Kas 29

Benden Söylemesi…

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Uşakça şuura hâkim olursan
Hem de Sam amcandan akıl alırsan
İlimde, teknikte yaya kalırsan,
Ülke kurtuluşa ermez arkadaş!

 

Kimi ihtirasın uşağı olmuş
Merkebin yuları, kuşağı olmuş
Akılları belden aşağı olmuş
Ülke kurtuluşa ermez arkadaş!

 

Bak dünyaya bunun örneği dolu
Nasıl kırdırdılar sağı ve solu
Bence, bulunmazsa idrakin yolu
Ülke kurtuluşa ermez arkadaş!

 

İnsana benzeyen kaba taşlarla
Kafa diye içi bomboş başlarla
Bu zamanda badem gözlü şaşlarla
Ülke kurtuluşa ermez arkadaş!

 

Dalkavuk sözlere her an binerek
Tavus kuşu olup kuyruk gererek
Deve kuşu gibi başı gömerek
Ülke kurtuluşa ermez arkadaş!

 

Bunca nimetlere yok ise şükür
Eğer Yaradan’ a olmazsa zikir
Güneş kadar gerçek değilse fikir
Ülke kurtuluşa ermez arkadaş!

 

15.12.1993
Posted in Şiirlerim | Benden Söylemesi… için yorumlar kapalı
Kas 29

Altın Sözler

MUHSİN YAZICIOĞLU DİYOR Kİ;
Ben Türk’üm, Türk esir olmaz.
Ben Türk’üm, Türk Devletsiz olmaz.
Ben Türk’üm, Türk Bayraksız olmaz.
Ben Türk’üm, Türk Ezansız olmaz.
Ben Türk’üm, Türk Hürriyetsiz olmaz.
 

 CEMİL MERİÇ DİYOR Kİ;

Slogan, ilkelin ideolojisi.
Kamus, bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla.
Kendi gerçeğimizi kendi kelimelerimizle anlayıp anlatmak, her namuslu yazarın vicdan borcu.
Tarihimiz, mührü sökülmemiş bir hazine.

 

*Manidarsözler.com
 
Posted in Yazılarım | Altın Sözler için yorumlar kapalı
Kas 29

Oyun için yaratılmadık

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Behlül-i Dânâ bir gün Bağdât sokaklarından birinde giderken, oynayan çocuklar gördü. Çocuklardan biri ise bir köşeye çekilmiş onlara bakıyor ve ağlıyordu. Behlül-i Dânâ o çocuğun yanına gitti ve;
 “Ey çocuk niçin ağlıyorsun? Gel sana bir şeyler alayım da sen de arkadaşlarınla oyna.” dedi ve çocuğun başını okşadı.
 Çocuk bakışlarını Behlül’e çevirdi ve;
 “Ey aklı az adam! Biz oyun için yaratılmadık.” dedi.
 Behlül bu söze şaştı ve çocuğa;
 “Ey oğlum! Peki niçin yaratıldık.” diye sordu.
 Çocuk;
 “Allahü teâlâyı bilmek ve O’na ibâdet etmek için.” dedi.
 Behlül hazretleri;
 “Peki bunun öyle olduğunu nereden biliyorsun?” diye sordu.
 Çocuk, Mü’minûn sûresinin 115. âyet-i kerîmesini okuyuverdi. Meâlen; “Sizi ancak boşuna yarattığımı ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz?”
 Hazret-i Behlül tekrar;
 “Ey çocuk. Sen hakîmâne konuştun. Bana biraz daha nasîhat et.” dedi ve ağlamaya başladı. Kendinden geçmişti.
 Kendine geldiğinde çocuğa;
 “Ey oğlum! Senin günâhın yok. Sen bir çocuksun. Nasıl oluyor da böyle düşünebiliyorsun?” diye sordu.
 Çocuk da;
 “Ey Behlül! Babamı ateş yakarken gördüm. İri odunları küçük çırpılarla tutuşturuyordu. Ben de Cehennem’in yanan küçük odunlarından olacağımdan korkuyorum.” dedi.
 Bu sözler üzerine Behlül-i Dânâ hazretleri tekrar ağladı. Kendinden geçti. Kendine geldiğinde çocuğu yanında göremedi. Oradakilere bu çocuğun kim olduğunu sordu.
 Onlar;
 “Tanımadın mı?” dediler.
 Behlül;
 “Hayır.” deyince, onlar;
 “Bu, hazret-i Hüseyin evlâdından seyyid bir çocuktur.” dediler.
 Behlül de; “Ancak böyle bir ağacın meyvesi bu kadar olgun olabilirdi.” deyip oradan ayrıldı.
Posted in Hikayeler | Oyun için yaratılmadık için yorumlar kapalı
Kas 28

Asilin Şikâyeti

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Mecburen bir vekil seçtim
Malımdan canımdan geçtim
Kovanlardan sirke içtim
Kimse bilmez halim benim!

