Eyl 08

Politikacılar

Politikacılar                                                                                                    www.kenansahbaz.com
Politikacı bir grup, otobüs ile bir seminere katılmak üzere yola koyulur.
Yolda otobüs şoförü bir kaza yapar ve bir çiftçinin arsasının hemen yanında devrilir.
Bunu gören çiftçimiz, büyük bir çukur kazar ve tüm politikacıları oraya gömer.
Bir kaç gün sonra, o civardan geçen bir polis, kaza yapmış otobüsü görür, çiftçiye de politikacıların nerede olduğunu sorar.
– Hepsini gömdüm der çiftçi.
– Peki hepsi ölmüş müydü ?
– Valla abi, bazıları ölmediklerini söylüyorlardı, ama bilirsin ne kadar yalancı olduklarını bu politikacıların !!!

Posted in Fıkralar | Tagged , , , , , , | Politikacılar için yorumlar kapalı
Eyl 07

“Stratejik dost ve müttefikimiz ABD”nin ettikleri (1)

“Stratejik dost ve müttefikimiz ABD”nin ettikleri (1)

www.kenansahbaz.com

15 Şubat 1999: ABD, katil APO’yu idam etmemek şartıyla teslim etti, PKK’ya Irak’ta üsler verip koruma altına aldı, güçlendirdi ve siyasi çözüm için Türkiye’ye sürekli baskı yaptı.

04.07.2003: İşgalci ABD, Irak’ın kuzeyindeki Türk askerinin başına çuval geçirdi; Peşmerge ve PKK’lı teröristlerin Türkmen liderlere suikast düzenlemesini destekledi.

03.11. 2007: Başbakan Erdoğan, “Ergenekon” konusunda ABD Başkanı Bush ile uzlaştı. 2008’den itibaren ordunun seçkin komutanları medya kampanyaları eşliğinde aşağılandı, suçlandı tutuklandı. 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonu sırasında, 24.12. 2013’te “Orduya kumpas kuruldu” dedi, AYM 19.06.2014’te “Hak ihlali var” kararı aldı, tahliyeler başladı. Ama ABD ve AB desteğiyle beyin kadrosunu kaybetmesi ve yerlerine cemaatçilerin ve ehil olmayanların yerleşmesiyle, TSK’ya büyük bir darbe vurulmuş oldu.

Yıl 2010: BOP’a göre başlayan “Arap Baharı”; Sudan, Irak, Tunus, Libya, Mısır, Yemen’den sonra Suriye’ye geldi. ABD bu ülkeleri, “İhvan siyaseti” güden Türkiye’ye, düşman yaptı; Irak ve Suriye’nin kuzeyinden kuşattı, ilişkilerimiz kesildi.

15 Temmuz 2016: ABD’nin desteğinde, 9 yıl iktidarın illegal ortağı olan FETÖ, Türk Milletinin egemenliğine ve onun koruyucusu kahraman ordumuza darbe girişiminde bulundu. TSK ihaneti önledi, ama çok şehit verdik; Milletimize ve ordumuza ağır bir darbe daha vuruldu. Kanun Hükmünde Kararname ile darbeyi önleme iddiasıyla yıllar öncesinden hazırlanmış olan TSK’nın emir-komuta birliğini bozarak savaş kabiliyetini zaafa uğratacak bir dizi düzenleme başladı.

Objektif gerçekler böyle, ama ABD, stratejik ortağımız olmaya devam ediyor.

 

Kaynak: Stratejik ortak dediğin!.. – Sadi SOMUNCUOĞLU

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | “Stratejik dost ve müttefikimiz ABD”nin ettikleri (1) için yorumlar kapalı
Eyl 06

“KESNİZANİ TARİKATI” NEDİR? (1)

“KESNİZANİ TARİKATI” NEDİR? (1)                                                                                                                                                                                                                  www.kenansahbaz.com

(IRAK’I ABD’YE TESLİM EDEN KESNİZANİ TARİKATI KİMİ HATIRLATIYOR?)

Kürtçe’de “Kimse bilmiyor” anlamına gelen ve Saddam rejiminde çok yaygın olan tarikatla ilgili, Doç. Dr. Ramazan Kurdoğlu’nun “Hollywood ve Kabala’nın 13. Havarisi Evanjelizm” kitabında şöyle bahsediliyor:

ABD Irak’a vurduğunda, Irak ABD’ye adeta altın tepsi içinde teslim edilmişti.

Herkes “Esas savaş Bağdat’ta olacak” derken Bağdat savaşmadan teslim edilmişti. Tarih 10 Nisan 2003’ü gösteriyordu. Teslimatı yapan, gerçekte Irak’ta herkesin bildiği ama ortalıkta gözükmeyen KESNİZANİ tarikatıydı.

