Mar 25

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “Ben ortaokuldayken, Türkçe hocamız tahtaya konuşanların değil, konuşmayanların ismini yazdırırdı. Bir gün derste şöyle demişti: Çocukları konuşturmazsan, konuştuğu için cezalandırırsan, gelecekte ya hiçbir olaya tepki vermeyen, cesaret edip konuşamayan ya da konuşamadığı ve kendisini ifade edemediği için her şeyi zorbalıkla halletmek isteyen bir toplum yaratırsın.” Münir Özkul 

* “Gösteriş insanının kültürel zayıflığını yansıtma halidir.” Konfücyüs

* “Ortadoğu’da bir ülkeye davetliyseniz ve davetli listesine adınız yoksa bir menüye bakın; muhtemelen menü sizsinizdir.” İhsan Sabri Çağlayangil Dışişleri Eski Bakanı

* “Fikrimi çalmaları mühim değil… Asıl mühim olan kendi fikirlerinin olmaması.” Nikola Tesla

* “Bu dünyada n büyük suç, insan olmaktan kaçmaktır.” Albert Camus

* “Hiçbir şey yapmayarak da adaletsizlik yapabilirsiniz.” Marcus Aurelies

* “İki yüzü vardır zamanın… Uzunluğunu güneşin döngüsü belirler; derinliğini ise tutkular.” Amin Maalouf

Posted in Atasözleri Vecizeler | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
Mar 24

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

24 Mart:

1721 – Johann Sebastian BachBrandenburg Konçertoları olarak adlandırılan 6 konçertosunu sundu.

1882 – Robert Kochverem hastalığına neden olan mycobacterium tuberculosis adlı bakteriyi keşfettiğini duyurdu.

1944 – II. Dünya Savaşı sırasında Alman işgal birlikleri tarafından Ardeatine Katliamı yapıldı.

1976 – Arjantin Devlet Başkanı Isabel Peron, kansız darbeyle devrildi.

1999 – NATOKosova’daki çatışmalar üzerine, Yugoslavya‘ya karşı hava harekâtı başlattı.

I. Elizabeth (Ö. 1603)

Jules Verne (Ö. 1905)

Dario Fo (D. 1926)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Mar 24

ALBAY ORKUN ÖZELLER

ALBAY ORKUN ÖZELLER

Kuzey Irak’ta ABD askerlerince Türk askerlerinin başlarına çuval geçirildiği utanç verici günden sadece 8 gün sonra, 12 Temmuz 2003 Saat 22.30’da Kosova Prizren’de, Barış Gücü’nde görevli Türk Yüzbaşı çarşıda dolaşırken,
İnzibat olarak görevli Alman askerleri, kendisini tanımalarına rağmen Türk Yüzbaşı’yı durdururlar.
Kimliğini göstermesine rağmen itekleyip küfür ederek silahını teslim etmesini isterler.
Yüzbaşı reddeder ve Türk askeri silahını vermez, diyerek Alman askerine tokat atar.
4 Alman askeri, ellerindeki coplarla Yüzbaşı’ya saldırınca çevredeki Kosovalılar Türk Yüzbaşı’yı savunup Alman askerlerini Prizren sokaklarında kovalar.
4 Alman, sonunda kiliseye sığınmak zorunda kalır.
Kosovalılar meydanları “Türkiye” sloganlarıyla inletir.
Aradan 14 yıl geçer.
Mayıs 2017’te İncirlik üssünde Türk-Amerikan işbirligi adına ABD’li Albay Kevin Leahy, DAEŞ ile başarılı mücadelesinden dolayı madalya ve plaket vermek üzere düzenlenen resmi törende,
Türk Ordusu adına Albay Orkun Özeller’i kürsüye çağırır.
Kürsüye çıkan Orkun Özeller;
“Bize ödülü veren sizler, terörist YPG ile işbirliği halindesiniz.
Bu ödülü kabul etmek onursuzluktur!
Bu onursuzluğu ve ödülü reddediyorum!” diyerek kürsüden iner ve töreni terkeder.
Salondaki ABD’li ve diğer Türk yetkililer şok içindedirler ve ortam buz kesmiştir.
ABD’lilere kendi üstlerinde bu şoku yaşatan Albay Orkun Özeller, yıllar önce Kosova Prizren’de Alman askerlerine üniformasının onurunu çiğnetmeyen o Yüzbaşı’dır.
Bir tarafta Türk askerinin kafasına çuval geçiren komutandan madalya alan koca koca Paşalar,
diğer yanda 14 yılda yüzbaşılıktan Albaylığa terfi eden Generalliği de daha fazlasını da hakeden Albay Orkun Özeller.
Türk’ün askeri, Türk askerinin basireti, cesareti, gururu ile gururlanacağı Orkun Özeller Albayımız gururumuzdur.
Var olsun!

