Kas 12

BEN CUMHURİYETİ BÖYLE KAZANDIM

BEN CUMHURİYETİ BÖYLE KAZANDIM
 Ankara 10 uncu Cumhuriyet yılının büyük ve ölçüsüz sevinci içindedir. Şehir baştan başa ışıklarla donanmıştır. Eğlence yerlerinde her Türk, tam şuurla inkilabın nimetlerini idrak ederek neşe içinde eğlenmektedir.
Atatürk resmi baloların verildiği yerlere uğradıktan sonra Halkevine de teşrif ediyor. Orada milli ve mahalli kıyafetleriyle coşan ve coşturan köylülerle karşılıyor.    Bu milleti ve bu memleketi kurtarmak için atıldığı mücadelede kendisine yegane kudret ve kuvvet kaynağı olan bu temiz yürekli vatan evlatlarının neşelerinden son derece duygulanıyor. Onları bir müddet seyrettikten sonra doğru Çankaya’ya teşrif edyor ve:
-Efeleri buraya getiriniz emrini veriyor.
Efelerin Çankaya’da Atatürk’ün sofrasında nasıl coştuklarını anlatmak mümkün değil. Büyük Ata sahnenin en heyecanlı bir anında, Ankaralı efelerden birine soruyor:
-Efe sen benim için ne yapabilirsin?
Efe tereddüt etmeden cevap veriyor:
-Her şey…
-Mesela.
-Ölürüm.
O an bütün dikkatler Atatürk’e yöneliyor. Kimse konuşmuyor, onları dinliyor. Atatürk gözlerini etrafındakilerin üzerinde bir defa gezdiriyor, sonra:
-Efe, diyor, sözünde samimi misin?
-Emir sizindir Atam.
Atatürk elini dizinin üstüne vuruyor:
-Koy başını buraya…
Efe derhal başını Ata’nın dizlerine koyar ve başını koyar koymaz şakağında bir soğuk temas hisseder. Bu Atatürk’ün şakağına dayadığı tabanca namlusunun soğukluğudur. Efe şakağına dayananın bir tabanca namlusu olduğunu görmüş ama en ufak bir harekette bulunmamıştır.
Ölümü seve seve kabul edebilirdi. Ama Atatürk ona kıyacak mıydı?   Bütün yüzlerin rengi bir anda solmuş, heyecan son haddini bulmuştu. Nefes almaktan korkuyorlardı, gözler Atatürk’ün eline bakıyordu.
Tabancaya mermi sürülmüş, emniyet açılmıştı. Atatürk değil bir saniye, bir salise bile tutmayan bir zaman içinde ve gözle farkedilemeyecek bir süratle tabancanın namlusunu şakağın yanında belki bir santim kaydırarak tetiği çekiyor .
Derin sessizliği yırtan korkunç bir ses…Kalpler sanki yerinden kopacak. Hazır bulunanların hepsinin beti benzi atmış…Ama efenin başı hala Ata’nın dizindedir ve en ufak bir kımıldama yoktur.
Atatürk efenin başını dizlerinden kaldırıyor, alnını dudaklarına doğru çekiyor ve öpüyor. Derhal biraz evvelki havanın etkisinden kurtulamamış olanlara:
-İşte diyor. Ben Anadolu savaşını bunlarla, böyle canlarını esirgemeyenlerle kazandım.

 

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | BEN CUMHURİYETİ BÖYLE KAZANDIM için yorumlar kapalı
Kas 11

CUMHURİYET FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR, İRFANI HÜR NESİL YETİŞTİRDİ

CUMHURİYET FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR, İRFANI HÜR NESİL YETİŞTİRDİ

Atatürk IQ’su yüksek bir kişiydi. Zekâ kapasitesi ve özellikle de analitik, işlemsel zekâsı oldukça ileriydi.

Tıpkı Leonardo Da Vinci gibi.

