May 31

Eşeğin sicili temiz kalsın

Eşeğin sicili temiz kalsın

 

Bu hikaye Kıbrıs’ta geçmis gerçek bir olay; yaşlı bir amca, eşeğinin üzerinde karayolunda seyretmektedir.

Bunu gören trafik polisleri, amcaya takilmak isterler ve durdururlar. 

Polis: Be amca, neçin dakman golani? 

(golan: emniyet kemeri.)

Amca: Dakmam be işte!

Polis: E bak gördün mü, şimdi ceza keseceyik.

Amca: Kes bakalim ne keseceysan da gidecem, acele isim var. 

Polis: peki amca, cezayı sana mı yazalım yogsam eseğe mi?

Amca: ???

Polis: Yani cezayı sana yazarsak beş milyon ödeycen, eşeğe üç milyon ödeycen.

Amca: Bana kes o zaman. 

Polis: Neden sana keseyon amca?

Amca: Onun sicili temiz kalsın, dünyayı yönettircez ona!

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , | Eşeğin sicili temiz kalsın için yorumlar kapalı
May 30

Angajman kuralları:

Angajman kuralları:

Terör örgütüne devlet muamelesi mi?

 

Geniş anlamda diplomaside tarafların ilişkilerini yürütürken kullandıkları prosedürleri ifade eder. Askeri anlamda ise bir ülkenin başka bir ülkenin hava sahasını ihlal etme veya ülke topraklarında oluşacak bir tehdide karşı yapılacak askeri tepkinin şartlarıdır. Yani, ülkeler, devletler ve ordular arasıdır.

Şimdi, dönelim, R. Erdoğan’ın Trump görüşmesinden sonra Türkiye’ye dönmeden kabin ekibi gazetecilere yaptığı değerlendirmelerden gazete manşetlerine taşınan başlığa ve içeriğe. Hürriyet gazetesinden aynen alıntılıyorum:

Erdoğan net mesaj verdi:

YPG’den saldırı olursa hiç kimseye sormadan angajmanı uygularız.

Kendilerine açıkça şunu da açıkça ifade ettik: YPG ve PYD’den Türkiye’ye olabilecek herhangi bir saldırı olursa hiç kimseye sormadan angajman kurallarını uygularız. Bunu da açıkça söyledik.

Dehşete düşüren bu ifadeleri diğer yandaş medya sayfalarında da karşılaştırdım. Noktası virgülüne(!) aynıydı.

Türkiye Cumhurbaşkanı, kullandığı ifadelerle, bir terör örgütünü devlet ve ordu yerine koyuyordu. İki ülke diplomatlarının kayda geçirdiği bu görüşme ve konuşmalarda kullanılan ifadelerin Türkiye’ye ilerdeki faturasını hesaplayan olmadı mı?.. Acaba R. Erdoğan’ın dili mi sürçtü?.. Erdoğan, Trump’a bu sözleri sarf ederken diplomasi veya saraydan neden kimse müdahale etmedi?.. Bu sehven yapılmış bir hata olabilir mi?..

Topraklarınız, devlet ve millet bekanıza karşı bir tehdit algılamanız söz konusu ise kanlı bir terör örgütüne karşı angajman kurallarını işletmek neyin nesi?.. BM kararları ve uluslararası hukuk kurallarının size tanıdığı haklar ve oralardan kaynaklanan yetkiler yeterli değil mi?..

Yoksa!.. Kuzey Irak’ta sözde Kürt devletinin kabulünün yaşandığı süreçte olduğu gibi bu bir alıştırma çalışması mı?.. Kırmızı çizgilere bir bay bay daha mı?.. Bu söylemlerin ardından bir süre sonra Suriye’nin kuzeyinde oluşan sözde Kürt devletine de şapka mı çıkaracağız?..

 

 Ahmet TAKAN

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | Angajman kuralları: için yorumlar kapalı
May 29

Hakem Olayı

Hakem Olayı

Muaviye taraftarlarının Kur’ân âyetlerini mızraklarının ucuna takmalarından sonra hakem talebine rıza gösteren Hz. Ali’nin bu rızası taraftarları arasında hoşnutsuzluğa sebebiyet vermiş, “Hüküm ancak Allah’ındır” diyerek buna karşı çıkmışlar ve Harura isimli köye çekilmişlerdi. Daha sonra burada kılıçtan geçirilecekler, kadınlarına musallat olunacaktı. İslâm tarihinin ‘Harura nesli’ tâbiri işte o dönemin tâbiriydi.