Posted in Hikayeler | ALBAY ORKUN ÖZELLER için yorumlar kapalı
Mar 23

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

23 Mart:

1919 – Benito Mussoliniİtalya‘da Faşist Mücadele Birliklerinin İttifakı (Fasci Italiani di Combattimento) partisini kurdu.

1921 – İkinci İnönü Muharebesi başladı.

1933 – ReichstagAdolf Hitler‘e kararnamelerle ülkeyi yönetme yetkisi verdi. Hitler’in geniş yetkilere sahip olduğu Führer makamının meşru temeli bu yetki yasasıdır.

1956 – Pakistan, ilk İslam cumhuriyeti oldu.

2001 – Sovyet uzay istasyonu Mir‘in görevi sonlandırıldı.

Pierre-Simon Laplace (D. 1769)

Stendhal (Ö. 1842)

Akira Kurosava (D. 1910)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Mar 23

KABAĞIN DA BİR SAHİBİ VAR…!!!

KABAĞIN DA BİR SAHİBİ VAR…!!! 

Vaktiyle bir derviş berbere gidip: Vur usturayı berber efendi, der.

Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar ve diğer tarafa usturayı vuracakken, mahallenin kabadayısı içeri girer.

Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış tarafına sert bir tokat atarak:

Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye bağırır.

‘Dövene elsiz, sövene dilsiz’ olan, halktan gelen her şeyin Hak’tan geldiğine inanan derviş, sabreder.

Fakat kabadayının tıraş esnasında da dili durmaz, ‘Kabak aşağı, kabak yukarı…’ hakaretamiz ifadelerle sürekli alay eder dervişi aşağılar.

Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, kontrolden çıkan bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelerek kabadayıyı altına alıp sürükler. Kabadayı oracıkta feci şekilde ezilerek can verir.

Berber dervişe bakar, sorar:

Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?

Derviş düşünceli bir şekilde cevap verir:

Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim.

Gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!

Ne demiş Yunus Emre;

“Olsun be aldırma Yaradan yardır…

Sanma ki zalimin ettiği kârdır.

Mazlumun ahı indirir şâhı.

HER ŞEYİN BİR VAKTİ VARDIR.”!!!

Posted in Fıkralar | KABAĞIN DA BİR SAHİBİ VAR…!!! için yorumlar kapalı
Mar 22

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

22 Mart:

1933 – Nazi Almanyası‘nın ilk toplama kampı olan Dachau toplama kampı kuruldu.

1945 – Arap BirliğiMısırSuriyeLübnanÜrdünSuudi ArabistanIrak ve Yemen tarafından Kahire‘de kuruldu.

1963 – The Beatles‘ın ilk albümü Please Please Me çıktı.

1993 – Intel Pentium satışa sunuldu.

2016 – Belçika‘da Brüksel saldırıları gerçekleşti.

I. Maximilian (D. 1459)

Johann Wolfgang von Goethe (Ö. 1832)

Sabiha Gökçen (Ö. 2001)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Mar 22

DEVLET AKLI

DEVLET AKLI

Devleti yöneten iktidarın zihniyet, niyet ve icraatının ‘hikmetinin’ kamuoyunca sahiplenilmesi için iktidar kamu diplomasisi ile siyasi aklını halkın ortak aklına fısıldar.