 

Böyle gelmiş gitmez böyle
Dediler derdini söyle
Gel bir akşam bizi eyle
Kimse bilmez halim benim!

 

Fısıldadım sağır duydu
Makamlar şeytana uydu
Anam, babam evi soydu
Kimse bilmez halim benim!

 

Kaktüslere gül dediler
Türklük bize “zül” dediler
Kargaya bülbül dediler
Kimse bilmez halim benim!

 

Yıllardır sabırla yandım
Düzelir dediler kandım
Eyvah! Bir daha aldandım
Kimse bilmez halim benim!

 

Ulaşamam elim bağlı
Kafalar dar, ilim bağlı
Ben asilim dilim bağlı
Kimse bilmez halim benim!

 

28.10.1994
Posted in Şiirlerim | Asilin Şikâyeti için yorumlar kapalı
Kas 28

Siyâsette, kin ve intikam

Lütfen bir önceki sayfadaki “Tanrı adına; defolup gidin!” yazısı ile birlikte okuyun!

1653 yılının 20 Nisan günü;

Bu konuşmayı yapan, İngiltere ve dünyâ târihinin çok önemli sîmâlarından biri olan General Oliver Cromwell idi. Cromwell, samîmî bir dindar ve vatanseverdi. Kurum olarak parlamentoya büyük saygısı vardı. Kral 1’inci Charles’ın parlamentosuz bir monarşi oluşturmaya kalkışması üzerine çıkan ve 1642-48 arasında altı yıl süren iç savaşta parlamentoyu destekleyenlerin öncüleri arasında yeraldı ve bir askerî taktik dehâsı olarak, kurduğu küçük bir orduyla Kral’ın ordusunu defalarca mağlup etti. Sonunda kendisinin de üyesi bulunduğu mahkemeye karşı savunma yapmayı reddeden Kral 1’inci Charles’ın îdam karârını imzâladı. Güçlü ve büyük devlet ideali uğruna sâdece Kraliyet ordusuna değil, İskoçyalılara ve İrlandalılara karşı da savaştı. Büyük adamların meziyet ve başarıları gibi zaafları ve günahları da büyük oluyor. Drogheda ve Wexford şehirlerini savunan İrlandalı askerlerin tamâmını teslim olmalarına rağmen öldürttü. (İşte Türk ile İngiliz’in önemli farklarından biri. Hakîkaten Türk olan bir generalin vicdânı, öylesine korkunç bir katliama izin vermez. Târihimizde Kuyucu Murat Paşa ve onun gibi davrananların hiçbiri Türk değildir. Neyse, asıl konumuz bu değil, parantezi kapatalım.) Cromwell, daha sonra parlamento üyesi olduğunda büyük bir sukût-u hayâle uğradı; o “kutsal” saydığı çatı altında son derece aşağılık tiplerin toplanmış olduğunu gördü ve arkasındaki ordu desteğinden faydalanarak darbe yaptı. Kendisine danışmanlık yapacak bir parlamento oluşturdu, fakat yine de birtakım sürtüşmeler ortaya çıkınca ülkeyi tek başına yönetti. 1658 yılında eceliyle öldü.

Keser döndü, sap döndü, gün geldi hesap döndü. Kraliyetçiler yeniden güçlendiler ve 2’nci Charles kral oldu. 2’nci Charles tahta çıktıktan sonra, 1’inci Charles’in îdâmının yıldönümü olan 30 Ocak 1661’de, insanlık târihinin gördüğü belki en iğrenç intikam şeklini uygulayarak, Cromwell’in Westminster Abbey’de gömülü bulunan cesedini mezarından çıkartıp suçluların îdam edildiği Tyburn’de darağacına astırdı! Sonra da başını kestirdi!

2’nci Charles kadar kindar ve intikam hırsıyla dolu tiplerin ülkemizde de mevcut olduğunu farkedbiliyor musunuz?…

 

Muhsin KÜÇÜK’ün Yeniçağ Gazetesi’ndeki yazısından alınmıştır.

Posted in Gündem | Siyâsette, kin ve intikam için yorumlar kapalı
Kas 28

“Tanrı adına; defolup gidin!”

