Ağu 27

Ülkenin Tapusunu İstediği Gibi Kullanma Yetkisi

”KHK(Kanun Hükmünde Kararname) ile diğer kamu kurum kuruluşlarının, yerel yönetimlerin ve kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarının yetkisini almakta hukuken bir sakınca görmeyen Bakanlar Kurulu, 17 Ağustos 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 648 sayılı KHK ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına tüm ülkenin tapusunu istediği gibi kullanma yetkisi vermiştir. Bakanlar Kurulu dışında ülke kaderi üzerinde karar verecek ve karara katılacak yetkili, özerk bir kurum bırakmamaktadır.”
Yapılan değişikliklerle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yeni ve olağanüstü yetkiler devredildiğini ve tanındığını öne süren TMMOB(Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Başkanı) Mehmet Soğancı, şu görüşleri savundu:

”Bu değişikliklere göre, hiç kimse ama hiç kimse artık elindeki tapuya güvenmesin. Tapu, ister kamu kurum ve kuruluşunun, ister özel kişinin, isterse devletin hüküm ve tasarrufu altında olsun bu tapu ve araziler üzerinde istediği tasarrufu yapma yetkisi yalnızca ve yalnızca Çevre ve Şehircilik Bakanlığındadır.

1-Harita, her tür ve ölçekte çevre düzeni, nazım ve uygulama imar planlarını, parselasyon planlarını ve değişikliklerini resen yapmak, yaptırmak, onaylamak, iki ay içinde yetkili idarelerce ruhsatlandırma yapılmaması halinde ruhsat ve yapı kullanma izni vermek,

2-Kamu ya da özel kişilere ait taşınmazlar üzerinde yapılacak yatırımlara ilişkin 3 ay içinde onaylanmayan etüt, çevre düzeni, nazım ve uygulama planları ya da ruhsatlandırma ve yapı kullanma izinlerini vermek şeklindeki yetkiler, aslında yerel yönetimleri yetkisiz kılmakla eş anlamlıdır,” demektedir.
Posted in Gündem | Leave a comment
Ağu 27

Bıçaklar İliğe Dayandı!

Hangisinin suçu yok, günahı yok?
Şehide,  gaziye içten vahı yok
Bunca yanlışından bir eyvahı yok
Bıçaklar iliğe dayandı artık
 
Bülbül diller karga gibi ötmekte
Garibana kanun gücü yetmekte
Sabır tespihini millet çekmekte
Bıçaklar iliğe dayandı artık
 
Terör baş belası kan emen kene
Yönetenler rahmet dilerler gene
Medyanın her yanı bir kuru çene
Bıçaklar iliğe dayandı artık
 
Çekiyoruz otuz yıldır acıyı
Şehit verdik ana, baba, bacıyı
Dinden çıkardınız bizim hacıyı
Bıçaklar iliğe dayandı artık
 
09.12.2009
Posted in Şiirlerim | Leave a comment
Ağu 27

Allah’tan Siğil değil, “sivil” hastalığı!

İster akılsızlık deyin, ister paranoya deyin, isterseniz olur mu böyle şey deyin. Oldu işte!  Bende benim bile anlayamadığım, doktorların dahi şaşırıp kaldığı bir “sivil” (“sivil” fobisi mi desem, “sivil” tercihimi desem ) hali oluştu.Nasıl diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Anlatayım:

Ramazan ayı dolayısıyla sahura kalktığımda yemek, ekmek, çay kelimesi geçtiği anda anında beynimde şimşekler çakıyor ve o anda “sivil mi” diye karşılık veriyorum. Gerçi bende eskiden beri “sivil” isteği, tercihi hat safhadaydı. Fakat bu kadar ileri gideceğini ben bile tahmin edemezdim.Evin kapısının zili çaldığında “kim o” diye sormuyor, “sivil mi o” diye soruyorum. Allah’tan karşıdan gelen cevaplarda soruma uygun geliyor. “Evet sivil.” O zaman bendeki sevinci görmeyin gitsin. Adeta çocukların şımarıklığına benziyor.

