Oca 09

“O PAŞAYI VURUN!”

“O PAŞAYI VURUN!”

Wolfowitz, Kıvrıkoğlu’nun kendisini azarlamasını hiç unutamadı. Önce Süleymaniye’deki çuval olayını tezgâhladı. Ardından Paşa için ölüm emri çıkarttı. Ancak metresinin düşük çenesini hesaba katmadı…

Öyle konular vardır ki sadece bir kere yazabilirsiniz… Zamanın ruhuna uymayıp ertelediğinizde ya da öne aldığınızda, yazdığınızın bir anlamı olmaz. Ama doğru zamanda kaleme alındığında da TSUNAMİ etkisi gösterir.

Genelkurmay eski Başkanı Hilmi Özkök, Ergenekon mahkemesine gidip ifade verinceye kadar birazdan yazacaklarımı paylaşmayı düşünmüyordum……

Ancak Paşa salonda “ABD, Wolfowitz aracılığı ile bana Tezkerenin geçmesi için baskı yaptı. Ancak ben dinlemedim” diye konuşunca daha fazla bekleyemezdim….

İşte size sadece filmlerde görebileceğimiz müthiş bir hikâye… Filmden tek farkı, buradaki her şey gerçek! Okuyun siz karar verin…

Tarih 16 Temmuz 2002…Türkiye’yi ziyareti daha önce üç kez ertelenen ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz, resmi temaslarda bulunmak üzere gece geç saatlerde Ankara’ya indi. Dönemin Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer, Başbakan’ı Ecevit, Genelkurmay Başkanı ise Hüseyin Kıvrıkoğlu’ydu.

Gezi basında günler öncesinden köpürtüldü… Ziyaretin hayati önem taşıdığı sayfa sayfa anlatıldı. Uçaktan inen Wolfowitz’in canı sıkkındı. Görüşmek istediği tüm isimlerden randevu almış ancak “biri” kendisini kabul etmemişti. Kara Kuvvetleri Komutanıyken Kıbrıs’taki çadırda suikasttan kurtulan Kıvrıkoğlu bir türlü kendisini kabul etmiyordu. ABD Büyükelçiliği ve diğer makamlar araya girdiyse de Paşa, “Nuh” diyor, “Peygamber” demiyordu! Çıkış yolu bulamayan Washington devreye girip Başbakan Ecevit’ten “aracı olmasını” rica etti. Kıvrıkoğlu Paşa, Ecevit’e de kibarca “Hayır” diyerek görüşmeye yanaşmadı. Kriz giderek büyüyünce rahmetli Ecevit tekrar telefona sarılarak “En azından iki-üç dakika görüşün bari” teklifini iletti. Paşa hiç de

istemeyerek “Peki” cevabını verdi.

Randevu baskıyla alınmıştı. Paşa sinir küpüydü. Görüşme başlamış ama suratlar asıktı. Birkaç dakika içinde elektriklenme tüm odaya yayıldı.

ABD’li konuk Irak işgalini masaya getirmişti. Peş peşe akıl almaz istekler sıralıyordu. Silah arkadaşlarının “Hacı” diye andığı Paşa, Wolfowitz’in GENEL VALİ gibi konuşması üzerine çok sert tepki verdi.

“Kerkük’ü de içine alan bir Kürt Devleti kurulması söz konusu olursa, doğrudan ve açıkça oraya, bölgeye gireceğimizi, müdahale edeceğimizi biliniz” diye çıkıştı.”

Wolfowitz neye uğradığını şaşırdı. Ne yapacağını bilemez hale gelen Wolfowitz “Ben, ABD Savunma Bakan Yardımcısıyım, benimle böyle konuşamazsınız” dedi.

Orgeneral Kıvrıkoğlu da “Ben de Türk ordusunun başıyım ve üstelik de Türkmen asıllıyım” diye karşılık verdi.

Şaşkına dönen ABD’li sinirli bir şekilde salonu terk etti.

Görüşmek için can attığı toplantı kâbusu olmuştu. Irak işgalini Ankara’ya en net anlatan ABD’li olan Wolfowitz ülkesine döndü. Kısa bir süre sonra Kıvrıkoğlu, çok sevdiği Hilmi Özkök’e yerini bıraktı. Birkaç ay sonra da Türkiye’nin gündeminde 1 mart Tezkeresi vardı. Herkes ne olacağını merakla bekliyordu. Amerikalılar aradaki pürüzlere rağmen karardan emindiler. Ancak sonuç öyle olmadı. Tezkere, Meclis’e takıldı.

