Şub 16

“AĞAM BEN DEMEDİM, SEN DEDİN!”

         “AĞAM BEN DEMEDİM, SEN DEDİN!”

 

         Ata çok düşkün bir ağanın atı ölmüş. Kimse korkudan atın öldüğünü ağaya söyleyememiş. Uyanık bir köylü, “Ben söylerim” diyerek gönüllü olmuş

ve ağanın huzuruna çıkmış:

          “Ağam senin at var ya, uzanmış yatıyor.”

          “İyi ya ne var bunda?”

          “Ağam senin at kulaklarını da yere sermiştir”

          “ Diyeceğini desene oğlum!”

          “Ağam galiba nefes de almıyor”

          “Desene oğlum, at öldü!”

          “Ağam ben demedim, sen dedin!”    

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | “AĞAM BEN DEMEDİM, SEN DEDİN!” için yorumlar kapalı
Şub 15

TÜRKÇE KUR’AN KORKUSU

TÜRKÇE KUR’AN KORKUSU

 

Kur’an’ın Türkçe okunmasına neden karşı çıkıyorlar?

Çünkü Kur’an, baştan sona kadar, insanı sorgulama yapmaya zorlamaktadır?

Bugünkü en büyük sıkıntı ise yetişen nesillerin hâlâ sorgulama yapmayı bilmemesidir. Anlamını bilmeden, düşünmeden okumak suretiyle Kur’an’dan

faydalanmak mümkün değildir.

Hatta İslami kaynaklarda Hz. Ali’nin “Anlamını bilmeden Kur’an okumakta hayır yoktur” dediği bilinir.

Ebulgazi Bahadır Han, Şecereyi Türki’nin önsözünde “Türklere Türkâne söylemek gerek” demiştir.

***

Bu tartışmalar yüzyıllar öncesinde kalmış, Türklerin kendi dinini anlamasından ve böylece kendilerine pek ihtiyaç kalmamasından korkan din

adamlarının dirilttiği bakış açısının ürünüdür.

Şimdi ekonomi dibe vurmuş ve bütün insanlık genetiği ile oynanmış virüslerden üretilen aşılarla bilinmez bir yöne doğru sürüklenmek istenirken,

Kur’an’ın Türkçe okunmasına karşı çıkmak, “Biz halkı, kendi algıladığımız din anlayışıyla yönetmeye devam etmek istiyoruz”un itiraf edilmesidir.

Dininizden, dininizin kitabının halk tarafından anlaşılmasından korkmayın…

Bu din şahsi malınız, mülkünüz değildir ki sizin istediğiniz gibi anlaşılsın. Herkes, kendi aklıyla nasıl anlıyorsa öyle anlasın! Kur’an’ın sahibi, bunda bir

sakınca görmemiş, aksine akıl ederek düşünerek anlaşılmasını istemişken sizin buna karşı durma şansınız yoktur. Boşuna çabalamayın…

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | TÜRKÇE KUR’AN KORKUSU için yorumlar kapalı
Şub 14

“YAPACAK ÇOK İŞİM VAR”

“YAPACAK ÇOK İŞİM VAR”

 

Bir gün insanlardan kaçan, yalnız yasamayı tercih eden yaslı bir adama sorarlar.

“Sürekli yalnız olmaktan bıkmıyor musun?”

Yaslı adam cevap verir:

-“ Yapacak çok işim var”. İki şahin eğitmem gerekiyor.

Ve iki kartal.

İki tavşan sakinleştirmek ve yılanı eğitmek.

Eşeği motive etmek ve aslanı evcilleştirmek.”

**”Ama senin etrafında hiç hayvan göremiyoruz!” “Neredeler?”

“Onlar içimizde yasayan hayvanlardır.”

“İki Şahin” gördükleri her şeye saldırıyorlar.

İyi-kötü, faydalı-zararlı onlara ayırt etmeyi öğretmeliyim. Çünkü̈ onlar benim GÖZLERİM.”

