Haz 02

ÇÖPE ATILACAK HALDE İNSANLIK…

ÇÖPE ATILACAK HALDE İNSANLIK…

* * *

Kafa boş, gönül boş, yürek tamtakır

Sevgisiz can canı, cansız bırakır

Zehirler insanı kalaysız bakır

Çöpe atılacak halde insanlık…

* * *

Çokları duyguda gerçek öksüzdür

Sonsuz sermayesi kösele yüzdür

Her şeyin yüzü var, adam yüzsüzdür

Çöpe atılacak halde insanlık…

* * *

Sorumsuzluk adet halini aldı

Eğlence arzusu manayı çaldı

Geriye insanın posası kaldı

Çöpe atılacak halde insanlık…

* * *

Parası olanlar usta oluyor

İşine gelmezse hasta oluyor

Herkes zengin ile yasta oluyor

Çöpe atılacak halde insanlık…

* * *

Gönlü başka özü başka insanın

Dili başka sözü başka insanın

Gözü başka yüzü başka insanın

Çöpe atılacak halde insanlık…

* * *

Tetkike, tahlile asla gerek yok

Yeterince mevcut, her çevrede çok

Göz görüyor lafa, söz karnım tok

Çöpe atılacak halde insanlık…

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | ÇÖPE ATILACAK HALDE İNSANLIK… için yorumlar kapalı
Haz 01

DÜNYA TARİHİNDE BUGÜN

DÜNYA TARİHİNDE BUGÜN

1 Haziran:

193 – Roma İmparatoru Didius Julianus, suikast sonucu öldürüldü.

1533 – VIII. Henry‘nin eşi Anne Boleyn, İngiltere Kraliçesi olarak taç giydi.

1862 – Amerikan İç SavaşıSeven Pines Muharebesi sona erdi.

1980 – CNN haber kanalı yayın hayatına başladı.

1998 – Brüksel‘de Avrupa Merkez Bankası kuruldu.

Mihail Glinka (D. 1804)

Marilyn Monroe (D. 1926)

Ion Antonescu (Ö. 1946)

Posted in Tarihte Bugün | DÜNYA TARİHİNDE BUGÜN için yorumlar kapalı
Haz 01

Toprak Hattı Grubu: “Sürecin hedefi Türk’ü yok etmek!”                                               

Toprak Hattı Grubu: “Sürecin hedefi Türk’ü yok etmek!” 

Öncülüğünü Prof. Dr. Yümni Sezen’in yaptığı Toprak Hattı grubu, “PKK’nın kendini feshi mi BOP’un adım adım gerçekleşmesi mi?” başlıklı bir duyuru yayınladı.

*“Cumhurbaşkanı ‘Terörsüz Türkiye’ güzellemeleriyle yüreklere su serpmeye çalışmaktadır ama yeni oluşum, esasen 2014’te büyük ümitlerle başlatılan ama 793 şehit verdiğimiz ve 17 bin 13 gencin dağa kaçırılmasına yol açan Çözüm Süreci’ne benzemektedir.

* Esasen -İçişleri Bakanlığı kayıtlarına göre- Abdullah Öcalan’ın lideri olduğu KCK PKK’nın, Türkiye’den başka İran’da PJAK, Irak’ta Tavgari Azadi, Suriye’de PYD/YPG adlı uzantılarının bulunduğu bilinmektedir. Dahası, Suriye’deki PYD/YPG, Amerika Birleşik Devletleri’nin desteği ile ağır silahlar dâhil her türlü donanıma sahip 80-100 bin mevcutlu orduya sahiptir. Bildirgede duyurulan, sadece Türkiye sınırları içinde faaliyet gösteren PKK’nın feshedildiğidir. Cumhurbaşkanı’nın; ‘Örgütün, Suriye ve Avrupa kollarının da bu gerçekleri görüp fesih ve silah bırakma sürecine katılmaları hayati öneme sahiptir.’ demesi de diğerlerinin feshine yönelik bir mutabakatın bulunmadığına işarettir. Bebek katili Apo da mektubunda aynı noktaya vurgu yaparak sadece PKK adıyla yürütülen çalışmaların sonlandırdığını ifade etmiştir.

