Oca 16

LİBYA VE AHMET EŞ ŞERİF EŞ SENÛSÎ

LİBYA VE AHMET EŞ ŞERİF EŞ SENÛSÎ

Libya’nın, Türklerin gönlünde ayrı bir yeri vardır. Enver Bey, Mustafa Kemal ve daha birçok askerimiz, Eylül 1911’de, İtalyanlar Libya’yı işgale kalkışınca, kılık değiştirerek gizli yollarla Libya’ya gitmişler ve İtalyanlara karşı Libyalılara askerî eğitim vermişler, muharebeyi idare etmişlerdir.

Senûsîler ve liderleri (veya şeyhleri) Ahmed eş-Şerif es-Senûsî‘yi (1877-1933) duydunuz mu?

Ahmed Şerif, önce Fransızlara, sonra İtalyanlara karşı savaşırken, Osmanlı yönetimiyle, Millî Mücadele başlayınca Mustafa Kemal‘le iş birliği yapmıştır.

Balkan Savaşı patlak verdi. Sonra, Osmanlı Devleti, İtalya ile Ekim 1912’de Uşi (Ouchy) Antlaşması’yla imzalamak mecburiyetinde kaldı. Libya’dan çekilmeyi kabul etmişti.

Ahmet eş-Şerif es-Senûsî, İstanbul’a haber üzerine haber gönderiyor ve İtalyanlar Trablusgarp’tan çekilmedikçe antlaşmaya varılmamasını istiyordu. Osmanlı çaresizdi. Düşman İstanbul’a yürüyordu. Osmanlı yönetiminin İtalyanlarla antlaşması Ahmed Şerif‘i çok üzdü. Enver Bey, İstanbul’a dönmeden önce Ahmed Şerif‘e Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp’tan çekilme sebeplerini anlatmak istedi. Ancak Ahmed Şerif bu vaziyeti kabullenemediğini söyledi.

Ahmed Şerif, mücadeleyi tek başlarına yürüteceğini ilân etti ve Osmanlı yönetimi de dâhil İslâm ülkelerinden yardım istedi. Ne yaptı İslâm ülkeleri? Yaralara pansuman için birkaç koli ilâç gönderdi. O kadar!

İslâm ülkelerinde iki şey var: Acizlik ve haset. Geçmişte de öyleydi, şimdi de öyle.

Zamanımızla benzerliğe bakın siz…

Ahmed Şerif derlendi, toplandı, İtalyanları yenilgi üzerine yenilgiye uğrattı. İtalyanlar “hasetlik”ten istifade ettiler… Ahmed Şerif‘e muhalif kabile reisi Ramazan eş-Şitâvî‘ye para verip Ahmed Şerif‘in önünü kesmek istediler.  

Birinci Dünya Savaşı patlayınca, Osmanlı Devleti Almanlarla birlikte harbe girdi. Enver Paşa, Alman denizaltısıyla, Trablusgarp ve Bingazi valisi payesi verilen Ahmed Şerif‘e yardıma gönderildi.

Muharebeler… Muharebeler… Sürüp gitti.  Birinci Dünya Savaşı bitimine az kala, Enver Paşa, Ahmed Şerif‘i İstanbul’a çağırdı. Ahmed Şerif İstanbul’da büyük itibar gördü. Sonra Bursa’da ve ardından Konya’da ikamet etti.

Libyalı lider, Mustafa Kemal‘le yazışmış, Millî Mücadele’yi hep desteklemiştir. Millî Mücadele sırasında, 18 Şubat 1921 Cuma günü, Sivas’ta Büyük Cami’de toplanan İslâm Konferansı’nda başkanlık yapmıştır. Konferansın gayesi, İslâm birliğini kurabilmek için İslâm devletlerini teşvik etmekti.

Ahmed Şerif bir tarikat şeyhidir aynı zamanda. Padişah/Halife’yi değil, Millî Mücadele liderini desteklemiştir. Derin düşünenler buradan bir mana çıkarırlar herhâlde!

 

Alıntı: A.Tekin

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | LİBYA VE AHMET EŞ ŞERİF EŞ SENÛSÎ için yorumlar kapalı
Oca 15

“HIRSIZLAR”

“HIRSIZLAR”

Adana’da bir hırsız, çaldığı bisikleti elini yüzünü yıkamak için girdiği camide başka bir hırsıza çaldırınca isyan ediyor: “Câmide hırsızlık olur mu? Memlekette namuslu adam kalmamış!..”