Gür sesli adamın ağzından çıkan kelimeler, muhataplarının üzerine -o zamanlar adı bile bilinmeyen- misket mermileri gibi yağıyordu:
“Her kötü eyleminizle lekelediğiniz, tüm erdemleri aşağılayarak haysiyetsiz hâle getirdiğiniz bu Meclis’de sizin oturmanıza artık son vermeye geldim.
Sizler, fitneci bir güruhsunuz ve bütün iyi yönetimlerin düşmanısınız!
Sizler, bir sürü alçaksınız. (…) Ülkenizi bir tabak mercimek çorbasına satarsınız ve (…) bir avuç para için Tanrı’nıza ihanet edersiniz!
Aranızda tek bir erdemli kişi var mı?! İşlemediğiniz bir günah kaldı mı?!
Sizler, benim atımdan daha dindar değilsiniz! Altın (=para) sizin Tanrı’nızdır!
Satılığa çıkarmadığınız hiçbir değer kalmadı.
Vicdânını rüşvet karşılığı satmayanınız
var mı?!
Aranızda biraz olsun devletini düşünen bir adam var mı?!
Siz, iğrenç fâhişeler! Ahlâksız zihniyetinizle, hâince eylemlerinizle bu kutsal Meclis’i pisletmediniz mi?!
Tanrı’nın tapınağını bir hırsız inine çevirmediniz mi?!
Bütün milletin giderek büyüyen nefretini kazandınız.
Halk, sizi buraya dertlerine çâre bulasınız diye gönderdi, fakat sizler en büyük dert oldunuz!
Bu ülke, beni asırlardır temizlenmemiş bu ahırı temizlemeye çağırdı ve bu gücü de bana Tanrı verdi!
Bu şeytan ocağını yönetmeye geldim; vay hâlinize!
Şimdi (iktidârınızın, saltanatınızın sembolü) o parlak tokmağınızı alın, defolup gidin ve kapıları kilitleyin.
Tanrı adına; defolup gidin!”
 
 
*1653 yılının 20 Nisan günü İngiltere ve dünyâ târihinin çok önemli sîmâlarından biri olan General Oliver Cromwell’in konuşması 
 
 
*Muhsin KÜÇÜK Yeniçağ Gazetesi’ndeki yazısından alınmıştır. Devamı bir sonraki syfada.
Posted in Gündem | “Tanrı adına; defolup gidin!” için yorumlar kapalı
Kas 27

Türkiye mi Bana, Ben mi Türkiye’ye Benzemekteyim?

Düşüncelerim karma karışık
Beynim sanki örümcek ağı
Sinirlerim iki bin voltluk elektrikle yüklü
Ha çarpıldım, ha çarpılacağım
Bir kullanabilsem irademi
Sürdüreceğim hükmümü
Lakin her an huzuru özlemekteyim
O kadar benziyoruz ki birbirimize
Birileri söylesin lütfen
Türkiye mi bana,
Ben mi Türkiye’ye benzemekteyim?

 

Uluslar arası ahtapotlarla
Çevremde beni zehirlemek isteyenler
Kobra ve engerek yılanları
Burnumun dibinde
Dünya denen yoğun bakımda
Habersizim dev kara deliklerden
Hala kendi kendimi gözlemekteyim
Birileri söylesin lütfen
Türkiye mi bana,
Ben mi Türkiye’ye benzemekteyim?

 

Kriz üstüne kriz yaşıyorum
Kalbim durmak üzere
Sağlam bir organım kalmamış bedenimde
Ne su, ne de bir damla kan var
Beni taşımak istemiyor ayaklarım
Bir süper evhamlı olarak
Tepeden tırnağa her yanımı izlemekteyim
Birileri söylesin lütfen
Türkiye mi bana,
Ben mi Türkiye’ye benzemekteyim?

 

Organlarımdan habersiz beynim
Hepsi de bir başka telden çalıyor
Ellerim, ayaklarım başka
İç organlarım başka
Kafam bambaşka
Hepside ben, ben diyor
Buna rağmen
Gücümü, kuvvetimi gezlemekteyim
Birileri söylesin lütfen
Türkiye mi bana,
Ben mi Türkiye’ye benzemekteyim?

 

19.10.1998
Posted in Şiirlerim | Türkiye mi Bana, Ben mi Türkiye’ye Benzemekteyim? için yorumlar kapalı
Kas 27

Cumhuriyet Savcıları göreve

 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Avukat Akyüz: BDP liderinin “Postacı AKP’dir” sözü ihbar kabul edilmeli
Hukukun Egemenliği Derneği Başkanı Avukat Erdem Akyüz, bebek katilinin avukatlarının yakalanışı sırasında BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, Kandil’e İmralı’dan haber taşıyanın iktidar olduğunu söylemesinin ciddi bir suçlama olduğunu ifade etti.