Tarikat “Körfez Savaşı”ndan sonra Saddam’ın etrafını örümcek ağı gibi sarmıştı. Saddam’ın karısı, çok güvendiği generalleri ve istihbarat kuruluşlarının başındakiler. Hepsi tarikat “müritleriydi.”

KESNİZANİ TARİKATI, MOSSAD ve CİA tarafından Saddam’ı içten yıkmak, Irak’ı kolayca teslim almak için organize edilmişti.

Saddam 33 yıllık diktatörlüğünde, birçok karşı ihtilal, suikast vartalarını atlatmıştı. Ancak “tarikatın” metodu hepsinden farklıydı. Tarikatın “müritleri” Saddamın en yakınında olanlardı. Onun her hareketini, her adımını an be an tarikat şeyhinin oğlu Nehru’ya aktarıyorlar, sonra da bilgiler kuş olup MOSSAD ve CİA istasyonlarına doğru uçuyordu.

Şeyh Muhammed Abdülkerim Kesnizani, zikirden ziyade, siyasete meraklıydı. Müritlerine de Kur’an eğitimi yerine adını zikretmeden Kabala öğretilerini /mistizmini anlatıyordu.

Kesnizani tarikatı, baba Abdülkadir zamanı da dâhil Saddam’a bağlılıkta kusur etmiyordu. Kürt, Türkmen, Arap rejim muhaliflerini anında BAAS Parti istasyonlarına bildiriyordu. Şeyh Muhammed kitap yazmaktan da geri durmamıştı.

Tarikatın dönüşümü şeyh efendinin etrafındaki İslam âlimlerince, gerçekte MOSSAD ajanı hahamlarca hızlandırılmıştı. Şeyh’in kitabı, Kabala öğretilerini İslam mistizmi adı altında imanlı müritlerin beyinlerine ve kalplerine ince ince enjekte etmek için başucu kitabı olarak kullanılmaktaydı.

Müritlere MOSSAD’ın hahamlıktan tövbekâr hocaları ders veriyordu.

Aslında tarikatın asıl hedefi Irak ordusuydu. Öncelikle generaller ve subaylar Keznizani tarikatının müritleri haline getirildiler. Genelkurmay Başkanı, Genel Askeri İstihbarat Başkanı, Hava Kuvvetleri Komutanı, hepsi Şeyh Muhammed Abdülkerim Kesnizani’nin ayağını öperek müridiler arasına girmişti.

Irak’ın acımasız El-Muhaberat’ının sivil-asker elemanları da tarikatın müritleri olmuşlardı.

Müridiler arasında bir isim vardı ki, Saddam’dan sonra BAAS’ın en kudretlisiydi: İbrahim İzzet El Duri. Duri bütün karanlık odaklarla ilişki kuruyor, Saddam’ın bütün pis işlerini organize ediyordu. Duri şeyhin ayağını öpenler arasına çoktan dâhil edilmişti.

Öte yandan Saddam’ın karısı Sacide Hayrullah, Saddam’ın kardeşleri Vatban ve Barzan ile oğul Uday da müridiler arasındaydı.

Birinci körfez savaşında Baba Bush, Bağdat’ı işgali reddetmişti. İsrail bu duruma çok bozuldu. Irak hızlı bir şekilde parçalanmalıydı. Gözüne kestirdiği Kürt tarikatı Kesnizani’lik üzerinden Irak’ın İslami hayatını da kontrol altına alacaktı.

MOSSAD Kesnizani tarikatının önde gelenleriyle muhtelif yollardan temasa geçti ve ilişkileri hızla geliştirdi. Irak Devleti’nin mekanizması içinde yer alanlar, medya mensupları uhrevi yollardan ikna edilemezlerse MOSSAD’ın cömertçe tarikata aktardığı dolarlarla ikna ediliyor, mürit yapılıyordu.

Saddam’ın yatak odası dâhil, istihbaratçı müritlerden derlenen bilgiler oğul Nehru’da toplanıyor, Nehru’da bunları MOSSAD’a aktarıyordu.

Artık Saddam ve çevresinde neler olup bittiğinden Kesnizani tarikatı ve şeyhi vasıtasıyla MOSSAD anında bilgi sahibi oluyor ve gereği yapılıyordu. Tarikatın içine MOSSAD iyice yerleşmişti. Şeyh adına rahat rahat operasyon yapar hale gelmişti.

 

Kaynak: http://www.izdiham.com/iraki-abdye-teslim-eden-kesnizani-tarikati-kimi-hatirlatiyor/

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , , , | “KESNİZANİ TARİKATI” NEDİR? (1) için yorumlar kapalı
Eyl 05

Rumilik Gerçeği (3)

Rumilik Gerçeği (3)

www.kenansahbaz.com

Video: https://www.youtube.com/watch?v=jrpnvBcPvcw

İngiliz derin devleti “eşcinselliği normal görecek, Darwinizmi kabul edeceksiniz” diyor!