Cumhuriyet fikri hür vicdanı hür, irfan hür nesiller yetiştirdi. Bilimde çığır açan buluşlara imza attı.

Ahmet Cemal Enginen, Fizikçi. Sürekli ortamlar mekaniği üzerinde çalıştı. Sıvı kristaller, türbülans gibi konuları Türk bilim adamalarına açıkladı. Türkiye’de bilimsel gelişmelere önemli katkı sağladı.

Feza Günsey. Bilim kadını.  Milli Eğitim Bakanlığı’nın açtığı sınavı kazandı. Yurt dışına Cambridge Üniversitesi’ne gitti. Fizik alanında önemli gelişmelere imza attı. Doktorasını burada verdi. Profesör oldu. Yale Üniversitesi’nde görev yaptı ve atom üzerine çalışırken “simetri grupların linnear olmayan gösterimlerini” açıklayarak fizik bilimine kazandırdı. Bu çalışması bilim tarihine geçti. Halen “Linear Olmayan Sigma Modelleri” adıyla bilim insanlarına öğretilmektedir.

Berham Kurşunoğlu. 1955’de Türkiye’ye gelmiş, çalışacak nitelikli üniversite bulamadığı için ABD’ye dönmüş ve 1959’de iki nötrinonu varlığını keşfetmiştir. Modern kuantum kuramıyla fizik bilimine kuramsal katkı sağlamıştır.

Hüseyin Cavid Enginsoy. Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra İngiltere’ye gitmiştir. Yoğun Madde Fiziğine önemli katkıları olan sayılı bilim adamlarından biridir. Yarı iletkenler üzerine çalışmıştır.  Şimdilerde endüstri ve teknolojinin her dalında adeta devrim yaratan  transistörler ve tümleşik devrelerin temelini oluşturan yarı iletkenlerdeki nötr katkı atomları üzerinde çalıştı. Yarı iletkenlerdeki temel saçılma üzerinde kendi adıyla anılan buluşa imza attı. “Enginsoy Formülü” olarak bilimsel çalışmalarda kullanılmaktadır. Türkiye’de Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi’nin kurulmasına katkı sağladı. X- ışınları bombardımanıyla ilgili yaptığı bilimsel çalışmalarla “Enginsoy kuramı” olarak bilinen kuramı (teoriyi) geliştirdi.

Gazi Yaşargil. Tıp alanında deha. Sinir cerrahisisini, özgün bir yöntemle güvenilir bir düzeye çıkardı. Kendisine Yüzyılın Beyin Cerrahı” unvanı verildi.

Oktay Sinanoğlu. Büyük zeka. 28 Yaşında Yale Üniversitesi’nde profesör oldu. Türkçe aşığı idi. Türkçenin bilim dili olmasını yabancı dillerin yardımcı dil olmasını savundu. O da Enginsoy gibi bilimsel kuram geliştirdi. Kimya alanında  “Atom ve Moleküllerin Çoklu Atom Kuramı” adıyla geliştirdiği kuram, bilime yaptığı çok önemli bir katkıdır.  Son zamanlarında kendi matematiksel teorilerini üretti.  Sinanoğlu Made Simple (SMP) adını verilen bu çalışma, kimyacılara ön kestirimde bulunma imkânı veriyor.

Erdal İnönü. Fizikçi. California Teknoloji Enstitüsünde yüksek lisans ve doktora yaptı. Doktora tezi, yüksek enerjili kozmik patlamaların gözlemleri üzerine idi. E.P.Wigner ile birlikte Wigner-İnönü Çekimi olarak bilim tarihine geçen çalışma yaptılar ve başardılar. Ayrıca İnönü, nötronların taşınması konusunda fizik bilimine katkı yaptı. Türkiye’ye döndü siyasete atıldı. DYP-SHP koalisyonunda başbakan yardımcılığı yaptı.