“ İki kartal” dokundukları her şeyi mahvediyor, yaralıyor, parçalıyorlar. Onlara hizmet etmeyi ve zarar vermeden yardım etmeyi öğretmeliyim. Çünkü̈

onlar benim ELLERİM.”

“Tavşanlar her zaman korkarlar, kaçarlar ve saklanırlar. Onları sakinleştirip, zor durumlarla başa çıkmayı öğretmeliyim, beladan kaçmayı değil. Çünkü̈

onlar benim AYAKLARIM.”

“ En zor kısmı yılanı izlemek.

Sıkı bir kafeste, güvenli bir şekilde kilitli olsa da her zaman saldırmaya, sokmaya, yakın olan herkesi zehirlemeye hazır. Bu yüzden onu takip edip,

disiplinli olmalıyım. Çünkü̈ bu benim “DİLİM.”

“Eşek herkesin bildiği gibi çok inatçı, sonsuza kadar yorgun ve isini yapmak istemiyor. Bu yüzden ona şükretmeyi ve akışta olmayı öğretmeliyim. Çünkü̈

bu benim VÜCUDUM.”

“Ve sonunda kral olmak ve herkese emretmek isteyen bir aslanı evcilleştirmek istiyorum. Gururlu,  kibirli ve dünyanın kendi etrafında dönmesini istiyor.

O aslanı terbiye etmeliyim. Çünkü̈ bu benim EGOM.”

“Gördüğünüz gibi yapacak çok isim var”

 

Lev Nikolevic TOLSTOY

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | “YAPACAK ÇOK İŞİM VAR” için yorumlar kapalı
Şub 13

TERÖR ÖRGÜTÜ, İSLAMİ HAREKET VE TAŞERONLAR…

TERÖR ÖRGÜTÜ, İSLAMİ HAREKET VE TAŞERONLAR…
Türkiye’de, 1980 öncesi “sağ- sol çatışması” adı altında toplumu birbirine düşürenlerin amaçları da, işte emperyalizmin “50 yıllık planlar”ı içerisindeki kanlı sayfalardan oluşmaktaydı…
Hiç kuşkunuz olmasın, 12 Eylül 1980 darbesi sonrası yaşananlar da, ABD’nin ‘Yeşil Kuşak’ adını verdiği, toplumu gericileştirme ve din unsuruyla sömürme projesine hizmet etmişti!..
PKK ile mücadele sırasında bile helikopterlerden dağlara Kuran ayetlerinin atıldığı bu süreç ne yazık ki tarikat ve cemaatlere ivme kazandırmış, işte bu unsurlar içerisindeki aşırı radikal grupları da silahlı örgütlenmelere yönlendirmişti…
Yani, sonu El Kaide ve IŞİD’in tetikçi olarak kullanıldığı “Arap Baharı”na kadar uzanan “Yeşil Kuşak” projesinin Türkiye’de de dayatılması konusunda önemli senaryolar uygulanmaya sokulmuştu…
Yazının başında dikkat çektiğimiz bu projeye “direnen unsurlar” elbetteki laik cumhuriyetin sonsuza kadar yaşatılması konusunda çaba gösteren aydınlardan başkası olmayacaktı…
İşte o aydınlar, Amerika’nın “Yeşil Kuşak” projesinin Anadolu’ya dayatılması planlarına direnirken, asıl failleri dışarıda olan suikast maşaları tarafından katledildiler…
Bir ucu Rabıta’ya, bir ucu tarikat ve cemaatlere ve  bir ucu da İslami Hareket’ten Hizbullah’a kadar uzanan “Yeşil Kuşak” projesinin para ve silahla dayatılması eylemleri sırasında en çok direnenlerden biri olan
Uğur Mumcu karanlığın tek kurbanı olmadı…  
Mumcu suikastına gelene kadar çok önemli isimler taşeron cinayetlerine kurban gitti…
Türkiye’de 1990-2002 yılları arasında düzenlenen suikastlarda
Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Gaffar Okkan ve Necip Hablemitoğlu gibi aydınlar katledildi…
Bu kişilerin tamamı laik cumhuriyeti savunuyordu ve onların katledilmesinin perde gerisinde, tüm bu aydınlanma gerekçeleriyle de savaşan dinci örgütler olduğu açıklanmıştı… Yani, İslami Hareket ve türevleri…
Dipsiz kuyudaki failler!..
Türkiye’de radikal dincilerin yol açtığı siyasi suikastlerin bir bölümünde tetikçiler yakalansa da, asıl failler hep karanlıkta kaldı…
“Tetikçi” dediği dinci örgütlerle mücadele ederken Uğur Mumcu cinayetini de çözmek isteyen Diyarbakır emniyet müdürü Ali Gaffar Okan, aslında Hizbullah’ın öldürülen lideri Hüseyin Velioğlu’nun intikamını almak için katledilmişti..
Mumcu’yu öldüren  patlayıcı düzeneğinin benzerinin İslami Hareket örgütünün ortaya çıktığı Batman’da ele geçirilmesi tesadüf değildi…
Mumcu’nun öldürülmeden önce, son bir yıl içinde yazdığı yazılardan dörte üçünün ABD ve müttefikleri ile PKK arasındaki ilişkilere dikkat çekmesi de, avukat Ceyhan Mumcu’nun,
“Fethullahçılar soruşturmayı İran bağı üzerinden sulandırdı” demesi de karanlığın başka boyutlarıydı!..
Mumcu cinayetini çözmek için başlatılan “UMUT Operasyonu”nun amacına ulaşamaması, yurtdışına kaçan bazı zanlıların “tutuklanmamak kaydıyla” Türkiye dönmesi ve serbest bırakılması da, “ipin ucu nerede” sorusunu iyice öne çıkartıyordu…
Mehmet Ağar’ın
soruşturmanın önünde tuğla duvar örüldüğünü söylemesi, “Bir tuğla çekin, gerçekler ortaya çıksın” diyen Güldal Mumcu’ya “çekersem duvar yıkılır” dediği iddiasının da arkası gelmedi!.