İngiliz derin devleti Müslüman görünümünde olan insanları kullanıp İslam’ın yerine Rumiliği yaymaya çalışıyor. Bu kişiler çıkıp Müslümanlar adına konuşarak eşcinselliği normal göstermeye çabalıyor, şarap içmeyi helal göstermeye çalışıyor, kainatı Allah’ın yarattığı gerçeğini inkar ederek Darwinizmi savunuyorlar. Bu kişilerin İslam dinine verdiği ciddi zarara karşı tüm İslam alemini uyarmak gerek. Müslüman görünümünde olup da bu faaliyeti gerçekleştirenler kimler?

Londra’da faaliyet gösteren bir düşünce kuruluşu olan Quilliam Vakfı’da sözde Müslümanlara hizmet ediyor gibi gözüküp düzenledikleri sergide eşcinsel propogandası yapıyor. Bu vakıf hem Rumiliği, hem de Darwinizmi savunuyor. Ayrıca Qulliam Vakfı’nın düzenlediği bu panele kendini Müslüman tanıtan ünlü bir homoseksüel konuşmacı olara katıldı.

Rumiliği ve Darwinizmi savunan bu vakfın kurucularından Maajid Nawaz homoseksüelliğin anlatıldı bu paneli twitter sayfasından dünyaya duyurdu.

Hem Rumiliği, hem de Darwinizmi savunan, dünyada İslam’ın yerine sapkın bir dün anlayışı olan Rumiliği yaymaya çalışan şu isimlere dikkat:

Asif Lahore: (cinsiyet değiştirmiş, homoseksüelliğiyle ve homoseksüelliği konu alan tiyatro oyunlarıyla tanınan biri)

Arya Alaga: Londra’da yaşayan homoseksüel bir sosyal medya uzmanı, Rumiliği ve Darwinizmi savunuyor. Ailesi İranlı, İngiltere doğumlu. Müslüman dünyası içinde homoseksüelliğin sözde meşru görünmesi için çalışmalar yapıyor.

Khakan Qurehi: Babası Birmingham Cami’nin kurucularından. 22 yaşından beri homoseksüel olduğunu söylüyor, Rumiliği ve Darwinizmi savunuyor. Müslümanlar arasında homoseksüelliği gündemde tutuyor ve homoseksüelliği anlatan çok sayıda kuruluş oluşturdu.

Peter Tatchell: İngiltere’de faaliyet gösteren ve Quilliam ekibi ile ortak çalışmalar yapan en bilinen homoseksüellerden biri. Homoseksüelliği savunan Tel Mama organizasyonunda görev yapıyor. 1967 yılından beri homoseksüelliğin artmasına yönelik teşvik edici faaliyetler yapıyor. Birçok ülkede homoseksüel evliliklerin yasallaştırılması için örgütlü çalışmalar yapıyor.

Matt Ogston: 23 yaşındayken Naz isimli bir erkekle Londra’da yaşamış olan Matt Ogston İngiltere’nin ünlü homoseksüellerinden biri. İlişkisinin olduğu Naz isimli kişinin intihar etmesi üzerine Naz and Matt Foundation adına homoseksüelliği anlatan bir vakıf kuruyor ve homoseksüelliğin sözde meşrulaşması için bu vakıf üzerinden faaliyet yapıyor.

Qulliam Vakfı’nın homoseksüelliği yaymak kadar faaliyet gösterdiği bir başka alan da Rumilik ve Darwinizm Propogandası’dır. Bu vakıf aracılığıyla dünyanın dört bir yanına gönderilen kişiler Darwinizmi ve materyalizmi anlatıyorlar. Gittikleri yerlerde canlıların evrimi iddiasını doğrulayan hiçbir kanıt olmadığı halde evrim varmış gibi anlatıyorlar.

Ed Husain: Qulliam Vakfı kurucusu. Bengladeş asıllı bir aileden gelen Ed Husain’in gerçek adı Muhammed Mahbub Husain. Rumiliği ve Darwinizmi savunuyor.

Maajid Nawaz: İngiltere doğumlu, aslen Pakistan asıllı. Qulliam Vakfı’nın kurucularından biri. Ed Huasin’in ortağı. Twitter sayfasında haşa Hz. İsa ve Allah ile ilgili haşa Müslümanları rencide eden karikatürler paylaştı. Rumiliği ve Darwinizmi savunuyor. Homoseksüelliği sürekli gündemde tutuyor ve homoseksüelliğin İslam’a aykırı olmadığını savunuyor. Maajid Nawaz pek çok İslam aliminin homoseksüelliği normal gördüğünü idda ederken bu konuya örnek olarak Mevlana’yı veriyor! Mevlana olduğunu iddia eden kişinin Şems Tebrizi’ye olan derin tutkusunu ve aşkını eserlerinde ifade ettiğini kendince homoseksüelliği savunmak için delil olarak kullanıyor.