Son zamanlarda MHP ve AK Parti liderlerinin İmralı – DEM – Kandil – PYD/YPG bağlamında ‘terörün bitirilmesi’ çıkışı ve muhalif siyaset kurumlarının tepkileri ile ‘devlet aklı’ kavramına sıkça atıf yapılır oldu. Devlet aklının terörü bitirme hamlesi mi yoksa iktidar aklının ömrünü bir dönem daha uzatmaya yönelik, içinde ‘Yeni bir Anayasa’ da olan siyasi bir hamlesi mi olduğu da akla geliyor.

Eskiden ‘Hikmet-i Hükumet’ olarak tanımlanan ‘Devlet aklı’ nın tarihçesi ve Batı dilleri ve düşünce sistemlerindeki karşılıkları konumuz değil. Bizimki, bir Türk milliyetçisi vatandaş olarak yazarak düşünme çabasıdır.

Devlet aklı soyut bir kavramdır ancak bileşenleri somuttur. Yasama, yürütme, yargı erkleri ve bunların organları yanında üniversiteler, bilimsel kurumlar, bilim ve sanat insanları, basın, sivil toplum – meslek – düşünce kuruluşları ve insanları ve daha çok sayıda bileşenin ortak iradesinin olduğunu da hatırda tutmak gerekir. Ordu, istihbarat, emniyet, diplomasi ve millî güvenlik kurulu devlet aklının operasyonel organları durumundadır.

‘Devlet aklı’ devletin sahip olduğu tarihsel tecrübelere, bilgilere ve istihbarata hiçbir kurum ve kişi sahip olamaz. O hâlde devlette her bir kurumun sahip olduğu tecrübe, bilgi, istihbaratın bir araya getirildiği, işlendiği ve operasyonel bir sonuca bağlandığı bir kurum olmalı değil mi? Bu kurum ‘devlet aklı’ dediğimiz olmaya!

Devlet kendini korumak için yasal düzenlemeleri yapar ve uygular. Ancak, devlet bekası tehlikeye girince veya bekasına bir tehdit algısı olunca hukukun, etik kuralların, geleneklerin dışına çıkarak gerekli gördüğü tedbirleri almayı meşru görür yani ‘hukuk devleti’ askıya alınabilir. Demirel bir zamanlar ‘devlet gerektiğinde rutinin dışına çıkar’ demişti.

‘Devlet aklı’ kavramı devleti en üst, kuşatıcı, kavrayıcı, kapsayıcı değer ve güç olarak varsayan halk aklının devleti kutsamasının ve devletten beklentisinin de ifadesidir. Kısaca ‘devlet aklı’ kavramında bir üst ve mutlak aklın olması, bu akla güvenilmesi umudu ve beklentisi de vardır. Elbette soyut olarak ortaya çıkan bu kavramın tarihsel, kültürel, sosyolojik temelleri ve dayanakları vardır.

Devletin varlığını sürdürmesi, kendini iç ve dış tehditlere karşı koruma yol, yöntem ve araçlarına sahip olması ve bunun için kendinden başka bir gücün onayına dayanmadan tasarrufta bulunmasıdır. Bu her organizmanın var olma ve hayatta kalma refleksidir; devlet de karmaşık, büyük bir organizmadır.

Devlet aklı milletin, uzun vadeli ortak aklı yürütmesi ve muhakemesidir. Devletin kurumları devlet aklının hem araçları hem organları hem operatörleridir. Devlet kurumlarının temelini ve sınırlarını anayasa ve yasalar belirlediğinden bu kurumların kurumsal akıllarının devlet aklına katkıları da bu sınırlar içindedir.

Devlet aklı güç sorunu güç kullanmadan çözebilme, ortaya çıkabilecek sorunları öngörme ve gerekli tedbirleri alma ve güç kullanma yönetimi sanatı denebilir.