Bir defasında evin meyve, sebze ihtiyaçlarını karşılamak için eşimle Cumartesi pazarına gittim. Alacağım domates, patlıcan, karpuz, soğan için satıcıya “sivil mi” diye sorduğumda yüzüme aval aval bakışını hiç unutamıyorum.  Niçin öyle bakıyorsun, ‘benim her şeyin “sivil” olmasını isteme hakkım yok mu’ dedim. Hiç cevap vermedi ama başını bir sağa, bir de sola çevirdi.  “Manyak bu” diye düşündü galiba.
Bendeki bu hal bununla bitmiyor. Kıyafetlerim konu olduğunda ilk tepkim “sivil mi,” hangi ayakkabını giyeceksin diye sorulduğunda da “sivil olanı” diye cevap veriyorum.
Bendeki bu hastalık bu günlerde medyanın da yardımıyla “anayasamız sivil olsun, sivil yönetim gelsin, asker ve polis de sivilleşsin” gibi düşünceler geliştirmeme sebep oldu. Anlayacağınız “süper sivil” yaşayışına tutulmuş bulunmaktayım. Benim gibisi var mı bilmiyorum. Ben her şeyin “sivil” olmasını istiyorum. Fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni siviller değil ordunun kurduğunu söylüyorlar. İşte o anda benim sigortalarım atıyor. Bende sivil olmayanların kurdukları cumhuriyet yönetiminde yaşıyorum ve “sivil” hastalığına tutuluyorum. Hakikaten ben hastayım değil mi? Allah kimseye böyle bir rahatsızlık vermesin ve bana şifalar nasip etsin. Dualarınızı bekliyorum.
 
 
 
Posted in Yazılarım | Leave a comment
Ağu 27

Teröristler Kaymakam ve asker kaçırdı

       Şu anda geçim sıkıntısı ve sağlık konusunda olumsuzlukları olmayanların keyifleri gayet yerinde olsa gerk. Allah bütün insanlara huzurlu, mutlu ve güven dolu bir hayat nasip etsin. Amin…
        Ülkenin huzur ve güvenliğini sağlamak uğruna gece demeden gündüz demeden bölücü terör örgütü ile mücadele eden güvenlik kuvvetlerimizden Allah razı olsun.  Şehitlerimize rahmet, gazilerimize acil şifalar dilerim. Yüreğimiz onlarla birlikte atmaktadır.
         Buna rağmen askerlerimizin terörle mücadelede karşılaştıkları zorlukları ve “mahkemelerce” açılan soruşturmaları hepimiz medyanın verdiği kadar bilmekte ve görmekteyiz.
        Bütün bunlar yaşanırken terör örgütünün Diyarbakır, Bingöl ve Muş’ta yol denetimleri yaparak insanlarımızı kaçırması üzerinde gerektiğince durulmamıştır ve kaçırılanların birçoğundan hâlâ haber yoktur. Bu konu ile ilgili haberi ilgilerinize sunmak istiyorum. Kaçırılanların ailelerine sabırlar diliyorum. İşimiz Allah’a kaldı…

 

 Kaçırılanların Sayısı 12’ye çıktı
 Dİyarbakır’da kara yolunu kesen bölücü teröristler, Kaymakam adayı K.E. (30) ile Mardin’deki birliğinden izinli olarak memleketi Bulanık’a gitmekte için yola çıkan er A.Ç’yi yol kontrolünün ardından kaçırdı. 
 
Adam kaçırmalar durdurulmalı
 Bölücü, eli kanlı terör örgütü önceki gün gerçekleştirdiği olay ile son dönemde sivil asker toplam 12 kişiyi kaçırmış oldu. Daha önce de Diyerbakır’ın Lice ilçesinde yol kesip 1 astsubay başçavuş, 1 uzman çavuş 1 sağlık teknisyenini kaçıran teröristlerin önceki kaçırma olayları şöyledir:
26 Mayıs’ta: Diyarbakır’ın Hazro İlçesi Belediye Başkanı Feyzullah Mehmetoğlu’nun oğlu  Fuat Mehmetoğlu, kaçırıldı.
7 Ağustos’ta: Adaklı İlçesi’ne bağlı Ferez Köyü’nde teravih namazı sonrası Bingöl’ün tanınmış işadamlarından Abdullah Tuz kaçırıldı. Sonra serbest bırakıldı.
9 Ağustos’ta:  Özel bir şirkete ait Hidroelektrik Santrali (HES) Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Derinçay köyü yakınlarında basılıp,
3 iş makinesi ateşe verilErek ve 3 işçi kaçırıldı.
10 Ağustos’ta: Bingöl-Diyarbakır karayolu kesilerek 2 vatandaş kaçırıldı.

 

İlgililer hâlâ sessiz. Şimdi siz  rahat mısınız? Kaçırılan bir yakınınız olsa ne yapardınız? (KŞ)

 

*13 Ağustos 2011 tarihli  Medya haberlerinden
Posted in Yazılarım | Leave a comment
Ağu 27

Eğitim mi önemli cibilliyet(soy-sop) mi?