Cahit Arf. Matematikçi. 1938 yılında beri; cebir, sayılar teorisi, elastiste teorisi, analiz, geometri ve mühendislik matematiğinin zirve isimlerinden biridir. Matematiğe temel olacak katkılarda bulundu. “Hasse-Arf Teoremi” ile bilim dünyasında tanındı. Eski Yunandan beri çözülemeyen ikinci dereceden cebirsel problemleri cetvel ve pergel yardımıyla çözdü. Cahit Arf’ın çalışmaları bununla da kalmadı. Özellikte cebirsel geometri ile ilgili çalışmalarda kullanılan halkalar aksiyomlaştırılarak “Arf Halkaları” olarak adlandırıldı.

Aziz Sancar: TÜBİTAK bursuyla ABD’ye gitti, biyokimya eğitimi aldı ve bilimsel buluşlara imza attı. Yaklaşık kırk yıllık araştırma kariyeri boyunca pek çok ödül alan Aziz Sancar, en sonunda “DNA onarım mekanizmaları” konusunda bilimsel buluşa imza attı. 2015 Nobel Kimya Ödülü’ne layık görüldü.

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , | CUMHURİYET FİKRİ HÜR, VİCDANI HÜR, İRFANI HÜR NESİL YETİŞTİRDİ için yorumlar kapalı
Kas 10

10 KASIM (YAŞAYACAKSIN KALPLERDE)

10 KASIM (YAŞAYACAKSIN KALPLERDE)

 

Saf, çilekeş Anadolu’mun

Alnına bu hürriyet

Yazıldı bakışınla…

Sonsuza dek sinesinde yat Anadolu’mun

Ölümle, Ölmezliğe erişen

Naşınla…

 

Doğudan batıya

Kuzeyden güneye TÜRKİYE’M!

Kansın, cansın, VATANSIN!

Toprağınla, taşınla…

 

Milyonlar üzgün, ağlamaklı

On Kasımlarda…

Yaşıyorsun

Yaşayacaksın kalplerde

Göklerdeki başınla…

 

Kenan ŞAHBAZ

UMUT ÇİÇEKLERİ ŞİİR KİTABIMDAN

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , | 10 KASIM (YAŞAYACAKSIN KALPLERDE) için yorumlar kapalı
Kas 09

TIME’DAN “BÜYÜK SIFIRLAMA”

TIME’DAN  “BÜYÜK SIFIRLAMA”

Time dergisi, 2-9 Kasım 2020 sayısında kapak konusu olarak “Great reset” yani “Büyük Sıfırlama” başlığı ile birlikte, etrafında inşaat iskeleleri bulunan yer küre resmi kullandı.

Kapak resminin kendisi ilginç tabii… Daha da ilginç olanı, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz havzasının kuzeyi ve güneyiyle birlikte kesilip dışarı alınması… Hani kalp ameliyatında göğüs kafesinin açılması gibi… Sanki bu bölgeye by pass yapacaklar veya yapay kalp takacaklar!

İskelenin üstünde patron ve mimar görünümlü iki kişi, farklı bölgelerde de çalışan işçiler, öğrenciler, âşıklar var…

Posted in Gündem | Tagged , , , , | TIME’DAN “BÜYÜK SIFIRLAMA” için yorumlar kapalı
Kas 08