DEVLET AKLININ DAYANAĞI

Devlet aklına atıf yapan düşünce sistemlerinde ‘Devletin meşruiyetinin kaynağı ve dayanağı kendisidir’ den ’Devletin meşruiyetinin kaynağı ve dayanağı millettir’ anlayışına uzanan farklı ideolojik anlayışlar yanında devletin meşruiyetini Tanrıdan aldığını varsayan ve ‘Hâkimiyet Allah’ındır’ sloganıyla ortaya çıkan tarihî dinci anlayış var.

‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ve ‘Adalet mülkün temelidir’ anlayışında millete bir atıf var. Dolayısıyla milletin ortak aklının devlet nazarında ve devlet aklında bir karşılığı olması gerekir. Bunun örneğini en somut biçimde demokratik toplumlarda, hukuk devletlerinde siyasette sıkça başvurulan kamuoyu araştırmalarına olan ihtiyaçtan biliyoruz.

Ancak devlet aklı varlığını tehdit eden bir silahlı-silahsız gücü, terör örgütünü etkisizleştirmek, millî savunma stratejisi ve gücü oluşturmak, savaşa girmek, diğer devletlerle anlaşma yapmak, bir uluslararası kuruluşa üye olmak, bir savunma örgütünde yer almak gibi durumlarda kamuoyu araştırması yapmaz. Kendi meşruiyetine dayanarak kendi karar verir ve yasalaştırır.

Türkiye’de ‘Hukuk devleti’ bazı dönemlerde ‘Devletin hukuku’ olarak işlemiştir. Ne kadar eleştirsek de durum coğrafyamızın, tarihimizin, siyaset ve yönetim kültürümüzün bize dayatmasıdır. İç isyanlarda, devrimlerde, savaşlarda, silahlı darbelerde daha somut hal alır. Bu devletlerde olabildiği gibi devletlerarasında da oluyor.

Türkiye’de ‘beka’ meselesi devlet aklında, toplum hafızasında ve muhakemesinde tarihsel temelleri (isyan ve kalkışmalar) olan bir reflekstir. ‘Güvenlikçi siyaset’ eleştirilirken ‘beka’ konusunun ironi yapılmaması, atlanmaması gerekir.

DEVLET AKLI MI İKTİDAR AKLI MI?

AK Parti iktidarıyla birlikte devlet ile iktidarın zihniyetini devletle eşleştirme ve aynılaştırma sorunu yaşıyoruz. Siyasal İslamcı kanat AK Partiyi milletten kopmak ve devletleşmekle suçluyor. Burada aslında, AK Partinin kapalı cemaat yapılarında oluşan dinî kültür dışına çıkması ve devleti tanıması da ifade edilmiş oluyor.

Devleti yönetenlerin aklı devlet aklını da oluşturabilir! Ya da devlet aklı devleti yönetenlerin aklını yönlendiremeyebilir. Cumhurbaşkanının siyasi lider olarak parlak bir kariyeri var; ancak devlet adamlığını ve devlet aklını kullanabilmesi konusunda aynı kanaati ifade etmek bize zor gelse da en doğru ve hakkaniyetli hükmü tarih verecektir.

Devleti yöneten iktidarın zihniyet, niyet ve icraatının ‘hikmetinin’ kamuoyunca sahiplenilmesi için iktidar kamu diplomasisi ile siyasi aklını halkın ortak aklına fısıldar. Otoriter yönetimlerin basını, her türlü mecrayı kullanması devlet aklının kamu diplomasisine tercümesidir.

DEVLET AKLININ İŞLEYİŞİ

Devlet aklı gizemli, anlaşılmaz, ulaşılmaz akıl değil; açık, şeffaf ve toplumun ortak aklına, muhakemesine, vicdanına göre işleyen bir akıl olmak durumundadır.

Doğası gereği devlet aklı var olanı, mevcudu sürdürme ve geliştirmeden yana işler. Devletin kurumları, bu kurumlardaki yöneticiler, makam ve unvan sahipleri varlıklarını kurulu düzene borçludurlar. Düzen yıkılırsa veya değişirse kendi varlıkları da değer ve anlam kaybeder.