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | TERÖR ÖRGÜTÜ, İSLAMİ HAREKET VE TAŞERONLAR… için yorumlar kapalı
Şub 12

EY GÖNÜL!

EY GÖNÜL!

Başında şeytanın fitnesi varsa

Felek devranını zalimce karsa

Zakkum çiçekleri gönlünü sarsa

Yine bahtın hora düşer ey gönül!

 

Kaktüsleri çiçek diye beslersen

Ölümlü insana sırtın yaslarsan

Zalimler yerine mazlum taşlarsan

Akıbetin zora düşer ey gönül!

 

Yılanlar, çiyanlar yüreklenirse

Tek tek ümitlere çöreklenirse

Nefretle, kan-kinle, öbeklenirse

Yürek yanar, kora düşer ey gönül!

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , | EY GÖNÜL! için yorumlar kapalı
Şub 11

EĞİTİMDEKİ EĞİTİMSİZLİK

     EĞİTİMDEKİ EĞİTİMSİZLİK

     19 yıllık AKP iktidarının yaz-boz tahtasına çevirdiği milli eğitim sisteminin çöküşünün fotoğrafını çekmiş oldu.

  1. Okuma yazma bilmeyen 2 024 979, %3
  2. İlkokul Mezunu (5 yıllık) 17 579 747, %24
  3. Okuma-yazma bilip okul mezunu olmayan 7 782 603, %11
  4. Diplomasız, ilköğretim mezunu (8 yıllık) 5 678 694, %8
  5. Diplomalı, Ortaokul ve Dengi meslek Okulu 13 365 564, %18
  6. Diplomalı, Bilinmeyen 620 860, %1

    1’nci ara toplam

A – Cahil sayılabilecek kesim 47 052 447, %63

B – Lise ve Dengi Meslek Mezunu 15 426 019, %21

C – Yüksek Okul/Fakülte Mezunu 10 257 791, %14

Yüksek Lisans ve 5/6 yıllık okul 1 083 331, %1,5

Doktora Yapmış 211 581, %0,5

2019 yılında Türkiye nüfusunun yaklaşık 82.000.000 kişi olduğu kabul edilerek ve TÜİK resmi internet sitesinde yer alan 01 Eylül 2020 tarihindeki bilgiler esas alınarak yapılan hesaplamaya göre;