CUMHURİYETİN BAŞARISI

CUMHURİYETİN  BAŞARISI
Bir çobanın bilim adamı olmasına fırsat tanır….
“Hikâye 1936 yılında Denizli’nin Acıpayam ilçesinde görevli öğretmenlerin pikniğe gitmeleriyle başlıyor. Öğretmenler piknik yaparken keçilerini otlatan küçük bir çoban çocukla karşılaşır. Çobanı yanlarına davet edip çay ikram ederler ve ismini sorarlar.
Küçük çoban ürkek bir sesle cevap verir: Hüseyin.. Hüseyin’e öğretmenler yanlarındaki gazeteyi verip okumasını isterler. O tarihlerde okuma yazma bilenlerin sayısı o kadar azdır ki.. Okuma öğrenenlerin diplomaları bizzat valiler tarafından imzalanır..
Hüseyin okuma bilmediği için gazeteyi eline almayı kabul etmez.. Öğretmenler bu kez yaşını ve neden okula gitmediğini sorar.. 12 diye cevap verir ve ekler: 3 yaşımda annemi kaybettim, 11’imde de babamı.. Hüseyin ile süre sohbet eden öğretmenler, çocuğun aslında çok zeki olduğunun farkına varırlar. Mutlaka okuması gerektiğini tembih ederler.. Hüseyin, karşılaştığı öğretmenlerin verdiği destek ve heyecanla Denizli’de parasız yatılı okumaya başlar. Bir süre sonra katıldığı bir matematik yarışmasında Hüseyin’e bir kitap hediye edilir. Hüseyin kitabı bir gecede bitirir.
Ertesi gün Fen Bilgisi öğretmenine gider, “Bu kitapta eksiklik var” der.. Öğretmen şaşırır. Çünkü Hüseyin’in bahsettiği eksiklik, Görecelilik Teorisi hakkındadır. Söz konusu teorinin önemli bir parçasının kitapta olmadığını fark etmiştir Hüseyin. Fen öğretmeni konuyu İTÜ’nde kendi hocası olan rahmetli fizik profesörü Nusret Kürkçüoğlu’na mektup yazarak iletir. Nusret hocadan şu yanıt gelir: “Hüseyin liseyi bitirince İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği’ne gelsin” Ve Hüseyin mezun olunca İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği’ne gider. Denizlili öksüz ve yetim çoban Hüseyin, orada da birtakım çalışmalar yapar ve çalışmalarını hocaları anlayamaz. Hocalarından biri, “Bu çalışmalarını bilse bilse Amerika Boston’daki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) görevli Prof. Dr. Morse bilir’ deyip mektupla ona gönderir. Prof. Morse’dan da şöyle bir cevap gelir: “Hüseyin’in bu yaptığını 5 sene önce bir grup buldu ama bunu Hüseyin’in tek başına bulması olağanüstü bir şey. Biz Hüseyin’in tüm masraflarını karşılayacağız, Amerika’ya gelsin” Yıl 1952.. Hüseyin yüksek elektrik mühendisi olmuştur. Anne baba yok. Köyünün insanları son derece fakir. Bir gazete kampanya yapar ve toplanan parayla Hüseyin Amerika’ya giden bir gemiye bindirilir. Hüseyin, MIT’te Prof Morse’un karşısına geçer. Morse, Hüseyin’in tez hocası olacak ama Hüseyin’in İngilizcesi de iyi değil. Anlayamıyor pek Morse’un dediklerini. Hocasına “Write on the blackboard” der. Prof. Morse da Hüseyin’in tez konusu olacak konuyu tahtaya yazar ve Hüseyin de bunu defterine geçirip üniversiteden ayrılır. MIT’te genelde tez konuları 5 senede, 9 senede bitirilebiliyor olmasına rağmen Hüseyin çalışmasını 3 ay sonra bitirip hocasının karşısına çıkar. Morse birkaç gün sonra tezi inceleyip Hüseyin’i çağırır. “Senin tezin bitti. Ancak burası MIT. Biz burada böyle hemen doktora diploması veremeyiz. Sen git istediğin dersleri al, 2 sene sonra gel” der. Hüseyin 2 sene sonra doktorasını alıp bu kez Princeton Üniversitesi’ne gider. Orada ünlü fizikçi Albert Einstein ile birlikte çalışır. Birkaç yıl sonra Boston’a geri dönüp icatları destekleyen bir firmada çalışmaya başlar. Burada bilgisayarlar ile konuşmanın onlara talimat vermeye yönelik projeler yürütür. Sesle kumanda edilen bilgisayarı ilk defa 1960’ların başında Hüseyin Yılmaz yapar. 1958 yılında, çalışmalarını yakından takip ettiği Albert Einstein’in kendisi kadar ünlü fonksiyon teorisinde eksikler tespit eder ve bunu bir mektupla kendisine bildirir. Ancak mektup ulaşmadan Einstein ölür.
Yılmaz, bu hatayı ünlü bir bilim dergisinde yayımlayınca akademik dünyada adeta kıyamet kopar. Bilim dünyası ikiye bölür ve Einstein’in kuramına karşı Yılmaz kütle çekim kuramı da literatüre girer. 27 Ocak 2013’te ise ABD’de vefat eder.