Tarihi boyunca Türkler devlette bir hanedanlığın hâkimiyetinin devamını meşru gördü. Devlet de halka rağmen olamayacağının; halkının huzuru, güvenliği ve refahı için olduğunun bilincinde oldu. Halk, devletsiz var olamayacağı inancıyla otoriteye rıza göstermiştir. Cumhuriyetle birlikte egemenlik milletin oldu. Devletsiz halk olur da halksız devlet olmaz. Devlet öncelikle halkı, milleti için vardır.

Türk milletinin büyük kısmında, devlet aklının devletin temel felsefesinin, kurucu değerlerinin, bilimin, inancın, sağduyunun, toplumsal vicdanın, ulusal güvenliğin, hukukun, adaletin güvencesi olduğu yönünde mistik bir inancı olduğu tarihî, kültürel ve sosyolojik gerçekliğimizdir. Elbette bu inanç milletin ve devletin ortak hafızasından beslenir.

‘Devlet aklı’ ile ‘derin devlet’ kavramları akrabadırlar. Yıllar boyunca derin devlet denince, fazlaca düşünmeden, akla ‘Ordu – Mit – CIA – NATO’ bağlamında sırlı-saklı bir imaj gelirdi. Her toplumda kurmacalara eğilimli alıcıların ve müptelaların her gizli dehlize açılan kapıya göre kurmaca anahtar varsayımları olur. Komplo kovalama ve her karmaşık ve büyük boyutlu siyasi ve sosyal gelişmeleri komplo ile açıklama kolaylığına eğilimliler her toplumda vardır.

Devlet aklı uluslararası stratejik şartları ve uluslararası güç dengelerini dikkate alır. Devlet aklı derken diğer devletlerin bizimle uyuşmayan, düşmanca akıllarını unutmamak lazım.

Hukukta matematik ve fizikteki gibi mutlak kurallar olmayınca ve hukuk göreceli olunca devletler hukuku, uluslararası hukuk ve devlet akılları da görecelidir. BM sisteminin, uluslararası hukukun işlemediğini görüyoruz. İsrail – Filistin meselesinde Siyonistlerin ve ABD’nin aklı var. ABD devlet aklının çuvallamasının örneği çok.

DEVLET AKLI YANILABİLİR

Evet, bir devlet aklı var. Tarih boyunca birçok devletler kurabilmiş, birinin yıkıntısından yenisini çıkarma yeteneği olan Türklerde devlet her değerin üstünde görülmüştür; ‘Devlet-i ebet müddet’ anlayışı bunun öz ifadesidir. Bu tarihi, sosyal ve kültürel ruh ve inancı gündelik siyasi tartışmalar içinde harcayamayız.

Ancak, her bireysel ve kurumsal akıl gibi devlet aklı da yanılabilir. Devlet aklı Suriye konusunda yanıldı. FETÖ konusunda yanıldı. Milyonlarca sığınmacı konusunda yanıldı. Her yanılmanın bedeli hem devletimize hem milletimize, her birimize ağır oldu. Hâlâ toparlamaya çalışıyoruz.

Harekete Geçen Hangi Akıl

Devlet aklı, bazılarınca ‘Kürt sorunu’ denen, bizce ‘Kürtçülük sorunu’ konusunda umarız yanılmaz. Açılım sürecinin bedelinin ağır ve acılı ama devlet aklına değerli katkısı olduğunu düşünüyoruz.

Etnik kökeni ne olursa olsun, her Türk vatandaşı aynı anayasal haklara sahiptir. Ancak Kürtçüler etnik temelli bir bölünmenin peşinde ve büyük güçlerin Türkiye’yi meşguliyet tuzağında tutma stratejisinin gönüllü hizmetçileri durumunda. Kürtçüler, bölge ülkelerindeki Kürtleri kapsayan ‘Büyük Kürdistan’ hayalinin günümüz gerçeklikleri karşısında söylemlerini;

– Anayasal ‘Demokratik Özerklik’

– Kürtçenin eğitim ve devletin resmî dili olması

– Kürtlerin Anayasada ‘eşit millet’, ‘eşit ve özgür yurttaşlar’ olarak tanımlanması

– Etnik temelde federasyon veya özerklik yerine ‘Demokratik Cumhuriyet’

– Yerel yönetimlerde ve yerel kaynakların kullanımında özerklik olarak güncellediler.