Yıllar önce Lüleburgaz’da bir market soygunu güvenlik kameralarına yansımıştı… 30 bin lira değerindeki sigarayı götürmek için iki hırsız harıl harıl çalışırken o esnada sabah ezanı okunuyor… Dini bütün hırsızımız ezan sesini duyar duymaz duaya koyuluyor: “Allah’ım sen bana yardım et!..”

Ülkemin geldiği en acınası noktalarda biridir bu!

Fakat malların, paraların, muslukların, kalemlerin vb. çalınması bizlerde de alışkanlık yaptı. Fazla önemsemez oldun

Fakat geleceğimiz, onurumuz, hayatımız, istikbalimiz, istiklalimiz, öz değerlerimiz çalınırken buna niçin sessiz kalıyoruz onu anlayamıyorum.

Posted in Fıkralar | Tagged , , , | “HIRSIZLAR” için yorumlar kapalı
Oca 14

BİR İBRET VESİKASI!

BİR İBRET VESİKASI!

  • Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Celal Bayar
    ●Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Adnan Menderes
  • Tarih, 29 Ağustos 1958..

(Ben 3 yaşındayken Daha süt tozları gelmeden evvel… Kenan ŞAHBAZ)
Cumhuriyetin kuruluşundan sadece 35 yıl sonra..
İstanbul Karaköy limanına bir Amerikan şilebi yanaşıyor..
Güvertede üzeri Türk ve Amerikan bayraklarıyla süslenmiş büyük bir pankart..
“3.000.000’NCU TON AMERİKAN BUĞDAYI”
Sahilde coşkulu bir kalabalık…
Bando, mızıka..
Davul, trompet..
Bazen de Celal İnce’den “Yaşa Amerika” dostluk şarkısı…
“Amerika Amerika…
Türkler dünya durdukça…
Beraberdir seninle…
Hürriyet savaşında..
Bu bir dostluk şarkısıdır…
Kardeşliğin yankısıdır…
Kore’de olduk kan kardeşi..
Sönmez bu dostluğun ateşi”
* * *
Amerikan elçilik yetkilileri ile Türk diplomatlar konuşma üzerine konuşma yapıyor.
Dost Amerika…
Kardeş Amerika..
Yaşa Amerika..
*. *. *
Halk sevinç içinde..
Neye seviniyorsa!..
Gemide sadece buğday yok..
Ambarı arpa, mısır, konserve sığır eti, peynir, süt tozu, pamuk tohumu, soya fasulyesi yağı ile dolu..
Adı, Amerikan Yardımı..
Ama Türk halkının cebinden çıkan para yaklaşık 20 milyon dolar.
*. *. *
İş bununla da bitmiyor..
İki ülke arasında 12 Kasım 1956 tarihinde imzalanan sözleşmede Amerikan hükümeti emrediyor.
-Benim belirlediğim kapasiteden fazla buğday ekmeyeceksin..
-Emredersiniz ekselansları..
-Sadece benim verdiğim tohumu kullanacaksın..
-Emredersiniz ekselansları..
-Hiç bir ülkeye buğday ihraç etmeyeceksin.
-Emredersiniz ekselansları.
*. *. *
Bugün Türkiye buğday ithal etmek zorundaysa, bu fotoğrafa iyi bakmalı..
Bu fotoğraf, Türk tarımına, köylüsüne ve çiftcisine ihanetin belgesidir..

BU FOTOĞRAF BİR ÜLKENİN NASIL SATILDIĞINI GÖSTEREN BİR İBRET VESİKASIDIR!
BAKIP GÖRENE, SORGULAYIP ANLAYANA…

Alıntı: Numan Karanlık

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , , , , | BİR İBRET VESİKASI! için yorumlar kapalı
Oca 13

GAZİ SAYILMAYAN MEHMET ALİ GÖKÇE

GAZİ SAYILMAYAN MEHMET ALİ GÖKÇE

 

Gazi sayılmayan Mehmet Ali Gökçe diyor ki:

“5 Ocak 2017 İzmir Adliyesi’nde ne oldu birebir yaşadıklarımı anlatıyorum. Adliye önünde Fethi Abi ile birlikte ikimiz görevliydik. Fethi Abi 4387 kod ile motorlu görevli ben ise 4494 kod no ile yaya görevliydim.