Bu yukarıda geçen isimler İngiliz derin devleti ile iç içe olan, birbirleriyle çok sıkı bağlantıda olan Müslüman görünümündeki kişiler. Hepsi Rumiliği, eşcinselliği ve Darwinizmi savunup dünya çapında propoganda yapıyorlar. İslam alemini bu tehlikeye karşı uyarmak gerekiyor.

 

Kaynak: http://mesnevidekiahlakauygunolmayankonular.blogspot.com.tr/

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , , , | Rumilik Gerçeği (3) için yorumlar kapalı
Eyl 04

Altın Sözler

Altın Sözler                                                                                                                                                                                                                                                             www.kenansahbaz.com

* “Bu ülkede namuslular da namussuzlar kadar cesur olmazsa, o ülkeye kurtuluş yoktur” İsmet İnönü

* “Artık biliyorum ki, bazı insanlar… Büyük çoğunluk, sonsuza dek böyle yaşayacak; çaresiz, kandırılmış, iktidarlara yenik düşmüş, hep ezik, hep horgörüde.” Selim İleri

* “Avam en az anladığına, en kuvvetle inanır.” Cenap Şahabettin

* “Her zaman sıradan ve bayağı bir adam olan yüzsüz, yalancı, bilgisiz biri; halk içinde tapınılacak konuma gelebilir. Ancak, aynı kimse aydınlatılmış bilgili bir halk tarafından sadece bir aşağılanma konusudur.” Cesare Beccaria

 * “Siyasal bir akım, soyguncuların desteğini sağlamadan oy çoğunluğu elde edemez” “Demokrasi, düzenbaz bir azınlık tarafından atanma yerine, yetersiz bir çoğunluk tarafından seçilmeyi getirdi.” Bernard Shaw

 *”Katıksız demokrasi, ayak takımının despotizmidir.” Voltaire

* “Politikayı yok edip yerine doğruluğu koymalıyız.” “Her siyasi parti, kendi yalanını yutarken ölür”  Albert Camus

* “1 kişinin 99 kişi üzerinde egemen olduğu rejime monarşi, 10 kişinin 90 kişi üzerinde egemen olanına oligarşi ama 51 kişi 49 kişi üzerinde egemense ona demokrasi diyorlar” Tolstoy.

* “Politika anarşiyle despotluk arasında sürekli yenilenen yanılsamalarla canlandırılan bir geliş-gidiştir.” Enistein

Posted in Atasözleri Vecizeler | Tagged , , , , , , , , , , , , | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Eyl 03

RUMİLİK GERÇEĞİ (2)

RUMİLİK GERÇEĞİ  (2)                                                                                                                                                                                                                                         www.kenansahbaz.com

İNGİLİZ DERİN DEVLETİ

Daha bunun gibi bir çok belge tarih kayıtlarında bulunmakta. İngiliz Derin Devletinin hain ve kahpe tuzakları günümüzde de devam etmektedir. İngiliz Derin Devleti, ajanlarını kullanarak İslam’ı yalnızca Rumilik kavramıyla adlandırmaya başladı. Baktığımızda bu kimseler Kuran’a ve Peygamberimize düşman iken “Biz Rumiyiz” diyebiliyorlar. İslamın en güzel ve doğru anlatımının Mesnevi üzerinden olacağını iddaa eden bu kişilere çok dikkat edilmelidir. Mesnevi’ye sonradan katıldığı düşünülen bir takım sözler bu tuzağın boyutunun nerelere vardığını bizlere göstermektedir. Şimdi de Mesnevi’nin orijinal kayıtlarında bulunan,devletin resmi kütüphanelerinde de görebileceğimiz o vahim sözlere bakalım ;  (Not : Bu sözlerden dolayı Yüce Allah’ı tenzih ederiz. Ve bu sözlerin Hz Mevlana’ya ait olmadığı ve sonradan Mesnevi’ye katıldığı düşünülmektedir. )

-Bu alem, Müslümanlıktan da dışarıdır,kafirlikten de. Orda ne Müslümanlığın işi vardır,ne kafirliğin.

(Mevlana Celaleddin, Syf 198, Seçme Rubailer Syf 18, Rubai 67)

-Kamil kafir bile olsa, o küfür, din ve şeriat haline gelir.