Harekete geçen Devlet Beyle Cumhurbaşkanı Tayyip Beyin ortak aklı mı devletin aklı mı? Devlet aklıysa, neye hükmettiği veya hükmetmesi gerektiği her Türk milliyetçisinin aklında…

Devletin eli uzun, gözü keskin, kulağı delik, burnu tehlike kokusuna duyarlı, sinir sistemi işlektir. Öyle olunca da aklının üst akıl olması gerekir değil mi? Ancak bütün kurumların aklı, bir kişinin aklı yönünde akarsa ve bu kişi akılları kendi aklıyla kullanırsa ne olur?

Türk milliyetçileri, Türk milliyetçisi olmayan ancak ülkesine ve devletine bağlı olan bu ülkenin insanlarını, bu devletin vatandaşlarını elbette yok sayamazlar. Bizimle aynı değerlerin tümüne sahip olmasalar bile ortak değerlere ve her insanın insani, ahlaki, vicdani, yasal haklarına elbette saygı duyarız. Ancak varlığımı yok edecek olanı yok etme ahdimdir. Birlikte var olma, birlikte yaşama niyetiyle bana bir adım atana on adım atmazsam da gözüme, dizime dursun! Devlet aklı da böyle mi düşünüyor?

Yazarken bir yandan da Suriye’deki gelişmeleri takip ediyor; bir devletin çöküşünün safahatını, halkın çektiklerini ve bize olan yakıcı yansımalarını düşünüyordum. Herkes aklını başına alsın!

Kaynak: Mustafa İmir

Posted in Gündem | DEVLET AKLI için yorumlar kapalı
Mar 21

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

21 Mart:

1590 – Osmanlı Devleti ve Safevî Devleti arasında, Ferhat Paşa Antlaşması imzalandı.

1871 – Otto von Bismarck, prens unvanı alarak Almanya şansölyeliğine atandı.

1960 – Sharpeville KatliamıGüney Afrika‘da polis, silahsız bir grup siyah göstericinin üzerine ateş açtı: 69 siyah öldü, 180’i yaralandı.

1968 – İsrail zaferi ile sonuçlanan Karameh Muharebesi gerçekleşti.

1990 – NamibyaGüney Afrika‘dan bağımsızlığını ilan etti.

Pocahontas (Ö. 1617)

Johann Sebastian Bach (D. 1685)

Âşık Veysel (Ö. 1973)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
Mar 21

TÜRK’ÜN ATASI

TÜRKÜN ATASI

Hani o türbesi taşınan (Bir gece ansızın kaçırılan) Süleyman Şah var ya! Diğer adı “Gündüz Alp” tir.

Kaya Alp’in oğludur. Ertuğrul Gazi’nin Babası, Osman Bey’in de dedesidir…

Osman beyin adı da Osman değil Türkçe “Ataman” dır… Oğuzun Kayı Boyundandır ve aslı, nesli Türk’tür.

Neden Osman denmiştir, bilir misiniz?

Osmanlının manevi kurucusu ŞEYH EDEBALI ona Devlet kurma nişanı olarak üzerinde IYI damgası olan kılıcı Türkün töresi gereği vermişti ya…

İşte o kılıcı Hz. Osman’ a Kayılar dan Süreyci kabilesi reisi, aynı zamanda Kâbe’nin hizmetkarı Osman Bin Talha yapmıştır…

Üzerine de bağlı Bulunduğu Türk Boyunun damgasını, IYI damgasını vurmuştur.

İşte o kılıç var ya o kılıç! Osman Bin Talha’nın, Hz. Osmana yaptığı o kılıç…

Hz.Osman dan Hz.MUHAMMED’E Ondan da Hz.HÜSEYIN’e geçmişti.