Bugün dünyada çok popüler olarak kullanınan Siri, Google Now, Cortana gibi bütün programlardaki sesli komut sistemin mucidi Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz’dır..
Okuduğunuz için teşekkürler

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , | CUMHURİYETİN BAŞARISI için yorumlar kapalı
Kas 07

DEPREMDE NİÇİN ÖLÜYORUZ?

DEPREMDE NİÇİN ÖLÜYORUZ?

 

Millî Eğitim Bakanlığı 2019 Şubat ya da Mart ayında 30956 sayılı Resmi Gazetede; “Millî Eğitim Bakanlığı Kurum Açma,  Kapatma ve Ad Verme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” yayınladı.

Okullar bundan sonra, “Yapı Kullanım İzin Belgesi” istenmeden eğitime açılacak.

Okulların iskâna uygun olup olmayacağı bakın nasıl kararlaştırılacak:

“Valilikçe görevlendirilen en az iki maarif müfettişi veya iki şube müdürü ya da bir maarif müfettişi ile bir şube müdürü tarafından yerinde yapılan incelemeye dair rapor ile…”

Mühendislere, teknik denetimlere hiç gerek yok demek…

Skandal, rezalete yasa dışılığa dönüştü…

– Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk’u;

– Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a,

– Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a,

– Öğrenci velilerine

– Öğrencilere

– Muhalefet partilerine şikâyet ediyorum.

Ziya Hoca,

İmar Yasası’nda iskâna açılacak tüm binalar için, “Yapı Kullanım İzin Belgesi” şartı var.

– Yönetmelik ile yasa hükmü değiştirilir yasa çiğnenir mi?

– Bu nasıl vicdansızlık?

 

Alıntı

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | DEPREMDE NİÇİN ÖLÜYORUZ? için yorumlar kapalı
Kas 06

SEN ÖMRÜME DOĞAN EŞSİZ GÜNEŞSİN

SEN ÖMRÜME DOĞAN EŞSİZ GÜNEŞSİN

 

Sevgi pınarından içmişim aşkı

Gönül yaylasından seçmişim aşkı

Mecnun’dan Ferhat’tan geçmişim aşkı

Sen ömrüme doğan eşsiz güneşsin

 

Şu vakit denilen, an değil, sensin

Damarımda akan kan değil sensin

Bedendeki hayat can değil sensin

Sen ömrüme doğan eşsiz güneşsin

 

Gönlümde kara kış bitti sayende

Karanlık yok oldu gitti sayende

Kaygılar, kederler yitti sayende

Sen ömrüme doğan eşsiz güneşsin

 

Senden başkasını anmak istemem

Bil ki, hiç aşkına kanmak istemem

Başka bir ateşle yanmak isterim

Sen ömrüme doğan eşsiz güneşsin

 

İnan sensiz yokum, sensiz bitmişim

Adını dilime tesbih etmişim

Aşkın kovanından balı tatmışım

Sen ömrüme doğan eşsiz güneşsin

 

Rabbin izni ile gönlüne düştüm

Aşkın ateşiyle kavruldum piştim

Ben seni tanıdım kendimden geçtim

Sen ömrüme doğan eşsiz güneşsin

 