Wolfowitz’e göre, “Türk Ordusu, siyasiler üzerinde gerekli baskıyı yapmamıştı. Tezkere’nin geçmemesinin arkasında da Kıvrıkoğlu’nun parmağı vardı.”

Ankara’da kovulmaktan beter olan Wolfowitz, Pentagon’da sık sık “Türkler, ABD’ye kafa tutmanın ne demek olduğunu anlamalı” diyordu. Bunu hiç çekinmeden her yerde dile getiriyordu. Kini hiç bitmiyordu.

Öfkesi hiç dinmiyordu. Bu aşağılanmanın faturasını ödetmek için çırpınıyordu……Aradığı fırsatı tam bir yıl sonra yakaladı…

4 Temmuz 2003 günü, Kuzey Irak’taki Türk Birliği basıldı. ABD askerleri ve çok sayıda Peşmerge karakolun etrafını sardı. Silahlarını kullanmayan 11 Türk askerinin başına çuval geçirildi. Operasyonun emrini Wolfowitz vermişti.

İntikamını geç de olsa almıştı!

Aradan iki hafta geçmişti… ABD’deki bir büyükelçilikteki kutlamaya seçkin isimler katılmıştı. Dönemin ABD Genelkurmay Başkanı Richard Myers da bunlardan biriydi. Orada olan 4 kişilik TÜRK EKİBİ harekete geçmek için fırsat kolluyordu. Sivil ama önemli Türk o anın geldiğini anlayınca arkadaşlarına dönerek “Ben şimdi Myers’a yaklaşacağım, siz bizi perdeleyin, kimseyi yaklaştırmayın, rahat rahat görüşeyim” dedi. Diğer üç Türk görevlerini kusursuzca yaptı. Kimse oraya yaklaşamadı……

O Türk, Myers’ın yanına giderek derhal Çuval olayını açtı ve “Bu işin arkasında Wolfowitz’in olduğunu biliyoruz” dedi….Myers şaşkına dönmüştü; “Bunu siz nereden biliyorsunuz” diye kısık sesle sordu. Sivil Türk “Sayın Başkan inanın başka şeyleri de biliyoruz” cevabını verdi ve başladı sırlamaya. Wolfowitz, küçük özel bir ekiple bir takım örtülü operasyonlar hazırlığındaydı.

Myers, duyduklarına inanmıyordu, “Hayır, bunlar olamaz” diye karşı çıkıyordu. Konuyu daha fazla uzatmak istemeyen sivil Türk elini ceketinin cebine atarak ilgili belgeleri çıkardı. Myers’ın gözleri büyümüştü.

Sivil Türk “Sayın Başkan, ordunuzun içindeki küçük bir klik, iki ülke arasında kriz çıkarmak istiyor, buna müsaade etmeyin” dedi… Myers biraz düşündü “Size samimiyetimle söylüyorum ki, bunlardan (Siyonistleri kastediyor) Dışişleri’nde bolca bulunur(!), ama Pentagon’a giremezlerdi(!). Ancak son yıllarda birkaçı orduya sızmayı başardı. Fakat ben gereğini yapacağım” diyerek garanti verdi. Sivil Türk, teşekkür edip giderken Myers öylece kalakalmıştı!

Kıvrıkoğlu ne kadar canını yakmışsa Wolfowitz o günü bir türlü unutamıyordu. Evinde Erhan Göksel ve Cengiz Çandar gibi isimleri ağırlayacak kadar Türklerle arası iyi olan Amerikalının acısı büyüktü. Elindeki gücü kullanarak son kararını verdi: Kıvrıkoğlu’nu ortadan kaldırın!

Wolfowitz’in verdiği emir Türkiye’ye kadar gelmişti. Hazırlıklar başlamıştı. Sinsi plan alttan alta işlerken çılgın Amerikalının o dönem ki METRESİ çok sevdiği bir arkadaşıyla İtalyanların işlettiği bir lokantaya gitti. Masaya gelen garson İtalyanca selam verip isteklerini almaya başladı.

Hanımefendi İtalyan garsonu tehlike görmemiş olacak ki yanındaki okul arkadaşına ŞİFRELİ olarak planı anlatıyordu. ODTÜ’den mezun olan genç hiç bozuntuya vermeden siparişleri alıp İtalyanca selam verip uzaklaştı! Birkaç dakika sonra masaya siparişler geliyor, ancak garson görünmüyordu!

Lokantayı terk eden genç Ankara’ya mesaj geçiyordu:

“Sanırım Hüseyin Kıvrıkoğlu ile ilgili kötü bir gelişme olacak. Koruma altına alırsanız iyi olur!”

Wolfowitz’in ekibi Ankara’daki dostlarına “düğmeye basın” talimatı verdi. Ancak Kıbrıs’ta kurşunun sıyırdığı Kıvrıkoğlu’na kimse yanaşamıyordu. Etten duvar örülmüştü. Kimse nerede ne yapacağını kestiremiyordu. Bir süre sonra oluşturulan güvenlik halkası TEHLİKEYİ fark etti. İki şüpheli sınır dışı edildi. Yakalanan yerli işbirlikçilere ne olduğu ise hiç bilinmedi

Kaynak: Takvim 2013 Aralık/Ergün Diler

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , | “O PAŞAYI VURUN!” için yorumlar kapalı
Oca 08

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

8 Ocak:

1735 – Londra‘daki Covent Garden Tiyatrosu’nda Ariodante operasının ilk gösterimi yapıldı.

1828 – ABD‘de Demokrat Parti kuruldu.

1912 – Afrika Ulusal Kongresi kuruldu, ilk kongrede kabile şefleri, halk temsilcileri, kilise organizasyonları ve yerli halkın hak mücadelesinin önde gelen kişileri bir araya geldi.

1918 – ABD başkanı Woodrow Wilson, kongrede yaptığı konuşmada Wilson İlkeleri‘ni açıkladı.

1959 – Charles de GaulleBeşinci Fransız Cumhuriyeti‘nin ilk başkanı olarak görevine başladı.

Marco Polo (Ö. 1324)

Elvis Presley (D. 1935)

Stephen Hawking (D. 1942)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Oca 07

KUBİLAY’LAR ÖLMEZ!..

KUBİLAY’LAR ÖLMEZ!..

Dün de bugün de şeriat devleti isteyen yeşil sancak altına toplananların hedefleri Mustafa Kemal Atatürk döneminde çıkarılan şu yasalar ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ydi.

• 1 Kasım 1922: Saltanat rejimi kaldırıldı.

• 29 Ekim 1923: Cumhuriyet ilanı edildi.

• 3 Mart 1924: Halifelik makamının kaldırıldı.

• 3 Mart 1924: Dinsel eğitim kalktı ve ulusal eğitim sistemine geçildi.

• 12 Nisan 1924: Dinsel mahkemeler kapatıldı.

• 17 Şubat 1926: Türk Medeni Kanunu yayınlandı.

• 13 Mart 1926: Türk Ceza Kanunu kabul edildi.

• 25 Kasım 1925: Şapka ve Kıyafet Devrimi ilan edildi.

• 30 Kasım 1925: Şeriat yanlısı manastır ve derviş locaları kapatıldı.

• 20 Mayıs 1928: Uluslararası ölçü, saat ve takvime geçildi.

• 1 Kasım 1928: Yeni Türk alfabesi kabul edildi.

• 3 Nisan 1930: Kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı.

Bu gelişmeler İslam Cumhuriyeti ve Şeriat hükümlerine dayalı devlet yapısı isteyen Nakşibendi tarikatının lideri Şeyh Esat ve yandaşlarının tepkilerine neden oluyordu.

İlk eylem Menemen’de uygulamaya konuldu.

23 Aralık 1930’da Manisa’dan Menemen’e gelen dördü silahlı altı kişi, sabah namazı sonrası şeriatı temsil eden yeşil sancağı ilçe meydanına diktiler.

Başlarında Şeyh Esat’ın Manisa’da Nakşibendi tarikatını yaymakla görevlendirdiği Laz İbrahim Hoca vardı.

Şeriatçılar meydana diktikleri yeşil şeriat sancağın etrafında dönmeye, tekbir getirmeye ve zikretmeye başlayıp Atatürk devrimlerine karşı şöyle sloganlar attılar;

“Şapka giyen kafirdir. Yakında yine şeriata dönülecek, Halife ordusu gelecek…”

Derviş Mehmet kendini “mehdi” olarak tanıttı ve İslam’ı korumaya geldiklerini arkalarında 70 bin kişilik halife ordusu olduğunu, şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini söyledi.

