Nis 11

“Eğer Türkiye bağımsız olsaydı!…”

           
 
Hayret; Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç’tan hükümete sert bir eleştiri:
 
“Türkiye’nin ağır bir ABD-Batı baskısı altında olduğu bir gerçek. Türkiye, Batı ile olan bağlantıları (NATO İttifakı, AB üyelik süreci, ABD ile model ortaklık vs.) dolayısıyla kendi başına bağımsız inisiyatif kullanamıyor. Medya tek taraflı haber ve yorumlar pompalıyor, ama gerçekler resmedildiği gibi değil.
İran, Türkiye’ye üç önemli teklifte bulundu ki, eğer Türkiye bağımsız olsaydı herkesin avantajına olurdu:
a) Nükleer programı beraber yürütelim;
b) TL üzerinden alışveriş yapalım;
c) Türkiye, İran’da petrol ve doğalgaz sondajı yapsın, birlikte üretip satalım.
Son günlerde “sözde anlaşmazlık” dolayısıyla Türkiye İran’dan aldığı petrolün yüzde 20’sini kesti. Bu anlaşmazlığın “petrole ödenen yüksek fiyat’tan kaynaklanmadığını herkes bilir. Türkiye, yanı başındaki İran’dan ucuz petrol alıyor, asıl sebep ABD baskısıyla hiç değilse “ambargoya kısmen de olsa katılmak” zorunda bırakılması… Yüzde 20’lik alım iptal kararı alınır alınmaz elektriğe yüzde 8,1 (meskenlerde yüzde 9,2), doğalgaza yüzde 18,7 zam yapıldı. Gerçi doğalgaza zam kararı geçtiğimiz kasım ayında alınmıştı, ama asıl sebep bugünlerde bir kere daha önüne çıkan ambargodur. Kısaca ABD istedi diye ta Libya’dan alınacak petrolün ilave maliyeti halka bindirildi…”

 

Posted in Gündem | “Eğer Türkiye bağımsız olsaydı!…” için yorumlar kapalı
Nis 10

Polisim

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bütün Polislerimizin “Polis Günlerini” kutlar başarılar dilerim.
 
Hak, adalet için kelle koltukta
Huzurun, güvenin kanı polisim
Eşikte, beşikte tüm insanların
Yediden yetmişe canı polisim
 
O çıkarır tilkileri ininden
Bu zamanın vahşi, çağdaş cininden
Mahluklaşan insanların kininden
Her beladan korur seni polisim
 
Üstünde yaşanan toprağın, taşın
İşçinin, esnafın, düşünen başın
Her zaman her yerde, her vatandaşın
İdeal bekçisi, timi polisim

 

Posted in Şiirlerim | Polisim için yorumlar kapalı
Nis 09

Dırar Camiî

 
 1400 yıl öncesi;  Dırâr Camii hadisesi.
 
Hadise Medine’de geçer.
Hz. Peygamber Tebük’te yirmi gün kadar kaldıktan sonra, ashab-ı kiramın ileri gelenleri ile istişare ederek geri dönmeye karar verdi. Çünkü Bizans ordusu saldırmaya cesaret edememiş ve amaca ulaşılmıştı. O gün için daha fazla ileri gidip kan dökmeye ihtiyaç yoktu. Çünkü Şam yöresini fetih gibi bir amaçla yola çıkılmamıştı. Üstelik Şam yöresinde bulaşıcı bir hastalık (tâun) olduğu da haber alınmıştı. Geri dönüş için yola çıkan ordu Ramazan’ın ilk günlerinde Medîne’ye ulaştı. Hz. Peygamber Tebük’e giderken Medine’ye bir saat uzaklıktaki Ziyevan köyüne geliniğinde münâfıklardan bir heyet gelerek: “Ey Allah’ın Resulu! Biz hastalar ve Kuba mescidine gelemeyenler için özellikle yağmurlu gecelerde namaz kılmak üzere bir mescid bina ettik. Teşrif edip burada namaz kıldırsanız, hayır ve bereketle dua buyursanız” dediler. Hz. Peygamber bunun dönüşte olabileceğini söylemişlerdi. Bunun üzerine Tebük dönüşü bu sözü Allah elçisine hatırlatıp yeni yapılan mescide gelmesini rica ettiler.Bu mescid Ebû Âmir Fâsık adlı bozguncu münafık ve fasığın teşviki ile münafıklarca Kuba Mescidinin cemaatını bölmek niyetiyle yapılmış ve Hz. Peygamber’e suikast düzenlemek üzere içi silâhla doldurulmuştu. Hz. Peygamber bu mescide gitmeye hazırlanırken Cebrail (a.s) gelerek durumu haber verdi.Kur’an-ı Kerîm’de bu mescidden şöyle söz edilir:

