
3997’yi Atatürk’ okuduğu kitap sayısı. Günde 1 kitap okumuş olsa, yılda 365 kitap eder. Bu da neredeyse 11 yıl demektir. . Yani hayatının 11 yılını kitaba geçiriyor. Kitaplar yeterince hacimli olduğu kadar yabancı dille yazılmışı da var. Fransızca. Ağırlıklı olardan Dil, Din, Tarih, Edebiyat kitaplarından oluşmuş. “Bir kitabı 2 günde okusa” 22 seneye karşılık geliyor. Atatürk, başladığı hiçbir işi yarm bırakmayan bir lider olmasından mıdır, nedir, kitapları da yarım bırakmamış? Herbir kitabı 3 günde okusa hesap 33 yıla çıkıyor…. Hayatını cephelerde, kongrelerde, Meclis’te, Türkiye Cumhuriyetini kurmakla geçiren, ayrıca milletveki, bakan, parti yöneticileri, komutanlarla Çankaya’da sabahlara kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni konuşan,Kurduğu devletin il ve ilçelerini dolaşan Atatürk,nasıl oldu da bu kadar kitabı okumaya zaman buldu. Hatta kitapları üzerlerine yazılarla notlar düşerek inceledi. Bunu hangi lider başarabilir. Var mı bir örneği?
Atatürk bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk halkına ilham veren liderliğini, modern dünyanın ileri görüşlü anlayışını ve bir askeri lider olarak kudret ve yüksek cesaretini hatırlatmaktadır… Çöküntü halinde bulunan bir imparatorluktan özgür Türkiye’nin doğması yeni Türkiye’nin özgürlük ve bağımsızlığını şerefli bir şekilde ilan ve o zamandan beri koruması, Atatürk’ün Türk halkının işidir. Şüphesiz ki, Türkiye’de giriştiği derin ve geniş inkılaplar kadar bir kitlenin kendisine olan güvenini daha başarı ile gösteren bir örnek yoktur. John F. KENNEDY (A.B.D. Başkanı, 10 Kasım 1963)
Benim üzüntüm, bu adamla tanışmak hususundaki şiddetli arzumun gerçekleşmesine artık imkan kalmamış olmasıdır. Franklin ROOSEVELT (A.B.D.Başkanı, 10 Kasim 1963)
Akıllı ve barışçı yöntemlerle gerçekleştirdiği eseri halkların tarihinde izlerini bırakacaktır. Albert LEBRUN Fransız Cumhurbaşkanı
Yeni Türk Devleti ile Ankara Andlasması’nın imzalanması nedeniyle; “Bizi arkadan vurdu, dağ başındaki haydutlarla, Mustafa Kemallerle anlaştı” diyenlere Fransız Başbakanının Mecliste verdiği cevap: Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve O’nun tüm askerleri burada olsalardı, teker teker hepsinin heykellerini dikerdik. Böylesine kahraman bir andlasma imzalamaktan gurur duyuyorum. (1921) Fransız Başbakanı BRIAND
Savaş Türkiye’yi kurtaran, Savaştan sonra da Türk Milletini yeniden dirilten Atatürk’ün ölümü, yalnız yurdu için değil, Avrupa için de büyük kayıptır. Her sınıf halkın O’nun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahraman ve modern Türkiye’nin Ata’sına değer bir görünümden başka bir şey değildir.(1938) Winston CHURCHILL İngiltere Başbakanı
Bütün bunlar övgü değil, gerçek!