(Mesnevi, beyit 1610, Syf 129)

-Tanrıdan vasıtasız olarak verilmeyen ilim, gelini süsleyen kadının ona sürdüğü renk gibi diri kalmaz, uçar gider.

(Mesnevi, Syf 276)

Bu en son ki söz inanılır gibi değil.  Allah korusun. Yani diyor ki ; ‘Peygamberimize Cebrail vasıtasıyla ilim geldiği için haşa değerli olmamış,yok olacağı anlamına gelir’ diyor.

-Tanrı, boyuna, biz gönüle bakarız, şekle değil; şekil balçıktır ancak demede.

(Mesnevi, Cilt 3 Syf 150)

(Haşa) Allah şekle bakarmış yalnızca. Mevlana ise kalbe bakarmış. Bu ifadelerden daha çok fazla Mesnevi’nin içerisinde bulunuyor. Bunların mutlaka titizlikle incelenmesi ve gerekli düzeltmelerin yapılmaları gerekmektedir. Belli ki sonradan eklenmiş bu ifadeler Dinimize,Allah’a ve peygamberimiz sav’e karşı hakaret içeren sözlerdir.

İşte görüldüğü gibi  İngiliz Derin Devleti Müslümanlara yönelik sinsi tuzaklarını günümüzde de Rumilik adı altında sürdürmeye çalışmaktadır. Dindar Müslüman olan halkımız yalnızca Kuran’ı kendilerine rehber kabul etmekte ve gül kokulu peygamberimiz sav’e de çok çok fazla sevgi ve saygı duymaktadır. Bunların kıyası dahi kabul edilemez, hatta teklif dahi edilemez. İngiliz Derin Devletine karşı daima uyanık ve dikkatli olunması hayati bir konudur. Bu hain devlet, dikkati üzerinden atmak için türlü yöntemler kullansa dahi asla dikkat dağıtılmamalı ve sürekli olarak bu tuzaklar deşifre edilmelidir.

(Son)

Kaynak: http://rumilikgercegi.blogspot.com.tr/2016/05/rumilik-gercegi.html

Posted in Yazılarım | Tagged , , , , , , , | RUMİLİK GERÇEĞİ (2) için yorumlar kapalı
Eyl 02

BU DÜNYA’NIN TADI KALMADI

BU DÜNYA’NIN TADI KALMADI                                                                                                                                                                                                                                                   www.kenansahbaz.com

Ey dostum dünyanın tadı kalmadı!

Yokuşlar değişti, düzler değişti

Mevsimlerin bile adı kalmadı

Baharlar değişti, yazlar değişti

 

Köprünün altından çok sular aktı

Sevgiyi, insanlar dünde bıraktı

Kışlar yazı, yazlar kışı ayarttı

Dolular değişti, buzlar değişti

 

Döndürdü bir çöle toprağımızı

Kuruttu, yok etti yaprağımızı

Sonbahar çatlattı kısrağımızı

Şu kışlar değişti, güzler değişti

 

Dertlilere derman için koşan yok!

Gönüllerde sevgi ile coşan yok!

Hak iz bulup, yüce dağlar aşan yok

Ayaklar değişti, izler değişti

 

Doğruluktan yavaş, yavaş sapıldı

Şimdi de -(haşa)- paraya, pula tapıldı

Sesten hızlı giden araç yapıldı

Yavaşlar değişti, hızlar değişti

 

Vefalı gönüller, çöle benzedi

Suları çekilmiş göle benzedi

Umutlar kupkuru güle benzedi

Gönüller değişti, özler değişti

 

Akıl şimdi rüşvet ile yatıyor

Akıllar, beyinler benlik satıyor

Hele ahlâksızlık cirit atıyor

Kulaklar değişti, gözler değişti

 

Benzemiyor hiçbir şeye bu haller

Yapmakta değil ki, yıkmakta eller

Kobranın zehrinden zehirli diller

Tavırlar değişti, sözler değişti

 

Doğruya dağları aşırmaz mısın?

Kaygıyı, kederi taşırmaz mısın?

Sen olsan acaba şaşırmaz mısın?

Kafalar değişti, yüzler değişti

 

Eski vefalardan eser yok şimdi!

Birbirine kazık atan çok şimdi!

Sevgiye, saygıya karın tok şimdi!

Duygular değişti, hazlar değişti

 

Gönül bayrak için al vermez oldu

Kaç baharlar geçti dal vermez oldu

Artık içim bile bal vermez oldu

Kovanlar değişti, tuzlar değişti

 

Engin gönülleri yıkan var artık!

Anadan, babadan bıkan var artık!

Erkeklerde küpe takan var artık!