Zarar vermek, inkâr etmek, müminlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah ve Resulune karşı savaşanlara gözetleme yeri hazırlamak üzere bir mescid yapanlar; “Biz sadece iyilik yapmak istiyorduk” diye yemin ederler. Allah da şahittir ki bunlar yalancıdırlar” (et-Tevbe, 9/107). “Ey Muhammed! Bu mescidde asla namaz kılma. Şüphesiz ki, başlangıcından itibaren takva üzere kurulan mescidde (Kuba mescidi) namaz kılman daha hayırlıdır. O mescidde kendilerini maddî ve manevi kirlerden temizlemeyi seven adamlar vardır. Allah temizlenmek isteyenleri sever” (et-Tevbe, 9/108; bk. 109, 110).

Bunun üzerine Hz. Peygamber ashab-ı kiramdan Mâlik b. Dehsan ile Ma’n b. Adiyy (r. anhümâ)’yi Mescid-i Dırar’ı yıkmak üzere gönderdi. Bu sahabeler mescidi yakıp yıktılar. Böylece kötü amaç için bina edilen bir mescid ortadan kaldırılmış oldu (bk. İbn İshak, İbn Hişâm, Sîre, III, 71; İbn Sa’d, Tabakât, III, 540 vd; İbn Kesîr, Muhtasar Tefsîr, II, 169; Kâmil Miras, Tecrîd-i Sarih, X, 422).

Kaynak: Muhakeme.net(Münafıklar her zaman vardır. Gerekirse münafıklık saçmak amacıyla yapılan camide  olsa yıkılır.K.Ş)
 
 İşte o ayetler:
  “107. Bir de şunlar var ki, zararlı eylemler gerçekleştirmek, inkarcılıklarını pekiştirmek, müminlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Resulü’ne savaş açmış kişi lehine fırsat kollamak üzere bir mescid yapmışlardır. “Amacımız sadece iyilikti” diye de yemin edecekler, Allah şahit, onlar kesinkes yalancıdırlar. 
108. Orada asla namaza durma! Daha ilk günden takva temeli üzerine kurulan mescid, namaz kılman için elbette daha uygundur; burada gerçekten arınmak isteyen adamlar vardır. Allah da temizlenenleri sever. 
109. Binasını Allah’a saygı ve O’nun hoşnutluğunu kazanma temeli üzerine kuran mı daha iyidir yoksa binasını kaymak üzere olan bir uçurumun kenarına kurarak onunla birlikte cehennem ateşine yuvarlanan mı? Allah kötülükte ısrar eden kimseleri doğru yola iletmez. 
110. Onların kurduğu bina, yürekleri paramparça olmadığı sürece içlerinde bir huzursuzluk kaynağıı olmaya devam edecektir. Allah bilen ve hikmetle yönetendir.” (Tevbe, 9/107-110)
 
* Dırâr:Zarar vermek-İnkâr etmek
Posted in Hikayeler | Dırar Camiî için yorumlar kapalı
Nis 08

Benzin Alev aldı!