Kendisine iletilen “Hüküm ancak Allah’ındır” sözüne Hz. Ali’nin verdiği muhteşem cevap:

“Bâtılın kast edildiği hak söz”dü.     

Muaviye taraftarları mızrakların ucuna takılmış Kur’ân âyetleri karşısında Hz. Ali taraftarlarının savaşmayacağını düşünmüşler, bir ölçüde haklı da çıkmışlar, Hz. Ali taraftarlarının önemli bir kısmı savaşmamışlardı. Hakem talebine rıza gösteren Hz. Ali ise kendi taraftarları arasında bile tartışmaya açılmış ve hakeme rıza göstermenin Allah’ın, “İki Müslüman gruptan biri diğerine saldırırsa, saldıranlar Allah’ın emrine dönünceye kadar savaşın” âyetine karşı çıkmak olduğunu söylemişlerdi Hz. Ali’ye, “Hüküm ancak Allah’ındır” diyerek.  

Bu savaşlarda yetmiş bin Müslümanın öldüğünü yazıyor tarihler. Savaşan her iki taraf da Müslüman…

 

Adnan İSLAMOĞULLARI

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , | Hakem Olayı için yorumlar kapalı
May 28

“Türkiye için en büyük güvenlik açığı”

“Türkiye için en büyük güvenlik açığı”

 ABD Merkez Komutanlığı da yapan general John Abizaid, 2007 yılında, Amerikan güçlerinin askeri mücadele yükünü bölgesel güçlere kaydırması ve kendilerinin dolaylı bir rol üstlenmeleri gerekeceğini ifade ederek, “Ancak bir an bile, gelecek 25-50 yıl Amerikan ordusunun eve dönebileceğini farz edemeyeceklerini, bölgedeki stratejik durum sebebiyle bunun mümkün görünmediğini” söylemişti.

Bugün gelinen noktada, ABD, IŞİD’i ve PYD/YPG’yi organize ederek ikisine de rol vererek “askeri mücadele yükü”“bölgesel güç”lere kaydırmıştır!

Bu işin böyle olacağı ilan edilmişken, Türkiye’yi yöneten kadroların, Irak ve Suriye’de Amerikan politikalarına hizmet etmesi, Suriye’den devşirdikleri insanlara, “eğit-donat” diye terör eğitimi vermesi ve İncirlik Üssü’nü bu operasyonların merkezi olarak kullandırması ne ile açıklanabilir?

***

1993 yılı başında, İncirlik Üssü’nde Amerikalı Orgeneral Shalikashvili‘ye verilen gizli brifinge bir Türk kurmay subayı sızmıştı. Şimdi emekli olan bu subay, Yüce Katırcıoğlu‘na brifingi özetlemişti. Amerikalı subay, Shalikashvili‘nin sorularına şu cevapları vermişti:

1- Kürt devletinin kuruluşu için beş yıl süre öngörmüştük. Ama beceriksiz çıktılar. Bu sebeple süre uzayacak.

2- Orada görevlendirilen çok sayıda NGO işe yaramıyor. Kürt devletinin kuruluş sürecinde üç etkili grup var: Barzani grubu, Talabani grubu ve PKK.

3- PKK’nın görevi, Kürt devletinin kuruluş süreci boyunca Türkiye’yi angaje tutmaktır.

Nitekim bu brifingden altı yıl sonra Türkiye’ye teslim edilen terör örgütünün başı, “Ben tarihi rolümü oynadım” demişti.

Şimdi PYD/YPG’nin rolü nedir peki?

* * *

Suriye gibi Irak’ın üçe bölünmesi sürecini de Özal-Demirel döneminde Türkiye’yi yönetenlerin katkılarıyla Çekiç Güç başlatmıştı.

Yüce Katırcıoğlu‘nun o zaman yaptığı tespite göre, “Hemen sonraki süreç, Türkiye’nin üniter yapısının bozulması sürecidir.” Türkiye’yi yönetenler, “Irak’ın toprak bütünlüğü korunmalıdır” diye diye Irak’ı böldükleri gibi şimdi de “Türkiye’nin üniter yapısı korunmalıdır” diye diye Türkiye’yi bölüyordu. Son anayasa değişikliklerini yazanlar, yazdıranlar da açıkça yerel meclislerden, özerk şehirler ve bölgelerden hatta “üniter yapı içinde eyalet sistemi”nden bahsetmediler mi? Oysa bu iki yönetim tarzı, birbirinin zıddıdır. Biri varsa öbürü olmaz!