Padişah vezire sormuş:
-Vezir! Demiş cibilliyet mi eğitim mi?
-Eğitim mi önemli cibilliyet (soy-sop-mezhep) mi?
-Vezir düşünmeden cevap vermiş:
-Cibilliyet padişahım.
Padişah memleketin her yerine tellallar çağırtmış.
-Duyduk duymadık demeyin en iyi hayvan eğiticisine yüz kese altın… En iyi hayvan eğiticisi padişahın huzuruna çıkarılmış. Padişah hayvan eğiticisine sormuş:
-Bir kediye tepsiyle servis yapmayı ne kadar zamanda öğretebilirsin?
-Altı ayda öğretirim padişahım.
Altı ay dolmuş, huzura alınmış. Padişah:
-Öğrettin mi?
-Öğrettim padişahım.
 Saray erkânı toplanmış, kedi elinde tepsi servis yapmaya başlamış, tam vezirin önüne gelmiş; padişah yine vezire sormuş:
-Vezir! Demiş. -eğitim mi önemlidir cibilliyet mi?
Vezir padişahın sorusuna cevap vermeden önce cebinde hazır tuttuğu fareyi yere bırakmış. Kedi tepsiyi attığı gibi farenin peşinde koşmaya başlamış. Tabi altı aylık eğitimde boşa gitmiş.
Vezir cevap vermiş.
-Cibilliyet padişahım. Önüne bir fare düştüğünde, eline bir fırsat geçtiğinde, çıkarı için vatanını satmaktan, halkını harcamaktan tereddüt etmeyecek yüksek eğitimli kedilerden, Rabbimiz bu memleketi, bu milleti muhafaza kılsın.
Posted in Hikayeler | Leave a comment
Ağu 27

Bulamaç Ve Eşek Adaları Kimin?

        Gündelik işlerimizden ya da küçük, basit ve menfaate dayalı davranışlardan dolayı mıdır, nedir bir çok gerçeğifarketmiyoruz.  Ülkemizde “aydın” denilen kişiler tarafından da görmemezlikten geliniyor. Bir ülkenin ait olduğu tarihi evraklarla kesin olan Bulamaç ve Eşek adalarına Yunanistan tarafından  üç ay önce işgal edildiği ve Yunan bayrağı çekildiği bilinmesine rağmen biz ülkemizde kendi ordumuzla mücadele etmekteyiz. Her ne hikmetse bunun adını da “demokratikleşme” adı ile yutturmaya, yutturulamazsa gargara yaptırmaya çalışıyoruz. Daha önceki bir yayında Oğuz Han’ın (Mete Han) vatan topraklarına ne kadar değer verdiğini ile ilgili yazıyı yayınlamıştım. Vatan topraklarına sahip çıkmayanlar gelecekte büyük acılarla karşılaşabilirler. Bu tür umursamamazlıklar emperyalist devletler için karçırılmaz fırsatlardır. Biz neden ve nasıl bu hale geldik? Millet olma özelliğimiz dumura mı uğradı. Konu ile ilgili yazıyı aşağıdadır. Birlikte okuyalım.Yayin Tarihi 2 Haziran, 2011
                                                                                                                                                                                                                                                                                                            Bulamaç ve Eşek Adaları Kimin?

Türkiye’ye mi, Yunanistan’a mı Ait?
 
 Mayıs 2011 başlarından itibaren Türk basınında Bulamaç ve Eşek adalarının Yunanistan tarafından işgal edildiği, adalarda yunan bayraklarının dalgalandığı haberleri yer almaktadır. Konu, Ocak 1996’da Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğinden döndüren “Kardak Krizi” ile birlikte, hukuki yönleri de ele alınarak incelenmiştir.
Bu haberler özellikle de Demokrat Parti (DP) milletvekili adayları Ümit Yalım ve Bünyamin Altunelli’nin iddiaları üzerine kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Yalım ve Altunelli’nin iddiasına göre Bulamaç ve Eşek daları 2004 yılından itibaren Yunanistan tarafından işgal edilmiştir. Emekli Kurmay Albay olan DP İstanbul 1. Bölge milletvekili adayı Ümit Yalım, tezini “Bu iki ada 1549 yılında Türk egemenliğine girmiş ve 462 yıldır Türk egemenliğinde olan adalardır!”[1] ifadeleriyle savunmaktadır.
Doç. Dr. Celalettin Yavuz
TÜRKSAM Başkan Yardımcısı
Posted in Gündem | Leave a comment
Ağu 26

Ezan Sesi

Biz sensiz olamayız  hiçbir zaman
Hep göklerimizde kal ezan sesi
Dünya batağında şu gönlümüze
Nurlu ışığını sal ezan sesi
 