Erkekler değişti, kızlar değişti

 

Güneşle ay, nazlı, nazlı doğardı

Hep yağmurlar rahmet dolu yağardı

Herkes yıldızlardan neşe sağardı

Neşeler değişti, sazlar değişti

 

Artık meydanların eri kalmadı

Erliğin, mertliğin yeri kalmadı

Avcının gözünün feri kalmadı

Keklikler değişti, kazlar değişti

 

Biz gülersek hep birlikte gülerdik

Ekmeği kardeşçe eşit bölerdik

Yiğitliği erdem ile bilerdik

Yiğitlik değişti, kozlar değişti

 

Ahir zaman gibi, kan, can kuruyor

Tüm akıllar durgun, atıl duruyor

Şimdiki akımlar adam vuruyor

Nötürler değişti, fazlar değişti

Kenan ŞAHBAZ

Posted in Şiirlerim | Tagged , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , | BU DÜNYA’NIN TADI KALMADI için yorumlar kapalı
Eyl 01

ZAFER AYI (2)

ZAFER AYI (2)                                                                                                                                                                                                                                                           www.kenansahbaz.com

 Büyük Taarruz ve 30 Ağustos Zaferi hakkında M. Kemal Atatürk şunları söylüyordu;

“30 Ağustos Savaşı Türk tarihinin en önemli bir dönüm noktasını teşkil eder. Milli Tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk Milleti’nin burada kazandığı zafer yalnız bizim değil Cihan Tarihinde de yeni cereyanlar veren kesin sonuçlu bir zafer hatırlamıyorum. Hiç şüphe etmemelidir ki;yeni Türk Devleti’nin ,genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli bu zaferle atıldı. 

Türkler , Malazgird Meydan Muharebesi ile bir vatan kurmuşlardır. Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile ise bu mukaddes Anadolu topraklarını , Türk Milleti ve en son Türk Devleti’nin sonsuza dek Türk yurdu olduğunu ve onları buralardan hiçbir gücün ve kuvvetin söküp atamayacağını bir kere daha bütün dünyaya ilan ve ispat etmişlerdir

Türk Tarihi ile birlikte Dünya Tarihinin de mecrasını değiştiren bu iki zafer sebep ve sonuçları itibarı ile şaşılacak derecede benzerlikler arzetmektedir .İşte bunlardan bazıları;

* Malazgird Meydan Muharebesi ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin ikisi de aynı gün ve aynı ayda 26 Ağustosta başlamıştır.

*Türk ordusu her iki harbi de Yunan ve Rum artıklarına karşı yapmış ; kendi şerefli mazisine uygun ve dünya milletlerine parmak ısırtan zaferler kazanmıştı.

*Gerek Malazgird gerekse, Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde Yunan ve Rum orduları çok büyük bir hezimete uğramış ve onlar kendilerini artık Türkler karşısında bir kere daha toparlayamaz hale gelmişlerdir.

*Hem Malazgird hem de Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde Türk ordusu kendinden kat kat üstün bir düşman gücü ile çarpışmış ve düşman ordusunu yenerek kesin zafere ulaşmıştır.

* Malazgird Meydan Muharebesi’nde  Bizans komutanı Türkler’e esir düştüğü gibi Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde Yunan Başkomutanı General Trikopis Türkler’e esir düşmüştür. Alparslan nasıl Romen Diyojen’i bağışladıysa Atatürk te General Trikopis’e aynı muamelede bulunmuştur.

*Alparsalan’ın Malazgid’de Bizans ordusuna karşı kazandığı parlak zafer bütün İslam Dünyasında çok büyük bir sevgi ve coşku ile karşılandığı ,her tarafta günlerce şenlik yapıldığı gibi ; Atatürk’ün kazandığı Başkomutanlık Meydan Muharebesi  de  hem Batı’da hem de İslam Dünyasında çok büyük yankılar uyandırmıştır.

Artık bütün dünya Türk’ün zaferini konuşur olmuştur. Büyük önder Atatürk , mazlum milletlerin gönlünde muazzam bir taht kurmuş , onlar için bir kurtuluş ümidi ve meşalesi olmuştur. Beyrut’ta ,Hindistan ve Pakistan’ın büyük şehirlerinde halk sevinçten adeta çılgına dönmüş ve gazeteler günlerce bu Türk destanından bahsetmişlerdir. 

Kaynak:http://www.akintarih.com/yazilar/zaferlerayi/zafer.htm 

 

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , | ZAFER AYI (2) için yorumlar kapalı
Ağu 31

Şeyhülislam Feyzullah Efendi

Şeyhülislam Feyzullah Efendi

www.kenansahbaz.com

Padişah II. Mustafa, Seyyid Feyzullah Efendi’ yi, tahta geçer geçmez şeyhülislam tayin eder. Padişah, hocası Feyzullah Efendi’ye çok güvenir ve itibar eder.