Atatürk‘e küfür ettirmelerinin asıl sebebi de bu projedir!

***

Yine İsrailli Amotz Asael, 26 Şubat 1999 tarihli Jerusalem Post Gazetesi’nde yayınlanan “Orta İsrail; Kürt Herzl” başlıklı yazısında, Abdullah Öcalan‘ı İsrail’in fikir babası ve asıl kurucusu Theodor Herzl‘e benzetiyordu!

Şimdi ABD, İngiltere ve İsrail, diğer Batılı güçlerin de desteğiyle Suriye’nin kuzeyinde, “Kürt koridoru” adı altında “Orta İsrail”i kurmakla meşguldür. Bu sebeple PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG’yi alenen silâhlandırıyorlar. Kuzey İsrail diye nereyi hedef alıyorlar, belli değil mi?

Dış İlişkiler Konseyi denilen asıl güç odağının başkanı olan Richard Haass ise “Erdoğan, ABD ziyaretini iptal ederse, otoriter yönetimi ve Suriye’deki yararsız rolü göz önüne alındığında büyük bir kayıp olmaz” diyebiliyor.

“Haasst..” diye cevap veremiyorsunuz!

Siz iktidara gelmek ve orada kalmak için Dış İlişkiler Konseyi’nden meşruiyet aramışsanız, partinizin programınızı bile onlar yazıp göndermişse şimdi ne karşılık verebilirsiniz?

Bütün eski görüşme videolarını yayınlarlarsa Türkiye’de ne duruma düşersiniz?

***

Bu sebeple yıllardır diyorum ki; “Türkiye için en büyük güvenlik açığı, doğrudan iktidarın kendisindedir.” 15 Temmuz’da bastırılan işgal girişimine, cemaat kadrolaşmasıyla yol açan da iktidar değil miydi?

 

Arslan BULUT

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | “Türkiye için en büyük güvenlik açığı” için yorumlar kapalı
May 27

Hüseyin Nihal Atsız’dan

Hüseyin Nihal Atsız’dan

* Milliyetçiyim ama Arap veya Moskof kardeşlerimi de çok severim dedin mi,milliyetçi değil,kozmopolitsin demektir.
* “Turancılık”, Türkçülüğün siyasî amacı, yani yer yüzündeki bütün Türklerin, geçmişte olduğu gibi, tek devlet hâlinde birleşmesidir.
* “Türkçülük”, Türk ülküsü, yani Türklerin her alanda her milletten üstün olması düşüncesidir.
* Gazi`nin kudretli şahsiyeti Türk Milleti `ne bir dilek birliği kurmamış olsaydı muhakkak ki Türkiye’de türlü zümreler bulunacaktı.
* Türk’e düşman olanlar ve bunu açıkça söyleyenler Türkler için o kadar tehlikeli değildir. Asıl büyük tehlike Türkümsü olan yabancılardır.
* Zenci, Türk’e olan sadakatinde ötekilerden, muhakkak ki, daha samimidir.
* Litvanyalı Kıpçak çoktandır öz dilini unutup Litvan diliyle konuşmuş olabilir. Fakat onlar kanca Türk oldukları için Türk’türler.
* O kadar ululadığımız, yakında heykelini dikeceğimiz Fatih Sultan Mehmet de bugünkü mânâsı ile Türkçü değildi diye tenkit mi edeceğiz?
* Namık Kemâl, Osmanlıcı ve İslâmcı idi. Fakat onun zamanının milliyetçiliği de ancak o şekilde yapılabilirdi.
* “Numara” kelimesinin kısaltılmış şekli olarak “Nu.”yu kabul ediyoruz. Bunu “No.” olarak yazmayı reddediyoruz.
* Bu vatan bir boydan bir boya tunç heykeller otağıdır. Bu ebedî heykeli artık, dünyanın nizamını kurmuş olan Tanrı bile deviremez.
* Milliyetçi insan, eğer insansa, kendi milletinin kahramanlarına, hürriyet savaşçılarına bakar, yanar, ağlar. O zaman “sağcı” olur.

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , | Hüseyin Nihal Atsız’dan için yorumlar kapalı
May 26

TÜRK’E, ATATÜRK’E HAKARET EDENLER BU CESARETİ NEREDEN ALIYORLAR?