(Hz. Hüseyin’in eşi Şehribanu bir Türk Prensesiydi.)

HZ. HÜSEYİN, Kerbela da kendini kurtarmaya gelen Türk süvarilerine vererek onların eliyle, Zeyneli Abidin ile birlikte, Horasandaki Turk kağanı Şehri banunun ağabeyi, Zeyneli Abidinin Dayısı İstemi Yabguya armağan olarak göndermişti.

Bu kutlu kılıç, TÜRK Kağanından da, Piri Türkistan Hace Ahmet YESEVİ ye geçen kutlu kılıç, Hace Ahmet Yesevinin talebeleri eli ile elden ele Şeyh Edabalı tarafından Kayı Beyi Ataman’a Devlet Kurma nişanı olarak verilmiş, adına da Osman denmişti…

Bakma Ataman’ ın Osman olduğuna, Ataman kanıyla canıyla, yaşantısıyla, kuruduğu devlet, TÜRK töresi üzerine kurulmuştur. Osmanlı Devleti bir Türk Devletidir…

Diriliş Osman’ ı seyredip kendini Ertuğrul Gazi yerine koyan,

onun elbisesini giyerek eline aldığı kılıcı televizyonun önünde sallayan Yeni Osmanlıcılara hatırlatayım dedim.

İşte üzerinde IYI damgası olan o sırlı kılıç Merak ediyorsan İstanbul Topkapı Sarayındadır…

Kaynakmı, istiyorsan Prof. Dok. İLBER ORTAYLI’dan dinleyiver…

Zahmet olmazsa araştır okuyuver…

Hani, Murat Hüdevandigar varya  Orhan Beyin oğlu, Kara Osman (Ataman’ın) ın torunu, Birinci Murat Hüdevandigar, Anadolu TÜRK Selçuklu Devleti Hassa ordusu örnek alınarak Yeniçeri Ocağını kurdu.

Piri Türkistan Hace Ahmet Yesevi’nin talebesi HACE BEKTAŞİ VELİ den yol (el) icazeti almış Yeniçeri Ocağını kurmuştu.

Bilmiyor inanmıyorsan bunuda araştırıverin.

Türklük şuuru ile yetiştirilen Yeniçeriler ile dünya ya diz çötürmüştü.

Hani Kanuni Sultan Süleyman var ya!

Gavurların “Muhteşem Süleyman” dedikleri…

Dedesi Fatih gibi adaletli…

Adaletin timsali olduğu için Almanya’nın Nürnberg Adalet Sarayına heykeli dikilen… Bugünün adalet dağıtıcısı olduklarını söyleyen sözde Osmanlıcılara hatırlatayım…

Hani bir Fatih Sultan Mehmet var ya!

Çağ açıp, çağ kapayan.

Peygamberin övgüsüne mazhar olan, Türkçe konuşan, Türkçe yazan Türk…

Zamanın en ileri teknolojisine sahip dehası.

Hani bir Atatürk var ya!

İşgal edilmiş, namusuna göz dikilmiş bir ülkeyi kurtarıp ülkesini muasır medeniyetin üstüne taşıyan, tarihe altın harflerle adını yazdıran tarih yapan Büyük Başbuğu Atatürk, Bozkurt Türk…

Bunlar gerçek, dizi değil.

Kimseye boyun eğmediler.

Savaştılar.

Başka ülkelerin mandası-boyunduruğu altına girmediler…

Onun bunun şunun kuklası olmadılar…

Mektup yazdılar, mektup almadılar…

Türklüğü reddedip Osmanlının bozulduğu, o çöküş dönemine öykünen, Yeni Osmanlıcılık oynayanlara hatırlatayım dedim…

Onlar Gavur “Osmanlı” demez, “Türkler” der…

Yeni Osmanlıcıların Onların savaşı hep Türklerle olmuştur.