 

 

 

 

 

 

 

 

 Bizde 4.90 kuruş onlarda 1.16 kuruş  (Biz mi koyun gibiyiz, yoksa onlar anarşist mi? Ne dersiniz? K.Ş.)
Benzin 1.16 lira oldu ortalık karıştı Endonezya’da devlet tarafından sübvanse edilen benzine zam yapılacağı 1 Nisan günü yaklaşırken, protestocular şiddeti her geçen gün daha da artırıyor
Başkent Cakarta merkezde polisin geniş güvenlik alması sonucu protestolar daha kontrollu yapıldı. Endonezya’nın Medan, Makassar, Palu şehirlerinde ise gösteriler şiddet olaylarına dönüştü. Göstericiler, sokakta polisle çatıştı. Polis, göstericilere tazyikli su ile müdahale ederken, eylemciler de güvenlik güçlerine taş attı. Göstericiler ayrıca sokaklarda lastik yakarken, bazı araçları da ateşe verdi. 
.Yeni fiyat uygulaması ile bir litre benzin 4 bin 500 rupiahtan (0,87 TL), 6 bin rupiaha (1,16 TL) çıkacak.
Protestoların öğrenciler tarafından yapılması ise ayrı bir endişe konusu. Endonezya’da 1998 yılında yaşanan öğrenci hareketleri, 30 yıl iktidarda bulunan Devlet Başkanı Suharto’yu istifa etmeye zorlamıştı.

 

 Bütün bunlar yaşanırken Hürriyet Gazetesindeki köşesinde Şükrü Kızılot iddialı bir yazı yazıyor.  “Türkiye ürettiği benzinin yarısını tüketemiyor…” Diyor.
Nasıl olur? Şaşırmamak mümkün değil!
Ardından devam ediyor: “Ttüketemediği benzini yurt dışına yaklaşık 1.50-1.60 TL ile ihraç ediyor. Daha açık bir anlatımla benzin, Türkiye’de yaşayanlara 4.69 TL’ye, yurt dışına ise 1.60 TL’ye satılıyor…” Vatandaşsa hala sessiz…
Anlayacağınız tüccarlıkta da üstümüze yok…

 

Posted in Yazılarım | Benzin Alev aldı! için yorumlar kapalı
Nis 07

Yalancının Mumu (3)

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İstanbul’daki Fatih medreselerinde, uzun zaman önce, çok sıkı bir eğitim alan talebeler kalırdı. Medresenin her odasında üç dört talebe bir arada yaşar, ders çalışır, ezber yapar, yemek yer ve yatar uyurdu. Dersleri çok ağır olduğu için, gündüzler yetmez, çoğu vakit gecenin ileri saatlerine kadar kitap okur, ezber yaparlardı. Tabii, şimdiki gibi elektirik olmadığı için, odaların aydınlanması mumlar ile yapılırdı. Talebeler kendilerine verilen burslardan kenara mum parası ayırırlar ve aralarından bir tanesine bu paraları vererek, mum almaya gönderirlerdi. Gece yanacak mumları temin etme işi, böylece nöbetleşe yapılırdı. Bu talebelerden bir tanesi, çok açıkgöz biriydi. Yana yana eriyen mumların eriyiklerini toplar, tekrar eritir ve onlardan uyduruk mumlar yapardı.
Sonra da kendisine yeni mum almak için verilen parayı iç eder, bu kendi imalatı uyduruk mumları yeni diye arkadaşlarına dağıtırdı. Fakat bu kurnazın önde gideninin aldığı mumlar yepisyeni mumlar gibi uzun ömürlü olmaz, yatsı namazı vaktine kadar ya yanar, ya yanmaz tükenirdi. Odadaki öteki talebeler, bir iki tecrübeden sonra işi anladılar. Günün birinde, aralarında anlaştılar ve bu kurnaz mollayı köşeye sıkıştırıp bir güzel hesap sordular.
“Biz sana aramızda mum parası toplayıp vermiyor muyuz?”
“Veriyorsunuz elbet”
“Peki sen bize neden böyle uyduruk mumlar getiriyorsun?”
“Nesi uyduruk imiş mumların!”
“İnsafsız! Bizim mumcudan aldığımz mumlar, sabaha kadar yanar iken, seninkiler çok tez bitiyor!”
“Canım ben ne yapayım, demek ki zalim mumcu mumları küçültmüş”
Bu pişkinlik karşısından içlerinden biri dayanamadı ve:
“Hadi ordan, seni yalancı!” dedi. “Artık iş açığa çıktı. Çünkü yalancının mumu yatsıya kadar yanar!”