***

*Çok üzücüdür ki iktidar, yanlış ve tehlikeli bir adım atmıştır. Rakiplerini PKK’ya yakın durmakla itham edecek kadar düşman söylemlerle seçmenden oy istemişken şimdi aynı örgütle sarmaş-dolaş müzakereler yürütmekle kamuoyu ters köşe yapılmış, ilk yanlış adım böyle atılmıştır.

* Örgütle masaya oturmakla binlerce yıllık Türk devlet geleneğini ve vakarını rencide ettikleri gibi PKK adı taşımayan ama kendisi PKK olan tüm terör örgütlerine meşruiyet kazandırmış oldular. Çünkü Batı’nın terörist listelerinde bir tek PKK vardır ve onun kendisini feshetmesiyle diğerleri, AB ve ABD nezdinde meşru birer yapılanmadan ibaret kalacak; mücadelede yanımızda olmayacakları gibi bu devletlerin her biri, destekledikleri örgütü bize karşı korumaya geçeceklerdir, ABD’nin YPG’yi koruduğu gibi.

***

* PKK bildirisinde Lozan Antlaşması gündeme getirilmekte, cumhuriyetin kuruluşunun temeli olan 1924 Anayasası hedef alınmaktadır. Bununla, hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin adı hem de Türk devleti tartışmaya açılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Kürtlere karşı asimilasyon ve soykırım yapmakla suçlayarak akılları sıra tazminat ve toprak talebine kapı aralamaya çalışmaktadırlar.

* Apo’ya fiziki affın yanında siyaset yapma serbestiyeti ve -adı her ne ise- süreci yönetme hakkı verilmesi talep edilmektedir. Bu kadarla da kalmayarak cezaevlerindekiler ve dağdaki teröristlerin de affedilerek bağrımıza basmaktan dem vurulmaktadır. İktidarın tavırlarına bakılırsa konu Meclis’e taşınacak ve bunların hepsi gündem olacaktır. Madem öyle olacaktı, şehitlerimizin kanı elinde duran terörün başı dâhil hepsi af olacaktı biz neden binlerce civanımızı toprağa koyduk!

* Örgüt ayrıca kurgulayıp iktidara dayattıkları taleplerinin uygulanmasında uluslararası güçleri de katkıda bulunmaya davet etmektedir. İlk adım olarak, beyannamenin yayınlandığı günlerde, hedef aldıkları Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapu senedi Lozan Antlaşması’nın merkezi Lozan’da bir Kürt Enstitüsü kurarak Batı’ya dönük faaliyetleri başlatmışlardır.

***

* Asırlardır Türkiye’yi zayıflatmak isteyen emperyalist devletlerin arada bir Kürtleri ayaklandırıp isyan ettirmeleri veya başka dinamikleri harekete geçirmelerinin bir tek gayesi vardır: Türk’ü yok etmek! Bugün önümüzdeki gaile de aynı hain projenin bir parçasıdır.

* Dikkat buyurulsun ki, BOP’un hedefi; Irak’tan, Suriye’den, İran’dan ve Türkiye’den toprak alarak önce Birleşik Kürdistan, ardından onu da İsrail’in piyonu haline getirerek Büyük İsrail’i kurmaktır. Irak’taki kuruldu, şimdi Suriye’deki Kürdistan kuruluyor. Suriye PKK’sı, PYD/YPG’dir ve ABD’nin korumasında kurulacak Suriye Kürdistanı’nın kurulmasında ve yaşatılmasında askeri güç olarak görev alacaktır.

* Türk milleti bölünmeye izin vermez, gerekirse kanının son damlasına kadar savaşır, gene de buna müsaade etmez. Fakat unutulmasın ki mevcut duruma göre Devlet, bütün kurumlarıyla süreci desteklemektedir. Ama kamuoyunun gücü hepsinin üstündedir. Dolayısıyla bugün yapılacak tek şey, sesimizi yükseltmek, iktidarı yanlışta ısrarından vaz geçirmektir.”