TÜRK’E, ATATÜRK’E HAKARET EDENLER BU CESARETİ NEREDEN ALIYORLAR?

Referandum öncesi milleti %50 sini “Hayır” dedikleri için terörist ilan etmişlerdi

Ayrıca referandum öncesi Başbakan Binali Yıldırım’ın Tunceli’de yaptığı konuşma satır satır okunmalıdır.

Yıldırım o konuşmasında, “Dersim olaylarının, bu topraklarda yaşayan insanlara ne kadar büyük acılar yaşattığını biz bilemeyiz ama bizim dedelerimiz, bizim büyüklerimiz yaşadı. İstiyoruz ki bizden sonrakiler yaşamasınlar. O günün tek parti yönetimi CHP, ne dedi; ‘Dersim bir çıban başıdır’ dedi ve bütün buradaki vatandaşlarımızı yok ettiler, acımasızca üzerine bombalar yağdırdılar. Yaşlarını büyütüp idam ettiler” ifadelerini kullanmıştı.

Oysa, Tunceli’de askerlerimizin toplu halde şehit edilmesinden sonra, İngiliz desteğiyle çıkarılan isyan, bizzat Mustafa Kemal Atatürk‘ün talimatıyla bastırılmıştı.

Dolayısıyla oradaki sözleri sarf eden siyasi anlayışın Atatürk‘ü sevdiğini, onun politikalarını doğru bulduğunu söylemek imkânsız.

Zaten bu sözde tarihçilerin beslendikleri kaynaklar, aldıkları cesaret de buradan ileri geliyor.

İlerleyen günlerde Atatürk üzerinden Türklüğe, Türk devletinin varlığına hakaret edenler unutulacak. Hatta onlara sahip çıkanlar ortaya çıkacak, haksızlık yapıldığı “Atatürk’ün putlaştırılmaması” gerektiğini söyleyecekler. Tıpkı “Türk bayrağı değiştirilsin, Türkiye adı değiştirilsin” diyenlerin önce unutulup, sonrasında ise yeni anayasa paketini yazmaları gibi…

Oysa mesele ne Atatürk‘ün putlaştırılması ne de ifade özgürlüğünün kısıtlanması meselesidir.

Mesele, Türklerin kurduğu rejimin eritilerek, tamamen ortadan kaldırılma çabasıdır.

İşte o yüzden süreci iyi okumak elzem hale geldi. İktidara yakın havuz medyasının yazarlarını, o gazetelerin hafta sonu tarih eklerini ve yazarlarını yakından incelediğimizde, son günlerde tartışma yaratan sözler bile hafif kalıyor.

Başkanlık referandumu ile ilk adımı atılan rejim değişikliği için, ilerleyen günlerde çok daha büyük çirkinlikler görmeye hazırlıklı olmalıyız.

İngiliz destekli Kürt isyancılarından dolayı Atatürk‘e dolaylı hakarette bulunanların yüzlerini gizlediği bir ortamda, vatanseverlerin nefes alacakları alanlar daha da kısıtlanacak.

 

Batuhan ÇOLAK

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , | TÜRK’E, ATATÜRK’E HAKARET EDENLER BU CESARETİ NEREDEN ALIYORLAR? için yorumlar kapalı
May 25

Mevla

Mevla

 

Tohuma kâinat nasıl gizlenmiş

Mevla akıl vermiş sırrı bul diye…

Ayrı ayrı her can candan gözlenmiş

Övmüş de yaratmış Mevla gül diye…

 

Bu hayat sürekli yaşanan hızdır

Canlı da cansız da sonsuz bir gizdir

Her can ayet, sure ve hatta cüzdür

Canlara yazılmış kader hal diye…

 

Nesin kâinatta hele bir düşün?

Verilmiş her türlü nimetler peşin

Hak gayeyi bilmek değil mi işin?