Tabloda 1.nci ara toplam olarak görülen, 47 052 447 nüfusa 6 yaşa kadar olan kesimi de (8 milyon) eklersek, 55 Milyon insanımız eğitimsiz denilecek seviyededir. Diğer bir ifade ile; nüfusumuzun %67’si eğitimsizdir ya da çok düşük eğitim düzeyindedir.

Toplam 82 Milyonun Sadece 27 Milyonu ki, o da toplam nüfusun %33’ü etmektedir, lise ve üstü eğitim seviyesindedir.

Hiç okul bitirmemiş 6 yaş üstü insan sayımız 9 milyon 807 bin 582’dir.

Bunun çoğunluğunu, (6 milyon 185 bin 858) kadınlar oluşturmaktadır.

Nüfus sayımı kayıtlarından anlaşıldığı gibi, eğitim durumuna göre Türkiye’de en çok ilkokul mezunu bulunmaktadır. (17 milyon 580 bin)

Bizi kim mi yönetiyor?

%63’ü cahil denebilecek düzeydeki halkın belirlediği iktidarlar. Kalan %37’sinin ne yaptığı ise maalesef sonucu değiştirmemektedir.

Bu %63’lük cahil sayılabilecek kesime hitap edebilen, sadaka kültürü ve tevekkül aşılayıp dini siyasi amaçla kullanan partiler bizi yönetmeye devam edecektir. Bunun adı nedir?

Kalitesiz, çoğulcu sözde demokratik sistem.

Bir zamanlar bir sanatçımız seçimdeki oyunun değerinin cahil biri ile aynı değerde olduğundan şikâyet ettiğinde kendisini kolaylıkla Antidemokrat olarak damgalamadık mı? Demokrasi bu mu? Demokrat olmak ve demokrasi ile yönetmek ve yönetilmek istiyorsak önce Asgari Eğitim Düzeyinde herkesi bir seviyeye taşımak zorundayız.

Ülkesinin başkentini dahi bilmeyen, hala Kenan Evren’i Cumhurbaşkanı sanan, Kıbrıs’ın Karadeniz’de olduğunu söyleyebilecek kadar cahil bir güruhla demokrasi ancak bu kadar olur.

Bu %63’ün (47,5 milyon) en az %30’u (14 milyon kişi daha) diğerlerinin seviyesine gelmedikçe bu ülkede Katılımcı Demokrasi ve Sonuçları’ndan ümit yoktur.

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | EĞİTİMDEKİ EĞİTİMSİZLİK için yorumlar kapalı
Şub 10

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “İnsanlar bazen doğruyu duymak istemezler, çünkü içinde yaşadıklarının kaybolmasına razı olmazlar.” Friedrich Wilhelm Nietzsche

* “Ufak suda balık kendini büyük sanır.” Türk atasözü

* “Küpün dibinde kalanı idareli kullanmak, iş işten geçtikten sonra tedbir almaktır. Çünkü sona kalanlar sadece en az değil, aynı zamanda en kötü kısmıdır.” Seneca

* “Ne kadar hazin bir çağda yaşıyoruz, bir ön yargıyı ortadan kaldırmak atomu parçalamaktan daha güç.” Albert Einstein 

* “Ben doğru yolda kaybolmuş kişi görmedim.” Sadi Şirazi

* “Akıl olmasa para neye yarar?”  Ara Güler

* “Saza saz ile söze söz ile karşı konur.”  Türk atasözü

* “Ancak küçük insanlar birbirini küçümser.” Halil Cibran

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Şub 09

“YILIN ENLERİ” LİSTESİ

YILIN ENLERİ” LİSTESİ

Yılın olayı: Covid-19 salgını.