Posted in Gündem | Toprak Hattı Grubu: “Sürecin hedefi Türk’ü yok etmek!”                                                için yorumlar kapalı
May 31

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

31 Mayıs:

1859 – Londra‘daki ünlü saat kulesi Big Ben‘in saati ilk kez çalışmaya başladı.

1902 – Vereeniging Antlaşması‘nın imzalanmasıyla Güney Afrika Savaşı sona erdi.

1911 – RMS Titanic yolcu gemisi denize indirildi.

1941 – Anglo-Irak Savaşı sona erdi.

2002 – 2002 FIFA Dünya KupasıGüney Kore ve Japonya‘da başladı.

Joseph Haydn (Ö. 1809)

Clint Eastwood (D. 1930)

Hale Asaf (Ö. 1938)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
May 31

ALTIN SÖZLER

ALTIN SÖZLER

* “İnsanlık, ilk günden beri bütün peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri bir söz bilir: Şayet utanmıyorsan, dilediğini yap!” Hz. Muhammed (Buhârî, Edeb, 78)

* “Utancı giden kimsenin kalbi ölür.” Hz. Ömer

* “Utanması olmayanın kendisi de yoktur.” Plautus

*“Göster, Allah’ım, bu millet kurtulur, tek mucize: Bir ‘utanmak hissi’ ver gaip hazinenden bize!”           M. Akif Ersoy

* “Çocukken utandığımda yüzüm kızarınca üzülürdüm. Şimdi kızarmayan yüzleri gördüğümde, bu büyük nimet için şükrediyorum.” Talha Bora Öge

* “Akıllı insanın üç askeri vardır: Sabır, utanmak ve kanaat.” H. Bektaşi Veli

* “Şimdi tüm dürüst insanlar çıldırmış durumda. Yalnızca vasat ve yeteneksizler yaşamdan zevk alıyor.” Dostoyevski

* “Çok bilenler fazla konuşmaz. Çok konuşanlar ise bilmez…” Lao Tzu

Posted in Atasözleri Vecizeler | ALTIN SÖZLER için yorumlar kapalı
May 30

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

30 Mayıs:

1381 – İngiltere‘de Wat Tyler Ayaklanması başladı.

1431 – Büyücülük suçlaması ile yargılanan Jeanne d’Arc yakılarak öldürüldü.

1876 – 32. Osmanlı padişahı Abdülaziz tahttan indirildi.

1913 – Birinci Balkan Savaşı sona erdi.

1925 – 30 Mayıs Olayı gerçekleşti ve bu olay o güne değin Çin‘de gerçekleşmiş olan en büyük yabancı karşıtı gösteri oldu.

Voltaire (Ö. 1778)

Mihail Bakunin (D. 1814)

Boris Pasternak (Ö. 1960)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
May 30