Feyzullah devlet içinde

devlet haline gelir!

 Zaman içinde o kadar güçlenir ki; Feyzullah Efendi’nin rızası olmadan Sadrazamlar en küçük tayini dahi yapamaz hâle gelir. 

Padişahın gücünü arkasına alan Şeyhülislam Feyzullah adeta devlet içinde devlet haline gelir.

Koca imparatorluk Şeyhülislam Feyzullah’ın arpalığı haline gelmiştir.

Feyzullah büyük oğlu Fethullah’a önce nakibüleşraflık ardından da Şeyhülislamlık payesi verdirtmiştir.

İkinci ve üçüncü oğulları Seyyid Mustafa Efendi ile Ahmed Efendi’yi Rumeli Kazaskerliği payelerine kadar yükseltmiş, dördüncü oğlu Seyyid Ahmed Efendi’yi şehzade hocalığı ile birlikte Kazaskerliğe çıkartmıştır.

Dahası damadı Mirzazade Şeyh Mehmet Efendi’yi de İstanbul kadısı ve Anadolu Kazaskerliğine aday kılmış, amcazadesi Seyyid Dede Efendi’yi İstanbul kadısı ve Rumeli Kazaskerliğine yükseltmiştir.

Şeyhülislam’ın çocukları bile Sadrazamı “Vezir bizim kendi çırağımızdır.” diyerek aşağılar duruma gelmişlerdir. Feyzullah Efendi böylece Osmanlı Devleti’nin en önemli ikinci adamı hâline gelir. “Beşik uleması” diye bir müessese icat eder ve kendisinden sonra Şeyhülislam’ın oğlu Fethullah olmasına dair izin çıkartır.

Şeyhülislam devlet

işlerine müdahale eder!

Padişah II. Mustafa, devlet işlerini Sadrazam’dan çok Şeyhülislam Feyzullah’a bırakmıştır. Silahdar’ın yazdığına göre; “Padişah hazretleri Şeyhülislam Efendi’yi devletin hayrını düşündüğü zannıyla hükümet ve devletin idaresini ona bırakıp bütün işler onun rey ve tedbiriyle vücuda gelmekte vezirlerin adı var kendileri yok mesabesindeydi.”

Daltaban Mustafa Paşa kendisinden önceki sadrazamların durumuna düşmemek için Feyzullah Efendi’nin bürokraside göreve getirdiği kişilerle iyi geçinmeyi kendisine siyaset edinir. Feyzullah Efendi’nin arkasında Padişah, Daltaban Mustafa Paşa’nın ise arkasında halk desteği vardı. 

Feyzullah Efendi, Padişah II. Mustafa’yı ikna ederek 24 Ocak 1703 tarihinde Sadrazam Daltaban Mustafa Paşa’yı azlettirir. Bir süre sonra da Devlet Giray olayı bahane edilerek Sadrazam Daltaban öldürülür.

Daltaban Mustafa’nın yerine Rami Mehmet Efendi sadrazam olarak atanır. Sadrazam ile Şeyhülislam Feyzullah arasındaki iktidar mücadelesi onun döneminde de bütün şiddetiyle devam edecektir.

İktidar gözünü kararttı!

Feyzullah Efendi’nin dünyevi güç ve ikbal gözünü karartmıştır. Kendisine karşı yoğunlaşan toplumsal nefrete aldırmaz. Yönetime tamamen hâkim olabilmek için, Padişah’ın İstanbul’dan Edirne’ye gitmesini sağlar.

Her tarafa sinmiş büyük memnuniyetsizlikler ve huzursuzluklar sonunda isyana dönüşür.

İstanbul’da yeniçeriler ayaklanır, ulema ve İstanbul halkı da ayaklanmaya katılır.

Şeyhülislam Feyzullah Efendi’nin alabildiğine içine daldığı siyaset ve devlet işleri başına bela olmuştur.

İsyan büyüyünce padişah Feyzullah Efendiyi mecburen azletmiş, memleketi olan Erzurum’a sürgün edilmek üzere dört oğlu ile birlikte Varna’ya göndermiştir.

Asiler Varna’ya baskın yaparak Feyzullah Efendi’yi çocuklarıyla birlikte yakalar ve Edirne’ye getirirler. Önce zindana atarlar sonra bir hamal beygirine bindirip Bit Pazarı’na getirirler (3 Eylül 1703). “Din ve devlete hıyanet eden müftünün hâli budur” sözleri ile beygirden yuvarladıktan sonra aşağılık işkenceler yaparak onu ve oğlu Fethullah’ı öldürürler.

Osmanlı İmparatorluğunda 131 şeyhülislam içinde idam edilen üçüncü ve son Şeyhülislam Feyzullah Efendi olur.