O gün yağmurlu bir hava vardı sabahtan beraber kahvaltı yaptık ve daha sonra sabah park ihlali yapan tespit ettiğimiz araçların cezasını ben yazdım ve birlikte imza altına aldık. Adliye bulunduğu konum itibari ile çok önemliydi. Kesinlikle park ihlaline izin vermiyorduk.

O gün öğle yemeğini bile beraber yedik aynı tabildot iki kaşık bir yemek o gün diğer günlere göre farklı bir atmosfer vardı. O gün ki menü kıymalı patates yemeği pilav ve cacık vardı. Hatta Fethi Abi pilavı sen ye bende şeker var kıymalı patatesi ben yiyeyim demişti.

Fethi Abi, Adliye’de yaklaşık 8 yıldır aynı yerde çalışıyordu herkesi tanıyor herkes de onu tanırdı benim ise meslek hayatımın 7.Yılı adliyede ise 6 aydır çalışıyordum. Saat 15.00 civarları park yoğunluğu artmıştı ihlal yapan araçların fotoğraflarını çektik.

Fethi Abi Başsavcılık girişini ben ise Adliye C kapısında ihlallere tespit ettim ve ceza yazmak için nöbet kulübesine birlikte geçtik ve saat 16.00 da tekrar kulübeden dışarı çıktım orta refüjde bir araç park ederken etmemesi için uyarıda bulundum ve birkaç dakika sonra …

Nöbet kulübesine doğru hareket halindeydim, İZBAN tarafından adliye C kapısına doğru bomba yüklü araç geldi ve C kapısından çıkan çevik kuvvet polisine çarptı. Araç durur durmaz inip kaçmaya başladı. Ben teröristin peşinden koştum ve yakalamak üzereyken bomba patladı.

Patlamanın etkisi ile yere düştüm ve tekrar ayağa kalktım. Herkes bir yerlere koşuyordu. Patlama sonucu kulak zarlarım delindi, duyduğum tek ses çınlama sesiydi. Ellerim, yüzüm yandı, sağ ayağımı ise şarapnel parçalamıştı. Kasık bölgeme yakın iki ayrı yere şarapnel girdi.

Arabanın patlamasından dolayı her yerim yanmıştı ve duyduğum tek ses çınlama sesiydi. İnşaat önünde bulunan araçların arasına geçtim ve yere düştüm, tüm gücüm bitmişti artık. Ellerim çok yanıyordu, yerde su birikintisi vardı. Ellerimi ters çevirerek suda soğutmaya çalıştım.

O sırada ayağıma botun üst kısmından bir şey girdiği ve oradan kanadığını fark ettim. Havada iğrenç bir patlayıcı kokusu vardı ve bu koku üstüme sinmişti. Ellerim çok titriyordu. Yağmur yavaş yavaş yağmaya başlamıştı. Hayatımda ilk defa bu kadar çaresiz kalmıştım.

Fethi Abi C kapısı girişinde havaya ateş ederken, jandarma arabasının orada ateş eden haini gördü ve gözünü kırpmadan teröristlerin üstüne gitti. Ancak bomba yüklü araçtan inen teröristi bilmediği için o kaldırımdan Fethi Abi yoldan birlikte jandarma arabasına doğru koştular.

Ben yanımdan geçen haini yakalamak için araçların arasından tekrar ayağa kalktım ancak ağır yararlandığım için 2-3 saniye ayakta kalabildim. Tekrar yere düştüm gözümü açtığımda hastanedeydim. Yaklaşık 60 gün hastanede yattım, 11 ay raporlu kaldım.

 

Bu fotoğraf 5 Ocak 2017 tarihinde hastanede ameliyattan çıktıktan sonra çekilen ilk fotoğrafım ve ben “Gazi” sayılmadım. Tek isteğim gazilik madalyasını göğsüme takmak.

Ve bugün aynı saldırı olsa, o gün ne yaptıysam bu vatan için daha fazlasını yapmaya hazırım. Bu vatan için ölünür ancak yaralanılmazmış. Beni bu süreçte yalnız bırakan herkese çok teşekkür ederim, saygı ve sevgilerimle …”

Mehmet Ali Gökçe ekliyor: “Saldırıdan sonra 4-5 gün ziyaretime geldiler, sonra hatırlayan olmadı, insan ellerini saklar mı, ben yazın bile eldiven takıyorum. Şu an ellerimi kullanmakta ve ayakta durmakta zorlanıyorum. SGK’ya göre ‘Gazi’ değilim, yazık, gerçekten çok yazık.”