Böyle yazarlar…

Tarihin hıncını da Türklerden çıkarmaya çalışırlar…

Hani “Bu hükümet bizi Türk olmaktan kurtardı” diyen kendini Yeni Osmanlıcı yaftası ile şereflendiğini zannedenlere hatırlatayım dedim.

Osmanlı’nın Mehteri vardı.

Hepsinde Türk Milletinden,

Türklükten bahsederdi.

“Göktürkler, Uygurlar Oğuzlar, Peçenekler…

Türkün tarihine bin bir zafer ekler”

“Türk Milleti, Türk Milleti, aşk ile sev milliyeti”

“Delmiş Roma’nın kalbini mızrak gibi Hunlar”

“Sen böyle yürürken tuğla sancakla, Türkün savaşları geliyor akla”

“Ceddin; deden, neslin; baban, Hep kahraman Türk milleti”

Hepsinde Türk kokar, Türklük kokar…

Hem öyle, hem böyle olunmaz… 

Sizinkini bilmem ama bizim atalarımız Türk’tü…

Ben babama sormadım, babam da büyük dedesine sormadı. “Ben Türk müyüm, değil miyim!” diye…

Türk olmak şereftir bizler için.

Hani biz “Türk” kabul ettiğimiz halde kendini Türk hissetmeyen,

“Türküm” diyemeyen, Türklüğü “ırkçılık” olarak nitelendiren,

Türk insanını Türkiye’de yaşayan 36 etnik gruptan biri sayan sözde ümmetçi – Yeni Osmanlıcılara hatırlatayım dedim…

Hem öyle, hem böyle olunmaz…

Türk Devşirilmez!…

Devşirmeler bilsin!…

İstedim…

Peki, bu devşirmeler ne zaman ortaya çıktı?

Kısaca anlatayım…

Osmanlı Devleti’nin Kuruluş̧ felsefesi itikadi yolu Türk İmam Maturidi’nin akıl, bilim, ilim yolunu terk etmesi ile oldu.

Maturidiliği terk edip Arap Nakilci, hikayeci İmam Eşari’nin yolu devleti yönetme yolu İslamî felsefe olarak kabul edildi. İşte o zaman gerileme başladı.

Sonunda da Osmanlı Devleti yoldan çıktı yıkıldı. Yerine yeni TÜRK devleti Türk Töresince kuruldu…

Mustafa Kemal ATATÜRK’E Sakarya Meydan Savaşı sonrası Türkistan dan gelen Üç̧ Kutlu Kılıç̧ ve Altın yaldızlı el yazması Timur’un KURAN’I Kerim’inin getirildiğini biliyor musunuz?

Bu iki kılıç̧ ve KURAN’I Kerim’inin müzede bir diğerinin kayıp olduğundan haberiniz var mı?

İşte yoldan çıkan TC. Devletinin yerine kurulacak Yeni TÜRK DEVLETİ’ nin kurucu kağanı ve altta resmini paylaştığım Timur’un Oğuz Kağan dan bu güne kadar gelen kutlu kılıcının ortaya çıkmasını bekliyorum…

Tarihte hiç̧ bir olaya tesadüfen gerçekleşmez…

Türkün töresi DÜNYA durdukça var olacaktır.

TÜRK devletsiz asla kalmayacaktır.

Kaynak: Mevlüt KALELİ

Posted in Yazılarım | TÜRK’ÜN ATASI için yorumlar kapalı
Mar 20

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

20 Mart:

1602 – Hollanda Doğu Hindistan Şirketi kuruldu.

1815 – Napolyon, düzenli ordu ve gönüllü güçler eşliğinde Paris‘e girdi, Yüz Gün Savaşı başladı.

1956 – TunusFransa‘dan bağımsızlığını kazandı.

1995 – Tokyo metrosuna düzenlenen sarin gazı saldırısında 12 kişi öldü, 1300 kişi yaralandı.

2003 – Irak SavaşıABD – Irak arasındaki ilk çarpışmalar başladı.

I. Abdülhamid (D. 1725)

Frederick Winslow Taylor (D. 1856)

Falih Rıfkı Atay (Ö. 1971)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı