamen temizlenmişti. Altay Türkleri artık bağımsızdı. Mücâdelesini sürdürdü. Altay Geçici Halk Cumhuriyeti Başkanlığına seçildi. 1944 – 1945 yıllarında, Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki Doğu Türkistan Kazak Türkleri’nin yaşadığı bölgeleri de Çin İstilâsından kurtardı. 1945 yılının Ekim ayından 1947 yılının Şubatına kadar üç vilâyetten oluşan Doğu Türkistan Hükümeti’nin askerî ve mülkî âmiri olarak Vâli sıfatıyla görev yaptı. O’nu, Şubat 1947’den Eylül 1949’a kadar Doğu Türkistan Cumhuriyeti koalisyon hükümetinin aslî üyesi olarak görüyoruz. Aynı zamanda, Altay Vâliliği görevini de devam ettiriyordu. Bütün bu görevleri sırasında Çinliler ile silâhlı mücâdeleden bir an bile geri kalmadı. Çinliler, yönetimleri altında bulunan Türk’lerle meskûn bölgelerin birer birer elden çıkmakta olduğunu anlayınca, büyük bir ordu oluşturdular. Osman Batur ve beraberindeki mücâhidler, sayıca kendilerinden 10 kat fazla ve modern silâhlarla donanmış düzenli orduya karşı savaşa devam ettiler. Osman Batur, bu savaş sırasında, 1950 Kasımında, cephânesi bittiği için Kamambal Dağı’nda, Çinlilere esir düştü. Ellerinden ve ayaklarından zincirlerle bağlanarak zindana atıldı. Her gün kesintisiz işkence görüyor, kendisine yardımcı olan Türk’leri ele vermesi için sıkıştırılıyordu. Çinliler, işe yarayacak bilgi alamayacaklarını anlayınca Osman Batur’u göstermelik bir mahkemeye sevk ettiler. Mahkeme, önceden verilmiş kararı, 19 Nisan 1951 tarihinde açıkladı: “Devrim düşmanlığı suçundan idam…” Karar, 29 Nisan 1951 tarihinde Urumçi’de kurşunlanmak suretiyle uygulandı. Osman Batur’un son sözleri, bağımsızlık için mücadele edenlerin yolunu aydınlatacak bir meş’ale idi: “- Ben can verebilirim. Milletim, dünya durdukça mücâdeleye devam edecektir.” KİŞİLİĞİ Osman Batur 1,85 boyunda, iri gövdeli bir insandı. Kısa ve kalın boynu, siyah saçları, yarı kapalı denecek ölçüde kısık gözleri vardı. Kaşlarının arası kırışıktı. Çok az konuşurdu. Kudret ve kötü tâlih şahsiyetinde birleşmişti. Daha 10 yaşında iken usta bir binici ve iyi bir avcı olmuştu. 12 yaşına geldiğinde Kazakların büyük kahramanı Böke Batur’un dikkatini çekti. Böke Batur O’nu himâyesine aldı. İyi bir silahşor, usta bir dövüşçü olarak yetişmesine katkıda bulundu. Sonra çete savaşlarının inceliklerini öğretti. Rusların ve Çinlilerin, soydaşlarına yaptığı işkenceleri görüp yaşadığı için Rus ve Çin milletinden nefret ediyordu. Böke Batur’un telkinleriyle bu nefret, şuurlu bir inanca dönüştü. Dedesi dolayısıyla iyi bir Müslüman olarak yetişmişti. İslâmiyet’in komünizmle bağdaşmadığını anlamakta gecikmedi. Böke Batur, öğrencisinin yetiştiğine inandığı gün: “- Benim sana verebileceğim başka bir şey kalmadı. Benim işim bitti. Artık bana ihtiyacın olmayacak. Fakat milletimizin sana ihtiyacı var.” Dedi.
 
Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , | 29 NİSAN 1951 GÜNEŞİN SÖNDÜĞÜ GÜN için yorumlar kapalı
Nis 28

İstihbarat Yarışması

images (1)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bir gün, CIA, KGB, MOSSAD ve MİT teşkilatlarından hangisinin daha başarılı olduğunu tespit etmek için bir “istihbarat yarışması” düzenlenmiş. Bu yarışma uyarınca, her üç teşkilatın en iyi adamlarından oluşan 10’ar kişilik bir grubu Kongo’nun balta girmemiş ormanlarına göndermişler. Ormanın girişinde görevlerini açıklamışlar:
“Ormana girip, en kısa sürede bir zürafa bulup getiren kazanır!”
Önce KGB’liler gitmiş. 15 dakika sonra bir zürafa ile gelmişler.
Sonra CIA gitmiş. 10 dakika sonra zürafa ile dönmüşler.
Sonra MOSSAD gitmiş 8 dakika sonra zürafa ile gelmişler
En sonunda bizim MİT gitmiş, 7 dakika sonra bir fille dönmüşler.
Yarışmayı düzenleyenler “Bu ne yaa!” diye sorunca fil atılmış,
“Abi valla ben zürafayım…”
 
Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , | İstihbarat Yarışması için yorumlar kapalı
Nis 27

“Kutlu Doğum” ile Aldatmak!

Kutlu-Doğum
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Eski Müftü İhsan Özkes Başbakanın konuşmalarından örnekler veriyor ve “Allah ile aldatmanın” devam etmekte olduğunu aşağıdaki sözleri ile ifade ediyor.
“13 Ağustos 2010’da Erzurum mitinginde, Referandum öncesi, ‘Zor olmadan kolay olmuyor. Unutmayın kutlu doğumlar zor olur ama kutlu olur.’ Referandumdaki evet-hayır’la kutlu doğum arasında bir bağlantı kuruyor.
5 Aralık 2010’da, 6. İmam Hatipler Kurultayında, ‘Çileler çektik tabi. Unutmayın her kutlu doğum çileli olur.’
28 Şubat 2011 İstanbul Boğazı tüp geçit temel atma töreninde anladığım kadarıyla çılgın projeyi soruyorlar diyor ki, ‘Kutlu doğumlar 9 ay 10 gündür. Merak etmeyin çocuk büyüyor.’
30 Aralık 2012’de Şanlıurfa’da konuşuyor. Akçakale hükümet konağında diyor ki, ’Şunu unutmayın her kutlu doğum sancılı olur. İnşallah bu kutlu doğum Suriye’deki kardeşlerimizin iradeleriyle tecelli edecektir’. Yani, Başbakan Suriye konusunu bir kutlu doğum’a benzetiyor burada da.
Geldik sürece. 28 Şubat 2013’de, ‘Bu kutlu yürüyüşü kimse durduramaz’. Bu süreci bir kutlu yürüyüşe benzetiyor Başbakan.
3 Mart 2013’de, ‘Bu milletin kutlu yürüyüşünü engelleyemeyecekler’ diyor.
8 Mart 2013 Siirt’te, ‘Bu kutlu yolda sizlerden destek bekliyorum’ diyor.
27 Şubat 2013’de Viyana’da, ‘Fakat sabırla inşallah, bugüne kadar sabrettiysek bu oldu, bundan sonrası da olacak. Şimdi altını çiziyorum unutmayın her kutlu doğum sancılı olur’, bunu 28 Şubat süreci ile ilgili söylüyor.”
 
Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/yazargoster.php?haber=26421
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , | “Kutlu Doğum” ile Aldatmak! için yorumlar kapalı
Nis 26

HAYRET! YAŞIYORUZ…

21928_10151112647997544_1850998814_n
 
Gençlik, seksin ağında
Akıl, katran yağında
İsraf, uzay çağında
Hayret! Yaşıyoruz biz…
 
Bizde rüşvet kal’ası
Dalkavukluk belası
Terbiyesiz âlâsı
Hayret! Yaşıyoruz biz…
 
Bir erkek ses çıkmadı
İğrençliği yıkmadı
Deliğine tıkmadı
Hayret! Yaşıyoruz biz…
 
Nutuk çekme yelinde
Sorumsuzluk selinde
Cellatların elinde
Hayret! Yaşıyoruz biz…
 
Örümcekler yürümüş
Kafaları bürümüş
Her yanımız çürümüş
Hayret! Yaşıyoruz biz…
 
Kullandılar dinimiz
Törpülendi kinimiz
Kangren ilişkimiz
Hayret! Yaşıyoruz biz…
 
Dondu ülkenin kanı
Bakmaz oldu Bakan’ı
Terör asrın hakanı
Hayret! Yaşıyoruz biz…
 
Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , | HAYRET! YAŞIYORUZ… için yorumlar kapalı
Nis 25