Bir kasırga olsam sana esemem

Selamı sabahı asla kesemem

Küserim dünyaya sana küsemem

Sen ömrüme doğan eşsiz güneşsin

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , | SEN ÖMRÜME DOĞAN EŞSİZ GÜNEŞSİN için yorumlar kapalı
Kas 05

ÇOK ŞÜKÜR KÖTÜ GÜNLER GERİDE KALDI!…

ÇOK ŞÜKÜR KÖTÜ GÜNLER GERİDE KALDI                                                                                                        

DAHA DA KÖTÜLERİ SIRADA…

1-Ayasofya, buzdolabı, Kemal Reis’in Yunan Limnos savaş gemisini yaralaması, gaz müjdesi gibi sosyal dalgalanma yaratan bütün bu haberler; işsizliğin 10 milyona, brüt dış borcun 431 milyar dolara vurduğu, kurun deli gibi artmaya, özetle işlerin karıştığı dönemlere denk geliyor, neden acaba?

2-Diyelim ki ben çok şüpheciyim ve kaynak da gerçekten çok büyük. Peki Türkiye hayal ettiği bir Alman, Amerikan veya Güney Kore ekonomisinin gücüne erişir mi? Vatandaşların geliri artar mı?

Cevap bence hayır. Gerekçelerim ise şöyle:

Bulduğunuz gaz ya da petrolü mevcut piyasa fiyatına mal edecek misiniz? Yani çıkarma bedeli satış bedelinin altında kalacak mı?

Kaldı diyelim. Yani piyasada satabilirsiniz. Peki kaç yıla çıkacaktır? Bu sorunu da aştığımızı varsayalım, geldik en önemli soruna: ‘Hollanda hastalığı baş gösterir mi?’

1959 yılında Hollanda büyük doğal gaz rezervleri buldu. Bu gelişme ile birlikte ülkeye döviz yağmaya ve yerel para birimi kıymetlenmeye başladı. Bunun sonunda ülke ithalat cenneti haline geldi. Üretim durdu ve milli gelirde kayıplar görüldü. Bu duruma ‘Hollanda hastalığı’ diyoruz.

Diğer örnek Venezuela. Venezuela’da da petrol ile yerel para birimi kıymetlendi. Üretim durdu. Ülkeye yabancı mallar doldu taştı. Tarım dahil bütün üretim sekteye uğradı. Milyarlarca dolar iktidarla bağlantılı dev sosyal konut projelerine, üretimden uzak alanlara aktarıldı. İktidara yakın olanlar zenginleşti. ‘Devlet içindeki oligarklar’ petrol gelirlerini yağmaladı. Sonunda petrol fiyatları dramatik bir şekilde düşünce, gıda bile üretemeyen ülke kaosa girdi. Siyasi sorunlarla beraber bir bilinmezin içinde sürüklenmeye devam ediyor.

Son örnek ise Suudi Arabistan. Petrol zengini olarak bilinen ülkede oligarşinin kaynakları israf ve talan etmesi, halkın refah seviyesini düşürmüş, ülke borç alır hale gelmiştir.

Şimdi gelelim bize: Son yirmi yılda kaynakların nerelere transfer edildiği ortada değil mi? Dünyada gelir bölüşümü konusunda en kötü performans gösteren ülkelerden biriyiz. Keşfedilen gazdan geniş halk kitlelerinin pay alacağını mı sanıyorsunuz? O zaman soralım: Garanti paralar, ballı ihaleler, çifte maaşlar kime gitmiştir?

Eğer Türkiye Norveç olacaksa buna saygı duyarız. Norveç büyük enerji kaynaklarını keşfettikten sonra bütün geliri bir ‘Varlık Fonuna’ bıraktı. Böylece yandaşların enerji parasını yağmalamasını engelledi. Fon da Norveçli çocukların geleceği için parayı yatırımlarda kullanmaya başladı.

 

Alıntı: Evren Devrim Zelyut

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | ÇOK ŞÜKÜR KÖTÜ GÜNLER GERİDE KALDI!… için yorumlar kapalı
Kas 04

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Az konuş! Öyle az ki, konuşman sadece amacına hizmet etsin. Allah sana iki kulak ama bir dil verdi. Bu demektir ki, iki kat dinle ve ilk konuşan olma.” Hafızı Şirazi                                                                                                        

* “Câhilin fahri cem’-i mâl iledir.//Ârifin izzeti kemâl iledir.”                                                                                                    

(Cahil mal toplamakla öğünür, âlimse ilim-irfanla) Nabi                                                                                                       

* “Hakikat insanlar için ne kadar acı olsa bile söylenmelidir.” Hz. Muhammed

* “Sabımın tüketi eşidgil “(Sözümü sonuna kadar dinleyin!). Bilge Kağan

* “Az vermek isteyen çok istemesin.” Brezilya atasözü

* “Kuru kaşık ağza, kuru söz kulağa yaraşmaz.” Kaşgarlı Mahmud

* “Topladığım dikenler, diktiğim ağaçların filizleridir.” İngiliz atasözü

* “Gerçeğin hakkını sadece hatalar verir.” j. Bernard

* “Hiçbir iğnenin iki sivri ucu yoktur.” Çin atasözü

* “Bu şehr-i Sıtanbûl ki bî-misl ü bahâdır. Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedadır.” Nedim

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Kas 03

BİZ BUNLARI UNUTMADIK

BİZ BUNLARI UNUTMADIK

– 5 Ağustos 2009′da dönemin DTP Genel Başkanı Ahmet Türk‘ün, dönemin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la yaptığı “açılım” görüşmesi,

– 3 Ocak 2013‘te, Ahmet Türk ve BDP milletvekili Ayla Akat Ata’nın, AK Parti iktidarının izniyle İmralı’ya gidip Abdullah Öcalan’la görüşmesi,

– 23 Şubat 2013‘te, BDP Grup Başkanı Pervin Buldan, İstanbul milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Diyarbakır milletvekili Altan Tan’ın, AK Parti iktidarının izniyle, İmralı’ya gidip Öcalan’la görüşmesi,

– 18 Mart 2013‘te, BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve milletvekilleri Pervin Buldan ile Sırrı Süreyya Önder’in, AK Parti iktidarının izniyle, İmralı’ya gidip Öcalan’la görüşmesi,

– 21 Mart 2013‘te, Abdullah Öcalan’ın “Nevruz” mektubunun, AK Parti iktidarının izniyle, BDP’liler tarafından mitingle okunması,

– 17 Aralık 2013‘te, BDP’li Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin, AK Parti iktidarının izniyle Türkçe ile birlikte Kürtçe tabela da asması,

– 27 Ocak 2014′te, BDP Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken’in, AK Parti iktidarının bilgisinde, KCK yönetimi ile görüşmek için Kandil’e gitmesi,

– 23 Ocak 2015‘te, HDP heyetinin, AK Parti iktidarının bilgisinde, İmralı-Kandil seferine çıkması,

– 28 Şubat 2015‘te, HDP’li “İmralı Heyeti(!)” üyeleri Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Baluken’in, Dolmabahçe Sarayı’nda dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal’la görüşmesi gibi…

***

Hatta, daha geçen sene, Ocak 2019’da, dönemin HDP  Başkanı Pervin Buldan ile Meclis Başkanvekili Mithat Sancar’ın, TBMM’de AK Parti Grup Başkanvekili’ni ziyaret etmesi gibi (Görüşmeyi Abdülkadir Selvi ifşa etmişti) çok daha “kanlı-canlı!” Belirtileri oldu “HDP ve öncülleri”nin yakın geçmişimizde!

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | BİZ BUNLARI UNUTMADIK için yorumlar kapalı