Yılın insanı: Fahrettin Koca. 

Yılının kazananı: (Kurduğu ittifak illet, zillet diye adlandırılır, FETÖ’yle irtibatlandırılmaya çalışılırken, bir anda Cumhurbaşkanı’nın “yerli ve milli” diyerek Cumhur İttifakı’na davet ettiği, tercihleri, hem iktidar hem de muhalefetin kaderini belirleyici hale gelen) Meral Akşener.

Yılın kaybedeni: (Kimse itiraz etmez sanıyorum) “Hukuk devleti”

Yılın skandalı: Cumhurbaşkanı’nın damadı Berat Albayrak’ın bakanlık görevinden istifasını sosyal medyadan duyurması ve medyanın bunu çok uzun bir süre haber yapamamış olması.

Yılın polemiği: İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasındaki “Evine dön/Evime dönüyorum” polemiği.

Yılın çıkışı: (Şeffaflığı, kutuplaştırmadan uzak dili, toplumsal dayanışmayı güçlendirme gayreti, “hak-hukuk-adalet” bağlamındaki tavizsizliği ve her geçen gün biraz daha bilinir hale gelen “insani yönü”yle) Mansur Yavaş.

Yılın çöküşü: Tarihinde ilk defa eksi rezerve düşen Merkez Bankası.

Yılın acısı: İzmir depremi.

Yılın sevinci: Yılın bitmesi.

Yılın ayıbı: (Hangi birini sayayım…) “Çoklu Baro”ya karşı çıkan baro başkanlarının ablukaya alınması ve pandemi şartlarında, Ankara ayazında, yağmur altında, sabaha kadar bekletilmesi… CHP’li belediyelerin pandemi mağduru vatandaşlar için başlattıkları yardım kampanyalarının engellenmesi… Gazetecileri hedef alan haksız/hukuksuz tutuklamaların esas ve usul açısından, kumpas süreçlerini anımsatır hale gelmesi…

Yılın başarısı: Emre Sakçı, Duygu Doğan, Azra Akıncı, Peri Berker, Nil Karabina, Eda Asar, Göksu Üçtaş Şanlı, İbrahim Çolak, Fatma Uruk, voleybolcu kızlarımız, para tekvandocularımız… Umutsuzluğun zirve yaptığı günlerde üste üste Avrupa ve dünya rekorları kıran, şampiyonluklar kazanan bütün genç sporcularımız…

Yılın kahramanı: Tabiri caizse “peygamber sabrı”yla ve canları pahasına mücadele eden bütün Türk hekimleri ve sağlık çalışanları.

Yılın başarısızlığı: Milli Eğitimin bir nevi “kefen parası” sayılabilecek fonların buharlaşmasının da etkisiyle oluşan “eşitsizliğin” aşılamadığı, birçok öğrenci için “haksız rekabet”i daha da derinleştiren “uzaktan eğitim” uygulaması.

Yılın umudu: Ayda bebek…

Yılın sözü: Ne oldu Paşinyan? (İlham Aliyev), Masaya çık tepin istersen. (Mansur Yavaş)

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | “YILIN ENLERİ” LİSTESİ için yorumlar kapalı
Şub 08

ANZER BALINDAN KİŞİLİK GELİŞİMİ DERSLERİ(*)

ANZER BALINDAN KİŞİLİK GELİŞİMİ DERSLERİ(*)

 

Dünyada eşi benzeri yok: Sizin de benzeriniz yok! Özgün yaratılmışsınız. O halde eşi benzeri bulunmayan başarı ve mutluluklara imza atmalısınız.

Dertlere deva, hastalıklara şifa: Siz de problemin değil, çözümün içinde yer almalısınız. Size “adamı hasta eder dememeliler, akıllara ve kalplere şifa olmalısınız.

2.100 rakımlı tepede üretiliyor: Aman dikkat eden; çukurlarda kalmayın, manen ve maddeten yükseklerde olun.