 

“Görüşmeler baştan beri hukuksuz”
Bölücübaşı Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmelerin ayrıntılarının basına yansıması, tartışmaları da beraberinde getirdi. Hukukun Egemenliği Derneği Başkanı Avukat Erdem Akyüz, bölücübaşı Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesinin başlı başına hukuksuzluk olduğunu söyledi. Akyüz ayrıca Demirtaş’ın TBMM kürsüsünden yaptığı açıklamaların dikkate alınması gerektiğini de belirterek, konuyla ilgili olarak sorumlulukların yerine getirilmesi gerektiğini kaydetti. Akyüz, “Başından beri Türk hukuk sisteminde olmayan bir yöntem söz konusu. Öcalan, sanık pozisyonunda bir isim değil. Hükümlü pozisyonunda bir kişi. Dolayısıyla avukatlarıyla görüşemez. ABD’de benzer bir davada sanık durumundaki bir kişiyle görüşen avukat, ayrıntıları basına yansıttığı gerekçesiyle 12 yıl üst sınırı olan bir ceza aldı. Dolayısıyla hukuk devleti olarak nitelendirdiğimiz batılı devletlerde bu konularda hiçbir imtiyaz tanınmazken Türkiye’nin tanıması zaten büyük tartışmaları beraberinde getirir” şeklinde konuştu.

 

Gerekenler yapılmalı
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın görüşmeleri kendilerinin yapmadığını, AKP iktidarının yaptığını söylemesinin suçu ihbar anlamına geleceğini de dile getiren Akyüz şunları söyledi: “İktidar partisinin ismi geçtiği halde bir işlem yapılmıyorsa ortada çelişki var demektir. Bu konuda hukukun gerekleri yerine getirilmelidir.”

 

Yeniçağ Gazetesi’nden

Posted in Gündem | Cumhuriyet Savcıları göreve için yorumlar kapalı
Kas 27

Kur’an’da da Mücâdele suresi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Aklını kullanabilenlere.

“Allah’ın kendilerine öfkelendiği bir kavmi dost edinenleri/onları işlerinin başına getirenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bilip durdukları halde yalana yemin ediyorlar. Allah, onlar için şiddetli bir azap hazırlamıştır. Ne kötüdür onların yapmakta oldukları! Yeminlerini kalkan edinip Allah’ın yolundan alıkoydular. Küçük düşürücü bir azap var onlar için. Onların malları da çocukları da kendilerine, Allah’a karşı hiçbir şey sağlamaz. Ateş halkıdır onlar. Uzun süre kalacaklardır orada. Allah onları tekrar dirilttiği gün, size yemin ettikleri gibi O’na da yemin edecekler ve bir şey yaptıklarını sanacaklar. Dikkat edin, onlar yalancıların ta kendileridir. Şeytan onları kuşattı da Allah’ın zikrini/Kur’an’ını onlara unutturdu. İşte bunlar şeytanın hizbidir. Dikkat edin! Şeytanın hizbi hüsrana uğrayanların ta kendileridir.” (Mücâdile, 14-19)

* Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kur’an açıklamasından

 

 

Posted in Gündem | Kur’an’da da Mücâdele suresi için yorumlar kapalı
Kas 26

ATATÜRK UYARIYOR!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Saygıdeğer Efendiler, Pek iyi bilirsiniz ki, sultanlarla, halifelerle idare edilmiş ve edilmekte olan memleketlerde, vatan için en büyük tehlike, sultanların ve halifelerin düşmanlar tarafından satın alınmalarıdır.

Bu, çok defa kolaylıkla sağlanabilmiştir.

Meclislerle idare edilen memleketlerde ise, en tehlikeli durum, bazı milletvekillerinin yabancılar adına çalınmış ve satın alınmış olmalarıdır.

Millet Meclislerine kadar girme yolunu bulabilen vatansızlara her zaman rastlanabileceğine, tarihin bu konudaki örnekleriyle hükmetmek zaruridir.

Bunun için melet kendi vekillerini seçerken, çok dikkatli ve titiz olmalıdır.

Milletin hata yapmaktan korunması için tem çıkar yol, düşünce ve faaliyetleriyle milletin güvenini kazanmış olan siyasi bir partinin seçimde millete kılavuzluk etmesidir.

Genellikle bütün vatandaşların, adaylıklarını ortaya atan her şahıs hakkında karar vermeye yardımcı olacak doğru bilgilere ve isabetli oya sahip bulunacağını kabul etmek, nazari olarak var sayılsa bile bunun tam bir gerçek olmadığı, tecrübeleriyle ve inkâr edilemez bir açıklıkla ortaya çıkmıştır.

 

 

*Nutuk’tan

 

Posted in Yazılarım | ATATÜRK UYARIYOR! için yorumlar kapalı