 

Alıntı

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , | GAZİ SAYILMAYAN MEHMET ALİ GÖKÇE için yorumlar kapalı
Oca 12

“HEDEF TÜRKİSTAN COĞRAFYASI”

“HEDEF TÜRKİSTAN COĞRAFYASI”

 

İran’a savaş ilan ederken, ABD’nin tek hedefi Trump’ın siyasi geleceğini kurtarmak değil elbette. Bakın burası çok önemli, “Hedef Türkistan coğrafyası” diyor Prof. Dr. Sait Yılmaz net bir şekilde:

* İkinci Dünya Savaşı koşullarına göre oluşturulmuş dünya düzeni 21. yüzyılın ihtiyaçlarını karşılamıyor ve hızla yeni bir dünya savaşına gidiliyor. Bu savaş, 2040’larda Güney Çin Denizi ve etrafında olacak; o zamanda kadar da Avrasya’da bu savaşın sahne arkası hazırlanacak.

* 11 Eylül 2001 sonrasında, Büyük Ortadoğu Projesi’yle bölgeye demokrasi (!) getiren, ‘Arap Hareketleri’ ve ‘diktatörün kovulması’ oyunuyla rejim-harita değişikliklerini başlatan ABD, Avrasya coğrafyasına geçişini İran ile başlatacak. “Güney Azerbaycan’ın özgürleştirilmesi(!)” yoluyla önce İran bölünecek, çatışmalar oradan -Rusya’yı parçalamak üzere- Kafkasya’ya taşınacak…

* ABD’nin İran coğrafyasına yerleşmesi demek hem Orta Asya kaynaklarına el atması hem de Çin’in ana enerji kaynağını kontrol altına alması demek. Rusya da, Çin de buna razı olmaz.

– Günün sonunda bu yeni çatışma alanının ortasında kuzeyden Rusya, doğudan Çin, güneyden Pakistan-Afganistan üzerinden ABD’ye çevrelenmiş,  Ermenistan ve Gürcistan ile Anadolu bağı koparılmış Türk dünyası var! Ve şu anda IŞİD’liler, “kah terör örgütü”, kah “özgürlük savaşçısı” gibi rollerle buraya taşınıyor. Örnek: Doğu Türkistan adına sıcak çatışmaya giren 2 milyon savaşçı var. Bunların sadece 350 bini Türk! Geri kalanı ABD tarafından toplanan Endonezyalı, Afgan, Pakistanlı, Hintliler. ABD geceleri Musul ve başka yerlerden helikopterle topladığı IŞİD’lileri, Hindistan-Çin sınırından Kazakistan’a kadar geniş bir çemberin etrafında kurduğu kamplara taşıyor.

– Neden dersiniz? Türk Dünyası’nı terörize etmek için. Bu coğrafyalara uzanmak ve kalmak için kendilerine “terörle mücadele” meşruiyet örtüsü sağlayacaklar!

– Kasım Süleymani’nin en önemli özelliklerinden biri, Yemen, Suriye ve Irak’ın yanı sıra Asya üzerinden gelebilecek bir saldırıya karşı da, Afganistan ve Pakistan’da, ABD’ye karşı “savaşçı”lar yetiştirmiş olmasıydı. 5 ülkede ABD ve vekillerine karşı eğitilmiş 200 bin kişi!

– Gizli kabiliyetleri olan, düzenli füze testleri yapan, ileri hava savunma sistemleri olan ve Hürmüz Boğazı-Umman Denizi ve Hint Okyanusu’nda büyük savaş tatbikatları yapan İran, cepte keklik değil. Buralar İran’ın arka bahçesi… Keza  ABD’nin 2002’deki harp oyununda, İran’ı oynayan grup farklı asimetrik yöntemler denediğinde16 Amerikan savaş gemisi ve deniz kuvvetlerinin önemli bir kısmını imha etmişti. Dünkü saldırıdan sonra provokasyona çok açık bir suikastlar döneminin başlayacağını düşünüyorum. Bu, önümüzdeki yıldan itibaren Çinli iş adamı ve diplomatlara da yönelebilir.

– ABD, İran’la ilgili Türkiye’yi ikna etmek zorunda. (Trump’ın Türkiye’yle yaptığı telefon görüşmesi tesadüf değil.) Eğer Türkiye; Irak ve Suriye’de olduğu gibi ABD’nin tuzağına düşerse, Büyük Kürdistan’ın diğer parçasını kendi eliyle kurmuş olur.