Her kalbe işlenen ilâhi inci
Yaşarız duydukça candan sevinci
Ezelden rakipsiz, eşsiz, birinci
Altın madalyayı al ezan sesi
 
O ahengi duyan, kapan övünsün
Allah’a kul olup tapan övünsün
İlâhî besteni yapan övünsün
Mümin gönüllere dal ezan sesi
 
Her zaman her yerde, dünyada bir de
Lidersin müzikte, sözde, şiirde
Âlem tespih eder her bir tekbirde
Semavi âlemden bal ezan sesi
 
13.02.1994
Posted in Şiirlerim | Leave a comment
Ağu 26

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)´den Güzel Sözler

* “Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin.” 

* “Ahir zamanda pek az bulunan şey, güvenilecek kardeş ve helal yoldan kazanılan paradır.”

* “Amellerin en hayırlısı sevdiğini Allah için sevmek buğzettiğine de Allah için buğzetmektir.

* “Bilgisizler içinde bir bilgili, ölüler içinde bir diridir.”

* “Başkalarının kusurlarından bahsetmek istediğin vakit, kendi kusurlarını hatırla. o zaman başkalarının kusurlarıyla alakadar olmaya hakkının olmadığını hatırlarsın. “

* “Bela insanın diline bağlıdır. bir kimse bir şeyi “yapmam” dedi mi, şeytan her işini bırakıp onu yaptırana kadar uğraşır. “

* “Bir baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha iyi miras bırakamaz. “

* “Cihad, kıyamet gününe kadar geçerli bir emirdir.”

* “Cihadın en faziletlisi zalim sultan katında hakkı söylemektir.”

Posted in Yazılarım | Leave a comment
Ağu 26

Al Elimi, Erik Hırsızları

         AL ELİMİ

         Bir Kayserili boğulmak üzeredir. Onu kurtarmak isteyenler “elini ver” derler. Kayserili vermeyi sevmez ve elini vermez. Kayseriliyi kurtarmak isteyen diğer biri ona “al elimi” der. Kayserili adamın elini alır ve kendini kurtarır.

         Kayserili vermeye alışık değildir.

          ****

        ERİK HIRSIZLARI

Bünyan’da yukarı bahçelerde erik hırsızlamaya giden iki kişi, yanlışlıkla ceviz ağacına çıkmışlar. Erik zannederek cevizleri koyunlarına doldurmuşlar. Tenha bir yerde içlerinden biri erik niyetine cevizi dişlemiş ki zehir gibi…
Karanlıkta elindeki nesneye bakıp şöyle demiş:

Endamın erik

Yördemin erik

E kökü batasıca

Avılar mı çalık

     (Şahinde Bürüngüz’den)

 

Posted in Fıkralar | Leave a comment
Ağu 24

Efendim Lenin’i mi Getireyim

         Sovyetler Birliği dağıldıktan sonraki yıllarda Rusya’ya turist olarak gelen bir Amerikalı bir ayakkabıcıya gider. “Ayakkabı var mı” diye sorar. Ayakkabıcı “yok” der. Amerikalı; “ayakkabı olsaydı kaç dolar ederdi” diye sorar. Ayakkabıcı “50 dolar” der. Amerikalı bir 100 dolar çıkarır ayakkabıcıya verir. Ayakkabıcıda hemen bir ayakkabı çıkararak Amerikalıya verir.
          Amerikalı oradan bir kürkçüye geçer. Kürkçüye,”kürk var mı?”Diye sorar. Kürkçü “yok” deyince, “olsaydı ne kadar olurdu” der. Kürkçü; “500 dolara olurdu” der. Amerikalı çıkarır 1000 dolar verir. Kürkçü hemen bir kürk getirerek Amerikalıya verir.
          Oradan ayrıldıktan sonra Amerikalı saatine bakar. Uçağın kalkmasına daha çok vakit var. Gelmişken bir de Lenin’in mozolesine gideyim diye düşünür ve gider.
          Lenin’in mezarına vardığında asker Amerikalıyı durdurur. Şu anda öğle vakti, yasak” der. Amerikalı; “yasak yokken giriş ücreti ne kadardı” diye sorar. Asker; “yasak yokken ücretsizdi” der. Amerikalı bir 100 dolar çıkarıp Rus askerine uzatır. Asker önce 100 dolara bir bakar ve sonra alır ve hazır ola geçerek; “Efendim Lenin’i mi getireyim, siz mi gidersiniz” der.
Posted in Hikayeler | Leave a comment