Şub 03

Altın Sözler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
*Gelmemiştir dünyaya O’nun gibi nur
Allah’ın en sevdiği kulu elbette O’dur. 8.3.2009 Kenan ŞAHBAZ

 

*Âlimin uykusu cahilin ibadetinden hayırlıdır.

 

*“Fahr-i Kâinat aynen şöyle buyurdular: Kendi halinde, avının üstüne atlamak için sanki pusuda bir arslan gibi bekleyip duran toplum üzerine varmayınız! Onları harbe kışkırtmayınız! Türkler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayınız.” (el-Hamevi, Mucem’ül Büldân, II. s. 23 – Hz. Peygamberin Hâdislerinde Türkler- s. 176)

 

*Cehenneme iğne ucu kadar delik açılsa dünya üzerinde yanmadık hiçbir şey kalmazdı… Hz. Muhammed

 

* “2 melek vardır. Biri şiddeti emreder, diğeri yumuşaklığı… Her ikisi de haklıdır. Şiddeti emreden Cebrail, yumuşaklığı emreden Mikail’dir. İki peygamber vardır. Biri yumuşaklığı emreder, diğeri şiddeti. Her ikisi de haklıdır. Yumuşaklığı emreden Hz. İbrahim, şiddeti emreden Hz. Nuh’tur. İki arkadaşım vardır. Biri yumuşaklığı emreder, diğeri şiddeti. Bunlar da haklıdır. Yumuşaklığı emreden Ebu Bekir, şiddeti emreden Ömer’dir.” Hadis-i Şerif (Taberani).

 

Peygamber efendimiz Hz. Fâtıma’ ya düğün günü şöyle nasihat etti:

 

*Kızım, evimizden çıkıp başka bir eve, ülfet etmediğin bir kimseye gidiyorsun…
*Sen kocana yer ol ki, o sana gök olsun!
*Sen ona hizmetçi ol ki, o sana köle olsun!
… *Kocana yumuşak davran!
*Öfkeli hallerinde sessizce yanından kayboluver…
*Öfkesi geçinceye kadar ona görünme…
*Ağzını ve kulağını muhafaza et..
*Kocan sana fena söylerse, söylediklerini duyma;
*Sakın mukabelede bulunma!
*Ona karşı gelme!
*Daima senden güzel söz işitsin, güler yüz görsün..
*Bu suretle sana iyi nazarla baksın..”

 

”Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)´den Güzel Sözler

 

* “Kıyamet günü arşın gölgesinde gölgelenecek yedi sınıf insandan bir sınıfı da “Adil yöneticilerdir.”

 

* “Adaleti engelleyen devlet yöneticilerinin cennetin kokusunu alamayacaklarını, cehennemlik olacaklarıdır” . Allah resulü adaletsiz devlet yöneticilerinden namaz kılan, oruç tutan, zekât veren, hac yapan, teheccüde kalkan yöneticiyi kastetmektedir. İşte o tür yöneticiler bile adaleti engellediklerinde, mesela kendi adamlarını kayırdıklarında, devlet imkânlarını hısım akraba arasında paylaştırdıklarında, görevi ehline değil, âline verdiklerinde, cennetin kokusunu dahi alamayacak, cehennemlik olacak ikazı yapmaktadır.
Peygamberimizin Duası:
* “Allah’ım, bu sabah kendine ne ile şahitlik ettinse, meleklerin, arşını taşıyanlar ve bütün mahlûkatın ne ile şahitlik ettilerse ben de onunla şahitlik ederim ki SEN kendisinden başka ilah olmayan ve adaleti ayakta tutan Allah’sın!..
Posted in Gündem | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Şub 02

Allah Bülent Ersoy’a uzun ömür versin!

Bu duaya “amin” der misiniz?
 
“Deniz Gezmiş öldü, hepimiz devrimci olduk…
Ecevit öldü, hepimiz sosyal demokrat olduk…
Barış Akarsu öldü, hepimiz rock’çı olduk…
Hrant Dink öldü, hepimiz Ermeni olduk…
Muhsin Yazıcıoğlu öldü, hepimiz ülkücü olduk…
Türkan Saylan öldü, hepimiz laik olduk…
Allah Bülent Ersoy’a uzun ömür verir inşallah!”
Posted in Fıkralar | Allah Bülent Ersoy’a uzun ömür versin! için yorumlar kapalı
Şub 01

Gergedanlaşmak!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Yeniçağ Gazetesi yazarı İsrafil Kumbasar’ın ‘Gergedanlaşmak ya da ‘teslim olmak’ adlı yazısındaki ‘Gergedanlaşmak’ sanki bizi anlatıyor. Yazı şöyle;
 
Yahudi kökenli yazar Eugene Ionesco, ‘Le Rhinoceros’ (Gergedan) isimli tiyatro eserinde, ‘değişim’, ‘dönüşüm’, ‘başkalaşım’ olarak lanse edilen süreçte, insanların nasıl ‘kendi benliklerinden’ koparılarak, ‘tek kalıba’ sokulduğunu çok çarpıcı bir dille anlatır.
Eser, Fransa’daki bir taşra kasabasında, telaşla cafeye dalan Bèrenger’in, şaşkın bakışlarla sorduğu şu soru ile başlar:
– “Sokakta bir gergedan geziyor, gördünüz mü?”
Cafedekiler, adamın hayal gördüğünü, olayı fazla abarttığını söylerler. Hatta “Medeni bir yerleşim yerinde gergedanın ne işi var” diye dalga geçerler.
Derken, ‘gergedan’ gördüklerini söyleyenlerin sayısı hızla çoğalmaya başlar.
Hatta sokak ortasında bir kedi, gergedanlar tarafından ezilerek öldürülür.
Ama ahali söylentilere bir türlü itibar
etmez:
– “Yok canım mümkün değil, öyle değildir.”
Oysa, gerçekten kasaba gergedanlar tarafından istila edilmeye başlamıştır.
***
Peki bu istila ne şekilde gerçekleşmektedir?
İnsanlar, önce sağda solda tek tük gördükleri gergedanların ‘cezbedici’ bir takım hareketlerinden ve tavırlarından etkilenmektedirler.
Ve bu insanlar, önce yavaştan ‘benzemeye’, sonra giderek ‘değişmeye’, ardından da artan bir hızla gergedana ‘dönüşmeye’ başlarlar.
Tabii bu dönüşüm sürecini ‘dehşet içerisinde’ izleyenler de vardır. Amma velakin zaman içerisinde bu kişiler de, “Değişime ayak uydurmak, çağdaşlığın bir gereğidir” diye söze girip gergedanların erdemlerinden dem vurmaya başlarlar.
Hem kendilerini, hem de başkalarını ikna edici bir tavırları vardır:
– “Geçen gün yanlarından geçiyordum, dokunmayınca hiç de zararlı
değiller.”
Bir gün, bir gergedan kasabadaki devlet dairesine dalar. İçeridekilerin can güvenlikleri tehlikededir. Madam Boeuf, derisi kalınlaşıp ses tonu değişen gergedanı hemen tanır. Ona ‘sevgi’ ile böğüren gergedan, kocasıdır.
***
Kasabanın yöneticisi Botard, başlangıçta hiç aldırmadığı olayın telaşı içerisindedir:
– “Ben biliyorum sorumluların kimler olduğunu. Beni aldatamazsınız. Hainleri açıklayacağım.”
Ama sonunda “Değişime ayak uydurmak, çoğunluğa uymak gerek” diyerek o da gergedanlaşmayı seçer.
Geride gergedanlaşmaya karşı direndiği için sürekli aşağılanan, hatta en yakın dostlarından bile baskı gören Bèrenger ile onu çok seven nişanlısı Daisy kalmıştır.
Günün birinde Daisy de katılıverir gergedanlaşanlar kervanına:
– “Belki hatalı olan biziz. Onlardan fışkıran şu müthiş enerjiye bak. Adeta birer tanrı gibiler. Bèrenger’i o kadar da sevmiyorum.”
Bir ara umudunu iyice kaybeden Bèrenger, çaresizlik içinde kurtuluş olarak gergedanlaşmayı bekler. Ama bir türlü beceremez.
Nihayet, tek başına da olsa direnmeye karar veren Bèrenger, perde inerken şöyle haykırır:
– “İnsanım ben, sonuna kadar da böyle kalacağım. Asla teslim olmayacağım.”
***
Oyunun yazarı Eugene Ionesco, dünyanın sürüklenmekte olduğu yeni dönem ile ilgili endişelerini aynen şu cümlelerle izah eder:
– “Birdenbire ortaya çıkan bir düşüncenin bulaşıcı bir hastalık gibi yayılması. Yeni bir din, bir öğreti, bir fanatizm sürükleyiveriyor insanları. İnsanlar sizin düşüncelerinizi paylaşmıyorsa eğer, işte o zaman sanki canavarlar ile karşı karşıyaymışsınız demektir. Örneğin gergedanlarla. Gergedanların saflığı, aynı zamanda acımasızlığı var onlarda. Onlar gibi düşünmüyorsanız göz kırpmadan öldürebilirler sizleri.”
***
Siz siz olun, sabah her kalktığınızda bir kez daha aynaya bakın.
Yoksa siz hâlâ gergedanlaşamadınız mı?

 

Posted in Hikayeler | Gergedanlaşmak! için yorumlar kapalı
Şub 01

Beni işe almazsan babasını da söylerim…

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
  
 
 
 
 
Şarap fabrikasının emektar çeşnicisi ölür. Yenisi için ilan verirler.
Derken perişan kılıklı belli ki ayyaş birisi başvurur.
Fabrika müdürü biraz da bu ayyaşı başından savmak düşüncesi ile test için ona bir kadeh şarap verir. Adam şarabı içer ve ;
“Kırmızı bir Muscatel, 3 yıllık, kuzey yamaçta yetişmiş, çelik varillerde yıllanmış “ cevabını verir. Müdür şaşkınlıkla “doğru” der.
Bir başka şarabı tattırır Kırmızı, Cabarnet, 8 yıllık, güneybatı yamaç mahsulü ve meşe fıçılarda yıllanmış”
Doğru cevabı üzerine iyice şaşıran müdür beyimiz, sekreterinin yanına gider ve ona bir bardak suya biraz idrarından karıştırarak getirmesini söyler ve adama bunu beyaz şarap niyetine içirir. Adamın yanıtı:
“Sarışın, 26 yaşında, 3 aylık hamile, eğer beni işe almazsan babasını da söylerim ..

 

Posted in Fıkralar | Beni işe almazsan babasını da söylerim… için yorumlar kapalı
Oca 31

Türk’ten Öğrendi Dünya!

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Baykuşlar ötüyor yurdun üstüne
Feleğin millete bunca kastı ne?
Yanmışız, yanmışız Türk’ün mestine
Cesareti Türk’ten öğrendi dünya!

 

Hakikat yolunda andırır çığı
Odur insanlığın nurlu ışığı
Her dem İstiklalin gerçek aşığı
Asaleti Türk’ten öğrendi dünya!

 

Sövüp de sayanlar ahlâkı boğar
Hoş görme haini bir maraz doğar
Mazlumun gönlüne rahmetle yağar
Hidayeti Türk’ten öğrendi dünya!

 

Gel de her milletin tarihine bak!
Kana, gözyaşına, bir de kine bak!
Türk’ün tarihteki şefkatine bak!
Merhameti Türk’ten öğrendi dünya!
Posted in Şiirlerim | Türk’ten Öğrendi Dünya! için yorumlar kapalı
Oca 30

Asker görevini yapmıştır!

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
İngiltere bu dünyada, emperyalizmin gerçekten “usta öğreticisi”dir. Bu devletin dünya üzerindeki maddi ve psikolojik egemenliği 2. Dünya Savaşı sonuna kadar sürdü. Dünya adeta onundu; Çin’den, Hindistan’dan, Mısır’dan, Güney Amerika kıyılarına kadar borusu öterdi… Ta ki, ABD ile egemenlik paylaşım kararına vardığı 1945 San Fransisko Konferansı’na kadar. Günümüzün ABD’si de, AB’si de o yıllarda İngiltere idi! Bırakınız Kraliçe’yi ve Başbakanı’nı; valisi bile, bir acayip idi bu devletin. Hint Racaları, Hindistan Genel Valisi’nin konutuna bahçe kapısından başlayarak sürünerek girmek zorundaydı! Her emperyalist gibi kuralsız ve acımasızdı. İngiliz pamuklu kumaşlarının Hindistan’da pazar bulması için, Hint ipeklisi dokuyan Hintli ustaların ellerini bileklerinden kestiriyordu!
Şimdi size bir olay anlatacağım: 1934 yılının Temmuz ayı… İngiltere’nin Akdeniz filosu, Akdeniz’de (Aynen günümüz ABD’nin 6. Filosu gibi) dolanıp durmaktadır. Bu filo, Adalar Denizi’nde (Ege’de) Sisam Adası yakınına gelir. Birkaç İngiliz askeri tekneyle Kuşadası’nın Dipburun yöresindeki Kanapiçe Koyu kıyısına yaklaşır. Denizciler karaya çıkar. Tam o sırada Dipburun Karakol erleri “Dur! Teslim ol!” diye uyarır. İngiliz askerleri Mehmetçiğin bu uyarısını dinlemeyip, teknelerine doğru kaçarlarken, Balıkesirli Er Musa şaşmaz tüfeğinin tetiğini arka arkaya çeker. İngiliz subaylarından birisi ölü olarak denize düşer, diğerleri ise ağır biçimde yaralanır.
Kuşadası Kaymakamı Dilaver Argun Ankara’yı bilgilendirir. İngilizler öfkelidir: Dün kurulan zayıf bir devletin askeri, nasıl olur da İngiliz askerini öldürür! Bu olacak şey değildir. Türkiye toprağı ne demekmiş? Her İngiliz, izinsiz olarak her devletin toprağına ayak basabilir!
Bu öfke selinde görüşmeler başlar. İngilizler “Er Musa’nın kesinlikle cezalandırılmasını” isterler… Ve çok geçmeden daha büyük bir donanma ile Kuşadası kıyılarına yanaşmak için harekete geçerler.
Hükümet bu gelişmeleri, Bolu’yu ziyaret etmekte olan Atatürk’e 18 Temmuz akşamı telgrafla bildirir. Olayı öğrenen Atatürk ne yapar? Atatürk, ‘Atatürk gibi’ iş yapar! O an Cevat Abbas’a Ankara’ya iletilmek üzere “Türk askeri, kendisine düşen vazifeyi yapmıştır”der ve Bolu’dan ayrılır. Hükümet ise Kaymakam Dilaver Ergun’a bir takdirname ve para ödülü gönderir. Bu arada. Ege bölgesindeki birlikler kısmi seferberlik durumuna geçirilir. İzmir Müstahkem Mevki Komutanlığı birlikleri, Balıkesir’den 2. Kolordu ile Afyon’daki 1. Kolordu bölgeye doğru yola çıkar!
Karar kesindir: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten iktidar, “Er Musa için” dünyanın ‘kabadayısı’ İngiltere ile gerekirse savaşacaktır!
Bu kararlılık karşısında İngiliz elçisi, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ı ziyaret etmek zorunda kalır. Atatürk’ün Bakanı, Atatürk’ten aldığı talimat üzerine Elçi’yi hiç konuşturmadan, “İngiliz askerlerinin bağımsız bir devletin topraklarında ne işi vardır?” gibi seri sorularla bunaltır… Tehdit için gelen Elçi, sonunda özür diler ve sorun böylece kapanır. (Geniş bilgi için bkz: Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz, “Hatıralarım”, Prof. Dr. Enver Konukçu, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 54, Kasım 2002, Halit Çapın, “Kuşadası Olayı” 15-17 Temmuz, 1970 Milliyet Gazetesi)
Bu olayda asker de görevini yapmıştır; hükümet de!
Bu olay Atatürk Cumhuriyetinin gururudur!
 
* Mevlut Uluğtekin YILMAZ Yeniçağ Gazetesi

 

Posted in Hikayeler | Asker görevini yapmıştır! için yorumlar kapalı
Oca 28

Şehit Aileleri Kırgın…

 
 
 
 
 
 
Yeniçağ Gazetesi’nin haberi
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Hükümet, Uludere’de ölen 34 kişinin ailelerine 123’er bin TL tazminat ödeme kararı aldı. Şehit ailelerine ödenen para ise 2 bin liralık ilk destek yardımıyla 63 bin lirada kalıyor. Mehmetçik Vakfı’nın yardımıyla rakam 95 bine bile ulaşamıyor.  Şehit aileleri kırgın, kızgın Bu çifte standart şehit ailelerini hem gücendirdi hem de kızdırdı. En sert tepki Türkiye Harp Malulü Gaziler Derneği’nden geldi: Bir kaçakçının, bir PKK yandaşının kanı; bir şehidin, bir gazinin kanından daha mı değerli? Bu nasıl bir vicdan?
24 asker için ödenmedi Türkiye Harp Malülü Gaziler Şehit Dul ve Yetimleri Derneği Kayseri Şube Başkanı Ali Yavuz da, “Şehit ve gazi olan vatan evlatlarının ailelerine veya kendilerine ödenmesi gereken tazminatlar ödenmezken, hem kaçakçılık meşrulaştırılıyor hem de tazminat ödeniyor” dedi. Yavuz, “Bir kaçakçının, bir PKK yandaşının kanı bir şehidin bir gazinin kanından daha mı değerlidir. Bu nasıl bir vicdandır” diye konuştu.
Posted in Gündem | Şehit Aileleri Kırgın… için yorumlar kapalı
Oca 27

Altın Sözler

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
* “Görünüşlerinin aksine tabiatın en zayıf canlıları devlerdir. Çünkü, ilk onlar silindiler yeryüzünden.”
Murathan Mungan (2011)

 

*Zafere ve hezimete dair her şeyi yaşamış olan Napolyon’un bir sözü var: “Coğrafya ülkelerin kaderini belirler!”

 

*”Allah devası olmayan hiçbir hastalık yaratmamıştır”.(Sahih-i Buhari)

 

*”Tıbbi tedavileri kullanın zira Allah yaşlılık haricinde tedavisi olmayan bir rahatsızlık yaratmamıştır”
(Sünen-i Ebu Davud)

 

*”Rahatsızlığı gönderen onun devasını da göndermiştir.” (Muvatta)

 

* “Dünyaya iki İbrahim geldi. Biri putları yaktı, diğeri putları dikti” Şair Figani
Şair bunu söylerken sadece Hazreti İbrahim ile Pargalı İbrahim Paşa’yı biliyordu.

 

* “Tavuğun yürüyüşüne özenen keklik bir süre sonra kendi yürüyüşünü unutur.”

 

*“Allah’ın gülü dikenli yarattığına hayret edeceğiniz yerde, dikenler arasında gül yarattığına hayret ediniz.” Arabistan atasözü

 

Posted in Atasözleri Vecizeler | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Oca 26

Adalet Ararım!…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Her gün sarsılırım ben dehşet ile
Kalpleri bürümüş palavra hile
Sözde bir adalet dolanmış dile
Adalet ararım gerçek adalet!

 

Hazreti Ömer’in anlayışında…
Âlimlerin ilmi kavrayışında…
Bir de, vekillerin davranışında
Adalet ararım gerçek adalet!

 

Anne şefkatiyle mazlumu saran
Hakkı, hakikati yoğurup karan
Adil olmak için kılı kırk yaran
Adalet ararım, gerçek adalet!

 

Hak deyince akan sular dururdu
Adalet bir zaman rütbe, onurdu
Hak için adalet kelle vururdu…
Adalet ararım gerçek adalet!

 

Posted in Şiirlerim | Adalet Ararım!… için yorumlar kapalı
Oca 26

Ey Dünya Utan!

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Bu nasıl haslettir, bu nasıl yasa
Ermeni hamisi katil Fransa
Türk’e düşman olmak onlara haksa…
Ey dünya, ey insan, ey vicdan utan!

 

Hürriyet beşiği adındır boşa
Getirdi sizleri ‘Asala’ tuşa
Katli destekleyip yaptın temaşa
Ey dünya, ey insan, ey vicdan utan!

 

Türk korkusu sarmış tüm Avrupa’yı
Hem Fransa, Rusya, Amerika’yı
Yükselecek Türk’ün yıldızı, ayı
Ey dünya, ey insan, ey vicdan utan!

 

Boğacaktır Şahbaz ‘Asala’kları
Dünyaya yön veren tüm salakları
Nerde beyanname, insan hakları!
Ey dünya, ey insan, ey vicdan utan!

 

Posted in Şiirlerim | Ey Dünya Utan! için yorumlar kapalı