İnsanı yaratmış Mevla kul diye…

 

Kandan ve çamurdan değil mi aslı

Âdem’den, Havva’dan insanın nesli

Mevla “oku” demiş ısrarlı, sesli

İslam’ı emretmiş kutlu yol diye…

 

Beşer şaşmış, nefis ile hislenmiş

Bitmez nimetlerle her dem beslenmiş

Pek çok peygamberle Mevla seslenmiş

İmanla Rabbine bağlı kal diye…

 

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , | Mevla için yorumlar kapalı
May 24

“PATATES DİNİ”

“PATATES DİNİ”

Kayseri’de görülmekte olan FETÖ’cü avukatlarla ilgili davada sanıklardan biri “Etkin pişmanlık konusu cezaevinde de konuşuluyor ancak itirafta bulunmanın ihanet olduğu, ahiretimizi kaybedeceğimiz söyleniyor. Cezaevlerinde yoğun bir psikolojik baskı var” dedi. Anadolu Ajansı da bu haberi, “FETÖ’nün, ‘itirafçı olursanız ahiretinizi kaybedersiniz’ yalanı” başlığıyla yayınladı.

Referandumdan 11 gün önce de Bursa’da konuşan Tayyip Erdoğan, “Türkiye koalisyon tartışmaları olmadan, istikrar ve güven ortamı tehdit edilmeden yönetileceği bir döneme girecek. Buna karşı çıkacağım derken dünyanızı da, ahiretinizi de tehlikeye atmayın” dememiş miydi?

**

Ben bu sözü bir yerden daha hatırlıyorum. İhlas Finans 1995 yılında törenle kurulmuştu. Türkiye gazetesinin haberine göre holdingin sahibi Enver Ören, “Paranızı İhlas Finans’a yatırın, hem dünyanızı hem ahretinizi kurtarın” demişti!

Ahireti kurtarmaya gelince…

Ahiret gününden sonra kimin cennete kimin cehenneme gideceğine, Fethullah Gülen, Tayyip Erdoğan veya Enver Ören karar verecek değil! Ellerinde bir yetki belgesi veya peygamberlik mührü de yok. Peygamberlik, Hz. Muhammed‘den sonra bitmiştir. “Evliya” desen onların da hepimiz gibi günah işleyebilen insanlar olduğunu görüyoruz…

Aslında bu safsatalara kimsenin pek inandığı yok. Oy verme işini bir “ahiret meselesi” olarak görenler elbette vardır ancak düşünme ve akıl etme yeteneği olmayan, şartlanmış bir avuç insan dışında bu söylemlere kanmış görünenler, dünyasını hak ve hukuk üzerine değil çıkar üzerine kuran kurnaz tilkilerdir!

İskender Öksüz, kitabını yazdı; bilimsel araştırmayla ispatlanmıştır ki çıkarcı, mideci oranı çoğaldıkça, o ülkenin kalkınma hızı da düşer, dünyadaki itibarı da! Sonuçta o ülke yem olur yem! Yani, çıkarcıların yedi mahalleye değil yedi bölgeye zararı vardır! Bana sorarsanız, işte bunların dini, “patates dini”dir! Çünkü “patates” satın alma gücü karşılığında dindar görünmeye çalışmaktadırlar!

Oysa ihlas nedir? İçtenliktir, samimiyettir… Bir işi sırf Allah rızası için yapmaktır.

***

Bakınız, Atlantik Konseyi İstanbul Zirvesi’nde konuşan bir strateji danışmanlık şirketinin başkanı Stephen J. Hadley “Türkiye’nin demokratik yönetimini destekliyoruz. ABD ve AB’nin güçlü bir müttefik olarak Türkiye’ye ihtiyacı var.” dedi.

Türkiye’deki “hileli referandum”la oluşacak sistemi “demokratik” bulan bu adam da tıpkı Trump gibi kendi çıkarlarının takipçisi değil mi? 

 

Arslan BULUT

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , | “PATATES DİNİ” için yorumlar kapalı
May 23

Satıcıya Ders

Satıcıya Ders

 

Gariban bir köylü şehre inmişti. Büyük bir mağazada iki kişinin karşılıklı oturup konuştuklarını gördü. İçerde bir masa ve üç dört koltuktan başka bir şey görünmüyordu. Merak etti ve içeri girdi:
– Selamünaleyküm ağalar.
– Aleykümselam hemşerim ne istiyorsun?
– Merak ettim acaba burada ne satıyorsunuz?
Köylü ile dalga geçmek isteyen satıcı sırıtarak cevap verdi:
– Eşek satıyoruz.
Köylü de taşı gediğine yerleştirdi:
– Sadece ikiniz misiniz yoksa daha var mı 
Posted in Fıkralar | Tagged , , , , | Satıcıya Ders için yorumlar kapalı
May 22

“Referandumun tek kazananı: Umut”