 

Kaynak: Dün Feyzullah bugün Fethullah! – Özcan YENİÇERİ

 

Posted in Hikayeler | Tagged , , , , , , , , , , | Şeyhülislam Feyzullah Efendi için yorumlar kapalı
Ağu 30

ZAFER AYI (1)

ZAFER  AYI  (1)                                                                                                                                                                                                                                                                     www.kenansahbaz.com

Dünya milletlerine savaş sanatının bütün inceliklerini öğreten; kolunda bükülmez kuvvet,kafasında kudret ve ilim , yüreğinde fazilet ve enerji dolu büyük Türk Milleti’nin tarihi,vatanseverliğin , cesaretin ,şecaatın, faziletin ,çalışkanlığın ve insanlığın ihtişamlı anıtıdır

Zaferler dendiği zaman Türk Tarihinde hep Ağustos ayı  akla gelir. Bütün kış ve bahar aylarında yapılan hummalı bir hazırlıktan sonra ordu bizzat padişahın komutasında sefere çıkar, düşmanla Ağustos ayında karşılaşır ve birkaç saat içinde kazanılan parlak bir zaferle başkente dönülürdü.

İşte bu zaferlerden bazıları;

  • 26 Ağustos 1071 Malazgird Zaferi

  • 11 Ağustos 1473 Otlukbeli Zaferi

  • 23 Ağustos 1514 Çaldıran Zaferi

  • 24 Ağustos1516 Mercidabık Zaferi

  • 29 Ağustos 1521 Belgrad’ın Fethi

  • 29 Ağustos 1526 Mohaç Zaferi

  • 1 Ağustos 1571  Kıbrıs’ın Fethi

  • 5 Ağustos 1919 Erzurum Kongresi

  • 10 Ağustos 1920 Sevr Antlaşması’nın imzalanması

  • 19 Ağustos 1920 Sevr Antlaşması’nı imzalayanların vatan haini ilan edilmesi

  • 23 Ağustos 1921 Sakarya Meydan Savaşı’nın başlaması

  • 26-30 Ağustos 1922 Büyük Taarruz

Engin denizlerin ortasından kopup gelen fırtınalar  dalgalar gibi İç Asya Türk denizinden kaynayıp gelen büyük Türk muhacereti dalgaları ,Anadolu yaylalarını vurmuştur. Onlar büyük kafileler halinde Anadolu’ya ayak bastıktan sonra ; taşıyla , toprağıyla , ovaları ve yaylaları ile bu toprakları kazanmak ,kendilerinden sonra gelecek Türk nesillere buraları ikinci ve ebedi bir yurt ,bir cennet vatan olarak armağan etmek istemişlerdir.

Türk Milleti, başına gelen bu felaketlerden yılmadı .Onun gözü Ankara’da idi. Türk Milleti 7’den 70’e kadar her yaşta insanı ile aşk ve heyecan içinde topyekün bir Kutuluş Savaşı’na hazırlanıyordu. Ya istiklal içinde yaşayacak yada ölecekti. Bu bir bakıma Türk’ün ateş ,kan ve barutla imtihanı demekti.

Büyük Taarruz da Malazgird Meydan Savaşı gibi 26 Ağustos 1922 tarihinde başladı. Bir tarafta vatanı için çarpışan ,bayrak ,din ve vatanın azizliği gibi yüce gayeler için canını her an feda etmeye hazır olan Türk askeri , diğer tarafta ise emperyalist emellerin zebunu , vahşi kurt sürüleri gibi Anadolu’nun harim-i ismetine dalan ırz ve namus nasipsizi Yunan palikaryası vardı.

Kükremiş arslanlar gibi düşman mevzilerine çullanan Mehmetçik süratle zafere doğru koşuyordu.30 Ağustos günü Dumlupınar’da Başkomutanlık Meydan Muharebesi yapıldı. Düşman, çevik Türk birlikleri tarafından kuşatılarak ona en ağır vurulmuş oldu. Artık Yunan ordusunun derlenip toparlanmasına  imkan yoktu. Yunan ordusundan kaçıp kurtulmak isteyen kılıç artıkları da İzmir körfezinde denize dökülmüştü.

Yunan kuvvetleri başkomutanı Hacı Anesti , savaşı İzmir limanında demirleyen bir gemide kurulan karargahtan idare ettiği halde Atatürk savaşın her safhasında daima cepheye yakın bulunmuş , üstün kişiliği,cesareti ve ileri görüşlülüğü ile etkin olmuştur. 

Kaynak:http://www.akintarih.com/yazilar/zaferlerayi/zafer.htm

Posted in Gündem | Tagged , , , , , , , , , , , | ZAFER AYI (1) için yorumlar kapalı