Bizi Kimler Kandırmaya Çalışıyor?…

NlyTi
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
AKP tarafından terör örgütünün sınır dışına çıkacağı, “anaların ağlamayacağı, barışın geleceği” Akiller ve “uzaktan kumandalı malum medya” tarafından “aman süreç, canım süreç” şarkıları söyleniyor.
Hâlbuki 2,5 yıl önce Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir “Özerk Doğu Karadeniz olacak, Özerk Orta Karadeniz olacak, aynı zamanda Özerk Kürdistan olacak… Her bölgede bölgesel parlamento olacak. Bu bölgesel parlamentolardan bir tanesi de Kürdistan Bölgesel Parlamentosu olacaktır.” (Milliyet, 01.08.2010). Diyordu.
Selahattin Demirtaş ise “Bu tepenin arkası Kürdistan’dır. Bu tarafı Kürdistan’dır. Ölenler Kürt’tür. Savaş uçakları Türk savaş uçaklarıdır. Başbakan bunu Bodrum ve Fethiye’de yapamazdı. Kürdistan yok diye mi bize bu zulüm yapılıyor? O zaman Kürt halkının yapması gereken bir şey var. Adı ister özerk, ister federasyon, ister bağımsızlık olsun, Kürt halkı bu eksikliği tamamlamalıdır… Burada kaçakçılık yoktur. Kaçak olan tek şey vardır, o da sınırlardır.” (Hürriyet, 29.12.2012). Diyebiliyordu.
Cani terör örgütü elebaşlarından hain Duran Kalkan da;
“Herkes mevzisinde ve eli tetikte süreci izliyor. Öcalan’a özgürlük verilmediği sürece sınır dışına çekilme mümkün değil” diye tehdit ediyor.
Bir yandan da AKP’nin Akil İnsanları da Malatya’dan sonra Konya’da da sivil toplum temsilcileriyle bir araya geliyor. Akil insanların İç Anadolu ekibine de sert tepki geliyor. Salonda gergin anlar yaşanıyor.
Türkiye Harp Malulü Gazileri, Şehit, Dul ve Yetimleri Derneği Konya Şubesi Başkanı Mustafa Işık şöyle diyor:
 
Bedeli ne olacak?
“Misakı Milli sınırları mı, değişecek? Devletin üniter yapısı mı bozulacak. Genel ’af’mı çıkacak. Ev hapsimi verilecek. Biz bu süreçte otomatikman bilgilendirilmediğimiz için karşıyız. Eli kanlı terör örgütü başı muhatap alınıyorsa, onların siyasi hedefleri ve düşünceleri uygulanmaya çalışılıyorsa, burada şehit aileleri ve gazilerin destek vermesi mümkün değil. Terör bitsin diye herkes istiyor. Bunun bedeli ne olacak? Bir bedel ödenecek. Milyar dolar geliri olan bir örgüt diyoruz. Uyuşturucu, silah, mazot, sigara kaçakçılığı var. Neyin bedeli karşılığında bırakıp gidecek. Ne vereceğiz.” Ziyaret sırasında söz alan heyet sekreteri Cemal Uşşak, ise “40 bine yakın şehidimiz var. 30 bin civarında Kürt vatandaşlarımızın çocuklarını, ailelerini de isteyerek dağa gönderdiklerini söylemek mümkün değil. Benzer acıları onların da hissettiğini nazara alarak neden silahın sonu’şeklinde açıklama yaparken gazi Süleyman Ege, tepki gösterdi. Ege, ” Bizi teröristlerle aynı teraziye koymayın. Adam eline silah almış vatandaşa karşı kurşun sıkıyor. Beşikteki bebeğe kurşun sıkıyorsa, bizi aynı kefeye koymayın’ “dedi. (Kaynak: http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/habergoster.php?haber=83144)
 
Bütün bu açıklamalardan sonra sormadan edemiyorum:
Bizi kimler kandırmaya çalışıyor?…
 
 
 
 
Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , | Bizi Kimler Kandırmaya Çalışıyor?… için yorumlar kapalı