19. Ve son bir alıntı. Armageddon: «İngilizce’de sevdiğim terimlerden biri “self-fulfilling prophecy” dir. Bu yazının başlığı terimin tam Türkçe karşıtı olmasa bile, anlam açısından demek istenene çok yakındır. Bu gibi inanışların birçok örneği vardır. Bunların arasında Karaip adalarında uygulanan “Voodoo” büyüleme tekniği vardır. İstatistiklere göre, “Voodoo”’un kendilerinin ölümü için yapıldığını bilenlerin ölme orantıları bilmeyenlerden çok daha yüksektir. Bu inançların en ilginci ve belki de en tehlikesi Hiristiyanların, özellikle Amerikan evangelist Hisistiyanların “Armageddon” inancıdır. Bu inanca göre Dünyanın sonuna doğru, bütün dünyayı kapsayan “İyi” ile “Kötü” arasındaki savaşta İsa geri dönecek ve “İyilerin” zaferine önderlik ettikten sonra bin yıl sürerecek “Dünya Saltanatını” kuracaktır. Bu saltanattan sonra İsa’ya inananlar onunla birlikte Cennet’te gidecek ve Müslüman ve Yahudileri de içeren diğerleri (ki dünya nüfusunun yüzde 75’ine yakın) Cehennem’e yollanacaktır. Armageddon’a inananlar tarih boyu değişik senaryolar uydurmuşlar ve her 15-20 yıl son savaşın hemen geleceğini, İncil’e dayanarak, saptadıklarını açıklamışlardır. Olaylar, yaptıkları hesapların saçmalıklarını her defasında açığa vurmuşsa da, bu Armageddon bezirganları yılmadan yeni senaryolar çizmişlerdir. Bir ara Armageddon’unKomünist (Kötü) ve Kapitalist (İyi) sistemleri arasında olacağını bizlere duyurmuşlar, Komünizm çöktükten sonra senaryoyu sarı ırkla (Çin) beyaz ırk arasındaki savaşa çevirmişlerdir. (Bu senaryolar revaştayken Amerikan başkanı Armageddon’a inanan Reagan idi. Bir ara Reagan’ın, inancını bir düğmeye basarak kolayca gerşekleştirebileceğini düşünüp epey korkmuş, fakat onun sekiz yılını kazasız belasız atlatınca biraz rahatlamıştım.) Çin, hem Avrupa’ya ve hem de Amerika’ya yaklaşınca bu senaryo da suya düşmüş, ve böylece bu sivri zekalılar birkaç yıl sessiz kalmışlardır. Fakat dünya’da bir gerçek varsa, o da bu gibi kişilerin yılmadan (utanmadan) yeni teoremler yaratmasıdır. Armageddon’a inanların en son senaryoları büyük savaşa Orta Doğu’da İsrail ve Araplar arasındaki mücadelenin neden olacağıdır. Şimdiye kadar uydurdukları her senaryoları boşa çıkan inanırlar için İsrail-Arap barışı bir ölüm cezası gibidir. Dolayısıyla, “inancı bütün” olanlar, özellikle Amerikan evangelist Hiristiyanları İsrail-Arap gerginliğini ayakta tutmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bu amaçla iki yıl önce yaptıları Evangelist Kongresine Sharon’u çağırmışlar, ve Sharon’da Armageddon’dan sonra evangalistlerin kendisini Cehenneme yolluyacaklarını bile bile kongede “dostlarını (evangelist Hiristiyanları)” son derece mutlu eden bir nutuk atmıştır. Evangalistler, bununla beraber başka eylemlere de girişmişlerdir. Bunların arasında İsrail’e düzenlenen evangelist “kutsal” turları da vardır. Bazı Amerika’li ve İsrail’li aydınlara göre, Arap-İsrail barışının en büyük engelleri arasında Amerikan evangelist Hiristiyanları vardır. Dünya liderleri arasında Amerika Hiristiyanlarına, özellikle evangelistlere, yaltaklık yapan tek Sharon değldir. Türkiye’yi yönetenlerinin bile “dünya dostları” içinde