KAHRAMANGÜLEK

KAHRAMANGÜLEK

* * *

Eğilmez dik başı, bükülmez dizi

Her yanda kahraman, yiğit, mert, izi

Andırır üstünde gökler denizi

Yüce Toroslar’ın Hanısın Gülek

* * *

Bütün zorluklara göğüs geren sen

Gülek Boğazı’yla geçit veren sen

Bilgelik, yiğitlik ilmi deren sen

Yurdun gururusun, şanısın Gülek

* * *

Çamın kokusudur başı döndüren

Her an düşmanlığı, kini söndüren

Bütün gönüllerde derdi dindiren

Ruhların sultanı, tınısın Gülek

* * *

Başkadır baharın, başkadır yazın

Zirveye koşturur sevgide hazın

Zaferle anılır o Karboğazın

Yiğit Toroslar’ın canısın Gülek

* * *

Bir yayla havası mevcut huyunda

Zemzemin tadı var bil ki suyunda

Eşsiz kahramanlık senin soyunda

Asil Türk ırkının kanısın Gülek

* * *

Mazlum gönüllerin ah-ı da sensin

Mehtabın, yıldızın mah-ı da sensin

Yörede yaylanın şahı da sensin

Akıl şafağının tanısın Gülek

* * *

Kenan Şahbaz

Posted in Şiirlerim | KAHRAMANGÜLEK için yorumlar kapalı
May 29

HACI BAYRAM VELİ’NİN İSTANBUL’UN FETHİ HAKKINDA BEYANI

HACI BAYRAM VELİ’NİN İSTANBUL’UN FETHİ HAKKINDA BEYANI

Padişah 2. Murat zamanında Anadolu’nun en meşhur din âlimi Hacı Bayram-ı Velî Hazretleri idi. Fatih’in Hocası Akşemsettin de onun öğrencileri arasında bulunuyordu.

Halk arasında yüzyıllardan beri anlatılan rivayete göre Hacı Bayram-ı Velî Edirne’de Padişah 2. Murat’ı ziyaret ettiği sırada Şehzade Mehmet, henüz küçücük bir bebekti. Padişahla Hacı Bayram-ı Velî sohbet ederlerken padişah bir ara ona hitaben: “İstanbul’u almak istiyorum ve Cenab-ı Hak’tan daima bunu niyaz ediyorum. Lâkin biz günahkâr kullardan çok sizin gibi Allah’a yakın bulunanların duası makbuldür. Duanızı esirgemeyin” dedi.

Hacı Bayram-ı Velî bir süre düşündükten sonra: “Hünkârım, bu şehri siz alamayacaksınız. Belki ben de göremeyeceğim. İstanbul’un fethi, beşikteki Şehzade ile bizim Ak Hoca’ya nasip olacak.” dedi.

Hacı Bayram-ı Velî, bunu söylerken, beşikte sallanan Şehzade Mehmet ile Akşemsettin’i işaret etmişti. Bu sözden sonra Sultan 2. Murat bir daha İstanbul’u kuşatmaya kalkışmadı. Ancak, oğlu Mehmet’i sık sık fetih için teşvikten geri durmadı.” (1)

Peygamber Efendimizin “İstanbul elbette fetholunacaktır. Ne güzel kumandandır o kumandan. Ne güzel askerdir o asker.” Hadis-i Şeriflerinde buyurdukları fethi gerçekleştirmek için pek çok İslâm kumandanı İstanbul’u kuşatmıştı. Allah Rasûlü’nün en yakınlarından biri olan Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri 80 küsur yaşında iki sefer İstanbul’a sefer etmiş, burada şehîden vefat etmiştir. Yani “biz yeterince Allâh’ın dînine hizmet ettik, artık bir kenara çekilelim, başkaları cihâd etsin.” dememiştir. Son nefesine kadar, Allah Rasûlü’nün mesajını, tebliğini, dâvetini gönüllere ulaştırmak için büyük bir îman gayreti içinde olmuştur.Osmanlılar zamanında da Yıldırım Beyazıt dört defa, Musa Çelebi ve 2. Murat birer defa fetih teşebbüsünde bulunmuşlardı. Ancak bu şeref 2. Mehmet’e nasip oldu ve 2. Mehmet İstanbul’u fethederek Fatih ünvanını aldı ve adını Fatih Sultan Mehmet yaptı. Hükümdarlık hayatını savaş boylarında geçiren, çağ açıp çağ kapatarak dünya tarihine yön veren, Bizans İmparatorluğu’nun bin yıllık tarihini sona erdiren 1432 doğumlu, 2. Murat ve Hüma Hatun’un “Ya ben Bizans’ı alırım. Ya da Bizans beni.” diyen oğullarına 21 yaşında bu şeref nasip oldu. Fatih Sultan Mehmet, 3 Mayıs 1481’de Gebze’de vefat ettiğinde 49 yaşındaydı. Cesur, soğukkanlı, bilgili, birkaç dil bilen, güzel sanatlara ve ilme değer veren Fatih, aynı zamanda da şairdi.