– İran’ın bölünmesi Türkiye’ye, Büyük Avrasya Projesi de Türk Dünyası’na fayda sağlamaz. Sonuçta ABD bir Türk Birliği istemeyecektir.

– İngilizler batıya hizmet eden yeni bir İslam projesi kurguluyor. Çeşitli ülkelerde yeni tarikatlar üretiliyor. Bunların kuluçkası olacak vakıf üniversiteleri ve televizyonlar kuruluyor. Ama… Büyük Avrasya Projesi’nde bu yeni İslamcı dalganın ürünleri yok. Şimdi sıra Türkçü bir liderde…  “BOP”un “İslamcı” liderlerle yürütülmesi gibi, BAP için de Türkiye’de (Amerikancı) Türkçü bir lider geliştirilecektir bu süreçte!”

– Türkiye, Türk Dünyası’yla, en kısa sürede “kendi projesi” kapsamında bir araya gelmek zorunda.

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , | “HEDEF TÜRKİSTAN COĞRAFYASI” için yorumlar kapalı
Oca 11

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Dünyadaki hükümdarların etrafında bulunanlar, hükümdarın yüzüne karşı daima gerçeği söyleyebilme cesaretinde bulunsalardı, pek çok felaketin önü alınırdı.” Mithat Paşa

* “Namussuzca elde edilen bir mal, elde kalmaz.” Sofokles

* “Benden nefret edeceklerden nefret edecek vaktim yok. Çünkü ben, bana değer verenleri sevmekle meşgulüm.” Gabriel Garcia Marquez

* “Hayat, maliyeti karşılanmayan bir iştir.” Schopenhauver

* “Dünya, kalbimizde taşınmaya değer.” Attila İlhan

* ”Türkler dünyanın adâlet ehli, merhamet sahibi, en asil, en soylu ve en dürüst milletidir. Bunu hiç kimseyle tartışmam. Tanrının bir ismi daha olsaydı her halde TÜRK olurdu” Alman düşünür 1953 de yaptığı bir radyo konuşmasından

* “En kötü tiran, yasaya işkence edendir.” Francis Bacon

* “Deha, kafandakini gerçeğe dönüştürme yeteneğidir.” Scott Fitzgerald

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Oca 10

ANAYASA MAHKEMESİ VERİLERİ NE DİYOR?

ANAYASA MAHKEMESİ VERİLERİ NE DİYOR?

Anayasa Mahkemesi üç gün önce 2012 yılından 2018 yılının 30 Haziran’ına kadarki süreyi kapsayan ve Mahkeme tarafından her üç ayda bir güncelleneceğini duyurduğu bireysel başvuru istatistiklerini yayımladı.

2012 yılından 2016 yılına kadar görülen bireysel başvuru sayısındaki yoğun artış, 2016 yılından sonra görülmüyor. Sebebi elbette ki, OHAL sonrası yapılan başvurularda iç hukuk yolları tüketilmediği gerekçesi ile kabul edilemezliklerin artması ve kabul edilmeyeceği kanaatiyle başvuru yapılmaması…

İstatistiklere göre, 30 Haziran 2018 itibarıyla Mahkeme’ye 191.371 başvuru yapılmış.

Bu başvuruların 149.613’ü karara bağlanmış.

Karara bağlanan başvuruların ise, yüzde 82’si kabul edilemez bulunmuş, 298 başvuruda da bir hakkın ihlal edilmediğine karar verilmiş.

Artık her şeyin bir istatistiği yapıldığı için bu veriler ilk bakışta önemsiz sayılar topluluğu gibi gelebilir. Ancak adli istatistikler, aslında ülkenin hukuk alanındaki tüm eksiklerinin analinizi yapmamızı sağlar.

İstatistikler, bir nevi, bizimle konur; “Şurada sorun var” der.

Peki, Anayasa Mahkemesi tarafından yayımlanan bu istatistiki veriler ve bu verilerde yer alan bunca sayılar bize ne diyor?

Başvurular;

Yüz binlerce kişinin adil yargılanmadığı düşüncesinde olduğunu söylüyor.

On binlerce kişinin mülkiyet hakkının, ayrımcılık yasağının, özgürlük ve güvenlik haklarının ihlal edildiğini düşündüğünü söylüyor.

Verilen ihlal kararlarının sonucu ne söylüyor?

İhlal kararlarının yüzde 76’sı bu ülkede adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini söylüyor!

Yüzlerce mülkiyet hakkının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, özgürlük ve güvenlik hakkının, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini söylüyor.

O halde özellikle ihlalin en fazla yaşandığı bu haklara dikkat!

İhlal konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dahi şampiyonluğu kimselere bırakmadığımız adil yargılanma hakkı üzerinde durmakta fayda var.

İhlal edildiği iddia edilen hak sayısı toplam 296 bin 426. Bunların 176 bin 951′ i adil yargılanma hakkı üzerine… (Burada belirtmek gerekir ki, yukardaki sayılarla kıyaslanınca, sayılarda tutarsızlık var sanılabilir. Sebebi, bir başvuruda birden fazla hakkın ihlal edildiğinin ileri sürülebilmesidir.)

İhlal kararı çıkan 2 bin 853 hakkın da 2 bin 182’si yine adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde…

Bu ihlal kararlarının ise, bin 800’ü makul sürede yargılanma hakkının ihlali. (Burada da yine belirtmek gerekir, bir başvuruda adil yargılanma hakkının birden fazla güvencesinin ihlal edildiğine karar verilebilmektedir.)

Ayrıca adil yargılanma hakkı ile ilgili en kritik eşik şudur: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan hâkimlerin bağımsızlığına ilişkin olarak bir içtihadında da belirttiği gibi,  “yargılanan kişi, adil yargılanmadığını düşüyor ise, adil yargılanma hakkı ihlal edilmiş demektir!”

 

 

Alıntı

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | ANAYASA MAHKEMESİ VERİLERİ NE DİYOR? için yorumlar kapalı
Oca 09

OYUN HAMURU

OYUN HAMURU

 

Tepeledin yine her değerini

Tarla çamuru mu sandın milleti?

Niçin oynuyorsun böyle huysuzca

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Kendine göre bir renk buluyorsun

Aklınla her şeyi uyduruyorsun

Bak işte hadsizce saldırıyorsun

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

İstediğin şekle girdiremezsin

Açlıktan öleni güldüremezsin

Azrail değilsin öldüremezsin

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Can dostum dediğin kişiden bezdin

İşine gelmeyen ne varsa çizdin

Yeterince sıktın ezdikçe ezdin

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Zihnin kalıbına uyduramazsın

İstesen de Türk’ü durduramazsın

Artık hiç kimseyi kandıramazsın

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Tarihe işlemiş şanlı özünü

Her zaman söylemiş altın sözünü

Çağdaş bir hayata dönmüş yüzünü

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Ya yol ver, ya yol bul, ya da bir çekil

Yakışmaz aslına başka bir şekil

Asil olan millet gerisi vekil

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Tepeledin yine her değerini

Tarla çamuru mu sandın milleti?

Niçin oynuyorsun böyle huysuzca

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Kendine göre bir renk buluyorsun

Aklınla her şeyi uyduruyorsun

Bak işte hadsizce saldırıyorsun

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

İstediğin şekle girdiremezsin

Açlıktan öleni güldüremezsin

Azrail değilsin öldüremezsin

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Can dostum dediğin kişiden bezdin

İşine gelmeyen ne varsa çizdin

Yeterince sıktın ezdikçe ezdin

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Zihnin kalıbına uyduramazsın

İstesen de Türk’ü durduramazsın

Artık hiç kimseyi kandıramazsın

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Tarihe işlemiş şanlı özünü

Her zaman söylemiş altın sözünü

Çağdaş bir hayata dönmüş yüzünü

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Ya yol ver, ya yol bul, ya da bir çekil

Yakışmaz aslına başka bir şekil

Asil olan millet gerisi vekil

Oyun hamuru mu sandın milleti?

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , | OYUN HAMURU için yorumlar kapalı
Oca 08

TÜRK DÜNYASI (1)

TÜRK DÜNYASI (1)

Çeçenistan Kahramanı Şamil Salmanoviç Basayev

Şamil Salmanoviç Basayev , 14 Ocak 1965 tarihinde Çeçenistan‘ın dağlık Vedeno bölgesi’nin Vedeno köyünde dünyaya geldi. Basayev’in ailesi Rus İhtilali‘nden (6 Kasım 1917) sonra Çeçenistan’dan Kazakistan’a sürülmüş fakat 1957 senesinde Kruçev döneminde yurtlarına geri dönebilmişti.

1982 senesinde okuldan mezun olduktan sonra Sovyet Ordusu’nda iki sene askeri eğitim aldı. Dört sene boyunca, güney Rusya‘nın Volgograd bölgesinde çalıştı. 1987 senesinde Moskova‘da mühendislik eğitimine başladı fakat tamamlayamadı. Öğrencilik yıllarında devrimci kişiliği ile ön plana çıkmıştı. Moskova’da odasının duvarında Che Guevera‘nın posterinin asılı olduğunu verdiği bir demeçte dile getirdi.

Şamil Basayev , kod adı: Emir Abdullah Şamil Ebu-İdris, 1991 Ağustosunda Moskova’daki hükümet darbesi sırasında Boris Yeltsin taraftarları arasında yer aldı. Sovyetlerin dağılması üzerine bağımsızlığını ilan eden, ülkesi Çeçenistan’a dönerek Rus gizli örgütleri ile mücadele etmek üzere kurulan özel birlikleri yönetti. Adını ilk defa Çeçenistan’da yaşananları dünyaya duyurmak için 1991 senesinde bir Rus yolcu uçağını kaçırarak Ankara’ya indirdiğinde duyurdu.

1992 senesinde Çeçenistan Cumhurbaşkanı Cahar Dudayev‘in emri ile Abhazya’ya gönderilen Çeçen birliklerin komutanı iken, Abhazya’nın Gürcü işgalinden kurtulmasında birinci dereceden etkili olan Kafkas Halkları Konfederasyonu (KHK) birliklerinin komutanlığına getirildi. Fakat, Kafkasya‘da kurulacak bağımsız bir İslam devleti düşüncesine karşı olan Rusya, Dudayev’e karşı askeri birliklerini Çeçenistan’a gönderince, Basayev Abhazya’dan ayrılarak Çeçenistan’a döndü ve Dudayev’e karşı muhalefete geçen Rus yanlısı silahlı birliklerin dağıtılmasında etkili oldu. 1994 senesi aralık ayında Ruslar’ın Çeçenistan’ı işgal etmesiyle Çeçen komutanların en önemlilerinden biri haline geldi. 1995 senesi başında Rus savaş uçakları Şamil Basayev’in Vedeno’daki evini bombalayarak ailesinden, eşinin ve çocuklarının da aralarında bulunduğu 11 kişinin ölmesine neden oldular.

Rus güçlerin sivillere karşı giriştikleri katliamların en üst seviyelere ulaştığı15 Temmuz 1995 tarihinde, yaşananları dünya kamuoyuna duyurabilmek için Basayev ve Çeçen direnişçiler 63 kişilik özel birlikle Kafkasya’nın Stavropol (Şetkale) bölgesindeki Budenovsk şehrine baskın düzenleyerek aldığı 5000 kişilik rehineyle Rusları görüşme masasına oturtmuştu. Birkaç gün süren kuşatma sonunda 129 kişi hayatını kaybetti, 415 kişi yaralandı. Budenovsk operasyonu tüm rehinelerin serbest bırakılmasıyla sona erdi.

Şamil Basayev 1996 senesi Nisan ayında Çeçen Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri Komutanlığı’na getirildi. Ve Rus güçlerinin Çeçenistan’dan çekilimesini sağlayan Cahar-Kale (Grozni) operasyonunu komuta etti. Rusya bölgeyi terk etti, 31 Ağustos 1996tarihinde imzalanan Hasavyurt Antlaşması ile barış tesis edildi ve Aslan Mashadov devlet başkanı seçildi.

Basayev 1998 senesinde Cahar-Kale’de yapılan Çeçen-Dağıstan Halkları Kongresi’nde başkan seçildi. Kongrenin ikinci toplantısında alınan kararla 1 Ağustos 1999 tarihinde kurulan İslam Şûrâsı’nın başkanlığına getirildi.

Bağımsız bir Dağıstan-Çeçen İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasını destekleyen Şamil Basayev ve Hattab, komuta ettikleri 2000 mücahit ile Dağıstan’daki haksız saldırıyı engellemek istediler. Rusya bölgeye müdahale etti, dahası Dağıstan ayaklanmasını bahane ederek Çeçenistan’a girdi ve böylece II. Çeçen Savaşı başlamış oldu. Rusya’nın I. Çeçen Savaşı ardından gelen barışı ihlal ederek Ekim 1999‘da Çeçenistan’ı yeniden işgal etmesi üzerine Çeçenistan’a dönerek doğu cephesi komutanlığı görevini sürdürmeye başladı. İkinci savaş sırasında başkent Grozni’yi savunan Basayev, kentten çekilirken yaralanmış, bacağının bir kısmı kopmuştu. Basayev, Devlet Başkanı Aslan Mashadov’un emrinde Çeçenistan Silahlı Kuvvetleri Komutanlığı görevini sürdürmekteydi.

23 Ekim 2002 tarihinde Rus güçlerinin Çeçenistan’dan çekilmesini talep etmek için gerçekleşen devlet başkanı Aslan Mashadov’un bilgisi dahilinde yürütmemesi Basayev ile Mashadov arasında gerilime neden oldu. Ayrıca, Basayev 1 Eylül 2004 tarihinde Kuzey Osetya’nın Beslan kasabasındaki bir ilkokula yapılan ve Rusya’nın güya kurtarma operasyonu adı altında kendi vatandaşlarını katlettiği eylemin de sorumluluğunu üstlendi. Rusya, Beslan kasabasındaki eylemin ardından Basayev’in başına 10 milyon dolar ödül koymuştu.

Basayev, 17 Haziran 2006‘da Çeçen-İçkerya Devlet Başkanı Abdulhalim Sadullayev‘in öldürülmesinden sonra yerine geçen Dokko Umarov‘un yardımcılığına getirildi.

Şamil Basayev, Devlet Başkanı Dokka Umarov’un emrinde Çeçenistan Silahlı Kuvvetleri Komutanlığı görevini sürdürmekteyken 10 temmuz 2006‘da, İnguşetya Cumhuriyetinin Ekayeva köyü’nde, bulunduğu askeri konvoydaki bir patlayıcının kendiliğinden infilak etmesi sonucu yaşamını yitirdi.

Basayev’in, Çeçen Bağımsızlık hareketinin radikal kanadını temsil ettiği düşünülür. Rusya güvenlik güçlerine karşı düzenlediği sayısız gerilla saldırısının yanısıra, sivillere yönelik girişilen bazı eylemlerden de sorumlu tutulur. Basayev, Budenovsk baskını (1995), 23 Ekim 2002’de yapılan (Nord-Ost Rehine Krizi -Moskova tiyatro rehine krizi) Grozni karargahının bombalanması (Aralık 2002), 1 Eylül 2004’te yapılan Beslan okul rehine krizi ve Nalçık baskını (Ekim 2005) , bu tür terör olaylarının en bilinenlerindendir. ABC News, Basayev’i “Dünyanın en çok aranan teröristlerinden biri” olarak açıklamıştır. Eylül 2004’te Basayev, çoğu çocuk olan 350’den fazla kişinin hayatını kaybettiği ve yüzlercesinin yaralandığı Beslan katliamının sorumluluğunu üstlenmiştir.

Basayev Abhazyalı bir kadınla evlendi, biri erkek üçü kız olmak üzere dört evlat sahibi oldu.

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , | TÜRK DÜNYASI (1) için yorumlar kapalı
Oca 07

ONA ÖLÜLER DERS VEREMEDİYSE…

ONA ÖLÜLER DERS VEREMEDİYSE…

“Harun Reşit’in annesi, sarayda oğlundan Behlül’e dert yanımış:
– Behlül evladım, Halife olalı hırsı çok azdı bunun! Gözü, iktidardan başka bir şey görmüyor. Sen, buna biraz hayat dersi ver…
Behlül Dânâ, bu teklifi kabul etmiş ve demiş ki:
– Ben şöyle dolaşmaya gidiyorum. Benimle gelirse anlatırım…Halifeye dolaşmayı teklif etmiş
Halife, Behlül’ün teklifini kabul etmiş.
Birlikte bir süre Bağdat sokaklarında dolaşmışlar. Daha sonra Behlül mezarlığa yönelmiş. Arkasından Halife gitmiş. Mezarlıkta saatlerce mezarların arasında dolaşmışlar…
Ne var ki Behlül, Halifeye tek kelime bile söylememiş. Mezarlıktan çıktıktan sonra sohbet ederek saraya dönmüşler.
Bu kez, Halife Behlül’ü annesine şikâyet etmiş:
– Anne, hani Behlül bana hayat dersi verecekti. Bir tek cümle bile söylemedi!..
Behlül kendini şu sözlerle savunmuş:
– Hayır, yalan söylüyor! Ben onu mezarlığa götürüp saatlerce mezarların arasında gezdirdim. Ona ölüler bir ders veremediyse ben nasıl verebilirim!?!”

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , , , | ONA ÖLÜLER DERS VEREMEDİYSE… için yorumlar kapalı