evangelist ve kendisi gibi inanmayanların Cehenneme gideceklerine inanan Bush vardır. İlginçtir, esasında bizim liderler de kendileri gibi inanmayanları aynı yere atmaktadırlar. Bir yandan Arap-İsrail mücadelesi, öbür yandan inançları birbirine 180 derece zıt kişilerin (kurt ile kuzunun) “aynı yatakta” yatmaları Armageddon’a inanların ekmeğine iyice yağ sürmüştür. Bizim toplumun da inancına göre kurt ve kuzunun aynı yatakta yatması, dünyanın sonunun geldiğinin bir işaretidir. Suudi Arabistan’ın, Türkiye’nin ve diğer Müslüman ülkelerin evangelist Bush’la aynı yatakta yatması acaba Armageddon’un geldiğini mi gösterir?» (Bkz. Hicri Köroğlu’nun ilgili makalesi) Kaynak: http://www.gizliilimler.tr
-Ben sana cibiliyetsiz, seviyesiz, vizyonsuz, çapsız, yeteneksiz, dik duramayan, yüz karası, sığ ve iftiracı dediğim için kusura bakma n’olur, malum politika gereği. – Olur mu canım ben seni anlıyorum. Ben de sana ahlaksız, omurgasız, vicdansız, ikiyüzlü, zalim, gözü dönmüş, küstah, insanda biraz utanma olur, hayatımda bu kadar yalancı görmedim dediğim için bana darılma seçmenime hoş görünmek için söylemek zorundayım. – Sen bana din tüccarı, geri kafalı, ormanda mı yetiştin diye sorunca, ben de sana mecburen, sen ne diyorsun be, amatör şeyhülislam, fırıldaklığı bırak, kıvırmadan konuş, oy kullanmayı bile beceremedin, akşam ne yediğini hatırlıyor musun diye sormak zorunda kalmıştım, men dakka dukka hesabı… – E tabii, sen bana, edepten adaptan uzaksın, bu tertemiz alnımı senin o lekeli dudaklarına sürdürmem, etrafa zehir saçıyorsun, ruh halin hastalıklı deyince, bana da, kul hakkı yiyenin alnı temiz olmaz, bunun elleri de temiz değil, yatacak yeri yok, kıvırma olur da 180 derecelik kıvırmayı bunda gördüm, tipik bi vaka, maskeni indireceğim demekten başka çare kalmamıştı haliyle… Bu kadar lafın üstüne, bi bardak da soğuk su rica edebilir miyim? – Görüşmemiz olumlu karşılanmadıysa, salı günü sana giydiricem haberin olsun, dürüst ol dürüst, istismarcı falan diycem, aman diim darılma. – Boşuna şark kurnazı demiyorum sana! Ben de iki tane konuşma hazırladım zaten salı derbisi için… Birinde umutlu olduğumu söyliycem, diğerinde umut simsarı olduğunu anlatıcam, duruma göre artık. – Abi, arada sana da köstebek demiştim, kurban olayım kırılma, hakaret olarak şeyetme yani. – Canın sağ olsun… Ahlak yoksunu, çirkin, müfteri, külliyen yalancı dememe cevap vermeyip, mevzuyu uzatmadığın için asıl ben sana teşekkür ederim kardeşim. – Uzlaştığımıza göre, tamamız galiba. Ben benimkileri tembihledim, şahane şeyler konuştuğumuzu yazacaklar. – Merak etme, benimkiler seninkilerin tivit’lerini takip ediyor, ona göre pozisyon alacaklar… Ama, sen de şu küstah yandaşlarını uyar, yalakalık yapayım derken kantarın topuzunu kaçırıyorlar.
Yaşlı bir kadın alış veriş için pazara gider. Pazarda balık almak için balık pazarına uğrar. Tezgahtar durmadan bağırmaktadır: – “Canlı bunlar canlı…” Yaşlı kadın yaklaşıp sorar: – “Taze mi evladım?..” Tezgahtar bozulur ve kızar: – “Canlı diyorum ya teyze, anlamıyor musun?” Yaşlı kadın utana sıkıla cevap verir: – “İyi de evladım ben de canlıyım, ama ne yazık ki taze değilim.”