“Referandumun tek kazananı: Umut”  Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal

Bu referandumda ilk kez oy kullanan, referandumun devâsa bütçeli ‘evet’ kampanyalarının ilk ve en önemli hedefi, milletvekili olma yaşını 18’e indiren kampanyanın hedefi olan gençlik, referandumda % 58 gibi ezici bir oranla anayasa değişikliğinin kendilerine lûtf’ettiği ayrıcalıklı pembe koltuklara ‘hayır’ dedi. Kendilerine sunulan bu pembe geleceğe daha büyük ve samimi endişelerle dirsek çevirdi ve devletin tüm yetkilerinin bir tek adama verilmesine ‘hayır’ dedi.

Bundan daha anlamlı bir ‘hayır’ olabilir mi?

Geleceğimizin adını ‘umut’ koydu bu % 58’lik gençlik…

Bir rektör yardımcısı Profesör, “Türkiye’nin geleceği için cahil nesiller lâzım” demişti mart ayında bir tv ekranında.

Referandum neticeleri bahse konu rektör yardımcısını ne kadar tatmin etti bilmiyoruz. Fakat Türkiye  için bir başka umudun adıydı referandum neticeleri. İlkokul düzeyindeki eğitim seviyesinde ‘evet’  oyları % 70 iken, ‘hayır’ oyları ortaokul düzeyinde % 43’e, lise düzeyinde % 58’e ve üniversite düzeyinde ise % 61’e yükseliyor. Profesör rektör yardımcısı için umutlar tükense de bu neticelerle, Türkiye’nin geleceği için umutlanmak bizim hissemize düşüyor.

Ve nüfus yoğunluğunu taşıyan, üreten, vergi veren, istihdam sağlayan, kültür ve sanat merkezleri. Bursa hâricinde hemen tüm büyükşehirlerde yükselen ‘hayır’ oyları kazanan umudun diğer sessiz çığlıkları…

Emir komuta zincirinde hareket ettiği gibi bir yanılgıyla önyargıya mahkûm edilen milliyetçi oylar. Türkiye’nin her yerinde statükonun değil, değişimin tarafında yer alan milliyetçi oylar. Fiilî durumun resmîleşmesinde değil, hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığının yanında yer alan milliyetçi oylar. Tek adam sisteminin değil, parlamenter sistemin yanında yer alan milliyetçi oylar. Otoriterleşmenin değil, demokrasinin yanında yer alan milliyetçi oylar. Cumhuriyet parantezinin kapanmasının değil, cumhuriyetin ile’lebet pâyidar olmasının yanında yer alan milliyetçi oylar. Reklâm arasına sıkıştırılmaya çalışılan değil, İzmir’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Anadolu’nun her karışında destanı yazılan ‘millî mücadele’nin ve ‘kuvay-ı milliye’nin kurduğu cumhuriyetin yanında yer alan milliyetçi oylar. Ali Kemallerin, Damat Feritlerin, Şeyh Saidlerin değil, Hasan Tahsinlerin, Fevzi Çakmakların, Kâzım Karabekirlerin ve cumhuriyetin ilk başbuğu Mustafa Kemâl Atatürk’ün yanında yer alan milliyetçi oylar. Açlımın, Dolmabahçe mutabakatının, Habur’un, Oslo’nun değil, Başbuğ Alparslan Türkeş’in ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun yanında yer alan milliyetçi oylar. Genel Merkezlerin değil, Merâl Akşener’in, Ümit Özdağ’ın, Koray Aydın’ın, Sinan Oğan’ın, Ülkü Ocakları Genel Başkanları Atilla Kaya’nın, Suat Başaran’ın, Müsavat Dervişoğlu’nun, Servet Avcı’nın, Hakan Ünser’in, Ulvi Batu’nun, Azmi Karamahmutoğlu’nun, Harun Öztürk’ün, Alişan Satılmış’ın, İrfan Özcan’nın yanında yer alan milliyetçi oylar…

Türk milliyetçileri olarak referandumun en umutlu kesimi olmak da büyük kazanım…

Ya yeni bir yol bulacak ya da kendi yolunu kendileri yapacak olan biz Türk milliyetçileri için de referandumun tek kazananı ‘umut’tur ves-selâm…

 

 Adnan İSLAMOĞULLARI

Posted in Gündem | Tagged , , , , , | “Referandumun tek kazananı: Umut” için yorumlar kapalı