 

Posted in Hikayeler | Yalancının Mumu (3) için yorumlar kapalı
Nis 06

Müftü vekilden AKP’ye din dersi

   
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İhsan Özkes’ten kurşun gibi sözler
Biz bir kimseye dokunmayı ibadet saymıyoruz.
– Kimseyi ikinci Peygamber gibi görmüyoruz.
– Şükür namazı istemiyoruz ve kimseyi de Hz. Musa’ya, Hz. Eyyub’a benzetmiyoruz.
– AB istedi diye hutbelerden ayeti çıkartmadık, Kelime-i Tevhitten Hz. Muhammed’i çıkartmadık.
– Mayınlı araziyi 44 yıllığına İsrail’e biz vermek istemedik.
– Hz. Muhammed’i terörist gösteren karikatüre destek veren Rasmussen’i Nato Genel Sekreteri biz seçmedik.
– Yahudi üstün cesaret ödülünü biz almadık.
– Büyük Ortadoğu Eşbaşkanı biz değiliz.
– Irak’ta camileri yıkan, Müslümanların ırzına geçen, kanını akıtan, çocukları yetim koyan Amerikan askerlerine dua etmedik. Türkiye’de ki İmam-Hatip Okullarının hepsi bugünkü iktidar zihniyeti dışındaki partiler tarafından açılmıştır. Ancak siyasi tarihinde tek bir İmam-Hatip dahi açmayan din istismarcıları İmam-Hatip üzerinden siyaset yapmayı sürdürmüşlerdir.”Din üzerinden gerginlik
Özkes, “Malı götürmek, saltanatı sürmek isteyenler din üzerinden gerginlik oluşturuyor. 1400 yıl önce savaşı kaybetmek üzere iken Kur’an’ı mızrak ucuna takan zihniyet, bugün de sıkıştığında Kur’an’ın arkasına saklanıyor ve hak olan Yüce Kur’an’ı haksızlıklarına alet ediyor. Dün Hz. Ali bunun bir oyun, hile ve entrika olduğunu söyledi ama çevresine anlatamadı. Fakat bugün Hz. Ali’nin haklılığı, Kur’an’ı istismar edenlerin de haksızlığı tüm Müslümanlar tarafından kabul görüyor” diye konuştu.
 
*Yeniçağ Gazetesi
Posted in Gündem | Müftü vekilden AKP’ye din dersi için yorumlar kapalı
Nis 05

Bulamadım!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 Bu ülkeye fikir verdim, kan verdim
Yeri geldi göz kırpmadan can verdim
Her mevkide milletime şan verdim
Bir bacanak bulamadım vesselam!
Genel müdür olamadım vesselam!
 
Doktorlara sordum aklım yerinde
Dertler sıkıntılar içte, derinde
Bilmem bulur muyum günün birinde
Bir akraba bulamadım vesselam!
Genel müdür olamadım vesselam!
 
Bir gün dayılara umut bağladım
Zaman, zaman hayal edip çağladım
Yine gülemedim, yine ağladım
Bir dünür de bulamadım vesselam!
Genel müdür olamadım vesselam!

 

Posted in Şiirlerim | Bulamadım! için yorumlar kapalı
Nis 04

İdeal Adamı Alpaslan Türkeş’ten Altın Sözler

 

 

 

 

 

 

 

 