29 Mayıs 1453, yıkılmaz denilen Bizans surlarının yıkıldığı, dünya tarihinde eşi olmayan büyük bir Türk zaferidir. Fatih Sultan Mehmet’i, “Allah’ım bu bayrağı buradan indirtme.” diye sancağı Bizans burçlarına dikip şehit olan Ulubatlı Hasan’ı, fethin şehitlerini, fethin isimsiz kahramanlarını rahmetle anıyor ve yazımı Yahya Kemal’in şu cümleleri ile bitiriyorum:

“İstanbul’un fethi ve fatihi olan millet tarafından kuruluşu hem birbirine bağlı hem de birbirlerinden ayrı iki bahistir. Beşeriyetin muhayyilesine bir büyü tesiriyle aksetmiş olan fetih, hâlâ tarihin başlıca bir vakası sayılır. O zamandan beri, devirler boyunca, kurulan Türk İstanbul ise gözleri en ziyade kamaştırmış ve gönüllere en ziyade yerleşmiş bir şehirdir. Türkiye Türklerinin yeryüzünde başka bir eseri olmasaydı; tek başına, yalnız bu eser şeref namına yeterdi.”

Kaynak: Mehmet Sayan

Kenan Şahbaz

www.kenanshabaz.com.tr

Posted in Yazılarım | HACI BAYRAM VELİ’NİN İSTANBUL’UN FETHİ HAKKINDA BEYANI için yorumlar kapalı
May 29

TARİHTE BUGÜN

TARİHTE BUGÜN

29 Mayıs:

1453 – Fatih Sultan Mehmed komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından İstanbul fethedildi.

1953 – Yeni Zelandalı dağcı Edmund Hillary ile Nepalli Tenzing Norgay, dünyanın en yüksek dağı olan Everest‘e çıkan ilk insanlar oldu.

1954 – Bilderberg Toplantıları‘nın ilki yapıldı.

1985 – Belçika‘nın başkenti Brüksel‘de oynanan Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası final maçı öncesinde Heysel Faciası olarak bilinen olaylarda 39 kişi öldü, 600’den fazla kişi yaralandı.

1990 – Sovyetler Birliği‘nde, radikal reformcu Boris YeltsinRusya Yüksek Sovyeti Başkanı oldu.

Bartolomeu Dias (Ö. 1500)

Isaac Albéniz (D. 1860)

John F. Kennedy (D. 1917)

Posted in Tarihte Bugün | TARİHTE BUGÜN için yorumlar kapalı
May 29

TARİH ŞAHİTTİR

TARİH ŞAHİTTİR

En çok tartışılan konuların başında, Cumhuriyet kurulurken vatandaşlık tanımının “ırkçı” bir yaklaşımla anayasaya yazıldığı ve zorla herkesin TÜRK yapılmak istendiği anlatısıdır. Aslında temel mesele bu değildir. Anayasada vatandaşlığın TÜRK olarak tanınması hususu, amacından saptırılarak bölücülüğün ve siyasi İslamcılığın taraftar kazanmak için kullandıkları bir propagandadır.

Türklüğün anayasada yer almadığı Osmanlı’ya dönelim. Ne 1876 ve ne de II. Meşrutiyet anayasasında böyle bir tanımlama yoktur. Kısaca “IRKÇI” denilen kavramlar yer almaz. Ancak, Kürtçü-bölücü isyanlar 1823’ten sonra başlamıştır. Cumhuriyet kurulmazdan bir asır önce başlayan faaliyetler daha Birinci Dünya Savaşına gelmeden devam etmiştir.

Bu dönemlerde padişah halife de Osmanlı Medreseleri de mahkemelerdeki kadı efendiler de tam kadro görevdedir.

Kısacası kimseye kimlik dayatılmamıştır.

İşin en ilginç tarafı, siyasal İslamcıların şikâyet ettiği Kemalist düzen olmadan da tarikatlar, cemaatler devlete karşı baş kaldırıp isyan etmiş, ayrılıkçı Kürt aşiretleri ve başlarındaki ulema taifesi de.

Merkezi hükümete başkaldıranların başında Ravanduz “hükümdarı” olarak bilinen Mir Mehmet, geliyor. 1834’te bağımsızlık hareketi değilse de Osmanlı Devleti’ne ve “Osmanlı” vatandaşlığına isyan etmiştir.

Sonrasında Bedirhanlar gelir.

Bu aşiret ve beyleri Kürtçü hareketin temellerinin atılmasında önemlidir. Bunun dışında tarikatların ortaya koydukları eylem ve stratejilerdir. Hemen hepsinin kendini “Seyyit” (peygamber soyu” olarak ilan ettiği Barzinciler, Barzaniler ve Nihrililer, isyanlarıyla dış güçlerle yazışmaları ve bağlantıları ile sürecin bugüne gelmesinde alt yapı oluşturmuşlardır.

Barzaniler, Irak’ın Kuzeyinde hedefine özerk bir Kürdistan kurarak ulaşmıştır. Nihrililer (Şemdinlililer) ise hem Osmanlı’ya taraf görünmüşler ve hem de bölgedeki isyanları

desteklemişlerdir. Başlarındaki Şeyh Ubeydullah, Tebriz’deki İngiliz konsolosu Wiliam Abbot’a hükümetine duyurulmak için yazdığı mektupta şunları söylemektedir.

“Kürtlerin etnik töre, hatta din bakımından apayrı bir halk olduklarını” belirterek; “Kürdistan’ın bütün hükümdar ve ağaları, artık işlerin böyle Osmanlı ve İran (Kaçar) hükümetleri altında devam edemeyeceği ve mutlaka bir şeyler yapılması gerekeceği, bu durumun bir şeyler yapmaları ve durumu tahkik etmeleri için Avrupa hükümetlerine duyurulması hususunda müttefiktirler.”

Bu mektuptaki isteklerini o sıralar bölgede görev yapan Amerikan misyonerleri, Dr. Joseph Plump ve Dr. Cochran’a da anlatıyor.

Bu adam, bir taraftan Rus savaşında Osmanlı’ya yardıma gelirken diğer taraftan da isyanları yönetmiştir.

İşte tam bu noktada Cumhuriyet karşıtlarını ve propagandalarını ters yüz eden iki olguyu saptayabiliriz. Birincisi, Siyasi İslamcılar her seferinde Cumhuriyetin halifeliği kaldırarak ümmeti başsız bıraktığı iddiasından hareketle devletin ve toplumun birlik beraberliğinin bozulduğunu söylüyorlardı. Halbuki tarihsel olaylardan sadece Şeyh Ubeydullah isyanları bize gösteriyor ki, gerçekler onların anlattıkları gibi değil, tam tersi.

İkincisi de yine aynı şekilde Kürtçüler, yıllardır kendilerinin zorla TÜRK yapıldığını, anayasadaki vatandaşlık tanımı olmasaydı, asla devletle bir sorun yaşanmayacağını propaganda ediyordu.

Ama tarih öyle demiyor.

Anayasada TÜRK’ten eser olmadığı yıllarda da hacısı, hocası, şeyhi ve müridiyle Kürtçülüğün 1820’lerden itibaren devletle sürtüştüğünü kan döktüğünü, devlete karşı silah kullandığını gösteriyor.

Osmanlı’dan başlayarak, Şeyh Ubeydullah’ın mektubundan da anlaşılacağı gibi, kimi zaman Ruslarla, kimi zaman Amerika ve İngilizlerle, bir ara Fransızlarla sürekli temas halinde olduklarını, ihaneti, dış güçlerle İngilizlerle, içinde yürüttüklerini gösteriyor.

Bu sebeple “Cumhuriyet bizi zorla TÜRK yaptı. Asimile ediyor” palavrası tarihsel gerçekle bağdaşmıyor. Tam tersine Cumhuriyet, TÜRK’ü, tüm öteki etnik gruplarla eşitlemiştir. Aynı şekilde kendi kurduğu devletin sahibi haline getirmiştir.

Kaynak: Ahmet Gürsoy

Posted in Gündem | TARİH ŞAHİTTİR için yorumlar kapalı