Olay yerine gelen Yüzbaşı Fahri Bey dağılmalarını söyledi ama Giritli Derviş Mehmet, “şeriat ilan ettik dağılmayacağız” dedi.

Yüzbaşı Fahri Bey, 43. Piyade alay komutanı Asteğmen Kubilay’ bir manga askerle olay yerine gönderdi.

Kubilay eylemcileri teslim olmaya ikna etmeye çalıştı.

Silahlı eylemcilerden birisi ateş edip Kubilay’ yaraladı.

Askerler tarafından isyancılara ateş açıldı ama tüfeklerde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri vardı. Derviş Mehmet yara almayınca bağırdı:

“Ben mehdiyim bana kurşun işlemiyor…”

Yaralı Kubilay cami avlusuna sığındı.

Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve Kubilay’ın başını bedeninden ayırıp kanını avuçla içti.

Kesik başı yeşil sancağın sopasına dikemeyince iple bağladılar.

Mahalle bekçileri Hasan ve Şevki’yi de öldürdüler.

Takviye birliklerle çatışmada Şamlı Mehmet, Derviş Mehmet ve Sütçü Mehmet öldürüldü.

1 Ocak 1931’de Fahrettin Altay komutasında bir ay sıkıyönetim ilan edildi.

1. Kolordu Komutan Vekili General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Divanıharp kuruldu

İsyan eden 28 şeriatçı 3 Şubat 1931 gecesi Menemen’de Kubilay’ın başının kesildiği yerde asıldı.

5 Şubat 1937’de Laiklik ilkesi anayasada yer aldı.

Değerli okurlarım,

Şehit Asteğmen Kubilay’lar ölmez.

Atatürk’ün devrim ve ilkeleri ile laik, Türkiye Cumhuriyeti Devleti asla yıkılamaz.

Alıntı: Orhan Uğuroğlu

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | KUBİLAY’LAR ÖLMEZ!.. için yorumlar kapalı
Oca 07

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

7 Ocak:

1610 – İtalyan astronom Galileo GalileiJüpiter‘in dört uydusunu tespit etti.

1904 – İki yıl sonra yerini SOS sinyaline bırakan CQD tehlike sinyalinin kullanımı başladı.

1985 – Japonya‘nın ilk gezegenler arası uzay aracı olan SakigakeUchinoura Uzay Merkezi‘nden uzaya fırlatıldı.

2015 – Hiciv dergisi Charlie Hebdo‘nun Paris‘teki ofisine saldırı yapıldı.

2019 – Ferrari‘de, Maurizio Arrivabene‘nin yerine Mattia Binotto getirildi.

Nikola Tesla (Ö. 1943)

Nicolas Cage (D. 1964)

Hirohito (Ö. 1989)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Oca 06

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

6 Ocak:

1066 – Harold Godwinson taç giyerek İngiltere‘nin son Anglosakson kralı oldu.

1449 – XI. KonstantinosBizans imparatoru oldu.

1838 – Samuel Morsetelgrafı kamuya tanıttı.

1870 – Viyana‘da Wiener Musikverein açıldı.

2019 – Malezya kralı V. Muhammed, görevinden istifa etti.

Jeanne d’Arc (D. 1412)

Vecihi Hürkuş (D. 1896)

Theodore Roosevelt (Ö. 1919)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Oca 06

YETER Kİ SEN DALGALAN!

YETER Kİ SEN DALGALAN!

* * *

Seksen beş milyona candır bayrağım

Türk’ün yüreğine kandır bayrağım

Namustur, şereftir, şandır bayrağım

Doğan gün, batan gün, milyonlar sana kurban!

Kansa kan, cansa can, yeter ki sen dalgalan!

* * *

Yıldırım, şimşektir göklerde çakan

Hilali, yıldızı şerefle takan

Ezelden ebede sevgiyle bakan

İki doğu, iki batı, milyonlar sana kurban

Kansa kan, cansa can, yeter ki sen dalgalan

* * *

Gönderde sen varsan, bil ki ben varım

Sensiz dağılmaz ki derdim, efkârım

Senin için bu dünyayı yakarım

Azer’i… Özbek’i… Türkmen’i… sana kurban!