               Ruhu şad, mekanı cennet olsun!
  • İdealler yıldızlar gibidir. Onlara belki ulaşamazsınız ama bakarak yönünüzü tayin edebilirsiniz.
  • Dalından kopan yaprağın akibetini rüzgar tayin eder.
  • Fikir, iman, ülkü aşkı … İnsanları güçlü yapan bunlardır.
  • Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dâva başarıya ulaşamaz.
  • Türkün en önemli vasfı teşkilâtçılığıdır.
  • Zafer, asla mahvolduklarını zannedenler tarafından kazanılamaz.
  • Ne mozayiği ulan! Mermer, mermer!
  • Türklük bedenimiz islâmiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset gibidir.
  • Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanız.
  • Hepiniz birer Türk Bayrağı’sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin yere düşürmeyin.
  • Bölünme kabul etmez, kutsal bir bütün halinde Büyük Türkiye’yi yeniden inşa edeceğiz.
  • Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dâva başarıya ulaşamaz.
  • Türk töresi, Türk ülküsünün ayrılmaz parçasıdır.
  • Ülküsüz insan çamurdan farkı olmayan bir varlıktır.
  • İslâmiyeti ele alıp Türklüğü inkâr etmek ihanettir. Bunun tersi de aynı derecede gaflet ve ihanettir.

 

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | İdeal Adamı Alpaslan Türkeş’ten Altın Sözler için yorumlar kapalı
Nis 03

Azat Kâğıdı Getir

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
1522 senesinde Divan’da görülen bir davada şahit icab etti. Sadrazam Makbul İbrahim Paşa şahit olmayı teklif ettiyse de, Rumeli kazaskeri Fenârîzade Muhyiddin Efendi, sadrazamın köle olduğunu ileri sürerek şahitliğini kabul etmedi. Şer’î hukukta kölenin şahitliği makbul değildir. Bunun üzerine paşa, bunu aynı zamanda eniştesi olan Kanunî Sultan Süleyman’a şikâyette bulundu. Padişah, kazaskerin muamelesinin hukukun gereği olduğunu söyledi ve eniştesini azatladı. Bu sefer de kazasker, paşanın tek taraflı beyanını kabul etmeyerek azat kâğıdı (ıtkname) getirmesini istedi. Paşa ertesi gün padişahtan azat kâğıdı getirince, şahitliği kabul olundu.

 

Posted in Hikayeler | Azat Kâğıdı Getir için yorumlar kapalı
Nis 02

Bu Devlet Dağılır!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
1860’da Osmanlı Ülkesine Japonya’dan bir ekip inceleme yaparak bir rapor yazmış. Raporda “Bunlar aralarında Fransızca konuşuyorlar, bu devlet dağılır diye raporlarına not düşerler. Şimdi gelen Japonlar da şu anda da İngilizceden dolayı dağılır diyorlar.”
 
Amerika’daki Türk dernekleri bültenlerini Türkçe olarak yayınlardı. Bu derneklerin birleşerek bir federasyon olmaları sağlandı. Bir zaman sonra Amerika’daki Türk Büyük Elçiliği bu federasyona bundan sonra yazışmalarınızı İngilizce emri verir. Artık toplantılar, konuşmalar, yazışmalar, bültenler İngilizce yapılır.
 
Yine Almanya’da Nasrettin Hoca Haftası dolayısıyla bir kutlama yapılır. O.D.T.Ü’ den
bir, iki genç profesör ile Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu, T.C. Konsolosu, Türk katılımcılar, dinleyiciler ve bir de Japon Türkiyatçı bir kadın bulunmaktadır. Japon Türkiyatçı kürsüde Nasrettin Hoca’yı Türkçe anlatmaktadır. Öndeki Baş Konsolos mosmor olur ve kadının yanına yaklaşır, “ İngilizce anlatınız” der. Kadın afallar, şaşırır. Gel de, Türk dinleyicilere Nasrettin Hoca’yı İngilizce anlat, hem de Almanya’da diye düşünür. Kadın isteksiz ve tereddütlü İngilizce konuşmaya başlar. Nasrettin Hoca’nın hikâyesini anlatmayı sıra gelince Japon nezaketine rağmen kızarak “Yahu Nasrettin Hoca hikâyesi İngilizce anlatılır mı? Diyerek Türkçe olarak anlatmaya devam eder. Baş Konsolos kahrolur. O.D.T.Ü’den gelenler ise İngilizce konuşma yaparlar.

 

Posted in Yazılarım | Bu Devlet Dağılır! için yorumlar kapalı