Yöreye has 35 özel çiçek türünden alınan polenlerden üretiliyor: Siz de çevrenizi, arkadaşlarınızı iyi seçmeli; idealinize has özel şahsiyet ve muhitlerde bulunmalısınız.

Anzer balı az ve öz oluyor: Siz de az ve öz konuşmalı, icraatınızı konuşturmalısınız.

Alıcıları her zaman hazır bekliyor: Sizi de böyle bekleyenler var mı? Köşe taşı olabildiniz mi?

Dünyada en fazla aranan ürünler arasında yer alıyor: Peki siz de arana biri misiniz? Interpol tarafından değil!

Sahte olup olmadığını anlamak için polen analizi yapılıyor: Sahtecilere ve sahteciliğe karşı aklınızı ve kalbinizi analize tabi tutabiliyor musunuz?

Sıcağı seven arılar çabuk ölüyor, soğuk sağım yapılıyor: Kaloriferli ya da klimalı dairenizde TV karşısında yan gelip yatarak bir yere varamazsınız, çileye talip olmalısınız..

Kuvvet macunu olarak veriliyor: Siz de insanlara itici güç olabilmeli, kuvvet verebilmelisiniz; güçsüz kalmak bırakmak size yakışmaz.

Çabuk enerjiye dönüşüyor: Sizin de enerjiniz hep yüksek olmalı, söz ve fiilleriniz başkalarının aklında ve kalbinde yüksek enerjiye dönüşmeli.

 

Değişik çiçeklerden bal toplayan arı gibi ol, herkesten ve her şeyden ders ve hisse almasını bil.

 

Benim kaliteli (pekmezim) balım olsun sineği Bağdat’tan gelir.   Atasözü

 

 

 (*)Genç Beyin Dergisi’nden

 

 

 

 

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | ANZER BALINDAN KİŞİLİK GELİŞİMİ DERSLERİ(*) için yorumlar kapalı
Şub 07

“DÜNYA NEYİ BEKLİYOR

“DÜNYA NEYİ BEKLİYOR”

 

Bugüne kadar dinlemeyen varsa mutlaka dinlemelidir; Uygur kızı Nursimangül Abdurreşid’i mutlaka dinlemelisiniz. Onun “Dört sene oldu, annemin sesini duyamıyorum; annem babamı görmek, onlara sarılmak, insan gibi yaşamak istiyorum.” diyen sesini mutlaka duymalısınız. Çin’deki soykırıma duyarsız kalınmasına isyan ederek “Ben nasıl inanırım Müslümanların, Türklerin kardeş olduğuna?” diye soran sesine mutlaka kulak vermelisiniz.

Nursimangül Abdurreşid sözlerini bitirirken sormaya devam ediyor: “Dünya neyi bekliyor, oradaki milyonlarca insanın ölmesini mi?

Nursimangül Hanımın son sözleri, 21. yüzyıl insanlarının, İslâm âlemindeki, Türk Dünyası’ndaki bütün Müslümanların ve Türklerin vicdanlarına kazınmalıdır:

Ben sözümü söyledim, imdi insanlıktan cevap bekliyorum.

Avusturya, Danimarka, Belçika, İngiltere, İspanya, İtalya, “Milyonlarca insan kamplarda tutuluyor.” diyerek isyan ediyor.

Avustralya, Yeni Zelanda, ABD, Kanada, “Hiçbir ülke Çin’den gelen sığınmacıları geri göndermemelidir.” diye sesini yükseltiyor.

Tam 39 ülke, “Uygur kültürü, din ve inanç özgürlüğü, serbest dolaşım hakkı, ifade hürriyeti kısıtlanıyor.” diye haykırıyor.

Bütün bunlara karşı Müslüman ve Türk ülkelerinin gözleri kör, kulakları sağır.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne üye Avustralya, Kanada, Japonya, Almanya, Fransa… tam 22 ülke, Doğu Türkistan’daki kitlesel gözaltıların durdurulması için çağrıda bulunarak mektup yazıyor.

 

 

Alıntı:

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | “DÜNYA NEYİ BEKLİYOR için yorumlar kapalı