Kansa kan, cansa can, yeter ki sen dalgalan!

* * *

Olacaktır sahtekâr, ikiyüzlü, satılmış

Hain adıyla bunlar sözlüklere katılmış

Duymalıyız meclisten teröristler atılmış

Erkek, kadın, kız, kızan milyonlar sana kurban!

Kansa kan, cansa can, yeter ki sen dalgalan!

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | YETER Kİ SEN DALGALAN! için yorumlar kapalı
Oca 05

ENFLASYON HIRSIZLIK İSE ÇALINAN PARA KİMİN CEBİNDE

ENFLASYON HIRSIZLIK İSE ÇALINAN PARA KİMİN CEBİNDE

Anarşizmin kuramcısı sayılan Proudhon’un “mülkiyet hırsızlıktır” sözü üzerinde epey kafa yorduktan sonra insanoğlunun mülk edinme hırsının, tarih boyunca önüne geçilemediğini, sosyalizm veya komünizmin de soruna kesin bir çözüm getiremediğini düşünmüş ve modern dünyada hırsızlığın enflasyon yoluyla yapıldığından yola çıkarak 1991 yılında Tercümen gazetesinde “Enflasyon hırsızlıktır” başlıklı bir yazı yazmıştım.

Bu tarihten 21 yıl sonra dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan“Enflasyon, çalışanın alın terinden, sanayicinin kârından, vatandaşın cebinden yapılan modern hırsızlıktır.” dedi.

Aynı dönemin Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2013 yılında, “Para, karşılıksız basıldığı zaman değeri düşüyor. Herkesin cebinden maaşının belli bir kısmını çalmak devlet eliyle hırsızlıktır. Bilerek üretilen enflasyon, en büyük hırsızlıktır. Aynı şekilde faiz, aynı şekilde, karşılıksız para basmak modern hırsızlıktır. Kendi hükümetimiz döneminde Merkez Bankamız tek kuruş karşılıksız para basmadı. Onun için enflasyon düştü.” dedi.

***                                                                                                                                                                                 Babacan, 2024’ün Mart ayında da, DEVA Partisi Başkanı olarak, “enflasyon hırsızlıktır” sözünü tekrarladı ve şöyle konuştu:

“Gerçek enflasyon, halkın enflasyonu yüzde 130 iken tutup da TÜİK’e yüzde 65’lik bir enflasyon açıklatıp, emeklinin de maaşına ona göre zam yaparsanız, o zaman emeklinin hakkına girmiş olursunuz, emekliyi fakirleştirmiş olursunuz. Gerçek enflasyonla, halkın yaşadığı enflasyonla TÜİK’in açıkladığı enflasyon arasındaki farkla da emeklimizi mağdur etmiş olursunuz.

Sadece seçimden bu yana kadar kur korumalı mevduatın kur farkı için Merkez Bankası’nın karşılıksız para basıp da mevduat sahiplerine ödediği rakam bir trilyon lirayı geçti. Bakın bütçede bu yıl tarım desteğinin miktarının tamamı 91 milyar; sadece kur korumalıya Merkez Bankası’nın karşılıksız para basıp da ödediği bir trilyon… Para bastırınca da enflasyon oluyor. Karşılıksız para basan bir ülkede enflasyon düşer mi ya? Bunu gizli yapıyorlar bakın, açıklamıyorlar. Ne kadar para bastıklarını söylemiyorlar. Biz işi bildiğimiz için Merkez Bankası’nın bilançosuna şöyle bir derinlemesine giriyoruz çıkıyoruz ve anlıyoruz ki bunlar para basıyor çünkü rakamlar ortada.”

DEVA Partisi Balıkesir Milletvekili Burak Dalgın da, “Enflasyon hırsızlıktır. Ancak enflasyonu yapay şekilde düşük göstererek memurun, emeklinin, dulun-yetimin ve asgari ücretlinin maaşına göz dikmek, katmerli hırsızlıktır” dedi.

***

Ekonomist İbrahim Kahveci“Enflasyon hırsızlıktır, vatandaşın maaşından çalmaktır” diyor.

Prof. Dr. Ahmet Saltık“Enflasyon=kitlesel kapitalist hırsızlık” diye konuşuyor.

Gazeteci Abdurrahman Dilipak“Hiçbir şey başından beri normal, kendi mantığı içinde ilerlemiyor. Enflasyon, hırsızlıktır. Para kaybolmaz, bu iş bir kumara benziyor, birileri kaybediyorsa, birileri, kazanıyor. Asıl kazanan ve bu dünya ölçeğinde kaybetmeyen tek kişi kumarhane sahibidir. Döviz yükselirken de düşerken de kazananlar aynı çevreler, kaybedenler ise ülke.” diye yazıyor.

Mümtaz’er Türköne de “Enflasyon en örgütlü ve kitabına en uygun görünen hırsızlık usulüdür. Devlet bütün ciddiyeti ile elini halkın cebine sokar, bir sülüğün kanı emmesi gibi halkın parasını çalar.” görüşünde…

***

Kısacası, enflasyonun hırsızlık olduğunda şüphe yok.

Cebinden parası çalınanlar ise emekliler, asgari ücretli işçiler ve devlet memurlarıdır.

Buna rağmen işçi ve memur sendikaları, görevlerini yapmıyor ve gerçek enflasyon farkı kadar ücret bile isteyemiyor! Bu üç grup dışında kalan esnaf, zanaatkâr veya iş adamlarının enflasyon diye bir derdi yok çünkü bütün ürünlere veya hizmetlere gerçek enflasyon oranında zam yapıyorlar.

Meselâ hizmet sektöründe iyi bir marangozun günlüğü beş bin liradır. Her gün çalışırsa aylığı 150 bin liraya gelir. Sadece hizmet değil ürün de üreterek, kazancını ikiye üçe katlayabilir. Demirci, sıvacı, boyacı, kalıpçı, su tesisatçısı gibi inşaat işlerinde çalışan ustalarda da durum böyledir.

En çok ezilen, emekliler, asgari ücretli işçiler ve memurlardır. Bunu da herkes görüyor ama ses çıkarmıyor… Enflasyon hırsızlıksa, bundan kim faydalanıyor belli değil mi? Devlet, sabit gelirliden kestiğini zengine, parası olana aktarıyor. Bu kumarhanenin sahipleri belli…

Ülke, ücretli-maaşlı çalışanların sırtına binmiş, kıyamete gidiyor.

Alıntı: Arslan Bulut

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , | ENFLASYON HIRSIZLIK İSE ÇALINAN PARA KİMİN CEBİNDE için yorumlar kapalı
Oca 05

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

5 Ocak:

1933 – Golden Gate Köprüsü‘nün yapımına başlandı.

1919 – Almanya’da daha sonra Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi adını alacak olan Alman İşçi Partisi kuruldu.

1953 – Paris‘te Godot’yu Beklerken‘in ilk gösterimi yapıldı.

1968 – Çekoslovakya‘da Prag Baharı başladı.

2005 – Bilinen en büyük cüce gezegen Eris keşfedildi.

Umberto Eco (D. 1932)

I. Juan Carlos (D. 1938)

Arif Nihat Asya (Ö. 1975)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Oca 04

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

4 Ocak:

1948 – Burmaİngiltere‘den bağımsızlığını kazandı.

1959 – Luna 1Ay‘ın 5995 km yakınından geçti.

1969 – Her türlü ırk ayrımcılığının kaldırılmasına dair uluslararası sözleşme imzalandı.

2006 – Ehud OlmertAriel Şaron‘un rahatsızlanmasının ardından İsrail başbakan vekili oldu.

2010 – Dubai‘de Burc Halife açıldı ve dünyanın en yüksek gökdeleni oldu.

Louis Braille (D. 1809)

Albert Camus (Ö. 1960)

T. S. Eliot (Ö. 1965)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Oca 03

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

3 Ocak:

1521 – Martin LutherRoma Katolik Kilisesi tarafından aforoz edildi.

1921 – TürkiyeErmenistan‘la barış anlaşması yaptı.

1924 – Mısır‘da Uksur‘daki tapınakta Tutankamon‘un taş lahdi bulundu.

1928 – Nikaragua‘da Augusto César Sandino önderliğindeki yurtseverler ayaklandı.

1993 – ABD Başkanı George H. W. Bush ve Rusya Devlet Başkanı Boris Yeltsin, stratejik nükleer silahlarda indirimi öngören START-2 anlaşmasını imzaladılar.

Cicero (D. MÖ 106)

Ali Şîr Nevaî (Ö. 1501)

J. R. R. Tolkien (D. 1892)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı